Neden Dans Ediyoruz? Dans Etme Davranışı Nasıl Evrimleşti?
- İndir
- Dış Sitelerde Paylaş
YouTube’un bilimsel buluşları körüklemesine sık rastlanmaz. Ancak yine de bir sülfür ibikli Avustralya papağanı olan Snowball’un, Backstreet Boys’un “Everybody” şarkısıyla senkronize olarak bir koltuğun yaslanma yerinin üzerinde yan yan yürüyüp, kafasını aşağı yukarı sallayıp ayaklarını yere vurduğu video Dr. Aniruddh Patel tarafından izlenince bu gerçekleşti.
San Diego Nörobilimler Enstitüsünde bir araştırmacı olan Patel, YouTube’da bir sürü eğlenceli hayvan videosu bulunduğunu, ancak bunun çok özel bir video olduğunu söylüyor. Bilim insanları uzun süredir sadece insanların müzikle senkronize olarak hareket etme yeteneğine sahip olduğunu düşünüyordu. En yakın genetik akrabamız olan şempanzeler müziğe uygun olarak hareket etmez. Hatta binlerce yıldır insanlarla birlikte yaşayıp evrimleşmiş köpekler ve kediler bile.
Patel, bunun muhteşem olduğunu düşünerek papağanın sahibiyle temasa geçip bir deney yaptı.
Current Biology (Cilt 19, Sayı 1) dergisinde yayınlanan makalesindeki sonuçlara göre Snowball müzikle birlikte hareket ediyordu. Araştırmacılar şarkıyı yavaşlattığında ya da hızlandırdığında da ritmini buna göre ayarlıyordu. Maryland Üniversitesinde psikoloji profesörü olan Dr. Ahalya Hejmadi, bunun önemli bir buluş olduğunu söylüyor. Bu da beynin hareketi koordine etme biçimini anlamalarında bilim insanlarına yardımcı olan yeni dalganın parçası oldu. Patel’e göre, benzer dans araştırmaları, hareket bozuklukları olan insanlar için yeni terapi yöntemlerine yol gösterebilir. Örneğin Parkinson hastalığı olan bazı insanlar genelde hiç hareket edememelerine rağmen müzik eşliğinde yürüyebilirler.
Aynı zamanda dans araştırmaları, dünyanın her yerinde görülen bir insani fenomen hakkında da bize ışık tutabilir. Bilim insanları, muhtemelen evrimsel bir kaza olarak başlayan bu aktivitenin önemli bir kültürel güç haline geldiğini, eş bulmakta bize yol gösterdiğini ve dayanışmayı teşvik ettiğini buldular. Hejmadi diyor ki:
Dans o kadar yaygın bir evrensel fenomen ki! Tüm dünyada insanlar dans etmeyi seviyor, o zaman bunun arkasında yatan bir mantık olmalı.
Kuş Beyni ve İnsan Beyni
Yirmili yaşlarda insanlar kulüplerde ahenkle salınır, balerinler ve baletler parmak uçlarında yükselir, şen şakrak davetliler gelin ve damadın çevresinde halka oluşturur. Ancak Avustralya papağanı Snowball’un davranışı tüm bu dans etme davranışlarının altında yatan temel kapasitenin, yani müzikle birlikte hareket etme yeteneğinin muhtemelen sadece eğlenceli bir evrimsel kaza olduğunu gösteriyor.
Patel’in teorisine göre maymunların ve köpeklerin edememesine rağmen Avustralya papağanlarının ve insanların dans edebilmesinin nedeni, bizlerin sesle öğrenen canlılar (vocal learner) olmamızdır. Bir başka deyişle biz sesleri duyup taklit ederiz. Bu da, işitsel ve motor devrelerimiz arasında yakın bağlantılar gerektiren bir beceridir. Patel diyor ki:
Dans, karmaşık sesler üretebilecek şekilde biçimlenmiş bir beyin yapısı gerektirir. Doğada bu çok ender görülen bir yetenektir. Sadece yunuslar, foklar ve ötücü kuşlar bunu yapabilir; ancak primatların çoğu dahil türlerin ezici bir kısmı yapamaz.
Harvard’dan psikoloji öğrencisi Adena Schachner ve arkadaşları, bu fikrin geçerliliğini soruşturarak, sıradan deneylerin sunduğundan çok daha fazla veriye ihtiyaç olduğunu fark ettiler. Schachner, sadece sesle öğrenen canlıların bir ritimle hareket edebileceğini göstermek için, sesle öğrenemeyen canlıların bunu asla yapamayacağını göstermeleri gerektiğini söylüyor. Bu yüzden YouTube’a ve orada yer alan dünya çapındaki binlerce hayvan video klibine başvurdular. Veri tabanını sistematik biçimde araştırdıktan sonra, Patel’in hipotezini destekleyen 5000’den fazla video buldular. Bu videolardan sadece 33’ünde hayvanların müzikle senkronize olarak hareket ettiği görülüyordu. Current Biology’de (Cilt 19, Sayı 1) yayınlanan bu çalışmaya göre, bu hayvan videolarının 32’si kuşlara, bir tanesi ise bir file aitti.
Çalışmada yer alan kuşlar, sesle öğrendikleri iyi bilinen Amerikan papağanı, Avustralya papağanı ve genel olarak papağanlardı. Ancak Schachner’e göre filin durumu bir muammaydı. Araştırmacılar henüz fillerin sesi taklit edebildiğini kesinleştirmemiştir. Üstelik bilim insanları, bir filin kendiliğinden müziğe göre hareket ettiğini de gözlemlememiştir. Yani YouTube’un “dans eden” bu fili bir tür eğitici numarası olabilir. Örneğin eğitici, şarkının temposunu filin hareketine uyacak şekilde ayarlamış olabilir.
Schachner papağan sahiplerinin, “Ben zaten hayvanların nasıl eğitileceğinden anlamam bile, bu papağan bir gün biz müziği açtığımızda aniden dans etmeye başladı” gibi şeyler söylediğini belirtiyor. Schachner ve arkadaşları, videodaki filin sahibine ise ulaşamamışlar. Schacher ekliyor:
Kedilere ve köpeklere ait bir sürü ‘dans’ videosuna ve eğitmenlerin bu hayvanlara nasıl dans edileceğini öğretmekte gösterdikleri muazzam çabaya rağmen, YouTube’daki yüzlerce videodan birisinde bile bu hayvanlar ritme ayak uyduramıyor. Hâlbuki ses taklitçisi hayvanlar doğal olarak dans ediyor gibiler, üstelik bu türden bir becerinin vahşi doğada onlara görünürde bir işlev kazandırmamasına karşın. Dans belirli bir ölçüde, sesi taklit etme yeteneğimizin bir yan ürünü olarak ortaya çıkmışa benziyor. Ses taklidi olmadan, ritmi yakalayamazdık.
Patel'in, dans etme yeteneğimizin altında, beyindeki motor sistem ile işitsel korteksin arasındaki sıkı bağların yattığı şeklindeki teorisi, Duke Üniversitesinde sinirbilimci olan Dr. Erich Jarvis’in araştırmalarının üzerine inşa edilmiş. Jarvis’e göre kuşların ve insanların sesi taklit etmelerini sağlayan benzer bir beyin yapısı var ve motor kontrolde görev alan ve beynin derinlerindeki bir yapı olan bazal ganglia, sesle öğrenmede önemli rol üstleniyor. Patel bu bağlantının çok önemli olduğunu söylüyor. Çünkü insanlarda beyin görüntüleme araştırmalarının gösterdiğine göre insanlar ritim içeren bir müzik duyduklarında, aslında o anda hareket ediyor olmasalar bile bazal gangliadaki aktivite güçleniyor ve işitsel korteksle bağlantısı da artıyor. Patel diyor ki:
Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %100 reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.
KreosusKreosus'ta her 10₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.
Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.
PatreonPatreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.
Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.
YouTubeYouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.
Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra 24-72 saat alabilmektedir.
Diğer PlatformlarBu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.
Giriş yapmayı unutmayın!Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza üye girişi yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.
Eğer insanlar ve kuşlar sesle öğrenme bakımından benzer yollarla biçimlenmişse, kuşlarla yapılacak karşılaştırmalı çalışmalar, müziğe uygun olarak nasıl hareket ettiğimiz konusundaki sinirbilim çalışmalarında faydalı olabilir. Bu da, Parkinson hastalığı olan insanlarda ritmik müziğin faydalı etkilerini de içerir.
Dişiler İçin Dans Etmek
Henüz konuyla ilgili klinik uygulamalardan çok uzağız. Ancak dans araştırmaları, bu insani fenomenin amacına ilişkin bilim insanlarına bilgi sağlıyor. Ne de olsa tarih boyunca dünyanın dört bir köşesinden insanlar, bir ritimle hareket etme dürtüsüne büyük önem vermiş. Londra Queen Mary Üniversitesinde ve Doğu Londra Üniversitesinde dans araştırmacısı ve psikolog olan Dr. William Michael Brown diyor ki:
Afrika halk dansçılarında tüm vücudun kasılmasının, İrlandalı dansçıların sert postüründen o kadar farklı görünmesine rağmen, bu kültürler ve diğerleri dansı sıklıkla kur yapma ve eş bulma ritüellerinde kullanmıştır. Batı toplumlarında bizler gece kulüplerine ve dans etmeye gidiyoruz, bunlar da seks ile oldukça bağlantılı görünüyor.
Brown’ın Nature dergisinde (Cilt 438, Sayı 29) yayınlanan araştırmasına göre, insanlar dansı bilhassa genetik açıdan sağlıklı eşleri tespit etmek için kullanıyor olabilir. Bu çalışmada Brown ve meslektaşları, 40 Jamaikalı erkek ve kadın dans ederken, onların hareketlerini kaydetmek amacıyla hareket yakalama teknolojisini kullandılar. Araştırmacılar, dans edenlerin bedenleri ve çekicilikleri hakkında hiç ipucu vermeyecek şekilde, onları çöp adam figürlerine dönüştürdüler.
Daha sonra başka Jamaikalılardan oluşan 155 kişilik bir grup dans edenleri izledi, bu gruptakilerin, büyük ölçüde, simetrik bedenleri olan insanların dansını tercih ettikleri görüldü. Brown özellikle kadınların, asimetrik erkeklerin dansını çok sert eleştirdiğini söylüyor. Asimetrik erkeklerin ise dansı eleştirirken daha yumuşak olduklarını, hatta bazen asimetrik kadınları tercih ettiklerini ekliyor. Ona göre çekici olmadıklarının farkında olan erkekler, dans eden kadınlar hakkındaki standartlarını düşürüyor olabilir. Çünkü bu şekilde eş bulma şansları artacak. Asimetrik kadınların standartlarını yüksek tutmasının nedeni ise, kötü bir eş bulmanın onlar için daha yüksek maliyetli olması olabilir. Çünkü kadınlarda gebelik dokuz ay sürer ve çocuğu yetiştirme sorumluluğunun çoğunu kadınlar üstlenir. Brown diyor ki:
Bu görüntüleri izleyen sıradan birisine göre bile simetrik şekilde dans edenler daha yetenekliydi. Hareketleri daha akıcıydı, sanki yeterliliklerini ispat etmek için geliştirilmişti.
Önceki araştırmalar insanların ve diğer hayvanların simetrik eşleri tercih ettiğini belirtiyor. Bilim insanları bunun nedeninin, bedenin iki yarısındaki ufak farkların gelişimsel sorunların, hastalıkların ve hatta belki de kusurlu genlerin bir göstergesi olduğuna inanıyorlar. Ancak elbette ki bir buluşma sırasında cebinizden şak diye bir cetvel çıkarmadığınız sürece, bir insanın sol kulağının sağdakinden bir milimetre daha uzun olduğunu söylemek çok güç. Yani belki de biz dansı, asimetrileri ve bunların işaret ettiği gelişimsel ve genetik sorunları daha da belirgin kılmak için kullanıyoruz. Brown ekliyor:
Asimetriye genelde denge ve koordinasyon sorunları da eşlik eder, dans ettiğiniz zaman bunları gizlemek de oldukça güçtür. Buna karşın iyi dans edemeyenlerin bile dans etmesi beklenir. Jamaika kültüründe olsun, birçok hayvanın eş bulma dansında olsun, kötü dans etmek hiç dans etmemeye yeğ tutulur.
Almanya’da Göttingen Üniversitesinde psikoloji profesörü olan Dr. Bernhard Fink’in yaptığı bir araştırmaya göre kadınlar simetrik erkeklerin dansını tercih ediyor. Bunun yanı sıra güçlü erkeklerin ve ana rahminde yüksek düzeyde testosterona maruz kalmış erkeklerin dansını tercih ediyorlar. Fink ve meslektaşları, Personality and Individual Differences (Cilt 42, Sayı 1) dergisinde yayınlanan bir çalışmada 12 erkek dansçının videosunu bulanıklaştırarak 104 kadından bu erkeklerin çekiciliklerini değerlendirmesini istediler. Kadınlar, ikinci parmak uzunluğunun dördüncüye oranının düşük olduğu (ki bu, erkeklerin erken dönemlerde yüksek testosterona maruz kaldığının güvenilir bir göstergesidir) erkekler tarafından yapılan dansları anlamlı ölçüde daha fazla tercih ettiler. Yine Fink tarafından gerçekleştirilen benzer bir çalışmada (Personality and Individual Differences, Cilt 47, Sayı 1) elleriyle bir şeyleri daha güçlü sıkabilen erkeklerin dansı daha iyi bulundu, en azından kadın izleyicilerin gözünde… Fink diyor ki:
Kadınların ve erkeklerin eş bulma kararlarında dansın da tıpkı fiziksel nitelikler gibi, bir bireyin niteliğine ilişkin bilgi ilettiğine inanıyoruz.
Fink ve Brown bu şekildeki testosteron yüklü, simetrik ve güçlü erkek danslarında kadınlara neyin bu kadar cazip geldiğini araştırıyor. Hatta Brown, iyi dans edenlere de kötülere de ivmeölçer bağlayarak ne ölçüde hızlı hareket ettiklerini ve bu süreçte ne kadar kalori yaktıklarını bulmaya çalıştı. İlk veriler iyi dans edenlerin daha az enerji harcayarak daha fazla mesafe katettiğini gösterdi. Brown, verimli biçimde hareket etmenin hayatta kalmak ve eş bulmak açısından kesin faydaları olduğunu söylüyor.
Kültürel Alışkanlıklar
Dansın tek işlevi sizi potansiyel bir eşe cazip göstermek değildir, aynı zamanda mevcut eşinizi de korumanıza yardımcı olabilmektedir. Örneğin kuğular, eşleriyle mükemmel biçimde senkronize olarak bir gölün etrafında daireler çizer. Brown’a göre bu hareket, bu ikiliye diğerlerinin karışma ihtimalini azaltır. Belki aynısı insanlar için de geçerlidir. Brown diyor ki:
Birlikte iyi bir koordinasyon içinde dans eden çiftler, birbirlerine yüksek derecede bağlı ve adanmış oldukları mesajını verirler. Birbirlerine o derece adanmışlardır ki, görünüşünüz ne kadar güzel olursa olsun bu insanla birlikte olma şansınız yoktur.
Brown tarafından yapılmış pilot bir çalışma, çiftlerin bu mesajı sadece el ele tutuşup bir daire şeklinde yürüyerek bile iletebildiklerini gösterdi. Bu da aslında eşli dansların temelidir. Çiftlerin çöp adam figürlü versiyonlarını izleyen bir grup lisans öğrencisi, bunların hangilerinin romantik bir ilişki içinde, hangilerinin ise birbirine yabancı kişiler olduğunu rahatlıkla söylebildi.
Güney Kaliforniya Üniversitesinde örgütsel davranış profesörü olan Dr. Scott Wiltermuth, diğer insanlarla senkronize biçimde dans etmenin, grup birlikteliği duygularını da besleyebileceğini söyledi. Psychological Science (Cilt 20, Sayı 1) dergisinde yayınlanan bir çalışmada Wiltermuth ve meslektaşı Dr. Chip Heath, bir grup öğrencinin bir kısmından adımlarını eşgüdüm içinde atarak kampüs çevresinde yürümelerini, diğerlerinden ise normal adımla yürümelerini istedi. Daha sonra grupları laboratuvara geri getirerek kendilerinden 1 ile 7 arasında gizlice bir sayı seçmelerini istedi. Grup üyelerine, en düşük sayıyı seçenin en fazla parayı alacağı söylendi. Aynı zamanda bu sayı, grubun kalanı için de ödeme miktarı olacaktı. Yani grubun tümünün iyiliği için yüksek bir sayı seçmek mantıklıydı. Ancak düşük bir sayı seçmek de seçenin bireysel olarak alacağı güzel bir miktarı garantileyecekti.
Wiltermuth’un bulgularına göre kampüsün çevresinde eşgüdümle yürüyen insanlar, kontrol grubuna göre ortalama olarak daha yüksek sayıları seçme eğiliminde oldular. Aynı zamanda gruplarının diğer üyelerine karşı daha yüksek bağ hissettiklerini ifade ettiler. Wiltermuth şöyle diyor:
Diğer insanlarla aynı zamanda aynı şeyi yapmak, bizi birbirimize bağlayan ve benlik algımızı genişleten bir durum. Sanki grubu bir parçamız gibi düşünmeye başlıyoruz.
Social Cognition (Cilt 27, Sayı 2) dergisinde yayınlanan araştırmaya göre bu duygu, diğer insanlarla eşzamanlı olarak bir yere hafifçe tıklatarak bile uyandırılabiliyor. Bu çalışmada eşzamanlı olarak bir yere hafifçe tıklatanlar, eşzamanlı olmadan tıklatanlara göre deneyi yapan kişi ile daha fazla yakınlık hissettiler.
Almanya’daki Max Planck İnsan ve Bilişsel Beyin Bilimleri Enstitüsünde psikolog, aynı zamanda da yazar olan Dr. Michael Hove, eşzamanlılığın bireyin kendisi ve diğerleri arasındaki ayrımı bulanıklaştırdığını söylüyor. Brown ekliyor:
Kültürler, şirketler ve askeri birlikler de uzun süredir bu fenomen üzerinde duruyor. Örneğin Japon şirketleri sıklıkla, çalışanlarına sabahları birlikte egzersiz hareketleri yaptırarak grup üyeliğine ilişkin duyguları pekiştirmeyi amaçlıyor. Askeri birliklerde acemi askerlere ilk olarak uygun adım yürümenin öğretilmesi de muhtemelen bundan kaynaklanıyor. Kaldı ki bunun pratik bir gerekçesi olamaz. Zira makineli silahların ortaya çıkmasından sonra bir savaşa uygun adım yürüyerek gitmek korkunç, hatta intiharla eş anlamlı bir taktik olurdu!
Zaten antropologlar da birçok halk dansının büyük insan gruplarından oluştuğunu gözlemlemiştir. Bu ritüeller güçlü kuvvetli dansçılara iyi genlerini gösterme fırsatı yaratır. Görünen o ki aynı zamanda gündelik hayatımızdaki küçük dayanışmalara ve hatta insan uygarlığının temelinin atılmasına da katkıda bulunur. Brown diyor ki:
Toplulukların dans aracılığıyla bir araya gelmiş olma ihtimalini göz ardı edemeyiz.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 13
- 10
- 9
- 8
- 7
- 6
- 3
- 2
- 0
- 0
- 0
- 0
- Çeviri Kaynağı: American Psychology Association | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/11/2024 13:46:57 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/5406
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.
This work is an exact translation of the article originally published in American Psychology Association. Evrim Ağacı is a popular science organization which seeks to increase scientific awareness and knowledge in Turkey, and this translation is a part of those efforts. If you are the author/owner of this article and if you choose it to be taken down, please contact us and we will immediately remove your content. Thank you for your cooperation and understanding.