Yaprağı düşürenin yer çekimi olduğunu söylemekle "mert topu attı. " cümlesini yazanın türkçe kuralları olduğunu söylemenin arasında bir fark var mı?
Bu argümanın temeli "Devletin yasası iş yapmaz, Türkçe kuralı cümle yazmaz." gibi hatalı benzetmelere dayanıyor. Bu durum, "Bu kalem kendini oluşturamaz, onu yapan bilinçli bir varlık varsa bizi yapan da bilinçli bir varlık olmalı." argümanı ile "Yasa varsa o yasayı koyan bilinçli bir varlık vardır." argümanın birleştirilip "Yasa varsa o yasayı uygulayan bilinçli bir varlık vardır." olarak uyarlanıp tekrar sunulmuş hali. Başlamadan önce belirtmekte fayda var. Devletin yasalarını veya Türkçe kurallarını bir kişi yazmıyor. Bir topluluk tarafından ya da toplumsal olarak kültürel evrim sürecinde oluşmuş olgular. Doğa yasalarında böyle bir durum yok yani benzetme baştan hatalı ve bu hatayı devam ettirirsek "çok tanrıcılığa" götürebilir. Ama devam edelim:
Doğa yasalarının trafik kuralı, devlet yasaları gibi olduğunu nereden biliyorlar? Sadece yasa ve kural kelimeleri anlamsal olarak benziyor diye aynı şeymiş ya da bütün benzetme yönlerinden benziyormuş gibi sunulamaz. Bunlar tamamen farklı olgular. Doğa yasaları; trafik kuralları, devlet yasaları, Türkçe kuralları gibi olmadığı için uymak veya uymamak gibi bilinçli bir şey yok. Örneğin "Top neden düşüyor?" diye sorduğunuzda "Kütleli cisim, uzay-zaman dokusunu büktüğü için." diye cevap alırsınız. Bu "neden soruları silsilesi"nde en başa sararsanız büyük patlamaya kadar gidiyor. Doğa yasaları dediğimiz olgu da büyük patlama sırasında oluşan şartlardan dolayı evrenin dokusundan kaynaklanan şeyler. Yani şöyle düşünün. Bir nehir, aktığı zaman nehir yatağı onu sınırlar. Su, "Ben buradan gitmiyorum ya!" diyemez. Aynı şekilde evrenin dokusu da bazı durumları sınırlıyor. Yani bir bilinç olmasına gerek yok. En sonunda bir yere geliyoruz yani. Evrenin başlangıcında oluşan şartlardan dolayı evrenin dokusu belirli şeyleri dikte ediyor, sınırlıyor. Evrenin dokusundan kaynaklanan zorunluluk veya bu zorunlulukların oluşturduğu başka zorunluluklara da "doğa yasası" diyoruz.
Şimdi şunu sormak gerekiyor: Türkçe kuralları ya da devletin yasalarında böyle bir durum var mı? Yok. Yani benzetme yönünden, asıl konu yönünden benzemiyor. Bu durumu Türkçe kuralları veya devlet kanunlarına benzetemezsiniz. Bunlar farkları olan iki ayrı olgudur. Dolayısı ile evet, "doğa yasası", kütleçekimi fiziksel olarak iş yapar.
Doğa yasalarını cevap yazan bir arkadaş gibi türkçe kurallarına benzetmek çok da bilgili olmadığımız konularda neden konuşmamamız gerektiğini çok iyi özetliyor. Bilimi bilim adamları , makaleler, kitaplar yerine youtube videolarından üstelik bir de bilime karşı kişilerin youtube videolarından öğrenmek sizi ne kadar gerçek bilgiye götürür tartışmalı. Mevcut bilgiyi kendi işine gelecek şekilde yorumlayarak bir sonuca varmak uygun bir davranış değil.
Sorduğunuz sorunun cevabı fizik yasalarının ne olduğunu ve 'evrendeki fizik kuralları'yla 'türkçe kuralları' arasındaki farkı bilmekte yatıyor. Bir şeyin gerçekleşme sebebi onun olmasını sağlayacak bir kanun olduğunu iddia edip buna isim takmamız değil ve kimsenin böyle bir iddiası yok. Zaten yasalar sadece gözlemlerdir. Bir olgunun kendisini anlatırlar ve açıklama yapmazlar. Kütleçekimi kütlesi olan iki şeyin birbirini çektiğini söyler ve burda bırakır. Neden çektiğini ise günümüzde genel görelilik teorisi açıklar. Yani süreçleri açıklayanlar teorilerdir. Bir sürecin açıklamasını öğrenmek bu teorileri öğrenmek demektir. Açıklama ise merak ettiğiniz sürece göre değişecektir.
Bilimi youtube videolarından değil kitaplardan öğrenmeniz dileğiyle.
Burada fiili icra eden özne yi merkeze alarak bir tasarımcıya ulaşma çabasını görüyoruz.
Yaprağı düşürenin yerçekimi olduğu ön kabulü, cümleyi yazanın da Türkçe kuralları olmasını gerektirir düz mantığı üzerinden. Yani yaprağı düşüren yerçekimi değil, tasarımcıdır bu düz mantık-yargı ya göre. Oysa bir kişinin teorik olarak yaprağı tasarımcının düşürdüğünü kabul etmesi için yerçekimini aradan çıkarması mantıksızdır. Tasarımcıyı kabul eden zihniyete göre de yerçekimi vardır ve tasarımcının ürettiği bir mekanizmadır. Günümüz tasarımcı savunucularının (inançlı demiyorum bunlar düşüncelerini yanlış çürük önermelerle afişe eden grup) tasarımcıya ait doğa kanunlarını görmezden gelip aradan çıkararak tasarımcıyı yüceltme (!) çabası, ters tepiyor. Tasarımcının böyle basit yöntemlere ihtiyacı yok bile belki de ne dersiniz.
Gerçek anlamda varoluş yorumu üzerine konuşan bir bireyin soruda verilen iki önerme üzerinden bir sonuç üreterek onunla ikna olması için çocuk olması ya da mental bir sorunu olması gerekir.