Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Paylaşım Yap
Tüm Reklamları Kapat
Tüm Reklamları Kapat

Von Neumann Sondaları ile Bir Dyson Sürüsü Modelledik!

Von Neumann Sondaları Enerji Elde Etmek İçin Kullanılabilir mi?

16 dakika
970
Von Neumann Sondaları ile Bir Dyson Sürüsü Modelledik! Space
Tüm Reklamları Kapat

Astrobiyolojinin daha çok biyolojik temellere dayanan Dünya dışı ilkel yaşam arayışı gibi, daha çok astrofizik ve mühendisliğe dayanan Dünya dışı akıllı yaşam arayışı da durmaksızın devam etmektedir. Kardashev ölçeğinde yüksek bir seviyeye ulaşmış olabilecek olan uygarlıklar çeşitli gök cisimlerini kendi enerji kaynakları olarak kullanıyor olabilirler. Bu enerji kaynakları yıldızlar, beyaz cüceler, nötron yıldızları ve yıldız kütleli kara delikler olabilir. Çeşitli gök cisimlerini enerji kaynakları olarak kullanabilecek olası medeniyetler için düşünülmesi gereken şey hangi tür mega yapıların tasarlanacağı, kullanılacağı ve bunların nasıl tespit edilebileceğidir.

Yakın yıldızlara veya kendi sistemlerinin yıldızına mega yapılar inşa edebilecek olan medeniyetler, Kardashev ölçeğine göre en az Tip-2 seviyesinde olmalıdır. Tip-2 ve daha yüksek seviyedeki medeniyetlerin mega yapıları kurabileceği ilk teori de Freeman Dyson tarafından önerilmiştir. Devasa bir küresel kabuk olan ve Dyson küresi olarak adlandırılan bu olası mega yapılar hakkındaki ilk tahminler, kızılötesi bölgede görülebileceği ve görünür bölgede görünemeyeceği yönündeydi. Ancak tüm tahminlerin ötesinde böyle bir küreye sahip olmak için, kürenin çapının neredeyse bir gezegen yörüngesine eşit olması gerekiyordu ki bu da pek mümkün görülmemektedir.

Bu denli büyük ve rijit bir yapının üzerindeki stresi kaldırabilecek herhangi bir maddeyi henüz hayal edemiyoruz bile. Kaldı ki böyle bir madde olsa bile çok büyük miktarlarda temin edilmesi gereken yepyeni bir madde olmalıdır. Örneğin Merkür'ün Güneş'e olan ortalama mesafesi kadar bir iç yarıçapa ve sadece 1010 m'lik kabuk kalınlığına sahip bir Dyson küresi için yaklaşık 4.2×10234.2 \times 10^{23} m3\text{m}^3 malzeme gereklidir. Bu madde miktarı Güneş sistemimizdeki tüm gök cisimlerinde bulunan madde miktarından fazladır.

Tüm Reklamları Kapat

Elbette küre, henüz bilmediğimiz materyallerden üretilerek küçültülebilir ancak bu durumda da farklı sorunlar ortaya çıkacaktır. Öncelikle bu durumda yapı tamamen dengesiz olur. Bu ölçülerdeki küresel monolitik yapıların söz konusu büyüklüklerdeki kırılma direnci için gereken 101310^{13} GPa mertebesindeki elastik modüle sahip olmaması sebebiyle çökme karşısında varlıklarını sürdüremeyecekleri açıktır. Bu değer, Dünya'daki en güçlü malzeme olan karbinin elastik modülünden çok daha büyüktür.

Bir Dyson küresi yerine sürü haline gelebilecek davranışa sahip çok parçacıklı bir sistemin herhangi bir yekpare yapıdan daha verimli olduğu söylenebilir. Starlink uyduları ile küçük bir adım atan insanlık, gelecekte Dyson sürüsü olarak adlandırılan bir sistemi inşa edebilir. Bir Dyson sürüsü inşa edebilmek için merkezi gök cisminin (anakol yıldızları, beyaz cüceler, nötron yıldızları, yıldız kütleli karadelikler gibi) etrafına bir veya daha fazla gezegen veya asteroid oluşturabilecek miktarda malzeme yerleştirmek gerektiği gibi, bu malzeme de radyatif enerjiyi depolayabilecek veya doğrudan yansıtabilecek şekilde tasarlanmalıdır.

Elbette üretim, madencilik ve taşımacılık konularındaki otomasyonlar bizimkinden çok daha gelişmiş olası bir medeniyet için sorun olmamalıdır. Ancak sürüyü oluşturacak olan elemanların bizzat kendileri tarafından üretilip çoğaltılabileceği bir sistem tasarımı ile gök cisimlerinin etrafına Dyson sürüsü inşa etmek çok daha verimli ve etkin olacaktır.

Von Neumann sondaları, kendilerini kopyalayabilen hipotetik uzay araçlarıdır. Bu insansız uzay araçlarının yıldız sistemleri arasında seyahat ederken kendilerini kopyalayabileceği ve bu şekilde yolculuk sırasında popülasyonlarını arttırabileceği düşünülmektedir. Eğer mevcut teknolojimizden bir benzetme yaparsak, kendi parçalarını inşa edebilen üç boyutlu yazıcıların bu inşa süreci için herhangi bir baryonik maddeyi kullanabilecek kadar gelişmesi düşünülebilir.

Tüm Reklamları Kapat

Gelişmiş bir medeniyet malzeme bilimi, nanofabrikasyon ve yapay zekâ temelli otomasyon teknikleri konusunda büyük yeteneğe sahip olacak olan böyle bir sonda topluluğunu uzaya gönderebilir. Bir yıldız sisteminin hatta gökadanın geneline yayılma, gezegenleri dönüştürme ve asteroit-kuyruklu yıldız madenciliği gibi büyük ölçekli uzay operasyonları bu tür birimler kullanılarak en verimli şekilde gerçekleştirilebilir.

Görece yavaş hızlarda hareket eden Von Neumann sondalarının, çoğalıp yayılarak tüm Samanyolu gökadasını ne zaman kolonize edebilecekleri üzerine bir simülasyonun görseli.
Görece yavaş hızlarda hareket eden Von Neumann sondalarının, çoğalıp yayılarak tüm Samanyolu gökadasını ne zaman kolonize edebilecekleri üzerine bir simülasyonun görseli.
Research Gate

Bu yazıda açıklayacağımız çalışmada, uzaydaki yolculukları sırasında kendilerini kopyalayabilen Von Neumann sondalarının hangi mesafelerde hangi büyüklükteki popülasyonlara ulaşabileceğini, bir anakol yıldızının etrafında Dyson sürüsü meydana getirdiklerinde ne tip yörünge dinamiklerine sahip olacaklarını ve eğer gökadamızda varlarsa, arkalarında nasıl gözlemsel kanıtlar bırakabileceklerini inceledik. Bunlarla birlikte güneş sistemimizden başlayarak en yakın yıldızlara nasıl yayılabileceklerine dair temel bir difüzyon modeli de oluşturduk.

Yıldızların Etrafındaki Sondalar

Bir Dyson sürüsü yaşam alanlarından veya enerji toplayıcılardan oluşabilir. Bu çalışmada, enerjinin bileşenler arasında kablosuz olarak iletilip ana toplayıcıya yansıtılabileceği fikrine odaklanılarak yalnızca sondaların enerji elde etme özelliğine değinilmiştir. Ayrıca herhangi bir medeniyetin, herhangi bir taşınım yöntemi aracılığıyla bu ana toplayıcılardan enerjiyi alabildiği kabul edilmiştir.

Yıldızlar arası uzayda seyahat eden von Neumann sondalarının büyük Dyson sürülerine dönüşebileceği fikri, önce anakol yıldızlarını kuşatabilecekleri fikrini beraberinde getirmektedir. Bunun için gereken sonda sayısı ve sürü sisteminin geometrisi, küresel sondalar için bazı başlangıç koşullarına göre belirlenebilir. Gerekli hesaplamalar yapıldığında şöyle bir sonuç elde edilmektedir: N0=100N_0=100 adet sondanın bir gezegenden ışık hızının yüzde biri hızla, boş uzaya göre görece yoğun bir ortamda ilerlemek üzere yola çıktığı varsayılırsa sonda popülasyonu Güneş sistemimiz ile Proxima Centauri arasındaki 4.224.22 ışık yıllık mesafede 2.3×10392.3 \times 10^{39} sayısına ulaşacaktır.

Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.

Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.

Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.

Bunun yanında, gönderilen sondaların popülasyonu kadar önemli olan başka bir nicelik de boyutlarıdır. 0.10.1 mm başlangıç yarıçapına sahip olan sondalar replikasyon yoluyla çok büyük sayılara ulaşmış olabilirler. Bu nedenle, popülasyonun büyümesi durdurulmalı ve sondaların boyutları büyütülmelidir. Çünkü 103910^{39} gibi muazzam bir sonda popülasyonu olsa bile, her birinin yüzey alanı bir yıldızdan yayılan enerjiyi elde etmek ve işlemek için yeterli olmayabilir. Bu nedenle, her bir sonda için ulaşılması gereken yarıçapın değeri Uluslararası Uzay İstasyonu'nun (ISS) toplam güneş pili alanı olan 25002500 m2\text m^2 olarak kabul edilebilir ve hedef yarıçap r=20r = 20 m olarak düşünülebilir. Çünkü küresel bir sondanın etki alanı yarım küre şeklindedir.

Bir yıldız bölgesi için parçacık yoğunluğunun cm3 başına bir milyon atomu bulabileceğini varsayarsak yapılan hesaplamalara göre sondanın yarıçapının 0.10.1 mm'den 2020 m'ye çıkması yaklaşık 67506750 yıl alacaktır. Daha düşük parçacık yoğunluklu ortamlarda bulunan bir medeniyet, sondanın büyüme süresini bu çalışmada bahsedilmeyen farklı yöntemler kullanarak da kısaltabilir.

Yaklaşık dört ışık yılı mesafedeki bir yıldıza 103910^{39} gibi bir popülasyonla ulaşabilen sondalar, o yıldızın etrafını sarmak için düzenli bir sürü davranışına sahip olmalıdır. Bir sürünün yıldızı saracağı durumlarda popülasyonla birlikte büyüyen bir nöral ağ da büyük öneme sahip olacaktır.

Sondalardan oluşan bir sürü, minimum enerji tüketimi için yıldızı iki farklı şekilde sarabilir. İlk olarak, her biri yıldıza aynı mesafede ve farklı dönüş eksenlerine sahip dairesel yörüngeler düşünülebilir. İkinci ihtimal de yıldıza farklı mesafelerde ve farklı dönüş eksenleri olan dairesel yörüngeler oluşturulmasıdır. Her iki durumda da gelişigüzel hareketler ile sürünün farklı yönlere dağılmasının veya sondaların çarpışıp bir Kessler sendromu oluşturmasının önüne geçilmiş olacaktır. Sürünün elemanları, yani sondalar bir tür değirmen hareketi ile birbirlerine uyum sağlar.

Dyson sürüsündeki sondaların iki farklı yörünge gösterimi.
Dyson sürüsündeki sondaların iki farklı yörünge gösterimi.
Doç. Dr. Emir Haliki
Bir balık sürüsünün, sondalar için önerilenden farklı olarak, aynı dönme eksenine sahip dairesel yörüngeler ile oluşturduğu değirmen hareketi.
Bir balık sürüsünün, sondalar için önerilenden farklı olarak, aynı dönme eksenine sahip dairesel yörüngeler ile oluşturduğu değirmen hareketi.

Yıldızın etrafı sarıldığında sondalar minimum enerji harcamak ve yörüngede kalmak için gerekli sabit bir hızda sınırlanacaktır, yani çizgisel bir ivmeye sahip olmayacaklardır. Sürünün elemanlarına uygulayacağı görece az miktardaki kütleçekim, aralarındaki mesafelerin (özellikle kutup noktalarında) sürekli değişmesi nedeniyle tamamen zamana bağlı olacaktır. Sondalar arasındaki bu tür etkileşimleri matematiksel olarak ihmal ederek sadeleştirilmiş bir model önerilebilir, ancak sistemin tamamen otomatik hareket etmesi mümkün görünmemektedir. Çünkü düzenin korunması için ne kadar az olursa olsun bir miktar enerji harcamaları gerekecektir. Sonuç olarak Dyson sürüsünün güvenliği Kessler sendromu gibi zincirleme çarpışmaların kaçınılması temeline dayanmalıdır. Bu noktada gerekli tüm hesaplamalar yapıldıktan sonra iki tip sarmalama geometrisine göre bir yörüngede ne kadar sonda bulunabileceği, ilk 1515 yörünge için aşağıdaki grafiklerde verilmiştir. Merkezden eşit uzaklıktaki yörünge tiplerinde yörünge sayısı arttıkça yörünge başına düşen sonda sayısı azalmaktadır. Merkezden farklı uzaklıklardaki yörüngelerde ise durum tam tersidir. Bu nedenle toplam sonda sayısı artmaktadır.

İlk 15 yörünge için solda (a) aynı yarıçapa sahip yörüngelerde yörünge başına sonda sayısının, sağda ise (b) farklı yarıçapa sahip yörüngelerde toplam sonda sayısının grafiği.
İlk 15 yörünge için solda (a) aynı yarıçapa sahip yörüngelerde yörünge başına sonda sayısının, sağda ise (b) farklı yarıçapa sahip yörüngelerde toplam sonda sayısının grafiği.
Doç. Dr. Emir Haliki

Dyson Sürülerinin Gözlemsel Kanıtları

Von Neumann sondaları kendi kendilerini kopyalayan mekanizmaları nedeniyle hareket ettikleri yıldızlararası ortamda topladıkları materyallerle bir yandan çoğalırken diğer yandan da hızlanabilir. Bu tip doğrusal ilerleyen sürülerin varlığı her zaman araştırıldığı için yapılan çalışmada, sabit hızlarda ve belli yörüngelerde hareket eden sondaların gözlenebilirliğine odaklanılmıştır.

Tüm Reklamları Kapat

Yıldızların etrafındaki cisimlerin en spesifik kanıtı olan yıldız karartma (İng: "stellar dimming") burada bize yardımcı olacaktır. Temel varsayımlar şu şekilde belirlenebilir: Sondalar dairesele yakın bir yörüngede olacak, yıldızın parlaklığı disk boyunca homojen olacak ve sondalar yıldıza göre karanlık olarak ele alınacaktır.

Ayrıca Dyson sürülerinde geçiş sürekliliği de bulunur; yani bir sonda yıldızın görünen diskinden ayrılmaya başladığında diğeri örtmeye başlar. Bu geçiş sürekliliği de yıldızın neredeyse sabit olan parlaklık-zaman grafiğine dönüşür. Aşağıdaki şekil, ikinci yörünge türüne sahip bir sürünün ortalama bir kırmızı cüce yıldızın etrafında sonda sayısına göre nasıl bir geçiş derinliği (İng: "transit depth") oluşturduğunu göstermektedir. Geçiş derinliğinin büyüklüğü yıldızın parlaklığı ile ters orantılıdır.

Sonda sayısına (yatay eksen) bağlı olarak geçiş derinliğinin (düşey eksen) değişimi.
Sonda sayısına (yatay eksen) bağlı olarak geçiş derinliğinin (düşey eksen) değişimi.
Doç. Dr. Emir Haliki

Eğer bir sürü giderek artan yörünge yarıçapına sahipse ve yıldız üzerinde çok büyük bir karartma meydana getiriyorsa, yani yıldızın ışığını neredeyse tamamen engelliyorsa kızılötesi dalga boylarında da gözlenebilir. Sondaların bir yerde depoladıkları radyatif enerjiyi aktardıkları durumlarda da gözlemlenebilir olaylar olabilir. Örneğin, sürüye yakın bir yerde yaşamak durumunda olmayan bir uygarlık için enerji iletim frekansı seçilirken yıldız radyasyonunun spektral enerji dağılımı, her biri güç santrali gibi hareket eden sondaların enerji dönüşüm verimlilikleri ve yıldızlararası ortamın enerji iletimine etkisi dikkate alınmalıdır. Karartılmış bir yıldızdan kaynaklanan mazer gibi koherent emisyonlar gelişmiş bir medeniyetin Dyson sürüsünün teknoimzası olabilir.

Tüm Reklamları Kapat

Komşu Yıldızlarımıza Gönderebileceğimiz Olası Sondaların Ağ Modeli

Sondaların yayılması yatkın-enfekte (İng: "SI: susceptible-infected") salgın modeliyle modellenebilir. Bu tür bir sistemde yatkın (S) nodlar etrafı sarılmamış yıldızları temsil ederken, enfekte (I) nodlar da sondaların sardığı veya sarmaya başladığı yıldızları temsil eder. Bu durumda belirli bir bölgedeki toplam yıldız sayısı N=S+IN=S+I olacaktır. Kendi yıldız sistemimizin dışında bulunan bir bölgedeki enfekte yıldızların olasılığı I/NI/N olarak ifade edilebilir. Bu değer, mevcut bulgulara göre sıfıra çok yakın bir sayı olabilir.

Kendi yıldız sistemlerinin etrafındaki diğer yıldızların yapısının farkında olan ve bu çoğalan sondaları tüm yıldızlara göndermek isteyen bir medeniyetin yerel difüzyonu, ağ bilimindeki yıldız grafiği (İng: "star graph") topolojisiyle uyumludur. Merkezi bir ana noda (düğüme) diğer nodların bağlandığı basit bir topoloji olan yıldız grafiğinin, SI modelinde büyük özdeğerlere ve spektral yarıçaplara sahip olduğu bilinmektedir. Bu tür bir topoloji, difüzyonun kolay şekilde gerçekleşmesine olanak sağlar çünkü merkezi nod enfekte olduğunda diğerlerinin de olması daha kolaydır.

Bir uygarlık sondaları göndereceği yıldızları mesafelerine göre seçebilir. Diğer bir deyişle, kendi gezegenine en yakın olan yıldızdan başlayarak ve ikinci en yakın yıldızla devam ederek sondaların rotasını belirler. Yıldızın yakınlığı difüzyonun başlangıcı için önemli olsa da sondalar ilerledikçe sayıları artacağı için yıldız grafiğinin popülasyona göre ağırlıklı bir ağ yapısına dönüşmesi kaçınılmazdır. Difüzyonun da merkezden diğerlerine doğru yönleri olacağı için yönlü bir ağ meydana gelecektir.

Merkezi yıldız Güneş'ten başlayarak 10 ışık yılı içindeki bir bölgede olan yıldızlara doğru sondaların difüzyonu. Ağdaki bağlantıların ağırlıkları üstel olarak dağılmıştır. Her bir yıldıza başlangıçta 100 adet sondanın yollandığı varsayılmıştır. Sondaların kendilerini kopyalayabilmeleri için bulundukları ortamın yoğunluğu her rota için aynı kabul edilmiştir.
Merkezi yıldız Güneş'ten başlayarak 10 ışık yılı içindeki bir bölgede olan yıldızlara doğru sondaların difüzyonu. Ağdaki bağlantıların ağırlıkları üstel olarak dağılmıştır. Her bir yıldıza başlangıçta 100 adet sondanın yollandığı varsayılmıştır. Sondaların kendilerini kopyalayabilmeleri için bulundukları ortamın yoğunluğu her rota için aynı kabul edilmiştir.
Doç. Dr. Emir Haliki
Komşu yıldızlara vardıktan sonraki sonda popülasyonları.
Komşu yıldızlara vardıktan sonraki sonda popülasyonları.
Doç. Dr. Emir Haliki

Yüksek seviyede sayıya ulaşabilen sondalar bir araya gelebilir, kendilerini büyütebilir, gerekli boyuta ulaşabilir ve yıldızı yeterince sarabilir. Bunların yanı sıra, sondalar yıldızın etrafında da kendilerini kopyalamaya devam ederek sayılarını arttırabilirler. Bu konuda yapılan çoğu çalışma, von Neumann sondalarının bir gökadayı tamamen kolonileştirebileceğini öne sürmektedir. Oluşturulan ağ modeli de sonda popülasyonlarının Samanyolu gökadasında istilacı davranışlara sahip olacak kadar büyük hale gelebileceğini desteklemektedir.

Tüm Reklamları Kapat

Agora Bilim Pazarı
Klasikler Seti 1 (7 kitap)

Aurélia

Gérard de Nerval

“Yavaş yavaş aydınlanan belirsiz bir yeraltıdır uyku, burada gölgeden ve gecenin içinden, arafı mesken tutmuş, ciddiyetle hareketsiz duran soluk siluetler çıkagelir.”

Nerval rüyaları bildiğimiz dünyayla gerçeküstü dünya arasındaki iletişimi sağlayan bir vasıta olarak görür. Yazıları onun mantık ve tutarlılıkla kuvvetli bağını sarsan hayaller ve fantezilerle doludur. Bunun en önemli örneklerinden biri olan ve en önemli eseri kabul edilen Aurélia’da düşle gerçeklik, delilikle yaratıcılık arasındaki belirsiz, gizemli çizgiyi, kendi ruhsal deneyim ve arayışlarından yola çıkarak inceliyor.

Fransız romantizminin önemli yazar ve şairlerinden, sembolizm ve gerçeküstücülük akımını olduğu kadar T. S. Eliot, Ahmet Hamdi Tanpınar, Charles Baudelaire ve Marcel Proust gibi pek çok yazarı etkilemiş Nerval eşsiz ve zarif edebi üslubuyla saflık, kaybedilmiş gençlik, kendini gerçekleştirme ve güzellik ideallerini yansıtan imgeleri Aurélia’da buluşturuyor.

Beyaz Geceler

Fyodor Mihayloviç Dostoyevski

“Hayalperest eski hayallerinin arasında, külleri karıştırır gibi, soğumuş yüreğini yeniden ısıtacak, onu yeniden hayata döndürecek bir kıvılcım arar boş yere. Bulacağı kıvılcımla sönen o güzel hayallerinin ateşini yeniden yakacak, kanını kaynatan, mutluluk gözyaşları döktüren müthiş düşlerine tekrar kavuşacaktır.”

Sekiz yıldır yaşadığı St. Petersburg’da kimseyle yakınlaşamamış ama şehri evleriyle, yüzleriyle ezbere bilen yalnız, kederli, hayalperest bir genç adamın dört beyaz gecesinin öyküsü bu.

Hayalperestimiz sıradan gece yürüyüşlerinden birinde Nastenka’yla karşılaşır. Hayatın yabancısı bu ikili kısa sürede hikâyelerini, dertlerini, hayallerini paylaşacak kadar yakınlaşır; birlikteyken kederleri, huzursuzlukları uğramaz yanlarına; geceleri ve ruhları aydınlanır. İnsanın tek başınalığı, kalbini birine korkusuzca açabilmesinin imkânıyla bir aradadır Beyaz Geceler’de. Bu imkân bir an kadar bile olsa, “Böyle bir an ömrü boyunca yetmez mi insana?”

Dünya edebiyatının en güçlü yazarlarından Dostoyevski’nin külliyatında kendine has, ayrı bir yeri olan Beyaz Geceler zarif ve yalın üslubuyla insan ruhunda derin bir iz bırakıyor.

Dönüşüm

Franz Kafka

“Gregor Samsa bir sabah yatağında huzursuz düşlerden uyandığında kendini dev bir böceğe dönüşmüş olarak buldu. Kabuklu sert sırtının üzerinde yatıyor, başını birazcık yükselttiğinde, kayıp düşmek üzere olan yorganın tepesinde zar zor tutunduğu kahverengi, bombeli ve yay şeklinde şeritlerle bezeli karnını görüyordu. Gövdesine göre acınacak incelikteki pek çok bacağı gözlerinin önünde çaresizlikle titreşiyordu.”

Bu sarsıcı, tuhaf cümlelerle başlayan Dönüşüm, keskinliği ve yalınlığıyla Kafka’nın edebi yoğunluğunu en iyi anlatan eseridir.

Köpeklerin Sohbeti

Miguel de Cervantes

Talihsiz bir evlilik yüzünden hastaneye düşen bir teğmen hasta yatağında yatarken sokakta iki kişinin konuştuğunu duyar. Sohbetin çekiciliğine kendini iyice kaptıran teğmen konuşanların aslında hastanenin bekçi köpekleri olduğunu anlar ve bu mucizevi sohbeti kağıda aktarır.

Bir süreliğine konuşma kabiliyeti kazanan iki köpek başlarından geçenleri anlatırken insanlığın derin mevzularına değinirler: ahlak, yozlaşma, dedikodu, haset, talih, onur, sinsilik, tahakküm…

Cervantes’in yaşadığı dönem ve ülke üzerine yoğun bir hiciv içeren bu uzun öyküsü, bütün bir insanlık tarihinin (ve muhtemelen geleceğimizin de) güzel bir eleştirisine dönüşüyor.

Palto

Nikolay Gogol

Önüne ne pahasına olursa olsun ulaşacağı bir hedef koyan insanlar gibi kendini şimdiden daha hayat dolu hissediyor, karakteri güçleniyordu. Yürüyüşünde ve hareketlerinde kararsız ve ikircikli ne varsa gitmiş, gözlerinde yeni bir ateş parlamaya başlamıştı. Hatta en cüretkâr hayallerinde bazen paltosuna sansar kürkü bir yaka diktirmeyi bile kurar olmuştu.”

“Küçük adam”ın çektiği sıkıntılar, maruz kaldığı eşitsizlik ve acılar bu uzun öykünün başkahramanı Akakiy

Akakiyeviç’in hayatı üzerinden yalın bir gerçekçilikle anlatılıyor. Böylesi bir anlatım, her ne kadar dönemin Çarlık Rusya’sında büyük tepki alsa ve Gogol, Rus insanını aşağılamakla suçlansa da, Rus edebiyatında büyük bir çığır açıyor. Elinizde tuttuğunuz bu muhteşem eseri daha önce yayınlanmış örneklerinden farklı kılansa, otuzdan fazla kitapta imzası olan ödüllü çizer Noemí Villamuza’nın büyüleyici çizimleri.

“Hepimiz Gogol’un Palto’sundan çıktık.”

Dostoyevski

“Gogol’un Palto’da sergilediği sanat, paralel doğruların kesişmekle kalmayıp, solucan misali kıvrılabileceklerine, karmakarışık hale gelebileceklerine işaret eder.”

Vladimir Nabokov

Peter Schlemihl’in Olağanüstü Öyküsü

Adelbert von Chamisso

“Sevgili dostum, insan bir kere düşüncesizlik edip doğru yoldan ayrılırsa, onu hep aşağıya, daha aşağıya çeken başka yollara da sapar; gökyüzünde ona yön gösterecek bir yıldız araması da boşunadır; zira çaresi yoktur, yokuş aşağı gidecek ve intikam tanrıçasına kurban olacaktır.”

Modern insanın çaresizliğinin masallara özgü bir üslupla aktarıldığı Peter Schlemihl’in Olağanüstü Öyküsü, sonsuz bir servet elde etmek adına Şeytan’a gölgesini satan Peter Schlemihl’in diğer insanlar tarafından aşağılanıp dışlanmasını anlatır. Adelbert von Chamisso’nun edebiyat tarihine damgasını vuran bu eşsiz hikayesi, aradan geçen iki yüzyıla rağmen hâlâ geçerliliğini koruyor.

“Damgalanmış ve dışlanmış bir adamın çektiği ızdırapların derin bir tasviri.”

Thomas Mann

Satranç

Stefan Zweig

Stefan Zweig’ın intihar etmeden kısa süre önce kaleme aldığı Satranç zulüm, saplantı, aklın gücü ve bu gücün yaratacağı kötülükleri ele alan ve yayımlandığından beri bütün dünyada büyük yankı uyandırmış bir klasik. Satranç tahtasının siyahı ve beyazı gibi iki kutbun –iyiyle kötünün, kibarla kabanın, insanla makinenin, akılla deliliğin, cehaletle bilginin, açgözlülükle kanaatkârlığın– arasında, kendi içimizde bitmeyen bir satranç maçına devam eden bizim hikâyemiz…

New York’tan Buenos Aires’e giden bir gemide yolcular arasında Dünya Satranç Şampiyonu Mirko

Czentovic de bulunmaktadır. Kaba, vurdumduymaz, cahil, açgözlü bir insan olsa da Czentovic tam bir satranç dehasıdır. Gemidekiler kendisiyle maç yapmak isterler. Genç satranççı bu isteklerini geri çevirmez ve üst üste galip gelir, ta ki bir maç sırasında ağırbaşlı, çekingen bir yabancı ortaya çıkıp oyuna müdahale edinceye kadar. Bu yabancı uzun zamandır satranç tahtasına elini sürmediğini söylese de verdiği taktikler sayesinde maç berabere biter.

Devamını Göster
₺500.00
Klasikler Seti 1 (7 kitap)
  • Dış Sitelerde Paylaş

Sonuç ve Tartışma

Von Neumann sondalarındaki temel fikir, yapay zekâ teknolojisinin evrimleşmesinin sonucunda uzayda karşılaşılan elementleri kullanarak kendini kopyalayabilme yeteneğine sahip olacak bir noktaya gelinmesidir. Bu, şu an için mümkün olmasa da bu tür bir teknolojinin gelecekte mümkün hale gelmesi beklenmektedir. Eğer yapmış olduğumuz uzay keşif sondalarına kendilerini kopyalayabilecek yeteneği verecek teknolojiye sahip olursak medeniyetimiz Güneş sistemimizden başlayarak tüm Samanyolu'nu keşfetme ve kaplama imkânına erişebilir. Bir aksilik olmadan gereken teknolojiye ulaşıldığında ise o günün şartlarına göre çeşitli hesaplamalar ve tahminler devreye girecektir.

Başlangıç koşullarına göre farklı sonda sayısı ve boyutlarıyla farklı sonuçlar elde edilebilir. Ancak H II bulutları gibi bölgelerde hareket eden sondaların ortamın madde yoğunluğu nedeniyle çok ciddi sayılara ulaşabileceği görülebilir. Daha düşük bir ortam yoğunluğunda bile büyük nüfuslara ulaşacakları açıktır. Eğer enerji elde etmek için kullanılırlarsa bir yıldızın etrafını sararlarken sayı ve boyutlarını artırabilecek daha fazla malzeme bulabilirler. Bu da ortamın madde yoğunluğunun artmasıyla sonda popülasyonunun da yıldıza yakın bir yerde artacağı anlamına gelir. Bu da O ve B tipi yıldızların bile etraflarının sarılabileceğine işaret eder. Büyük sayılarda kırmızı ve turuncu cücelere (M ve K tipi yıldızlar) ulaşan sondaların bazıları yıldızın etrafında kalacak, geri kalanlar ise yolculuklarına devam edeceklerdir.

Çalışmada anakol yıldızlarından bahsedilmiş olsa da kırmızı devler, beyaz cüceler, durgun nötron yıldızları, atarcalar ve kara delikler gibi gök cisimleri de bir Dyson sürüsü için tercih edilebilir. Beyaz cüceler sayıca küçük sürülerle sarılabilir, ancak depolanan termal enerji yayımından kaynaklanan düşük lüminositeleri nedeniyle tercih edilme olasılıkları düşüktür. Diğer gök cisimleri ise büyük lüminositeleri nedeniyle enerji eldesi için kullanılabilir. Tabii ki, ömrünün sonuna gelen dev yıldızlar, birbirine yakın çiftler ve magnetarlar bu gruba dahil değildir.

Bir kara deliğin etrafındaki Dyson sürüsünün amacı kütle aktarım diski tarafından yayımlanan enerjiyi elde etmek olabilir. Diskin kütlesinin yaklaşık %40'ı radyasyona dönüştürülebilir ve nükleer füzyondan bile daha verimlidir.

Çöken yıldızların genellikle elips şeklinde olmadıkları ve mükemmel küreler olarak kabul edilebildikleri bilinir. Sıkışık cisimlerin yörüngelerine sondaların nasıl yerleştirilebileceği veya geriye dönük hareketlerle parçalanma tehlikeleri gibi konular yörünge dinamiği araştırmalarında ele alınabilir. Sondaları kullanarak herhangi bir gök cisminden enerji elde etmek için, onları bu tür ortamlara karşı eğitmek veya uzayda karşılaşabilecekleri şeyler için farklı stratejileri önceden yüklemek ve öğrenmelerini sağlamak, bu amacı güden bir uygarlığın yapması gerekenlerin başında gelecektir.

Gözlemleyebildiğimiz tüm gök cisimleri çoğunlukla doğal davranışlarının dışına çıkmamaktadır. Heyecan verici bazı olağandışı davranışları dahi, henüz bilmediğimiz doğal davranışlar listesine eklenmiştir. Bu demek oluyor ki, akıllı bir uygarlığın kesin kanıtlarını buluncaya dek tüm gökadada teknolojik çıktı üretebilen tek tür biziz.

Samanyolu'nun yaşı, öncül bir medeniyetin (evrenin yaşına göre akıllı yaşama erken evrimleşmiş) kendini kolonileştirmiş olabileceği uygun bir zaman aralığı olarak düşünülebilir. Bu nedenle, ileri medeniyetlerin asla yıldızlararası teknolojilere ulaşamayacaklarını söyleyen Fermi Paradoksu'na değinilebilir. Başka bir öneri de olası gelişmiş medeniyetlerin hükmedebilecekleri evren simülasyonları geliştirmeleri ve halihazırdaki doğaya hükmetmenin çok masraflı olması nedeniyle sanal gerçekliklere kendilerini hapsetmeleridir. Halihazırda olarak adlandırdığımız evren de bir simülasyon değilse tabii. Bambaşka bir öneri ise, gökadamızdaki henüz tespit edilmemiş olan yıldızların etrafında Dyson megayapıları kuran, son zamanlarda tip-II olmuş olabilecek medeniyetlerin çok nadir olmasıdır. Samanyolu gökadamızın dışına bakıldığında da kolonileştirilme teknoimzalarını barındıran bir gökadaya henüz rastlanmamıştır.

Tüm bu öneriler geçerli olsa da milyarlarca yıllık bir geçmişe sahip olan Samanyolu'nda neden bu tür olayların gerçekleşmediği, gerçekleşse bile neden izlerinin bulunamadığı her zaman bir merak konusuydu. Şimdiye kadar eski medeniyetlere ait gelişimlerin kalıntılarını bulmamız gerekiyordu. Yani gökada, enerji üretiminden yıldızlararası keşfe kadar her yerde kendini kopyalayabilen sondaların teknoimzaları ile dolu olabilirdi. Bir gökadanın sondalar ile kolonileştirilmesi için milyonlarca yıl gerekse bile, Samanyolu'nun yaşı ve ortamı buna uygundu. Sonuç olarak ya hiçbir olası medeniyet bunları elde edemedi veya üretmek istemedi, ya da milyonlarca yıl önce gökadamızda gelişmiş bir medeniyet yoktu.

Elbette tüm bunlar galaktik komşuluğumuzda veya çok daha geniş anlamda bakarsak, Hubble küremiz içinde gelişmiş medeniyetler olmadığı anlamına gelmiyor. Bu medeniyetler çok az sayıda olabilirler ve aralarında çok uzak mesafeler olabilir. Güçlü antropik ilkenin "Evrende, hayatın var olmasına izin veren özellikler olmalı." şeklindeki çıkarımı hala tartışmalı olsa da Dünya dışı akıllı yaşam üzerine arayışımız, insanlık ve evrendeki yerimiz için bizi motive etmeye devam ediyor.

Bu Makaleyi Alıntıla
Okundu Olarak İşaretle
35
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Paylaş
Sonra Oku
Notlarım
Yazdır / PDF Olarak Kaydet
Bize Ulaş
Yukarı Zıpla

İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!

Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.

Soru & Cevap Platformuna Git
Bu İçerik Size Ne Hissettirdi?
  • Muhteşem! 1
  • İnanılmaz 1
  • Tebrikler! 0
  • Bilim Budur! 0
  • Mmm... Çok sapyoseksüel! 0
  • Güldürdü 0
  • Umut Verici! 0
  • Merak Uyandırıcı! 0
  • Üzücü! 0
  • Grrr... *@$# 0
  • İğrenç! 0
  • Korkutucu! 0
Kaynaklar ve İleri Okuma
Tüm Reklamları Kapat

Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?

Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:

kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci

Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 22/12/2024 05:27:02 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/14164

İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.

Tüm Reklamları Kapat
Keşfet
Akış
İçerikler
Gündem
Protein
İklim Değişimi
Yaşam
Gözlem
Proton
Sinek
Nasa
Kozmoloji
Uluslararası Uzay İstasyonu
Uzay Aracı
Odontoloji
Doğru
Cinsiyet
Kuşlar
Regülasyon
Aminoasit
Üreme
Uzun
Toplum
Bilgisayar
Deney
Kuvvet
Homeostasis
Gebelik
Yaşamın Başlangıcı
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Kafana takılan neler var?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Sosyal
Yeniler
Daha Fazla İçerik Göster
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Yazı Geçmişi
Okuma Geçmişi
Notlarım
İlerleme Durumunu Güncelle
Okudum
Sonra Oku
Not Ekle
Kaldığım Yeri İşaretle
Göz Attım

Evrim Ağacı tarafından otomatik olarak takip edilen işlemleri istediğin zaman durdurabilirsin.
[Site ayalarına git...]

Filtrele
Listele
Bu yazıdaki hareketlerin
Devamını Göster
Filtrele
Listele
Tüm Okuma Geçmişin
Devamını Göster
0/10000
Bu Makaleyi Alıntıla
Evrim Ağacı Formatı
APA7
MLA9
Chicago
E. Haliki, et al. Von Neumann Sondaları ile Bir Dyson Sürüsü Modelledik!. (9 Ağustos 2023). Alındığı Tarih: 22 Aralık 2024. Alındığı Yer: https://evrimagaci.org/s/14164
Haliki, E., Alparslan, E. (2023, August 09). Von Neumann Sondaları ile Bir Dyson Sürüsü Modelledik!. Evrim Ağacı. Retrieved December 22, 2024. from https://evrimagaci.org/s/14164
E. Haliki, et al. “Von Neumann Sondaları ile Bir Dyson Sürüsü Modelledik!.” Edited by Eda Alparslan. Evrim Ağacı, 09 Aug. 2023, https://evrimagaci.org/s/14164.
Haliki, Emir. Alparslan, Eda. “Von Neumann Sondaları ile Bir Dyson Sürüsü Modelledik!.” Edited by Eda Alparslan. Evrim Ağacı, August 09, 2023. https://evrimagaci.org/s/14164.
ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close