Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Paylaşım Yap
Tüm Reklamları Kapat

Hedonik Adaptasyon ve Sonuçları: Kalıcı Mutluluk Mümkün mü?

Neden Piyangoyu Kazanmak Sizi Mutlu Etmez? (Ve Bacaklarınızı Kaybetmek Sizi Mutsuz Yapmaz?)

24 dakika
1,601
Hedonik Adaptasyon ve Sonuçları: Kalıcı Mutluluk Mümkün mü? Handan Bozkurt
Tüm Reklamları Kapat

Masal sonlarında dendiği gibi, sonsuza dek mutlu mesut yaşamak mümkün mü? Bunu en çok sağlayabileceğini düşündüğümüz sıra dışı bir duruma bakalım: Piyangoda büyük ikramiyeyi kazandınız! Artık hiçbir sıkıntınızın kalmayacağını varsayabilirsiniz. Hayatınızın geri kalanında istediğinizi yer içer, istediğiniz yere gider, istediğiniz her şeyi alırdınız. Eh, bu durumda artık sürekli mutlu bir insan olurdunuz…

Bir de bu durumun duygusal olarak tam tersi bir şey düşünelim: Bir kaza sonucu bacaklarınız felç oluyor ve artık yürüyemeyeceğinizi öğrendiniz. Bu durumda, kalan hayatınızda sizi sürekli bir mutsuzluğun bekleyeceğini düşünebilirsiniz. Öyle ya, sadece bir hayatınız var ve dünyadaki sürenizin kalanında hayattan tat almanızı engelleyecek çok travmatik bir deneyim yaşadınız.

Ama aslında insan psikolojisinin pek de böyle işlemediğine dair güçlü kanıtlarımız var.

Tüm Reklamları Kapat

Piyango Talihlileri ve Felçli Kalanlar Araştırması

Bu konu, bilimsel olarak ilk kez 1978 yılında Northwestern Üniversitesi ve Massachusetts Üniversitesinden üç araştırmacının yaptığı bir çalışmayla gündeme geldi.[1] Bu araştırmacılar, insanların hayatlarındaki mutluluk seviyelerini değerlendirmek amacıyla birbirine tamamen zıt iki gruba sorular sormaya girişti. Gruplardan biri, yakın zamanda piyangodan büyük ikramiye kazanmış kişilerdi. Diğer grup ise yakın dönemde felç geçirerek kollarını veya bacaklarını kullanamayan kazazedelerdi. Katılımcılardan, gün içinde kendilerini ne kadar mutlu hissettiklerine ilişkin çeşitli değerlendirmeler yapmaları istendi. Toplanan sonuçlara göre, iki grubun hissettiği mutluluk derecesi arasında anlamlı bir fark yoktu. Araştırmacılar yayınladıkları makalede bununla ilgili şunları belirtiyor:

Eninde sonunda, piyango kazanmanın heyecanı da kaybolacaktır. Eğer her şey geçmiş deneyimlerin oluşturduğu bir temel standart noktasından sapma derecesine göre değerlendiriliyorsa, en olumlu olaylar bile zamanla etkisini yitirir. Çünkü bu olaylar da zamanla yeni bir temel standart haline gelir ve bundan sonra yaşanan olaylar bu yeni standarda göre değerlendirilir. Böylece piyango kazananlar, servetlerinin kendilerine sağladığı ek zevklere alıştıkça bu zevklerin yoğunluğu giderek azalır ve genel mutluluk düzeylerine sağladığı katkı da giderek azalmaya başlar.
Sizi çok sevindirecek ya da çok üzecek olayların etkisi, beklediğiniz kadar uzun vadeli olmayabilir
Sizi çok sevindirecek ya da çok üzecek olayların etkisi, beklediğiniz kadar uzun vadeli olmayabilir
Handan Bozkurt

Sonrasında yapılan konu ile ilgili birçok araştırma da paralel şekilde, mutluluk seviyemizi köklü olarak değiştireceğini varsaydığımız olayların bizi kısa vadede beklediğimiz sonuca ulaştırsa da orta ve uzun vadede bu olaylar olmadan önceki mutluluğumuza az çok döneceğimizi gösteriyor. Yani piyangoda büyük ikramiyeyi de kazansanız, trajik bir kazayla felç de kalsanız birkaç ay sonra mutluluk seviyeniz bu önemli yaşam olayından önceki duruma dönecektir. İlginç bir biçimde, mutluluk seviyemizi kalıcı olarak değiştireceğinden emin olduğumuz olayların bile aslında böyle bir etkisi yoktur. Peki bu nasıl olur? Cevap, şaşırtıcı bir psikolojik kavramda saklı: Hedonik adaptasyon...

Hedonik Adaptasyon Nedir?

Hayatınızda büyük bir olay yaşadığınız en son zamanı düşünün. Belki bir terfi aldınız, büyük bir kazanç elde ettiniz ya da çok sevdiğiniz birisini kaybettiniz. Belki de evlendiniz, belki çocuk sahibi oldunuz ya da belki işsiz kaldınız… Muhtemelen bu olayların mutluluğunuz üzerinde kalıcı bir etki yapacağını düşünmüşsünüzdür. Yine muhtemelen olayın üzerinden belirli bir süre geçince, mevcut durumunuza adapte olarak mutluluk seviyeniz az çok olaydan önceki duruma geldi.

Hedonik adaptasyon, diğer adıyla "Hedonik Çark" (İng: "Hedonic Treadmill") insanların olumlu ya da olumsuz önemli olaylara veya yaşam değişikliklerine rağmen mutluluk düzeylerinin genelde sabit kalması eğilimidir.[2] Yani, bir şey ilk başta ne kadar iyi ya da kötü görünse de, mutluluğumuzu ne kadar etkilese de hepimiz bir süre sonra asıl mutluluk seviyemize geri dönme eğilimindeyiz.

Tüm Reklamları Kapat

Mutlu olmak için attığımız tüm adımlar uzun vadede bizi yerimizde saydırıyor olabilir
Mutlu olmak için attığımız tüm adımlar uzun vadede bizi yerimizde saydırıyor olabilir
Handan Bozkurt

Hedonik adaptasyon kavramı, kökenlerini 1970'li yıllarda psikolog Philip Brickman ve Donald Campbell'in çalışmalarında bulmuştur. İlk olarak 1971 yılında Hedonik Çark olarak adlandırılan bu kavram, insanların sürekli mutluluğu artırma çabalarının aslında bir koşu bandında koşmaya benzer olduğunu ima eder. Kişi mutlu olmak için ne kadar çabalarsa çabalasın, aslında uzun vadede mutluluk düzeyi sabit kalmaktadır. Daha sonra bu kavram, 1990'lı yıllarda yapılan araştırmalarla geliştirilmiş ve özellikle mutluluk, yaşam doyumu ve pozitif psikoloji alanlarında önemli bir araştırma konusu haline gelmiştir.

Hedonik adaptasyonda bahsedilen uyum süreci, kişiye ve yaşanan olaya bağlı olarak değişmekle birlikte, genellikle birkaç ay ile birkaç yıl arasında sürebilmektedir.[3]

Araştırmalara Göre Düşündüğünüzden Daha Dayanıklısınız!

The Happiness Advantage isimli kitabında Shawn Achor, bu konuyla ilgili bazı şaşırtıcı bilgiler paylaşıyor: Örneğin meme kanseri tanısı alan kadınların büyük bir kısmı, tanı sonrasında spiritüellik, şefkat ve genel yaşam memnuniyetinde artış yaşadıklarını bildirmiştir.[4]

Benzer şekilde Diener ve ekibinin yaptığı bir çalışma, kronik hastalığı olan kişilerin mutluluk seviyelerinin, hastalık başlangıcından bir süre sonra hastalanmadan önceki seviyelerine yaklaştığını ortaya koymuştur. Bu bulgu, insanların kronik olumsuz deneyimlere bile uyum sağlama yeteneğini ve mutluluk düzeylerinin bu durumlarda bile şaşırtıcı derecede dirençli olduğunu gösteriyor.[5]

Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %100 reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.

Kreosus

Kreosus'ta her 10₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.

Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.

Patreon

Patreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.

Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.

YouTube

YouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.

Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra 24-72 saat alabilmektedir.

Diğer Platformlar

Bu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.

Giriş yapmayı unutmayın!

Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.

Mutluluk ve pozitif psikoloji ile ilgili Harvard Üniversitesinin dünyaca ünlü araştırmacısı Daniel Gilbert, Mutluluk Üzerine Çeşitlemeler (İng: "Stumbling on Happiness") isimli kitabında bu konuyu ayrıntılarıyla inceliyor. Gilbert şaşırtıcı bir araştırma sonucunu bizimle paylaşıyor. Buna göre kanser hastaları gelecekleri hakkında diğer insanlardan "daha iyimser" olabiliyor. Kitapta bu iyimserliğin, kişinin mevcut durumuyla başa çıkma mekanizması olarak ortaya çıktığından bahsediliyor.[6]

İnsanın en olumsuz kabul edilen durumlara bile şaşırtıcı bir adapte olma yeteneği mevcuttur
İnsanın en olumsuz kabul edilen durumlara bile şaşırtıcı bir adapte olma yeteneği mevcuttur
Ideogram

İnsan mutluluk düzeyinin nötr bir duruma dönme eğiliminin ötesinde, burada öncekinden de daha iyiye doğru tuhaf bir gidiş var. Bunun olası açıklaması şöyle yapılıyor: Kanser haberi bir insan için ilk etapta en çarpıcı şekilde hissedilir, bu haber büyük ölçüde travmatik bir deneyime benzer. Bunun yanı sıra çoğu durumda acı, ağrı gibi bir sürü olumsuz deneyim de insanın hayatına eklenir. Ancak bir süre sonra insan bu duruma alışır. Tedavi almaya başlayınca da hissettiği olumsuz şeyler giderek azalır. Bu olumluya doğru gidiş durumunu yaşayan kanser hastaları, kendi gelecekleri hakkında diğer insanlardan daha iyimser olabilmektedir. Çünkü diğer sağlıklı bireyler, sağlıklı olma durumuna alışmıştır ve her gün kendilerini giderek daha iyi hissetmiyordur.

Hastalıkların da ötesinde daha genel bir durum örneği verelim. Tedeschi ve Calhoun, travmatik olaylar yaşayan bireylerin bu olaylar sonrasında mental açıdan gelişme ve güçlenme yaşadıklarını tespit etmiştir. Örneğin 2004 Madrid tren bombalamalarının ardından birçok sakin, hayata karşı beklenmedik bir psikolojik büyüme yaşamış, hayatın daha fazla kıymetini bilmiş ve daha derin ilişkiler kurmuştur.

Bu durum, travmatik olayların ardından yaşanan hedonik adaptasyon sürecinin aynı zamanda bireylerde olumlu değişimlere de yol açabileceğini göstermektedir.[7]

Bilim Ne Diyor? Mutluluğunuzun "Ayar Noktası" Neresi?

Peki neden böyle oluyor? Mutluluğumuzun tıpkı vücut sıcaklığımız veya kilomuz gibi bir "ayar noktası" var gibi görünüyor. Sonja Lyubomirsky ve ekibinin yaptığı bir araştırma, bu mekanizmayı şu şekilde açıklıyor: Mutluluğumuzun yaklaşık %50'si genlerimizden, %10'u yaşam koşullarımızdan (nerede yaşadığımız veya ne kadar kazandığımız gibi) ve geri kalan %40'ı ise irademiz dahilindeki bilinçli tutum ve davranışlarımızdan kaynaklanıyor. Yani çevremizdeki olaylar ve şartlarla ilgili nasıl düşündüğümüz, nasıl davrandığımız ve yaptığımız seçimler, mutluluk seviyemizi önemli ölçüde belirliyor.[8]

Mutluluğumuzu belirleyen ana etmenler
Mutluluğumuzu belirleyen ana etmenler

Dan Gilbert da konuyla ilgili yapılan çok sayıda araştırma sonuçlarına dayanarak, benzer şekilde o da dış koşulların mutluluğumuzun kabaca yalnızca %10'unu oluşturduğunu ileri sürüyor. Yani, bir yaşam olayının mutluluğunuzu kalıcı olarak değiştireceğini düşünüyorsanız, bu etkiyi muhtemelen fazla abartıyorsunuz.

Tüm Reklamları Kapat

Aslında bu iyi bir haber; çünkü bu durumda hedonik bir çark içinde sadece yolcu olmaya mahkûm olmayabilirsiniz. Ne kadar mutlu olacağınızın üzerinde sizin de ciddi bir kontrolünüz var gibi görünüyor.

Bir Çiftçi, Buda ve Birkaç İnek Hikâyesi

Hedonik adaptasyonun hayatımızdaki etkisini güzel bir şekilde açıklayan eski bir hikâye var.[9]

Bir çiftçi, Buda ve bir grup keşişe yaklaşır. Panik içinde sağa sola bakmaktadır. İneklerinin kaçtığını, onları bulamadığını anlatır. "Mahvoldum, ölsem daha iyi!" der. Keşişler etrafa bakıp yardımcı olmaya çalışırlar ancak inekleri bulamazlar, çiftçi de uzaklaşır. Buda keşişlere döner ve "Şimdi anladınız mı neden mutlusunuz? Çünkü kaybedecek inekleriniz yok" der.

Tüm Reklamları Kapat

Buradan çıkarabileceğimiz ders ne? Biz mutluluğumuzu, genellikle kaybedildiğinde mutsuzluğa yol açan şeylere bağlarız. Psikolojik açıdan kaybın acısının şiddetinin de kazancın hazzının şiddetinden daha yüksek olduğunu biliyoruz.[10] Yani mesela, yerde 1000 TL bulduğunuzda hissettiğiniz sevincin şiddeti, 1000 TL kaybettiğinizde hissettiğiniz üzüntüden daha azdır. Eşit kazanç ve kayıp olasılıklarında insanların çoğu elindekini korumayı yeğler. Çünkü kayıpların acısının şiddeti kazançların hazzının şiddetinden daha yüksektir. Bu yüzden olumlu olaylara uyum sürecimiz genellikle olumsuz olaylara olan uyum sürecinden daha hızlıdır.

Bir miktar para kaybettiğimizde hissettiğimiz üzüntünün şiddeti, aynı miktar para kazandığımızdakinden daha fazladır
Bir miktar para kaybettiğimizde hissettiğimiz üzüntünün şiddeti, aynı miktar para kazandığımızdakinden daha fazladır
Ideogram

Yani mutluluğumuzu ters yönde ama eşit seviyede etkileyen olaylarda, mutsuzluğumuzu daha uzun sürede üzerimizden atabiliyoruz. Mutluluğumuz ise daha kısa vadeli oluyor, bizi mutlu eden şartlara hemen alışıyoruz.

Neden ve Nasıl Adapte Oluyoruz? Duygusal Kalibrasyonun Biyolojik Altyapısı

Bir de bu süreçte beynimizde neler olup bittiğine bakalım. Hedonik adaptasyon, gördüğümüz gibi beynimizin yeni uyaranlara nasıl tepki verdiği ve ardından bir dengeye geri döndüğüyle ilgilidir.

Yeni ve olumlu bir deneyim yaşadığımızda, beynimizin ventral tegmental alanı (VTA) ve limbik sistem gibi ödül merkezlerinde dopamin salınımı artar. Bu dopamin artışı, yoğun bir haz ve memnuniyet duygusu yaratır. Ancak bu deneyim tekrarlandıkça veya sürekli hâle geldikçe, dopamin reseptörleri bu uyarana karşı duyarsızlaşmaya başlar. Bu duyarsızlaşma, dopamin salınımının azalmasına veya reseptör duyarlılığının düşmesine yol açar.[11]

Tüm Reklamları Kapat

Agora Bilim Pazarı
  • Dış Sitelerde Paylaş

Beynimizde dopamin salınımıyla ilgili kritik bölgeler
Beynimizde dopamin salınımıyla ilgili kritik bölgeler
Handan Bozkurt

Yani beyin, iç dengesini korumak amacıyla nörotransmitter seviyelerini ve reseptör duyarlılığını ayarlar; bu da homeostatik denge olarak bilinen sürece denk gelir. Bu adaptasyon sayesinde, kişinin mutluluk seviyesi yeniden başlangıç düzeyine döner. Ayrıca, nöronlar arasındaki bağlantıların güçlenmesi veya zayıflaması anlamına gelen sinaptik plastisite de, bu adaptasyon sürecinde önemli bir rol oynar. Sinaptik plastisite, deneyimlere bağlı olarak beyindeki sinaptik bağlantıların değişebilme yeteneğidir ve hedonik adaptasyonun nörolojik temelini oluşturur.

Şöyle düşünün: Yeni bir mutluluk dalgası hissetmek için, bir sonraki olumlu olayın bir öncekinden daha büyük olması gerekir. Daha büyük bir daireye taşınırsanız, başlangıçta kendinizi heyecanlı hissedebilirsiniz; ancak beyniniz buna alıştıkça, o daire de sıradanlaşır. Uyuşturucu bağımlıları aynı etkiyi sağlamak için bir süre sonra daha fazla madde kullanımı eğiliminde olur.

Bu nedenle hayatınızda olağanüstü bir şey yaşansa bile, bu uzun süreli mutluluk düzeyimizi değiştirmez. Beyinlerimiz, bizi tekrar o ayar noktasına geri döndürmek için programlanmıştır.

Hedonik Adaptasyonun Evrimsel Temelleri

Hedonik adaptasyon, insanların çevresel değişikliklere hızlı bir şekilde uyum sağlamalarını ve esneklik kazanmalarını sağlar. Bu yetenek, atalarımızın hayatta kalma şansını artırmıştır; çünkü tehlikeli veya stresli durumlara karşı duygusal tepkilerin zamanla azalması, bireylerin dikkatlerini yeni tehditlere veya fırsatlara yönlendirmelerine olanak tanır. Ayrıca, sürekli yüksek düzeyde duygusal uyarılma yerine duygusal dengeyi korumak, enerji ve kaynakların daha verimli kullanılmasını sağlar.[12]

Ayrıca hedonik adaptasyon, bireyleri sürekli olarak yeni hedefler belirlemeye ve bu hedeflere ulaşmak için çaba göstermeye teşvik eder. Eğer insanlar olumlu deneyimler sonrasında kalıcı bir tatmin hissi yaşasalardı, yeni kaynaklar veya fırsatlar arama motivasyonları azalabilirdi.[5] Bu adaptasyon mekanizması sayesinde bireyler, daha fazlasını aramaya devam ederler; bu da öğrenme, gelişim ve evrimsel açıdan avantajlı davranışları destekler.

Ek olarak duygusal tepkilerin dengelenmesi, sosyal ilişkilerin sürdürülmesi ve toplumsal uyum için kritiktir. Hedonik adaptasyon, aşırı duygusal tepkilerin grup içi uyumu bozmasını engeller ve bireylerin empati kurma yeteneklerini geliştirir. Bu sayede, sosyal iş birliği artar ve grup içerisindeki ilişkiler güçlenir, bu da hem bireysel hem de toplumsal düzeyde hayatta kalma ve üreme başarısını olumlu yönde etkiler.[13]

Evrim, belirli bir sosyal ortam içinde genel duygusal durumdan sapmaları dengeye getirme eğilimindedir
Evrim, belirli bir sosyal ortam içinde genel duygusal durumdan sapmaları dengeye getirme eğilimindedir
Ideogram

Yani evrim, sosyal bir ortam içindeki ortalama duygusal durumdan sapmaları, ortalamaya getirecek şekilde işliyor olabilir. Bu yolla da bir grup olarak organize şekilde hareket etme kabiliyetimiz artar.

Gündelik Hayatımızda Hedonik Adaptasyon

Hedonik adaptasyonun en çarpıcı etkisi önemli yaşam olaylarında olsa da o denli önemli olmayan günlük yaşam olaylarında da etkisi sürekli gözlenebilir.

İşten çıkıp sevdiğiniz bir lokantaya gittiğinizi düşünün. En sevdiğiniz yemeği, diyelim ki mantı söylediniz. Ancak çok büyük ihtimalle bu mantının yanına belki bir çorba, bir salata, turşu, bir içecek de söyleyeceksiniz. Bunu üzerinde pek de düşünmeden yaparsınız ancak durup biraz analiz edelim. Varsayımsal bir öznel haz skalasında sizin için mantı 10 üzerinden 10 puan alıyor. Ama çorba sizin nezdinizde 8 puan, turşu 7, yanındaki salata 6 olabilir. Bu durumda siz yemekten aldığınız hazzın ortalamasını, mantının yanına başka şeyler de yiyerek düşürmüş oluyorsunuz.

En sevdiğimiz yemeği bile her gün yemek istemeyiz
En sevdiğimiz yemeği bile her gün yemek istemeyiz
Handan Bozkurt

Benzer bir örnek daha verelim: En beğendiğiniz yemek mantı ise neden her gün sadece mantı yemiyorsunuz? En beğendiğimiz yemeği bile sık sık tükettiğimizde, bu deneyim beynimiz için yeni ve heyecan verici olmaktan çıkar. Dopamin salınımı ve ödül merkezlerinin aktivasyonu azalır, bu da yemeğin verdiği hazzın düşmesine neden olur. Sonuç olarak yemeğin tadı aynı olsa bile, memnuniyet seviyemiz düşer ve farklı lezzet arayışlarıına gireriz. Bu durum, beynin homeostatik dengesini koruma ve duyusal uyarıcılara karşı adaptasyon sağlama mekanizmasının bir sonucudur.[14]

Tüm Reklamları Kapat

Bu süreç tek bir öğün sırasında bile etkilidir: O mantının yanına bir de salata yiyeceksiniz ki, ağzınız mantının tadına tam uyum sağlayıp onun tadına karşı hissizleşmeye başlamasın. Arada ağzınıza başka lezzetler girmelidir ki siz mantıdan beklediğiniz o 10 puanlık hazzı alın.

Bir başka örneği de sinema sanatından verelim. Film izlerken kimi sahnelerin çok sıkıcı ve durağan olduğunu hissedersiniz. Bunu filme neden koyduklarını sorgularsınız. Oysa bu sahneler de filmlere çok bilinçli olarak yerleştirilmiş olabilmektedir.

Çünkü sürekli yüksek tempolu ve yoğun duygusal uyarıcılarla dolu bir film, izleyicide duygusal açıdan duyarsızlaşmaya veya dikkat kaybına yol açabilir. Bu durum, izleyicinin filmden aldığı hazzın ve duygusal katılımın azalmasına neden olabilir.

Durağan sahneler, izleyiciye bir nefes alma ve önceki sahneleri sindirme fırsatı sunar. Bu sayede, hikâyenin ritmi dengelenir ve izleyicinin duygusal tepkileri yeniden hassaslaşır. Yavaş tempolu bölümler; karakter gelişimini derinleştirmek, atmosfer yaratmak ve izleyicinin beklentisini artırmak için de kullanılır. Bu yaklaşım, hikâye anlatımında gerilim ve heyecanın daha etkili bir şekilde inşa edilmesine yardımcı olur.

Tüm Reklamları Kapat

Hedonik adaptasyon kavramı ilişkilerde de etkili olabilir. Uzun süreli ve düzenli yürüyen bir ilişkide, partnerler zamanla birbirlerinin olumlu özelliklerine ve ilişkinin getirdiği mutluluğa alışabilirler. Bu alışma süreci, hedonik adaptasyonun bir sonucudur ve ilişkinin başlangıcındaki heyecan ve memnuniyet duygularının azalmasına neden olabilir.[15]

Bir çift arasında ara sıra yaşanan sürtüşmeler, uzun vadede ilişki için daha sağlıklı olabilmektedir
Bir çift arasında ara sıra yaşanan sürtüşmeler, uzun vadede ilişki için daha sağlıklı olabilmektedir
Handan Bozkurt

Ara sıra yaşanan önemsiz tartışmalar veya küçük anlaşmazlıklar, ilişkinin rutinini bozarak bu adaptasyonu kırabilir. Bu tür çatışmalar, partnerlerin birbirlerinin değerini yeniden fark etmelerine ve ilişkiye taze bir bakış açısıyla yaklaşmalarına yardımcı olabilir. Tartışmaların çözülmesi ve uzlaşma süreci, ilişkinin derinliğini ve bağlarını güçlendirebilir.

Beklenti Sapması: Beklentimizin, Beklediğimiz Olaydan Daha Çok Zevk Verebilmesi

Lacan'a göre olumlu olarak gördüğümüz bir şeye ulaşma arzumuzun bize verdiği keyif, ona ulaştığımız andakinden daha kararlı, uzun vadeli ve faydalıdır. Benzer bir şekilde Pascal da, "Sadece gelecekteki mutluluğumuzun hayalini kurarken gerçekten mutlu oluruz." der. Yani asıl istediğimiz şey arzumuzun nesnesi değil, ona ulaşma isteğimizdir.

Sevdiğimiz arkadaşlarımızla pikniğe gidip mangal ve bira keyfi yapma düşüncemiz, o alemi yaparken aldığımız zevkten daha doyurucu olabilir. Hafta sonu yaklaştıkça planladığımız bu kurguyu o kadar zihnimizde döndürmüş, kendimizi ona o kadar hazırlamışızdır ki, anın gerçekliğini yaşarken aldığımız zevk artık bizim o andaki mutluluğumuzu pek etkilemez. Buna Beklenti Sapması (İng: "Affective Forecasting Error") denir.

Tüm Reklamları Kapat

Hafta sonu yapacağımız mangal partisinin düşüncesi, bizi o anın kendisinden daha mutlu edebilir
Hafta sonu yapacağımız mangal partisinin düşüncesi, bizi o anın kendisinden daha mutlu edebilir
Ideogram

Beklenti Sapması, insanların kendi duygusal tepkilerini yanlış tahmin etmelerinden kaynaklanan bir psikolojik olgudur.[16] Gelecekte gerçekleşecek bir olayla ilgili beklenti ve heyecan, o olay gerçekleştiğinde gerçekten yaşanacak heyecandan daha yoğun olabilmektedir. Bu durum olumlu ya da olumsuz yönlerde olabilmektedir. Örneğin terfi aldığımızda daha mutlu olacağımızı öngörmemize karşın bir süre sonra bunun mutluluğumuz üzerinde bir etkisi olmaz. Ya da sevgilimizden ayrılırsak duygusal olarak yıkılacağımızı düşünsek de bir süre sonra toparlayıp eskisinden bile daha iyi hale gelebiliriz.

Daniel Kahneman ve Amos Tversky'nin konu ile ilgili çalışmaları, insanların beklentilerinin ve bu beklentilerin gerçekleşme sürecine yönelik hislerinin, olayın kendisinden daha fazla tatmin yaratabileceğini gösterir.

Gilbert ve Wilson tarafından yapılan hedonik tahmin çalışmaları da, insanların gelecekte yaşayacakları olayların etkisini genellikle yanlış tahmin ettiklerini ve bu beklenti sürecinin gerçekte yaşadıkları duygusal deneyimden daha fazla tatmin yaratabileceğini belirtmiştir.[17]

Toplumsal Ölçekte Hedonik Adaptasyon

Mutluluk seviyesinin önemli olaylardan bir süre sonra eskisine dönmesi sadece bireysel bazda değil, toplumsal bazda da karşımıza çıkar.

Tüm Reklamları Kapat

Tarihsel gerçeklere dayanan güçlü bir örnek, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Almanya'nın toparlanma sürecidir. Savaş sonrası Almanya, şehirlerinin büyük bir kısmı yıkılmış, ekonomisi çökmüş ve toplumsal bazda derin bir travma yaşamış durumdaydı. Ancak Almanya, özellikle 1950'lerde başlayan Wirtschaftswunder (Tr: "Ekonomik Mucize") dönemiyle inanılmaz bir adaptasyon ve toparlanma sergiledi. İnsanlar büyük yıkımlardan sonra ekonomik ve toplumsal olarak yeni bir düzen kurmayı başardılar ve mutluluk seviyeleri zamanla bu yeni düzenle birlikte normale döndü.

Bir diğer güçlü örnek, Japonya'nın 2011 yılında yaşadığı büyük deprem ve ardından gelen tsunami felaketidir. Yüzbinlerce insanın hayatı altüst oldu, fakat toplum bu felakete rağmen bir dayanışma ruhuyla hızlıca toparlanmayı başardı. Japon halkı, felaket sonrası hem fiziksel hem de duygusal açıdan güçlü bir adaptasyon sürecine girdi. Zaman içinde, bu büyük yıkıma rağmen hayatlarını yeniden kurarak önceki mutluluk seviyelerine dönebildiler.[18]

Japon halkının mutluluk seviyesi, 2011 yılındaki büyük tsunami felaketinden sonra bile olağan seviyesine döndü
Japon halkının mutluluk seviyesi, 2011 yılındaki büyük tsunami felaketinden sonra bile olağan seviyesine döndü
The Guardian

Elbette mutluluk seviyesinin normale dönmesi, tüm ülke için sevindirici önemli gelişmeler sonucunda da görünüyor. Bunun için güzel bir örnek, Norveç'in petrol keşfi sonrası yaşadığı ekonomik refahtır. 1960'ların sonunda Norveç, Kuzey Denizi'nde büyük petrol rezervleri keşfetti ve bu durum ülkenin ekonomik refahını önemli ölçüde artırdı. Norveç, bu zenginliği iyi yöneterek dünyanın en zengin ülkelerinden biri haline geldi. Ancak ilginç bir şekilde bu büyük ekonomik gelişmeye rağmen Norveç halkının mutluluk seviyeleri, kalıcı olarak büyük bir sıçrama göstermedi. Ekonomik refah, yaşam standartlarını iyileştirdi ama uzun vadede genel mutluluk seviyeleri başlangıçtaki seviyelere geri döndü.

Yanıltıcı Mutluluk Tahminlerimiz

Konu ile ilgili araştırmaların önemli bir bulgusu da "Duygusal Öngörü" (İng: "Affective Forecasting") denilen durumdur. Buna göre insanlar, onları nelerin mutlu edeceğini tahmin etme konusunda çok kötüdür. Bu durum özellikle parayla ilgili konularda belirgindir. Bize şaşırtıcı gelebilecek bazı gerçeklerden bahsedelim:

Tüm Reklamları Kapat

Daha kısa bir işe gidip gelme süresi, bizi %40 maaş zammı kadar mutlu eder; oysa bize sorulsa muhtemelen iş yolculuğumuzun süresinin sabit kalmasını ancak %40 zam almayı tercih ederdik.[19]

Yine örneğin daha fazla boş zamana sahip olmak, bize daha çok paradan daha fazla mutluluk sağlar.[20] Ancak, insanlar genellikle çözümün daha fazla para olduğunu varsayar.

Tüm dünyanın değerler örüntüsünü saptamak için periyodik olarak birçok ülkede gerçekleştirilen bir çalışmada Ron Inglehart, insanları mutluluğu üzerinde yaşadıkları şehirlerin etkisinin, kiminle evlendiklerinden ya da yaptıkları işten daha etkili olduğunu buldu.[21]

Kısaca, bizi nelerin daha mutlu edeceği konusunda bayağı yanılabiliyoruz. Ayrıca gördüğümüz gibi bireysel ve toplumsal bazda mutluluğumuz zaman içinde tüm şartlara rağmen belirli bir dengeye oturma eğiliminde oluyor. Bundan çıkaracağımız önemli dersler var gibi görünüyor.

Tüm Reklamları Kapat

Mesela bir dahaki sefere piyangoyu kazanmanın hayalini kurarken, unutmayın: Bu, uzun vadede sizi daha mutlu etmeyebilir. Ya da bir aksilikle karşılaştığınızda, umutsuzluğa kapılmayın; çünkü etkisi geçici olacak.

Nihai Amacımız Mutluluk mu?

Hedonik adaptasyon, şaşırtıcı derecede dayanıklı olduğumuzu ve hayatın bize ne getirdiği önemli olmaksızın mutluluk seviyemizi bulma konusunda inanılmaz bir yeteneğe sahip olduğumuzu gösteriyor. Bu, her koşulu kontrol edemesek de zihniyetimiz ve eylemlerimiz üzerinde gücümüz olduğuna dair güçlü bir hatırlatma…

Arzu ettiğimiz şeylere ulaşmak yolunda kurguladığımız bir yaşam bizi aslında kalıcı olarak mutlu etmeyecekse biz hiç sürekli olarak mutlu olamayacak mıyız? Masalların sonundaki klasik "…ve sonsuza dek mutlu mesut yaşadılar" sadece masallara mı özgü?

Mutluluğumuzu etkileyen olayların etkisi göreli olarak kısa vadelidir
Mutluluğumuzu etkileyen olayların etkisi göreli olarak kısa vadelidir
Handan Bozkurt

Şimdiye dek mutluluğumuzun, varsayımlarımızın aksine, isteklerimize ulaşma oranına pek de bağlı olmadığını gördük. Benzer şekilde mutsuzluğumuz da kaçındığımız şeylerden uzak kalma oranına pek bağlı değildir. Ancak genel olarak toparladığımızda, bizi mutluluk ya da mutsuzluk yönünde etkileyen şeylerin bu etkisinin göreli kısa vadeli olduğuna değindik.

Tüm Reklamları Kapat

Peki yaşamdaki en önemli amacımız mutluluk mu olmalı?

Aslında belki de sezgisel ya da teorik olarak bunun böyle olmadığını biliyorsunuz.

Bir anne, çocuğu hastayken bundan kaygılanmamayı tercih eder miydi? Öyle ya, kaygı mutluluğu azaltır. Biliyoruz ki çoğu anne bu durumda mutsuzluğuna yol açan bir kaygıyı tercih eder.

Bir anne, çocuğunun hastalığından kaygılanmamayı tercih eder mi?
Bir anne, çocuğunun hastalığından kaygılanmamayı tercih eder mi?
Ideogram

Parkta yürürken hemen başınızın üzerindeki bir dalda aşağı inemeyen, bağırıp durup sizden yardım isteyen bir yavru kedi gördünüz. Kedinin durumunun sizi rahatsız etmemesini tercih eder miydiniz?

Tüm Reklamları Kapat

Bir arkadaşınız zor bir dönemden geçiyor ve size içini dökmek istiyor. Onun acılarını dinlemek sizi üzebilir, belki de kaygılandırabilir ve geçici olarak mutluluğunuzu azaltabilir. Ancak bu durumda arkadaşınıza destek olmayı, onun yanında olmayı tercih edersiniz değil mi?

Peki ya ülkenizde ya da dünyada çekilen acıların, yoksulluğun, felaketlerin mutluluğunuzu etkilememesini diler miydiniz?

Büyük ihtimalle siz de birçok durumda, eğer tercih şansınız olsaydı bile "daha yüce" bir amaç için mutsuzluğu hissetmeyi seçerdiniz. Mutluluğun yanı sıra anlamlı ve daha derin hissedilen bir yaşam sürmenin de bireylerin yaşam memnuniyeti ve psikolojik sağlığı açısından çok önemli olduğunu gösteren pek çok çalışma bulunmaktadır. Bunlar genelde "Yaşam Doyumu" başlığı altında toparlanabilir.

Yaşadığımız bu hayatı yaşanmaya değer kılacak, mutluluğun dışındaki diğer önemli faktörlere bakalım.

Tüm Reklamları Kapat

Mutsuzluğun ve Mutluluğun Ötesinde: Doyumlu Bir Yaşamın Anahtarları

Yaşadığımız hayatta doyum hissetmek, birçok faktörle ilişkili olabilir. Gelin bunlara bir göz atalım.

Anlam

Seligman, mutluluğun tek başına yeterli olmadığını ve insanlar için "anlam arayışının" kalıcı tatmin ve genel iyilik halini artırmada önemli bir rol oynadığını belirtmiştir. Anlamlı bir yaşam, bireyin kendi ötesindeki bir amaca hizmet etmesi, başkaları için yararlı olma hissi ve derin bir değerler sistemi geliştirmesiyle karakterizedir.[22]

Benzer şekilde Viktor Frankl, özellikle İnsanın Anlam Arayışı (İng: "Man's Search for Meaning") adlı kitabında, insanların mutluluğun ötesinde, hayatlarında anlam bulmanın ne kadar önemli olduğunu vurgulamıştır. Frankl, Nazi toplama kamplarındaki deneyimlerinden yola çıkarak, insanların acı dolu ve zorlayıcı durumlarda bile hayatlarına anlam katarak psikolojik olarak ayakta kalabildiklerini ifade etmiştir. Ona göre yaşamın anlamı, insanlara en zor durumlarda bile hayatta kalma gücü verir.[23]

Akış

Bazen yaptığınız bir işe, hobiye ya da etkinliğe kendinizi o kadar kaptırırsınız ki zamanın nasıl geçtiğinizi anlamazsınız. Bu süreç size yoğun bir rahatlama ve aşkınlık hissi verir. Bu unsur, yani bireyin faaliyetlerine tam anlamıyla katılmasına "Akış" (İng: "Flow") deneyimi denir. Mihaly Csikszentmihalyi tarafından ortaya atılan akış kavramı, kişinin yaptığı işe kendini o kadar kaptırması durumudur ki, zamanın nasıl geçtiği anlaşılmaz ve bu süreç derin bir tatmin getirir. Bu tür bir tatmin, doyumlu bir yaşam için kritik bir bileşendir.[24]

Tüm Reklamları Kapat

Bazı sevdiğiniz etkinlikleri yaparken zamanın nasıl geçtiğini anlamazsınız
Bazı sevdiğiniz etkinlikleri yaparken zamanın nasıl geçtiğini anlamazsınız
Ideogram

Kendinizi tam olarak kaptıracağınız ve yapmaktan gerçekten zevk aldığını etkinliklere zaman ayırmak çok önemli. Bu yolla anı daha derin yaşamak ve farkındalığı artırmak, akış deneyimlerini daha sık yaşamanıza yardımcı olabilir.

İlişkiler

İnsanlar sosyal varlıklardır ve doyumlu bir yaşam sürdürmek için sosyal bağlar son derece önemlidir. Aile, arkadaşlar, partnerler gibi yakın ilişkiler, insanlara duygusal destek ve aidiyet hissi sağlar. Araştırmalar, güçlü sosyal bağların kişinin yaşam memnuniyetini ve genel sağlık durumunu artırdığını göstermektedir.[25]

Sevdiklerinizle vakit geçirmek ve hayatı paylaşmak, yaşam doyumunuzu artıracaktır.

Deneyim

Araştırmalar, maddi mülkiyet yerine deneyimlere yatırım yapmanın daha kalıcı mutluluk getirdiğini gösteriyor.[26] Yeni aldığınız bir otomobil size en güzel ilk aldığınız günlerde görünür, zaman içinde hissettiğiniz bu güzellik algısı zayıflar. Öyle ya, ölüm döşeğinizde “Güzel bir hayat yaşadım. Lüks bir otomobil, büyük bir TV sahibi oldum” demek tuhaftır. Oysa kamp yaptığınız o hafta sonu ve benzer anlar için şükran duyabilirsiniz. Deneyimler, duygusal olarak daha uzun süreli izler bırakır ve hafızada daha belirgin hale gelir.

Tüm Reklamları Kapat

Maddi mülkiyet yerine deneyim biriktirmek, yaşamı daha derinlemesine hissettirir
Maddi mülkiyet yerine deneyim biriktirmek, yaşamı daha derinlemesine hissettirir
Handan Bozkurt

Sağlık

Sağlıklı olmak, doyumlu bir yaşam için temel bir unsurdur. Düzenli egzersiz, dengeli beslenme ve yeterli uyku, kişinin hem fiziksel hem de zihinsel sağlığına olumlu katkıda bulunur. Sağlıklı bir vücut, sağlıklı bir zihin için de gerekli zemin hazırlayarak daha doyumlu ve tatmin edici bir yaşam sağlar.[27]

Minnettarlık

Hayatınızdaki düzenli şeyleri sabit olarak kabul etmek, onların kıymetini bilmemizi engelleyebilir. Gün içinde birkaç dakika bile olsa içinde bulunduğumuz ana odaklanarak sahip olduğumuz bizim için değerli şeyleri aklımıza getirmek, hayatımıza daha gerçekçi bakmak için güzel bir fırsat sunabilir.[2] Bu, mutluluğunuzu yenilemek gibidir.

Toparlayalım: Doyumlu bir yaşam mutluluk ve anlamın yanında, kişinin kendini etkin bir şekilde meşgul hissetmesi, sağlıklı ilişkiler kurması, başarı hissi yaşaması, fiziksel sağlığını koruması ve belirli amaçlara yönelmesi ile mümkün olur. Bu unsurların hepsi bir araya gelerek bireyin kendisini gerçekleştirmesine ve doyumlu bir yaşam sürmesine olanak tanır.

Sonuç

Doyumlu bir yaşam; mutluluk ve anlamın yanında, kişinin kendini etkin bir şekilde meşgul hissetmesi, sağlıklı ilişkiler kurması, sahip olduklarının kıymetini bilmesi, sağlığını koruması ve deneyimlere yatırım yapması ile mümkün olur. Bu unsurların hepsi bir araya gelerek bireyin kendisini gerçekleştirmesine ve doyumlu bir yaşam sürmesine olanak tanır.

Tüm Reklamları Kapat

Gördüğümüz gibi daha fazlasına ulaşmaya çalışarak (daha fazla para, ün, statü, güç, mülkiyet vb.) sürekli bir mutluluk durumu içinde olmamız olası görünmüyor. İnsan hep daha mutlu olmaya çalışmaktadır; ancak bu yönde ne kadar çabalarsa çabalasın mevcut konumunu geçici bir iki salınma dışında pek değiştirememektedir. Üstelik, bilişsel bazı eğilimlerimiz yüzünden mutsuzluğumuzun etkisinin mutluluğumuzdan daha uzun vadeli olması da oldukça olası. Ayrıca gördüğümüz gibi, yaşam doyumumuz yalnızca mutlulukla sınırlı değil; anlam ve değer bulmak, yaşamın kıymetini daha derinlemesine anlamamıza yardımcı olabilir.

İnsan hayatının kozmik ölçekte ne kadar kısa ve kırılgan olduğuna ilişkin bir farkındalık, hayatımızda hissettiğimiz anlam ve derinliğe büyük katkıda bulunur.

Bu satırları okuyabiliyor olmanız, birçok düşük olasılığın bir araya gelmesiyle mümkün olmuştur. Evrenin milyarlarca yıllık geçmişinde, yaşamın ortaya çıkması, süpernovaların, kara deliklerin ve kozmik radyasyonun hüküm sürdüğü bir kaosun içinde geçici bir andır. Dünya, hayatın oluşmasını engelleyebilecek sayısız çarpışma ve kozmik tehdide rağmen varlığını sürdürerek bizlere uzayın derinliklerinde bir yaşam alanı sunmuştur.

İnsan yaşamının evrimi de milyonlarca yıllık genetik mutasyonlar ve çevresel zorluklardan geçerken pek çok engelle karşılaşmıştır. Sekiz nesil önceki büyük büyükbabanızın incir koparmak için çıktığı dal kırılıp düşseydi ya da anneanneniz çocukken geçirdiği kızamığı atlatamasaydı, siz bugün var olmayacaktınız. Homo sapiens'in ortaya çıktığı yaklaşık 12.000 nesil boyunca, atalarınızdan birinin hayatındaki küçük ama ölümcül bir aksaklık, sizin bu dünyada var olmanızı engelleyebilirdi. Şu anda var olmanız, son derece düşük bir olasılığın gerçekleşmiş olduğunun bir kanıtıdır.

Tüm Reklamları Kapat

Önemli olan, bu kısa süreli varoluşu değerli kılmaktır. Yaşam, evrenin büyüklüğü ve zamanın uzunluğu içinde kısa bir süre olsa bile eşsiz bir deneyimdir. Bu nedenle mutlu olmanın ötesinde, hayatın sunduğu her anı ve her zorluğu dolu dolu yaşamaya değer.

İyi bir hayatı tanımlayan esas şey masallardaki gibi "sonsuza dek mutluluk" değil, her gün yaşadığımız küçük ve anlamlı hikâyelerdir.

Bu Makaleyi Alıntıla
Okundu Olarak İşaretle
Özetini Oku
24
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Paylaş
Sonra Oku
Notlarım
Yazdır / PDF Olarak Kaydet
Bize Ulaş
Yukarı Zıpla

İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!

Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.

Soru & Cevap Platformuna Git
Bu İçerik Size Ne Hissettirdi?
  • Tebrikler! 11
  • Muhteşem! 7
  • Bilim Budur! 3
  • Mmm... Çok sapyoseksüel! 2
  • Güldürdü 0
  • İnanılmaz 0
  • Umut Verici! 0
  • Merak Uyandırıcı! 0
  • Üzücü! 0
  • Grrr... *@$# 0
  • İğrenç! 0
  • Korkutucu! 0
Kaynaklar ve İleri Okuma
  • ^ P. Brickman, et al. (1978). Lottery Winners And Accident Victims: Is Happiness Relative?. American Psychological Association (APA), sf: 917-927. doi: 10.1037//0022-3514.36.8.917. | Arşiv Bağlantısı
  • ^ a b S. Lyubomirsky, et al. (2005). Pursuing Happiness: The Architecture Of Sustainable Change. SAGE Publications, sf: 111-131. doi: 10.1037/1089-2680.9.2.111. | Arşiv Bağlantısı
  • ^ M. Luhmann, et al. (2011). Subjective Well-Being And Adaptation To Life Events: A Meta-Analysis. American Psychological Association (APA), sf: 592-615. doi: 10.1037/a0025948. | Arşiv Bağlantısı
  • ^ S. Achor. (2018). The Happiness Advantage: How A Positive Brain Fuels Success In Work And Life. ISBN: 9780307591555. Yayınevi: Crown Currency.
  • ^ a b E. Diener, et al. (2006). Beyond The Hedonic Treadmill: Revising The Adaptation Theory Of Well-Being. American Psychological Association (APA), sf: 305-314. doi: 10.1037/0003-066X.61.4.305. | Arşiv Bağlantısı
  • ^ D. T. Gilbert. (2007). Stumbling On Happiness. ISBN: 9781400077427. Yayınevi: Vintage.
  • ^ R. G. Tedeschi, et al. (2004). Posttraumatic Growth: Conceptual Foundations And Empirical Evidence. Informa UK Limited, sf: 1-18. doi: 10.1207/s15327965pli1501_01. | Arşiv Bağlantısı
  • ^ S. Lyubomirsky. (2008). The How Of Happiness: A New Approach To Getting The Life You Want. ISBN: 9780143114956. Yayınevi: Penguin Books.
  • ^ T. N. Hanh. (2008). The Art Of Power. ISBN: 9780061242366. Yayınevi: HarperOne.
  • ^ A. Tversky, et al. (1991). Loss Aversion In Riskless Choice: A Reference-Dependent Model. The Quarterly Journal of Economics, sf: 1039-1061. doi: 10.2307/2937956. | Arşiv Bağlantısı
  • ^ K. Berridge, et al. (2015). Pleasure Systems In The Brain. Elsevier BV, sf: 646-664. doi: 10.1016/j.neuron.2015.02.018. | Arşiv Bağlantısı
  • ^ D. Kahneman. (2003). Well-Being: Foundations Of Hedonic Psychology. ISBN: 9780871544230. Yayınevi: ‎ Russell Sage Foundation. sf: 302-309.
  • ^ J. Decety, et al. (2015). Empathy As A Driver Of Prosocial Behaviour: Highly Conserved Neurobehavioural Mechanisms Across Species. The Royal Society, sf: 1-11. doi: 10.1098/rstb.2015.0077. | Arşiv Bağlantısı
  • ^ L. H. Epstein, et al. (2009). Habituation As A Determinant Of Human Food Intake. American Psychological Association (APA), sf: 384-407. doi: 10.1037/a0015074. | Arşiv Bağlantısı
  • ^ A. Aron, et al. (2002). Couples' Shared Participation In Novel And Arousing Activities And Experienced Relationship Quality. American Psychological Association (APA), sf: 273-284. doi: 10.1037//0022-3514.78.2.273. | Arşiv Bağlantısı
  • ^ D. T. Gilbert, et al. (2007). Prospection: Experiencing The Future. American Association for the Advancement of Science (AAAS), sf: 1351-1354. doi: 10.1126/science.1144161. | Arşiv Bağlantısı
  • ^ D. T. Gilbert, et al. (2006). Miswanting: Some Problems In The Forecasting Of Future Affective States. The Construction of Preference, sf: 550-564. doi: 10.1017/CBO9780511618031.031. | Arşiv Bağlantısı
  • ^ G. A. Bonanno, et al. (2010). Weighing The Costs Of Disaster. SAGE Publications, sf: 1-49. doi: 10.1177/1529100610387086. | Arşiv Bağlantısı
  • ^ D. Buettner. (1999). Thrive: Finding Happiness The Blue Zones Way. ISBN: 9781426208188. Yayınevi: National Geographic.
  • ^ A. V. Whillans, et al. (2016). Valuing Time Over Money Is Associated With Greater Happiness. Sage Publications, sf: 213-222. doi: 10.1177/1948550615623842. | Arşiv Bağlantısı
  • ^ R. Inglehart. (1997). Modernization And Postmodernization. ISBN: 9780691011806. Yayınevi: Princeton University Press.
  • ^ M. E. P. Seligman. (2004). Authentic Happiness: Using The New Positive Psychology To Realize Your Potential For Lasting Fulfillment. ISBN: 9780743222983. Yayınevi: Atria Books.
  • ^ V. E. Frankl. (2006). Man's Search For Meaning. ISBN: 9780807014271. Yayınevi: Beacon Press (MA).
  • ^ M. Csíkszentmihályi. (2008). Flow: The Psychology Of Optimal Experience. ISBN: 9780061339202. Yayınevi: Harper Perennial Modern Classics.
  • ^ C. L. M. Keyes. (2002). Flourishing: Positive Psychology And The Life Well-Lived. ISBN: 9781557989307. Yayınevi: American Psychological Association (APA). sf: 129-159.
  • ^ T. Gilovich, et al. (2014). A Wonderful Life: Experiential Consumption And The Pursuit Of Happiness. Wiley, sf: 152-165. doi: 10.1016/j.jcps.2014.08.004. | Arşiv Bağlantısı
  • ^ F. J. Penedo, et al. (2005). Exercise And Well-Being: A Review Of Mental And Physical Health Benefits Associated With Physical Activity. Current Opinion in Psychiatry, sf: 189-193. doi: 10.1097/00001504-200503000-00013. | Arşiv Bağlantısı
Sıkça Sorulan Sorular

"Hedonik Çark" veya "Hedonik Adaptasyon" insanların olumlu ya da olumsuz önemli olaylara veya yaşam değişikliklerine rağmen mutluluk düzeylerinin genelde sabit kalması eğilimidir.

Sinaptik plastisite, deneyimlere bağlı olarak beyindeki sinaptik bağlantıların değişebilme yeteneğidir ve hedonik adaptasyonun nörolojik temelini oluşturur.

Beklenti Sapması, insanların kendi duygusal tepkilerini yanlış tahmin etmelerinden kaynaklanan bir psikolojik olgudur.

Tüm Reklamları Kapat

Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?

Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:

kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci

Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/12/2024 19:52:43 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/18726

İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.

Keşfet
Akış
İçerikler
Gündem
Araştırmacılar
İspat Yükü
Irk
Diş Hastalıkları
Kedigiller
Neandertal
Uzun
Doktor
Göğüs Hastalığı
Yayılım
Google
Beslenme
Tehlike
Risk
Aslan
Obezite
Radyasyon
Büyük Patlama
Işık Hızı
Genel Halk
Kuantum Fiziği
Bilimkurgu
Evren
Fosil
İklim
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Bugün bilimseverlerle ne paylaşmak istersin?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Sosyal
Yeniler
Daha Fazla İçerik Göster
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Yazı Geçmişi
Okuma Geçmişi
Notlarım
İlerleme Durumunu Güncelle
Okudum
Sonra Oku
Not Ekle
Kaldığım Yeri İşaretle
Göz Attım

Evrim Ağacı tarafından otomatik olarak takip edilen işlemleri istediğin zaman durdurabilirsin.
[Site ayalarına git...]

Filtrele
Listele
Bu yazıdaki hareketlerin
Devamını Göster
Filtrele
Listele
Tüm Okuma Geçmişin
Devamını Göster
0/10000
Bu Makaleyi Alıntıla
Evrim Ağacı Formatı
APA7
MLA9
Chicago
F. Birinci. Hedonik Adaptasyon ve Sonuçları: Kalıcı Mutluluk Mümkün mü?. (12 Ekim 2024). Alındığı Tarih: 21 Aralık 2024. Alındığı Yer: https://evrimagaci.org/s/18726
Birinci, F. (2024, October 12). Hedonik Adaptasyon ve Sonuçları: Kalıcı Mutluluk Mümkün mü?. Evrim Ağacı. Retrieved December 21, 2024. from https://evrimagaci.org/s/18726
F. Birinci. “Hedonik Adaptasyon ve Sonuçları: Kalıcı Mutluluk Mümkün mü?.” Edited by Fatih Birinci. Evrim Ağacı, 12 Oct. 2024, https://evrimagaci.org/s/18726.
Birinci, Fatih. “Hedonik Adaptasyon ve Sonuçları: Kalıcı Mutluluk Mümkün mü?.” Edited by Fatih Birinci. Evrim Ağacı, October 12, 2024. https://evrimagaci.org/s/18726.
ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close