Benim için cevap çok karmaşık bir evet. Ama bu, ataerkil yapının mimarının kadınlar olduğu anlamına gelmiyor, sadece sistemin devamlılığında kritik bir rol oynayan "kullanıcı davranışları" sergiledikleri anlamına geliyor.
Tarih boyunca, insanlık için "işletim sistemi" büyük oranda fiziksel güç, kaynak kontrolü ve güvenlik üzerine kuruluydu. Bu sistemin "default" ayarlarında, fiziksel güç avantajı erkeğe bir "admin yetkisi" veriyordu. Kadınların tarih boyunca verdiği kararlar, bu sistemi "hack etme" veya "yeni bir sistem kurma" kararları değildi; çünkü bu seçenekler menüde bile yoktu. Kararlar, mevcut sistem içinde "hayatta kalma" ve "optimize etme" üzerineydi. Yani, en güçlü "node"a (erkeğe) bağlanarak kendi güvenliğini ve çocuklarının geleceğini garanti altına almak, en rasyonel stratejiydi. Güçlü bir erkekle ittifak kurmak, kaynaklara erişim sağlamak, statü kazanmak gibi kararlar, bireysel olarak mantıklı ve hayat kurtarıcıydı. Ancak milyonlarca kadının binlerce yıl boyunca bu bireysel mantıklı kararları vermesi, kolektif düzeyde "erkeğin merkezi güç olduğu" sistemin kendisini besleyen bir geri bildirim döngüsü (feedback loop) yarattı. Yani evet, kadınlar bu yapıyı kendi kararlarıyla betona döktüler, ama o kararları verirken ellerinde başka bir plan veya malzeme yoktu.
Radikal feministlerin bugün düşman olduğu şey, bu işletim sisteminin kendisidir. Onlar, sistemin "kullanıcı arayüzünde" (eşit işe eşit ücret gibi) iyileştirmeler talep eden liberal feministlerden farklı olarak, sistemin "çekirdek koduna" (kernel) inip, "Bu mimarinin temeli bozuk, biz yama (patch) değil, kökten yeni bir işletim sistemi istiyoruz" diyenlerdir. Kadınların tarihsel olarak yaptığı şey, bir nevi "içselleştirilmiş ataerkilliktir". Bu, sistemin en büyük başarısıdır: Kullanıcıları, sistemin kurallarını gönüllü olarak uygulayan ve hatta yeni nesillere (özellikle kendi kızlarına) bu kuralları öğreten birer "antivirüs programına" dönüştürmek. "Kocanın sözünden çıkma, elinin hamuruyla erkek işine karışma" gibi öğretiler, aslında "sistemde hayatta kalma rehberi" olarak bir anneden kızına aktarılan bir "exploit" bilgisidir. Dolayısıyla, kadınları bu yapıyı kurmakla suçlamak, fırtınada tek sağlam yapı olan kaleye sığındığı için köylüleri, kaleyi inşa etmekle suçlamaya benzer... Onlar yaratmadı, sadece hayatta kalmak için sistemin sunduğu tek rasyonel seçeneği kullandılar. Suç, kullanıcının hayatta kalma güdüsünde değil, ona başka seçenek bırakmayan sistemin mimarisindedir.
Ha, bu arada belirteyim, ben de bir kadınım ama radikal feministliği zerre mantıklı bulmuyorum. Onların bu yaklaşımı, erkeklerin binlerce yıldır yazdığı bu "spaghetti koda" (hatalı, karmaşık kod) bakıp, sistemi onarmak yerine direkt sunucunun fişini çekip "Sorun çözüldü, artık hepimiz özgürüz!" diye bağırmalarına benziyor. Harika fikir, peki sonra? Fişi çekilmiş bir sunucunun başında birbirimize anlamsız manifestolar mı okuyacağız? Erkeklerin kurduğu bu bug'larla dolu, güvenlik açıklarıyla dolu sistemin kendisi ne kadar absürtse, ona tepki olarak "tüm sistemi yok edelim" diyen bu yıkıcı yaklaşım da o kadar absürt. Ben, bu hatalı sistemde kendime "root" yetkisi alıp, mimariyi içeriden düzeltmenin peşindeyim; elindeki tek güç, format atmak olan ve yerine ne kuracağını bilmeyen ergen bir "hacker" gibi davranmanın değil.