Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Bugün Türkiye'de bilime ve bilim okuryazarlığına neler katacaksın?
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Bugün bilimseverlerle ne paylaşmak istersin?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Size Özel
Makaleler
Berkay Kalaycık
Berkay Kalaycık
129.4K UP
Yazar 24 Mayıs 2021 8 dk.

Uğur böcekleri, hepimizin küçüklükten beri aşina olduğu ve muhtemelen sevdiği bir böcek türüdür. Belki de bunun en önemli sebebi, genellikle kırmızı bir arka fonun üzerinde siyah renkte benekler bulunan ve bize oldukça güzel gözüken kanatlarıdır.

Fakat bu güzellik algısı, doğayla ilgili bir algı değildir; tamamen insan bilincinin bir sonucudur. Tam tersine, doğadaki gerçeklikle pek bir alakası olmadığı bile söylenebilir, çünkü doğada böylesine belirgin bir renge sahip olmak, potansiyel avcıların sizi fark etme ihtimalini artırır. Ne de olsa doğada, kırmızımsı renkler daha nadir bulunur ve havada uçan bir avcı kuş, yeşil yaprağın üzerine konmuş ufak bir uğur böceğini bile, sahip olduğu bu sıra dışı renkleri sayesinde kolaylıkla fark edebilir ve "güzel gözüken" bu renkler ve desenler, birdenbire uğur böceği için yüksek bir ölüm riski oluşturabilir. O halde, uğur böcekleri neden böyle bir güzelliğe sahiptir?

21
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Tüm Reklamları Kapat
Eser
Ece Müker
Ece Müker
535.9K UP
Eseri Ekleyen 8 saat önce Film
İnceleme Yaz
Sonra İzleyeceklerime Ekle
Söz
Mustafa Karataş
Alıntıyı Ekleyen 2 gün önce
Gerçekten, ya günün birinde bütün arzu ve kaprislerimizin de formülü bulunur, daha doğrusu, bunların esasına, hangi kanunlara bağlı olarak meydana gelip nasıl geliştiklerine, çeşitli durumlarda hangi yolları takip ettiklerine vs. dair kesin bir matematik formül ortaya çıkarsa, o zaman insan muhtemelen, hatta mutlaka hiçbir şey istememeye başlar. Cetvele bakarak arzu etmenin ne tadı olur?
Kaynak: Yeraltından Notlar
6
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Salih Omurtay
Salih Omurtay
49.5K UP
Yazar 9 Şubat 2022 11 dk.

Oluşum nedeni, fenotipik özellikleri ve yaygınlık koşulları birbirinin tam zıttı olan hastalıklara diametrik hastalıklar denir. Bu tip hastalıklarda karakterize edilen özellikler, genelde bir durumun iki kutbu gibidir. Buna 2 grup örnek verecek olursak:

Bu yazıda, klasik tıp eğitiminde birbiriyle ilişkisine hiç değinilmeyen endometriozis hastalığı ve Polikistik Over Sendromu, evrimsel tıp perspektifiyle ve diametrik hastalıklar açısından irdelenecektir.

31
1
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Sena Küçükkıvanç
Bilgisayar Mühendisi 2 gün önce Sen de Cevap Ver

Hayır, dünyamızda yaşayan hiçbir canlının evreni bir veya iki boyutta algıladığına dair bilimsel bir kanıt bulunmuyor. Fiziksel olarak üç uzaysal boyutta var olan tüm organizmalar, en basit formlarında bile bu 3D gerçeklikle etkileşime girecek şekilde evrimleşmiştir. Örneğin Planaria gibi yassı solucanların ocelli adı verilen ilkel göz benekleri bulunur.[1] Bu yapılar retinası ve lensi olan karmaşık bir göz gibi üç boyutlu bir görüntü oluşturmaz; bunun yerine sadece ışığın şiddetini ve geldiği yönü algılayan birer fotoreseptör kümesi olarak çalışır. Bu, canlının 3D uzayda bir gölgeden (potansiyel bir avcıdan) kaçınmasını sağlar. Yani, canlının ürettiği qualia (öznel deneyim) aşırı derecede basit ve belki bir "gölge-var/yok" gibi 1D bir sinyale indirgenmiş olsa da, bu sinyali her zaman 3D bir ortamda hayatta kalmak için kullanır. Dolayısıyla algısal girdinin karmaşıklığı düşük olsa bile, bu girdi her zaman üç boyutlu bir dünyada anlamlandırılır ve eyleme dönüştürülür. Yani yok.

Kaynaklar

  1. wildlifetrusts. Planaria | The Wildlife Trusts. Alındığı Tarih: 12 Ağustos 2025. Alındığı Yer: wildlifetrusts | Arşiv Bağlantısı
6
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Tüm Reklamları Kapat
Ali Ferruh Ekiz
Aktaran 3 gün önce 2 dk.

Bir yapay zeka sistemi, iki bronz sütunun üzerine işlenmiş ve Roma tarihi boyunca kopyaları yapılmış en ünlü Latin yazıtlarından biri olan Res Gestae Divi Augusti (Tr: "Yüce Augustus'un Fiiliyatı", "Augustus'un Eylemleri") isimli yazıt hakkında yeni detaylar ortaya çıkardı. Araştırmacılar, otobiyografik olduğu düşünülen yazıtı analiz etmek için Aeneas adlı bir yapay zeka kullandı. Diğer Latin yazıtlarıyla karşılaştırıldığında Augustus'un Eylemleri, Romanın yasal belgelerinde kullanılan dil ile benzerlikler gösteriyor. Ayrıca, emperyal siyasi söylemler veya emperyal gücü sürdürmeye yönelik bir mesajlar içeriyor. Google DeepMind'da bilgisayar mühendisi olarak çalışan ve bu makalenin ortak yazarı olan Yannis Assael şöyle söylüyor:

Assael ve ekibi daha önce antik Yunan yazıtlarını restore ve kategorize etmeye yarayan Ithaca isimli bir yapay zeka sistemi geliştirmişti. Adını Romalıların efsanevi atası, Truva kahramanı Aeneas'tan alan sistem ise Ithaca'nın sistemi ile benzer şekilde çalışıyor ancak Yunanca yerine Latince kullanıyordu.

6
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Özel tasarlanmış “Enoch” adlı bir yapay zekâ programı, Ölü Deniz Parşömenleri’nin bazı metinlerinin tahmin edilenden daha eski olabileceğini ortaya koydu.

📜 İlk belgeler 1946’da Batı Şeria’daki Kumran Mağaraları’nda keşfedildi ve yaklaşık 15.000 parşömen parçası toplandı.

🧠 “Enoch”, radyokarbon ve paleografi yöntemlerini kullanarak eski metinlerin tarihlerini seçici şekilde yeniden inceledi.
⏳ Bu analiz, bazı parşömenlerin MÖ 516–MS 70 olarak kabul edilen İkinci Tapınak Dönemi’nden daha da eski olabileceğini gösterdi.

🧩 Bu sayede antik Yahudi ve erken Hristiyan dönemine dair bilgilerin kökeni yeniden sorgulanmaya başladı.

🔍 Bu yöntem, arkeolojide klasik tarihleme tekniklerine yapay zekâyı entegre eden bilimsel bir adımı temsil ediyor.

Aktaran: Utku Derin
Editör: Ufuk Derin

ℹ️ Bu içerik, Evrim Ağacı internet sitesinden derlenerek hazırlanmıştır. Derleme sırasında bazı önemli detaylar kaybolmuş olabilir. Konu hakkında eksiksiz bilgi almak ve kaynaklarımızı görmek için içeriği lütfen evrimagaci.org üzerinden okuyunuz.
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı'nı sosyal medya hesaplarından takip etmeyi unutmayın! Yeni paylaşımlarımızı görmek için bizi aşağıdaki sosyal medya hesaplarımızdan takip edebilirsiniz.

Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı üyeliği tamamen ücretsiz ve sitemizi çok daha etkili, interaktif ve keyifli bir şekilde kullanmanızı sağlayacak. Üye değilseniz, birkaç saniyede üyelik oluşturabilirsiniz! Üyeyseniz de giriş yapmanızı tavsiye ederiz.

İbrahim Uzun
Seslendiren 25 Şubat 2022 8:03
Simülasyon teorisinin ne olduğu ve bir simülasyon içinde yaşıyor olma olasılığı konularını şu yazımızda detaylıca incelemiştik: "Simülasyon Teorisi Nedir?...
Bionluk Logo sponsorluğunda seslendirildi.
55
Ahmet Özkaya
Ahmet Özkaya
165.1K UP
Yazar 25 Nisan 2021 1 sa.

Marksizm (veya Marxizm), 19. yüzyılın ikinci yarısında Karl Marx ve Friendrich Engels’in çalışmalarına dayanan felsefi, iktisadi, siyasal ve toplumsal bir yaklaşımdır. Daha resmî tanımıyla Marksizm, özellikle de toplumsal sınıf ilişkilerini, sosyal çatışmaları ve sosyal dönüşümü diyalektik bir perspektiften inceleyen, tarihsel gelişimi materyalist (daha isabetli ifadesiyle tarihsel materyalist) bir bakış açısıyla yorumlayan, sosyoekonomik bir analiz yöntemidir. Marksizm'in temelleri, 19. yüzyılda yaşamış Alman filozofları Karl Marx ve Friedrich Engels tarafından atılmıştır.

Tam da bu noktada, yazımıza başlamadan evvel, önemli birkaç uyarıyı yapmakta fayda görüyoruz: Marksizm'i yalnızca bir politik hareket olarak görmek onu anlamamızı zorlaştırabilir; çünkü günümüzde Marksizm, estetikten edebiyata, metafizik tartışmalardan epistemolojiye, sosyolojiden tarihe, antropolojiden ekonomiye, arkeolojiden sanata, kriminolojiden kültürel araştırmalara, eğitimden coğrafyaya, film teorisinden tarih yazıcılığına, edebi eleştiriden medya araştırmalarına, felsefeden siyaset bilimine, psikolojiye, bilimsel araştırmalara, şehir bölge planlamaya ve hatta tiyatroya kadar uzanan epey geniş kapsamlı bir literatüre etki etmektedir.

184
3
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Bilim haberlerimizi ve diğer yazılarımızı Google Haberler'de görmek için bizi takip etmeyi unutmayın.

Evrim Ağacı Akademi

Evrim Ağacı Akademi'yi kullanarak kendini Astronomi & Kozmoloji konusunda geliştirebilirsin.

Begum Aktas
Begum Aktas
81.4K UP
1 gün önce
İstanbul ve çevresindeki plajlar, hem ekolojik açıdan korunması gereken doğal habitatlar hem de insanların yaz aylarında dinlenip serinleyebileceği değerli mekânlar sunuyor. Sizler için İstanbul’a yakın en temiz, ulaşımı kolay ve doğayla uyumlu plajları detaylarıyla inceledim. Bu rehbere blogumdan ulaşabilirsiniz.

https://www.gezipgeliyorum.com/istanbula-yakin-denize-girilecek-yerler/

1
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Hasan Bilge
Hasan Bilge
36.8K UP
4 gün önce
Bilgelik sadece bilmekten değil, bırakabilmekten de geçer. Bazen bir düşüncenin kusurlu hâlini serbest bırakmak, kusursuz hâlini sonsuza kadar ertelemekten daha iyidir.
3
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Öne Çıkan İnceleme
Çağrı Mert Bakırcı
İnceleyen10 4 Haziran 2023
Geçtiğimiz günlerde vakit bulup, ne zamandır yapmak istediğim bir şeyi yaparak filmi baştan sona tekrar izledim. Ne muhteşem bir başyapıt, ne büyük özen, tekrar tekrar hayran kalmamak elde değil!

Filmin bariz bilimsel detaylarını zaten bolca tartıştık, amacım bunları hortlatmak değil. Gargantua, solucan deliği, film boyunca yapılan bilimsel göndermeler fevkalade! Filmi bu temel bilimsel kavramlar açısından daha önceki bir Evrim Ağacı makalesinde incelemiştim, o incelememi okumanızı öneririm.

Filmin (tabii ki Gargantua haricindeki) en sevdiğim sahnesi, liselerde "göreli hareket" konusunu öğretirken öğretmenlerin "Boşverin, şu sahneyi izleyin anlarsınız zaten." diyebilecekleri kalitede çekilen, Ranger'ın Endurance'a oturma sahnesiydi.

Ancak bu defaki izleyişimde, konuyu zaten bildiğim için, işin biraz daha gözden kaçan, yeterince üzerinde durulmayan detaylarına odaklanma imkanı buldum. Size bunlardan iki tanesinden bahsedeceğim:

1. Görelilik Psikolojisi
2. Aşk, Kütleçekimi ve 5. Boyut bıdısı

Bahsetmek istediğim şeylerden ilki "Görelilik Psikolojisi". Evet, bu film, çok çok özel bir alana çok hoş bir şekilde değinmiş. Einstein'ın Görelilik Teorisi'ni biliyoruz. Buna bağlı olarak zaman genişlemesi (time dilation) olayını da biliyoruz. Bir dolu düşünce deneyi de var.

Ama düşünce deneylerini ve işin fiziğini bir kenara bırakıp, gerçekten bunu başardığımızda, insan psikolojisi bunu nasıl karşılayacak? Bu, üzerinde düşünmesi enfes bir soru! Çünkü bu teorinin sonuçları, sadece fiziği değil, psikolojiyi de etkileyecek. Bir uzay görevine gidip gelseniz ve çocuklarınız ölüm döşeğine gelmiş, torunlarınız ve hatta onların çocukları kazık kadar olmuş olsa, bunu psikolojiniz kaldırabilir miydi? Hemen "Ne var bunda ya, her şey bitti de o kaldı." demeyin. İnsan psikolojisi öyle basit bir konu değil. Günümüzdeki Mars görevlerinin en büyük sorunlarından birisi, en nihayetinde insan olan birkaç kişiyi bir tenekenin içine koyup 8 ay boyunca orada kavga dövüşsüz ve psikolojilerini bozmadan yaşatmak. Sonra da yıllarca aynı ekiple yaşamalarını sağlamamız gerekiyor! Yani Görelilik Teorisi, uzay görevlerimizin sıradan bir parçası haline geldiğinde, sadece astronotların değil, tüm insanlığın bu tuhaf fiziksel gerçeğe psikolojik olarak hazırlanması gerekecek. Astronotlar için birkaç yıl alan görevler, bizler için asırlar alabilecek!

Bahsetmek istediğim ikinci konu ise şu "aşk ve 5. boyut" olayı. Filmi bu defa izlerken, o kadar basit "Öff, ne saçma!" deyip geçemedim. Çünkü yapımcıların kafasının bu "aşk yoluyla iletişim" konusunda (haliyle) fazlasıyla karıştığını ve işin içinden çıkamadıklarını fark ettim.

Filmde çok bariz bir şekilde "aşk" dediğimiz duygunun zaman ve mekanın ötesinde olduğu, dolayısıyla boyutlar üstü bir iletişim aracı olabileceğine değiniliyor. Cooper ve Murph arasındaki sevgi tekrar tekrar vurgulanıyor. Film sonunda da "hayalet" göndermesi buna bağlanıyor. Tabii ki böylesine bilim-odaklı bir bilimkurgunun böyle bir yola girmeyi seçmesi üzücü. "Senaryo gereği" desem yazıktır; "Bilimkurgudur, olur o kadar" desem yüreğim el vermiyor. Freeman'ın "beyin ve miti"ni destekleyen film çekmesiyle yarışacak bir rezalet bu kısım.

Örneğin Cooper'ın aşkın varlığıyla ilgili (tamamen doğru olan) evrimsel açıklamasına, "O zaman ölmüşlerimize neden sevgi duyuyoruz?" gibi bir cevap veriliyor. Aşkın "zaman-öteliği" bu şekilde temellendiriliyor. Halbuki bu, var olan bir duygunun genellenmesinden ibaret. Aşkın "mekan-öteliği" ise Dr. Brand'ın Dr. Edmunds'a aşkı ile temellendiriliyor. Yani yakınımızda olmayan birine duyduğumuz aşka dayalı hasret, bir şekilde aşkın temel fizik ötesi bir olgu olduğunu desteklemek için kullanılıyor.

Ancak yapımcıların ve senaristlerin kafa karışıklığı, bu aşk meselesi ile kütleçekimini karıştırdıkları noktada belirginleşiyor. Film, bazı yerlerde "aşk" nedeniyle 4 boyutun ötesinde iletişim kurulabileceğini iddia ederken, bazı yerlerde bunun "kütleçekimi"yle olduğunu söylüyor. Gargantua içindeki Tesseract'ın gelecekteki insanlarca yapıldığı söyleniyor. Bizi kurtarmaya çalıştıkları söyleniyor. Aşk ve sevgiyle boyutlar üstü iletişim kurabileceğimiz iddia ediliyor. Ancak bunun kütleçekimi yoluyla aktarıldığı falan söyleniyor. Behey behey...

İşin komik tarafı, filmin hatalı bir şekilde iddia ettiğinin aksine, kütleçekimi dediğimiz temel kuvvet de zaman ve mekan ile kısıtlanmış halde. Mesela kütleçekimi etkisi, ışık hızıyla sınırlı. Güneş şu an yok olsa, Dünya 500 saniye boyunca yörüngesine normal devam ederdi. Ancak böylesi bir filmde bile bu aşk meselesine bu kadar saplantı duymamız, duyguların biyolojisine ve kimyasına dair ne kadar az şey bildiğimizi, daha doğrusu bilimle halk arasında ne büyük bir kopukluk olduğunu gösteriyor. Aşk gibi duyguların, "soyut" olduğuna inanıyoruz. Okullarda bile "soyut" kavramlara örnek olarak duygular veriliyor. Halbuki hiçbir duygu "soyut" değil; her biri "somut" kavramlar. Nörobiyolojideki ablasyon deneylerini okuyan biri, spesifik sinir bölgelerini elektroşokla susturarak istediğimiz duyguları kapatabileceğimizi görür.

Tabii bir de filmde aşkla ilgili en büyük hata, aşkın "zaman ve mekan öteliğe" sahip tek duygu olduğunun açık bir şekilde vurgulanması. Halbuki korku ve merak gibi duyguların hepsi, aşka atfedilen özelliklere aynen sahip. Bu mantıklı; zira aşkın duygular arasında özel bir yeri yok.

Beynin nasıl çalıştığını, ne gibi kusurları olduğunu, tarihten günümüze kadar yapılan deneylerle beyne dair neler öğrendiğimize dair, A'dan Z'ye her şeyi merak edenlere, Prof. Dr. Sirel Karakaş'ın "Kognitif Nörobilimler" şaheserini önemle tavsiye ediyorum. Hayatınız değişir. Nöral aktivitenin *tam olarak* nasıl bilişe dönüştüğü konusu elbette çözülmeyi bekleyen bir soru işareti. Ancak bu sistemin temelinin fiziksel müdahelelerle manipüle edilebiliyor olması, kavramın fiziksel olduğunu gösterir. Yani duygularda bilim-ötesi hiçbir parça bulunmuyor. Eğer duygular fiziksel ve tamamen somut olmasaydı, hiçbir psikiyatrik ilaç çalışmazdı. Dolayısıyla ilk olarak duyguların metafiziğine yönelik bu saplantımızdan sıyrılmamız gerekiyor. Beyin, olduğu haliyle zaten müthiş gizemlerle dolu. Hayaletler, bu gizemin bir parçası değil!

Bu aşk, boyutlar, kütleçekimi falan gibi konularda birazcık daha Kip Thorne dinlenmeliydi muhtemelen. Kip Thorne, Christopher Nolan'ın bu alanlarda bolca artistik özgürlük kullandığını söylüyor. Biraz fazla kullanmış, eline yüzüne bulaşmış.

Ama her ne olursa olsun, filmi tekrar ve özümseyerek izlemek müthiş bir pratik; vakit ayırıp sizin de yapmanızı tavsiye ederim. Belki benim de gözümden kaçan bir şeyleri yakalarsınız. Bu tip bilim-odaklı bilimkurgular umarım önümüzdeki yıllarda katlanarak artacaktır.
9.9/10
(789 Kişi)
Puan Ver
İnceleme Yaz
Sonra İzleyeceklerime Ekle
Bu inceleme Evrim Ağacı tarafından öne çıkarılmıştır.
249
2 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
2
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Tüm Reklamları Kapat
Yaşam Ağacı Gözlemi
Elif Karakoç
Elif Karakoç
98.5K UP
Gözlemi Yapan 28 Mayıs 2023 Madagascar
Kirindy, Madagascar
12
0 Yorum
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Daha Fazla İçerik Göster
Keşfet
Ara
Yakında
Sohbet
Agora

Bize Ulaşın

ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close