Davranışsal Genetik ve İkiz Araştırmaları: Aynı Genler, Aynı Kişilikleri Yaratır mı?
İkizler Üzerinde Yapılan Araştırmalar, Bir İnsanın Kişiliğinin Kalıtım ve Çevreden Ne Oranlarda Etkilendiğini Gösteriyor!
İkiz doğumlar gündelik hayatta olduğu kadar bilimsel açıdan da ilgi çekici olaylardır. Özellikle genetik ve psikoloji alanlarında ikiz kardeşler üzerinde yapılan araştırmalar bilim insanlarının birçok sorusuna tatmin edici yanıtlar getirmiştir.
20. yüzyıla kadar filozofların ve bilim insanlarının en hararetli tartışma konularından biri klasik "Kalıtım mı, çevre mi?" konusu olmuştur. Günümüzde ise ikiz ve evlat edinme araştırmalarından elde edilen bulgular sayesinde bilim insanları bu klasik tartışmayı bir kenara bırakmıştır; çünkü her ikisinin de bir kişiye etki ettiği ve bir kişinin bütün özelliklerinin bu ikisinden sadece biriyle açıklanamayacağı bilinmektedir. Artık sorulan sorular davranışsal ve fiziksel özelliklerin ne kadarının kalıtsal ve ne kadarının çevresel etkilerle belirlendiği hakkındadır. Fakat bu alanlarda ikiz araştırmalarının kullanımına ve sonuçlarında ortaya çıkan bulgulara değinmeden önce ikizlik kavramını açıklamakta fayda var.
İkizlik Kavramı
Temel olarak iki tür ikiz vardır: tek yumurta ikizleri ve çift yumurta ikizleri.
Tek bir spermin uterus içerisinde tek bir yumurtayı döllemesiyle oluşan zigot, döllenme sonrası 1. ve 14. günler arasında ikiye bölünerek tek yumurta ikizlerini oluşturur ve bu ikizler tamamen aynı genetik mirasa sahip olurlar. Bölünmenin ortaya çıktığı zamana göre tek yumurta ikizleri anne karnında ortak amniyon zarı, koryon zarı ve plasentaya sahip olabilir ya da bunların çeşitli kombinasyonlarını paylaşabilirler. Bölünme başarılı bir şekilde tamamlanmadığında yapışık ikizler ortaya çıkar.
Çift yumurta ikizleri ise uterustaki iki farklı yumurtanın iki farklı sperm tarafından bağımsız olarak döllenmesi sonucu oluşurlar ve sıradan iki kardeşin paylaştığından fazla bir genetik miras paylaşmazlar.
Bazı ailelerde yüksek tek yumurta ikizliği oranları bulunduğu tespit edilmiş olsa da tek yumurta ikizliğinin genetik veya çevresel kaynakları olduğuna dair kanıtlar yetersizdir. Tek yumurta ikizleri doğumlarının, çoğu toplumda benzer bir şekilde, ortalama 250 doğumda 1 ortaya çıkması, bu olayın rastgele gerçekleştiğini desteklemektedir.
Neredeyse her toplumda farklı sıklıkta ortaya çıkan çift yumurta ikizleri doğumlarının (örnek olarak Nijerya'nın Yoruba kabilesinde 22 doğumda 1 iken Asya genelinde 330 doğumda 1) ise genetik ve çevresel birçok faktöre bağlı olduğu kanıtlanmıştır. Daha önceden çocuk doğurmuş, 35-39 yaşları arasında ya da ortalamaya göre daha uzun ve ağır kadınların çift yumurta ikizleri doğurması popülasyonun geneline göre daha olasıdır. Nijerya'nın Yoruba kabilesindeki yüksek çift yumurta ikizi oranı ise östrojen benzeri maddeler içeren tatlı patatesi çok tüketmelerine bağlanmıştır.
Sıra dışı bir ikizlik durumunu öğrenmek isterseniz, yarı ikizlerle ilgili buradaki yazımızı okuyabilirsiniz.
Geçmişten Günümüze İkiz Araştırmaları
İkiz araştırmalarının kullanım alanlarına gelecek olursak... Klasik ikiz metodu diye adlandırılan, herhangi bir özelliğin tek yumurta ikizleri ve çift yumurta ikizleri arasındaki benzerlik oranlarını karşılaştırarak çevre ve genlerin etkisini ayrıştırıp bu özelliğin kalıtsallık oranını bulmayı hedefleyen yöntem ilk defa 1850'lerde Charles Darwin'in kuzeni Sir Francis Galton tarafından ortaya atılmıştır. Bu metodun temel varsayımı çift yumurta ikizlerinin de tek yumurta ikizlerinin de aynı aile ve çevre etkilerine maruz kalacağı ve incelenmek istenen özellikte ortaya çıkacak farklılıkların tamamen genetik faktörlere bağlı olacağıdır.
Galton ve Öjeni
Galton'un araştırmaları özellikle zekanın kalıtsallığı üzerine yoğunlaşmıştır ve elde ettiği tartışmalı bulgularla soy ıslahını (ya da soy arıtımı) savunan öjeni akımının doğmasına ön ayak olmuştur. Galton, genetik olarak üstün olan İngilizlerin daha çok çocuk yapmaları ve diğer bireylerin çocuk yapmalarının kısıtlanması gerektiğini, böylece toplumun refahının artacağını savunmuştur.
Öjeni akımı Naziler döneminde Almanya'da da benimsenmiş ve Frankfurt Kalıtımsal Biyoloji ve Irksal Hijyen Enstitüsünde görev yapan Kont Otmar von Versucher'in yürüttüğü ikiz araştırmalarına öncü olmuştur. Versucher'in öğrencisi olan Josef Mengele ise Auschwitz toplama kampında 3.000 civarında Yahudi ikiz üzerinde korkunç ve zalimce deneyler yapmıştır. Üzücü bir şekilde, bu ikizlerden yalnızca 157'si kamptan sağ çıkabilmiştir.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Galton'un araştırmaları, özellikle temel varsayımındaki hata (çift yumurta ve tek yumurta ikizleri aslında tam olarak aynı çevresel etkilere maruz kalmazlar) ve doğurduğu politik fikirler yüzünden çokça eleştirilmiştir. Daha sonra Amerika'da John B. Watson ve B. F. Skinner'ın öncülüğünde ortaya çıkan "davranışçılık" akımının (davranışların tamamen çevresel etkiler tarafından belirlendiği düşüncesi) yükselişiyle, öjeni akımı gözden düşmüştür.
Modern İkiz Araştırmaları
Bu iki zıt akımın şiddetli tartışmaları büyürken J. L. Lush 1940'ta kalıtsallık kavramını ve kalıtsallık endeksini tanımlamıştır. Lush ve onun çalışmalarını takip edip geliştiren diğer bilim insanları davranışsal ve fiziksel özelliklerin hem kalıtsal hem de çevresel faktörler tarafından belirlendiğini ve bu iki faktörün etkilerinin sayısal olarak hesaplanabileceğini öne sürmüşlerdir. Bu görüş, bilim camiasında yaygın olarak kabul görmüş ve yapılan araştırmalar artık davranışsal ve fiziksel özelliklerin hangi miktarlarda çevreden, hangi miktarlarda genlerden etkilendiğini bulmaya yoğunlaşmıştır.
Şu ana kadar yürütülmüş en ünlü ikiz araştırmalarından biri Thomas J. Bouchard'ın 1979'ta başlattığı Minnesota Üniversitesi Ayrı Yetiştirilmiş İkizler çalışmasıdır. O tarihe kadar klasik ikiz metoduyla yapılmış ikiz araştırmaları olsa da ayrı yetiştirilmiş ikizler üzerinde bir araştırma yapılmamıştı.
Not: 1960-1980 yılları arasında Peter B. Neubauer tarafından gizlice yürütülen bir deneyde, az sayıda ikiz ve üçüz bebek doğumlarından sonra farklı ailelerin yanlarına yerleştirilip gelişimleri boyunca gözlemlenmiştir; fakat bu çalışma üzerine etik açıdan uygunsuzluğu dolayısıyla herhangi bir makale yayımlanmamıştır. Daha sonra çalışma çokça eleştiriye maruz kalmıştır.
Ayrı Yetiştirilen Jim Kardeşler
Kişilik psikolojisi çalıştığı için halihazırda ikiz araştırmalarına aşina olan Dr. Bouchard 1979'ta haberlere çıkan Jim Springer ve Jim Lewis'in meşhur hikayesini okumuştur: 1939'da doğan Jim kardeşler birkaç haftalıklarken farklı ailelere evlatlık olarak gitmiş ve daha sonra ikisine de ikiz kardeşinin öldüğü söylenmiştir. 40 yaşına geldiğinde Jim Springer yaptığı araştırmalar sonucunda kardeşinin izini bulmuş ve ikizler bir araya gelmiştir.
Herkesin ilgisini çeken konu ikizlerin paylaştıkları benzerlikler olmuştur. İkisi de iki kere evlenmiştir. İkisinin de ilk eşlerinin adı Linda, ikinci eşlerinin adı Betty'dir. İkisi de oğullarına aynı ismi koymuştur (yalnızca 1 harf farkıyla): James Alan ve James Allan. Çocukken ikisinin de Toy adında bir köpeği olmuştur. İkisi de bulundukları yerlerde yarı zamanlı olarak şeriflik yapmıştır. İkisi de birbirinden bağımsız olarak Florida'daki Pas-Grille plajına birkaç kez tatille gitmiş ve oraya açık mavi renkli Chevrolet'ler sürmüşlerdir. İkisi de Salem marka sigara ve Miller Lite marka bira içmeyi sevmiştir. İkisi de tırnaklarını kemirmiş ve 18 yaşından beri migren-gerginlik karması baş ağrıları çekmiştir. İkisi de eşlerine aşk notları yazıp evin etrafına dağıtmıştır. İkisi de marangozluk ve mekanik çizimlerden zevk almıştır.
Bu benzerlikleri okuduktan sonra ayrı yetiştirilmiş ikizlerin bilimsel açıdan önemini kavrayan Dr. Bouchard, Jim kardeşleri Minnesota'ya davet etmiş ve sonraki yıllarda 137 ayrı yetiştirilmiş ikiz çiftini içerecek çalışmasını başlatmıştır.
Sadece 2000 yılına kadar yapılan çalışmalara baktığımızda bile Minnesota Üniversitesi yaklaşık 8.000 ikiz çifti (137 ayrı yetiştirilmiş tek yumurta ikizleri de dahil) ve Virginia Commonwealth Üniversitesi 15.000 ikiz çiftiyle araştırmalar yapmıştır. Amerika Gaziler İdaresi İkinci Dünya Savaşı'nda ve Vietnam'da savaşmış tüm ikizleri; Hollanda, Danimarka, İsveç, Norveç, Finlandiya ve Avustralya gibi ülkeler ise neredeyse ülkelerinde doğan bütün ikizleri takip altına almıştır.
Modern Teoriler
Kalıtsal ve çevresel faktörlerin etkileri hakkındaki günümüzde neredeyse tüm bilim insanları tarafından kabul edilen görüşe göre psikolojik bir özelliğin popülasyondaki varlığı 3 faktöre bağlı olarak çeşitlilik gösterir:
- paylaşılan çevre,
- paylaşılmayan çevre, ve
- genler.
Paylaşılan çevre bireylerin popülasyondaki diğer bireylerle ortak olarak yer aldığı okul, mahalle, aile, yaşıt grupları vb. gibi çevrelerdir.
Paylaşılmayan çevre ise bireylerin aynı paylaşılan çevreye ve aynı genlere sahip olsalar bile (aynı evde bulunan, aynı okula giden, aynı imkanlara sahip tek yumurta ikizleri gibi) şans faktörleri ve bireysel seçimler yüzünden elde ettikleri ufak farklılıklardır. Tanıştığımız insanlar ve okuduğumuz kitapların üzerimizdeki etkileri paylaşılmayan çevre örnekleridir. Uç noktada bir örnek olarak aynı evde yaşayan tek yumurta ikizlerinden birinin odası bahçeye baktığı için botaniğe ilgi duyması ve diğerinin odası sokağa baktığı için arabalara ilgi duyması verilebilir. Bu üç faktörün etkileri ikiz araştırmaları ve evlat edinme araştırmalarıyla belirlenebilir.
Modern ikiz araştırmalarının arkasındaki fikirler şunlardır:
- Doğumdan kısa süre sonra ayrılmış ve farklı çevrelerde yetiştirilmiş tek yumurta ikizlerinin sadece genetik mirasları ortaktır, paylaşılan ve paylaşılmayan çevreleri birbirinden farklıdır. Bu yüzden fiziksel ya da davranışsal bir özellikteki benzerlik oranları genetik faktörlere atfedilir. Farklı çevrelerde yetiştirilmiş ve birlikte yetiştirilmiş tek yumurta ikizlerinin aralarındaki tek fark ise paylaşılan çevredir (paylaşılmayan çevre zaten herkes için farklı olduğundan); dolayısıyla bu iki ikiz tipi arasında belirli bir özellikteki benzerlik oranı farkı paylaşılan çevreye atfedilir. Paylaşılan çevre ve genetik faktörler denklemden çıkarılınca da paylaşılmayan çevrenin etkisini ölçmüş oluruz.
- Birlikte yetiştirilen tek yumurta ve çift yumurta ikizlerinin maruz kaldıkları çevre etkileri tam olarak aynı olmayacağından klasik ikiz teorisine körü körüne güvenilmez fakat yine de bu iki ikiz türü arasında belirli bir özellikteki benzerlik oranı farklılıkları bize genetik faktörlerin etkisi hakkında epey bilgi verir. Ayrıca Dr. Bouchard'ın araştırmaları ikizlerin daha benzer ya da daha farklı şekilde yetiştirilmelerinin karakter özelliklerindeki benzerliklerini etkilemediğini göstermiştir.
Ek olarak evlat edinme araştırmalarında da araştırmacılar evlat edinilen bir çocuğun fiziksel ve davranışsal özelliklerini çocuğun biyolojik aile bireyleri ve yetiştiği evdeki aile bireyleriyle karşılaştırarak incelenen özellik üzerindeki genetik ve çevresel unsurların payı hakkında bilgi edinirler.
Kalıtsallık Oranı
Araştırmacılar bu teorileri istatistiksel metotlarla harmanlayarak fiziksel ve davranışsal özelliklerin kalıtsallık oranlarını bulurlar. Örnek olarak, toplumdaki boy farklılıklarının %90'ının genetik faktörlerden kaynaklandığı tespit edilmiştir. Vücut ağırlığında ise bu oran %50 ile %80 arasıdır. Boy ve kilo karşılıklı etkileşim halinde olduğu için araştırmacılar vücut kitle indeksinin de kalıtsallık oranını araştırmış ve %50 ile %90 arasında değerler bulmuştur. Vücut kitle indeksinde birlikte yetiştirilmiş ve ayrı yetiştirilmiş ikizler arasında da herhangi bir fark bulunamamıştır, yani yetersiz beslenme gibi uç noktadaki durumlar hariç paylaşılan çevrenin bu özelliğe bir etkisi yoktur.
Gen-Çevre Etkileşimleri
Değinilmesi gereken bir diğer nokta da yukarıdaki genetik ve çevresel faktörlerin birbiriyle etkileşim halinde olabileceğidir.
Pasif gen-çevre korelasyonu teorisine göre belirli bir özelliğe sahip ebeveynler çocuklarına yalnızca bu özelliğin genlerini vermezler, aynı zamanda çocuklara bu özelliğe yatkın bir çevre de sağlarlar. Örnek olarak daha sosyal ve aktif bir baba çocuğuna yalnızca bu özellikteki genini vermez, bunun yanında çocuğunu sürekli dışarı çıkarıp etkinliklere götürerek de onu bu yönde yetiştirir.
Aktif gen-çevre korelasyonu teorisine göre de birey kendi yaptığı seçimlerle genlerine uyumlu etkinlik ve çevrelerde bulunmayı seçebilir. Örnek olarak dışadönük genlere sahip bir çocuk sosyal ortamlarda kendini rahat hissettiği için devamlı olarak bu ortamlara girerek genlerinin etkisini çevreyle pekiştirmiş olur.
Reaktif gen-çevre korelasyonu teorisine göre ise sahip olduğumuz genler çevredeki insanlardan genlerimize uygun tepkiler çekerek bir geri besleme mekanizması yaratır. Örnek olarak doğuştan itibaren çabuk huysuzlanan ve zor yatıştırılan bir bebek bu davranışları yüzünden ebeveynlerinden negatif tepkiler çekerek ileride daha aksi bir karakter geliştirebilir. Son olarak gen-çevre etkileşimi teorisi de aynı çevresel faktörlerin farklı genlere sahip bireylere farklı şekillerde etki edeceğini öne sürer.
Bazı Özelliklerin Kalıtsallık Oranları
Zeka
Minnesota Üniversitesinde Dr. Bouchard'ın öğrencisi olan ve daha sonra kendisi de davranışsal genetik araştırmaları yürüten Dr. Nancy Segal'in aktardığına göre doğumdan sonraki ilk 6 ayda tek yumurta ve çift yumurta ikizi bebeklerin zekalarının eşit derecede benzer olduğu gözlemlenmiştir. Fakat bu süreçten sonra farklılıklar ortaya çıkmaya başlar.
Yapılan meta-analizler IQ testi sonuçlarının kalıtsallık endeksinin bebeklikte %20, çocuklukta %40, ergenlikte %50 ve yetişkinlikte %60 olduğunu göstermiştir. Bu demektir ki IQ testlerinde ortaya çıkan farklılıklar bebeklikte %20, çocuklukta %40, ergenlikte %50 ve yetişkinlikte %60 oranında genetik faktörler tarafından belirlenirler. Genlerin yaşlandıkça daha etkili olması şaşırtıcı bir bulgudur çünkü yaşla birlikte artan bütün deneyimlerimize ve seçimlerimize rağmen çevrenin etkisinin azaldığını gösterir. Dr. Segal'e göre çevresel faktörlerden yaşla birlikte etkisini en çok kaybeden paylaşılan çevredir. Paylaşılmayan çevre yetişkinlerdeki IQ farklılıklarının %30'undan sorumlu olmaya devam eder.
Kalıtsallık endeksine ek olarak bazı davranışsal ölçek skorlarının korelasyon değerleri de farklı gruplar arasındaki benzerlikler hakkında bize bilgi verir. Dr. Segal'in belirttiği üzere, IQ skorlarının korelasyon değerleri de (bu aralık, 0'dan 1'e kadardır; 0 skorların hiç örtüşmediğini, 1 ise skorların tamamen aynı olduğunu gösterir ve sosyal bilimlerde genel olarak 0.30 üstü değerler kuvvetli korelasyon olarak kabul edilir) birlikte yetiştirilen tek yumurta ikizleri arasında 0.86, ayrı yetiştirilen tek yumurta ikizleri arasında 0.75, çift yumurta ikizleri arasında 0.60, ikiz olmayan kardeşler arasında 0.50, ebeveynler ve çocukları arasında 0.42 ve kuzenler arasında 0.15'tir. Genetik bağı olmayan ve yaşları yakın olan üvey kardeşler arasında da bu oran 0.17 çıkmıştır. Bu oranları kıyaslarken aynı insanlar iki kez test edildiğinde ortaya çıkan IQ skoru korelasyonunun da 0.87 olduğunu bilmek bize bir fikir verir. Aralarındaki ortalama IQ skoru farkı ise tek yumurta ikizlerinde 6, çift yumurta ikizlerinde 10 ve kardeşlerde 14 çıkmıştır. Alakasız iki insan arasındaki ortalama fark ise 17'dir.
IQ skorlarının yanında, Dr. Segal'in belirttiğine göre sözel, uzamsal ve algısal becerilerdeki bireysel farklılıklar da %50 ile %55 oranında genetik olarak belirlenmektedir. Ayrıca, Minnesota ikiz araştırmaları çocukluktaki maddi olanakların (evde sözlükler, teleskop, sanat eserleri vb. gibi şeylerin olması), sosyal statü göstergelerinin (ebeveynlerin eğitim ve ekonomik durumları gibi şeyler) ve ebeveynlik yöntemlerinin (ikizlerin geçmişe yönelik rapor ettiği şekliyle) IQ benzerlikleri üstünde bir etkisinin olmadığını göstermiştir.
Bu bulgular paylaşılan çevrenin etkisizliğini doğrulasa da bulguların geldiği çalışmaların uç noktadaki fiziksel koşulları incelemediğini belirtmekte fayda var. Çocuk istismarı, ihmali ve diğer travmatik olaylar da birer çevresel faktördür ve çocukların zihinsel ve fiziksel gelişimlerinde çeşitli problemlere yol açtıkları ne yazık ki birçok çalışma tarafından kanıtlanmıştır.
Kişilik Özellikleri
Psikoloji camiasında kişilik özelliklerini ölçmek için en çok güvenilen ölçek Beş Faktör Kişilik Envanteri'dir; adından da anlaşılacağı gibi bütün kişilik özelliklerini beş temel özelliğin (nevrotiklik, dışadönüklük, sorumluluk, yumuşak başlılık ve deneyime açıklık) altında gruplayarak çeşitli sorularla bireylerin bu gruplardaki skorlarını inceler.
Dr. Segal'e göre beş temel özelliğin geneline bakıldığında bu özellikler arasındaki bireysel farklılıkların %20 ile %50 arası genetik faktörlerden kaynaklanmaktadır. Dr. Bouchard da kişilik özelliklerinin kalıtsallık endeksinin ortalamada %41 olduğunu belirtmiştir. Dışadönüklük özelliğindeki farklılıkların %49'unun genetik kaynaklı olduğu bulunmuşken yumuşak başlılık için bu oran %39'dur. Aynı zamanda ayrı yetiştirilen tek yumurta ikizleri kişilik özellikleri konusunda neredeyse birlikte yetiştirilen tek yumurta ikizleri kadar benzerlik göstermiştir. Bu bulgu da asıl belirleyici faktörlerin paylaşılmayan çevre ve genler olduğuna işaret eder.
Zekada olduğu gibi kişilik özelliklerinde de genetik faktörler bebeklikte etkisini daha az gösterirken yetişkinliğe doğru daha belirleyici bir rol oynarlar. Dr. Segal'e göre kişilik özelliklerindeki değişimler çevresel faktörler tarafından belirlenirken bu özelliklerdeki durağanlıklar genetik faktörler tarafından belirlenir.
Kişilikle İlişkili Diğer Özellikler
Kişilik özelliklerinin yanında mutluluk seviyeleri, dindarlık, sosyal tutum, gelenekçilik, boşanmaya yatkınlık, strese verilen tepki ve saldırganlık gibi bazı psikososyal özelliklerin toplumdaki çeşitliliğinde de çevresel faktörlere ek olarak genetik mirasın da etkili olduğu bulunmuştur. Tek yumurta ikizleri arasındaki mutluluk ve utangaçlık seviyelerindeki benzerlik oranı çift yumurta ikizlerinden daha yüksektir. Kalıtsallık oranları henüz hesaplanmamışsa da bu bulgu bize mutluluk ve utangaçlığın genetik faktörler tarafından etkilendiğini gösterir. Yeni doğan bebeklerin stres yaratan uyarıcılara verdikleri fiziksel tepkiler de kalıtımsal olarak çeşitlilik göstermektedir.
Yine Minnesota Üniversitesinde yapılan bir çalışmada ayrı yetiştirilen tek yumurta ikizlerinin öznel mutluluk, strese verilen tepki ve saldırganlık ölçeklerinde birlikte yetiştirilen tek yumurta ikizleriyle aynı derecede benzerlik gösterdiği bulunmuştur. Dr. Segal'e göre mutluluk ve boşanma gibi karmaşık insan davranışları poligenik yani birçok gen tarafından etkiye maruz kalan olgulardır ve bu genlerin çeşitli çevresel faktörlerle etkileşime girmesi yoluyla belirlenirler. Bireylerin boşanma olasılığı birçok faktör tarafından belirlenir; örnek olarak gelenekçilik ölçeklerinde (kurallara ve otoriteye uyma) düşük, yabancılaşma ölçeklerinde (kötü davranılmış ve kullanılmış hissetmek) yüksek ya da baskınlık ölçeklerinde (amirane ve etkin biri olmak) yüksek skor alan insanların boşanma olasılıklarının daha yüksek olduğu bulunmuştur. Bu özellikler de genetik ve çevresel faktörlerin etkileşimiyle belirlenir.
Dindarlık ve gelenekçilik gibi sosyal tutumlarda bile ayrı yetiştirilmiş tek yumurta ikizleri arasındaki benzerlik oranı birlikte yetiştirilmiş tek yumurta ikizleri arasındaki oranla neredeyse eşittir. Minnesota Üniversitesinden bir başka çalışma da birlikte ve ayrı yetiştirilmiş tek yumurta ikizleri arasındaki dinle alakalı ilgi alanları ve meslek seçimleri benzerliklerinin birlikte ve ayrı yetiştirilmiş çift yumurta ikizlerinden daha yüksek olduğunu göstermiştir. Ayrıca Dr. Segal'in belirttiğine göre dindarlık özelliği genetik kökenleri olan gelenekçilik ve otoriteye uyma özelliklerinden etkilenmektedir. Burada sözü geçen dindarlık, kişinin mensup olduğu dini grup ya da seçtiği dini inançla aynı anlamda kullanılmamaktadır. Lawrence Wright'ın belirttiği gibi Minnesota çalışmalarında dindarlık, dini ilgi alanları ve dini tutum gibi özelliklerde %50'ye yakın genetik etki tespit edilse de kişilerin mensup oldukları dinin büyük oranda çevresel olduğu görülmüştür. Dini ve sosyal tutumlarla yakından ilişkili olan bazı özellikler için tespit edilmiş kalıtsallık oranları şöyledir: otoriterizm için %62, radikalizm için %65, sabit fikirlilik için %54 ve boş zamanlarda yapılan dinsel faaliyetler (ibadethanelerde ya da dini kitaplar okuyarak geçirilen zaman miktarı) için %59.
Lawrence Wright'ın aktardığına göre Gerald E. McClearn'ın İsveç'te ileri yaşlı ikizler üzerinde yürüttüğü bir çalışma emeklilik, bireyin bir çocuğun ölmesi, bireyin eşinin zihinsel bir hastalık geçirmesi, finansal dönüm noktaları gibi tamamen çevrenin etkisinde ve tesadüfen ortaya çıkması beklenen hayat hadiselerini incelemiştir. İlginç bir şekilde araştırma sonunda toplam hayat hadiseleri skorlarındaki çeşitliliğin %40'ının genetik faktörler tarafından belirlendiğini hesaplanmıştır.
Bazı Psikolojik Bozukluklar
Diğer davranışsal ve fiziksel özellikler gibi çoğu psikolojik bozukluğun ortaya çıkmasında da genler ve çevre etkileşim halindedir. Bireylerin psikolojik bozukluklara yatkınlık sahibi olmasına neden olan genetik faktörlerin de genelde poligenik olduğu düşünülmektedir.
1960'larda daha çok çevresel kaynaklı olduğu düşünülen, fakat sonradan genlerle en çok bağlantılı psikiyatrik bozukluk olarak görülmeye başlanan şizofreni toplumun genelinde %1'lik bir kesimi tehdit etmektedir. Eğer bir birey şizofrenik ise hastalığın ebeveynlerinde de görülme riski %6'dır. Bu risk bireyin kardeşleri için %9, çocukları için %13, çift yumurta ikizleri için %17 ve tek yumurta ikizleri için %48'dir. Bu oranlar hastalığın ortaya çıkmasında genetiğin önemli bir rolü olduğunu gösterir.
Fakat John Read ve meslektaşlarının (2001) şizofreni için geliştirdiği Travma Kaynaklı Sinirgelişimsel Model'e (İng: "Traumagenic Neurodevelopmental Model") göre fiziksel, cinsel ve duygusal çocuk istismarı ve fiziksel ve duygusal çocuk ihmali gibi çevresel faktörlerin şizofreninin ortaya çıkmasındaki payı da neredeyse genetik yatkınlık kadar büyüktür. Araştırmacıların gösterdiği çocuk istismarı ve ihmalinde ortaya çıkan sinirgelişimsel bozukluklar (HPA aksında aşırı duyarlılık ve bazı nörotransmitter anomalileri) şizofrenide görülen sinirsel bozukluklarla büyük bir örtüşme içindedir. Ayrıca çocuk istismarı ve ihmali ile şizofreni arasındaki birçok çalışmada bulunan yüksek korelasyonlar göz ardı edilemeyecek kadar yüksektir.
Genel toplumun %1'ini tehdit eden bipolar bozukluk sahibi bir bireyin çift yumurta ikizinin de aynı bozukluğa sahip olma olasılığı %5 ila %17 arasındayken bu oran tek yumurta ikizi için %50 ila %70 arasındadır. Araştırmacıların majör depresyon için tahmin ettiği kalıtsallık oranı ise 0.33 ila 0.45 arasındadır.
Etik kaygılardan dolayı suça meyillilik ve bunun genetik etkenleri epey bir tartışmaya yol açmıştır. Davranım bozukluğu ve antisosyal kişilik bozukluğu gibi bireyi suça meyilli kılan bozuklukların hem genetik hem de çocuk istismarı ve ihmali gibi travmatik çevresel sebepleri olduğuna dair bulgular vardır. Lawrence Wrigth'ın aktardığına göre, tüm evlat edinmelerin kaydedildiği İsveç'te 1982'de yapılan bir çalışma, eğer hem biyolojik hem de üvey ebeveynleri daha önceden suç işlemediyse evlat edinilen bir çocuğun suç işleme olasılığını %2.9 olarak bulmuştur. Bu olasılık eğer sadece üvey ebeveynler suç işlediyse %6.7, sadece biyolojik ebeveynler suç işlediyse %12.1 ve ne yazık ki hem üvey hem de biyolojik ebeveynler suç işlediyse %40 olarak tespit edilmiştir.
Dr. Segal'in aktardığına göre 1997 yılında yapılan bir meta-analiz, ikizlerden biri suç işlediği takdirde diğerinin de işleme olasılığını tek yumurta ikizleri için %52, çift yumurta ikizleri için %23 olarak bulmuştur. Bu olasılıklar bize bir nedensellik sağlamasa da en azından genetik ve çevresel faktörlerin hem bağımsız hem de etkileşim halinde suça yatkınlığın ortaya çıkmasında etkili olduğunu gösterir.
Yaşam Süresi
Yaşam süresi konusunda denge biraz daha çevrenin lehine kaymaktadır. Dr. Segal'in belirttiğine göre araştırmacılar yaşam süresindeki çeşitliliklerin %33'ünün genetik faktörler, %67'sinin ise beslenme ve kazalar gibi paylaşılmayan çevre faktörleri tarafından belirlendiğini hesaplamışlardır. Danimarkalı araştırmacıların yürüttüğü bu çalışmada ölüm yaşları arasındaki ortalama fark tek yumurta ikizleri için 14.7, çift yumurta ikizleri için 18.5 çıkmıştır.
Çevrenin yaşam süresi ve hastalıklar üzerindeki etkisi yine Dr. Segal'in aktardığı ikizler üzerinde yürütülen bir göğüs kanseri araştırmasında da net bir şekilde gözükmektedir. Bu araştırmanın gösterdiği üzere göğüs kanserinin her iki ikizde de ortaya çıkma olasılığı tek yumurta ikizleri için %8-15, çift yumurta ikizleri için %6-10'dur. Bu göreceli olarak düşük rakamlar paylaşılmayan çevrenin göğüs kanseri üzerindeki etkisinin yüksek olduğuna işaret etmektedir.
İkiz Araştırmaları Üzerine Tartışmalar
Klasik ikiz modelini kullanan çalışmaların tek yumurta ve tek yumurta ikizlerinin aynı yetiştirilme koşullarına maruz kalmayacağı öne sürülerek eleştirildiğinden bahsetmiştik. Ayrıca ikiz araştırmalarının güvenilirliğini eleştiren kesime göre ayrı yetiştirilen ikizlerin bile ayrılmadan önce belirli bir süre birlikte kaldığı ve araştırma için bir araya getirilen ikizlerin birbirlerini etkilemesi ya da benzer sonuçlar vermek isteyebilecekleri göz önüne alınmalıdır.
Fakat Dr. Bouchard yaptıkları çalışmalar sonucunda ayrılmadan önce birlikte geçirilen zamanın ve ikizlerin aileden gördüğü yetiştirilme stili benzerliğinin bireysel özelliklerdeki benzerlik oranları üstünde etkisi olmadığını bulduklarını belirtmiştir. Buna ek olarak Minnesota çalışmalarında ayrı yetiştirilen ikizler, birbirlerini etkilememeleri için her teste aynı anda ve farklı yerlerde alınmıştır yani ikizlerin testler bitene kadar onlar hakkında konuşma şansları olmamıştır.
Değinilmesi gereken bir diğer nokta da anne karnındaki çevrenin etkileridir. Dr. Segal'in belirttiğine göre anne karnında ortak koryona sahip (yani geç bölünen) tek yumurta ikizleri birbirlerine kişilik özellikleri ve zeka açısından, ayrı koryona sahip tek yumurta ikizlerinden daha çok benzemektedir. Bu bulgu anne karnındaki çevrenin de bireysel özellikler üzerindeki etkisini göstermektedir fakat ikiz araştırmalarında çevrenin etkisi doğumdan sonra incelenmektedir. Buna ek olarak besinlerin anne karnında dengesiz dağılması sonucu bazı ikizlerin kardeşlerinden daha çok geliştiği de bilinmektedir.
Ne var ki anne karnındaki çevrenin davranışsal bir faktörden çok biyolojik bir faktör olması da etkilerinin hangi kategoriye dahil edilmesi gerektiği konusunu zorlaştırır. Lawrence Wright'a göre ikizler anne karnını paylaşmasaydı ve tamamen aynı koşulların sağlandığı kontrollü iki ayrı rahimde büyümüş olsaydılar belki daha da benzer olurlardı çünkü besin dengesizliğinin getirdiği gelişimsel eşitsizlik ortadan kalkmış olurdu.
Birçok davranışsal ve fiziksel özellik için genetik ve çevresel faktörlerin birbirleriyle etkileşim halinde katkı yaptıklarını gördük. Kimi özelliklerde genlerin, kimilerinde ise çevrenin etkisi daha baskın gibi gözükmektedir. Fakat en çok desteklenen bulgu ev, mahalle, okul ve sosyal çevre gibi paylaşılan çevrenin bireysel özellikler üzerinde göreceli olarak az bir etkiye sahip olduğudur. Diğer taraftan kişinin kendi seçimleri, tercihleri ve karşısına çıkan fırsatlarla yarattığı paylaşılmayan çevrenin etkisinin yazgıcılık görüşünü defedecek kadar kuvvetli olduğu da aşikardır.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 25
- 11
- 9
- 4
- 3
- 2
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- N. L. Segal. (2000). Entwined Lives: Twins And What They Tell Us About Human Behaviour. ISBN: 0-452-28057-5. Yayınevi: Plume.
- L. Wright. (1997). Twins And What They Tell Us About Who We Are. ISBN: 0-471-25220-4. Yayınevi: John Wiley & Sons, Inc..
- N. L. Segal. (2017). Twins Reared Together And Apart: The Science Behind The Fascination. PROCEEDINGS OF THE AMERICAN PHILOSOPHICAL SOCIETY. | Arşiv Bağlantısı
- T. J. Bouchard, et al. (1990). Sources Of Human Psychological Differences: The Minnesota Study Of Twins Reared Apart. Science, sf: 223-228. | Arşiv Bağlantısı
- J. Read, et al. (2001). The Contribution Of Early Traumatic Events To Schizophrenia In Some Patients: A Traumagenic Neurodevelopmental Model. Psychiatry: Interpersonal and Biological Processes, sf: 319-345. | Arşiv Bağlantısı
- S. Nolen-Hoeksama. (2014). Abnormal Psychology. ISBN: 978-D-07-803538-8. Yayınevi: McGraw-Hill Education.
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 23/11/2024 12:40:25 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/7825
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.