Kimlik Politikası Nedir? Kimler Tarafından ve Neden Kullanılır?
Kimlik, bir kişinin bireysel bazda kim olduğunu tanımlayan bireysel özelliklerdir. Bir grup insanı, "bir grup"olarak tanımlayan ortak özellikler ise, o grubun "toplumsal kimliği"dir. Kişisel bazda kimlik, kendimize ilişkin algımızla ilişkiliyken toplumsal bazda kimlik, kendimizi ortak kimlik özellikleri paylaştığımız diğer bireylerle birlikte nasıl tanımladığımızla ilgilidir.
Kimlik politikası, kendileriyle ortak kimlik özelliklerine sahip olduğumuz diğer bireylerle birlikte bu ortaklık temelinde giriştiğimiz politik ve sosyal hareketlerdir. Bu ortak kimlik özellikleri, belirli politik stratejilerin özüne konulur ve bu sayede kimlik politikası eyleminin amacı, ortak kimliğin çıkarlarını korumak ve gücünü artırmak olur.
Her birimiz toplum içinde ırk, cinsiyet, kültür, cinsel yönelim, din veya etnik köken gibi bazı temel kimliklerimizle yaşarız. Bu kimliklerden bazılarının, toplum içinde daha ayrıcalıklı pozisyonlara sahip olabildiği bilinen bir gerçektir.
Örneğin ABD'de WASP diye kısaltılan; "White, Anglo Saxon, Protestant", yani beyaz, Anglo Sakson kökene sahip ve Protestan kişileri ifade eden bir toplumsal kimlik mevcuttur. Bu kimliğe sahip olmanın, yani "WASP olmanın" toplumda ayrıcalıklı bir konum sağladığı düşünülür.[1] Aynı şekilde İngilizcede kullanılan "pale, male and stale" (Tr: "soluk benizli, bitkin, erkek") söylemi yaşlı ve beyaz erkeklerin yönetici pozisyonlarının çoğunu doldurmasına işaret etmek için kullanılır.[2] Bu durum, hemen her ülkede benzer şekilde işler: Bir ülkede güç sahibi kesimler ağırlıklı olarak belirgin niteliklere sahiptir.
Belirli bir sosyal kategorinin avantajlı olması, aynı toplumdaki diğer sosyal kategorilerin dezavantajlı olmasına sebep olabilir - ki çoğu ülkede durum budur. Örneğin erkek olmanın daha avantajlı olduğu bir toplumda, kadın olmak bir dezavantaja sebep olabilir. Benzer şekilde, heteroseksüel olmak da hemen her toplumda daha avantajlıdır; bu yüzden eşcinsel olmak da dezavantajlıdır (burada "avantaj" ve "dezavantaj" sözcükleri evrimsel bağlamda değil, kültürel bir bağlamda kullanılmaktadır). Gerçekten de bilimsel araştırmalar bir toplumda erkek, heteroseksüel, o ülkedeki hâkim etnik kökene mensup ve hâkim dinden (ve hatta hâkim mezhepten) olmanın o toplumda daha rahat yaşamayı ve daha çok güce ulaşmayı kolaylaştırdığını göstermektedir.[3], [4], [5], [6]
Değerler, Her Şeyden Önce Gelir!
Değer, bir insanın davranışları üzerinde etkili olan ve hayatında daha çok nelere önem verdiğini gösteren bir kavramdır.[7] Aile kavramına, milliyete, dine, tutulan takıma, toplumsal cinsiyete, paraya veya başka birçok şeye değer vermek mümkündür. Örneğin belirli bir insan, paraya diğer her şeyden çok değer verebilir.
İnsanlar, aynı değer dizgesine sahip olsa da bunların sıralamasının değişmesi kişiler arası farklılığı artırır. İki insanı ele alalım. Bu ikisi de Türk, Müslüman, erkek, sosyoekonomik düzeyleri yüksek ve Galatasaraylı olsun. Bunlardan birisi için saydığımız bu kimliklerin en önemlisi Müslüman olmak ve ikinci önem verdiği kimlik ise Türk olmak olabilir. İkinci insan için ise öncelikli kimliği zengin olmak, daha sonra ise Galatasaraylı olmak olabilir. Gördüğümüz gibi sosyal aidiyetleri aynı da olsa, kişinin bunlara verdiği önem derecesi farklı olabilir. Bu yüzden de farklı tutum/değer kalıplarına, bunun sonucu olarak da farklı davranışlara sahip olabilirler.
Bazen kişi belirli bir kimliğe o kadar çok önem verir, bir kimlikle o kadar çok özdeşleşir ki diğerlerinin önemi çok azabilir. Örneğin dini bir terör örgütüne mensup bir intihar bombacısı için dini kimliği o kadar önemlidir ki bu uğurda diğer her şeyin önemi (mesela "baba olma kimliği") minimuma inebilir. Ya da ekonominin çok kötü olduğu ülkelerde seçmenler, yine de bu durumuna yol açan siyasi yönetimin devam etmesini destekleyebilir; çünkü onlar için dini ve milli değerler, gelirinden veya ekstradan kazanabileceği paradan daha önemlidir.
Evrim Ağacı olarak biz de kimlik ve değer olgularına önem vermekteyiz: Örneğin Soru & Cevap Platformu veya Sosyal platformumuz gibi birçok parçamızdaki (ve YouTube gibi sosyal araçlarımızdaki) kuralların başında "Bilim kimliğinizi önceleyin!" uyarısı yer almaktadır. Bundan kastımız şudur: Elbette kullanıcılarımızın her birinin farklı kimlikleri ve o kimliklerle ilişkili bambaşka sıralarda olan değer yargıları bulunmaktadır. Bazı okurlarımız futbol takımlarıyla ilişkili kimliklerini öncelerken, diğerleri dini inançlarıyla ilgili kimliklerini öncelerler. Bu, sosyal bağlamda kişinin özgür tercihidir. Lakin Evrim Ağacı bünyesinde bizim ilgilendiğimiz, kullanıcılarımızın bilim kimliğiyle sergileyebildiği davranışlardır. Bu nedenle Evrim Ağacı bünyesindeki araçlarda insanlarla etkileşirken, bilim kimliğinizi öncelemeniz bizim için önemlidir.
Siyasi iktidarlar da sosyal psikolojideki bu bulguları kullanarak insanların reel olarak içinde bulundukları koşulların önemini (yani bunlara verdikleri değeri) azaltmak için tutarlı ve sürekli olarak etnik ve dini değerlere vurgu yapabilir. Kişi fakir olduğunu, ezildiğini, düşük bir konumda olduğunu aslında bilir. Ama onun için (çoğu zaman dini ve milli inançları gereği) ülkesinde eşcinselliğin yayılmaması o kadar önemlidir ki, içinde bulunduğu berbat koşulların onun psikolojik durumu üzerindeki etkisi azalır ve eşcinsellere en çok saldıran parti hangisiyse oy verme eğilimi artar.
Sosyal Kimlik Teorisi: İç Grup vs. Dış Grup
Tabii ki bu davranışlar her zaman bireysel tercihlerden veya düşünülüp tartılarak varılmış kararlardan kaynaklanmaz. Kimi zaman ait olunan kimlikle ilişkilendirilen nitelikler, o nitelikleri aksi takdirde benimsemeyecek kişiler tarafından bile savunulabilir veya öncelenebilir. Bu durum, Sosyal Kimlik Teorisi ile rahat bir şekilde açıklanabilmektedir. Bu açıdan kimlik politikası, futbol takımı tutmaya da benzetilebilir (ki yukarıda da belirttiğimiz gibi, tuttuğunuz takım da kimliklerinizden biri olabilir). Muhtemelen tuttuğunuz takım hiç değişmemiş ve değişmeyecektir, siz de bunu bilirsiniz. Takımınızın başarısız olması durumunda bile belki eleştirilerde bulunacak, ama yine de çok sıra dışı bir durum olmadıkça aynı takımı tutmaya devam edeceksiniz. İlgili yazımızda da izah ettiğimiz gibi, bu davranış kalıplarını "iç grup övgüsü" ve "dış grup yergisi" gibi sosyal psikoloji terimleriyle kolaylıkla izah etmek mümkündür.
Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %100 reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.
KreosusKreosus'ta her 10₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.
Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.
PatreonPatreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.
Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.
YouTubeYouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.
Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra 24-72 saat alabilmektedir.
Diğer PlatformlarBu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.
Giriş yapmayı unutmayın!Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza üye girişi yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.
Bireysel kimlik, genel olarak kişinin değer kombinasyonu bütünlüğünden oluşur.[8] Yani biz, değerlerimizle özdeşim kurarız. Belirli bir takımı tuttuğumuzda, bu takımla özdeşim kurarız. Benzer durum etnik köken, din, cinsel yönelim, siyasi parti taraftarlığı gibi kendimizi ait hissettiğimiz tüm kimlikler için de geçerlidir.
Kimlik Politikasının Sağladığı "Taraftar Avantajı"
Kimlik politikasının siyasi partilere sağladığı "taraftar" avantajı budur: Kişi, "tuttuğu" partinin icraatlarını beğenmese de aynı partiye oy vermeye devam eder. Çünkü bir kere kendisine kimlik olarak "o partiden biri" olmayı seçmiştir. Bu taraftarlık bireysel kimliğinde o kadar baskındır ki partisinden vazgeçerse bir insan olarak kendisinin tümden zayıfladığını, "eksildiğini" hisseder. Bu yüzden neredeyse bir fanatik gibi belirli bir partiyi, tüm hatalarına ve yanlışlarına rağmen destekler.
Bu varsayımsal kişinin en çok önem verdiği değerleri o parti tarafından sürekli ön plana çıkarılıyorsa, kişi partisine hepten bağlanır. Onun için partisi artık hayatının anlamını, bireysel kimliğini oluşturan en önemli değerlerin bir kümesi olur. Örneğin desteklediği parti ile milliyetine, dinine, ailesine verdiği önem özdeşleşir.
Kimlik Politikasının İki Boyutu
Gördüğümüz gibi kimlik politikası, paylaşılan özelliklere dayanan belirli sosyal grupların çıkarlarına, haklarına ve bakış açılarına odaklanan siyasi çerçeveyi ifade eder. Peki, kimlik politikası kendiliğinden, içsel olarak zararlı mıdır? Örneğin bir ülkede etnik bir gruba odaklanan bir partinin toplumsal hayatın uyumu ve gelişimi için faydalı ya da zararlı olduğunu söyleyebilir miyiz?
Bunların tek kelimelik bir yanıtı bulunmamaktadır; ancak basit bir mantığa dayanan bir yanıt verilebilir. Bu mantığı kurabilmek için, öncelikle kimlik politikasının başlıca iki türünden söz etmemiz gerekmektedir. Bunlar, "ötekileştirilenlerin kimlik politikası" ve "egemenlerin kimlik politikası" olarak ayrılan kimlik politikası türleridir.
Ötekileştirilenlerin Kimlik Politikası
Ötekileştirme, temel olarak, belirli bir kimliğe sahip olanların, o kimliğe sahip olmayanları olumsuz algılaması ve değersizleştirmesidir.[9] Ötekileştirmenin doğrudan sonucu da buna maruz kalanların daha az fırsata ve kaynağa sahip olmasıdır. Yani ötekileştirilenler belirli bir toplumda güce daha az sahip olanlar, çoğu zaman da azınlıklardır. Örneğin LGBTQ+ bireyler, toplumdaki egemen dini inanca sahip olmayanlar, etnik azınlıklar, kadınlar, engelliler vb. bu gruba girer.
Kültürel, sosyal ve politik açıdan ötekileştirilmiş bu tür grupların (temel olarak azınlıkların) güçlerini birleştirerek, dayanışma içinde haklarını savunmak için bir araya gelmesi ötekileştirilenlerin kimlik politikasına esas teşkil eder. Bu türden bir kimlik politikasının, toplumların gelişimi ve toplumsal hayatın sağlığı için faydalı olduğu söylenebilir.
Bir başka deyişle kimlik politikası, marjinalleşmiş toplulukların haklarını savunmaları ve endişelerine dikkat çekmeleri için değerli bir araçtır. Örneğin belirli bir etnik azınlığın haklarına öncelik veren bir parti, ülkede o azınlığın haklarının savunulabilmesi için meşru ve pratik bir fayda sağlayabilir. Ya da eşcinsellik haklarına odaklı bir parti, eşcinsellerin sosyal haklarını kazanmaları ve eşcinselliğin toplum içinde normalleşmesi için mücadele vererek etkili olabilir.
Aşağıda, kimlik politikasının önemli tarihsel örneklerini görebilirsiniz.
Kadın Hakları Hareketi
Aslında kadınlar, toplum içindeki diğer ötekileştirilmiş topluluklardan farklı bir niteliğe sahiptir; çünkü kadınlar, ilginç bir şekilde, sayısal olarak azınlık değildir. Yine de toplumsal gücün büyük bir kısmından yoksun olmaları, kadınların dezavantajlı bir grup olarak ele alınmasına yol açar. Tarih boyunca Kadın Hakları Hareketi, kadınların kimliklerini ve haklarını vurgulayan bir politika izlemiştir. 19. ve 20. yüzyıllarda kadınlar; oy hakkı, eşit iş fırsatları ve toplumsal cinsiyet eşitliği gibi konuları gündeme getirerek kimlik politikasını kullanmışlardır. Bu hareket, kadınların toplumda daha fazla görünürlüğe kavuşmasını sağlamış ve kadın haklarının ilerlemesine katkıda bulunmuştur.[10]
İnsan Hakları Hareketi
İnsan Hakları Hareketi, 20. yüzyılda kimlik politikasını kullanarak toplumların dikkatini insan hakları ihlallerine çekmiştir. Örneğin, Güney Afrika Cumhuriyeti'nde ırk ayrımı rejimine karşı mücadele eden siyahlar ve beyazlar, kimlik politikasını kullanarak ırk ayrımcılığına karşı durmuşlardır.[11] Bu hareket, insan hakları bilincini artırmış ve ırksal eşitlik için mücadelede önemli bir rol oynamıştır.
Etnik Hareketlerin Kimlik Politikası
Bazı bölgelerde kimlik politikası, ayrılıkçı etnik hareketler tarafından kullanılmıştır. Örneğin 20. yüzyılda Katalanlar, Katalan kimliğini vurgulayan bir politika izleyerek Katalan bağımsızlık hareketini desteklemişlerdir. Bu politika, Katalanların özgün kültürlerini koruma çabalarına katkıda bulunmuş ve onların birleşme ve özerklik arzularını desteklemiştir.[12] Bu da tüm dünyada azınlık durumunda olan etnik grupların hak mücadelesi için örnek teşkil etmiştir.
LGBTQ+ Hareketlerinin Kimlik Politikası
Özellikle Avrupa'da ve ABD'de LGBTQ+ bireylerin haklarının savunulması, bu bireylerin geniş toplumsal kesimler tarafından kabulünü, eşit haklara kavuşmalarını ve toplum içinde durumun normalleşmesini sağlamıştır.
- Dış Sitelerde Paylaş
Bu örnekler, kimlik politikasının faydalarını göstermektedir. Kimlik politikası insanların kimliklerini vurgulayarak özgünlüklerini korumalarına, toplumsal dayanışmayı artırmalarına, eşitlik ve adalet mücadelesine katkıda bulunmalarına olanak tanır.
Ötekileştirilenlerin kimlik politikası genelde sol ve liberal politik akımlar tarafından vurgulanır, ön plana çıkarılır ve savunulur. Bu politikalar, azınlıkların ve ezilenlerin haklarına ve çıkarlarına odaklanır. Çünkü sol eğilimli politikalar temel olarak sosyal eşitliğin artırılmasına ve sosyal hiyerarşinin azaltılmasına vurgu yapar. Özgürlük, eşitlik, kardeşlik, ilerlemecilik, reformizm ve uluslararasılaşma kavramlarını ön plana çıkarır.
Egemenlerin Kimlik Politikası
Egemen gruplar, asimetrik bir kontrole sahip olan, hiyerarşik sistemlerde üst basamaklarda yer alanlardır. Toplumsal güç, temelde, kaynaklar üzerindeki asimetrik kontroldür.[13]Hiyerarşik anlayış ise, temel olarak alışıldık toplumsal güç farklılıklarının devamına eşitlikten daha çok önem vermeyi içerir. Bu yüzden geleneksel farklılıklarının mevcut haliyle devamı, yani geleneğin korunması; daha güven verici, daha istikrarlı ve daha işlevsel addedilir.
Geleneksel hiyerarşinin ortadan kalkması toplumsal sistemde büyük bir yenilik demektir ve muhafazakârlar genel olarak yeniliği daha tehdit edici olarak algılarlar.[14] Bu nedenle de genellikle sağ/muhafazakâr eğilimli politikalar, daha çok otorite ve itaate vurgu yapar; yapılandırılmış ve sağlam bir hiyerarşi, düzen, istikrar, gelenek ve milliyetçilik kavramlarını ön plana çıkarır.[15] Her ne kadar bu tür olgular sağ ideolojiyle ilişkilendirilse de daha kısıtlı olmakla birlikte sol ideoloji içinde de otoriterlik ve hiyerarşinin güçlü izlerini bulmak mümkündür.[16], [17] Bu durum, Sosyal Kimlik Teorisi'nin de öngördüğü üzere, bunların siyasi ideolojilerden çok daha derin, çok daha temel içgüdülere dayandığına işaret etmektedir.
Bazı araştırmalarda muhafazakâr insanların beyinlerindeki korkuyla ilişkili bölge olan amigdalanın daha büyük olduğu (ve bu yüzden farklılığı, yeni şeyleri potansiyel tehdit olarak hissettiği) bulgusuna ulaşılmıştır.[18], [19] Bu yüzden muhafazakâr bir insan için erkek ya da kadın olarak net bir şekilde tanımlayamayacağı bir birey ya da kendi cinsinden hoşlanan bir birey "tehdit edici" algılanabilir. Hızla değişen teknoloji, farklı giysiler, farklı dinler, farklı diller, farklı milletler, hatta farklı beslenme alışkanlıkları bile "belirsizlik" olarak görülür ve belirsizlik hemen her zaman, alışılmış olandan daha tehlikeli olarak yorumlanır.
Muhafazakarların desteklediği hâkim kimliklere sahip olanların haklarını ve çıkarlarını korumaya ve geliştirmeye odaklı politikalar, egemenlerin kimlik politikasıdır. Toplumda daha fazla güç sahibi olanların mevcut güçlerini daha da koruma ve konsolide etme eğilimine işaret eder.
Birçok durumda egemen gruplar, dezavantajlı grupların ayrımcılıkla karşılaştığına inanmaz. Hatta toplumsal olarak azınlık olanların daha avantajlı olduğuna inanır. Örneğin Nazi Almanyasında kendisini Aryan olarak tanımlayanlar, ülkelerinde azınlık olan Yahudilerin kendilerinden daha fazla güç sahibi olduğuna, Aryan olmanın bir dezavantaj olduğuna inanmıştır.[20]
Böyle politikaların desteklenmesi için bir diğer neden, egemenlerin toplumda kimliklerin çıkarlarının sıfır toplamlı olduğuna inanmalarıdır. Buna göre bir toplumsal sistemde bazı kimliklerin haklarını kazanmaları, zorunlu olarak diğer grupların haklarını kaybetmelerine neden olacaktır.
Örneğin ABD tarihinde Klu Klux Klan olarak bilinen grup, siyahların ülkede fazla ayrıcalık sahibi olduğuna inanmış, onların haklarını kazandıkça beyazların konumunun giderek kötüleşeceğini savunmuştur. Oysa sosyal ölçeklerde azınlıkların haklarını kazanmaları ve çıkarlarını savunmaları, birçok durumda toplumu toptan ileriye götürecek bir atılım olabilir. Dünya çapında en fazla etnik, dini çeşitliliğe sahip olup, kadın erkek hak eşitliğini en yüksek oranda sağlayabilmiş ülkelerin, bir bu kadar güce sahip olduğu görülmektedir.
Egemenlerin kimlik politikası, birçok durumda toplumsal yaşamdaki uyum için olumsuz sonuçlar doğurur. Belirli bir toplumdaki etnik çoğunluğun avantajlarını savunmak ve daha da güçlenmesini istemek, azınlıkların daha da ezilmesine yol açar; birçok durumda bu da toplumsal kutuplaşmanın artmasına, ayrılıkçı hareketlerin gelişmesine yol açar. Benzer şekilde kadınların, LGBTQ+ bireylerin, engellilerin, dini azınlıkların yok sayılması, haklarını kazanmalarının engellenmesi bu kimliklerin daha da görünmez olmasına, genel olarak da çeşitliliğin azalmasına yol açar.
Tek Tipleşme vs. Çeşitlilik
Egemenlerin kimlik politikasının uygulamada olduğu ülkelerde tek millet, tek inanç, tek dil, tek kültür gibi homojenleştirici ve tek tipleştirici politikalar benimsenir. Böyle bir ülkede çeşitlilik ve çok seslilik, zenginlikten ziyade bölünmeye ve istikrarsızlığa götüren bir tür zaaf olarak görülür.
Oysa dünyada çeşitliliğin ve bireysel kimliklerin yüceltildiği ülkeler zaman içinde diğerlerinden daha güçlü pozisyona gelmektedir ve Dünya çapında en cazip ve dünya politikasında en etkili ülkeler, çeşitliliği yücelten ülkelerdir.[21] Benzer şekilde bir ülke içinde bile ülke kültürüne ve ekonomisine en çok yön veren şehirler, her türlü kimlik çeşitliliğinin daha fazla olduğu şehirlerdir: Japonya'da Tokyo, Birleşik Krallık'ta Londra, ABD'de New York, Türkiye'de İstanbul şehirleri; muhtemelen dışarıdan bakıldığında yaşamak, gezmek veya iş yapmak için en cazip gelen şehirlerdir. Ekonomik etkileri, bulundukları ülkedeki diğer şehirlere nazaran çok daha yüksektir. Ülkelerinin tanınırlığını ve görünürlüğünü artıran şehirlerdir ve ortak özellikleri aynıdır: Çeşitlilik, bu şehirlerde çok yüksektir. Bu, daha mikro çapta bile geçerlidir; araştırmalara göre çeşitliliğin daha çok temsil edildiği şirketler diğerlerinden daha başarılıdır.[22]
Anlaşılacağı üzere egemenlerin kimlik politikası genelde sağ ve muhafazakâr politik akımlar tarafından vurgulanır, ön plana çıkarılır ve savunulur. Zaten toplum içinde ayrıcalığa sahip bu topluluklar, grup kimliklerini kendi çıkarları için manipüle etmeye çalışan siyasi aktörler tarafından sömürülür. Politikacılar, kimliğe dayalı şikâyet ve korkulardan yararlanarak kızgınlığı körükler ve kutuplaşmayı artırır. Bu manipülasyon, toplumsal gerilimleri şiddetlendirir, sosyal uyumu zayıflatır ve demokratik normların ve kurumların aşınmasına yol açar.
Örnek olarak sosyal medyada insanların bir olaya gösterdiği yorumlar incelenebilir. Ele aldığımız gönderi, polisin bir etnik azınlığa şiddet uygulaması haberi olsun. Gönderinin altında muhtemelen şöyle yorumlar bulunacaktır:
- 1. Yorum: Bu kabul edilemez! Bu bireyin hakları çiğneniyor; bu ayrımcılıktır!
- 2. Yorum: Geçenlerde de A şehrinde bir polise saldırılmıştı. Onun haklarını neden savunmuyorsunuz?
Tanıdık geldi mi? İkinci yorumdaki sorunun ("buna ne diyorsunculuk" yanılgısına düşmesinin ötesinde) gerçekçi cevabı şudur: Çünkü herhangi bir devlet örgütlenmesi içinde polisin haklarını savunacak kuvvetli bir mekanizma zaten vardır! Öncelikle, devletin kendine bağlı çalışan bir örgütün bireylerini devlet refleksi ile savunur. Daha sonra polis memurunun ait olduğu emniyet teşkilatı, bir bütün olarak o polisin haklarını zaten savunacaktır. Ayrıca birçok toplumda polislerin de diğer meslek grupları gibi sendikalaşma hakları vardır ve sendika da polisin haklarını savunacaktır. Yani avantajlı grupların hakları, genel olarak devlet mekanizmaları tarafından savunulur. Oysa bir azınlık grubunun böyle imkanları genel olarak yoktur ya da çok daha azdır. Dezavantajlı grupların hakları da bu yüzden sivil toplum örgütleri, sosyal medya grupları, dernekler, vs. tarafından savunulur.
Aslında bu durumun ideal hali, devlet mekanizmasının "sosyal devlet" ilkeleri üzerine kurulmasıdır; yani devletin azınlıkta olan, dezavantajlı grupların haklarını da en az diğerleri kadar savunması, hatta pozitif ayrımcılık uygulayarak eşitlik ilkesini tüm sosyal kategorilere ulaştırmasıdır.
Sonuç
Kimlik politikası, belirli bir kimliğe sahip bireylerin bu kimlik ortaklığında birleşip, politik tutumlarını buna göre belirlemesidir. Kimlik politikaları kendiliğinden veya içsel olarak "olumlu" ya da "olumsuz" değildir. Farkı yaratan, hangi kimliğin politikasının ne şekilde yapıldığıdır. Kimlik politikaları toplumdaki daha avantajlı kimliğe sahip gruplar tarafından, grup çıkarlarını korumak ve artırmak için yapılabilir ya da dezavantajlı gruplar haklarını savunmak için kimlik politikası yapabilir.
Toplum içindeki avantajlı grupların kimlik politikası toplumsal hiyerarşinin devamına, istikrarın, düzenin ve geleneklerin korunmasına, çoğunluğun tahakkümüne yol açar. Bu da geleneksel olarak sağ eğilimli partilerin savunduğu konumdur. Dezavantajlı kimliklerin politikası ise toplumsal eşitliğe, ilerlemeye, azınlık haklarının korunmasına ve çeşitliliğe hizmet eder ve bu durum, sol eğilimli partiler tarafından savunulur.
Öte yandan sağ görüştekiler, sol görüşlülerin nihayetinde gücü ele aldığında kendilerini azınlığa çevireceğinden ve en başından kendilerine davranıldığı gibi davranılacağından korkarlar (bu, en azından bazı tarihsel örneklerde gerçekten de yaşanmıştır).[23] Keza sağ ideolojidekiler, sol görüşlerin kontrolü elinde tutuğu kısımları otoriter bir şekilde yönettiğini iddia ederler.[24] İki cephe arasındaki bu gerilim, bir ülke veya bölgedeki gerginliği genel olarak arttırır, taraflar hakkında görüşü bulunmayan kişileri de bir taraf seçmeye iter; bu durum, ülkedeki kutuplaşmayı giderek arttırır.
Özellikle son yıllarda kimlik politikaları giderek daha da yoğun olarak uygulanmaktadır. Bu hem ötekileştirilmiş grupların hem de egemen grupların kimlik politikaları için geçerli bir durumdur. Güç sahibi olanlar mevcut güçlerini daha da korumak hatta daha da artırmak için mücadelelerini artırırken, dezavantajlı gruplar da kendilerini var etme mücadelesini giderek yoğunlaştırmaktadır. Bu da dünya çapında hem uluslararası, hem de ülke içi çatışmaları artırıyor gibi gözükmektedir. Politikacıların da giderek daha yoğun olarak kimlik politikası uygulaması bu durumu körüklemektedir. Görünen o ki geleceğimizi şekillendiren, hangi tür kimlik politikalarının daha yoğun ve başarılı şekilde uygulanacağı olacaktır.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 12
- 3
- 2
- 1
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- ^ M. E. Marty. (1976). A Nation Of Behavers. ISBN: 9780226508917. Yayınevi: University of Chicago Press.
- ^ U. Bacchi. Pale, Male And Stale: Older White Men Dominate Uk Charity Boards. (13 Kasım 2017). Alındığı Tarih: 13 Haziran 2023. Alındığı Yer: Reuters | Arşiv Bağlantısı
- ^ K. L. YOUNG, et al. (2020). How White Is The Global Elite? An Analysis Of Race, Gender And Network Structure. Wiley, sf: 365-392. doi: 10.1111/glob.12309. | Arşiv Bağlantısı
- ^ D. Neufeld. Lgbtq+ Representation In The Workforce. (5 Haziran 2023). Alındığı Tarih: 13 Haziran 2023. Alındığı Yer: Investopedia | Arşiv Bağlantısı
- ^ D. Grimes. (2001). Putting Our Own House In Order: Whiteness, Change And Organization Studies. Journal of Organizational Change Management, sf: 132-149. doi: 10.1108/09534810110388054. | Arşiv Bağlantısı
- ^ A. Acquisti, et al. (2019). An Experiment In Hiring Discrimination Via Online Social Networks. Institute for Operations Research and the Management Sciences (INFORMS), sf: 1005-1024. doi: 10.1287/mnsc.2018.3269. | Arşiv Bağlantısı
- ^ J. Santrock. (2020). A Topical Approach To Lifespan Development. ISBN: 9781260060928. Yayınevi: McGraw Hill.
- ^ S. Hitlin. (2006). Values As The Core Of Personal Identity: Drawing Links Between Two Theories Of Self. SAGE Publications, sf: 118. doi: 10.2307/1519843. | Arşiv Bağlantısı
- ^ C. Kagan, et al. Marginalization. (21 Temmuz 2017). Alındığı Tarih: 13 Haziran 2023. Alındığı Yer: Springer Science and Business Media LLC doi: 10.1007/978-0-230-21400-2_14. | Arşiv Bağlantısı
- ^ B. Smith. (2010). Women’s History: A Retrospective From The United States. University of Chicago Press, sf: 723-747. doi: 10.1086/648517. | Arşiv Bağlantısı
- ^ K. Tsutsui, et al. Human Rights And Social Movements. (6 Ekim 2018). Alındığı Tarih: 13 Haziran 2023. Alındığı Yer: Wiley doi: 10.1002/9781119168577.ch33. | Arşiv Bağlantısı
- ^ M. Sanjaume-Calvet, et al. (2022). Doi - Catalan Self-Government: From Autonomy To Self-Determination?. Autonomy Arrangements in the World, published by Eurac Research. doi: 10.57749/WAX4-H342. | Arşiv Bağlantısı
- ^ S. T. Fiske, et al. (2016). Status, Power, And Intergroup Relations: The Personal Is The Societal. Current Opinion in Psychology, sf: 44-48. doi: 10.1016/j.copsyc.2016.05.012. | Arşiv Bağlantısı
- ^ D. R. Carney, et al. (2010). The Secret Lives Of Liberals And Conservatives: Personality Profiles, Interaction Styles, And The Things They Leave Behind. Wiley, sf: 807-840. doi: 10.1111/j.1467-9221.2008.00668.x. | Arşiv Bağlantısı
- ^ A. Heywood. (2015). Key Concepts In Politics And International Relations. ISBN: 9789354356131. Yayınevi: Palgrave MacMillan.
- ^ T. H. Costello, et al. (2021). Clarifying The Structure And Nature Of Left-Wing Authoritarianism.. American Psychological Association (APA), sf: 135-170. doi: 10.1037/pspp0000341. | Arşiv Bağlantısı
- ^ L. G. C. III, et al. (2023). Is The Myth Of Left-Wing Authoritarianism Itself A Myth?. Frontiers in Psychology, sf: 1041391. doi: 10.3389/fpsyg.2022.1041391. | Arşiv Bağlantısı
- ^ R. Kanai, et al. (2011). Political Orientations Are Correlated With Brain Structure In Young Adults. Elsevier BV, sf: 677-680. doi: 10.1016/j.cub.2011.03.017. | Arşiv Bağlantısı
- ^ J. J. V. Bavel, et al. (2018). The Partisan Brain: An Identity-Based Model Of Political Belief. Elsevier BV, sf: 213-224. doi: 10.1016/j.tics.2018.01.004. | Arşiv Bağlantısı
- ^ H. Hausheer. (1936). The Socio-Economic Background Of Nazi Antisemitism. Social Forces, sf: 341-354. doi: 10.2307/2571271. | Arşiv Bağlantısı
- ^ I. D. Soysa, et al. (2017). Does Social Diversity Impede Sound Economic Management? An Empirical Analysis, 1980–2012. Social Science Research, sf: 272-290. doi: 10.1016/j.ssresearch.2016.08.012. | Arşiv Bağlantısı
- ^ McKinsey & Company. (Araştırma Raporu, 2020). Diversity Wins: How Inclusion Matters. Not: https://www.mckinsey.com/~/media/mckinsey/featured%20insights/diversity%20and%20inclusion/diversity%20wins%20how%20inclusion%20matters/diversity-wins-how-inclusion-matters-vf.pdf.
- ^ L. G. Conway, et al. (2021). The Curious Case Of Left‐Wing Authoritarianism: When Authoritarian Persons Meet Anti‐Authoritarian Norms. Hindawi Limited, sf: 423-442. doi: 10.1002/jts5.108. | Arşiv Bağlantısı
- ^ J. H. Manson. (2020). Right-Wing Authoritarianism, Left-Wing Authoritarianism, And Pandemic-Mitigation Authoritarianism. Personality and Individual Differences, sf: 110251. doi: 10.1016/j.paid.2020.110251. | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/12/2024 19:41:23 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/14850
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.