Koronavirüs Salgını Neden Bu Kadar Kafa Karıştırıcı?
İnsan Aklının Alamayacağı Kadar Büyük Bir Soruna, Mantıklı Açıklamalar Getirebilir miyiz? Bir Deneyelim...
Bu haber 4 yıl öncesine aittir. Haber güncelliğini yitirmiş olabilir; ancak arşivsel değeri ve bilimsel gelişme/ilerleme anlamındaki önemi dolayısıyla yayında tutulmaktadır. Ayrıca konuyla ilgili gelişmeler yaşandıkça bu içerik de güncellenebilir.
Birleşik Devletlerin 100.000 COVID-19 vakasını teyit ettiği 27 Mart tarihinde Donald Trump, Beyaz Saray basın odasında kürsüye çıktığında, ona bu pandemiyi bir çocuğa nasıl anlatacağı soruldu. Lafı değiştirerek "Buna mantar diyebilirsiniz, grip diyebilirsiniz, virüs diyebilirsiniz. Bir çok şey diyebilirsiniz. Ben de bunun ne olduğunu bilen olduğunu sanmıyorum." ifadesini kullandı.
Bu, Beyaz Saray'ın yaptığı ne en mantıklı ne de en saçma açıklamaydı. Ama belki de en ironik olandı. Öz yapısı hiç bir şekilde bilinmeyen bir salgında belki de uzmanların kesin emin oldukları birkaç şeyden biri bundan sorumlu olan patojendir: SARS virüsü ile yakından alakalı olan SARS-CoV-2 adlı bir virüstür bu. Her ikisi de influenza virüs ailesinden tamamen bağımsız olan bir koronavirüs ailesine aittir. Bilim insanları, yeni koronavirüs yüzeyindeki proteinlerin şeklini atomlarına kadar biliyorlar. Bana iki saat verin, size virüsün genomunu baştan sona dramatik bir şekilde okuyayım.
Fakat salgın hakkında bir çok şey halen insanı çıldırtacak biçimde belirsizliğini koruyor. Neden bazıları hastalığı ağır bir şekilde geçirirken bazıları hastalanmıyor? Bu modeller çok mu iyimser? Ya da çok mu kötümser? Bu virüs gerçekte ne kadar bulaşıcı ve öldürücü? Aslında ne kadar insana bulaştı? Sosyal mesafe daha ne kadar korunmalı? Neden hala bunca sorunun yanıtı bulunmadı?
Bu kafa karışıklığı kısmen salgının boyutu ve yayılma hızından kaynaklandı. Dört aydan az bir süre içinde dünya çapında en az 3.1 milyon insan enfekte oldu. Ekonomiler dibe vurdu. Toplumlarda hayat durdu. Pek çok insanın hayatında daha önce hiçbir kriz bu denli ani ve büyük değişikliğe neden olmadı. Baltimor Eyaleti Maryland Üniversitesi Sağlık Politikası profesörü Zoe McLaren şöyle diyor:
Daha önce hiç böyle bir salgınla karşı karşıya kalmadık, dolayısıyla neler olacağını ya da neler olabileceğini hiç bilmiyoruz. Belirsizlikler durumu daha da zorlaştırıyor.
Fakat salgının geniş yayılma alanı ve kendine has yapısının dışında bu denli akıl karıştırmayı sürdürmesinin de bir çok bilimsel, toplumsal, epidemiolojik ve epistomolojik etkenleri vardır. Bundan sonra yapılması gereken şey bu etkenleri inceleyerek şu anda insanların algısının çok ötesinde olan bu sorun mantıklı bir çözüm üretmektir.
I. Virüs
Bu sene SARS-CoV-2 zıvanadan çıkana kadar koronavirüsün adı bile anılmadığından bu terimin, daha evvel işaret ettiği olaylar çoktan yanlış anlaşılıyordu. İnsanlar dünya liderlerinin bir araya gelerek kurgusal bir salgın hakkında rol yaptıklarını öğrendikten sonra, bu sefer de bazıları hataya düşüp asıl salgının planlandığını ileri sürdüler. İnsanlar eski temizlik malzemelerinin üzerinde geçen"insan koronavirüsü" ibaresini fark edince, bazıları üreticilerin bu uyarıyı bir şekilde önceden aldıkları gibi yanlış bir kanıya kapıldılar.
Tek bir koronavirüs yok. SARS-CoV-2'nin yanı sıra insanlara bulaşan altı virüs daha olduğu bilinmektedir. Bunların dördü daha hafif seyirli ve yaygınken üçte biri soğuk algınlığına neden oluyor, diğer iki tür nadir görülüp şiddetli geçirilirken MERS ve asıl SARS'a neden oluyordu. Ancak bilim insanları Çin'de yaşayan pek çok yarasa türünde koronovirüsün 500 kadar farklı türünü de tespit etmişlerdir. EcoHealth Alliance'den araştırmanın başı Peter Daszak şöyle diyor:
Çok daha fazla olacak. Bence on binler demek daha yerinde olur.
Laboratuarlarda yapılan deneyler, bu yeni virüslerin bazılarının insanlara bulaşma ihtimali olduğunu gösteriyor. SARS-CoV-2 de büyük ihtimalle yarasadan bulaşmıştı.
Öylesine bir yarasa virüsü, müsait bir insan bulduğunda sanki ona geçmezmiş gibi geliyor nedense. Oysa milyonlarca insanın on binlerce yeni virüs taşıyan milyonlarca yarasa ile düzenli bir biçimde teması halinde olduğu göz önüne alındığında, hiç ihtimal verilmeyen durumlar gerçek olabiliyor.
Daszak'ın ekibi 2015'te dört Çin köyünde yaşayan insanların yüzde 3'ünün daha evvelden SARS benzeri koronavirüsler ile karşılaşıldığını gösteren antikorların bulunduğu yarasa mağaralarına yakın köylerde yaşadıklarını tespit etti. Daszak şöyle diyor:
Yarasalar her gece evlerinin tepesinde uçuyor. Bazıları yağmurdan korunmak ya da gübre toplamak için mağaralara giriyor. Eğer bu virüsü taşıyan yarasaların yaşadıkları bölgedeki kırsal halkın nüfusu için bir tahminde bulunacak olursanız, bir sene içinde bu virüse maruz kalacak olan 1 ila 7 milyon insandan bahsediyorsunuz demektir.
Bu enfeksiyonların bir çoğu kuvvetle muhtemel bir yere yayılmayacak. Ancak salgına dönüşmesi için tek bir tetikleyici yeterli olacaktır.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Böyle bir şey meydana geldiğinde belirsizlikler de artar, çünkü bilim insanları bu yeni patojeni tanımlayabilmek için birbirleriyle yarışırlar. Bu görev her zaman zordur ama bu patojen koronavirüs olduğunda daha da zordur. Texas Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden Vineet Menachery şöyle diyor:
Bunlarla çalışılması çok zordur; hücre kültürlerinde pek iyi gelişmezler; ayrıca fon bulmak da zordur.
Kendisi, grip gibi daha bilinen tehditlerle kıyaslandığında pek dikkat çekmeyen koronavirüs üzerinde uzmanlaşmış, dünyadaki sayılı virologlardan biridir. Bu alan, 2003'teki SARS salgınından sonra bir parça daha genişlemiş; ancak gösterilen ilgili ve verilen fonların azalmasıyla kısır kalmıştır.
2012'de MERS ortaya çıkana dek koronavirüsler üzerine bir akademik kariyer yapabileceğim aklımın ucundan bile geçmedi.
Şimdi de bir grup gergin korona viroloğu, yıllardır ihmal ettikleri araştırmalarını kaldıkları yerden devam ettirebilmek için salgının ortasında, böylesine zorlu bir ortamda birbirleriyle yarışıyorlar. Kuzey Carolina Üniverstesi'nden virolog Lisa Gralinski şöyle diyor:
Elimizden geldiğince çok çalışıyoruz. Çalıştığımız yer o kadar karışık ki biz kendi aramızda sosyal mesafeyi koruyamıyoruz.
Ve küçük de olsa sevindirici bir şey var: O da, SARS-CoV-2'nin ani değişimler göstermemesi diyor. Bilim insanları virüsün evrimini eş zamanlı takip ediyorlar ve farklı anlatımlardan kaynaklı bir takım abartmalara rağmen benim görüştüğüm virologların büyük bir kısmı virüsün istikrarlı ve öngörülebilir bir hızla değiştiğini düşünüyorlar. Gralanski şöyle diyor:
Endişelenmemiz gereken bir ürkütücü bir mutasyon izine rastlamadık.
Şimdilik dünya tek bir tehlikeyle karşı karşıya. Fakat bu tehlike kendisini bir çok şekilde gösterebilir.
II. Hastalık
Virüs SARS-CoV-2.
COVID-19 ise buna neden olan hastalık.
Bu ikisi aynı şey değil.
Hastalık, virüs ile bulaştığı kişinin ve o kişinin ait olduğu toplumun bir araya gelmesi ile ortaya çıkar. Hastalığa yakalanan kişi hiç bir zaman belirti göstermeyebilir; diğerleri ise hastalanıp solunum cihazına ihtiyaç duyabilir. Çin'den gelen ilk bilgilere göre ağır ve ölümcül vakalar çoğunlukla ileri yaşlarda görülüyordu, ancak Birleşik Devletler'de (ve bilhassa Güney'de) pek çok orta yaşlı, belki de diğer kronik hastalıklarından ötürü hastanelik olmakta. Virüs dünya çapında çok fazla bir değişikliğe uğramasa da hastalık büyük farklılıklar göstermekte.
Koronavirüs hakkında yapılan en önemli istatistiklerden bazılarının bunu saptamakta neden bu kadar zorlandıklarını açıklıyor bu. Vaka ölüm oranı (CFR) tahminleri (teşhis konup da ölenlerin oranı) yüzde 0.1 ile yüzde 15 arasında değişiyor. Kesin bir sayı verememek çok sinir bozucu; ancak bir sayı beklentisi içinde olmak da pek gerçekçi değil. Harvard Tıp Fakültesi ve Boston Çocuk Hastanesi epidemioloğu Maia Majumder şöyle diyor:
İnsanlar, vaka ölüm oranlarından bahsederken bu sayılar değişemezmiş ve işler böyle yürümezmiş gibi konuşuyorlar.
Vaka ölüm oranını belirleyen şey, tüm ülke nüfusunun ne kadarına test yapıldığıdır. Toplam ölüm sayısı ise yaşların nüfusa göre dağılımı, kişilerde daha evvelden bir hastalık olup olmadığı, insanların hastanelerden ne kadar uzakta yaşadıkları ve bu hastanelerin hem personel hem ekipman açısından ne kadar donanımlı olduklarına bağlıdır. Bu faktörler ülkeden ülkeye, eyaletten eyalete ve hatta şehirden şehre bile değişiklik gösterdiği için ölüm oranları da değişiklik gösterecektir. (Majumder ve çalışma arkadaşları bölgesel ölüm oranları için bir tahminde bulunabilmek adına araçlar geliştiriyorlar, böylelikle yerel liderler en hassas olan bölgeleri tespit edebilecekler.)
COVID-19'un değişken hali doktorların da kafasını karıştırıyor. Bu hastalık sanki sadece akciğerler ve hava yolları üzerinde değil, kalp, kan damarları, böbrekler ve sinir sistemleri üzerinde de tahribat yaratıyor. Virüs doğrudan organlara mı saldırıyor yoksa tahribat tüm vücudun bağışıklık sisteminin verdiği bir tepkiden mi kaynaklanıyor, ya da diğer organlar da tedavilerin yan etkileri yüzünden mi hasar görüyor veya uzun süre solunum cihazına bağlı kalınmasından kaynaklı bir rahatsızlık mı bu henüz bilinmiyor.
Geçmişteki koronavirüs salgınları çok daha küçük sınırlar dahilinde yaşandığı için, elimizde fazla bir veri yok: Dünya çapında sadece 10.600 civarında insana SARS ya da MERS teşhisi konmuştu - ki bu sayı, Staten Adası'nda görülen COVID-19 vakalarının sayısından azdı. New York Langone Health'de enfeksiyon hastalıkları uzmanı Megan Coffee şöyle diyor:
Yeni hastalıklara gelince, biz haftada 100-200 hasta görmeyiz; bu rakamlara meslek hayatımızın sonunda ulaşırız genellikle. Eğer diğer hastalıklardan yeterince vaka ile karşılaşırsanız, sıra dışı şeyler görürsünüz.
Örneğin 2009'daki salgında doktorlar kalp, böbrek ve nörolojik sorunlar da belgelediler. Oregon Sağlık ve Bilim Üniversitesi'nde hematolog ve onkolog olan Vinay Prased şöyle soruyor:
COVID-19 temelde diğer hastalıklardan farklı mı yoksa tek seferde bir çok sorunla mı karşılaşıyorsunuz?
Prasad'ı endişelendiren, COVID-19'un klinik açıdan gizemli bir hale gelmesi, yani bunun çok sıra dışı olduğunun ve yeni radikal yaklaşımlar gerektirdiğinin düşünülmesidir. Şöyle diyor:
İnsanlık, bir model oluşturmaya karşı duyduğu arzuyla tanınır. Bunu korkuya, belirsizliğe ve yutturmacalara uygularsanız yakın zamanda geleneksel tıbbın buna çare bulması hiç de şaşırtıcı olmaz.
Hastalara verilen kan sulandırıcıların pıhtıya neden olduğu ya da solunum cihazlarının faydadan çok zarara neden olduğuna dair şimdiden gergin tartışmalar başladı bile. Bu hususlar önemli olabilir ve yeni hastalıklarla karşılaşıldığı zaman doktorların da duyarlı ve yaratıcı olması gerekir. Fakat aynı zamanda dikkatli de olmalıdırlar. McLaren şöyle diyor:
Klinik tedavi uzmanları bilgiyi işlememizi etkileyecek kadar çok stres altında. Peki bu hakikaten işe yarıyor mu yoksa ben istediğim için mi işe yarıyor gibi görünüyor ve ben güçsüz hissediyorum?
Beyaz Saray ve muhafazakar bilirkişilerin COVID-19'un "ezber bozanı" olarak defalarca çığırtkanlığını yaptıkları hidroksiklorokini, yani sıtma ilacı düşünün. Fransızların ilk başta COVID-19'un bu ilaçla tedavi edilebileceğini iddia eden çalışmaları tedavi veya plasebo uygulayacakları hastaları rastgele seçerek ya da bu ilacın normal tıbbi tedaviden daha fazla yarar sağlayıp sağlamayacağını görmek için bir kontrol grubu oluşturarak müspet bilimlerin standart unsurlarını terk etmeleri yüzünden ciddi biçimde hatalı bulundu. Bu çalışmaların arkasındaki bilim insanı, sanki rastgeleleştirme ya da kontroller etkin tıbbın omurgası değilmiş de, isyan edilmesi gereken sıkıntılarmış gibi "metodolojistlerin diktatörlüğünden" yakınmıştı.
Birleşik Devletler, Fransa ve Çin'de yapılan daha geniş çaplı (fakat hâlâ ilkel) çalışmalar hidroksiklorokinin etkinliğine gölge düşürmüş, ayrıca kalp sorunlarına neden olabileceği için de Ulusal Sağlık Kurumu tarafından klinik deneyler dışında kullanılmamasını tavsiye edilmiştir. Bu deneyler yaza doğru daha sağlıklı sonuçlar verecek ve belki de ilacın etkinliği kanıtlanacaktır. Şimdilik doktorlar işe yarayıp yaramadığını ya da daha kötüsü faydadan çok zararı var mı bilmeden rutin bir biçimde bu ilacı reçete ediyorlar. Bu arada deri veremi ve romatoid artridi olup da hidroksiklorokin alması gerekenler bunu alamıyor. Yapılan her çalışmanın COVID-19 algımıza hizmet etmesi gibi bir durum yok. Baştan savma yapılanlar net bir şekilde olumsuzdur ve ortada olmayan bir güven hayali yaratarak zaten oldukça fazla olan belirsizliklere bir yenisini eklemektedir.
III. Araştırma
Salgın başladığından beri bilim insanları COVID-19 hakkında 7500 sayfadan fazla çalışma yayınladı. Fakat bu akına rağmen, Washington Üniversitesi'nde epidemiyolog ve bilim sosyoloğu olan Carl Bergstrom şöyle diyor:
Öyle çok sayıda sürpriz sonla karşılaşmadık. En önemlisi, insanların hiçbir belirti göstermeden virüsü yayabilmeleriydi.
Fakat bu sezgisinin bile ömrü kısa sürdü. Şubat ayının başlarında Almanların hatalı bir çalışmasında buna üstü kapalı değinildi; fakat vaka raporları, en fazla enfekte olanların aslında rapor edilmeyenler olduğuna dair örnekler ile belirtilerin başlamasıyla, virüsle ilgili seviyenin de zirve yapması da dahil olmak üzere bir çok ipucu elde edilene kadar bilimsel düşünceler değişmedi.
Aslında bilim bu şekilde çalışır. Basın genellikle buluşların büyük başarısıyla ilgili yanıltıcı haber yaparken daha az belirsiz durumlarda bile daha tuhaf hatalar yapar. Florida Üniversitesi'nde istatistikçi olan Natalie Dean şöyle diyor:
İlk başta anlayamayız ama sonra tek bir cevapta birleşiriz. Normal bilimsel işlem budur ama alışık olmayanlara rahatsı edici gelir.
Örneğin, yakın zamanda Stanford Üniversitesi araştırmacıları, bu yeni koronavirüse karşı antikor testinde Santa Clara bölgesinden 3330 gönüllü kullandıktan sonra manşet oldular. Ekip, yüzde 2.5 ila yüzde 4.2 oranında insanın zaten enfekte olduğu ve bu oranın resmi tahminlerin çok üzerinde çıktığı sonucuna vardı. Yazarların iddiasına göre virüs, şüphelenildiğinden daha az öldürücüydü ve bu iddia daha önceki görüşleriyle de birleşince sert karantina önlemleri aşırı bir tepki olabilirdi. Fakat diğer bilim insanları ki bunlara istatistikçiler, virologlar ve hastalık ekologları da dahildir, araştırmanın yöntemleri ile ekibin vardığı sonuçları eleştirmişlerdir.
Santa Clara araştırmasını değerlendiren uzun bir yazı yazılabilir ama o zaman da asıl konu atlanabilir: Tek tek yapılan bu araştırmalar COVID-19 hakkında bildiklerimizi alt üst eden tek elden yapılmış araştırmalardan çok farklıdır. Birbirine benzeyen 30 kadar araştırma yayınlandı. Bunlar ve gelecekteki diğerleri bir araya gelerek, kaç Amerikalının enfekte olduğunu ortaya çıkarabilecek. O zaman bile New York ya da İtalya Lombardy'deki doktor ve hemşirelerin SARS-CoV-2'nin sağlık sistemlerini yerle bir edebileceğini açıkça ortaya koyan raporları da dahil olmak üzere, diğer kanıtlar ile bir arada değerlendirilmeleri gerekecek. Virüsün öldürücülük oranının tam olarak büyüklüğü akademik bir tartışma konusudur. Hastanelere ne yaptığına yönelik gerçekler gerçeği ise akademik tartışma konusu değildir.
Santa Clara çalışmasının bilimsel açıdan tartışılması dışarıdan bakan birisi için çok sert görünebilir ancak akademi için olağan bir durumdur. Ancak bu türden tartışmalar bir zamanlar aylarca sürerdi. Şimdi ise günlerce sürüyor ve halkın gözünün önünde cereyan ediyor. Yalnızca kendi çevrelerinden insanlarla etkileşim içinde olan epidemiyologlar, artık Twitter'da takipçi kazanıyorlar. Kendilerini bir anda siyasi çekişmelerin arasında buldular. Bergstrom şöyle diyor:
Yandaş medya mensupları bu konuyu buldular ve tek bir çalışmayı alıp karşı tarafı sopalamak için bir değnek olarak kullandılar. İklim değişikliği insanları buna alışıklar da biz epidemiyologlar hiç alışık değiliz.
Daha önceki dönemde, Santa Clara çalışması ile alakalı hususlar dikkatli bir şekilde incelenir ve basına açıklanmadan evvel diğer araştırmacılar tarafından da değerlendirilirdi. Fakat birçok COVID-19 çalışması gibi bu da, tam manasıyla kontrolden geçmeden, bir ön baskı olarak yükleniverdi. Ön baskılar, bilim insanlarının bilgileri hızla paylaşmasına yardımcı olurlar ve sürat de bir salgında hayati önem taşır. Birçok önemli çalışma, yayınlanmadan bir ay önce yüklenip, tartışılmaya başlandı.
Ön baskılar aynı zamanda şüpheli çalışmaların doğrudan halka sunulmasına neden olur; ancak bu sorun da onlara has bir şey değildir. Hidroksiklorokin ve COVID-19 hakkındaki ilk yanlış haber, bu çalışmalarda yer alan yazarlardan birinin baş editörlüğünü yaptığı bir hakemli dergide yayınlandı. Birçok virolog durumu değerlendirip, fikri reddettikten sonra, bir başka dergi bu yeni koronavirüsün karınca yiyenlerden çıktığını iddia eden bir yazı yayınladı.
Bu sırada bilim insanları çevrim içi açık kaynaklardaki ön baskıları inceliyorlar: Santa Clara çalışması resmi olarak incelenmemiş olabilir; ancak grup üyeleri tarafından bir çok defa gözden geçirilmiştir. Gazeteciler için yeni araştırmaların elde ediliş şekillerini değerlendirmek, her zamankinden daha kolaydır; ama bunlardan da sadece birkaçı bu fikir çatışmalarını okuyucularıyla paylaşır. Diğerleri bunu yapmaz. Hatta bazıları ön baskı olarak henüz yüklenmemiş basın bültenleri üzerinden haber yaparlar. Gazeteci Ivan Oransky, medyayı takip eden Health News Review'da şöyle diyor:
Ön baskı haberleriyle ilgili kuralların, gazete yazılarından haber yapma kurallarından farklı olmaması gerekir. Bir şeye inanmadan önce, tetkik edilmesi gerekir.
Salgın sürdükçe böyle titiz incelemeler daha da gerekli olacak. Journal of Virology editörü, UT Southwestern'den Julia Pfeiffer meslektaşları ile birlikte çoğu çok yetersiz olan ve gözden geçirilmek için gönderilmedikleri aşikâr makalelerin yağmuruna tutulduklarını belirtiyor.
Hiç bir yerde yayınlanmamaları gerekiyor; ama sonra bir bakıyorsunuz, ön baskı yayınlayan bir sitedeler! Bunların bazıları yetersiz matematiksel modelleri bir araya getiren, bilim insanı olmayan kişilere, diğerleri bir anda koronavirüs incelemeye girişen ve 'normalde ilk olmak için acele etmedikleri çalışmaları sunan' virologlara aitler. Bazıları hakikaten yardım etmek istiyor ama ciddi bir fırsatçılık da söz konusu.
IV. Uzmanlar
Geçen ay, bilim insanı Richard Epstein, "Birleşik Devletlerdeki mevcut organize paniğin pek bir gerekçesi yok" derken, salgın devam edince "kötü haberden çok iyi haber var" dedi. Çalışması, muhafazakar çevreler ve Trump yönetimi içinde hayli yayıldı. The New Yorker's'dan Isaac Chotiner, bir röportaj sırasında kendisine epidemiyoloji üzerine eğitiminin olmadığını söyleyince Epstein, "Avukat olarak kazandığınız becerilerden biri de çapraz sorgu. Meslek hayatımın büyük bir bölümünde sağlık çalışanlarına bu konuyla alakalı eğitimler verdim" dedi. Raporunda ilk etapta 500 Amerikalının COVID-19'dan öleceği tahmin ediliyordu. Daha sonra bu bilgi tahmini 5000 olarak güncellendi. Şimdilik ölü sayısı 100.000'den fazla ve bu sayı artmaya devam ediyor.
Epidemiyolog olmayan diğer bir çok kişinin bu alanda birikmiş benzer uzmanlıkları var. Askeri tarihçi Victor Davis Hanson koronavirüsün geçen sonbahardan bu yana California'da yayılmakta olduğuna dair çokça paylaşılan bir düşünceyi ileri sürdü; ancak bu iddia, Birleşik Devletler'deki en eski vakanın Ocak ayı civarında olduğunu gösteren genetik araştırmalarla çürütüldü. Bildirilenlere göre ekonomist Peter Navarro, Beyaz Saray'da yapılan bir toplantıda bir yığın hidroksiklorokin çalışmasını işaret ederek, elli yıl kamu sağlığı için çalışmış olan ve aynı zamanda Ulusal Alerji ve Enfeksiyon Hastalıkları Enstitüsü başkanlığı da yapan Anthony Fauci'ye "Hikaye değil, buna bilim derler." dedi. Silikon Vadisi teknolojisti Aaron Ginn'in bizzat kendisi, "Histeri: COVID-19 Üzerine Kanıtlar" adlı bir makale yayınladı ve bu makale, Bergstrom tarafından çürütülüp alaşağı edilmeden önce, milyonlarca kez okundu.
Uzmanlık, yalnızca bilgi manasında değil hataları tespit etme kapasitesiyle de alakalıdır. Ginn, çalışmasında bunları göremedi, Bergstrom gördü. Pek çoğumuz ikinci gruptan ziyade birinci gruba giriyoruz. Bilgi açlığı çekiyoruz ama bu bilgiyi ya da bu bilgiyi sağlayan kaynakları nasıl işleyeceğimizi bilmiyoruz. Kuzey Carolina Üniversitesi'nde sosyolog ve Atlantikli bir yazar olan Zeynep Tüfekçi şöyle diyor:
Şu anda epistemolojik kriz budur; Etrafta bir çok uzmanlık var fakat bunları birbirinden ayıracak pek az araç bulunuyor. Yalnızca eğitim belgesi yetmez. İnsanlar medyada korkunç şeyler yayınlıyorlar, fakat olan biteni sıradan insanlara açıklayanların en iyisini yazanlar da teknoloji işindekilerdi.
Bergstrom, uzmanların hiç bir şeye önem vermeyen bekçiler olmamaları gerektiği konusunda hem fikirdir.
Becerikli bir çok insan var ve biz de her türlü yardıma açığız.
Örneğin hokey analisti David Yu Birleşik Devletlerdeki en etkili COVID-19 modelinin tahminlerinin zaman içinde nasıl değiştiğini gösteren bir alet yarattı:
Mesela bir saat bu şeye bakmak, üç haftadır görmediğim şeyleri görmemi sağladı.
Uzmanlık eksikliği, fazla kendine güven ile birleşince ve buna bir de tevazu yerine tasarlanmış kendine güveni ödüllendirmesi eklenince sorunlar ortaya çıkar. Gralinski şöyle diyor:
Bilim insanları net bir şey söylemek yerine insanları ikaz ettikçe, açıklamaya çalıştığımız o belirsizlik sanki hiç kimse neler olduğunu bilmiyormuş gibi bir hava yaratıyor ve kuşkucu insanlara gün doğuyor.
Bilimin kendisinin de dinamikleri vardır. Nobel Ödülü gibi kusurlu mekanizmalar sayesinde bilim dünyası, genellikle takım halinde yapılan çalışmalardan ziyade spesifik kişileri yüceltir ve yalnız kahraman mitini ebedileştirir. Gösterilen ilgi sayesinde medya kendisine duyurulan sesleri ödüllendirir fakat bu her zaman doğru olmaz. Bu sesler orantısız bir şekilde erkektir.
Ortalıkta hiç uzman olmadığı fikri düşünülmeden ortaya atılmış bir şey. Mesele modern uzmanlığın derin olmaya çalışırken dar olması. Epidemiyolojide bile bulaşıcı hastalıklar üzerine daha fazla çalışan birisi örneğin beslenme üzerine çalışan birinden daha fazla salgın bilgisine sahiptir. Fakat salgınlar uzmanlıkta hem derinlik hem kapsama genişliği ister. Salgını kontrol altına almak için geniş çaplı testler yapmak çok önemliyse kamu sağlığı uzmanlarına kulak verin; eğer geniş çaplı testler yapma imkanı varsa tedarik zinciri uzmanlarını, antikor testlerinin insanlara koronavirüse karşı bağışıklıkları olup olmadığını bildirebilir mi diye bir karar verecekseniz immünologları, bu türden testlerin hakikaten iyi fikir olduğunu düşünüyorsanız ahlakçıları, antropologları ve bilim tarihçilerini dinleyin. Hiç kimse her şeyi bilemez ve böyle olduğunu iddia eden de varsa ona güvenilmez.
Bir salgında en kuvvetli cazibe merkezi güven değil, kişinin kendi sınırlarını bilmesi, kendisine değil uzmanlığa yönelmesi ve bütünün bir parçası olarak çalışma isteği olmalıdır. Bergstrom şöyle diyor:
Oturdukları yerden epidemiyologluk yapanların tek bir imzası her şeyin çözümü oluyor. Böyle şeylerin genellikle en iyi okulların çok büyük araştırma takımlarından ya da birilerinin bodrum katından çıktığını görüyoruz."
V. Mesajlar
Salgının ilk aylarında, koronavirüs henüz daha Çin'i etkisi altına almışken, çok tecrübeli hastalık uzmanları bile bu salgının tam anlamıyla geniş çaplı bir salgın olacağını düşünemediler. 26 Ocak tarihinde Fauci virüsün "Birleşik Devletlerde çok çok düşük bir risk oluşturduğunu" söyledi ve bundan halk değil, kamu sağlığı yetkilileri endişe duydu. Gazetecilerin çoğu benzer garantiler vererek koronavirüs tehdidini sözde daha tehlikeli olan grip ile kıyasladılar.
Bazı yetkililer belki 2014 yılındaki Ebola salgınında Birleşik Devletlerde yaşanan türde büyük bir paniği engellemek adına harekete geçirilmişlerdi. Sakin ve aklı selim davranma içgüdüsü böyle davranılamayacak vakte kadar takdire şayandır. Sosyolog Tüfekçi şöyle diyor:
Yersiz uyarı ile yanlış bilgi bir tutuldu ve pek çok yanlış bilgi vardı. Fakat yaklaşmakta olan bir şey varken de hiç kimsenin şunu deme yetkisi yoktur: 'Bu yersiz bir uyarı değildi.' Uyguladığımız bir kültürel senaryo var ama sonra senaryo değişince yeni bir senaryoya geçmek vakit alıyor.
Yine de uzmanların bu riskleri tam manasıyla ciddiye almadıklarına dair aktarılanların da hepsi doğru değil. 26 Ocak tarihinde Johns Hopkins Bloomberg Kamu Sağlığı Okulu'ndan Thomas Inglesby şöyle bir tweet atmıştı:
Koronavirüsü kontrol altına alamama ihtimaline karşı bir hazırlık yapmalıyız.
Bir dizi tavsiyede bulunmuştu. Bunlardan bazıları Birleşik Devletlerin karşılamak için çaba sarf ettiği daha fazla tanılama, daha fazla koruyucu ekipman, iletişimde şeffaflık diyordu. Ulusal Güvenlik Konseyi'nin artık feshedilmiş olan salgın hazır bulunuşluk ofisinin bir parçası olan eski FDA yetkilisi Luciano Borio, dört gün sonra hükümete benzer bir biçimde baskı yaparak Amerika'daki salgını engellemelerini istedi. Tüfekçi, şöyle diyor:
Umarım insanların bundan alacakları ders 'Uzmanlar yanıldı,' şeklinde olmaz. Doğru insanları takip ettiyseniz, onlar son derece haklıydı. Biz, onları doğru dürüst duyabileceğimiz bir yere koymamıştık.
(WHO) Dünya Sağlık Örgütü de Çin'in Ocak ayındaki durumunu yakından bildikleri ama koronavirüsün insanlar arasında yayılmakta olduğunu bildirmede hızlı davranmadıkları veya durumu salgın şeklinde tanımlamadıkları için eleştirilerin hedefi oldu. Bu sorunlar, WHO'nun krizi frenlemek için yapmış olduklarının değerini düşürmemeli. Ayrıca risk netleştikten sonra bile ülkelerini buna hazırlamayan ve yine WHO tarafından "saldırgan" ve "seri bir şekilde" hareket etmeleri için teşvik edilen liderler için de bir kılıf olmamalılar. Fakat yine de kurumun yanlış adımları acil durumlarda iletişim hakkında dersler verdi. Ocak ayı ortalarında Tayland'daki yeni vakalar ile Tayland ve Hong Kong'dan gelen uyarılar gibi önemli detayları etraflıca incelemeden, bugün için utanç verici bir tweet atarak, "koronavirüsün insandan insana geçtiğine dair net bir kanıt yoktur" dedi. Tüfekçi ise "Gerçekleri dünyadan sakladılar." diyor.
Aynı şey Ocak, Şubat ve hatta Mart aylarında riskin düşük olduğuna dair Amerikalılara sürekli güvence veren Beyaz Saray ve diğer Birleşik Devletler yetkilileri için de söylenebilirdi. Inglesby şöyle diyor:
Bu ilk başlarda doğru olabilirdi, fakat yetkililer hastalığın gerçek boyutunun bilinmediğini, bunu hesaplayabilmenin bir yolunun olmadığını çünkü yeterli test bulunmadığını, virüsün çoktan tüm dünyaya yayıldığını ve havaalanlarını çok sıkı denetlemek ve sehayat kısıtlaması getirmenin geçmişte olduğu gibi bir işe yaramadığını dikkate almalılardı.
Çok kapsamlı açıklamalar yapmak zaman alır ancak bir anda ortaya çıkan istenmeyen durumlarda hep böyle olur. Uzun açıklamalar yapmak zaman alıyor fakat birden bire ortaya çıkan istenmeyen durumlarda hep böyle olur. Çok fazla belirsizlik var ama bunları toparlamaya çalışmamamız gerekiyor."
Şubat ayının sonlarında, Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi solunum hastalıkları şefi Nancy Messonnier saf değiştirerek virüsün Birleşik Devletler'de birbirleriyle doğrudan etkileşim kurmamış insanlar arasında yayılmasının an meselesi olduğunu söyledi. Messonnier halkın kendisini muhtemelen gerçekleşecek olan okulların kapatılmasına, iş kaybına, "gündelik yaşamın ağır denilebilecek şekilde zarar görmesine" ve "bunun kötü olacağı beklentisine" hazırlamasını istedi. Ertesi gün Trump vakaların "neredeyse sıfıra kadar indiğini" ileri sürdü. Ondan bir gün sonra, CDC müdürü Robert Redfield "riskin düşük" olduğunu vurguladı ve Messonnier'in daha açık konuşabileceğini söyledi. Hemen ardından Redfield, "Amerikan halkının normal hayatını sürdürmesi gerek." dedi. Geçmişteki salgınlarda hep seslerini duyduğumuz CDC yetkilileri bu sefer sessizliklerini korudular. Inglesby, şöyle diyor:
Güven tazeleme dürtüsü anlaşılabilir bir şeydir; ama en önemlisi olabildiğinde yanlışsız olmaktır. İnsanlara bilgi vermeliyiz ki, onlar da neyi doğru buluyorlarsa onu yapabilsinler. İnsanlara bilmediklerimizi ve zaman daha fazla bilgi sahibi olacağımızı da söylemeliyiz.
(WHO öğreniyor: 25 Nisan tarihinde atılan "COVID-19'dan iyileşen herhangi biri olduğu ve enfeksiyondan koruyan antikor elde ettiğimize dair elimizde bir kanıt bulunmamaktadır." şeklindeki yanlış tweet'ten sonra daha uzun ve doğru bir açıklamada bulundu.)
Yetkililer -ve gazeteciler- en baştan beri belirsizlikler olduğu hususunda net olsalardı, halk da mevcut sistemde sunulan yeni bilgilere daha fazla prim verebilir ve kanıtlar değişip de yeni hareket tarzlarına neden olduğunda anlarlardı. Aksi takdirde güncellemeler kafa karıştırıcı oluyor. CDC maske kullanımı hakkındaki tutumunu, konunun neden bu kadar ihtilafa neden olduğunu açıklamaksızın, bir anda değiştirdiğinde bu da keyfi bir tutum gibi düşünüldü. Washington Üniversitesi'nde kriz anlarında bilgi akışı üzerine çalışmalar yapan Kate Starbird şöyle diyor:
İletişim kurmak için tehlikeli bir yol. Kurumlara olan güveni azaltıyor. Ve insanlar güvenli bilgi alabilecekleri bir yer olmadığında yanlış bilginin kurbanı olmaya açık hale geliyorlar.
VI. Bilgi
Stanford'da çevrimiçi anlatılar üzerine araştırmalar yürüten Renee DiResta şöyle diyor:
Trump'ın görevi kötüye kullanma davası gibi haberler sırasında insanlar çoğunlukla kendi inançlarını göstermek adına bilgi paylaştılar. Fakat bir felaket durumunda insanlar "toplumlarına faydalı olmak adına", bilgi paylaşmaya meyillidir. Paylaşım genellikle bir yol gösterir. İnsanların bir araya gelerek gerginlik ve belirsizlikle karmakarışık hale gelen durumu anlamlandırmalarını sağlar. Fakat deprem olduğu zaman komşularınla konuşursunuz ve bir kaç gün sonra ne yapacağınıza karar vermişsinizdir. COVID-19 için ise belirsizlik sürüyor.
Pandeminin uzunluğu insanları belli bir liminal mekanda tutuyor. Yerlerinden edilmiş hayatları ve belirsiz geleceklerine açıklık kazandırmak için mümkün olduğunca çok bilgi toplamaya çalışıyorlar ve buna engel olunamıyor. Bergstrom şöyle diyor:
Sürekli daha yeni bilgi peşindeyiz ve hızla yayılan, kontrol edilmemiş yalan yanlış bilgileri tüketmekteyiz. Salgınlar genellikle ağır çekimde seyreder. Her şeyi bir anda değiştirecek bir olay yok.
Ama bu, güncelleme ve yeni bilgi arayışımızdaki gönülsüzlük yüzünden öyle görünüyor. İnsanlar tarih boyunca yeterli bilgi edinebilmek için mücadele ettiler. Şimdi insanlar çok fazla buldukları için, mücadele ediyorlar.
Çevrimiçi bilgi kanallarının ağırlıklı olarak kişiselleştirilmesi ve politikleştirilmesi, gerçekler yerine belli başlı uç fakat ince ayrıntılı iddiaları ödüllendiren algoritmalar tarafından yönetilmesinin bir faydası yok. Twitter'de yanlış bilgiler doğru olanlardan daha fazla ve altı kat hızla yayılıyor. DiResta şöyle diyor:
Fakat bu yalnızca bir internet sorunu değil. Pek çok kişi için doğru olan kendi cemaatleri içinde güvenmek için seçtikleri kişilerin söyledikleridir.
Bu dinamikler de, en azından ilk başta, liberal ve muhafazakar Amerikalıların salgını çok farklı algıladıkları manasına geliyordu.
Salgın gerçeği daha netleştikçe partizan gruplar arasındaki uçurum da kapamıyor. Starbird şöyle diyor:
Fakat zaman geçtikçe iyi niyetle yayılan yanıltıcı hikayelerden kaynaklı eksik bilgiler yanlış bilgilere dönüşecek ve bu hataların kasten "felaketi siyasi güç için baskı" unsuru olarak kullanılmasına neden olacak.
Komplo teorileri ise bu ortamda korku ve belirsizliğin psikolojik toprağını ot gibi bürüyor.
Beyaz Saray'ın günlük brifingleri sadece bu kafa karışıklığını azdırdı. Trump salgını sürekli önemsiz göstermeye çalıştı ve tekrar yazdığı rolünü başarısızlıkla oynadı. Elindeki tiyatro metni her zamanki gibiydi: Sorumluluğu reddet, bir tane günah keçisi bul, bir iç savaş çıkar ve kendi isteğinle gerçeğe teslim olup bir de kendi cümlelerinle açıkla (bu versiyon kendi kendisiyle çelişse bile). Trump'ın koronavirüs yalanları çok fazla ve gittikçe de artıyor, tabi sonuçları da öyle. Hidroksiklorokini teşviği ilaç kıtlığına neden oldu. Test yaptırmak isteyen herkesin yaptırabileceğine dair yanlış açıklaması da insanların zaten çok kalabalık olan hastanelere akın etmesine neden oldu.
Pek çok gazeteci ve medya eleştirmeni Beyaz Saray'ın canlı brifinglerini yayınlamamaları için haber kanallarına baskı yapıyorlar. Bu çok ekstrem gibi gelebilir ama başkanlık brifinginin insanları çamaşır suyu tüketmemeleri hususunda bilgilendirmeleri için doktorlara baskı yapması da ekstrem bir durumdur. NYU'da gazetecilik profesörü Jay Rosen, şöyle diyor:
Ne kadar çok zor soru sorduğunuz önemli değil, ciddi sağlık sorunlarına neden olabilecek şeyler söylemesine engel olunamıyor. İnsanlar kendilerinin değil, çok daha kararlı gazetecilerin bu sorunu çözebileceğini düşünüyor.
Rosen, medyanın varsayılan bir ritmde bölük pörçük güncellemelerle salgın gibi geniş çaplı bir olayı gizlemeye yetmeyeceğini iddia ediyor.
Gazeteciler halen daha işlerinin yeni içerik üretmek olduğunu düşünüyorlar fakat eğer senin amacın halkın COVID-19'u anlamasını sağlamak ise birbiri ardına yeni içerikle bunu yapamazsın. Güncellemeleri anlamak hayli alt yapı gerekiyor ve yeni siste de (istenen bilgiyi sağlaması açısından) berbat.
Bunun yerine, parça parça edinilen bilgiler sadece bilimsel sürecin istikrarsız halini pekiştirdi, gittikçe artan delil kırıntılarıyla ezberleri bozdu ve insanları yanlış bilgiye sürükleyen o zaten var olan belirsizlik hissini yoğunlaştırdı.
Eğer medya değişmezse tüketiciler değiştirmek zorunda kalabilir. Starbird biraz yavaşlamayı ve paylaşmadan evvel bilgiyi kontrol etmeyi öneriyor. O bile her eline geçen üzücü salgın haberine daha az zaman ayırırken yerel kaynaklara daha fazla zaman ayırıyor.
Bu da bilgi salgınına karşı el yıkamanın dengi. Ve salgının eş zamanlı takip edilebileceğine dair hayali ortadan kaldırabilir.
VII. Sayılar
Yeni bilgilerin yayılma hızının çok fazla olması sanki salgının gerçekleştiği anda doğru bir biçimde gözlemlenebileceği hissi yaratıyor. Günlük rakamlar tahrif edilmiş bir hikaye anlatıyor. Nisan sonlarına doğru vaka sayıları Birleşik Devletlerin bazı kesimlerinde salgının yatay bir seyir izlediğini gösteriyor. Fakat bunu kesin olarak bilmek çok zor. Meslektaşlarım Robinson Meyer ve Alexis Madrigal, test yaptıran Amerikalıların yüzde 20'sinin hala pozitif çıktıklarını belirttiler. Bu rakam neredeyse diğer gelişmiş ülkelerden daha yüksek bir rakam ve bir süredir de sabit. Bu durum enfekte olması muhtemel en fazla sayıda test yaptıran insanın Birleşik Devletlerde olduğunu ama hala vakaların çoğunu kaybettiklerini gösteriyor. Eğer öyle olsa vaka sayısı dengelenebilirdi çünkü Birleşik Devletler enfekte olan insanları tespit etme becerisini arttırdı.
Bu endişe hükümetin belgelenmiş vakaların "14 günlük süre içinde azalan bir seyir" izlemesinden sonra ülkeyi yeniden açma planını güçleştiriyor. Vaka sayısı yanıltıcı olursa bu kriterin de bir anlamı olmaz. Florida Üniversitesi istatistikçisi Dean şöyle diyor:
Bu sayıların gerçekten sabitlendiğinden emin olmak için yeterince test yapıyor muyuz bilmek istiyorum. Ben hala durumumuzun iyi olduğuna ikna olmuş değilim.
Vaka sayılarına bakınca şunu hatırlayın: Bu rakamlar herhangi bir günde enfekte olan insanların sayısını göstermiyor. Yaptığımız testlerin sayısını (ki hala yetersiz), bu testlerden elde edilen sonuçların bildirilmesinde geç kalındığını (daha da uzayabilir bu süre) ve hatalı bir biçimde negatif çıkan (yüksek görünen) testlerin oranını yansıtır. Aynı şekilde, günlük ölüm sayıları da virüsün gerçek zamanlı bilançosunu vermez. Raporlamada geç kalınması nedeniyle hafta sonları bu rakamların daha düşük çıkma eğilimi vardır.
Genel olarak ölümlerin çetelesini tutmak güç ve bu işlem her vakada farklılık gösteriyor. CDC her sene 24000 ile 62000 Amerikalının gripten öldüğünü tahmin ediyor ve bu rakam görünüşte şimdilik 58000 olan COVID-19 ölümleriyle benzerlik gösteriyor. Bu kıyaslama yanıltıcıdır. COVID-19'dan ölenlerin sayısı koronavirüs testi pozitif çıkanlar veya klinik değerlendirmeye girenlerin sayılmasına dayalı rakamlardır. Gripten ölenleri sayısı ise hastaneye yatırılma ve ölüm belgelerine bakan bir model vasıtasıyla tahmin edilir ve pek çok ölümün gripten olduğu ancak bu şekilde kodlandırılmadığı anlamına gelir. Eğer gripten ölenler COVID-19'dan ölenler gibi sayılsalardı çıkacak olan sayı oldukça düşük olacaktı. Bu, gribi gözümüzde fazla büyütüyoruz anlamına gelmiyor. Biz, COVID-19'u muhtemelen fazla abartıyoruz manasına geliyor.
Veri toplama şekilleri bu verilerin yorumlanmasını her zaman karmaşık hale getirir. Koronavirüsün iyileşen hastalarda "tekrar görülebileceğini" düşünün ya da insanlara "tekrar bulaştığını." Bu da hakikaten testi negatif çıkanların tekrar test yaptıklarında pozitif çıktıkları manasına geliyor. Fakat bu durumun virüsle bir alakası olmayabilir, testle alakalı hiç bir şeyle de alakası olmayabilir. COVID-19'u teşhis etmek için yapılan testler bir çok hata yapıp negatif sonuç veriyor, enfekte olmuş 15 ila 30 hastanın sonucunu yanlış verip temiz olduklarını bildiriyor. Ve bu testler daha iyi olsalar bile iyileşen hastaların viral seviyeleri en sonunda doğruluk eşiklerinin gerisinde kalacaktır. Bu hastalar sıralı bir şekilde test edildiklerinde bazı hastalar yeniden enfekte olduklarına dair bir görüntü sergilediklerinden negatif ile pozitif sonuç arasında kalacaklar.
Hatalı pozitifler de bir sorun. Pek çok şirket, pek çok ülke ümitlerini söylendiğine göre kişinin koronavirüs ile enfekte olup olmadığını gösteren antikor testlerine bağladı. Böyle testlerden bir tanesi o vücudunda o antikorlardan olan kişileri yüzde 93.8 oranında tespit edebildiklerini iddia ediyor. Buna karşın aslında vücutta hiç olmayan antikorları da yüzde 4.4 oranında tespit edebiliyor. Bu hatalı-pozitif oranı şimdilik kabul edilebilir bir seviyede düşük. Bu test 1000 kişi arasında yapıldığında vücutlarında antikor bulunan 50 kişiden 47'sinin isabetli bir şekilde tespit eder. Fakat aynı zamanda antikor taşımayan 950 kişiden 42'sinde de antikor bulur. Gerçek pozitifler ile yanlış pozitiflerin sayısı neredeyse eşit olur. Bu senaryoda siz koronavirüs antikoru taşıdığınız söylenirse hakikaten antikoru taşıma şansınız yazı tura attığınız zamankinden biraz daha fazla olur.
Bunların hiç biri salgının kontrol altına alınamadığı ve hiç bir şeyin belli olmadığı anlamına gelmiyor. Vaka sayısı yanlış olabilir fakat çok yüksek olmadığı hatta neredeyse çok düşük olduğu kesin gibi ve değişkenler de 100 değil, büyük ihtimalle 10 tane. Rakamlar hala önemli; hala karmakarışık ve yorumlaması da özellikle bu zamanda zor Telefonumda hava durumunu, gökyüzündeki her bir uçağın hareketini ve bu makaleyi okumakta olan insan sayısını eş zamanlı görebiliyorum. Fakat salgınla ilgili aynı anlık bilgilere ulaşamıyorum. Benim gördüğüm rakamlar bilim insanlarının ölçüm yapmak için kullandıkları araçların verdiği kadar bilgi veriyor. Dean şöyle diyor:
Sanırım insanlar bir takım şeyleri ölçmenin ne denli zor olduğunu küçümsüyor. Bizim gibi sağlık sektöründe çalışanlar için bir şeyleri ölçmek sorunun yüzde 80'i demek oluyor.
Eğer bugünü ölçmek zorsa, geleceği tahmin etmek daha da zordur. Dünyanın salgına verdiği cevaba rehberlik eden matematiksel modellere genellikle kristal küre muamelesi yapılıyor. Onların amacı bu değil ki. Bu modeller ihtimalleri tanımlar ve bilim insanları ile karar alıcılarına beklemede olan farklı hareket şekilleri dolayısıyla neler yaşanabileceğini gösterirler. Modeller bize muhtemel sonlar gösterir ve bir tanesini seçmemize izin verirler. Ancak çok ilerisi için yapılan tahminler de pek net olmazken önlerinde uzanan yol o kadar da bilinmezlikle dolu değildir. Princeton'da enfeksiyon hastalıkları modelleyicisi Dylan Morris şöyle diyor:
Uzun vadeli tahmin aynı düşen bir yaprağın yolunu takibe benzerken kısa vadeli tahmin yuvarlanan bowling topunu modellemeye benziyor. Önümüzdeki sene için var olan belirsizlikler salgın hemen kontrol altına alınmazsa ortaya çıkabilecek sonuçların "ne kadar tahrip edici ve korkunç olabileceği," gerçeğine gölge düşürmemeli.
VIII. Anlatı
31 Aralık 1999'un son saniyesinde saatler yeni millenyumu gösterdi, ve ... çok da bir şey olmadı. Tuhaf bir bilgisayar kodu olan, rezil Y2K virüsünün dünya çapında kaosa neden olması bekleniyordu ama fazla bir şey olmadı. Yirmi yıl sonra Y2K neredeyse aşırı tepki ile eş anlamlı oldu - insan oğlunun boşu boşuna çıldırdığı komik bir andı. Ama önemli değildi. Aslında önemli bir sorundu fakat bunu önlemek için canla başla çalışan bir çok insan sayesinde asla tam anlamıyla gerçekleşmedi. Tüfekçi, şöyle diyor:
Kıl payı önlenen facialardan çıkarılabilecek iki ders vardır. Biri: Abartıldı. Diğeri: Ucuz yırttık.
Geçen ay Londra'daki Imperial College'dan bir ekip koronavirüsün denetimsiz bırakılması halinde 2.2 milyon Amerikalının ölümüne neden olacağını gösteren bir model yayınladı. Ve dolayısıyla, kontrol edildi. Valiler ve belediye başkanları iş yerleri ile okulları kapattılar, insanların kalabalık ortamlarda bir araya gelmeleri yasaklandı ve evde kalın emri verildi. Bu türden sosyal mesafe tedbirleri halka kararsızca ve dengesizce açıklandı fakat işe yarıyor gibi görünüyor. Ölü sayıları artıyor fakat en kötü durumda 2.2. milyonluk tavana ulaşacak gibi görünmüyor. Ucuz yırttık. Ya da bir takım uzmanların iddia ettiği gibi, fazla abartıldı.
Koronavirüs Y2K virüsü gibi değil - bu gerçek ama gözle görülmeyen bir tehlike. Kasırga çıktığında ya da deprem olduğunda tehlike apaçıktır, kendini gösterir ve sonucu tahmin edilebilir. İnsanlar ne zaman bir yere sığınacaklarını, ne zaman tehlikenin geçtiği ve dışarı çıkma vakti geldiğini bilirler. Fakat virüsler hislerle tespit edilemez. Ne tehlike ne güvenlik net değildir. Ne zaman (maskeyle) kısa bir yürüyüş için dışarı çıksam sanki bütün dünya değişmiş ama yine de aynı görünüyormuş gibi bir hisse kapılıp bilişsel uyumsuzluk yaşıyorum. Daha az şanslı olan insanlar ve kaybedilenler hakkında yazılar okuyabiliyorum hala. Fakat kurtarılıp da kaybedilmeyenlerin hikayelerini hala okuyamıyorum. Belki de önlem tedaviden daha iyidir ama aynı zamanda daha az içgüdüseldir.
Koronavirüs yalnızca hücrelerimize el koymuyor, aynı zamanda bilişsel önyargılarımızdan da faydalanıyor. İnsanlar hikayeler üretip belirsizlikten bir anlam, kaostan mana çıkarmaya çalışıyorlar. Basit anlatıma hasretiz ancak salgında da böyle bir şey yok. İnsan hayatını mı ekonomiyi mi kurtaralım ucuz ikilemi, Birleşik Devletlerin zamanından önce açılmaması hususunda epidemiyologlar ve ekonomistler arasındaki kapsamlı uzlaşma ile ters düşer.
Sağlık çalışanları ve marketlerde çalışanlarına ünlü muameleri yapılması onların karşı karşıya oldukları tehlikeleri ve kendilerine verilmeyen koruyucu ekipmanları gözardı ediyor. Küçük karantina protestolarındaki artış çoğu Cumhuriyetçi ve Demokratın sosyal mesafenin "koronavirüsün yayılması kontrol edilene dek" sürdürülmesi hususunda hemfikir oldukları gerçeğini görmezden geliyor.
Çin Komünist Partisi ya da Donald Trump'ı düşman ilan etme arzusu salgını mümkün kılan 21. yüzyıl hayatını bir çok açıdan yok sayar: İnsanlığın acımasızca vahşi alanlara doğru büyümesi; hava seyahatinin çok yüksek düzeyde olması; kamu sağlığındaki kronik fon yetersizliği; kırılgan bir tedarik zincirinde seyreden tam zamanında üretim süreci ekonomisi; sağlık sisteminden faydalanmak için meslek sahibi olma koşulu; bir anda yanlış bilgileri yayan sosyal ağlar; uzmanlıktaki azalma; ileri yaştakilerin ötekileştirilmesi; asırlar boyunca azınlıklar ile yerli grupların sağlık durumlarını zayıfltka için uygulanan yapısal ırkçılık. Koronavirüsün buna yatkın olduğumuz ancak hazır olmadığımız bir dünya yaratığımız acı gerçeğini kabul etmek yerine kasten salıverildiğine inanmak daha kolay olabilir.
Klasik bir kahraman hikayesinde -mitler ve sinemanın arketip kurmaca yapısında- kahraman yaşadığı normal hayattan istemeden ayrılır, bir bilinmeze adım atar, birbiri ardına imtihanlar verir ve sonunda değişmiş olarak evine geri döner. Eğer böyle bir karakter koronavirüs hikayesinde var olsa o zaman tek bir birey değil, tüm modern dünya olur o. Yolculuğunun sonu ve nihai değişiminin doğası bizlerin kolektif hayal gücü ve eylemlerine göre yazılacak.
Ve onlar, şu andaki bir çok şey gibi belirsizliklerini hala koruyorlar.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 8
- 2
- 1
- 1
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- Çeviri Kaynağı: The Atlantic | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 24/11/2024 08:13:11 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/8833
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.
This work is an exact translation of the article originally published in The Atlantic. Evrim Ağacı is a popular science organization which seeks to increase scientific awareness and knowledge in Turkey, and this translation is a part of those efforts. If you are the author/owner of this article and if you choose it to be taken down, please contact us and we will immediately remove your content. Thank you for your cooperation and understanding.