Merhabalar.
Ahlak neden var sorusunu en az iki şekilde anlamamız mümkün:
- İnsanlar ahlak olarak tanımladığımız davranış kalıplarına neden sahipler? Neden toplumsal bir kurum olarak ahlaka ihtiyaç duymuşlar?
- Bizim haklarında ne düşündüğümüzden bağımsız olarak doğru olan ahlaki gerçekler var mı? Varsalar neden varlar?
İlk soru daha çok evrimsel psikolojinin ve toplum bilimlerinin (sosyoloji, antropoloji) cevaplandırmaya çalıştığı bir soru ve ahlakın objektif olup olmadığı konusunda herhangi bir varsayımla hareket etmiyor. Bu bilimlerin bahsettiği anlamda ahlak var. Çünkü ahlak diye nitelendirdiğimiz belli toplumsal kurallar ve davranışlar var. Yani burada, birinci soruda, bahsedilen anlamda ahlakın varlığı tartışmalı bir mesele değil. Sorunun cevabı da evrimsel psikoloji ve sosyoloji gibi bilimler tarafından verilebilir. Ahlakın bu bahsettiğim düzeydeki var olma nedeni muhtemelen evrimsel açıdan avantaj sağlaması. Çünkü ahlak insanların size karşı davranışlarını ön görmenizi sağlayan ve işbirliği yapmayı kolaylaştıran bir toplumsal kurum. Belli türden kurallara göre eylemde bulunan canlılar/türler hayatta kalıp üreyebiliyor. Öte yandan bu tür kurallara göre eylemde bulunmayan canlıların birbirleriyle iş birliği yapması, mesela herkesin önüne geleni öldürmesi, çok daha zorlaştırırdı iş birliği yapmayı. Bu yüzden özellikle sosyal hayvanlar belli davranış kalıplarını övmeye, belli davranış kalıplarınıysa cezalandırmaya ihtiyaç duyarlar. Evrimsel açıdan, birinci soruda bahsettiğim türde, ahlakın var olma nedeni kabaca bu.
İkinci soruysa daha felsefi ve ahlak felsefesinin metaetik adı verilen alanı altında inceleniyor. Bu sorunun kastettiği şey şu: Mesela herkes aksi yönde düşünseydi bile birini keyfi olarak öldürmek yanlış olur muydu? Bizim hakkında ne düşündüğümüzden bağımsız bir ahlak yasası ya da ahlaki doğru ya da yanlışlar var mı? Bu şekilde sorduğumuz zaman ikinci sorudaki anlamda ahlakın var olup olmadığı ilk soruya kıyasla çok daha tartışmalı. Her iki tarafın da güçlü argümanları var ahlakın objektifliği lehinde ve aleyhinde. Bunlardan bazıları şöyle:
Ahlakın objektifliği lehinde:
a) Enoch'un Vazgeçilmezlik Argümanı: Bu argümanın ele alındığı güzel bir makaleye Öncül Analitik Felsefe Dergisi internet sitesinden ulaşabilirsiniz. Kaynaklara makaleyi ekliyorum.
b) Suç Ortakları Argümanı: Ahlak 'normatif' yani değer yargılarıyla ya da olması gerekenle ilgili yargılar içerir. Böyle yargılar sadece ahlak felsefesinde değil epistemoloji gibi felsefe alanlarında da mevcut. Mesela bazı inançlara sahip olmak diğer inançlara sahip olmaktan daha makuldür. Makul olmak da değerle ilgili bir şey. Eğer bir inanç diğerinden daha makul olabiliyorsa bu objektif normatif gerçeklerin olduğu anlamına gelir. Hatta bazı epistemolojik gerçekler -mesela o şu inanca sorumsuz bir şekilde ulaştı türü- direkt ahlaki gerçeklerin alt türü olarak ela alınabilir. Bu durumda epistemolojik normatif gerçekler varsa ahlaki normatif gerçekler de olmalı.
c) Barizlik Argümanı: Ahlakın objektifliğine karşı getirilebilecek herhangi bir itirazı düşünün. Bu itirazlar zorunlu olarak felsefi varsayımlara yaslanmak zorunda. Ancak bazı ahlaki gerçekler var ki bunlar apaçık. Doğrulukları o kadar bariz ki aleyhlerine öne sürülebilecek argümanların hepsinden daha bariz olarak doğru olmalılar. Mesela 'Diğer her şeyi eşit tutarsak acı çekmek/çektirmek kötüdür' bariz bir şekilde doğru bir ahlaki önerme gibi görünüyor. Doğruluğu bu önerme aleyhinde öne sürülebilecek bütün felsefi argümanlardan daha bariz. O halde acının kötü olduğu bizim öyle düşünüp düşünmememizden bağımsız bir objektif ahlaki gerçek olmalı.
Ahlakın objektifliği aleyhinde:
Mackie'nin Tuhaflık Argümanı: Bu argüman kabaca ahlaki gerçeklerin çok tuhaf olduklarından hareket ediyor adından da anlaşılacağı üzere. Evrendeki diğer hiçbir şey, bir şeylerin 'nasıl olması gerektiği' ile ilgili değil. Ancak ahlaki gerçekler varsalar öyleler. Bize bir şeyleri nasıl yapmamız gerektiğini söylüyorlar. Bu tür gerçeklerin özellikle maddi bir evrende nasıl var olabileceği sorunlu görünüyor. Ayrıca Mackie ahlaki inançların bizi eylemde bulunmak için motive edebilmesini de tuhaf buluyor çünkü Hume'dan beri gelen bir gelenek inançların tek başına motive edici güçlerinin olamayacağını söylüyor. O halde ahlaki inançlarımız motive edici olmalı, ancak hiçbir inanç motive edici olamaz. Dolayısıyla burada ahlak için motivasyondan yola çıkan bir güçlük olduğunu görüyoruz.
Evrimsel Çürütme Argümanı: Bu argüman hakkında güzel bir yazı Öncül Analitik Felsefe Dergisi sitesinde mevcut. Kaynaklara yazıyı ekliyorum.
Kaynaklar
- Yazar Yok. Öncül Analitik Felsefe Dergisi. (31 Temmuz 2020). Alındığı Tarih: 31 Temmuz 2020. Alındığı Yer: Bağlantı | Arşiv Bağlantısı
- Yazar Yok. Öncül Analitik Felsefe Dergisi. (31 Temmuz 2020). Alındığı Tarih: 31 Temmuz 2020. Alındığı Yer: Bağlantı | Arşiv Bağlantısı