Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Kafana takılan neler var?
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Bugün Türkiye'de bilime ve bilim okuryazarlığına neler katacaksın?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Size Özel
Makaleler
Meriç Öztürk
Seslendiren 4 gün önce 23:32
Onu haftası nedir, neden kutlanır? Bu mantarlar çıldırmış olmalı, 23000 cinsiyete ne gerek var... Obeziteye kokulu çözüm - Hepsi ve daha fazlası bu bolümde!
3
Tüm Reklamları Kapat
Çağrı Mert Bakırcı
Yazar 6 Ekim 2015 31 dk.

Marslı; Andy Weir tarafından 2011'de roman olarak yayınlaşmış, Ridley Scott tarafından sinemaya uyarlanmış ve başrollerinde Matt Damon, Jessica Chastain, Kristen Wiig gibi isimlerin olduğu, 2 Ekim 2015'te Türkiye'de sinemalara girmiş olan, Hollywood'un köşe taşı kabul edilebilecek "bilim-gerçek" filmlerinden birisi. "Bilim-gerçek", son zamanlarda giderek yükselişte olan bir sinema çeşidi diyebiliriz. Bilimkurgu sözcüğüne ithafen geliştirilen bu sözcük, filmde "kurgu" elementlerinin olabildiğince azaltılıp, bilimsel gerçeklere en fazla miktarda dikkat ve önem vermeyi içeriyor. Dolayısıyla uzay patlamalarının uzay içerisinde duyulabilmesi veya farklı boyutlardaki gezegenlerdeki kütleçekimi gibi basit ve temel konulardan tutun da, karadeliklerin kütleçekim kilidi, uzak gezegenler arası iletişim gecikmeleri ve gezegenler etrafında yapılabilecek sapan manevrası gibi daha karmaşık konulara kadar geniş bir yelpazedeki konuları işlerken hayalgücüne dayalı kurgu unsurlarından olabildiğince arınmış, bilimsel gerçekleri birebir takip eden (ama elbette bunları dramatize ederek sanatsal içeriği koruyan) filmlerden söz ediyoruz... Buna yönelik girişimleri çok eski zamanlara kadar takip etmek mümkün; fakat yakın geçmişte bu film türü furyasını çok başarılı olmasa da başlatan Yerçekimi (Gravity) oldu, sonrasındaysa Yıldızlararası (Interstellar) filmi bu tür filmlerin bilimkurgunun gidişatına yön vereceğini net bir şekilde Dünya'ya ilan etti. Şimdiyse Marslı (Martian), bu filmlere bilimsel açıdan son derece başarılı ve tutarlı; ancak elbette incelenmeye değer bilimkurgu elementlerini de içeren harika bir eklenti yaptı. 

Gelin "Amerika Matt Damon'ı kurtarmaya ne çok para harcıyor! Önce Er Ryan'ı Kurtarmak, sonra Interstellar, şimdi de Marslı!" gibi geyiklere fazla girmeden, Interstellar'dan beri çekilmiş, bilimsel açıdan en değerli sinema filmlerinden birini delik deşik edelim ve bilimsel analizini yapalım. Hatırlayacak olursanız, aynısını Interstellar filmi için burada ve burada tüm detaylarıyla yapmıştık. Gravity filmini de, çok daha yüzeysel olsa da (tıpkı filmin kendisi gibi), buradaki yazımızda incelemiştik.

106
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Kolye Bulutsusu’nun Jetleri

Hangi gök cismi Kolye Bulutsusu’nu takıyor? İlk olarak, analizler bu kolyenin bir gezegenimsi bulutsu olduğunu gösteriyor. Yani bir yıldızın ömrünün sonuna doğru dışarıya yaydığı bir gaz bulutu. Kolyede elmas gibi görünenler ise parıldayan gazın parlak düğümleridir. Kolye Bulutsusu’nun merkezinde, muhtemelen birbirine çok yakın yörüngede dönen iki yıldız var. Bu yıldızlar ortak bir atmosferi paylaşıyor ve Hubble Uzay Teleskobu ile alınan bu görüntüde tek bir yıldız gibi görünüyorlar. Sol üstte ve sağ altta görünen, kırmızı parıldayan gaz bulutları merkezden gelen jetlerin sonucudur. Bu parlak jetlerin tam olarak ne zaman ve nasıl oluştuğu ise bir araştırma konusu olmaya devam ediyor. Yaklaşık 5000 yıl yaşındaki Kolye Bulutsusu, 5 ışık yılı genişliğindedir. Büyük bir teleskopla, Ok takımyıldızı yönüne doğru bakıldığında bulunabilir.

18 Mayıs 2021 Günün Astronomi Fotoğrafı (NASA APOD)

📸 Kaynaklar ve Katkıda Bulunanlar:
Görsel Kaynağı: ESA, Hubble, NASA; İşleme: K. Noll
Çeviren: Seda Baştürk
Çeviri Editörü: Eda Alparslan

🔗 Tüm APOD içeriklerini görmek için:
https://evrimagaci.org/apod
Çınar Civan
Çeviren 22 Temmuz 2023
Buzz Aldrin'in Ay'da duran Neil Armstrong tarafından çekilmiş bir fotoğrafı, bu ay özçekimini oluşturmak için dijital olarak tersine çevrildi. Temmuz 1969'da Apollo 11'in Ay'a inişi ile beraber çekilen Armstrong'un orijinal fotoğrafı, yalnızca görülmedik bir dünyanın etkileyici ıssızlığını değil, aynı zamanda Aldrin'in eğimli vizörüne yansıyan Armstrong'un kendisini de kaydetti. Açılmamış görüntüde, Aldrin'in miğferindeki yansımanın küresel bozulması tersine çevrilmiştir. Dönüştürülen görünüm, Armstrong'u, Aldrin'in bakış açısından sunuyor. Armstrong'un çektiği orijinal fotoğraf, bugün elli dört yıllık bir Ay özçekimini temsil ediyor. Aldrin'in orijinal görüntüdeki vizör yansıması bu görselde solda görünüyor. Parlak (ama biçimsiz) Dünya, Armstrong'un figürünün yukarısında, Ay'ın gökyüzünde, sağ üst tarafa yakın bir şekilde yapışık duruyor. Eagle iniş aracının folyoya sarılmış bir ayağı ve Aldrin'in ay yüzeyi boyunca uzanan uzun gölgesi belirgin bir şekilde görülebiliyor. 2024'te NASA'nın Artemis II görevi, insanları Ay'a tekrar götürecek.
3
0 Yorum
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Kayrahan Koçyiğit
Çeviren 29 Eylül 2020 1 dk.

Manyetik Kuzey Kutbu, Sibirya’ya kayıyor ve sonunda bilim insanları bunun sebebini bulmuş olabilir. Dünyanın jeomanyetik kutuplarını kayalara ya da buza yerleşmiş olarak düşünmek daha kolay olsa da, iki kutup da sabit değildir ve sürekli hareket halindedir.

Manyetik Kuzey Kutbu, ilk olarak 1830’larda bilim insanları tarafından belgelendi. Belgelendiğinden bugüne Kanada’dan Sibirya’ya, Kuzey Yarım Küre’nin üst kısımları boyunca yaklaşık 2.250 kilometre (1400 mil) dolaştı. 1990 ve 2005 yılları arasında bu hareketin hızı, yılda 15 kilometrenin altı düzeyinden, yılda 50-60 kilometreye kadar yükseldi. Nature Geoscience dergisinde yayınlanan bir çalışma, gezegenimizin içindeki iki manyetik "magma kütlesi" arasındaki gitme-gelme yüzünden manyetik alanda devasa bir kayma olabileceğini savunuyor.[1]

50
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Canberk Çolak
Canberk Çolak
297K UP
Yazar 7 Eylül 2019 3 dk.

Veganlık dünya üzerinde gitgide daha fazla takipçiye ulaşan bir beslenme biçimidir. Bu beslenme biçiminde insanlar, günlük diyetlerinden bütün hayvansal ürünleri çıkarırlar. Tabii besin çeşitliliği ile bireyin aldığı ya da alabildiği besin ögeleri de büyük ölçüde değişikliğe uğrar. Bu konu hakkındaki omnivor beslenme ile vegan beslenmeyi bireysel açıdan kıyasladığımız yazımıza buradan ulaşabilirsiniz.

Ancak 29 Ağustos 2019 tarihinde BMJ (İngiliz Tıp Dergisi) jurnalinde yayınlanan bir çalışma, vegan beslenmenin göz ardı edilmemesi gereken bir diğer yanınını ortaya koydu. Çalışmada vegan beslenmenin kolin eksikliğine ve bu yüzden beyin sağlığının kötüleşmesine yol açabileceği belirtildi. Araştırmanın yazarı Dr. Emma Derbyshire, bunun yanı sıra kolin eksikliğinin karaciğer fonksiyonlarında bozulmaya ve hatta gebelikte yavrunun zihinsel gelişiminin olumsuz etkilenmesine (ve nörolojik hastalıklara yol açabileceğine) vurgu yapıyor. Derbyshire şöyle diyor:

115
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Zeynep Süter Görgüler
Yazar 6 Mayıs 2019 23 dk.

İnternet temelli yeni medya uygulamaları, bireylerin ve kurumların iletişim kurma pratiklerini ve aynı zamanda bilginin üretim ve tüketim süreçlerini, çevrimiçi ortama taşıyarak ağ tipi yeni bir toplum modeli inşa etmektedir. Türkiye’nin içerisinde bulunduğu Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi tarafından oluşturulan İnternet Kullanıcıları İçin İnsan Hakları [Human rights for internet users] (2014) başlıklı kılavuzda, kültürel/bilimsel üretim pratiklerine yön veren düşünce ve ifade özgürlüğü, bilgiyi (yeniden)- yaratma/paylaşma araştırma ve kültür eserlerine erişim özgürlüğü, açık veri kaynağı oluşturma ve serbest lisanslama gibi demokratik değerler öne çıkmaktadır. Araştırma kapsamında, çeviri ve yeniden çeviri hareketi, bilginin yeniden üretim eylemine dönüşmektedir.

Bu çalışmanın amacı, Evrim Ağacı adlı açık bilim topluluğu tarafından Darwin teorisine ve uygulama alanlarına ilişkin yürütülen yeniden çeviri hareketlerine yönelik netnografik bir çözümleme gerçekleştirmektir. Araştırmanın birincil dayanağını oluşturan Çeviri Sosyolojisi yaklaşımı bağlamında John Heilbron ve Gisèle Sapiro, çeviriyi toplumsal bir pratik ve uluslararası düzlemde gerçekleşen kültürel değiş-tokuşların itici gücü olarak ele almak gerektiğine dikkat çekerek, çeviri pratiğine katılan birey ve kurumlardan oluşan tüm eyleyicilerin çeviri çözümlemelerine dahil edilmesinin zorunluluğuna vurgu yapmaktadırlar (2008: 43). Çeviri Sosyolojisi, çeviri ürünün nasıl ortaya çıktığı ve arkasında görünmeyen yapıların nasıl işlediği ile eyleyicilerin neyi/nasıl deneyimledikleri üzerine yoğunlaşmaktadır (Demirel Bogenç, 2014: 408-409). Çevirinin, farklı gerçeklik düzlemlerinde üretilen ve çoklu mekanizmaların bir arada işlediği bir eylem şekli olduğunu kabul eden Çeviri Sosyolojisi, bu sürecin oluşmasında iş başında olan toplumsal değişkenleri teşhis etme görevini üstlenmektedir. Ağ temelli yeni toplumsallıkların (Castells, 2010, 2015; Gerbaudo, 2012), çeviri alanı üzerinde yarattığı karşı konulamaz etkilerine yakından bakıldığında, çeviri alanında yaşanan toplumsal dönemeçle birlikte ortaya çıkan dijital açılımın önemi giderek artmaktadır. Bununla birlikte, dijital ortam (yeniden)- çeviri pratikleri kapsamında öne çıkan kavramsallaştırmalar, bu doğrultuda çalışmanın ikincil düzlemdeki kavramsal altyapısını oluşturmaktadır. 

69
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Çağrı Mert Bakırcı
Analist 6 Şubat 2022 13 dk.

Homo sapiens türünün son 30 milyon yıldaki atalarının neredeyse tamamı mavi rengi görebilmektedir; dolayısıyla insanlar da var oldukları son 300.000 yılın tamamında mavi rengi görebilecek fizyolojik ve bilişsel donanıma sahiplerdir.[1]

"Mavi rengi görememek" kalıbı, çeşitli bağlamlarda "dilde mavi renk için bir sözcük bulunmaması" ile eş anlamlı olarak kullanılmaktadır. "Güçlü Sapir–Whorf Hipotezi" olarak bilinen hipotez çerçevesinde, dilde bulunmayan sözcüklere ait düşünceler üretilemeyeceği iddia edilse de, bu hipotez yanlışlanmış ve dilbilimciler tarafından terk edilmiş bir hipotezdir.[2][3] Dolayısıyla "bir renge ait spesifik bir sözcüğün dil içinde bulunmaması" ile "bir rengi görememek" tamamen farklı kavramlardır.

83
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı'nı sosyal medya hesaplarından takip etmeyi unutmayın! Yeni paylaşımlarımızı görmek için bizi aşağıdaki sosyal medya hesaplarımızdan takip edebilirsiniz.

Söz
Şafak Aki
Şafak Aki
116K UP
Alıntıyı Ekleyen 2 gün önce
İyi eğitim almış bir zihnin göstergesi, bir fikri kabul ya da reddetmeksizin ele alma gücüdür.
Kaynak: Ömer Aygün / FLU Akademi-Felsefeye Giriş
5
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Bilimler Köyü
Etkinliği Ekleyen 1 ay önce İzmir₺9.000,0029 Haziran
Kuantum Açık Sistemlere Sezgisel Bir Bakış
29 Haziran 2025 15:00 tarihinden 06 Temmuz 2025 12:00 tarihine kadar.

Kuantum açık sistemleri, bir kuantum sisteminin çevreyle etkileşimini göz ününe alır. Genel olarak çevre, sisteme kuantum özelliklerini veren eşevrelilik ve dolaşıklık gibi kuantum etkilerin yitirilmesine sebep olur ancak çevreyi, sistemi ve aralarındaki ilişkiyi istediğimiz şekilde modelleyerek bunu tersine çevirmek mümkündür. Böylece sistemler kuantumluklarını (quantumness) koruyabilir, hatta yeni ilintiler üreterek geliştirebilirler. Açık sistemleri incelemekte kullanılan farklı yöntemleri karşılaştırdığımızda hesapsal ve kuramsal avantajlarıyla kuantum çarpışma modeli öne çıkar. Etkinlikte, kuantum çarpışma modeli kullanarak, kuantum nitelikler bağlamında sistemin düşmanı olarak gördüğümüz çevreyi sıkı bir dost haline nasıl getirebileceğimiz üzerine çalışacağız. Bu etkileşmeyi anlayabilmek için gerekli olan tüm bilgiler adım adım sunularak, hem sayısal hem analitik örneklerle pekiştirilecektir.

Devamını Göster
2
0 Yorum
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Çağrı Mert Bakırcı
Yazar 9 Ağustos 2011 18 dk.

Hiç düşündünüz mü fantastik hikayelerin olmazsa olmazı ejderhalar gerçek olsalardı, ateş püskürtme mekanizmaları nasıl çalışırdı? Örneğin Game of Thrones'tan şu sahneleri bir hatırlayalım:

Ejderhanın boğazından gelen ateşi oluşturan mekanizma sizce ne dersiniz?

88
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Fatma Nur İnakçı
Yazar 6 gün önce 9 dk.

Bebeklerin ağlaması, doğumdan itibaren hayata attıkları ilk adımlardan biri olarak kabul edilebilir. Doğal olan bu refleks bir bebek için ilk iletişim biçimi olmanın ötesinde, hayatta kalmayı destekleyen bir savunma mekanizmasıdır. Kelimelerle kendilerini ifade edemeyen bebekler, fiziksel ve duygusal rahatsızlıklarını ağlayarak dışa vururlar. Bu süreç biyolojik açıdan beyin, sinir sistemi ve solunum sistemi arasında karmaşık bir etkileşimin sonucudur. Psikolojik boyutuyla bakıldığında ise ağlama bebeklerin çevresel uyarıcılara verdiği tepki, şefkat ihtiyacı ya da yaşadıkları strese karşı geliştirdikleri bir reaksiyon olarak değerlendirilebilir.

Bebeklerin ağlamasının sağlık üzerindeki etkilerini incelemek, onların gelişim süreçlerini daha iyi anlamak adına büyük önem taşır. Özellikle uzun süren ve sebebi anlaşılmayan ağlama nöbetleri, kolik gibi durumlara işaret edebilir ve hem bebeğin hem de ebeveynlerin sağlığını etkileyebilir. Kolik bebeklerde uzun süreli ağlamaların ebeveynler üzerinde duygusal bir yük yarattığı bilinmektedir. Bu tür durumların önüne geçmek ya da olası sağlık sorunlarını erken tespit edebilmek için ağlamanın fizyolojik ve psikolojik temellerini derinlemesine anlamak gereklidir.

12
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Alper Kaan Selçukoğlu
Yazar 6 gün önce 7 dk.

Arakne miti, Roma şairi Ovidius’un Metamorphōsēs (Dönüşümler) adlı eserinin altıncı kitabında ölümsüzleşmiş bir anlatıdır. Yunan mitolojisinin sınır tanımayan yaratıcılık ve tanrılara karşı gelen kibir temalarını işleyen bu hikâye, yetenekli bir dokumacı olan Arakne’nin Tanrıça Athena’ya meydan okuması ve sonucunda bir örümceğe dönüşmesi üzerinden anlatılır. Yalnızca Antik Çağ edebiyatında değil modern sanat, edebiyat ve feminist yorumlarda da etkisini sürdürür. Öte yandan örümceklerin bilimsel adlandırması olan "Arachnida" da bu mitin kalıcı izlerinden biridir.

Arakne, günümüzde ülkemiz sınırlarında bulunan Lidya'da yaşayan sıradan bir ölümlüydü. Babası Idmon, yünleri mor ve eflatun tonlara boyayan, geçimini bu işten sağlayan bir adamdı. Annesi ise sıradan bir kadındı ve genç yaşta ölmüştü. Arakne soylu bir aileye mensup değildi. Dokumacılığa olan yeteneği sayesinde hızlıca ün kazanmıştı. Eserleri o kadar güzeldi ki civar kentlerden nemfler, periler, orman ve nehir tanrıçaları bile onu çalışırken izlemeye gelirdi.

15
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Özgür Babal
Seslendiren 22 Eylül 2021 10:30
Yapay zekâ (İng: "Artificial Intelligence") kavramı; idrak edebilme, öğrenebilme, birden fazla kavramı birbirine bağlayabilme, akıl yürütebilme, problem...
Bionluk Logo sponsorluğunda seslendirildi.
41
Itamar Shatz
Itamar Shatz
499K UP
Yazar 12 Ağustos 2021 19 dk.

Sagan Standardı, konuyla ilgili kanıtlara bakarak, bir iddia ne kadar olasılık dışı ise, ondan beklenen kanıt standardının da bir o kadar büyük olması gerektiğini söyler. Her ne kadar ilk olarak Carl Sagan tarafından geliştirilmemiş olsa da Sagan Standardı, "Olağanüstü iddialar, olağanüstü kanıtlar gerektirir." olarak bilinen bir sözün kavramsal kısaltmasıdır.

Buna göre, eğer belli bir iddianın (bilimsel fikir birliğine uyuşmaması gibi sebeplerle) "olağanüstü" olduğu düşünülüyorsa, bu iddiayı ileri süren kişi, daha az olasılık dışı olduğu düşünülen bir iddiayı sunan kişiye göre daha yüksek bir kanıt standardına tabi tutulur.

127
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı üyeliği tamamen ücretsiz ve sitemizi çok daha etkili, interaktif ve keyifli bir şekilde kullanmanızı sağlayacak. Üye değilseniz, birkaç saniyede üyelik oluşturabilirsiniz! Üyeyseniz de giriş yapmanızı tavsiye ederiz.

Esat Kudret
3 gün önce
Reel Yalnızlık ve Darwin'in Kemikleri!
Düşünün ki büyük bir çoğunluk sizle hem fikir ve kalbi sizinle atıyor fakat cismen ortalıkta yok.
Türümüzün modern versiyonunun onanmaz hastalığının eseri: Reel yalnızlık...
Hele ki toplumsallığımızı dayanışmaya borçlu iken...
Ki dayanışma her lugatta ve tartışmaya yer vermeyecek alenilikte duygu ve davranış birliğini şart koşarken...
Fakat bunlardan biri bir eksik olmaya görsün, hele ki eksik olan reele doğrudan etki eden davranış olmaya görsün daha bir acı veriyor.
Türümüze özgü tüm değerler bazında bile bu durumu aklayacak bir gerekçemiz yok yok yok...
Daha acı olanı, bu zaafımızın, kusurumuzun veya adına ne dersek diyelim, zımni veya kerhen tercihimizin, türümüzün bindiği dalı asırlardır kesme realitesini ve keyfiyetini arzulamadıklarımıza, tarafsızlık veya sessizlik adı altında tanıyışımızdır.
Oysa " dur" diyebilme erdemidir bizi biz eden ve bugüne taşıyan evrimsel sihir. Korkarım ki yitmek üzere olan.
Oysa dayanışma yaşatır. Adına yaraşır olanı: Duygu ve davranış birliğini içeren. Emperyalizmin bizde yok etmek istediği en önemli ve güçlü varoluşsal ilke.
Hala şansımız var...Bu şansı tüketmemek lazım...
Yanlış olan her şeye, hiç bir gerekçeye sığınmadan dur de. Kalben de bedenen de...
Bu olup biten doğal değil, seçilim hiç değil. Darwin'in kemiklerini daha ne kadar sızlatacağız!

1
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Söz
Evrim Ağacı
Alıntıyı Ekleyen 18 Ocak 2019
Ben, bilimin enfes güzelliğe sahip olduğunu düşününenlerdenim. Laboratuvardaki bir bilim insanı sadece bir teknisyen değildir; aynı zamanda kendisini bir peri masalı gibi büyüleyen doğal bir olgunun karşısına oturtulmuş bir çocuktur.
Bu alıntı Evrim Ağacı tarafından öne çıkarılmıştır.
25
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı'na Destek Ol
Daha Fazla İçerik Göster

Bize Ulaşın

ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close