Paylaşım Yap
Tüm Reklamları Kapat

Korkunca Neden Elimizi Ağzımıza veya Yüzümüze Götürürüz?

8 dakika
8,138
Korkunca Neden Elimizi Ağzımıza veya Yüzümüze Götürürüz? Pexels
Korkan insan
Tüm Reklamları Kapat

Duygular, günlük hayatımızda önemli bir rol oynar. Her gün etrafımızda sayısız insanın duygularına ve bu duyguları yansıtma biçimlerine tanık oluruz. Hatta yöneldiğimiz aktivite ve hobileri dahi, bize vereceğini düşündüğümüz duygulara göre seçeriz.

Dünyadaki farklı dil ve kültürlere rağmen bazı temel duyguları ifade etme biçimimiz hemen hemen aynıdır. Örneğin mutluluk, korku, şaşkınlık gibi duyguların sebep olduğu mimiklerin evrensel olduğunu söyleyebiliriz. Bunun, henüz dilin gelişmediği dönemlerde insanın duygularını yansıtma arzusundan kaynaklandığı düşünülmektedir. Muhtemelen sözsel bir ifadenin olmadığı bir zamanda insanın çevresinde görüp şaşırdığı ya da korktuğu bir şeyi mimiklerinden başka ifade edebileceği daha iyi bir araç yoktu.

Charles Darwin, 1872’de insandaki duygu ifadelerinin hem doğuştan hem de kültürler arasında evrensel olduğunu öne sürdü. Psikolog Paul Ekman da 1972’de insan kültürlerinde evrensel olan 6 temel duygu olduğunu ifade etti (kendisini Lie to Me dizisinin bilim danışmanı olarak tanıyor olabilirsiniz). Bunlar; korku, iğrenme, öfke, şaşkınlık, mutluluk ve üzüntü idi. Yapılan bir araştırmada, farklı kültürlerden insanlara duyguları ifade eden fotoğraflar gösterildi ve insanlar tarafından bu temel duyguların tespit edilebildiği gözlemlendi. Aynı zamanda Ekman, bu temel duyguların doğuştan olduğu gibi büyük olasılıkla beyinde yerleşik olduğunu da söyledi.

Tüm Reklamları Kapat

Bu yazımızda bu 6 temel duygudan korkuyu ifade etme biçimimize odaklanacağız. Evrimsel açıdan ele alındığında, korkunun oldukça eski bir hayatta kalma mekanizması olduğunu söylenebilir. Tehdit oluşturabilecek durumlar karşısında korku duymamız, hem atalarımızın hem de bizim tür olarak başarıya ulaşmamızı sağlamıştır.

Etrafınıza dikkatlice bakarsanız birçok insanın korktuğunda elini ağzına veya yüzüne götürdüğünü görebilirsiniz. Örneğin korku filmi izlerken verdiğiniz tepkileri gözünüzün önüne getirin. Peki neden bunu yapıyoruz? Bu soruya cevap verebilmek için Darwin'den başlayıp, Paul Ekman’a kadar uzanan birçok araştırmaya göz atmamız gerekiyor.

Kaç veya Savaş Tepkisi

Akut stres tepkisi olarak da bilinen Kaç veya Savaş Tepkisi ilk olarak 1920’lerde fizyolog Walter Bradford Cannon tarafından tanımlanmıştır. Kaç veya Savaş Tepkisi, korku duyacağımız bir şeyle karşılaştığımızda meydana gelen fizyolojik tepkiyi ifade eder ve eski insan atalarımızın çevrelerindeki tehlikeler karşısında sahip oldukları seçenekler ile ilişkilendirilir.

Algılanan tehdit sempatik sinir sistemini ele geçirir ve vücudu savaşmaya veya kaçmaya hazırlayan akut stres tepkisini tetikler. Bu tepki, karşılaşılan tehditlerde hayatta kalma şansını artıran evrimsel bir mekanizmadır. Bu tepkinin sebep olduğu reaksiyonlar birçok fiziksel etkiye neden olabilir. Tehlike anlarında kaslar gerilir ve harekete hazır hale gelir. Karşılaşılan tehlikeye hızlı bir yanıt verilmesi için gereken oksijeni sağlama amacıyla kalp atışı ve solunum hızı artar. Vücut kendisini çevrenin daha fazla farkında olmaya zorlar ve gözbebekleri genişleyerek gözlere daha fazla ışık girmesini sağlar.

Tüm Reklamları Kapat

Kaç veya Savaş Tepkisi, çevremizde gerçekleşen tepkilere başa çıkmamızda çok önemli bir rol oynar. İçinde bulunduğumuz stresli durum, tehditlere çözüm üretmemizi daha olası hale getirir. Bu anlamda korkunun sahip olunması gereken önemli bir özellik olduğu ve evrim sürecinde korkuyu tehlikelerden korunmak için kullanan insan ve hayvanların daha büyük şansı olduğu söylenebilir. Tehlikeden kaçma arzusu insanlar ve diğer canlıların hayatta kalması için faydalı olmuştur.

James-Lange Teorisi

James-Lange Teorisi, duygular için fizyolojik bir açıklamayı temsil eder. William James'in ortaya koyduğu düşünceye göre insanlar, çevrelerinde gerçekleşen uyarıcı olaylar karşısında öncelikle fizyolojik bir tepki verirler ve daha sonra bu tepki bir duygu olarak etiketlenir. Örneğin aniden hırlayan bir köpekle karşılaşan kişi, hızlı bir şekilde nefes almaya başlar veya titreyebilir. James-Lange teorisine göre insanlar, bu uyaran ardından gelen duyguyu "korku" olarak etiketler.

Bu teorinin eleştirilerinden biri, fiziksel tepkilerin yalnızca tek bir duyguya karşılık gelemeyecek olmasıdır. Örneğin kalp çarpıntısı, korku veya heyecan gibi birbirinden farklı duyguları akla getirebilir.

Cannon-Bard Teorisi

Talamik duygu teorisi olarak da bilinen Cannon-Bard Teorisi, 1927’de Walter B. Cannon ve onun yüksek lisans öğrencisi Philip Bard tarafından, James-Lange Teorisi'ne alternatif olarak geliştirilmiştir. Bu teori, uyarıcı olay karşısında tetiklenen fiziksel tepki ve duyguların aynı anda meydana geldiğini ifade eder. Örneğin yılan gören bir kişi aynı anda korkar ve titremeye başlar. Fiziksel tepkiler duygusal tepkilere bağlı olmadığı gibi, bunun tam tersi bir durum da geçerlidir.

Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.

Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.

Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.

Karanlık bir otoparkta arabanıza doğru yürüdüğünüzü hayal edin. Tam bu anda arkanızdan size yaklaşmakta olan ayak seslerini duyuyorsunuz ve size doğru gelmekte olan bir insanın gölgesini görüyorsunuz. Cannon-Bard Teorisi'ne göre korku ve fiziksel tepki duygularını aynı anda yaşayacaksınız. Korkup kalbiniz hızla çarpmaya başladığında, aynı anda arabanıza doğru koşmaya başlayacaksınız.

Cannon-Bard teorisine getirilen eleştirilerden biri, fiziksel tepkilerin duygulara yol açmadığı yönündeki ifadenin doğru olmadığıdır. Yapılan araştırmalar, insanların kaşlarını çatması veya gülümsemeyi gibi yüz ifadelerini yaptıklarında, bu ifadeyle ilişkili duyguyu yaşamalarının daha olası olduğunu göstermiştir.

Yüz Geri Bildirim Hipotezi

Yüz Geri Bildirim Hipotezi, yüz ifadelerinin yalnızca bir duyguyu ifade etmediği, aynı zamanda ifadelerin duyusal geribildirimle bağlantılı olduğu ve duygusal deneyim üzerinde etkisi olduğu fikrine dayanır. Örneklendirmek gerekirse taklit olarak gülümsemenizin sizi daha mutlu edebileceği ya da kaşlarınızı kaldırmanızın sizi daha sinirli hissettirebileceği söylenebilir. Bu fikir, Charles Darwin’in ortaya attığı duygunun özgürce ifade edilmesinin duyguyu yoğunlaştırdığı ama bastırıldığında duygunun yumuşadığı ifadesine kadar uzanır.

Yüz ifadeleri
Yüz ifadeleri
Pexels

1988 yılında yapılan bir araştırmada katılımcılardan dudaklarını kaşların çatılmasına benzeyen bir ifadeye ya da dişleriyle gülümsemeyi taklit eden bir ifadeye sebep olacak şekilde kalemi ağızlarında tutmaları istendi. Aynı katılımcılara belirli karikatürler gösterildi ve gülümsemeyi taklit edenlerin karikatürleri daha komik olarak değerlendirdiği sonucuna ulaşıldı.

Yüz kırışıklıklarının önüne geçmek için yaptırılan botoksun en büyük yan etkilerinden biri, duyguları tam olarak ifade edememektir. Her ne kadar kırışıklarla savaşmak için iyi bir yöntem olsa da aynı zamanda bu kasların hareket ettirilmediği anlamına da geliyor. Bazı araştırmacıların düşündüğüne göre sadece donuk bir ifadeden daha büyük sonuçlara yol açabilir. Botoksun yüz ifadesi yapmayı sınırlı hale getirmesi, kişilerin duyguları hissetme yeteneğini de etkileyebileceği düşünülüyor. Şimdilerde yapılan birçok çalışma, böyle bir etkinin var olduğuna dair hiçbir kanıt bulamıyor.

Yüz geri bildiriminin gerçekte nasıl çalıştığı belirsizliğini koruyor. Yaygın olarak kabul edilen teorilerden biri, belirli yüz kasları aktive edildiğinde karşılık gelen duygulanım programlarını aktive ettiğidir.

Tüm Reklamları Kapat

Neden Korkunca Ağzımızı Kapatıyoruz?

Yazımızın buraya kadarki kısmında uyarıcılar, duygular ve fiziksel tepkiler arasındaki ilişkiyi farklı fikirler üzerinden anlamaya çalıştık. Yazının başında sormuş olduğumuz sorunun cevabına hala ulaşamadık gibi gözükse de aslında cevabı bazı kavramlar üzerinden vermiş olduk. Neden korktuğumuzda elimizi ağzımıza veya yüzümüze götürüyoruz? Farklı yönlerden bu soruyu cevaplayalım.

Sesi Bastırmak

Kaç veya Savaş Tepkisinden bahsederken karşılaşılan tehditlerle başa çıkmamızı sağlayan bir mekanizma olduğuna değinmiştik. Korku anında eli ağza götürmek, tehlikeyi ortaya çıkaran kişi tarafından algılanmamak amacıyla ortaya çıkmış olabilir. Örneğin eski bir insanın, arkadaşının bir aslan tarafından yenmesine tanık olduğunu düşünebiliriz. Eli ağıza götürerek olası bir sesi veya çığlığı engelleyerek düşmanın dikkatini çekmemek mümkün olmuş olabilir.

Duygu Yumuşatması

Kaç veya Savaş Tepkisi, otomatik olarak gerçekleşse de, her zaman doğru tepki olduğu anlamına gelmez. Korku, evrim sürecinde hayatta kalabilmek için sahip olunan en iyi özelliklerden biriydi. Hiçbir tehlikenin farkına varmamaktansa, her zaman hazır ve tetikte olmak ve hatta bu konuda nadiren yanılmak, daha güvenli bir ortam sağlar. Yırtıcı bir hayvan tarafından saldırıya uğramaktansa, kendi gölgenizden korkarak saklanmak daha iyi bir seçenektir. Bu yüzden yanlış bir fizyolojik tepkiyi yumuşatmak için bu davranış geliştirilmiş olabilir. Yine aynı örneği ele alırsak, tehlikeli bir durum olduğunu düşünüp korkan kişi yanıldığını anladığında, bu korkuyu bastırmak istemiş olabilir. Tehlike altında olmadığını anladığında çevredekilere yanlış alarm vermemek, daha da önemlisi gruplarda gereksiz bir panik yaratmamak için evrimleşmiş olabilir.

Tüm Reklamları Kapat

Koruyucu Bir Jest

Bu konuda ortaya konulan fikirlerden bir diğeri ise, korku anlarında ağzımızın açılmasına sebep olan hızlı ve derin olan nefes ağzımızı savunmasız bir hale getirmesi üzerine kuruludur. Bu yüzden bu hareket, koruyucu bir jest olarak gelişmiş olabilir. Aynı zamanda korktuğumuzu diğer insanlardan gizlemenin bir yolu da olabilir. Bu konuda birçok uzman tepkilerin nezaket biçimi olarak öğrenildiğini söylüyor.

Kültürel Normlara Uyma

Duyguları algılama ve fiziksel tepkilerimiz neredeyse birbirinin aynısı olsa da bazı kültürel farklılıklardan dolayı değişiklik gösterebilir. Sosyal ve kültürel beklentiler fiziksel tepkilerimizi yönetmemizde oldukça etkilidir. Yapılan bir deneyde Japon ve Amerikalı katılımcıları ampütasyon ve ameliyat gibi korkunç görüntüleri izlerken gözlemlediler. Her iki grup da iğrenme gibi benzer yüz ifadelerini gösterdi. Fakat katılımcılar bu sahneleri izlerken odada bir başkası daha olduğunda, Japon katılımcıların yüz ifadelerini gizleme olasılığı daha yüksekti. Bunun sebebi Japon kültüründe başka insanların önünde güçlü olumsuz duygular sergilemenin, Amerikan kültürüne göre daha az kabul edilebilir olmasıdır.

Emzik Etkisi

Washington DC’deki Beden Dili Enstitüsü’nde eğitmen olan Chris Ulrich, ağızı kapatmanın algılanan tehlikeler karşısında daha güvende hissetmeye yardımcı olabileceğini ifade ediyor. Ayrıca bu tepkinin bir çeşit "emzik" görevi gördüğünü ve kişinin kendisini yatıştırarak başka bir amaca daha hizmet ettiğini belirtiyor.

Sonuç

Ortaya koyulan tüm hipotezler akla yatkın olsa da bu fizyolojik tepkinin kesin nedeni tam olarak keşfedilememiştir. Ancak tüm bu fikirlerle birlikte evrim süreci de düşünüldüğünde korkunun ve bunun ile ilişkili olarak gerçekleşen tepkilerin tehlikelere karşı koyma ve hayatta kalmak için önemli bir rol oynadığını söyleyebiliriz.

Bu Makaleyi Alıntıla
Okundu Olarak İşaretle
35
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Paylaş
Sonra Oku
Notlarım
Yazdır / PDF Olarak Kaydet
Bize Ulaş
Yukarı Zıpla

İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!

Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.

Soru & Cevap Platformuna Git
Bu İçerik Size Ne Hissettirdi?
  • Tebrikler! 26
  • Mmm... Çok sapyoseksüel! 8
  • İnanılmaz 6
  • Merak Uyandırıcı! 3
  • Korkutucu! 2
  • Muhteşem! 1
  • Bilim Budur! 1
  • Güldürdü 1
  • Umut Verici! 1
  • Grrr... *@$# 1
  • Üzücü! 0
  • İğrenç! 0
Kaynaklar ve İleri Okuma
Tüm Reklamları Kapat

Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?

Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:

kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci

Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/11/2024 14:43:07 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/11166

İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.

Keşfet
Akış
İçerikler
Gündem
Eşey
Genler
Evrim Ağacı Duyurusu
Yeşil
Asteroid
Beslenme Bilimi
Kalıtım
Sendrom
Kanser
Dağılım
Ağrı
Nöronlar
Deniz
Sars
Ara Tür
Renk
Embriyo
Tür
Periyodik Tablo
Hukuk
Ortak Ata
Carl Sagan
Evrimsel Tarih
Hayatta Kalma
Kanser Tedavisi
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Bugün Türkiye'de bilime ve bilim okuryazarlığına neler katacaksın?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Sosyal
Yeniler
Daha Fazla İçerik Göster
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Yazı Geçmişi
Okuma Geçmişi
Notlarım
İlerleme Durumunu Güncelle
Okudum
Sonra Oku
Not Ekle
Kaldığım Yeri İşaretle
Göz Attım

Evrim Ağacı tarafından otomatik olarak takip edilen işlemleri istediğin zaman durdurabilirsin.
[Site ayalarına git...]

Filtrele
Listele
Bu yazıdaki hareketlerin
Devamını Göster
Filtrele
Listele
Tüm Okuma Geçmişin
Devamını Göster
0/10000
Bu Makaleyi Alıntıla
Evrim Ağacı Formatı
APA7
MLA9
Chicago
E. Kocabey, et al. Korkunca Neden Elimizi Ağzımıza veya Yüzümüze Götürürüz?. (24 Kasım 2021). Alındığı Tarih: 21 Kasım 2024. Alındığı Yer: https://evrimagaci.org/s/11166
Kocabey, E., Emektar, D. (2021, November 24). Korkunca Neden Elimizi Ağzımıza veya Yüzümüze Götürürüz?. Evrim Ağacı. Retrieved November 21, 2024. from https://evrimagaci.org/s/11166
E. Kocabey, et al. “Korkunca Neden Elimizi Ağzımıza veya Yüzümüze Götürürüz?.” Edited by Dilan Emektar. Evrim Ağacı, 24 Nov. 2021, https://evrimagaci.org/s/11166.
Kocabey, Enes. Emektar, Dilan. “Korkunca Neden Elimizi Ağzımıza veya Yüzümüze Götürürüz?.” Edited by Dilan Emektar. Evrim Ağacı, November 24, 2021. https://evrimagaci.org/s/11166.
ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close