Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Paylaşım Yap
Tüm Reklamları Kapat

Işık Hızı Neden Saniyede 300 Bin Kilometre? Neden Farklı Bir Değer Değil? Işık, Farklı Bir Hızda Gidebilir miydi?

Işık, Işık Hızına Kaynaktan Çıktığı Anda mı Erişiyor, Yoksa Zamanla mı Hızlanıyor?

12 dakika
21,811
Işık Hızı Neden Saniyede 300 Bin Kilometre? Neden Farklı Bir Değer Değil? Işık, Farklı Bir Hızda Gidebilir miydi? Medical News Today
Evrim Ağacı Akademi: Özel Görelilik Teorisi & Işık Hızı Yazı Dizisi

Bu yazı, Özel Görelilik Teorisi & Işık Hızı yazı dizisinin 8 . yazısıdır. Bu yazı dizisini okumaya, serinin 1. yazısı olan " Özel Görelilik Teorisi Nedir? Einstein, Işık Hızının Doğasını Açıklamayı Çalışırken Evreni Nasıl Çözdü?" başlıklı makalemizden başlamanızı öneririz.

Yazı dizisi içindeki ilerleyişinizi kaydetmek için veya kayıt olun.

EA Akademi Hakkında Bilgi Al
Tüm Reklamları Kapat

Işık hızı, saniyede 299 milyon 792 bin 458 metredir. Ama neden? Yani neden saatte 1 milyar kilometre veya 25 kilometre değil de, bu sayı? Işık hızı daha farklı bir sayı olabilir miydi? Olsa, ne olurdu?

Bir ışık düğmesine bastığınızda, ışığın yandığını bilirsiniz. Önce şunu soralım: Bu nasıl oluyor? Aslında ışık kaynağına göre yöntemi değişebilir; ama söz konusu kaynak Edison lambaları gibi bir lamba ise, bir filament, yani incecik bir iplik üzerinden geçen güçlü bir elektrik akımı, filamenti oluşturan maddenin atomlarını ısıtır. Çünkü dirençli bir tel üzerinden yüksek bir akım geçirmeye çalışırsanız, o akıma direnç gösteren metal atomlarıyla çarpışan elektronlar, kinetik enerjilerini bu metale aktarırlar. Zaten "sıcaklık" dediğimiz şey, bir ortamdaki atomların kinetik enerjilerinin ortalamasıdır. O filamentin atomlarının kinetik enerjisi arttıkça, tanım gereği, sıcaklığı da artar.

Burada kritik bir nokta, lambalarda kullanılan metallerin erime sıcaklığının çok yüksek olmasıdır. Mesela yaygın bir filament malzemesi olan tungsten için bu, 3422 derece civarıdır. Geçirdiğiniz akım, bu sıcaklığa sebep olacak düzeyde olmadığı müddetçe, metal ısındıkça ısınır; ama eriyemez. Yine de bu enerjinin bir yere gitmesi gerekir. Bir kısmı etrafa ısı olarak saçılır; bu nedenle eski tip ampuller etraflarını çok ısıtır. Ama geri kalan enerjinin önemli bir bölümü, tungsten atomu etrafındaki elektronların bir üst orbitale sıçramasına neden olur. Bu elektronlar bu yüksek enerji seviyesinde çok uzun süre kalamazlar, hemen eski hallerine geri dönerler. Bu orbital düşüşü sırasında, iki orbital arasındaki enerji farkı, bir foton olarak etrafa saçılır. Zaten foton dediğimiz şey, ışığı oluşturan kuantum paketçiklere verdiğimiz isimdir. Böylece lamba, bulunduğu odayı aydınlatmış olur.

Tüm Reklamları Kapat

İyi ama nasıl? O foton dediğimiz şey nasıl çalışıyor? Neden ışık hızında yayılıyor? Mesela fotonlar, ışık hızına ulaşmak için bir arabanın yapması gerektiği gibi ivmeleniyorlar mı? Yoksa anında mı o hıza erişiyorlar? Bu sorulara yanıt verebilmek için, öncelikle birazcık elektromanyetizmadan anlamamız gerekiyor. Çünkü foton, bir çeşit elektromanyetik dalgadır.

Maxwell Denklemleri: Elektromanyetizma Nedir?

Maddeyi oluşturan parçacıkların 3 temel özelliği vardır: Kütle, spin ve yük. Bu yazımızın odağı, yük özelliğidir. Kendi başına bir parçacık olan elektronlar da, 3 kuarkın birleşmesiyle oluşan protonlar da bir yüke sahiptir. Bu yük, birebir aynı değerdedir; sadece işaretleri terstir. O nedenle 1 protonu ve 1 elektronu olan bir atom, yüksüzdür. Çünkü ikisi, birbirini götürür. Ama 2 elektronu ve 1 protonu olan ya da 70 elektronu ve 72 protonu olan atomlar yüklüdür. İlkinde yük -1 değerinde, ikincisinde +2 değerindedir.

Her yüklü parçacık, etrafında bir elektrik alan (E\Epsilon) yaratır. Buna Gauss'un Elektrik Yasası diyoruz ve aşağıdaki sade denklem bize bunu vermektedir:

∇⋅E=ρϵ0\Huge{\nabla\cdot\bold{\Epsilon}=\frac{\rho}{\epsilon_0}}

Tüm Reklamları Kapat

Denklemde ρ\rho, elektrik yükünün yoğunluğu, ϵ0\epsilon_0 ise vakum yüklenebilirliği veya elektrik vakum geçirgenliği denen bir sabittir. Bu denklemi rahatlıkla anlamanız mümkündür: Sağ taraftaki kesirin pay kısmında yer alan yük (ρ\rho) arttıkça, denklemin solundaki elektrik alan (E\Epsilon) da şiddetlenmektedir. Paydada yer alan vakum geçirgenliği ise adeta bir elektrik alanı direnci gibi davranmaktadır. Yük artsa da onu hep bir sabite bölüyoruz, çünkü o sabit, elektrik alanın artmasına direnmektedir. Vakum geçirgenliği sabit bir sayıdır ve değeri çok hassas bir şekilde ölçülebilmektedir:

ϵ0=8.8541878128(13)×10−12F/m\epsilon_0=8.8541878128(13)\times{10^{-12}}F/m

Bu sabitin bu "elektrik alana direnç" etkisini unutmayın, birazdan ışığı anlamak için önemli olacak.

Elektromanyetizmanın bir ayağı elektrik, diğer ayağı manyetizmadır. Tıpkı bir yükün elektrik alan yaratması gibi, bir mıknatıs da bir manyetik alan (B\bold{B}) yaratır. Ama mıknatısların ilginç bir özelliği vardır: Yük, tek yönlü bir alan yaratır; yani yüklü bir parçacığın elektrik alanı dışa doğru zayıflayarak azalır. Ama her mıknatısın illa iki kutbu olmak zorundadır, yani daha "kapalı" bir sistemdir. Bir taraftan çıkan manyetik alan, diğer taraftan girmek zorundadır. Bir mıknatısı ikiye, yüze, milyona da bölseniz bu değişmez.

Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.

Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.

Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.

Bunun sebebi birazcık karmaşık ve tartışmalıdır; ama özünde, manyetik alanın parçacıkların 3 temel özelliğinden biri olarak saydığımız spin ile ilgisi olduğunu söyleyebiliriz: Her mıknatıs, belli bir spine sahip elektronlar sayesinde manyetik özellik kazanmaktadır ve bu elektronları tek yönlü bir manyetik alan oluşturacak şekilde düzenlemek ya çok zordur ya da imkansızdır. Bu, halen tartışılmakta olan teorik bir sorudur; bu yüzden burada çok derinine girmeyeceğiz. Sadece bilmeniz gereken, mıknatısların illa iki kutbu olmak zorunda olduğu, tek kutuplu bir mıknatısın mümkün olmadığı veya mümkünse de hiç gözlenmemiş olmasıdır. İşte buna da Gauss'un Manyetizma Yasası diyoruz ve bu da çok yalın bir denklemle, bu şekilde ifade ediliyor:

∇⋅B=0\Huge{\nabla\cdot\bold{B}=0}

Bu denklemde sağ taraf sıfırdır, çünkü mıknatısın iki zıt kutbunun etkisi birbirini götürmektedir.

Yük veya Mıknatıslar Hareket Ederse...

Şimdi, yüklü bir parçacık veya bir mıknatıs hareketsizse, ilginç pek bir şey olmaz. Statik elektrik gibi daha basit olaylar veya mıknatısların etrafında demir tozlarının sevimli şekiller alması gibi şeyler, hareketsizken gözleyebildiğimiz yük ve manyetizma etkileri arasındadır. Elbette bunlar da farklı bağlamlarda ilginç gerçeklerdir; ama bu ikisinin hareket halinde olduğu zaman deneyimlediğimiz şeyler yanında, her ikisi de bir hiçtir.

Bir yük veya bir mıknatıs ne zaman ki harekete geçer, yani yer değiştirmeye başlar, işte o zaman sıra dışı bir şey olur: Elektrik alanlar manyetik alanları etkilemeye, manyetik alanlar da elektrik alanları etkilemeye başlar. Zaten elektrik motorlarını ve enerji santrallerini mümkün kılan gerçek budur: Elektrik verip mıknatısları etkileyerek motor elde ediyoruz, mıknatıslara sahip türbinleri akan suyla ve radyoaktif enerjiyle veya rüzgar gücüyle döndürüp, elektrik elde ediyoruz. Modern teknoloji, neredeyse her şeyini elektromanyetizmaya borçludur!

Bu noktada bilmeniz gereken tek şey, hareket halindeki elektrik alanın manyetik alanı doğurduğu, manyetik alanın da elektrik alanı doğurduğu... Manyetik alanın zamanla değişiminin elektrik alan yaratmasını bu basit denklemle gösteriyoruz:

Tüm Reklamları Kapat

∇×E=∂B∂t0\Huge{\nabla\times\bold{\Epsilon}=\frac{\partial{\bold{B}}}{\partial{t}_0}}

Bu, Faraday Yasası olarak bilinmektedir. Elektrik alanın zamanla değişiminin manyetik alan yaratmasını ise, o kadar basit olmayan ama çok da zor olmayan bu denklemle gösteriyoruz:

∇×B=μ0j+μ0ϵ0∂E∂t0\Huge{\nabla\times\bold{B}=\mu_0\bold{j}+\mu_0\epsilon_0\frac{\partial{\mathbf{\Epsilon}}}{\partial{t}_0}}

Tüm Reklamları Kapat

Bu da Amper Yasası olarak bilinmektedir. Bu noktaya kadar gördüğümüz ve tarihin en büyük bilim insanlarından birkaçının ismini taşıyan bu 4 denklem, bir araya gelerek, tarihin en önemli bilim insanlarından bir diğerinin adıyla, Maxwell Denklemleri olarak bilinmektedir. Elbette Maxwell, bu kişilerden bu denklemleri çalmamıştır; onların çalışmalarını birleştirerek, elektrik ile manyetizmanın aynı paranın iki yüzü olduğunu göstermiştir. Elektrik kuvvet ile manyetik kuvveti birleştirdi ve bize doğanın 4 temel kuvvetinden birini, elektromanyetizmayı verdi. Elektromanyetizma hakkında çok daha fazla bilgiyi buradaki yazımızdan alabilirsiniz.

Burada daha fazla ilerlemeden önce, Amper Yasası'nı birazcık netleştirelim, çünkü ışığı anlamak için oradan öğreneceğimiz bazı şeyler var: Son verdiğimiz denklemdeki terimlerden biri, hareket eden elektrik yüklerinin manyetik alan yaratabileceğini söylemektedir. İkincisi ise, hareket eden elektrik alanların da manyetik alan yaratabileceğini söylemektedir. Yani hem yüklü parçacıklar hem de elektrik alanı hareket edecek olursa manyetizma doğurmaktadır.

Bu denklemde, çok önemli ve yeni bir terimle karşılaşıyoruz: μ0\mu_0, yani (manyetik) geçirgenlik sabiti. Bu μ0\mu_0 da tıpkı ϵ0\epsilon_0 gibi bir parametredir ve değeri, yine çok hassas bir şekilde ölçülmüştür:

μ0=4π×10−7Wb/A⋅m\mu_0=4\pi\times{10^{-7}}Wb/A\cdot{m}

Tüm Reklamları Kapat

Agora Bilim Pazarı
Walter Benjamin Kitaplığı (3 Kitap)

Fotoğraf Yazıları
Walter Benjamin

“Walter Benjamin fotoğrafı hatırlatmaktan hiç vazgeçmedi. Tarih boyunca değişen, uyum sağlayan, gelişen bir şey olarak fotoğrafın izini süren güçlü bir fotoğraf eleştirmeniydi. Fotoğrafın bir tarihi, bir hayatı olduğuna inandı. […] Benjamin’in gözlemlediği üzere fotoğraf iktidardakiler ve geleneksel sanata gereğinden fazla özlem duyanlar tarafından kötüye kullanılabilir ve kullanılmıştır da […] Fotoğraf yozlaşabilir. İçinde bulunduğu zamandan ayrı düşebilir ya da (fotoğraftaki) özneleri genel olarak kötüye kullandığı gibi onu da kötüye kullanan baskıcı güçlerin güdümüne girebilir. Benjamin’in fotoğrafa dair ve fotoğrafın yörüngesindeki çeşitli yazılarıyla amaçladığı şey, panoramik bir bakışla okurunu bu aracın potansiyeli ve gerçekliği konusunda eğitmektir.”

Walter Benjamin’in fotoğraf yazılarından oluşan bu derleme aşina olduğumuz fotoğrafa başka bir gözle tekrar bakma, işlevini, imkânlarını yeniden düşünme olanağı sunuyor; fotoğrafın zaman içinde kazandığı ve kazandırdığı farklı anlamların izini sürüyor. Bu derlemede yer alan tüm yazılar Leslie’nin sunuşuyla açılıyor, değinilen kişi ve kavramların açıklandığı sözlüklerle sona eriyor. Kitapta ayrıca Benjamin’in atıfta bulunduğu fotoğraflardan örnekler de yer alıyor.

Karşılaşmalar: Bir Benjamin Romanı

Jay Parini

“Hiçbir zaman tatmin edemediği Tarih Meleği tarafından öldürülmüştü hiç kuşkusuz. Onu öldüren en bariz şeyse genellikle alaycı bir şekilde tetikte bekleyip en sonunda her zaman sahnede belirerek daha önce gerçekleşmiş olan her şeyin, her çıtkırıldım adım ve irkilmenin, gözün her titreşiminin, kalpten hissedilmiş her çizginin ve rasgele her jestin yazarlığını üstelenen Zaman’dı.”

Walter Benjamin’in 1940 yılında Nazi Almanya’sının Fransa’yı işgalinin hemen ardından Paris’ten kaçışıyla başlayan Karşılaşmalar Benjamin’in tutkularıyla tuhaflıklarının peşine düşüp ölümünün matemini tutuyor.

Felsefe tartışmaları, Nazi işgali, savaş ve kaçış ekseninde ilerleyen, Bertolt Brecht, Gershom Scholem, Hannah Arendt gibi isimlerin de yer aldığı romanda, Benjamin arkadaşları ve ailesi, aşkları ve yalnızlığı, hayatı ve intiharı, gözünden sakındığı elyazması sayfalar vasıtasıyla yeniden ete kemiğe bürünürken hayat hikâyesi de yirminci yüzyılın ortasında dünyayı yakıp yıkan korkunç savaşın güçlü bir metaforuna dönüşüyor.

Walter Benjamin – Gershom Scholem Mektuplaşmalar 1932-1940

Derleyen: Gershom Scholem

İki büyük savaşın damga vurduğu karanlıkta, tüm güçlüklere karşın bağlarını sürdürme çabalarından vazgeçmeyen Almanyalı iki Yahudi entelektüelin 1932’den 1940’a dek süren mektuplaşmaları, hem döneme hem de yazarlarına ilişkin çok önemli bilgiler sunuyor. 20. yüzyılın en önemli edebiyat ve sanat eleştirmeni olarak ölümünden sonra üne kavuşan Walter Benjamin ile Yahudi mistisizmi ve Kabala üstüne yapıtlarıyla tanınan Gerschom Scholem’in dostluğu, Benjamin’in 1940’ta Fransa-İspanya sınırında intiharıyla sonlanana dek gücünden hiçbir şey kaybetmeden devam etmiştir.

Bugün bildiğimiz eserlerinin ortaya çıkış ve yazılış süreçleri, dönemin entelektüel kişilikleri, edebiyat tartışmaları, Kafka, Baudleaire, Yahudilik, savaş ve ölüm mektupların satırlarında kendisini gösterirken, zor zamanlarda insan olarak var kalabilmenin ne kadar ağır bir yükü taşımak anlamına geldiği de apaçık bir biçimde ortaya çıkıyor. Tüm bu kaygının ve belirsizliğin içinde bile zihinsel üretimlerini hayatta kalma faaliyetlerinin asli öğesi olarak görmeyi sürdüren Benjamin ve Scholem tekerrür etmekte hiç kararsız olmayan tarih için de bir tinsel direniş belgesi sunuyorlar.

“Bugün yayımlanmasını sağladığımız her satır –bu satırları miras bıraktığımız gelecek ne denli belirsiz olursa olsun– bu karanlık dönemin güçlerinin karşısında kazanılmış bir zaferdir.”

Devamını Göster
₺550.00
Walter Benjamin Kitaplığı (3 Kitap)
  • Dış Sitelerde Paylaş

μ0=1.25663706212(19)×10−6H/m\mu_0=1.25663706212(19)\times{10^{-6}}H/m

Ama ϵ0\epsilon_0'ın aksine μ0\mu_0, denklemlerde bir direnç gibi değil de bir pekiştirici olarak karşımıza çıkar. μ0\mu_0'ı, serbest uzayın (veya vakumun) manyetik alan oluşturmaya ne kadar müsait olduğunun bir ölçüsü gibi düşünebilirsiniz. Tabii "1 bölü bir sabit" olarak yazarak, aynı sabiti bir direnç olarak da ifade edebilir ve denklemlerimizi ona göre düzenleyebilirdik - en nihayetinde sabit bir sayıdan söz ediyoruz.

Ama bu sabitlerle ilgili önemli olan, şunu anlamaktır: Maxwell Denklemleri'ndeki parametrelerden biri (ϵ0\epsilon_0) elektrik alana karşı direnç, diğeri (μ0\mu_0) manyetik alana karşı direnç olarak düşünülebilir. Bu sayılar, başka denklemlerle hesaplanabilen sayılar değillerdir; Evren'in dokusunun sonucu olarak oluşan sabit sayılardır. Bunları deneysel olarak hesaplamak zorundayız ve yukarıda verdiğimiz sayılardan görebileceğiniz gibi bunu, çok hassas bir şekilde yapmayı başardık.

Işık, Elektrik ve Manyetizmanın Dansıdır!

Burada ilginç bir gerçekle karşılaşıyoruz. Eğer elektrik alan manyetik alanı doğuruyorsa ve manyetik alan da elektrik alanı doğuruyorsa, bu ikisi arasında öyle bir denge hali bulunabilir ki, ne elektrik alan manyetik alanın sönmesine izin verir ne de manyetik alan elektrik alanın sönmesine izin verir. Sürekli hareket eden bir parçacık (veya dalga) yaratılabilir. Hmm, tanıdık gelmeye başladı mı?

İşte Maxwell'in dehası burada devreye girmiştir. İspatını bir başka yazımızda detaylıca gösterdiğimiz için tüm detaylarına burada tekrar girmeyeceğiz; ama Maxwell Denklemleri'nden yola çıkarak, "kendi kendinin var olmasını sürdürebilecek" ya da "kendi kendine yayılabilecek" bir parçanın hızını, bu formülle gösterebiliriz:

V=1μ0ϵ0\Huge{V=\sqrt{\frac{1}{\mu_0\epsilon_0}}}

İşte! Böylesi bir dalganın hızını hesaplarken, yazı boyunca karşılaştığımız iki sabit de karşımıza çıktı ve bunların her ikisinin de değerini biliyoruz ve deneysel olarak ölçebiliyoruz! Ve bu hız denkleminde, başka bilinmeyen hiçbir terim yok! Eğer Evren'in dokusundan kaynaklı 2 sabitin değerini yerine koyarsak, karşımıza çok özel bir hız çıkıyor:

V=299.792.458km/sa\Huge{V=299.792.458 km/sa}

İşte bu hız, ışık hızı ile birebir aynıdır! Melbourne Üniversitesi Fizik Profesörü Dr. David Jamieson, bunu şöyle açıklıyor:

Bu soruyu 2 farklı şekilde cevaplandırabilirim. Önce teknik ve 'derin' olan cevabı vereyim: Işık sadece tek bir hızda hareket edebilir, çünkü yalnızca bu hızda Lorentz Dönüşümleri'ni tatmin edebilir. Ama bunu anlaması biraz zor. Dolayısıyla daha basit olan ikinci cevabı vereyim: 

Tüm Reklamları Kapat

Sıkı sıkıya gerilmiş bir ipiniz olduğunu düşünün. Parmağınızla ipi azıcık esnetip bıraktığınızda, dalgaların ip boyunca hareket etmeye başladığını görürsünüz. İşte o dalganın hızı, ipin gerginliğine, ağırlığına ve benzeri birkaç tane değişkene (parametreye) bağlıdır. İşte ışık da böyledir; ancak ışık dalgaları ile tel dalgaları arasında büyük bir fark vardır: Işık dalgaları boş uzayda, yani vakum içerisinde hareket edebilir. Tel üzerindeki dalganın aksine, ışık dalgalarının ilerlemek için bir ortama ihtiyacı yoktur.

Bu iki parametre, aslında tam olarak doğru bir benzetim olmasa da, vakumun tıpkı bir ip gibi gerilip bırakıldığında dalgayı taşıma 'gerilimi' gibi düşünebilir. Yüklenebilirlik, elektrik alanın 'gerilimi' olarak görülebilir. Geçirgenlik ise manyetik alanın 'gerilimi' gibi düşünülebilir. Elektrik alan güçlendiğinde manyetik alan yaratır; manyetik alan güçlendiğinde elektrik alan... Bu ikisi kendi kendisini sürdürebilir bir sistem yaratır. Maxwell, bu iki parametreyi bir araya getirerek ışığı tanımlamaya çalışacak olursanız, o ışığın içerisinde bulunduğu ortamda kendi kendisini sürdürebilmek için ne kadar hızlı ilerlemesi gerektiğini de belirleyeceğinizi ortaya koydu.

Işık Hızı Bir Tercih Değil, Bir Zorunluluk!

İşte tam da bu nedenle kütlesiz olan ve kendi kendine yayılan her dalga, ışık hızında gitmek zorundadır. Çünkü bu hızdan başka bir hızda giden bir dalga, kendi kendini sürdüremez. Ya elektrik alan baskın gelir, ya manyetik alan baskın gelir. Ama tam bu hızda giden bir dalga, kendi kendini sürdürebilen dalga olur. O dalganın "ışık" olması şart değildir; mesela gluonlar da bu hızda gitmektedir. Kütleçekimi ışık hızında etki edebildiği için, onu taşıyan parçacık olarak hipotize edilen ama henüz doğrulanmamış olan gravitonların da bu hızda hareket ettiği düşünülmektedir.

Aynı nedenle ışık, saniyede 300 milyon metre hıza bir arabanın ivmelenmesi gibi erişmez. Işık, saniyede 300 milyon metre hıza, kaynaktan çıktığı anda erişir, çünkü zaten kaynaktan ışık olarak çıkabilmesinin tek yolu o hızda olmasıdır. Fotonlar kütlesiz bir parçacık ve bir dalga oldukları için, başka bir hızda gidemezler; ışık hızında gitmek zorundadırlar.

Tüm Reklamları Kapat

Ayrıca buradan şunu da anlıyoruz: Işık hızının kendisi özel bir sabit değildir. Evren'in dokusunu oluşturan ve boş uzay veya vakum dediğimiz şeyin elektrik alanına ve manyetik alana gösterdiği direnç (veya geçirgenlik), kendi kendine yayılan bir dalganın hızını otomatik olarak belirlemektedir. Bu ikisi temel sabitler olduğu için, ışık hızı da temel sabit olarak görülmektedir. Bir başka evrende, bu geçirgenlik veya direnç farklı değerde olabilirdi. O evrende ışık hızı, bambaşka bir sayı olurdu. Ama bu Evren'de, bu değerler böyle ve ondan dolayı ışığın hızı tek bir sayıya sabitlenmiş haldedir.

Tam da bu yüzden, uzay-zaman dokusu içindeki nesneler için ışık hızı evrensel bir hız limitidir - sonuçta kütlesizden daha kütlesiz olamazsınız ve dolayısıyla ışık hızından daha hızlı gidemezsiniz. Eğer kütleniz varsa, bu kütlenin Higgs Alanı ile etkileşmesinden ötürü bir çeşit "sürtünme" oluşacaktır ve asla ışık hızına erişmeniz mümkün olmayacaktır (en azından "sonsuz enerjiye" erişiminiz yoksa).

Öte yandan, tam da bu nedenle Evren'in kendisi, ışık hızından daha hızlı genişleyebilir çünkü Evren'in dışında bir şey var mı bilmesek de, varsa bile onun Evren'in genişlemesi üzerine koyduğu sınır ışık hızıyla sınırlı olmak zorunda değildir. Bir başka değer de olabilir, sınırsız da olabilir! Ama Evren'in içindeki her şey, ışık hızına biat etmek zorundadır. 

Ve yine tam da bu nedenle über-süper-muazzam teknolojiler bile inşa etsek (veya herkesin öyle olduğuna inandığı uzaylılar da inşa etse), bu hız sınırını aşamayız. Eğer aşabiliyorsak, bu, Evren'e dair bildiklerimiz köklü bir şekilde hatalı olması demektir ve bu, deneylerimize olan güvenimizi kökten sarsardı veya fizik teorilerimizi baştan yaratmamızı gerektirirdi. Ama über teknolojilere olan romantik hayranlığımız haricinde, modern fizik ışığında yanlış yolda olduğumuzu düşünmemizi gerektirecek herhangi bir şey yoktur. Işık, bizim zayıf bilimimiz öyle diyor diye değil; gerçekten evrensel bir hız sınırı gibi gözükmektedir.

Tüm Reklamları Kapat

Işık, çok hızlı bir dalgadır; 1 saniyede Dünya'nın etrafında 8 tur atabilir ve onu anlamak, Evren'in dokusunu anlamakla eşdeğerdir. Ama kozmolojik skalada ışık hızı, aynı zamanda kaplumbağalar kadar yavaştır: Güneş gibi dibimizdeki bir yıldızdan çıkan ışık bile bize ancak 8 dakika 20 saniyede ulaşabilir. Evren'in bir ucundan diğer ucuna ışığın ulaşması on milyarlarca yıl alır! Bu ironik çelişki, belli açılardan komik gelse de, medeniyetimiz üzerindeki en problemli kısıtlardan biri olabilir.

Sonuç

Aslında ışık hızı ile ilgili olarak değinebileceğimiz daha çok şey var (bunların önemli bir bölümüne buradaki yazımızda değinmiştik). Uzatmamak adına, burada ışık hızıyla ilgili diğer detaylara girmeyeceğiz; örneğin ışığın grup hızı ve faz hızı arasındaki farklara veya ışık hızının neden aşılamayacağına değinmeyeceğiz. İlgili yazılarımızdan bu konuları okuyabilirsiniz.

Sonuç olarak, ışığın hızı, aslında ışığın "özel" bir şey olmasından kaynaklanmamaktadır; ışığın kütlesiz fotonlarla taşınmasından kaynaklanmaktadır. Kütlesiz her cisim, kendini sürdürebilmek için ışık hızında hareket etmek zorundadır - çünkü bu hız, bizim Evren'imiz içinde o dalganın (veya parçacığın) kendini sürdürebileceği yegâne hızdır. Bu değer, varsa Evren'in dışında veya başka evrenler varsa oralarda bu değerden farklı olabilirdi. Jamieson'ın sözleriyle yazımızı tamamlayalım:

Bu sayının sihirli veya özel hiçbir tarafı yok. Tıpkı diğer tüm 'sabitler' gibi, ışık hızı sabiti de biz insanların denklemlerimizde doğru birimleri elde edebilmek için eklemek zorunda olduğumuz bir sayıdan ibarettir.
Bu Makaleyi Alıntıla
Okundu Olarak İşaretle
Evrim Ağacı Akademi: Özel Görelilik Teorisi & Işık Hızı Yazı Dizisi

Bu yazı, Özel Görelilik Teorisi & Işık Hızı yazı dizisinin 8 . yazısıdır. Bu yazı dizisini okumaya, serinin 1. yazısı olan " Özel Görelilik Teorisi Nedir? Einstein, Işık Hızının Doğasını Açıklamayı Çalışırken Evreni Nasıl Çözdü?" başlıklı makalemizden başlamanızı öneririz.

Yazı dizisi içindeki ilerleyişinizi kaydetmek için veya kayıt olun.

EA Akademi Hakkında Bilgi Al
61
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Paylaş
Sonra Oku
Notlarım
Yazdır / PDF Olarak Kaydet
Bize Ulaş
Yukarı Zıpla

İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!

Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.

İçerikle İlgili Sorular
Soru & Cevap Platformuna Git
Bu İçerik Size Ne Hissettirdi?
  • Tebrikler! 45
  • Bilim Budur! 24
  • Mmm... Çok sapyoseksüel! 16
  • İnanılmaz 14
  • Merak Uyandırıcı! 9
  • Muhteşem! 3
  • Umut Verici! 1
  • Grrr... *@$# 1
  • Korkutucu! 1
  • Güldürdü 0
  • Üzücü! 0
  • İğrenç! 0
Kaynaklar ve İleri Okuma
  • J. D. Jackson. (1998). Classical Electrodynamics. ISBN: 9780471309321. Yayınevi: Wiley.
  • I. S. Grant, et al. (1991). Electromagnetism. ISBN: 9780471927129. Yayınevi: Wiley.
  • D. J. Griffiths. (1998). Introduction To Electrodynamics. ISBN: 9780138053260. Yayınevi: Addison-Wesley Professional.
  • T. L. Chow, et al. (2005). Introduction To Electromagnetic Theory: A Modern Perspective. ISBN: 9780763738273. Yayınevi: Jones & Bartlett Publishers.
  • J. C. Maxwell. (1881). A Treatise On Electricity And Magnetism. ISBN: 9780486606378. Yayınevi: Dover Publications.
  • W. H. Hayt. (1989). Engineering Electromagnetics. Yayınevi: McGraw-Hill Science, Engineering & Mathematics.
  • M. N. O. Sadiku. (2006). Elements Of Electromagnetics. ISBN: 9780195300482. Yayınevi: Oxford University Press, USA.
  • U. Krey, et al. (2007). Basic Theoretical Physics. ISBN: 9783540368052. Yayınevi: Springer Science & Business Media.
  • P. A. Tipler, et al. (2003). Physics For Scientists And Engineers, Volume 2: Electricity, Magnetism, Light, And Elementary Modern Physics. ISBN: 9780716708100. Yayınevi: W. H. Freeman.
  • D. Fleisch. (2008). A Student's Guide To Maxwell's Equations. ISBN: 9781139468473. Yayınevi: Cambridge University Press.
Tüm Reklamları Kapat

Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?

Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:

kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci

Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 22/12/2024 09:23:56 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/3639

İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.

Keşfet
Akış
İçerikler
Gündem
Canlı Cansız
Doğa Yasaları
Beslenme Davranışı
Aşı
Diş Hekimi
Savunma
Avrupa
Sendrom
Su Ayısı
Kimyasal Evrim
Değişim
Goril
Deprem
Hastalık Dağılımı
Yayılım
Akıl
Bebek
Nötron
Toprak
Sağlık Bakanlığı
Yıldızlar
Evrimsel Tarih
Kırmızı
Terapi
Canlı
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Bugün bilimseverlerle ne paylaşmak istersin?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Sosyal
Yeniler
Daha Fazla İçerik Göster
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Yazı Geçmişi
Okuma Geçmişi
Notlarım
İlerleme Durumunu Güncelle
Okudum
Sonra Oku
Not Ekle
Kaldığım Yeri İşaretle
Göz Attım

Evrim Ağacı tarafından otomatik olarak takip edilen işlemleri istediğin zaman durdurabilirsin.
[Site ayalarına git...]

Filtrele
Listele
Bu yazıdaki hareketlerin
Devamını Göster
Filtrele
Listele
Tüm Okuma Geçmişin
Devamını Göster
0/10000
Bu Makaleyi Alıntıla
Evrim Ağacı Formatı
APA7
MLA9
Chicago
Ç. M. Bakırcı. Işık Hızı Neden Saniyede 300 Bin Kilometre? Neden Farklı Bir Değer Değil? Işık, Farklı Bir Hızda Gidebilir miydi?. (23 Mayıs 2015). Alındığı Tarih: 22 Aralık 2024. Alındığı Yer: https://evrimagaci.org/s/3639
Bakırcı, Ç. M. (2015, May 23). Işık Hızı Neden Saniyede 300 Bin Kilometre? Neden Farklı Bir Değer Değil? Işık, Farklı Bir Hızda Gidebilir miydi?. Evrim Ağacı. Retrieved December 22, 2024. from https://evrimagaci.org/s/3639
Ç. M. Bakırcı. “Işık Hızı Neden Saniyede 300 Bin Kilometre? Neden Farklı Bir Değer Değil? Işık, Farklı Bir Hızda Gidebilir miydi?.” Edited by Çağrı Mert Bakırcı. Evrim Ağacı, 23 May. 2015, https://evrimagaci.org/s/3639.
Bakırcı, Çağrı Mert. “Işık Hızı Neden Saniyede 300 Bin Kilometre? Neden Farklı Bir Değer Değil? Işık, Farklı Bir Hızda Gidebilir miydi?.” Edited by Çağrı Mert Bakırcı. Evrim Ağacı, May 23, 2015. https://evrimagaci.org/s/3639.
ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close