Satürn Nedir? Satürn Hakkında Bildiklerimiz Neler?
Satürn (eski Türkçedeki adıyla "Sekentiz"), Güneş Sistemi'ndeki 6. gezegendir. Gökyüzüne bakıldığında diğer birkaç gezegen gibi çıplak gözle de görülebilen, bir teleskop yardımıyla görkemli halkaları da görünür olan Satürn, Güneş Sistemi'nin en popüler gezegenleri arasındadır. Güneş'e en yakın olduğu noktada 1,3 milyar, en uzak noktada 1,5 milyar kilometre uzaklıktaki yörüngesinde bulunan gezegenin ilk gözlemi konusunda net bir bilgi yoktur.
Babilli gökbilimciler tarafından oluşturulmuş eksen ve hareket kayıtlarının bulunmasıyla birlikte Antik Roma ve Yunan tarihinde de gözlemlenip mitlere ve efsanelere konu olmuş Satürn'ün modern dünyadaki keşfi Galileo Galilei tarafından yapılmıştır.
Galileo, Satürn'ü gözlemlediğinde, Satürn'ün meşhur halkalarının onun uyduları olduğunu hatta yaptığı gözlemler ile zaman zaman uydu zannettiği halkaların şeklinin değiştiğini ve kaybolduğunu düşünüyordu. Bunun sebebi, Dünya'dan bakıldığında görülebilen Satürn'ün eksen eğikliğiydi. Galileo'nun bu tanımlamasındaki hata, 45 yıl boyunca fark edilmedi.
Satürn'ün halkalarıyla birlikte net olarak gözlemi 17. yüzyıla dayanır. Çünkü Satürn, her ne kadar çıplak gözle ya da basit teleskoplar ile kolayca görülebilen bir gezegen olsa da halkalarının net bir şekilde çözümlenmesi için en az 15 mm çapında bir teleskop gerekmektedir. Bu yüzden Satürn'ün halkaları ve hatta bir uydusu ile beraber kaydedilmesi Galileo'dan 45 yıl sonra Christiaan Huygens adlı Hollandalı bir astronom tarafından 1659 yılında yapılan gözlemlere dayanır.
Huygens'in halkalar ile beraber keşfettiği uydu Titan'dır. Huygens'ten sonra Giovanni Domenico Cassini; Iapetus, Rhea, Tethys ve Dione isimli dört uydu daha keşfetmiştir. Ardından 1789 yılında William Herschel'in keşfettiği Mimas ve Enceladus isimli iki uydu keşfedilene kadar önemli bir keşif daha olmamıştır.
Çok sonraları, 1848 yılında İngiliz bir bilim ekibi tarafından Hyperion adlı bir uydu daha keşfedilmiştir. Bu keşiflerden de anlaşılacağı üzere bu dönemde astronomi bilimi, teknik ekipmanlar ve icatlar ile çok daha hızlı bir şekilde ilerlemekteydi. Bu bağlamda, zaman geçtikçe Satürn ve onun yörüngesindeki yapılar daha iyi gözlemlenmekte ve anlaşılmaktaydı.
Satürn'ün Adı Nereden Geliyor?
Satürn; adını Antik Roma'da Jüpiter'in babası, zenginlik ve tarım tanrısı olarak anılan Saturn'den almıştır. Romalılar Satürn gezegeni için cumartesi gününe Sāturni diēs (Satürn'ün günü) adını vermişlerdir. Bu isim şu an İngilizcede "saturday" olarak geçmektedir.
Satürn Hakkında Bildiklerimiz
Satürn'ün Oluşumu
Gaz devi gezegenlerin oluşumunda yıldız ölümlerinden arta kalan elementlerin milyonlarca yıllık süreçte bir araya gelmesi temel etkendir. Aslında tüm gezegenler bu şekilde oluşur ancak gaz devi gezegenler, kayalık bir çekirdeğin oluşumundan sonraki 1-8 milyon yıllık süreçte etraftaki hidrojen ve helyum gazlarını kendi bünyelerine katmalarıyla oluşur.
Süreci özetleyecek olursak zaman içerisinde çevredeki düşük yoğunluklu hidrojen ve helyum gazları, yüksek çekim etkisi altında bu çekirdeklerin üzerini sarmıştır. Bu yığılma çekirdek ve gaz kürenin kütlelerinin eşitlenmesine kadar sürer.
Sonuç olarak Güneş'in yörüngesindeki iç kısımlarda katı ve küçük gezegenler oluşurken yörüngenin dış bölgelerinde, karasal gezegenlerden yüzlerce kat daha büyük gaz devi gezegenler oluşur. İşte Satürn de Güneş Sistemi'nin dış yörüngesinde oluşan bir gaz devi gezegeni olduğundan oluşum süreci teorisi bu şekilde özetlemek mümkündür.
Satürn'ün Halkaları
Satürn'ün ihtişamlı halkalarının oluşumu hakkında kabul görmüş net bir teori yoktur. Öyle ki bu halkaların yaşı konusunda da teoriden teoriye büyük değişiklikler söz konusudur. Ancak mevcut bilimsel gelişmeler sayesinde, halkaların içeriğinin mikrometreden kilometreye uzanan geniş bir boyut yelpazesindeki, çoğunlukla buz parçacıkları ve eser miktarda kaya parçacıklarından oluştuğunu biliyoruz. Halkaların tanımlanması ve oluşumu hakkındaki birkaç teoriye göz atalım.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Galileo Gözlemi
Daha önce de belirttiğimiz gibi Galileo, Satürn'ün halkalarını onun uyduları olarak tanımlamıştır. Galileo bu gözlemini Toskana Dükü'nde şu şekilde yazmıştır:
Satürn gezegeni yalnız değil, neredeyse birbirine değen ve asla hareket etmeyen veya birbirlerine göre değişmeyen üç gezegenden oluşuyor. Onlar zodyak paralel bir çizgide düzenlenmiştir ve ortadaki (Satürn'ün kendisi), yanlardakilerin yaklaşık üç katıdır.
Galileo bu kaydının ardından Satürn'ün halkalarını Satürn'ün kulakları olarak da tanımlamıştı. Ancak bu durumun ardından tam 1612 yılında Dünya Satürn!ün halkalarının önüne geçip onları görünmez kıldığında Galileo'nun şaşkınlığı şu şekilde sözlerine döküldü:
Bu kadar şaşırtıcı, bu denli beklenmedik ve yeni bir durumda, ne diyeceğimi bilemiyorum.
Bunun üzerine mitolojideki Saturn'un çocuklarının onu devireceğini anladığında onları yediği kehanetini aklına getirerek "Satürn çocuklarını mı yuttu?" demiştir. Ardından 1613 yılında halkalar yeniden görünür hale gelince kafası iyice karıştı.
Bu gayet olağan bir durum; çünkü bu gözlem, Galileo'nun hatası değil, teleskobun lens çapından kaynaklanan bir durumdu. Satürn her ne kadar Dünya'dan gözlemlendiğinde bir yıldız gibi ışıldayan ihtişamlı bir gök cismi olsa da halkaları çok küçüktü. Bundan ötürü 15 mm çapında bir teleskop ile gözlemlenip en azından halkaların bir uydu olmadığı, gezegenin yörüngesindeki bir disk olduğu ayırt edilmeliydi. Galileo'nun bu kaydı sonraki 45 yıl boyunca kabul görecekti. Uyduların ve ayların nasıl oluştuğunu merak ediyorsanız eğer şu yazımızı okuyabilirsiniz.
Christopher Wren'in Başarısız Gözlemi
1657 yılında Londra Gresham College'da Astronomi Profesörü olan Christopher Wren, Satürn gezegeninin görünüşünü açıklamak amacıyla 1652 yılında teleskobuyla gözlemler yapıyordu. Gözlemleri sonucunda Satürn'ün halkaları olduğunu düşündü ve De corpore saturni'de yazdı.
Ancak bu halkaların gezegenden ayrı bir fiziksel oluşum mu yoksa gezegen ile aynı kaynaktan gelen veya gezegene bağlı oluşumlar mı olduğunu anlamadı. Wren bununla meşgulken birazdan bahsedeceğimiz Huygens çoktan halkalar ile ilgili bir çalışma yayınladı ve Wren, bu çalışmanın kendi düşüncesinden daha iyi olduğunu kabul etti. Bu yüzden De corpori saturni'de hipotezi dışında bir çalışma yayınlayamadı.
Huygens'in Gözlemi ve Halkaları Tanımlaması
Huygens, halkaları olduğu gibi gözlemleyip tanımlayan sonra da yayınlayan ilk astronomdur. 1655'te kardeşi Constantijn Huygens ile birlikte geliştirdikleri lens yardımıyla Satürn'ü ve halkaları daha detaylı gözlemlediler. Hatta üç sene sonra bu gözlemleri sonucunda Satürn'ü Annuto cingitur, tenui, plano, nusquam coherente, ad eclipticam inclinato yani ince, düz, halkalı, bağımsız, eğik eksenli olarak tanımladı. Yayınladığı Systema Saturnium'da (1659), Satürn halkalarının keşfi ile birlikte Titan isimli bir uyduyu da keşfetti ve Güneş Sistemi'nin boyut anlamındaki ilk detaylı taslağını çıkardı.
Halka Değil, Halkalar!
Huygens'tan sonra Giovanni Domenico Cassini, 1675 yılında gözlemleri sonucunda Satürn'deki diskin tek bir halka olmadığını, aralarında boşluklar bulunan birçok halka olduğunu belirledi. Daha sonra bu boşlukların en büyüğüne Cassini Bölümü adı verildi. Cassini Bölümü A halkası ile B halkası arasındaki 4.800 kilometrelik genişliğindeki bir bölgedir.
Cassini'den çok sonra Pierro-Simon Laplace, 1787'de tek tip bir katı halkanın kararsız olacağını kanıtladı ve halkaların çok sayıda küçük parçacıklardan oluştuğunu öne sürdü.
Laplace'den çok sonra meşhur James Clerk Maxwell; şekilsiz bir katı halkanın, halkacıkların ya da daimi sıvı bir halkanın da kararlı bir yapıda olamayacağını öne sürdü. Bu durumda tüm halka Satürn yörüngesinde dönen bağımsız küçük parçacıklardan ibaretti. Ardından Sofia Kovalevskaya da Satürn halkalarının sıvı halkalar olamayacağını keşfetti.
Maxwell'den çok sonra 1895 yılında Allegheny Gözlemevi'ndeki James Keeler ve Pulkova Gözlemevi'ndeki Aristarkh Belopolsky, spektroskopik çalışmalar sonucunda Maxwell'in analizini haklı çıkardı.
Modern Gözlemler
Teknoloji arttıkça uzay çalışmaları hızlandı. Bu sayede dört adet uzay aracıyla Satürn hakkında daha detaylı gözlemler edinebildik.
Bunlardan ilki Pioneer 11 isimli uzay aracıdır. 1979 yılında Satürn'e yaklaşan uzay aracı F halkasını keşfetmek ile sorumluydu. Bu nedenle araç Satürn'e 20.900 kilometre kadar yaklaştı.
İkinci görev Kasım 1980'de Voyager 1 aracıyla 64.200 kilometre mesafeden gerçekleşti. Ancak Voyager 1'in fotopolarizasyonu beklendiği gibi çalışmadı ve Satürn'ün halkaları net olarak gözlemlenemedi. Buna rağmen alınan görüntüler, halkanın farklı ayrıntılarını yakaladı ve G halkasının varlığı ortaya çıktı.
Üçüncü görev ise 1981 yılında Voyager 2 ile gerçekleşti. Bir önceki yıldaki hatanın ortaya çıkmasını engellemek için daha titiz çalışıldı ve 41.000 kilometre mesafeden çalışan fotopolarimetre ile ilk görevden çok daha yüksek çözünürlükte fotoğraflar yakalandı. Daha önce görülmemiş birçok halka daha keşfedilmiş oldu.
Dördüncü görev ise halkaların çoklu olduğunu ortaya koyan G. D. Cassini'den adını alan uzay aracıyla 2004 yılının Temmuz ayında gerçekleşti. Tahmin edilebileceği üzere bu araç Cassini Bölümü'nü ayrıntılı olarak görüntülemiş oldu.
Az önce bazı halkalara harf adlandırmaları yaptık. Bunlar bizim adlandırmamız değil, halkaların kronolojik olarak keşfine dayanan bir adlandırmadır. Sırasıyla A, B, C, D, E, F ve G halkaları vardır. Ancak bu halkalar dışında uydular ile birlikte oluşan birçok soluk halka daha vardır. Aşağıdaki tabloda halkaların isimlerini ve keşif tarihlerinin yanında kim tarafından keşfedildiğini inceleyebilirsiniz.
Satürn'ün Fiziksel Özellikleri
Satürn diğer gaz devi gezegenler gibi ağırlıklı olarak hidrojen ve helyum elementlerinden oluşur. Çekirdeğinin katı olduğunu ifade ettik ancak Satürn'de uzay aracıyla inilebilecek bir yeryüzü olmadığını unutmayalım. Peki çekirdek kayalıksa çekirdeğe inilemez mi? Hayır! Bunu yapmaya çalışan astronotlar muhtemelen basınç ve sıcaklıktan ötürü Satürn'ün öğün yemeği olurlar.
Satürn'ün şekli tıpkı Dünya'mız gibi ekvatordan şişik, kutuplardan basıktır. Bu şeklin ana sebebi Satürn'ün dönüşüdür. Gaz devi bir gezegen olması da kayalık iç gezegenlerden çok daha kolay bir şekilde ekvatorundan şişmesine sebep oluyor. Satürn'ün ekvator ve kutupları arasındaki yarıçapı %10 farklılık gösteriyor. Kutuplardaki yarıçap 54.364 km iken ekvatorda bu sayı 60.268'dir.
Satürn'ün yerçekimi ivmesi 8.96 m/s2'dir. Ve bu oran Dünya'da kutupların yerçekimi ivmesinin %74'üne denk gelir. Buna ek olarak "kaçış hızı" dediğimiz İngilizcede escape velocity olarak geçen değer, ekvatordan Satürn'ün yerçekiminden kaçmak için 36 km/sn hıza denk gelir. Bu oran Dünya'daki kaçış hızı olan 11 km/sn hızdan çok daha yüksektir.
Güneş Sistemi'ndeki en yüksek kaçış hızına sahip olan cisim 617 km/sn hız ile Güneş'tir. Güneş'in ardından Jüpiter 60 km/sn hız ile ikinciliği devralmakta. Güneş Sistemi'nin galaktik yarıçapındaki kütleçekim etkisinden çıkabilmek ise 550 km/sn hız gibi yüksek bir değere denk geliyor.
Satürn'ün ayırt edici bir özelliği ise yoğunluğudur. Satürn, Güneş Sistemi'ndeki sudan daha az yoğun olan tek gezegendir. Bu yoğunluk yaklaşık 0.7 g/cm3'tür. Yani saf suyun %70'i kadar. Daha iyi anlamak adına bir örnek vermek gerekirse bu durum, Satürn gezegenini içi su dolu galaktik bir küvete attığımızda batmayacağı anlamına geliyor. Tabii ki bahsettiğimiz yoğunluk lokal yani bölgesel yoğunluk değil, ortalama özgül yoğunluktur. Aksi takdirde tahmin edebileceğiniz üzere katı ve kayalık bir çekirdek sudan çok daha yoğun olacaktır.
Satürn'ün kütlesi Dünya kütlesinin yaklaşık 95 katına denktir. Satürn çoğunlukla gaz içerse de kütlenin büyük kısmı çekirdekten kaynaklanır.
Satürn daha önce de ifade edildiği üzere gaz devi bir gezegen. Ancak bu durum Satürn'ün kütlesinin büyük bir çoğunluğunun gazlardan oluştuğu anlamına gelmiyor. Çünkü Satürn, merkezinde demir-nikel ve nispeten silikon ve oksijen gibi diğer elementlerin karışımından meydana gelen kayalık bir çekirdeğe sahip. Ve bu kütle merkezde, çekirdekte yaklaşık %50 civarındadır. Kıyas olması bakımından Jüpiter'de bu oran %67'dir. Bunun yanı sıra çekirdek, Satürn'ün kendi çapının yaklaşık %60'ına denk gelmekte.
Gaz devi gezegenlerin çekirdeklerinin kayalık olmasının sebebi artan sıcaklıkla orantılı bir şekilde artan basınçtır. Basınç, elementleri birbirine sıkıştırarak irtifa ile değişen fazlar ortaya çıkarır. Örneğin Satürn'de merkezden yüzeye yükseldikçe önce yoğun metalik sıvı hidrojen tabakası, ardından helyum ile doymuş moleküler hidrojen tabakası, ardından artan irtifayla kademeli olarak gaz fazında katmanlara rastlanılır. En dıştaki katman gazdır, 1000 km'lik bir yüksekliğe sahiptir.
Satürn'ün İçinde Neler Var?
Standart modeller, Satürn'ün iç kısmında az miktarda uçucu maddeler ile hidrojen ve helyum ile çevrili kayalık bir çekirdek olduğunu ön görüyor. Tıpkı Jüpiter'deki gibi. Araştırmalar Satürn'ün merkezi konuma daha çok yoğunlaştığını gösteriyor. Öyle ki hidrojen oranı Jüpiter'in merkezi bölgelerinde %67 iken Satürn'de %50'dir. Bu, Satürn'ün merkezinde hidrojen harici malzemenin Jüpiter'e kıyasla daha fazla olduğunu gösteriyor.
Satürn'ün çekirdeği hakkında araştırmalar, çekirdeğin bileşim olarak Dünya gezegenine çok benzediğini ancak Dünya'dan daha yoğun olduğunu ifade etmektedir. 2004 yılında bir grup bilim insanı Satürn'ün çekirdeğinin Dünya'nın 9-22 katı olduğunu tahmin ettiler. Bu da 25.000 km'lik bir çapa denk geliyor. Çekirdeğin etrafı kalın sıvı metalik hidrojen ve ardından helyuma doymuş moleküler hidrojen ile çevrilidir. Çekirdekten yüzeye irtifa arttırdıkça kademeli olarak gaz fazına geçen katmanlı bir yapı bulunmaktadır.
Çekirdeğin sıcaklığı nerdeyse 12.000°C derecedir ve uzaya Güneş'ten aldığı enerjinin 2.5 katını yayar. Bu da bize bir soruyu yöneltiyor: Bu durumda Satürn nasıl sıcak kalabiliyor? Aslında bunun cevabı henüz net değil. Bazı teoriler Jüpiter'de olduğu gibi Kelvin-Helmholtz mekanizmasını ön görse de karşıt fikirler bunun doğru olmayabileceğini düşünüyor.
Çünkü Satürn, Jüpiter'den daha az kütleye sahip. Kelvin-Helmholtz mekanizması, bir yıldızın veya gezegenin yüzeyi soğudukça sıkışarak içeride ısı üretilmesi sistemine verilen bir isimdir. Öyle ki Jüpiter bu mekanizma ile Güneş'ten aldığından daha fazla ısı üretip dışarıya veriyor ve bu durum Jüpiter'in her yıl 1 mm küçülmesine sebep oluyor. Ancak Satürn için de önerilen bu mekanizma açıklama için yeterli olmayabilir.
Alternatif açıklamalardan biri ise Satürn'ün iç kısımlarındaki helyum damlacıklarının yağmur olup yağması. Bu damlacıklar düşük yoğunluklu hidrojen katmanlarından aşağı inerken sürtünme yolu ile açığa ısı çıkarır. Bu sayede yapbozun eksik parçası olan ısı, açıklanabilir. Yine de en iyi açıklama gelişen teknoloji ile ortaya çıkacaktır.
Satürn'ün Atmosferi
Satürn'de dış atmosfer yaklaşık %96 moleküler hidrojen ve %3 helyumdan oluşmaktadır. %1'lik oran da çeşitli diğer gazlardır: amonyak, etan, propan, fosfin ve metan. Yüksek irtifalı bulutları amonyak kristalleri içerirken alçak irtifa bulutları amonyum hidrosülfit ve sudan oluşuyor.
Satürn'de hava olayları bir gaz devi gezegenden beklendiği gibi fazlaca bulunmakta. Örneğin Güneş'ten gelen ultraviyole ışınlar dış atmosferde metan fotolizine sebep olup bazı reaksiyonlara yol açar. Bu kimyasal süreç sonunda ortaya çıkan ürünler girdaplar tarafından aşağı çekilir, yani difüzyona uğrar. Bu fotokimyasal döngü Satürn'ün ana hava akımlarından birisidir.
Atmosfer dışarıdan bakıldığında tıpkı Jüpiter'deki gibi bantlı bir yapı gösterir. Ancak bu bantlar Jüpiter'e kıyasla çok daha soluk renklidir. Ayrıca bantlar ekvator civarında daha da geniştir. Satürn yaklaşık her 30 Dünya yılında Jüpiter'deki Büyük Beyaz Nokta'nın benzerlerini oluşturur. Bu noktalar 1873, 1903, 1933 ve 1960 yıllarında gözlemlendi. Şu anda da muhtemelen bir nokta daha Satürn'e misafir oldu. Her ne kadar Jüpiter'in lekesi kadar ihtişamlı olmasa da…
Satürn'de Bulutlar
Satürn'de bulutlar derinlik ve basınca göre değişmektedir. Örneğin üst bulut katmanları 0.5-2 bar basınçlarında -173 °C derece ile -115 °C derece arasında değişen sıcaklığa sahiptir. Bu bulutlar amonyak kristallerinden oluşur.
Su buzu bulutları ise bir alt katmanda, basıncın 2.5 bar olduğu ve sıcaklığın daha yüksek olduğu katmanda bulunur. Bu katman 9.5 barlık basınca sahip irtifaya kadar düşer. Yine bu katmanda 3-6 bar basınç aralığında amonyum hidrosülfür kristallerinin de olduğu bir bölge vardır.
Daha aşağılarda, 10-20 bar basınç aralığında, -3 °C dereceden 56 °C derece sıcaklığa kadar çıkan katmanda amonyak çözeltili damlacıklar vardır.
Satürn'de Rüzgarlar
Satürn'de rüzgarlar Güneş Sistemi'ndeki en hırçın ikinci rüzgarlardır. Bu konuda birincilik Neptün'de. Voyager kayıtları bu rüzgarların hızını 1800 km/s olarak kaydetmiştir.
Satürn Manyetosferi
Satürn'ün manyetosferi Jüpiter'in manyetosferinin yaklaşık yirmide biri kadar alana sahiptir. Dünya manyetosferinden biraz daha zayıftır. Satürn'ün manyetik alanını oluşturan ana etmen muhtemelen Jüpiter'deki gibi sıvı metalik-hidrojen katmanındaki akımlardır. Manyetosfer, Güneş rüzgarları ile gelen parçacıkları saptırmakta etkilidir. Ayrıca Satürn'ün manyetosferi Dünya'daki gibi auroralar üretir.
Satürn Yörüngesi
Satürn eliptik bir yörüngeye sahiptir ve Dünya'nın yörünge düzlemine göre 2.48 derecelik bir eğime sahiptir. Bu yüzden Galileo, Satürn'ün uydu zannettiği halkalarının kaybolduğunu düşünüp hayret etmiştir.
Satürn, Güneş Sistemi yörüngesinde Güneş'ten yaklaşık 1.4 milyar kilometre üzerinde bir uzaklıktadır. Bu yörüngede bir turunu atmak için Satürn, 10.759 Dünya günü boyunca 9.68 km/sn hızla hareket etmektedir.
Satürn'ün Doğal Uyduları
Satürn'ün bilinen 83 adet uydusu vardır. Bununla birlikte bir uydu olarak kabul edilmeyen, çapları 500 metreye kadar çıkabilen irili ufaklı birçok cisim, halkalar içinde yörüngede bulunmaktadır. Uydulardan en büyüğü Titan'dır ve halkalar ile birlikte yörüngedeki kütlenin %90'dan fazlasını oluşturur.
Bu büyük uyduyu takip eden ikinci büyük uydu, Rhea'dır, Rhea ince bir atmosfere ve ince bir halka sistemine sahiptir. Diğer uydulardan 34'ünün çapı 10 km'den az, 14'ünün çapı 10 ila 50 km arasındadır.
Titan
Titan, Satürn'ün en büyük uydusudur. Ayrıca Güneş Sistemi'nin ikinci en büyük uydusudur. Merkür'den biraz daha büyüktür. Adını Yunan mitolojisindeki Titanlardan almıştır. Güneş Sistemi'nde organik kimyanın meydana geldiği tek uydudur. Bu bakımdan bilim için gözde bir araştırma konusu olmuştur.
6 Haziran 2013'te IAA-CSIC'deki araştırmacılar, Titan'ın atmosferinde polisiklik aromatik hidrokarbonları tespit etti. Bu bileşen yaşamın olası bir öncüsü olarak görülür. Ayrıca 2014'te NASA, Titan'ın atmosferindeki %98.4 oranındaki nitrojenin Satürn'den değil, Oort bulutundaki materyallerden geldiğine dair güçlü iddialar öne sürdü.
Titan Dünya dışında yüzeyinde kararlı bir sıvı bulunduran ikinci gök cismidir. Ancak bu sıvının su değil, metan gazının sıvı hali olduğu ortaya çıkmıştır. Bu sıvı içerisinde deniz canlılarının bulunduğu düşünülmektedir. Çünkü bu sıvı ortamı bakterilerin yaşayabileceği, üreyebileceği bir ortamdır.
Rhea
Satürn'ün en büyük ikinci uydusu olan Rhea, Güneş Sistemi'nin en büyük dokuzuncu uydusudur. 1672'de, G. Domenico Cassini tarafından keşfedilmiştir. Fiziksel olarak az bir yoğunluğa sahiptir.
Enceladus
Titan'ın onda biri büyüklüğündeki Enceladus, yüzeyinin neredeyse tamamının temiz bir buzla kaplı olmasından ötürü Güneş ışıklarını en fazla yansıtan gök cisimlerinden biridir. Sıcaklık bakımından Güneş Sistemi'nin en soğuk gök cismidir. Öyle ki yüzeyi, Güneş ışınlarını aldığı vakitlerde bile -198 °C derece sıcaklığındadır.
1789 yılında William Herschel tarafından keşfedilen bu uydu hakkında, 1980'lerin başında Voyager araçları yakınından geçene kadar çok az şey biliniyordu. 2005 yılında Cassini aracıyla detaylı yüzey çekimleri sağlandı. Bu çekimler ile birlikte Cassini aracı, Enceladus'un güney kutbundan uzaya fırlayan saniyede 200 kg'lık su buharı, moleküler hidrojen, sodyum klorid, buz parçacıkları ve birkaç uçucu maddeyi keşfetti. Bu fışkıran maddenin bir kısmı daha sonra kar olarak yüzeye inerken bir kısmı da Satürn'ün E halkasına katılıp, halkanın materyalinin büyük çoğunluğunu oluşturuyor.
Dione
Satürn'ün çapı 1000 km'yi aşan uydularından biri olan Dione, 1847 yılında Cassini sondası tarafından keşfedildi. Güneş Sistemi'nin 15. büyük uydusu olan Dione, Yunan mitolojisinde Tanrıların kız ve erkek kardeşlerine verilen isimdir.
Iapetus
Iapetus veya Japetus Satürn'ün en büyük üçüncü uydusu, Güneş Sistemi'nin en büyük 11. uydusudur. G. D. Cassini tarafından 1671 yılında keşfedilmiştir. İsmini Yunan mitolojisinden alan Iapetus, Yunan tanrıları Uranus ve Gaia'nın oğlu ve Kronos'un (Satürn'ün) kardeşidir.
Japetus; düşük bir yoğunluğa sahiptir, çoğunlukla buzdan meydana gelmektedir ve yaklaşık %20 kayalıktır. Eşsiz bir ekvator çıkıntısına sahip olduğu için şekli cevize benzer ve çok uzaktan dahi rahatlıkla ayırt edilebilir. Ayrıca şekli kutuplardan basıktır. Bu da onu diğer uydulardan farklı kılmaktadır.
Iapetus'un yüzeyinde çok fazla krater vardır. Öyle ki en büyük krater olan Turgis adlı kraterin çapı 500 km'den fazladır. Kraterin kenarları oldukça diktir ve oluşturduğu uçurum 15.8 km yüksekliğindedir. Bununla birlikte Cassini Bölgesi adlı bir bölgede ekvatoryel bir çıkıntı vardır. 1300 km uzunluğunda, 20 km genişliğinde, 13 km yüksekliğindeki bu oluşumun yeni olmadığı bilinse de neden oluştuğu hakkında herhangi bir açıklama yoktur.
Hyperion
Keşfedilen ilk yuvarlak olmayan uydudur. Şekli düzensizdir. Uydunun ismi, Yunan mitolojisinde bir Titan olan Hyperion isimli uyanıklık ve gözlem tanrısından gelmektedir. William Cranch Bond, George Phillips Bond ve William Lassell tarafından 1848 yılında keşfedilmiştir. Kaotik dönüşü ve açıklanamayan sünger benzeri görünümü ile dikkat çekicidir.
Mimas
Güneş Sistemi'ndeki en büyük 20. uydudur. W. Herschell tarafından 1789 yılında keşfedilmiştir.
Tethys
Buz ve kayadan oluşan, Enceladus uydusundan sonraki en parlak uydudur. G. D. Cassini tarafından 1684 yılında keşfedilmiştir. Adını Yunan mitolojisinden almıştır.
Satürn'ü Nasıl Gözlemleyebiliriz?
Geceleri gökyüzüne baktığınızda Satürn'ü görmek, daha doğrusu onu diğer parlak gezegenlerden ayırt etmek biraz zor. Çünkü Çoban Yıldızı olarak da bilinen Venüs gezegeni ve Jüpiter gezegeni bazen Satürn ile birlikte gökyüzünde görülmektedirler. Bu nedenle her ne kadar parlaklıklarından ayırt edilebilse de hava kirliliği veya diğer etmenler amatör bir gözlemde neyin ne olduğunu anlamak için yeterli olmayabilir.
Bu yüzden eğer varsa yeterli çapta bir teleskobunuz, onunla hava kirliliğinin az olduğu dönemlerde (bunu meteoroloji sitelerinden takip edebilirsiniz) gökyüzünü gözlemleyebilirsiniz. Teleskobunuz yoksa uygulama marketlerindeki gökyüzü gözlem uygulamalarını indirebilir, kameranız ile Satürn'ü veya diğer gezegenleri rahatlıkla gözlemleyebilirsiniz.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 15
- 6
- 6
- 5
- 3
- 3
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- O. Kabadayı. (2007). Eski Türkçe Gök Bilimi (Astronomi) Terimleri. Yayınevi: Kirikkale Üni̇versi̇tesi̇. sf: 239.
- Philosophical Transactions of the Royal Society of London. Series A, Mathematical and Physical Sciences. (1974). Babylonian Observational Astronomy. Philosophical Transactions of the Royal Society of London. Series A, Mathematical and Physical Sciences, sf: 43-50. doi: 10.1098/rsta.1974.0008. | Arşiv Bağlantısı
- F. Cain. History Of Saturn. (3 Temmuz 2008). Alındığı Tarih: 5 Aralık 2022. Alındığı Yer: Universe Today | Arşiv Bağlantısı
- NASA gscf. Saturn: History Of Discoveries. (5 Aralık 2022). Alındığı Tarih: 5 Aralık 2022. Alındığı Yer: gsfc nasa | Arşiv Bağlantısı
- S. G. Barton, et al. The Names Of The Satellites. (5 Nisan 1946). Alındığı Tarih: 5 Aralık 2022. Alındığı Yer: Adsabs | Arşiv Bağlantısı
- G. Faure, et al. (2007). Introduction To Planetary Science: The Geological Perspective. ISBN: 9781402055447. Yayınevi: Springer. sf: 526.
- Windows to Universe. The Structure Of Saturn's Interior. (5 Aralık 2022). Alındığı Tarih: 5 Aralık 2022. Alındığı Yer: Windows to Universe | Arşiv Bağlantısı
- NASA. How Do Planets Form?. (5 Aralık 2022). Alındığı Tarih: 5 Aralık 2022. Alındığı Yer: Exoplanets Nasa | Arşiv Bağlantısı
- NASA. In Depth Saturn. (5 Aralık 2022). Alındığı Tarih: 5 Aralık 2022. Alındığı Yer: Solar System Nasa | Arşiv Bağlantısı
- B. M. Deiss, et al. (2015). On A Pretended Observation Of Saturn By Galileo. Sage Publications, sf: 215-220. doi: 10.1177/002182869802900301. | Arşiv Bağlantısı
- gsfc nasa. Saturn Fact Sheet. (5 Aralık 2022). Alındığı Tarih: 5 Aralık 2022. Alındığı Yer: gsfc nasa | Arşiv Bağlantısı
- J. J. Fortney, et al. (2010). The Interior Structure, Composition, And Evolution Of Giant Planets. Space Science Reviews, sf: 423-447. doi: 10.1007/s11214-009-9582-x. | Arşiv Bağlantısı
- Universe Guide. Saturn Facts. (5 Aralık 2022). Alındığı Tarih: 5 Aralık 2022. Alındığı Yer: Universe Guide | Arşiv Bağlantısı
- F. Cain. What Is The Atmosphere Like On Saturn?. (22 Ocak 2009). Alındığı Tarih: 5 Aralık 2022. Alındığı Yer: Universe Today | Arşiv Bağlantısı
- NASA. Cassini Discovers Saturn's Dynamic Clouds Run Deep. (9 Nisan 2005). Alındığı Tarih: 5 Aralık 2022. Alındığı Yer: NASA | Arşiv Bağlantısı
- M. K. Dougherty, et al. (2009). Saturn From Cassini-Huygens. ISBN: 9781282510494. Yayınevi: Springer. sf: 813.
- M. Williams. Universe Today. (17 Nisan 2017). Alındığı Tarih: 5 Aralık 2022. Alındığı Yer: Universe Today | Arşiv Bağlantısı
- Wikipedia. Moons Of Saturn. (18 Kasım 2022). Alındığı Tarih: 5 Aralık 2022. Alındığı Yer: Wikipedia | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/11/2024 11:45:47 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/13515
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.