Koronavirüs Salgını, Okulsuz Eğitim Kültürünü Pekiştirebilir!
Uzaktan Eğitim, Salgınlar Sırasında En Önemli Önlemlerden Birisi! Ancak Belki de Salgının Ötesini Düşünme Vakti Gelmiştir?
Bu haber 4 yıl öncesine aittir. Haber güncelliğini yitirmiş olabilir; ancak arşivsel değeri ve bilimsel gelişme/ilerleme anlamındaki önemi dolayısıyla yayında tutulmaktadır. Ayrıca konuyla ilgili gelişmeler yaşandıkça bu içerik de güncellenebilir.
- İndir
- Dış Sitelerde Paylaş
Küresel koronavirüs salgını yüzünden haftalar ve hatta bazen aylar sürecek tatil kararı alan okulların sayısı arttıkça ebeveynler, eğitimciler ve politika yapıcılar paniğe kapılıyor. "Kitlesel zorunlu eğitim modeli" modern kültürle o kadar çok iç içe geçmiş halde ki, bunun nispeten yeni bir sosyal yapı olduğunu çoktan unuttuk.
Birleşmiş Milletler, salgına karşı önlem olarak, mevcut eğitimsel aksamanın küresel ölçeği ve hızının daha önce eşine rastlanmamış düzeyde olduğunu ve bu durumun uzaması halinde en temel haklar arasında olan eğitim hakkının tehdit altına girebileceğini duyurdu.
Eğitim ve okullaşmanın birbirlerinden ayrılamayacağını düşünmeye öylesine programlandık ki, geleneksel okul modeli olmadan eğitim alabileceğimizi hayal bile edemiyoruz. Bu nedenle, okulların kapatıldığı haberleri karşısında panikliyor ve endişeye kapılıyoruz. Bu küresel sağlık endişesi belki de en azından geleneksel okullaşma modelinin kaçınılmaz olmadığını ve eğitimin geleneksel bir sınıf ortamıyla sınırlandırılması gerekmediğini hatırlamamıza yardımcı olabilir.
Kitlesel Okullaşma Yeni Bir Fikirdir!
İnsanlık tarihinin büyük bir bölümünde eğitimin tanımı geniş kapsamlıydı ve sunulan eğitim yöntemleri çeşitliydi. Geleneksel okullaşma modeli, 19. yüzyılın ortalarına dek eğitim anlayışı üzerinde egemenliğini inşa edememişti. "Evde eğitim" olağan kabul ediliyordu ve ebeveynler çocuklarının eğitiminin sorumluluğunu üstleniyordu. Ancak eğitimi sağlayanlar yalnızca ebeveynler de değildi.
Genellikle kadın olan bir öğretmen tarafından, öğretmenin kendi evinde kız çocuklarına verilen özel eğitimler ve çocuk yuvaları, Amerika’nın sömürge ve bağımsızlık savaşı dönemlerinde oldukça yaygındı. Eğitmenlere ulaşmak kolaydı, çıraklık eğitimlerine değer veriliyordu ve bu eğitimler oldukça rağbet görüyordu. Okuryazarlık oranları ise son derece yüksekti. Devlet okulları, çocuklarını göndermeye gönüllü aileler için ilave bir eğitim sunsa da henüz önemli bir güce ve etkiye sahip değillerdi.
17. yüzyılda Kuzey Amerika’nın New England bölgesini kolonize eden Püritan sömürgecileri, 1642 senesinde Massachussetts Körfezi’ndeki ilk "zorunlu eğitim yasasını" kabul ettiler. Massachusetts’i kuran İngiliz Püritenler, bireylerin refahının ve koloninin başarısının hem İncil’i hem de toprak yasalarını okuyabilen okuryazar nüfusa bağlı olduğunu düşünüyordu.
Ebeveynlerin 1642 tarihli yasayı görmezden geleceklerinden endişe eden Massachussets yönetimi, 1647 senesinde tüm kasabaların kendilerine ait devlet okulları kurmasını ve idare etmesini zorunlu kılan başka bir yasa çıkardı. Ancak bu okulların tüm çocuklar tarafından erişebilir hale gelmesi yıllar aldı. Tarihçi Kaestle ve Vinovskis, Püritenlerin bu okullar hakkında düşüncelerini şöyle açıklıyorlar:
Püritenler bu okulları aile içindeki eğitimin bir tamamlayıcısı olarak gördüler ve ebeveynlerin çocuklarını evde eğitmektense okula göndermelerini zorunlu kılmadılar.
Tüm bunlar, 1852 senesinde Massachussets, ülkenin ilk zorunlu eğitim tüzüğünü geçirip, okula devam etmeyi yasal bir zorunluluk haline getirdiği zaman değişti. Kaestle, Pillars of the Republic [Cumhuriyet’in Payandaları] kitabında bize şunu hatırlatıyor:
Toplum, birçok şekilde eğitim sağlayabilir. Ancak devlet, eğitimi okullarla sağlar.
Okulsuz Toplum
Okulsuz eğitimin nasıl işleyebileceğine dair elimizde bazı ipuçları mevcut. Chicago’daki öğretmenlerin yaptığı grev, 2019 Ekim ayında devlet okullarının 11 gün boyunca eğitim verememesine neden olunca, sivil toplum bu boşlukları doldurmak için harekete geçmişti.
“Boys & Girls Club” gibi topluluk organizasyonları, kapılarını gündüz saatlerinde bölge gençlerine açarken, akvaryumlar ve yerel müzeler özel eğitim programları sundu. Kiliseler ve diğer dini kurumlar, gençleri özel dersler ve bilgisel zenginleşme faaliyetleri ile karşıladı. Halk kütüphaneleri ve parklar ise ailelerle dolup taştı. Bu sırada devletin öğle yemeği programı da ihtiyacı olan çocuklara beslenme hizmeti sunmayı sürdürdü.
Aynı model, okulların tatile girdiği yaz ayları sırasında da her yıl kendini tekrar ediyor. Çeşitli topluluk organizasyonları, yerel işletmeler, kütüphaneler ve parklar her yıl gençlere eğitim ve eğlence deneyimi sunan kamusal alanlar yaratıyor.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Dolayısıyla, çocuk ve gençlerin öğrenimlerini sağlamak için geleneksel bir sınıf ortamına kapatılması gerektiği fikri bir efsaneden ibarettir. İnsanlar, doğaları gereği öğrenmeye yatkındır. Küçük yaştaki çocuklar araştırma ve keşfetme hırsıyla dolu coşkulu, yaratıcı ve meraklı öğrenme tutkunlarıdır. Çocuklar bu niteliklerini yaşları ilerledikçe birdenbire kaybetmezler. Ancak geleneksel okullaşma modeli onların bu tutkusunu düzenli olarak bastırır.
Boston College'ın psikoloji bölümünde profesörlük görevini sürdüren ve okullaşma karşıtı Peter Gray, “Free To Learn” [Öğrenmek Bedava] kitabında şunları söylüyor:
Çocuklar öğrenme tutkusuyla dünyaya geliyor ve genetik olarak olağanüstü bir öğrenme kapasitesine sahipler. Onlar, küçük öğrenme makineleridir. Hayatlarının ilk dört yılında hiçbir talimat almadan akıl ermez miktarda bilgi ve beceri kazanırlar... Doğa, çocuklar beş veya altı yaşına geldiğinde bu büyük öğrenme arzusunu ve kapasitesini devre dışı bırakmaz. Zorunlu eğitim sistemimizle bunu biz yaparız.
İnsanlar ve robotlar gittikçe daha çok iç içe yaşamaya başlamışken, gençlerin "insan zekasını" yapay zekadan ayıran hayal güçlerini, yaratıcılıklarını ve öğrenme arzularını korumaları ve geliştirmeleri oldukça önemlidir. Bu nitelikler, standartlaştırılmış ve herkese uyacak bir kalıp yaklaşımı içindeki bir sınıf ortamından ziyade, çocuk ve gençlerin kendi toplulukları içindeki yetenekli yetişkinlerce rehberlik edildiği ve ilgi alanlarının peşinden gittikleri, beceri ve bilgilerini ilerletmek konusunda özgür oldukları bir ortamda en iyi şekilde geliştirilebilir.
Boston’daki bir "maker" atölyesinde bahar aylarında verilen gündüz dersleri bu tür bir öğrenim modeline örnek olarak gösterilebilir. Bu atölyede eğitimli mühendisler, bilim insanları ve sanatçılar, mimariden tasarıma, FeTeMM (STEM) eğitiminden sanata kadar uzanan geniş bir yelpazede haftanın dokuz saati eğitim sunuyor. Bunlar, eğitimimizi geleneksel okul ortamı dışında sürdürmeye ve tamamlamaya çalıştığımızda önümüze çıkan yüksek kaliteli eğitimcilere ve öğrenme deneyimlerine birer örnektir.
Mevcut Küresel Etkiler
Koronavirüs vakalarının gözlemlendiği ülkelerdeki okullarda eğitime ara verildi. Çocuklar, evde ebeveynleriyle birlikte veya çevrimiçi eğitim portalları aracılığıyla eğitimlerini sürdürüyor.
New York Times’ın bir haberine göre, Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezleri bu hafta ABD’deki okulları eğitimlerini durdurabilecekleri ve geleneksel sınıf ortamı dışındaki alternatif eğitim ve öğretim modellerini gerektiren bir salgın ortamına ayak uydurabilecekleri şekilde hazırlanmalarını bildirdi. Times’a konuşan New America düşünce kuruluşu üyesi Kevin Carey’a göre, ABD’deki koronavirüs salgını “kitlesel olarak evde eğitim açısından büyük ve plansız bir deney” haline gelebilir.
Hong Kong’da bu durum halihazırda yaşanıyor. Koronavirüs salgını okullardaki eğitimin iki ay süresince durdurulmasına yol açtı ve yaklaşık 800.000 öğrenci bu durumdan etkilendi. Wall Street Journal’da yayınlanan bir haber, koronavirüsün tüm şehri evde eğitim almaya teşvik ettiğini söylüyor. Hong Kong’daki birçok çocuk dersleri çevrimiçi eğitim platformları üzerinden tamamlıyor veya öğretmenlerinden Google Hangouts veya benzeri dijital araçlar aracılığıyla canlı talimatlar alıyor.
Koronavirüs, yarattığı sağlık endişesinin yanında, çocukların okula gidemedikleri zaman nasıl eğitim görebilecekleri konusunda da yaygın bir endişeyi tetikledi. Kitlesel zorunlu eğitim, Sanayi Devrimi döneminden kalma bir gelenek olmasına rağmen gücünü ve etkisini arttırmayı sürdürüyor.
Belki de bazı aileler geleneksel eğitim dışındaki öğrenim modellerinin korkulacak bir şey olmadığını ve içinde bulunduğumuz inovasyon çağına en uygun öğrenme metodu olabileceğini artık keşfedebilir.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 9
- 9
- 2
- 2
- 2
- 2
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- Çeviri Kaynağı: Fee | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 16/10/2024 03:53:09 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/8332
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.
This work is an exact translation of the article originally published in Fee. Evrim Ağacı is a popular science organization which seeks to increase scientific awareness and knowledge in Turkey, and this translation is a part of those efforts. If you are the author/owner of this article and if you choose it to be taken down, please contact us and we will immediately remove your content. Thank you for your cooperation and understanding.