Normalde sivrisinekler nektar ve su gibi maddelerle beslenir. Fakat dişi sivrisinekler yumurta olgunlaşması ve sağlıklı yumurta gelişimi için memeli kanından yararlanmak zorunda. Çünkü üreteceği onlarca yumurta için kandaki hemoglobin proteininden ve içerisindeki demir atomundan yararlanır. Nektar ve su yeterli gelmez.
“Sadece dişi sivrisinekler kan emer.” denmesinin sebebi de budur.
Öte yandan aynı zamanda sıtma etkeni olan Plasmodium paraziti için de bir yolaktır. Parazit de bu gerekliliklerden yararlanıp, kendi döngüsünü oluşturuyor.
Burada akla HIV gibi hastalıkları bulaştırmaları konusu gelebilir, onu da aradan çıkartalım:
HIV ve Hep gibi virüsler aslında salgıdan kana geçen virüsler. Bu tamamen virüsün sevdiği ve uygun reseptörleri bulunduğu doku ile ilişkili.
Örneğin HIV, CD4 (+) T lenfosileri ve makrofajları tercih eder. Erkek menisi gibi vücut sıvılarında fazla bulunur. Fotoğrafta da belirtildiği gibi sivrisinek salgı bezlerinde bulunamıyorlar. Çünkü sivrisineklerin lenfositleri yok. Onlarda hemosit adında farklı kan hücre tipleri vardır. Dolayısıyla virüs çoğalamaz.
Sivrisinek örneğini geçelim, başka canlının salgı bezini düşünelim. Orada çoğalsa dahi yeterli virülans (hastalık yapıcı) seviyesine ulaşamayabilir. Dolayısıyla vücuda girince çeşitli bağışıklık sistemi hücreleri tarafından yok edilir. Bunlar CD8 (+) sitotoksik T lenfositler başta olmak üzere mononükleer hücreler ve interferonlar gibi kimyasal ajanlar ama bunlar olayın ayrıntısı. Önemli olan virüsün uygun reseptörlerinin bulunduğu doku. Öte yandan Plasmodium paraziti, virüsün aksine sivrisineğin bağırsak epiteline girebilir.