Paylaşım Yap
Tüm Reklamları Kapat
Sorulara Dön
Anonim
Anonim Üye
0

Evrende nedenselliğin olduğu bir inanç ise neden bu bize öğretilmiyor/söylenmiyor?

Tarihte bazı düşünürler evrende nedenselliğin olmadığını söylemişler ve bu konuda bazı çalışmalar yapmışlar(gazali gibi). Bu konudaki eleştirileri de bence gayet mantıklı. Nedenselliğin olduğu da bilimsel bir gerçek değil. O zaman neden bunun bir inanç olduğu okullarda ya da bilimsel ve objektif olduğunu söyleyen makeleler de geçmiyor?
542 görüntülenme
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
  • Dış Sitelerde Paylaş
  • Soruyu Takip Et
  • Raporla
  • Mantık Hatası Bildir
Tüm Reklamları Kapat
2 Cevap
Ufuk Derin
Skeptik

Bu, oldukça güzel bir tartışma konusu. Özellikle "bilim adı altında bize dayatılan" ile başlayan söylemleri söyleyen kişilerin bunları ortaya çıkardıklarını söyleyip bilimi ve felsefesini çarpıtıp eskik anlatanları sorgulamaması da ilginç bir konu.

Evet, her korelasyon nedensellik değildir. Ama bilimin işi sadece korelasyonları aramak değil, nedensellikleri tespit edebildiği kadar etmektir. Evet hiçbir zaman nedensellikleri %100 olarak tespit edemeyiz, her zaman gözden kaçırdığımız veya bilmediğimiz değişkenler olabilir. Bunun için belirli hata payları ve hata aralıkları belirlememiz gerekir. Bilimin amacı korelasyonları bulmaktan ziyade, bu hata paylarının olasılıkçı doğası çerçevesinde daha fazla veri toplayarak, daha fazla tekrarlama yaparak, daha dikkatli incelemelerde bulunarak, bunları en aza indirmek, nedensellikleri ortaya çıkarabilmek, nedensellik olasılığını güncellemek ve olayların nasıl olduğunu belirli bir sınıra kadar anlamaya çalışmaktır.

Bir inanç diyebilir miyiz? Neyi kastettiğinize bağlı. Yeterince kontrollü deney yapılır ve nedensellik %99'un üstünde ortaya koyulur. Bilim objektiftir, bu değerler de saklanmaz. Burada bir dayatma, dini inanç gibi bir olay yok ama bu olaslığı "doğrulanmı inanç" olarak görebilirsiniz. Bilim sadece olayların sırasını açıklamıyor, nedensellikleri de tespit edebildiği kadar tespit ediyor. Evet, ne kadar çok kanıt toplarsak, onun gerçekliğinden o kadar emin oluruz. Ancak o olguya dair eminlik seviyemiz hiçbir zaman %100'e ulaşmaz ama %99,999 oranında tespit edebiliyoruz. Bilemediğimiz değişkenlere (Tanrı gibi) inanmayın diye zorlamıyor bilim. Bu olasılıkçı çevçevede evrende gördüğümüz olay olgu ve süreçlerin ne olduğunu, nasıl ve "neden" gerçekleştiğini açıklayabildiği kadar açıklıyor.

Tüm Reklamları Kapat

Bu demek değildir ki her şeye paranoyak bir kuşkuyla yaklaşmalıyız. Bu demek değildir ki gerçek diye bir şey yoktur. Bayes Teoremi'nin bize öğrettiği şey, kanıtlarımızı sonuçlarımıza doğru şekilde bağladığımızdan emin olmak ve her şeyi kesin olarak bildiğimiz yanılgısına düşmemektir. Gerçeklere belki hiçbir zaman %100 isabetle ulaşamayacağız; ancak elimizde %99'un üzerini zorlayan bir bilgi türü olarak bilim varken, buna sırt çevirmek en kibar tabiriyle türümüz için ahmaklık olacaktır.

Bilimi sorgulamanız güzel ama bilimi, bilim felsefesini çarpıtarak "bilimi sorguladığını" iddia eden ama aslında bilim karşıtlığı yapan kişi veya grupları da sorgulayın.

113 görüntülenme

Kaynaklar

  1. Ç. M. Bakırcı. Korelasyondan Nedenselliğe Giden Yol: Olay, Olgu Ve Süreçler Arasında Neden-Sonuç İlişkisi Nasıl Tespit Edilir?. (20 Ağustos 2020). Alındığı Tarih: 27 Haziran 2021. Alındığı Yer: Evrim Ağacı | Arşiv Bağlantısı
2
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
  • Dış Sitelerde Paylaş
  • Raporla
  • Mantık Hatası Bildir

Bu soru, "nedensellik", "inanç" ve "eğitim müfredatı" kavramlarını öylesine alakasız bir şekilde bir araya getirerek öylesine yüklü bir soruya (dolayısıyla bir safsataya) çeviriyor ki, cevaba geçmeden önce onları ayıklamak şart:

İnanç?

Nedensellik, yani bir nedenin bir sonucu doğurabilmesi, epistemolojinin temellerinde yer alan, hatta bilimi bile yönlendirebilmiş olan bir mantıksal varsayım (örneğin ışık hızını aşamayışımızı Evren'deki toplam enerjiyle izah edebiliyoruz ama aynı zamanda ışık hızının aşılmasının nedenselliği bozacak olması da Evren'deki hızlanabilirliğe mantıksal bir sınır koyuyor). Buna bir "inanç" da diyebiliriz; ancak bunu dediğimiz anda, "belief in" tarzı inanç ile "belief that" tarzı, yani Türkçedeki karşılıklarıyla "inanç" ve "iman" arasındaki farkı vurgulamamız gerekir - çünkü her inanç aynı türden değildir.

Mesela saf sodyum metalini bir kez daha suya attığımda şiddetli bir tepkimeyle tekrar patlayacağına da "inanabilirim", sizin gerçekte bir insan değil de Koca Ayak olduğunuzu ve ABD'nin kuzey eyaletlerinden birindeki bir ormandan, bir uzaylı teknolojisini kullanarak bu soruyu sorduğunuza da "inanabilirim". Bunların ikisinin aynı olmadığı açıktır. İlki, kanıt varlığında veya beklenmedik durumları oluşturması halinde değiştirilebilecek bir inançtır (bilimde bunlara hipotez, bilim felsefesinde "belief that tarzı inanç" veya kısaca "temel varsayım" deriz). Örneğin "bir ilacın, COVID-19 hastalığını bir diğer ilaca göre daha başarılı bir şekilde tedavi edebildiğine inanmak", bu konudaki akademik verileri inceledikten sonra bu sonuca varmak anlamına gelmektedir. Bilim insanlarının bu inançlarına karşı duygusal bir bağları yoktur ve bilim cemiyeti, veri ışığında bu inançlarını hızlı bir şekilde değiştirebilir.

Tüm Reklamları Kapat

İkincisi ise zaten kanıt aramaksızın inanılan ve birçok durumda bu türden bir arayışa gerek duyulmayan, yani değiştirilmemek üzere bağlanılan bir inançtır (buna biz Türkçede "iman" diyoruz ama aslında "belief in tarzı inanç" deniyor, "iman" sözcüğü yüklü bir sözcükse, "var oluşsal iddia" veya "var oluşsal inanç" denebilir). Örneğin çeşitli enstitü ve kurumlara yönelik inançlarımız, bu kategoridendir: "Devlete inanıyorum." dediğinizde veya bir firma "Bekleme sürelerine inanmıyoruz." dediğinde de söz edilen, bu türden bir inançtır. Bunlar, kanıt arama ihtiyacı duyulmayan, belirli kanıtlar ışığında bile savunulmaya devam edilecek türden inançlardır. Bu konuda daha fazla bilgi burada ve burada.

Nedenselliğe İtirazlar

Nedensellik, bunlardan ilkidir. Dolayısıyla, sorunuzda ima ettiğiniz türden bir inanç değildir. Bugüne kadar nedenselliğe karşı getirilmiş iddialar olmuştur; ancak bunlar nedenselliği absürt bir inanca dönüştürmemiş, sadece kendi takipçilerini yaratmıştır. Bu konuda detaylı bir incelemeyi burada bulabilirsiniz. Şu anda bu alternatif yorumları ciddiye alan kimse yok, çünkü ana akım yorumdan daha faydalı, işlevsel ve gerçekçi olduğunu gösterebilmiş kimse yok. Ama başka yorumları takip etmek isteyenlere engel olan da kimse yok (ama bunları takip edip de etmeyenlerden daha anlamlı ve başarılı sonuçlara ulaşabilmiş de kimse yok).

Ayrıca nedensellik bu alanda tek değil: Bilimin ilerleyebilmesini sağlayan diğer varsayımlarla ilgili tartışmalar da var (mesela Simülasyon Teorisi, bilimin bir diğer mantıksal varsayımı olan "gerçeğin gerçek olduğu" iddiasına meydan okuyor, benzer şekilde, bilim felsefesi tarihi boyunca birçokları, duyu organlarımızın gerçeklikten bilgi alabileceği varsayımına meydan okumuştur). Bu tartışmaların olması, o tartışmaların taraflarının eşit olarak haklı veya başarılı olduğu anlamına gelmiyor. Sadece belli konularda belli kişilerin hemfikir olmadığını gösteriyor. Mesela evrimin biyologlar arasında kabul oranı %99.9 civarında; ancak gidip de %0.1'in iddialarını ele almıyoruz, çünkü bu iddiaları ele almayı gerektirecek bir argüman veya veri ileri süremiyorlar. Ama varlar yani.

Eğitim Sistemi

Bunların neden "eğitim sisteminde okutulmadığı" iddiası oldukça tuhaf bir iddia, çünkü eğitim sisteminin ne olduğunun anlaşılmadığını gösteriyor. Her şeyden önce, yaşadığımız ülkenin Türkiye olduğu ve ülkemizde eğitimin şahsi inançlarla ne düzeyde bezendiğini anlatmıyorum bile, artık abesle iştigal olur. Dolayısıyla ülkede bilime karşı şüpheci ve mesafeli insanlar yetiştirmek konusunda eksiğimiz olduğuna inanıyorsanız... Bu, ikinci türden bir inanç demektir.

Tüm Reklamları Kapat

Ama onun ötesinde, kusursuz bir eğitim sisteminde de felsefi bir tartışma bütün bilim sahalarında anlatılmazdı, çünkü eğitimin amacı bu değil. Eğitimin amacı, halihazırda kategorize edilmiş (biyoloji, fizik, felsefe, beden eğitimi, matematik, vs.) insanın entelektüel birikimini çocuklarımıza bu kategorik alanlarda yapılmış atılımlar ve gelinen modern nokta ışığında aktarabilmek, böylece hem onları onların var olmadığı süre boyunca edindiğimiz bilgi birikimimizden haberdar edebilmek, hem ilgi alanlarını belirleyebilmeleri için farklı tatlar tattırmak, hem de hayatta karar vermelerini kolaylaştırabilecek araçlar sağlamak. Bunların ne kadar iyi yapılabildiği ayrı tartışma konusu; ama sandığınız kadar önemli olmayan bir tartışmayı bilimin her alanında söylemiyor olmak (veya söylenmesi gerektiği iddiası), o tartışmanın parçalarından biri değil.

Nedensellik veya bir diğer mantıksal varsayımla ilgili bir tartışmayı biyolojide, kimyada, fizikte tartışamazsınız. Bunların alanı bu değildir ve o tartışmadan doğrudan etkilenmezler de zaten. Nedenselliğin öyle değil de böyle olması, biyolojideki gerçekleri değiştirmez. Bu tartışmalar felsefe derslerine dahil edilebilir - ki zaten felsefeyi "felsefe tarihi"nden çıkarıp, gerçek ve modern felsefeye dönüştürme çabamız ve görülen felsefe derslerinin kapsam ve derinliğini arttırma arzumuz da bundan. Bu dersler doğru düzgün okutulursa, nedenselliği diğerlerinden ayıklayıp ona saldırmayı hedefleyenlerin aslında hangi felsefenin propagandasını yapmaya çalıştıkları veya bazı kafası karışıkların ve manipülatörlerin Yüklü Soru Safsatası örneğinde olduğu gibi ne yöntemlerle, insanları nasıl zokaya düşürdükleri gibi birçok detayı çocuklarımıza öğretmek mümkün olacak. Böylece sadece daha çok sorgulayan değil, daha doğru sorgulayan gençler yetiştirebileceğiz. Solipsizm ile skeptisizm arasındaki farkı, paranoya ile şüphecilik arasındaki farkı, veri analiziyle komplo teorisi arasındaki farkı öğretebileceğiz.

Yani modern eğitim sisteminde sıkıntı olduğu kesin - ama o sıkıntı, bütün bilim derslerinde bilimin çeşitli varsayımlarla veya "inançlarla" hareket ettiğinin öğretilmemesi konusunda değil, çünkü insanın kendisi ve dolayısıyla bütün entelektüel birikimi belli varsayımlarla hareket etmek zorunda. Önemli olan, o varsayımların mantıksal değeri ne, o varsayımı doğru kabul etmekteki motivasyon ne ve bu varsayım setiyle neler üretebiliyoruz? Bilimin varsayım kümesinin başarısını daha fazla ispat etmek zorunda olduğunu düşünmüyorum (ama ben düşünmesem de her gün ispat etmeye devam ediyor), dolayısıyla eğitim sisteminde bu, eğer bir "eksik" ise, ufacık bir eksik.

Daha da önemlisi, sonucu değiştiren bir "eksik" değil. Çünkü nedensellik ne olursa olsun, biz nedensellikle ilgili neye inanıyor olursak olalım, bilim aynı şekilde başarıyla işlemeye devam edecek, çünkü bugüne kadar işledi ve bundan sonra işlemeyeceğini düşünmek için bir neden yok. Bununla ilgili bilgiyi de buradan alabilirsiniz. (Bunu şöyle düşünün: Örneğin "Özgür irade yoksa, suçluları nasıl hapse atabiliriz ki?" gibi bir soru var. Özgür irade var mı yok mu önemli değil şu anda ama bu, sonucu değiştirmezdi; çünkü hukuk sistemi bugüne kadar özgür iradenin metafiziği konusunda kesin bir yargıya varamadığımız şartlar altında işledi, ondan sonra da işler: Mesela yargıç, "Senin o suçu işlerken özgür iraden yoktu ama benim de bu cezayı keserken özgür iradem yok." diyebilir. Nedenselliğin metafiziğinin bilime etkisi de özünde böyle.)

Objektiflik konusunu ise Ufuk güzelce anlatmış. Burada detaylar var. Bilim, var olan en objektif bilgi türü ama kusursuz bir objektiflikte olmadığını zaten biliyoruz ve bu, hemen her bilim tartışmasında en başlarda söyleniyor: "Bilim, kusursuz değildir ve bilimin söyledikleri mutlak gerçekler değildir." ama "eğer orada bir yerde bir gerçek varsa, bu gerçeğe olabildiğince objektif olarak ulaşmayı başarabilen en güçlü araç bilimdir." Bilimin ne olduğunu ve ne olmadığını ilgili yazılarımızdan okuyabilirsiniz. Her akademik makalede ve bilimle ilgili her konuda "Ha bu arada bilim kusursuz değil." denmesini bekliyorsanız, gerçeklikle ilgili algınızı gözden geçirmenizi öneririm. Zira herhangi bir sistemden böyle bir şeyi bekliyorsanız (mesela dinle ilgili konularda "Ha bu arada Tanrı'nın varlığını şu ana kadar kimse ispatlayamadı." demelerini beklemek gibi), o sistemin ne olduğunu anlamak veya gerçeğe ulaşmaya çalışmak yerine, a priori olarak seçtiğiniz bir fikrin propagandasını yapıyor olma ihtimaliniz çok yüksek.

105 görüntülenme
3
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
  • Dış Sitelerde Paylaş
  • Raporla
  • Mantık Hatası Bildir
Daha Fazla Cevap Göster
Cevap Ver
Evrim Ağacı Soru & Cevap Platformu, Türkiye'deki bilimseverler tarafından kolektif ve öz denetime dayalı bir şekilde sürdürülen, özgür bir ortamdır. Evrim Ağacı tarafından yayınlanan makalelerin aksine, bu platforma girilen soru ve cevapların içeriği veya gerçek/doğru olup olmadıkları Evrim Ağacı yönetimi tarafından denetlenmemektedir. Evrim Ağacı, bu platformda yayınlanan cevapları herhangi bir şekilde desteklememekte veya doğruluğunu garanti etmemektedir. Doğru olmadığını düşündüğünüz cevapları, size sunulan denetim araçlarıyla işaretleyebilir, daha doğru olan cevapları kaynaklarıyla girebilir ve oylama araçlarıyla platformun daha güvenilir bir ortama evrimleşmesine katkı sağlayabilirsiniz.
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Gündem
Bugün bilimseverlerle ne paylaşmak istersin?
Bağlantı
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Bu platformda cevap veya yorum sistemi bulunmamaktadır. Dolayısıyla aklınızdan geçenlerin, tespit edilebilir kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Ekle
Soru Sor
ve seni takip ediyor

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close