Kellik (Androjenik Alopesi) Nedir? Kel İnsanlar Evrimsel Süreçte Neden Elenmedi?
Kellik ve İnsanlarda Kelliğin Evrimi Üzerine…
Bu yazıyı okuyan her 2 erkekten birinin saçları 20'li yaşlarından itibaren dökülmeye başlayacak ve 50'li yaşlarında saçları büyük oranda veya tamamen dökülecek. Tabii erkeklerde saç kaybına aşinayız, dolayısıyla bu belki de pek şaşırtıcı değil. Ama aynı zamanda bu yazıyı okuyan her 5 kadından 1'inin saçları yaşa bağlı olarak zamanla dökülecek, her 2 kadından 1'inin saçları 50 yaşından sonra kafa derisi görülebilecek düzeyde azalacak. Yani hangi cinsiyetten ve hangi ülkeden olursanız olun, az ya da çok miktarda saçlarımızı yitireceğiz. Tabii ki bunun en ileri formu, erkeklerde görülen tam kellik. İyi ama neden? Neden kıllarımızı kaybediyoruz?
Mısır’dan elde edilen verilere göre, yaklaşık 5000 yıldır insanların kelliğe çare aradığı tahmin ediliyor. Yaşlanma nedeni ile erkeklerin yaklaşık %50'sinde, kadınların ise yaklaşık %20'sinde saç dökülmesi gözleniyor. Öte yandan saçımızın dökülüp dökülmeyeceğinin sırrı, atalarımızın genlerinde saklı.
Kellik Nedir?
Kellik, genellikle başımız üzerinde bulunan kılların eksikliği sonucu oluşan bir durumdur. Kelliğin en yaygın durumu erkek-tipi kellik (İng: “male pattern baldness”) olarak bilinir. Tıp dilindeki ismi androgenic alopecia’dır. Saçın genel olarak hacminin azalmasına ise kadın-tipi kellik (İng: "female pattern baldness") diyoruz. Her ne kadar böyle isimlere sahip olsalar da, her iki kelleşme türü de kadınlarda da erkeklerde de görülebilir. Dolayısıyla kadınlar saç seyrelmesinden muaf değiller; fakat onlarda bu durum hem daha az saç kaybına neden oluyor, hem de yaygın olarak saç bakımı ve saç stili, kıl kayıplarını gizleyebiliyor. Kadınlarda neden daha az görüldüğünün nedenlerine az sonra geleceğiz. Genel olarak erkeklerin %70’i, kadınların %40’ı hayatlarının bir döneminde bu tip bir kelliğe maruz kalır.
Alopesinin farklı türleri de vardır. Örneğin halk arasında “saçkıran” ya da “dalkıran” olarak bilinen alopecia areata hastalığında saçlı deri, sakal bölgesi, kaşlar, kirpikler ve diğer vücut kılları herhangi bir belirti olmaksızın dökülür. Hastalığın nedenleri olarak genetik, psikolojik stresler, hücresel ve humoral (sıvısal) bağışıklık, endokrin, bulaşıcı ve sinirsel etkenlerin rolü olduğu bulgularla desteklenmektedir. Özellikle stres faktörleri altında, otoimmun hastalıklarda veya androjen, testesteron benzeri hormonların baskılaması sonucunda agresifleşen bağışıklık sistemi kendi hücrelerini yabancı olarak görüp bu hücrelerle savaşmaya başlar. Bu durumda kıl kökleri etrafında bulunan lenfosit denen hücreler “sitokin” olarak adlandırılan kimyasallar salgılarlar. Bu da kıllarda dökülmeye neden olur. Diğer alopesi türleri ise yüksek doz A vitamini, yüksek ateş veya hastalıklar sonucu görülür. Bu tür alopesiler genellikle geçicidir.
Benzer şekilde, tüm vücuttaki kılların yitirilmesine neden olan alopecia universalis ve gebelik sonrası görülen postpartum alopecia gibi kıl kaybı çeşitleri var. Ama biz burada kalıcı ve en yaygın kıl kaybı olan androjenik alopesiye odaklanacağız.
Sonuç olarak, kellik bir saç eksikliği durumuyken, alopesi kelliğin birçok tipine neden olan tıbbi bir durumdur denebilir.
Saç dediğimiz doku, ömrümüz boyunca uzayan ölü bir dokudur. Saç kılının kendisi ölüdür; ancak onu üreten hücreler, yani kıl folikülleri, ya da kıl kesecikleri ölü değillerdir. Bu hücreler, "kıl" dediğimiz keratin yapılı saçlarımızı 3 fazdan geçerek üretirler: Önce aktif büyüme fazı (yani anajen faz) gelir. Bu süreç 3 ila 5 yıl kadar sürüyor ve saçınızın her yıl 15 santim kadar saç uzamasına neden olur. Ardından bir gerileme dönemi (yani katajen faz) gelir. Bu, saç uzamasının durduğu 10 gün kadar süren bir süreçtir. Bunun hemen ardından, 100 gün kadar süren dinlenme dönemi, yani telojen faz görülür. Bu süreçte kıl dökülür, o kılı üreten folikül 1 ila 3 ay kadar dinlenir ve sonra yeniden kıl üretimi başlar. Genleriniz ve beslenme biçiminiz bu sürecin ne kadar sağlıklı olduğunu belirlemektedir; ama genel olarak kıl dökülmesinin son derece normal bir olay olduğunu söylemek mümkün: Her gün 100 kadar saç kılınızı kaybediyorsunuz!
Kelliğin Nedenleri Nelerdir?
Androjenik alopeside olan, anajen fazın kısalmasıdır. Yani saçınızın uzaması gereken dönem fazlasıyla kısalır. Buna bağlı olarak saç döngüsü dinamikleri değişir ve saçınız daha hızlı dökülmeye başlar. Bir süre sonra anajen fazı öylesine kısalır ki, kıl üretilse bile deri yüzeyine ulaşamaz. Bu da kelliğe neden olur. Bu süreçte telojen, yani dökülme evresindeki saçların oranı da göreceli olarak artmış olur. Bu nedenle saçınızı tarama veya yıkama sırasında daha çok saçınızın döküldüğünü fark edebilirsiniz.
Peki buna sebep olan ne? Bunu üç seviyede yanıt vermek mümkün: Genler seviyesinde, hormonlar seviyesinde ve evrim seviyesinde. Genlerle başlayalım.
Kelliğin Genetik Nedenleri
Kalıcı androjenik alopesinin en yaygın sebebi genlerinizdir. Henüz kelliğin genetik mekanizması tam olarak çözülebilmiş değildir. Şu andaki en güçlü teori, otozomal dominant bir genin sebep olduğu yönünde; fakat birden fazla genin etkileşimiyle de oluşuyor olabilir. Bir diğer olasılık ise X kromozomu üzerinde taşınan androjen hormonuyla ilgili genlerin alopesiye neden olduğu yönündedir.
Bu noktada şunu söylemekte fayda var: "Kel olup olmayacağınızı belirleyen annenizin babasıdır." iddiası tamamen hatalıdır; çünkü X kromozomu üzerinde taşınan androjen reseptörleri, kelliğe etki etme olasılığı olan faktörlerden sadece birisidir. Ayrıca annenizden size kalan X kromozomu, %50 ihtimalle annenize kendi annesinden gelmiştir, babasından değil! Yani kellik, doğrudan dedenize bağlı bir durum değildir.
Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %100 reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.
KreosusKreosus'ta her 10₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.
Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.
PatreonPatreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.
Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.
YouTubeYouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.
Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra 24-72 saat alabilmektedir.
Diğer PlatformlarBu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.
Giriş yapmayı unutmayın!Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza üye girişi yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.
Kelliğin Hormonal Nedenleri
Kelliğin başrolünde meşhur "erkeklik hormonu" olan testosteron vardır. Daha doğrusu, dihidrotestosteron, ya da kısaca DHT isimli hormon var.
Bu, oldukça ilginç bir paradokstur; çünkü aynı hormon, erkeklerde vücudun diğer bölgelerindeki kılların belirginleşmesini sağlar. İkincil cinsiyet karakteristikleri denilen bu kıllanma, ergenlikle birlikte artan testosterona bağlı olarak tetikleniyor. Gelin görün ki aynı hormon, kafada kelliğe neden olmaktadır! Bunun, biri evrimsel, diğeri ise hücresel olan iki ayrı nedeni vardır. Bunlara da az sonra geleceğiz.
Önce DHT dediğimiz bu hormona biraz daha yakından bakalım: DHT, “testosteron”un aktif ya da "aktive edilmiş" hali. Lisede öğrendiğiniz "testosteron" hormonu, aslında vücudumuzda 5-alfa-redüktaz enzimi ile Dihidrotestosteron'a dönüştükten sonra etkili olabilen bir androjen hormondur. Testosteron aynı zamanda bir steroid hormondur; dolayısıyla savunma sisteminin faaliyetlerini baskılama görevi de vardır. Zaten o nedenle testosteron gibi steroid hormonların herhangi bir nedenle baskılanması halinde savunma sistemi kontrolden çıkıp, otoimmün hastalıklara ve alopecia areata gibi saç dökülmelerine neden olabilir. Ama androjenik alopeside de, genlerinize bağlı olarak bu hormonun miktarı ve işleyişi değişebilir. Bu da, kellik durumunuzu belirler. Şunu da söylemekte fayda var: Bu hormonun doğrudan kellik ile ilişkili olduğundan eminiz, çünkü hadım edilmiş erkeklerde "doğal kellik" görülmez!
Burada bir diğer yaygın yanılgı, kelliğin sadece dihidrotestosteron ile ilgili olduğu fikridir. Hayır, dihidroandrosteron ve androstenedion gibi diğer androjen hormonlar da kellikte rol oynar. Sadece DHT çok daha güçlü bir etkiye sahiptir ve bu nedenle özellikle de gençlikte görülen alopesinin ana sorumlusu olarak görülür.
Burada ilginç bir diğer soru işaretine daha yanıt bulabiliriz: Alopesinin kafanın üst kısmından ve saç çizgisinden başlamasının ana nedeni de, DHT hormonunun özellikle başta taç şeklinde yer alan tepe saçlarına ve orta ön bölgedeki saçları hedef almasıdır. Daha doğrusu buradaki hücreler DHT'ye daha duyarlıdır.
Bunu biraz daha açalım: Saç folikülleri isimli hücrelerin yüzeyinde androjen hormonların bağlanabileceği reseptörler vardır. Örneğin inaktif form olan testosteron da bağlanabilir, aktif form olan DHT de... Ancak DHT, bu reseptörlere testosterona göre 5 kat daha hızlı bağlanır. Yani kimyasalların hücrelere bağlanma biçimi farklıdır. Benzer şekilde, bazı hormonlar vücudun bazı bölgelerinde daha aktiftir. Şu anda tam nedeni bilinmese de, DHT de prostatta ve kafa derisinde saç çizgisi boyunca özellikle aktiftir. İşte bu, DHT etkisi altında göğüs kılları gibi kılların gürleşip, kafadaki kılların seyrelmesinin hormonal nedenidir.
Farklı erkeklerin farklı miktarlarda kelleşmesinin ana nedeni ise bu reseptörlerin miktarının tür içinde çeşitlilik göstermesidir. Her insanın saç derisinde, aynı sayıda ve aynı dağılımda androjen reseptörü bulunmaz. Bu sebepten ötürü bazı insanlar genç yaşta kelleşirken, bazı insanlar ise yaşamın son evrelerine kadar gür saçlarını koruyabilirler.
Yaşa bağlı olarak kelliğin hızlanma nedeni de aynıdır: Saç folikülü hücreleri yaşlılığa bağlı olarak androjenik hormonlara daha hassas hale gelir. Bu nedenle gençlikte sadece (ya da çoğunlukla) dihidrotestosteron hücrelere etki edebilirken, yaş ile birlikte diğer androjen hormonlar da etkilerini hücrede göstermeye başlayabilirler ve böylece alopesi hızlanır. Yaşlı erkeklerde görülen androjenik alopesinin yüzde 80'lere varmasının temel sebebi budur.
Kelliğin Evrimsel Nedenleri
Şimdi gelelim işin evrim tarafına... Görebileceğiniz gibi, kelliğin genetik ve hormonal nedenleri alt ara başlıktı; ancak kelliğin evrimsel nedenleri üst ara başlık olarak işlememiz gerekiyor. Çünkü epey bir detayı var.
Öncelikle, bu konuda sık gelen sorulardan birisiyle başlayalım:
Kellik Neden Yalnızca İnsanlarda Var ve Neden Hayvanlarda Gözlemlenmiyor?
Bu aslında çok doğru değil; çünkü özellikle en yakın kuzenimiz olan şempanzelerde ve birçok diğer maymun türünde, farelerde ve bazı aslan türlerinde alopesi görülüyor.
Bizde kelliğin bu kadar belirgin hale gelmesinin nedenlerinden birisi, modern tıp ve bilim sayesinde doğal ömrümüzün çok ötesinde yaşamlar sürebiliyor olmamız. Genetik olarak ömrümüz sadece 38 yıl kadar; ancak ortalama ömrümüz şu anda 79 civarında. Bu da, tıpkı zihinsel hastalıkları en uç düzeyde deneyimlememiz gibi, saç dökülmesini de en uç düzeyde deneyimlememize neden oluyor olabilir. Sonuçta ortalamada 38 yılda ölseydik birçoğumuzda toptan kelleşmeye rastlanmazdı. Tıpkı diğer hayvanlarda olduğu gibi...
Hayvanlarda kelliğin gelişimi, genellikle, altında yatan bir rahatsızlığın belirtisi olarak gözlenebiliyor. Bazı hayvanlar genetik olarak kelliğe yatkınken, bazılarındaki kellik durumuna ise yüksek hassasiyet veya beslenme faktörleri etkili oluyor.
Zoolog Per Jakobsen, şempanzelerin de bizimle aynı şekilde kelleştiğini söylüyor: Bazı erkek şempanzeler saçlarının üst tarafını kaybediyor. Dişi veya erkek, bütün kısa kuyruklu makaklar saçlarını kaybediyor. Jakobsen bu durumun, bu primat türünün saç köklerinde daha çok hormon reseptörleri bulundurmasından kaynaklandığını söylüyor.
Doğu Kenya’daki bazı erkek Tsavo aslanları da kelleşiyor, fakat bu durum başka aslan türlerinde gözlenmiyor. Araştırmacılar kelleşen aslanların daha çok sayıda dişiyi çektiğini gözlemledi. Jakobsen şöyle belirtiyor:
Bu durum kellerin alfa role sahip olduklarını gösterebilir fakat bu, kelliğin nedenleri hakkındaki birçok teoriden sadece biri...
KRT37 Keratini ve Androjen Hassasiyeti
Ayrıca Homo sapiens'e, yani bize giden yolakta ilginç bir evrimsel değişim yaşandı. KRT37 isimli bir keratin türü, bize gelen soy hattında androjen hormonuna karşı duyarlı olacak biçimde değişti!
Aslında tüm kuzenlerimizde bulunan bu keratin tipi, bizim kafamızda artık bulunmuyor; ancak vücudumuzun diğer kısımlarında bulunuyor. Bu farklı keratin tiplerinin farklı kısımlarda bulunması durumu, kafanızdaki kılların seyrelip vücudunuzun geri kalanındaki kılların artışının ana evrimsel nedeni! Ayrıca kafa kıllarımızın diğer kıllarımıza göre neden bu kadar çok uzadığını ve bazı toplumlarda saç kıllarının neden daha farklı olduğunu da açıklayabiliyor.
Anne Bazlı Kellik Hipotezi
Kelliğin kalıtımı ile ilgili ilk düşüncelerden biri kelliğin anneden aktarıldığı yönündeydi. Anne bulundurduğu kellik genlerini fenotipinde göstermediği sürece seçilimin bu genleri elemesinin bir nedeni olmayacaktı ve bu genetik varyasyon yeni nesillere aktarılacaktı.
Fakat bu konuda detaylı düşünüldüğünde mantık çürütülebiliyor. Bu annelerin hem erkek hem de kız çocukları olacak. Eğer ki bu erkek çocuklar, bu genleri fenotiplerinde gösterdiklerinde üreme oranları cinsel seçilimden ötürü düşecekse bu varyasyonun nesiller içerisinde azalması gerekirdi.
Bilimsel veriler, bu anne bazlı hipotezin yanlış olduğunu kanıtlıyor. Şu anda kelliğe neden olan genlerin iki ebeveynden de geçebildiği biliniyor. Etki eden genlerin tamamı ise henüz aydınlatılabilmiş değil.
Daha Olgun, Daha Az Agresif
Yine de kelliğin evrimsel tarihimizde tam olarak nasıl bir role sahip olduğunu tam olarak bilemiyoruz; çünkü saç miktarı ne yazık ki fosilleşmiyor. Ama kelliğe yönelik çalışmalar bize bazı fikirler verebilir.
Örneğin birçok araştırmaya göre kel erkekler diğer insanlar tarafından daha olgun ve daha az agresif olarak algılanıyor. Bazı araştırmacılar kelliği bizim daha kıllı atalarımızdan bugünkü halimize gelen primat gelişimimizde bir sonraki aşama olarak nitelendiriyor. Jakobsen bu konuda şunları söylüyor:
Fakat kimse bu konuda emin değil. Bildiğimiz şey şu, insanlar kel erkeklerin daha olgun ve daha az agresif olduğunu düşünüyor.”
Saçlar, kemik yapıları gibi fosil bırakmadığı için modern insanların ne zaman kelleşmeye başladığını bilemiyoruz, fakat tarih kayıtlarında geriye gittikçe sürekli kel insanlara rastlıyoruz.
Oslo’daki Doğa Tarihi Müzesi’nde zoolog (hayvanbilimci) olarak çalışan Petter Bøckman, kelliğin bir taktik olarak evrimleşmiş olabileceğini söylüyor. Bu düşünceye göre, daha az saçlı erkekler daha az çekici ve evde kalıp çocuklara bakıyorlar. Bøckman bununla ilgili olarak şöyle söylüyor:
Erkekler genellikle en aktif üreme dönemlerinden sonra saçlarını kaybederler. Bu şekilde evde kalıp yavru bakımını üstlendikleri için dişiler tarafından daha çekici bulunuyorlar.
Bøckman, ayrıca, insanların diğer akrabalarından daha uzun yaşadıkları için yaşam süreçleri boyunca daha çok kelleştiklerini düşünüyor:
Hayvanat bahçelerinde bazı hayvanların ileri yaş semptomları gösterdiğini görüyoruz. Kelleşiyorlar ve çelimsiz hale geliyorlar. Eğer doğada olsalardı sürüye ayak uyduramadıkları için avcı hayvanlar tarafından avlanırlardı.”
Kellik Bir Dezavantajsa ve Evrim de Dezavantajları Eliyorsa, Neden Bazı İnsanlar Hala Kel?
İnsanlığın gelişim süreci boyunca kafa derisini kaplayan saç, bizi öğle güneşinden korudu, hava soğukken vücut sıcaklığını dengeledi ve hatta karşı cinsi etkilememizi sağladı. Buna bakarsak kel insanların evrimsel bir dezavantaja sahip olması gerekiyor. Diğer bir deyişle: "Neden kel insanların soyu tükenmedi?” Bu konudaki üç görüş bulunuyor:
1. "Kellik olgunluğu ve ağırbaşlılığı işaret ediyor." görüşü
Frank Muscarella ve Michael Cunningham, Ethology and Sociobiology dergisindeki makalelerinde insanların kelleşmesinin, akıllılık (olgunluk) ve eşini besleme kabiliyeti ile ilişkili olduğunu ortaya koyuyorlar.
Kabul ediyorum ki kellik insanları daha yaşlı gösteriyor ve fiziksel olarak daha az çekici kılıyor, fakat uzun vadede eşleşmede çekici bir etmen.
2. "Saçtaki boş alanlar hastalıklardan koruyor olabilir." görüşü
Medical Hypotheses’ten Peter Kabai, kelliğin saç derisinde boş bir alana neden olduğu ve güneş ışığını almaya elverişli olduğu konusunda herkesin hemfikir olduğunu düşünüyor. Kelliğin prostat kanserinden korumak için evrimleşmiş bir mekanizma olabileceğini söylüyor. Çalışmalar, derinin ultraviyole ışık radyasyonlarını absorbe etmesinin ve D vitamininin prostat kanseriyle mücadelede etkili olduğunu gösteriyor. Prostat kanseri erkekleri sadece erken öldürmüyor, üremeyi de etkiliyor. Fakat bu fikrin gelişmesi için önünde daha çok yol var.
3. "Kellik gücün bir simgesi olabilir." görüşü
Bir başka teoriye göre kellik dominantlığı ve sosyal statüyü belirtiyor. Fikir, kırmızı rengin öfkeyi temsil ettiği gibi, kelliğin “Bana bulaşma!” diyen bir sosyal statüyü gösterdiğini belirtiyor.
Kellik Gerçekten Dezavantajlı mı?
Dikkat ederseniz genel kanı, kelliğin bir avantajı olduğunu tespit etmemiz gerektiği yönünde. Çünkü kellik dezavantajlı bir özellik gibi algılanıyor. Kelliğin bir dezavantaj olmasıyla ilgili fikirler, vücudumuzdaki neredeyse tüm kılları kaybetmiş olmamıza rağmen kafamızdaki kılların evrimsel süreçte korunduğu gerçeğinden köken alıyor. Dolayısıyla kafamızda neden kıllar olduğunu öğrenmek, kelliğe dair fikirlerimizi netleştirebilir.
Kafamızdaki Kıllar, Neden Vücudumuzdaki Diğer Kıllar Gibi Büyük Oranda Dökülmedi?
Kafamızdaki kılların korunma nedeni, beynimizin korunmasıyla ilgili. Bunu anlamak için, kıllar ile ter bezleri arasındaki zıt mekanizmayı anlamak gerekiyor. Vücut sıcaklığını sabit bir aralıkta tutmak konusunda kıllar çok verimli. Öte yandan ter bezleri, vücudun aşırı ısınması halinde terleme yoluyla hızla ısı kaybını sağlamak konusunda çok verimli.
Hem bizde, hem de diğer hayvanlarda ter bezleri ve kıllar vücutta bulunuyor; ancak ter bezleri, kılların yoğun olduğu bölgelerde çok verimli çalışamıyor. Bu yüzden ter bezlerinin yoğun olduğu bölgelerde, kılların evrimsel süreçte seyreldiğini görüyoruz. Mesela şempanzelerin ellerinde ve ayaklarında ter bezleri yoğun olarak bulunur; ancak vücutlarının geri kalanının aksine burada kılları bulunmaz. Bizim de vücudumuzun neredeyse her yerinde ter bezleri bulunur; ancak buna karşılık kıllarımızı neredeyse tamamen yitirdik. Ter bezleri, özellikle de 2 ayak üzerinde uzun mesafeler kat edebilen türümüz için müthiş avantajlı bir evrimsel adaptasyondur.
Vücudumuzun geri kalan birçok yerinde kıllar seyreldi; ancak kafamızdaki kıllar kaldı. Bunun iki önemli nedeni var: Birincisi, kafatasımızın içindeki beynimiz. Beyin öylesine önemli bir organ ki, sıcaklığının hızla düşürülmesinden ziyade, mümkün olduğunca sabit tutulması gerekiyor. Bu nedenle beynimizi saran bölgenin üzerindeki kıllar, ter bezlerine göre daha avantajlı kalıyor. İkincisi ise cinsel seçilimde yüz ve kafa kıllarının önemli bir sinyal olması. Yani hem doğal seçilim, hem cinsel seçilim kafa ve yüzümüzdeki kılları seçti demek mümkün. Bu nedenlerle, kafadaki kılların seyrelmesinin dezavantajlı olduğu, dolayısıyla elenmesi gerektiği düşünülebilir.
Açıkçası, kelliğin herhangi bir avantaj sağladığı için halen var olduğunu düşünmek güç. Muhtemelen kellik var, çünkü kellik, sanılanın (ya da sanılmak istenenin) aksine dikkate değer bir dezavantaja sebep olmuyor. Dolayısıyla evrimsel süreçte elenmesi için de bir neden bulunmuyor. Dezavantajlı olan veya dezavantajlı gibi gözüken özelliklerin evrimsel süreçte her zaman neden elenmediğini daha önceden anlatmıştık, o yazımızı okumanızı ve aşağıdaki videomuzu mutlaka izlemenizi tavsiye ederiz. Kelliğin evrimsel süreçte elenmeyi hak edecek kadar büyük bir dezavantaj yarattığını söylemek çok zor.
Kadınlarda Alopesi
Peki, hep erkeklerden bahsettik, biraz da kadınlardaki alopesiye bakalım.
Aslında kadınlarda en yaygın görülen saç seyrelmesi, erkeklerdeki androjenik alopesi. Yani buraya kadar anlattıklarımız, büyük oranda kadınlar için de geçerli. Örneğin kadınlarda da saç seyrelmesinden sorumlu olan hormon dihidrotestosteron. Çünkü bu hormon kadınlarda da var; ama daha az miktarda. Zaten bu yüzden erkeklerde olanın aksine, kadınlarda saç kaybı daha kısıtlı miktarda oluyor. Kellik yerine, saç hacminde dikkate değer miktarda, bir bütün olarak azalma görülüyor.
Ama kadınlara özel olarak bir noktayı netleştirelim: Saç seyrelmesi ile menstrüasyon (adet) veya menopoz arasında dikkate değer hiçbir bağlantı tespit edilemedi. Alopesinin %80-90 gibi büyük bir kısmı genetik kökenli, dolayısıyla bunun adetlerle veya menapozla çakışması tamamen tesadüfi. Kadınlarda saç dökülmesi 12 ila 40 yaş arasında başlayabiliyor. Dökülme hızı 25-35 yaş arasında zirveye ulaşıyor.
Bu konuda daha fazla bilgiyi buradaki yazımızdan alabilirsiniz.
Kellik Nasıl Tedavi Edilir?
Bir de son olarak bu sorunu nasıl çözebileceğimize bir bakalım.
Bu konuda şanslıyız, çünkü gezegendeki en iyi saç ekim uzmanları Türkiye'de bulunuyor. Bu yöntem, ensenizden ve kafanızın yan kısımlarından alınan, DHT'ye daha dirençli olduğu için çok daha zor dökülen kıllar, halihazırda dökülen saçlarınızın yerine ekilerek saç kayıpları uzun yıllar boyunca önlenebiliyor. Saç dökülmesine karşı en verimli çözüm şu anda bu.
Eğer bu tarz bir ekim yapmak istemezseniz, saç dökülmesini yavaşlatan ve hatta tersine döndüren çeşitli ilaçlar mevcut. Bunların başında Minoxidil geliyor. Aslen 1960'lardan beri bir damar genişletici olarak kullanılan Minoxidil, en az 6 ay boyunca günlük bir şekilde saç dökülen kısımlara sürüldüğünde saç kayıplarını önleyip, yeni saçların çıkmasını mümkün kılabiliyor. 1984 yılından beri saç tedavisinde kullanılıyor ama henüz çalışma mekanizması tam olarak keşdefilebilmiş değil. Olası hipotezler arasında saç foliküllerinin anajende geçirdiği süreyi uzatması, katajen evresindeki folikülleri tetikleyerek uyandırması ve var olan folikülleri büyüterek daha gür saç çıkmasını sağlaması bulunuyor.
Bunlara ek olarak erkek kelliği için günlük hap olarak alınan ve 5-alfa redüktaz enzimini baskılayarak testosteronun DHT'ye dönüşmesine engel olan finasterid, kadınlar içinse östrojen takviyesi gibi ek yöntemler de kullanılabiliyor. Bunun haricinde jojoba yağıdır, lanolindir, B vitaminidir, içinde ne olduğu belli olmayan kremlerdir, aminobenzoik asittir, sülfanilamiddir, tetrakain hidrokloriddir... Bu tarz sahte ve sözde ilaçları kafanıza sürmeyin, bunların işe yaradığını gösteren hiçbir akademik çalışma bulunmuyor.
Benzer şekilde kafa masajı, beslenme biçimindeki değişimler, daha sık şampuan kullanımı, elektrikle uyarma, Doğu tıbbı falan gibi uygulamaların da saç kaybı konusunda işlevsiz olduğu biliniyor. İsterseniz gene yaptırın bunları tabii ama pozitif sonuç beklemeyin.
Kellikle İlgili Yaygın Mitler
Tabii bazı diğer yaygın mitlerden de söz etmek mümkün.
Örneğin kas çalışmanın ve fiziksel faaliyetlerin testosteronu arttırdığı için kelleşmeye neden olduğu yaygın bir uydurma. Bunu gösteren akademik bir çalışma yok; tam tersine, aşırı hareketsizliğin saç kaybına neden olduğunu gösteren bulgular var.
Yaygın bir diğer düşünce, stresin veya uykusuzluğun saç kaybına neden olduğu yönünde. Bunlar, halihazırda saçları dökülecek olan kişilerde saç kaybını hızlandırabilir; ancak kendi başlarına saç kaybının nedeni değiller.
Bir diğer yaygın mit, kellerin cinsel olarak daha aktif olduğu yönünde. Bu inancın bir nedeni porno sektörü olabilir; diğeri ise artan testosteronun cinsel isteği arttırması ile ilgili. Aynı hormon kelliğe de neden olduğu için, insanlar arada ilişki kuruyorlar. Ama 2013'te yapılan bir araştırmada kellik ile cinsel güç arasında herhangi bir ilişki bulunamadı. Hatta ilginç bir şekilde kellerin cinsel partner sayısının daha az olduğu gösterildi.
Son olarak, masturbasyon ile kellik arasında da bir ilişki olmadığını söyleyebilirim. Bu mitin de nedeni, yüksek DHT seviyelerinin masturbasyon davranışını daha sık tetiklemesi. İnsanlar neden ile sonuç arasındaki ilişkiyi düzgün kuramadıkları için, masturbasyon sıklığı arttıkça DHT üretimlerinin arttığını, dolayısıyla kelleştiklerini sanıyorlar. Halbuki tam tersi geçerli: DHT'leri yüksek, dolayısıyla kelleşiyorlar ve masturbasyon sıklıkları da artıyor.
Sonuç
Saç dökülmesi erkekler için de kadınlar için de kimi zaman kozmetik bir rahatsızlık olarak görülebilir. Dolayısıyla tedavi aramakta hiçbir sakınca yoktur. Benzer şekilde, bunu bir sorun olarak görmemek de tamamen bir tercih meselesidir
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 32
- 10
- 8
- 8
- 5
- 4
- 3
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- F. Muscarella, et al. (1996). The Evolutionary Significance And Social Perception Of Male Pattern Baldness And Facial Hair. Ethology and Sociobiology, sf: 99-117. | Arşiv Bağlantısı
- L. Yip, et al. (2011). Role Of Genetics And Sex Steroid Hormones In Male Androgenetic Alopecia And Female Pattern Hair Loss: An Update Of What We Now Know. Australasian Journal of Dermatology, sf: 81-88. | Arşiv Bağlantısı
- R. Dunn. Why Haven’t Bald Men Gone Extinct?. (13 Haziran 2012). Alındığı Tarih: 11 Aralık 2018. Alındığı Yer: New Scientist | Arşiv Bağlantısı
- Smithsonian Magazine. Why Don’t Animals Go Bald, Like Humans And Other Questions From Our Readers. (1 Haziran 2012). Alındığı Tarih: 11 Aralık 2018. Alındığı Yer: Smithsonian Magazine | Arşiv Bağlantısı
- K. Aydos. Androjenik Alopesi. (7 Kasım 2012). Alındığı Tarih: 11 Aralık 2018. Alındığı Yer: Androloji Erkek Sağlığı | Arşiv Bağlantısı
- Wikipedia. Alopecia In Animals. (11 Ağustos 2017). Alındığı Tarih: 11 Aralık 2018. Alındığı Yer: Wikipedia | Arşiv Bağlantısı
- Science Daily. 'Gravity Theory' May Explain Male Pattern Baldness. (30 Ekim 2013). Alındığı Tarih: 11 Aralık 2018. Alındığı Yer: Science Daily | Arşiv Bağlantısı
- M. MacGill. Male Pattern Baldness: What You Need To Know. (28 Temmuz 2017). Alındığı Tarih: 11 Aralık 2018. Alındığı Yer: Medical News Today | Arşiv Bağlantısı
- Beat Psoriasis. Baldness Definition And Explanation Of Hair Loss. (11 Aralık 2018). Alındığı Tarih: 11 Aralık 2018. Alındığı Yer: Beat Psoriasis | Arşiv Bağlantısı
- I. Korneliussen. Why Do Men Grow Bald?. (19 Şubat 2012). Alındığı Tarih: 11 Aralık 2018. Alındığı Yer: Science Nordic | Arşiv Bağlantısı
- J. Hausmann. Why We Go Bald: An Evolutionary Hypothesis. (31 Mayıs 2014). Alındığı Tarih: 11 Aralık 2018. Alındığı Yer: Autoinflammatory Diseases | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 23/11/2024 01:44:09 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/421
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.