Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Paylaşım Yap
Tüm Reklamları Kapat

IQ Nedir? IQ Testleri Güvenilir midir ve Gerçekten Zekayı Ölçer mi?

49 dakika
8,729
IQ Nedir? IQ Testleri Güvenilir midir ve Gerçekten Zekayı Ölçer mi?
Görsel Stable Diffusion ile üretilmiştir.
Tüm Reklamları Kapat

IQ, İngilizcede "Intelligence Quotient" sözcüğünün kısaltmasıdır ve Türkçede "Zeka Katsayısı" olarak kullanılmaktadır. IQ puanı, insan zekasını değerlendirmek için tasarlanmış bir dizi standartlaştırılmış test veya alt testten elde edilen toplam puandır. "IQ" kısaltması, psikolog William Stern tarafından, 1912 tarihli bir kitapta, Breslau Üniversitesi'ndeki zeka testlerinde kullanılan Almanca bir terim olan Intelligenzquotient teriminden türetilmiştir.

Birçok farklı türde IQ testi vardır ve bunların her biri farklı soru tiplerini karışık olarak kullanmaktadır: Bazı sorular görsel, birçoğu ise sözeldir. Test soruları soyut akıl yürütme problemlerine dayalı olmaktan aritmetik, kelime bilgisi veya genel bilgiye odaklanmaya kadar çeşitlilik gösterir.

Günümüzde birçok IQ testi, "g\bold g faktörü" olarak bilinen "genel zeka" veya "genel zihinsel kapasite" denen bir olguyu ölçmeye çalışmaktadır. gg faktörü, bilişsel yeteneklerin ve insan zekasının psikometrik incelemelerinde geliştirilen bir yapıdır. Farklı bilişsel görevler arasındaki pozitif korelasyonları özetleyen bir değişkendir ve bir bireyin bir tür bilişsel görevdeki performansının, o kişinin diğer tür bilişsel görevlerdeki performansıyla karşılaştırılabilir olma eğiliminde olduğu gerçeğini yansıtır. gg faktörü tipik olarak belirli bir bilişsel testte bireyler arası performans farklılıklarının %40-50 civarını açıklar ve birçok testte kullanılan bileşik puanlar ("IQ puanları") sıklıkla bireylerin gg faktöründeki durumlarının tahminleri olarak kabul edilir. "IQ", "genel zeka", "genel bilişsel yetenek", "genel zihinsel yetenek" ve basitçe "zeka" terimleri, bilişsel testler tarafından paylaşılan bu ortak faktöre atıfta bulunmak için genellikle birbirinin yerine kullanılır. Ancak, gg faktörünün kendisi bilişsel görevler arasında gözlemlenen korelasyon düzeyini gösteren matematiksel bir yapıdır. Bu yapının ölçülen değeri, kullanılan bilişsel görevlere bağlıdır ve gözlemlenen korelasyonların altında yatan nedenler hakkında çok az şey bilinmektedir.

Tüm Reklamları Kapat

IQ Puanı Nasıl Hesaplanır?

Tarihsel olarak IQ, bir kişinin zeka testi uygulanarak elde edilen zihinsel yaş puanının, her ikisi de yıl ve ay cinsinden ifade edilen kişinin kronolojik yaşına bölünmesiyle elde edilen bir puandı. Ortaya çıkan kesir (bölüm) 100 ile çarpılarak IQ puanı elde edilirdi. Buna göre IQ puanı, basitçe şu şekilde hesaplanabilir:

IQ=Zihinsel Yaş/Kronolojik Yaş×100\text{IQ}=\text{Zihinsel Yaş} / \text{Kronolojik Yaş} \times 100

Dolayısıyla, ortalama 10 yaşındaki diğer çocuklar kadar başarılı olan 10 yaşındaki bir çocuğun IQ'su 100 iken (10÷10×10010 ÷ 10 × 100 olarak hesaplanır) , ortalama 10 yaşındaki bir çocuk kadar başarılı olan 8 yaşındaki bir çocuğun IQ'su 125 olacaktır (10÷8×10010 ÷ 8 × 100 olarak hesaplanır) .

Modern IQ testlerindeyse ham puan, ortalaması 100 ve standart sapması 15 olan normal bir dağılıma dönüştürülür. Dolayısıyla:

Tüm Reklamları Kapat

  • IQ'su 100 olan biri, ortalamanın tam ortasında yer almaktadır.
  • Nüfusun yaklaşık üçte ikisinin IQ'su 85 ile 115 arasındadır.
  • Nüfusun %2'lik bir kısmının IQ'su 130'un üzerindedir.
  • Nüfusun %2'lik bir kısmının IQ'su 70'in altındadır.

Zeka testlerinden alınan puanlar, zeka düzeiyne yönelik bir tahmin niteliğindedir. Mesafe veya kütle gibi fiziksel unsurların aksine, "zeka" kavramının görece soyut doğası nedeniyle zekanın somut bir ölçüsü yoktur. IQ puanlarının beslenme, ebeveynlerin sosyal ve sosyoekonomik durumu, morbidite, mortalite ve perinatal çevre gibi faktörlerle ilişkili olduğu gösterilmiştir. IQ'nun ne düzeyde kalıtsal olduğu yaklaşık bir asırdır araştırılıyor olsa da, kalıtılabilirlik tahminlerinin önemi ve kalıtım mekanizmaları hakkındaki tartışmalar halen devam etmektedir.

IQ puanları Dünya genelinde eğitim, yerleştirme, zihinsel engelliliğin ve iş başvurularının değerlendirilmesi için kullanılmaktadır. IQ'nun iş performansı ve bir bireyin erişebileceği maksimum gelirin öngörücüsü olup olamayacağı da yaygın olarak araştırılmaktadır. Ayrıca IQ skorları, popülasyonlardaki psikometrik zeka dağılımları çerçevesinde ve diğer değişkenlerle arasında olabilecek potansiyel korelasyonları incelemek için de kullanılmaktadır. Birçok popülasyon için IQ testlerindeki ham puanlar, Flynn etkisi olarak adlandırılan bir fenomen kapsamında, 20. yüzyılın başlarından bu yana her on yılda üç IQ puanına denk gelen ortalama bir oranda artmaktadır.

IQ Testlerinin Tarihi

IQ testi, yüzyılı aşkın bir süredir zeka ile eşanlamlı hale gelmiştir. Charles Darwin'in kuzeni olan Sir Francis Galton 1800'lerin sonlarında ilk geniş kapsamlı zeka testini geliştirmiştir. Kendisi bir psikolog olmamasına rağmen, zeka testi kavramlarına yaptığı katkılar bugün hala etkisini hissettirmektedir. Tutarlı sonuçlar üretebilme yeteneğine sahip olan, güvenilir zeka testleri ilk olarak 1900'lerin başında Alfred Binet ve araştırmaları sayesinde başlamıştır.

Fransız hükümeti, Binet'den, hangi çocukların okulda zorluk çekebileceğini belirlemek için çocuklar üzerinde kullanılacak bir zeka testi geliştirmesi istedi. Binet, çok sayıda sözel temelli görev içeren bir test geliştirdi. Bu testin değeri, kısa sürede Amerikalı araştırmacılar tarafından da fark edildi. Stanford profesörü Louis Terman, Binet'nin çalışmasını testin uygulanmasını standartlaştırarak değiştirdi ve her yaş için ortalama bir puan oluşturmak üzere binlerce farklı yaştaki çocuğu test etti. Test, popülasyonu temsil eden yeterince büyük bir örnekleme uygulanabilecek biçimde standardize edildi ve puan aralığı bir çan eğrisiyle temsil edilecek şekilde normalleştirildi.

Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.

Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.

Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.

Şimdi, daha fazla ilerlemeden, buradaki iki önemli terimi daha net olarak tanımlamakta fayda görüyoruz:

  • Standardizasyon; bir testin uygulama, puanlama ve sonuçların yorumlanma şeklinin tutarlı olduğu anlamına gelir.
  • Normlama (veya normalleştirme), yaş grupları gibi grupları karşılaştıran verilerin toplanabilmesi için bir testin geniş bir popülasyona uygulanmasını içerir. Elde edilen veriler, gelecekteki puanları yorumlamak için normlar veya referans puanlar sağlar. Normlar, belirli bir grubun ne bilmesi gerektiğine dair beklentiler değil, o grubun ne bildiğinin bir göstergesidir.

İşte IQ testlerinin normlanması ve standartlaştırılması, o test kullanılarak elde edilen yeni puanların güvenilir olmasını sağlamıştır. Binet'nin temelini attığı testin bu yeni versiyonuna Stanford-Binet Zeka Ölçeği adı verilmiştir. Bu testin güncellenmiş bir versiyonu günümüzde hala yaygın olarak kullanılmaktadır.

Kariyerinin bir bölümünü I. Dünya Savaşı gazileriyle çalışarak geçirmiş bir psikolog olan David Wechsler, 1939 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nde yeni bir IQ testi geliştirdi. Wechsler, 1880 ile I. Dünya Savaşı arasında kullanılan diğer zeka testlerinden birkaç alt testi birleştirdi. Bu alt testler, çeşitli sözel ve sözel olmayan becerileri ölçüyordu; çünkü Wechsler, zekanın "bir kişinin amaçlı hareket etme, mantıklı düşünme ve çevresiyle etkili bir şekilde başa çıkma konusundaki global kapasitesini" kapsadığına inanıyordu. Bu testine Wechsler-Bellevue Zeka Ölçeği adını verdi. Bu alt test kombinasyonu, psikoloji tarihinde en yaygın kullanılan zeka testlerinden biri haline gelmiştir. Adı daha sonra Wechsler Yetişkin Zeka Ölçeği (WAIS) olarak değiştirilmiş ve birkaç kez revize edilmiş olsa da, testin amaçları başlangıcından bu yana neredeyse hiç değişmemiştir.

Modern IQ Testleri

Günümüzde, Wechsler'e atfedilen üç zeka testi bulunmaktadır:

  • Wechsler Yetişkin Zeka Ölçeği - 4. Baskı (WAIS-IV),
  • Wechsler Çocuklar için Zeka Ölçeği (WISC-V)
  • Wechsler Okul Öncesi ve İlköğretim Zeka Ölçeği-Gözden Geçirilmiş (WPPSI-III).

Bu testler, Amerika Birleşik Devletleri'ndeki okullarda ve topluluklarda yaygın olarak kullanılmaktadır ve yeniden kalibrasyon aracı olarak periyodik olarak normlandırılmakta ve standardize edilmektedir.

Bir örnek olarak WISC-V, bugüne kadar ABD genelinde binlerce çocuğa uygulanmış ve bugün bu testi alan çocuklar aynı yaştaki akranlarıyla karşılaştırılmıştır. WISC-V, 10 alt testten oluşmaktadır ve bu testler, dört endeks oluşturarak IQ skorunu vermektedir. Bu dört endeks Sözel Kavrama, Algısal Muhakeme, Çalışma Belleği ve İşlem Hızıdır. Test tamamlandığında, bireyler dört endeksin her biri için bir puan ve Tam Ölçekli IQ puanı alırlar. Puanlama yöntemi, zekanın çeşitli bilişsel alanlardaki çoklu yeteneklerden oluştuğu anlayışını yansıtmakta ve çocuğun her bir test maddesine verdiği yanıtlara ulaşmak için kullandığı zihinsel süreçlere odaklanmaktadır.

Tüm Reklamları Kapat

Bunlar haricinde yaygın olarak kullanılan diğer bireysel IQ testleri şunlardır:

  • Stanford-Binet Zeka Ölçekleri,
  • Woodcock-Johnson Bilişsel Yetenek Testleri,
  • Çocuklar için Kaufman Değerlendirme Bataryası,
  • Bilişsel Değerlendirme Sistemi
  • Diferansiyel Yetenek Ölçekleri
  • Raven'ın Aşamalı Matrisleri
  • Cattell Kültür Fuarı III
  • Reynolds Entelektüel Değerlendirme Ölçekleri
  • Thurstone'un Birincil Zihinsel Yetenekleri
  • Kaufman Kısa Zeka Testi
  • Çok Boyutlu Yetenek Bataryası II
  • Das-Naglieri Bilişsel Değerlendirme Sistemi
  • Naglieri Sözel Olmayan Yetenek Testi
  • Geniş Aralıklı Zeka Testi

IQ Testlerinin Güvenilirliği: IQ Puanı Anlamlı mı?

Psikometri, psikoloji içerisinde ölçüm teorisi ve tekniği ile ilgilenen bir çalışma alanıdır. Psikometristler, genellikle IQ testlerinin yüksek istatistiksel güvenilirliğe sahip olduğunu kabul etmektedirler.

Güvenilirlik, bir testin ölçüm tutarlılığını temsil etmektedir. Güvenilir bir test, tekrarlandığında benzer puanlar üretir. Toplamda, IQ testleri yüksek güvenilirlik sergilemektedir; ancak test katılımcıları farklı durumlarda aynı testi aldıklarında farklı puanlara sahip olabilmektedir ve aynı yaşta farklı IQ testlerine girdiklerinde de farklı puanlara sahip olabilmektedirler.

Tüm Reklamları Kapat

Tüm istatistiksel büyüklükler gibi, IQ'nun herhangi bir tahmini de tahmin hakkındaki belirsizliği ölçen ilişkili bir standart hataya sahiptir. Modern testler için güven aralığı yaklaşık 10 puan olabilir ve bildirilen standart ölçüm hatası yaklaşık 3 puan kadar düşük olabilir. Ancak bildirilen standart hata tüm hata kaynaklarını hesaba katmadığı için, gerçekte hata payının bildirilenden daha yüksek olabileceği unutulmamalıdır.

En basitinden, düşük motivasyon veya yüksek kaygı gibi dış etkiler bile bazen bir kişinin IQ testi puanını düşürebilir. Çok düşük puanlara sahip bireyler için %95 güven aralığı 40 puandan fazla olabilir (dolayısıyla IQ testleri yeterince hassas değildir), bu da potansiyel olarak zihinsel engellilik tanılarının doğruluğunu zorlaştırmaktadır. Aynı şekilde, yüksek IQ puanları da nüfus medyanına yakın olanlardan önemli ölçüde daha az güvenilirdir. Örneğin 160'tan çok daha yüksek IQ puanlarının raporları "şüpheli" kabul edilmektedir.

IQ Testlerinin Geçerliliği: Testler Zekayı Ölçüyor mu?

Az önce bahsettiğimiz güvenilirlik ile şimdi bahsedeceğimiz geçerlilik, çok farklı kavramlardır. Güvenilirlik bir testin tekrarlanabilirliğini yansıtırken, geçerlilik testin ölçmeyi amaçladığı şeyi ölçüp ölçmediğini ifade edtmektedir.

IQ testlerinin genellikle bazı zeka türlerini ölçtüğü düşünülse de, örneğin yaratıcılık ve sosyal zekayı içeren daha geniş insan zekası tanımlarının doğru bir ölçüsü olarak hizmet etmekte başarısız olabilirler. Bu nedenle psikolog Wayne Weiten, IQ testlerinin yapı geçerliliğinin dikkatli bir şekilde nitelendirilmesi ve abartılmaması gerektiğini savunmaktadır. Şöyle demektedir:

Tüm Reklamları Kapat

Agora Bilim Pazarı
Zoonozlar - İnsan ve Hayvanları Etkileyen Enfeksiyonlar

Zoonozlar – İnsan ve Hayvanları Etkileyen Enfeksiyonlar

Halk Sağlığı Yönlerine Odaklanma

Önsöz

Zoonozlar, hayvanlardan insanlara geçen mikroorganizmaların neden olduğu bulaşıcı hastalıklardır. Son birkaç on yılda artan ve yeniden ortaya çıkan hastalıkların çoğu aslında ya zoonotik kökenli ya da zoonotik potansiyeldedir. “Zoonoz” terimi, esas olarak bilimsel patolojinin babası olarak bilinen, aynı zamanda ondokuzuncu yüzyıl Almanya’sında önemli bir siyasi figür olarak tanınan Alman doktor Rudolf Virchow tarafından ortaya atılmıştır. Klasik fakülte temelli bir üniversite sisteminde kök salmış olsa da, kendisi ve aynı zamanda eğitimli bir doktor olan Kanadalı öğrencisi William Osler, insan ve veteriner tıbbı ve ayrıca – muhtemelen daha da önemlisi – halk sağlığı disiplinler arasında zoonotik hastalıkların sosyal ve politik yönlerinden işbirliğine duyulan ihtiyacı çok erken farkettiler. Her ikisinin de bilimsel temeli patoloji iken, mikrobiyolojinin bir tıp disiplini olarak yükselişi insan ve hayvan infeksiyöz hastalıkları arasındaki açık ve en kolay yürünebilir köprü olarak mikroorganizmalara odaklanmaya izin verdi. Bu, farklı türlerden izole edilen mikroorganizmaları analiz etmek için özellikle DNA tabanlı tiplendirme tekniklerinin ortaya çıkması ve böylece onların gerçek zoonotik potansiyellerinin araştırılmasına olanak sağlaması nedeniyle daha doğrudur. Yaşam ve sosyal bilim alt disiplinlerini (örneğin immünoloji veya epidemiyoloji) dahilederek, tıp biliminde sistemik bir paradigma tanıtıldı ve böylece hem insan hem de veterinerlik tıbbında disiplinler içi ve disiplinler arası yaklaşımlar için zemin hazırlandı.

Bu paradigma değişiminin nüfus düzeyindeki sonuçlarına çarpıcı bir örnek Yeni Halk Sağlığı kavramlarıdır. Son olarak, birbirine bağlı ve küreselleşmiş bir dünyada Pandora’nın kutusundan hem gerçek hem de beklenen sürümlerle mücadele etmek için küresel halk sağlığı çabalarına duyulan ihtiyaçtan kaynaklanmayan Tek Sağlık kavramı, 2004 “Manhattan İlkeleri”nin kurulmasından sonraki son on yılda hızla ivme kazandı. xii Bu kitap, zoonozların hem tıbbi hem de toplumsal olarak halk sağlığı üzerindeki etkilerine odaklanan Tek Sağlık konseptine dayanmaktadır. Zoonozları anlamadaki önemli yönler daha klasik konularla sınırlı değildir, örneğin hem insanlarda hem de hayvanlarda epidemiyolojileri veya ilgili iki bacaklı, dört veya daha fazla bacaklı, tüylü veya tüysüz türlerdeki hastalık semptomları, ancak moleküler temelli epidemiyolojik verileri ve sistemik, örneğin ekolojik yaklaşımları dikkate almalıdır. Zoonotik araştırma konularının geniş bir yelpazesi hakkında bir izlenim vermek için, bu kitabın yazarları çeşitli akademik ve mesleki geçmişlerden, insan ve veteriner hekimliği alanlarından, üniversitelerden ve halk sağlığı kurumlarından ve tüm kıtalardan seçilmiştir. Temel fikirler, bilinen tüm zoonotik hastalık varlıkları hakkında ansiklopedik bir inceleme almak değil, halk sağlığı perspektifi altında zoonozlarla ilgili acil sorunları belirlemek veya tartışmak için bir foruma sahip olmaktır. Buna göre, ana hedef gruplar ilgili bilim toplulukları, tıp ve veteriner hekimler, onların öğrencileri, halk sağlığı ve veteriner halk sağlığı pratisyenlerinin yanı sıra halk sağlığı ve veteriner halksağlığı alanındaki karar vericilerdir.

Devamını Göster
₺1,400.00
Zoonozlar - İnsan ve Hayvanları Etkileyen Enfeksiyonlar
  • Dış Sitelerde Paylaş

IQ testleri, akademik çalışmalarda başarılı olmak için gerekli olan zeka türünün geçerli ölçüleridir. Ancak amaç zekayı daha geniş anlamda değerlendirmekse, IQ testlerinin geçerliliği sorgulanabilir.

Bazı bilim insanları IQ'nun bir zeka ölçütü olarak değerine tamamen karşı çıkmıştır. Evrimsel biyolog Stephen Jay Gould, The Mismeasure of Man adlı kitabında IQ testini artık itibarını yitirmiş olan kraniyometri yoluyla zeka belirleme uygulamasıyla karşılaştırmış ve her ikisinin de "soyut kavramları varlıklara dönüştürme eğilimimiz" olan şeyleştirme yanılgısına dayandığını savunmuştur. Gould'un argümanı bilim camiasında çok büyük tartışmalara yol açmıştır ve kitap, Discover Magazine'in "Tüm Zamanların En İyi 25 Bilim Kitabı"ndan biri olarak listelenmiştir.

Aynı doğrultuda, Keith Stanovich gibi eleştirmenler IQ testi puanlarının bazı başarı türlerini tahmin etme kapasitesine itiraz etmemekte, ancak zeka kavramını yalnızca IQ testi puanlarına dayandırmanın zihinsel yeteneğin diğer önemli yönlerini ihmal ettiğini savunmaktadır. İnsan bilişsel yeteneklerinin ana ölçüsü olarak IQ'nun bir başka önemli eleştirmeni olan Robert Sternberg, zeka kavramını g ölçüsüne indirgemenin insan toplumunda başarı üreten farklı beceri ve bilgi türlerini tam olarak açıklamadığını savunmuştur.

Bu itirazlara rağmen, klinik psikologlar genellikle IQ puanlarının birçok klinik amaç için yeterli istatistiksel geçerliliğe sahip olduğunu düşünmektedirler.

Flynn Etkisi: Giderek Zekileşiyor muyuz?

İlginç bir şekilde, periyodik yeniden kalibrasyonlar, makalemizin başında da sözünü ettiğimiz Flynn etkisi olarak bilinen ilginç bir gözleme yol açmıştır. Adını bu eğilimi ilk tanımlayanlardan biri olan James Flynn'den alan Flynn etkisi, her neslin bir öncekinden önemli ölçüde daha yüksek IQ'ya sahip olduğu gözlemini ifade eder.

Örneğin, 2009 yılında yayınlanan bir çalışma, İngiliz çocukların Raven Progresif Matris testindeki ortalama puanlarının 1942'den 2008'e kadar 14 IQ puanı arttığını ortaya koymuştur. Benzer kazanımlar, diğer Batı Avrupa ülkelerinin yanı sıra Japonya ve Güney Kore de dahil olmak üzere IQ testinin uzun süredir yaygın olarak kullanıldığı diğer birçok ülkede de gözlemlenmiştir. Benzer gelişmeler semantik ve epizodik bellek için de bildirilmiştir.

Flynn etkisine ilişkin olarak, eğitimin verimliliğindeki artış gibi çok sayıda açıklama önerilse de, bu etkinin anlamına ilişkin kuşkular da bulunmaktadır. Bazı araştırmalar Norveç, Danimarka, Avustralya, İngiltere ve diğer ülkelerde tersine dönmüş bir Flynn etkisinin olabileceğini öne sürmektedir (örneğin Norveç, Danimarka, Avustralya, İngiltere, Hollanda, İsveç, Finlandiya ve Almanca konuşulan ülkelerde IQ puanlarında düşüş gözlenmektedir). Bunun 1990'larda başladığı ve aynı ülkelerdeki 15 yaşındaki çocukların ortalama performansının 2000, 2003, 2006, 2009, 2012, 2015 ve 2018 yıllarında okuma, matematik ve fen bilimlerinde OECD Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı'nda uluslararası ortalamanın üzerinde yer almasına rağmen gerçekleştiği ileri sürülmektedir. Bazı durumlarda, bu belirgin tersine dönüş, zeka testlerinin bazı kısımlarını geçersiz kılan kültürel değişikliklerden kaynaklanıyor olabilir. Meta-analizler, genel olarak, Flynn etkisinin ya aynı oranda ya da gelişmiş ülkelerde daha yavaş bir oranda devam ettiğini göstermektedir.

İlginç bir şekilde James Flynn'in kendisi, artan IQ puanlarının genç nesillerin daha zeki olduğu anlamına gelmediğini savunmaktadır.

Cattell-Horn-Carroll Teorisi

Raymond Cattell, Spearman'ın "genel zeka" (veya gg faktörü) kavramını gözden geçirerek iki tür bilişsel yetenek önermiştir. Akışkan zeka (GfG_f) yeni problemleri akıl yürütme yoluyla çözme yeteneği olarak varsayılırken, kristalize zeka (GcG_c) eğitim ve deneyime çok bağlı olan bilgi temelli bir yetenek olarak varsayılmıştır. Ayrıca, akışkan zekanın yaşla birlikte azaldığı, kristalize zekanın ise yaşlanmanın etkilerine karşı büyük ölçüde dirençli olduğu varsayılmıştır.

Cattell'in bu teorisi ileri sürüldükten kısa bir süre sonra neredeyse tamamen unutulmuştur; ancak daha sonra GfG_f ve GcG_c'nin çeşitli faktörler arasında sadece ikisi olduğunu savunan ve sonunda dokuz veya on geniş yetenek tanımlayan öğrencisi John L. Horn tarafından yeniden canlandırılmıştır. Teori, Gf−GcG_f-G_c Teorisi olarak anılmaya devam etmiştir.

John B. Carroll, daha önceki verilerin kapsamlı bir şekilde yeniden analiz ettikten sonra, üç seviyeli hiyerarşik bir model olan üç tabaka teorisini önermiştir. En alt tabaka, son derece uzmanlaşmış dar yeteneklerden oluşur (örneğin tümevarım veya heceleme yeteneği). İkinci tabaka geniş yeteneklerden oluşur. Carroll, 8 adet ikinci tabaka yeteneği tanımlamıştır. Ayrıca Carroll, Spearman'ın genel zeka kavramını çoğunlukla en üstteki üçüncü tabakanın bir temsili olarak kabul etmiştir.

Tüm Reklamları Kapat

1999 yılında, Cattell ve Horn'un Gf−GcG_f-G_c teorisi ile Carroll'ın Üç Tabaka teorisinin birleştirilmesi, hiyerarşinin en üstünde gg, altında 10 geniş yetenek ve üçüncü tabakada 70 dar yeteneğe bölünmüş Cattell-Horn-Carroll teorisine (CHC Teorisi) yol açmıştır. CHC Teorisi, mevcut geniş IQ testlerinin çoğunu büyük ölçüde etkilemiştir.

Modern testler bu geniş yeteneklerin hepsini ölçmek zorunda değildir. Örneğin, sayısal bilgi ve okuma ve yazma becerisi IQ'nun değil okul başarısının ölçütleri olarak görülebilir. Karar verme hızının özel ekipman olmadan ölçülmesi zor olabilir. gg, daha önce genellikle yalnızca GfG_f ve GcG_c olarak alt bölümlere ayrılırdı ve bunların popüler Wechsler IQ testinin önceki sürümlerinde, sözel olmayan veya performans alt testlerine ve sözel alt testlere karşılık geldiği düşünülürdü. Daha yeni araştırmalar durumun daha karmaşık olduğunu göstermiştir. Modern kapsamlı IQ testleri, tek bir IQ puanı bildirmekle yetinmez. Hala genel bir puan verseler de, artık bu daha kısıtlı yeteneklerin birçoğu için de puanlar vermekte ve bir bireyin belirli güçlü ve zayıf yönlerini tanımlamaktadırlar.

Alternatif Teoriler

Standart IQ testlerine alternatif olarak çocukların gelişimini test etmeyi amaçlayan bir yöntem, psikolog Lev Vygotsky'nin (1896-1934) hayatının son iki yılında yazdığı yazılarda ortaya çıkmıştır. Vygotsky'ye göre bir çocuğun belirli bir rehberlik altında çözebileceği problemlerin maksimum karmaşıklık ve zorluk seviyesi, potansiyel gelişim seviyesini göstermektedir. Bu potansiyel düzey ile yardımsız performansın daha düşük düzeyi arasındaki fark, çocuğun yakınsal gelişim alanını gösterir. Vygotsky'ye göre bu iki endeksin (gerçek gelişim düzeyi ve yakınsal gelişim alanı) bir araya getirilmesi, tek başına gerçek gelişim düzeyinin değerlendirilmesinden çok daha bilgilendirici bir psikolojik gelişim göstergesi sağlar.

Vygotsky'nin gelişim alanına ilişkin fikirleri, daha sonra bir dizi psikolojik ve eğitimsel teori ve uygulamada, özellikle de gelişimsel potansiyeli ölçmeyi amaçlayan dinamik değerlendirme başlığı altında geliştirilmiştir (örneğin, zeka veya bilişsel işleyişin "sabit ve değişmez" özelliklerini varsayması veya kabul etmesi nedeniyle standart IQ testini eleştiren Reuven Feuerstein ve arkadaşlarının çalışmalarında). Dinamik değerlendirme, Ann Brown ve John D. Bransford'un çalışmalarında ve Howard Gardner ve Robert Sternberg tarafından yazılan çoklu zeka teorilerinde daha da detaylandırılmıştır.

Tüm Reklamları Kapat

J.P. Guilford'un Structure of Intellect (1967) zeka modeli, birleştirildiğinde toplam 120 zeka türü ortaya çıkaran üç boyut kullanmıştır. Bu model, 1970'lerde ve 1980'lerin başında popüler olmuş, ancak hem pratik sorunlar hem de teorik eleştiriler nedeniyle gözden düşmüştür.

Alexander Luria'nın nöropsikolojik süreçler üzerine daha önceki çalışmaları PASS teorisini doğurmuştur. Bu teori, öğrenme güçlükleri, dikkat bozuklukları, zihinsel engellilik ve bu tür engellere yönelik müdahaleler üzerinde çalışan araştırmacı ve klinisyenler için sadece tek bir genel faktöre bakmanın yetersiz olduğunu savunmuştur. PASS modeli dört tür süreci kapsamaktadır (planlama süreci, dikkat/uyarılma süreci, eşzamanlı işleme ve ardışık işleme). Planlama süreçleri karar verme, problem çözme ve faaliyetleri gerçekleştirmeyi içerir ve hedef belirleme ve kendini izlemeyi gerektirir.

Dikkat/uyanıklık süreci, belirli bir uyarana seçici olarak dikkat etmeyi, dikkat dağıtıcı unsurları göz ardı etmeyi ve uyanıklığı sürdürmeyi içerir. Eş zamanlı işleme, uyarıcıların bir grup halinde bütünleştirilmesini içerir ve ilişkilerin gözlemlenmesini gerektirir. Ardışık işleme, uyarıcıların seri düzende bütünleştirilmesini içerir. Planlama ve dikkat/uyanıklık bileşenleri ön lobda yer alan yapılardan, eş zamanlı ve ardışık süreçler ise korteksin arka bölgesinde yer alan yapılardan gelir. Bu teori, son zamanlarda yapılan bazı IQ testlerini etkilemiş ve az önce bahsettiğimiz Cattell-Horn-Carroll teorisinin bir tamamlayıcısı olarak görülmüştür.

IQ Skorları ve Çan Eğrisi

Zeka testlerinin sonuçları, genel olarak, çan şeklinde bir grafik olan çan eğrisini takip etmektedir. Bu grafik, bir özelliğin normal dağılımını gösterir - ki bu makalemiz bağlamında bu özellik insan zekasıdır.

Tüm Reklamları Kapat

Birçok insan özelliği doğal olarak çan eğrisini takip eder. Örneğin, ABD'deki herhangi bir üniversitedeki tüm kadınları boylarına göre sıralasaydınız, büyük bir kısmının 162.5 ilâ 168 santimetre arasında olduğunu görmeniz çok olasıdır. Bu küme, Amerikalı kadınların ortalama boyunu temsil eden çan eğrisinin ortasına düşecektir. Boyu 180 santimetreye yakın olan kadın sayısı daha az olacaktır. 180 santimetrenin üzerinde kadın bulmaksa çok ama çok nadir başarabileceğiniz bir şey olacaktır.

Doğada bir çan eğrisi bulmanın püf noktası, büyük bir örneklem boyutu kullanmaktır. Büyük bir örneklem boyutu olmadan, çan eğrisinin daha geniş bir popülasyonu temsil etme olasılığı daha düşüktür. Temsili bir örneklem, genel nüfusu doğru bir şekilde temsil eden nüfusun bir alt kümesidir. Örneğin, bir üniversitenin tamamındaki değil ama, sadece tek bir dersi alan öğrenciler arasındaki kadınların boyunu ölçerseniz, yeterince temsili bir örnekleme sahip olmayabilirsiniz. Örneğin ele aldığınız ders, kadın basketbol takımının hep birlikte aldığı bir ders ise, bunların hepsi sizin sınıfınızda olabilir ve basketbol oyuncuları da ortalamadan daha uzun olma eğiliminde olduğundan, bu kadınların boy ortalaması Amerikalı kadın nüfusunu temsil eden iyi bir örneklem olmayacaktır. Ancak örnekleminizi okulunuzdaki tüm kadınlara genişletirseniz, boylarının doğal bir çan eğrisi oluşturması çok daha muhtemel olacaktır.

ABD'li kadınların boy dağılımı
ABD'li kadınların boy dağılımı

Aynı ilkeler zeka testi puanları için de geçerlidir. Bir IQ testinde ortalama IQ puanı 100'dür. Standart sapmalar, verilerin bir popülasyonda nasıl dağıldığını açıklar ve büyük veri setlerine bağlam kazandırır. Çan eğrisi, tüm puanların ortalama puandan nasıl dağıldığını göstermek için standart sapmayı kullanır. Modern IQ testlerinde 1 standart sapma, 15 puandır. Dolayısıyla 85'lik bir puan "ortalamanın bir standart sapma altında" olarak tanımlanacaktır. 85 ile 115 arasında kalan herhangi bir IQ puanı, "ortalama" olarak kabul edilir ve nüfusun %82'si bu aralıkta IQ puanlarına sahiptir. 130 veya üzeri bir IQ puanı ise "üstün" bir seviye olarak kabul edilir.

IQ Skorları Dağılımı
IQ Skorları Dağılımı

Genel nüfustaki IQ puanlarının normal dağılımı, çoğu insanın ortalama zekaya sahip olduğunu, çok azının ise aşırı yüksek veya aşırı düşük zekaya sahip olduğunu göstermektedir.

Tüm Reklamları Kapat

Zihinsel Engelliler

Nüfusun yalnızca %2,2'sinin IQ puanı 70'in altındadır. 70 veya altındaki bir puan, aynı yaştaki akranlarla karşılaştırıldığında önemli bilişsel gecikmelere, uyarlanabilir işlevsellikte büyük eksikliklere ve "kişisel bağımsızlık ve sosyal sorumluluğa ilişkin toplum standartlarını" karşılamada zorluklara işaret eder. Bu IQ aralığındaki bir birey, "zihinsel engelli" olarak kabul edilir ve zihinsel işlevsellik ve uyarlanabilir davranışta eksiklikler sergiler.

Zihinsel engellilik (veya zihinsel gelişim bozukluğu) bilişsel kapasite (IQ) ve adaptif işlevsellik temelinde değerlendirilir. Engelliliğin ciddiyeti, uyarlanabilir işlevselliğe veya kişinin günlük yaşam görevlerini ne kadar iyi yerine getirdiğine dayanır. Çoğu erkek olan Birleşik Devletler nüfusunun yaklaşık %1'i zihinsel gelişim bozukluğu kriterlerini karşılamaktadır, ancak bu tanı konulan bazı çocuklar yaşlandıkça ve toplumda işlev görmeyi daha iyi öğrendikçe bu sınıflandırmanın dışına çıkarlar. Düşük IQ'ya sahip kişilerin dışarıdan belirgin olan savunmasızlığı, başkaları tarafından istismar edilebilmektedir ve bu manipüle edilebilirlik, zihinsel gelişim bozukluğu tanımının önemli bir yönüdür.

Zihinsel gelişim bozukluğuna bir örnek, fazladan bir 21. kromozomun tamamının veya bir kısmının varlığından kaynaklanan kromozomal bir bozukluk olan Down sendromudur. Down sendromunun görülme sıklığı yaklaşık olarak 700 doğumda 1 olarak tahmin edilmektedir ve annenin yaşı arttıkça görülme sıklığı da artmaktadır. Down sendromlu kişiler tipik olarak düz bir burun, yukarı doğru çekik gözler, çıkık bir dil ve kısa bir boyun gibi ayırt edici fiziksel özellikler sergilerler.

Zihinsel engelliliğin hafif, orta, ağır ve derin olmak üzere dört alt türü vardır. Psikolojik Bozuklukların Tanısal ve İstatistiksel El Kitabı, her bir alt grup için kriterleri listelemektedir:

Tüm Reklamları Kapat

  • Hafif Zihinsel Engellilik: Zihinsel engelli popülasyonunun %85'ini oluştururlar. Okuma, yazma ve matematikte 3 ila 6. sınıf beceri seviyesindeki bireylerdir. Bu bireyler bir işte çalışabilirler ve bağımsız yaşayabilirler.
  • Orta Zihinsel Engellilik: Zihinsel engelli popülasyonunun %10'unu oluştururlar. Temel düzeyde okuma ve yazma becerilerine ve işlevsel öz bakım becerilerine sahiptirler. Yaşamlarında biraz gözetime ihtiyaç duyarlar.
  • Ağır Zihinsel Engellilik: Zihinsel engelli popülasyonunun %5'ini oluştururlar. İşlevsel öz bakım becerileri vardır; ancak günlük çevrelerinin ve faaliyetlerinin gözetim altında tutulması gerekir.
  • Derin Zihinsel Engellilik: Zihinsel engelli popülasyonunun %1'inden azını oluştururlar. Sözlü veya sözsüz iletişim kurabilirler; ancak yoğun bir şekilde gözetim altında tutulmaları gerekir.

Neyse ki, zihinsel engelli bireylere yönelik toplumsal tutumlar geride bıraktığımız birkaç on yıl içinde değişmiştir. Artık zihinsel farklılıkları olan insanları tanımlamak için "geri zekalı", "moron", "aptal" veya "embesil" gibi terimler kullanılmamaktadır; ancak bunlar, geçmişte zihinsel gerilik olarak adlandırılan durumun derecelerini tanımlamak için kullanılan resmi psikolojik terimlerdi. Ayrıca birçok ülkede geçirilen yasalar sayesinde zihinsel ve fiziksel engellilik temelinde ayrımcılık yapmak yasadışı hale gelmiştir.

Üstün Zekalılar (Özel Yeteneklilik)

Zeka spektrumunun diğer ucunda IQ'ları en yüksek aralıklara düşen bireyler yer alır. Çan eğrisi ile tutarlı olarak, nüfusun yaklaşık %2'si bu kategoriye girer. IQ puanı 130 veya daha yüksek olan ya da belirli bir alanda üstün zekaya sahip olan kişiler "üstün zekalı" veya "özel yetenekli" olarak kabul edilir.

Aşırı yüksek bir IQ'ya sahip olmak, son derece düşük bir IQ'ya sahip olmaktan açıkça daha az sorun teşkil eder; ancak zeki olmanın da bazı zorlukları olabilir. Geçmiş zamanlarda hüküm süren popüler bir inanış, yüksek zekalı insanların toplumla uyumsuz olduğunu ileri sürmektedir. Günümüzde de genellikle "üstün zekalı" olarak etiketlenen okul çocuklarının, sosyal ilişkiler kurmalarını ve sürdürmelerini zorlaştıran uyum sorunları olabileceği varsayılmaktadır.

Ne var ki bu düşünce, üstün zekâlı çocuklar üzerinde yapılan çığır açıcı bir çalışma ile çürütülmüştür. Lewis Terman, 1921 yılında IQ'su 135'in üzerinde olan 1500'den fazla çocuk üzerinde boylamsal bir çalışma başlatmıştır. Bulguları, inanılanın tam tersine, bu çocukların iyi eğitimli, başarılı ve aslında iyi uyum sağlamış yetişkinler olduklarını göstermiştir. Ayrıca, Terman'ın çalışması, deneklerin fiziksel yapı ve çekicilik açısından ortalamanın üzerinde olduğunu göstererek, yüksek zekalı insanların "zayıf" olduğuna dair daha önceki popüler bir düşünceyi ortadan kaldırmıştır.

Tüm Reklamları Kapat

Terman'ın çalışması ayrıca bu öğrencilerin çoğunun yüksek eğitim seviyelerine ulaştığını ve tıp, hukuk ve bilim dahil olmak üzere prestijli mesleklere girdiğini ortaya koymuştur. Örneklemin %7'si doktora derecesi, %4'ü tıp derecesi ve %6'sı hukuk derecesi kazanmıştır. Bu rakamların hepsi, genel bir popülasyondan beklenenden oldukça yüksektir. Daha da yüksek IQ'ya sahip genç ergenlerle yapılan bir başka çalışma, bu öğrencilerin genel popülasyondan 50 kat daha yüksek bir oranda lisansüstü eğitim aldığını ortaya koymuştur.

Günümüzde zekanın farklı bileşenleri ve dolayısıyla da üstün yeteneğin farklı türleri ve alanları olduğu düşünülmektedir. Örneğin bazı çocuklar matematik veya fen bilimlerinde, bazıları otomobil tamiri veya marangozlukta, bazıları müzik veya sanatta, bazıları spor veya liderlikte ve benzerlerinde özellikle iyidir. Akademisyenler arasında bu tür çocukları okulda "üstün zekalı ve yetenekli" olarak etiketlemenin ve onlara hızlandırılmış özel sınıflar ile herkese açık olmayan diğer programlar sağlamanın uygun veya faydalı olup olmadığı konusunda canlı bir tartışma süregelmektedir. Bunu yapmak, üstün yetenekli çocuklara yardımcı olsa da, aynı zamanda onları akranlarından izole edebilmektedir ve onlara sağlanan bu avantajlar, "üstün yetenekli" olarak sınıflandırılmayanlar için kullanılamaz hale gelebilmektedir.

IQ Puanı Genetik mi, Çevresel mi?

IQ'nun belirlenmesinde çevresel ve genetik faktörler bir arada rol oynamaktadır. Bunların göreli önemi pek çok araştırma ve tartışmaya konu olmuştur.

Kalıtsallık

En geniş anlamıyla lalıtılabilirlik, bir popülasyondaki bireyler arasında bulunan varyasyonun ne kadarlık bir kısmının genetik farklılıklara atfedilebileceğini ifade eder. Kalıtımsallık, değişmezlik demek değildir (zira genler, evrim yoluyla sürekli değişir); sadece genetiğin belirli bir zamanda belirli bir popülasyondaki bir özelliğin varyasyonunda ne ölçüde rol oynadığını gösterir.

Tüm Reklamları Kapat

Amerikan Psikoloji Derneği'nin bir raporuna göre IQ'nun kalıtsallığına ilişkin genel oran çocuklar için %45'dir. Geç ergenler ve yetişkinlerde yaklaşık %75'e yükselmektedir. Benzer şekilde, bebeklik döneminde gg faktörü için kalıtım ölçütleri %20 kadar düşük, orta çocukluk döneminde yaklaşık %40 ve yetişkinlikte %90 kadar yüksektir. IQ'nun kalıtsallığının yaşla birlikte artmasına, yani bireyler yaşlandıkça genetik faktörlerin IQ'nun belirlenmesinde daha etkili hale gelmesin "Wilson Etkisi" denmektedir. Wilson Etkisi'nin neden var olduğuna yönelik yapılan bir açıklama, farklı genlere sahip kişilerin, örneğin farklı ortamlar arayarak, bu genlerin etkilerini güçlendirme eğiliminde olduğunu savunmaktadır.

Paylaşılan Aile Ortamı

Aile üyelerinin ortak çevresel özellikleri vardır (örneğin yaşanılan evin özellikleri gibi). Bu paylaşılan aile ortamı, çocukluk döneminde IQ'daki varyasyonun %25-35'ini oluşturur. Geç ergenlik döneminde ise bu oran oldukça düşüktür (ve hatta bazı çalışmalarda sıfırdır). Diğer bazı psikolojik özellikler için de etki benzerdir. Bu çalışmalar, istismarcı aileler gibi aşırı ortamların etkilerini incelememiştir.

Paylaşılan aile ortamının IQ üzerindeki etkisi, en çok erken çocukluk döneminde belirgindir. Bir bireyi biçimlendiren bu yıllar boyunca, ebeveyn katılımı, teşvik ve duygusal destek gibi faktörler bilişsel gelişimde çok önemli bir rol oynar. Besleyici, entelektüel açıdan teşvik edici ve öğrenme fırsatları sunan ortamlar, çocuklarda daha yüksek IQ puanlarını teşvik etme eğilimindedir. Araştırmalar, paylaşılan aile ortamının IQ üzerindeki etkisinin bireyler büyüdükçe azalma eğiliminde olduğunu göstermektedir. Çocuklar ergen ve yetişkin olduklarında, okul, iş veya akran grupları gibi aile dışındaki deneyimleri, zekalarının şekillenmesinde giderek daha önemli bir rol oynamaktadır.

IQ üzerindeki en kritik faktörlerden biri de sosyoekonomik durumdur. Daha yüksek sosyoekonomik statüye sahip aileler genellikle eğitim materyalleri sağlamak, zenginleştirici ve geliştirici faaliyetlerde bulunmak ve daha iyi eğitime erişmek için daha fazla kaynağa sahiptir. Bu avantajlar, bu ailelerin çocuklarında daha yüksek IQ puanlarına yol açabilir. Özellikle de ebeveynlik tarzları ve aile içinde eğitime verilen önem de IQ'yu etkileyebilir. Eğitime değer veren ve destekleyen, merakı teşvik eden ve istikrarlı ve destekleyici bir ortam sağlayan aileler, daha yüksek IQ puanlarına sahip çocuklara sahip olma eğilimindedir.

Tüm Reklamları Kapat

Paylaşılmayan Aile Ortamı ve Aile Dışındaki Ortam

Paylaşılmayan aile ortamları, bir aile içinde tüm kardeşler tarafından paylaşılmayan benzersiz deneyimleri ve etkileri ifade eder. Bunlar arasında ebeveynlik tarzlarındaki farklılıklar, doğum sırası, ebeveynler ve kardeşlerle olan bireysel ilişkiler ve benzersiz kişisel deneyimler yer alabilir. Örneğin, aynı ailede bile, bir çocuk özellikle destekleyici bir öğretmene sahip olabilir veya bilişsel gelişimi önemli ölçüde artıran ders dışı etkinliklere katılabilirken, diğeri bu fırsatlara sahip olmayabilir. Bu bireysel deneyimler, aynı genetik geçmişi ve daha geniş aile ortamını paylaşmalarına rağmen kardeşler arasında IQ puanlarında farklılıklara yol açabilir.

Ebeveynler çocuklarına farklı muamele etseler de, bu farklı muamele paylaşılmayan çevresel etkinin sadece küçük bir kısmını açıklamaktadır. Buna yönelik bir öneri, çocukların farklı genler nedeniyle aynı çevreye farklı tepkiler verdiğidir. Daha olası etkiler, akranların ve aile dışındaki diğer deneyimlerin etkisi olabilir.

Aile dışındaki dış çevrenin etkisi de derindir. Bu etki eğitim sistemlerini, akran gruplarını, sosyal etkileşimleri ve kültürel deneyimleri kapsar. Bir çocuğun aldığı eğitimin kalitesi en önemli dış faktörlerden biridir. Okullar sadece akademik öğrenme değil, aynı zamanda sosyal gelişim, problem çözme ve çok çeşitli fikir ve deneyimlere maruz kalma fırsatları da sağlar ve bunların hepsi bilişsel gelişime katkıda bulunur. Akran etkileşimleri de dil gelişimini, sosyal anlayışı ve çeşitli bilişsel becerileri etkileyebildiğinden bilişsel yeteneklerin şekillenmesinde rol oynar.

Farklı dillere, geleneklere ve düşünme biçimlerine maruz kalma gibi kültürel deneyimler de bilişsel gelişimi ve dolayısıyla IQ puanlarını etkileyebilir. Örneğin, iki dilli ortamlarda büyüyen çocuklar genellikle tek dilli çocuklara kıyasla farklı bilişsel örüntüler gösterirler ve bu da IQ testlerinin belirli yönlerine yansıyabilir.

Tüm Reklamları Kapat

Ayrıca, mahalle kalitesi, kütüphanelere ve eğitim kaynaklarına erişim ve suç veya yoksulluk gibi stres faktörlerine maruz kalma gibi aile dışındaki sosyoekonomik faktörler bilişsel gelişimi önemli ölçüde etkileyebilir. Zenginleştirilmiş, teşvik edici ve çeşitli kaynaklara erişimi olan ortamlarda büyüyen çocuklar, daha yoksun ortamlarda yaşayanlara kıyasla daha iyi bilişsel sonuçlara sahip olma eğilimindedir.

Bu çevresel faktörler IQ'yu etkileyebilirken, zekanın hem genetik hem de çevresel faktörlerden etkilenen karmaşık bir özellik olduğunu belirtmek önemlidir. Bu faktörler arasındaki etkileşim dinamiktir ve tam olarak anlaşılamamıştır. Bu alandaki araştırmalar, bu çeşitli etkilerin zaman içinde bilişsel gelişimi nasıl etkilediğini izlemek için genellikle boylamsal çalışmaları içerir.

Tekil Genler

IQ puanlarının belirlenmesinde spesifik genlerin rolünün olup olmadığı da kapsamlı araştırmaların konusu olmuştur. Genom çapında ilişkilendirme çalışmalarının ("GWAS") ortaya çıkmasıyla birlikte bilim insanları, zeka ile ilişkili spesifik genetik varyantları belirlemeye başlamıştır. Bu çalışmalar, zekanın poligenik bir özellik olduğunu, birçok genden etkilendiğini ve her birinin küçük bir etkiye katkıda bulunduğunu ortaya koymuştur: İnsanlarda bulunan 17.000'den fazla genin çok büyük bir kısmının beynin gelişimi ve işlevselliği üzerinde etkisi olduğu düşünülmektedir.

Bunca gen arasından bir dizi spesifik genin IQ ile ilişkili olduğu bildirilmiş olsa da, bunların hiçbirinin tek başına güçlü bir etkisi tespit edilememiştir. Deary ve meslektaşları tarafından yapılan kapsamlı bir çalışmada, IQ üzerinde tek bir genin güçlü bir etkisi bulunamadığı bildirmiştir. Yetişkinlerde ve çocuklarda normal olarak değişen entelektüel farklılıklarla gen ilişkilerinin son bulguları, herhangi bir gen için zayıf etkiler göstermeye devam etmektedir.

Tüm Reklamları Kapat

Gen-Çevre Etkileşimi

Dahası, genler ve çevre arasındaki etkileşim (kısaca "GxE etkileşimi" olarak da bilinir), IQ kalıtılabilirliğini anlamanın kritik bir yönüdür. Zeka için genetik potansiyelin eğitim, beslenme ve duygusal destek gibi çevresel faktörler tarafından önemli ölçüde modüle edilebileceği giderek daha fazla kabul görmektedir. Bu etkileşim, genetik potansiyelin ifadesinin deterministik olmadığını, ancak bireyin içinde geliştiği çevreden etkilendiğini ima eder.

David Rowe, genetik etkilerin sosyoekonomik durumla etkileşim içinde olduğunu, öyle ki kalıtımsallığın yüksek sosyoekonomik seviyedeki ailelerde yüksek, düşük sosyoekonomik seviyedeki ailelerde ise çok daha düşük olduğunu bildirmiştir. ABD'de bu durum bebekler, çocuklar, ergenler ve yetişkinlerde tekrarlanmıştır. ABD dışında yapılan çalışmalar kalıtım ve sosyoekonomik seviye arasında bir bağlantı olmadığını göstermektedir. Hatta bazı etkiler ABD dışında tersine dönebilmektedir.

Dickens ve Flynn, yüksek IQ genlerinin çevreyi şekillendiren bir geri bildirim döngüsü başlattığını, genetik etkilerin parlak çocukların daha uyarıcı ortamlar aramasına neden olduğunu ve bunun da IQ'larını daha da artırdığını savunmuştur. Dickens'ın modelinde çevre etkileri, zaman içinde azalan olarak modellenmiştir. Bu modelde Flynn etkisi, bireyler tarafından aranmasından bağımsız olarak çevresel uyarımdaki artışla açıklanabilir. Yazarlar, IQ'yu artırmayı amaçlayan programların, çocukların bilişsel açıdan zorlu deneyimleri arama güdülerini kalıcı olarak artırmaları halinde uzun vadeli IQ kazanımları üretme olasılığının yüksek olacağını öne sürmektedir.

Epigenetik Etkiler

Epigenetik ve IQ arasındaki ilişki, epigenetik mekanizmaların bilişsel yetenekleri nasıl etkileyebileceğini inceleyen yeni bir araştırma alanıdır. Epigenetik, altta yatan DNA dizisinde farklılık bulunmamasına rağmen gen ifadesinde meydana gelen değişiklikleri ifade eder. Bu değişiklikler çevresel maruziyetler, yaşam tarzı ve hatta stres dahil olmak üzere çeşitli faktörlerden etkilenebilir. Epigenetik modifikasyonun birincil mekanizmaları DNA metilasyonu, histon modifikasyonu ve kodlamayan RNA moleküllerini içerir.

Tüm Reklamları Kapat

DNA'ya bir metil grubunun eklenmesi olan DNA metilasyonu, IQ ile ilgili olarak en çok çalışılan epigenetik mekanizmalardan biridir. Araştırmalar, belirli genlerdeki DNA metilasyon modellerinin bilişsel performansla ilişkili olduğunu göstermiştir. Örneğin, nöral gelişim ve sinaptik plastisite ile ilgili genlerdeki metilasyon bilişsel yetenekleri etkileyebilir. Bu değişiklikler çevresel faktörlere bağlı olarak ortaya çıkabilir ve geri dönüşümlü olabilir, bu da IQ'nun belirlenmesinde genetik ve çevre arasında dinamik bir etkileşim olduğunu düşündürmektedir.

Bir bireyin çocukluğunda ve gençliğinde yaşadığı deneyimler, özellikle de stres veya yoksunluk deneyimleri, bilişsel gelişimi etkileyen epigenetik değişikliklere yol açabilir. Araştırmalar, yaşamın erken dönemlerinde yoksulluk veya ihmal gibi olumsuz koşullara maruz kalan çocukların beyin gelişimini ve bilişsel işlevi etkileyen epigenetik değişiklikler yaşayabileceğini göstermiştir. Bu durum, olumsuz sonuçları hafifletmek için erken müdahalelerin potansiyelinin altını çizmektedir.

IQ Puanı Değiştirilebilir mi?

Eğitim

Genel olarak bazı eğitim müdahaleleri ile IQ üzerinde kısa vadeli etkiler yaratmak mümkündür; ancak bunların uzun vadeli etkileri konusundaki araştırmalar genellikle eksiktir. Örneğin, ABD'de Head Start Programı gibi çok büyük müdahale programları IQ puanlarında kalıcı kazanımlar sağlamamıştır. Öğrenciler standart testlerdeki puanlarını artırsalar bile hafıza, dikkat ve hız gibi bilişsel yeteneklerini her zaman geliştirememektedirler. Abecedarian Projesi gibi daha yoğun, ancak çok daha küçük projeler, IQ yerine genellikle sosyoekonomik durum değişkenleri üzerinde kalıcı etkiler bildirmiştir.

Yakın zamanda yapılan çalışmalar, kişinin çalışma belleğini kullanma eğitiminin IQ'yu artırabileceğini göstermiştir. Michigan ve Bern Üniversitelerinden bir ekip tarafından genç yetişkinler üzerinde Nisan 2008'de yayınlanan bir çalışma, özel olarak tasarlanmış çalışma belleği eğitiminin akışkan zeka transferi olasılığını desteklemektedir. Önerilen transferin doğasını, kapsamını ve süresini belirlemek için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır. Diğer soruların yanı sıra, sonuçların çalışmada kullanılan matris testinden başka türde akışkan zeka testlerini kapsayıp kapsamadığı ve eğer kapsıyorsa, eğitimden sonra akışkan zeka ölçümlerinin eğitim ve mesleki başarı ile korelasyonunu koruyup korumadığı ya da akışkan zekanın diğer görevlerdeki performansı öngörme değerinin değişip değişmediği görülecektir. Eğitimin uzun süre devam edip etmediği de belirsizdir.

Tüm Reklamları Kapat

Müzik ve "Mozart Etkisi"

Çocuklukta müzik eğitimi almak, ortalamanın üzerinde bir IQ'ya sahip olmak ile ilişkilidir. Ancak 10.500 ikiz üzerinde yapılan bir çalışmada, müzik eğitiminin IQ üzerinde herhangi bir etki bulunamamış, bu da korelasyonun genetik karıştırıcılardan kaynaklandığını düşündürmüştür. Bir meta-analizde şu sonuca varılmaktadır:

Müzik eğitiminin çocukların ve genç ergenlerin bilişsel veya akademik becerilerini güvenilir bir şekilde geliştirmediği ve önceki olumlu bulguların muhtemelen karıştırıcı değişkenlerden kaynaklanmaktadır.

Halk arasında klasik müzik dinlemenin IQ'yu yükselttiği düşünülmektedir. Ancak, çok sayıda tekrar denemesi (örneğin) bunun en iyi ihtimalle 10-15 dakikadan uzun sürmeyen, kısa süreli bir etki olduğunu ve gerçek/kalıcı bir IQ artışıyla ilgili olmadığını göstermiştir.

Beyin Anatomisi

Beyin ağırlığının vücut ağırlığına oranı ve beynin farklı bölümlerinin boyutu, şekli ve aktivite seviyesi de dahil olmak üzere, insanlarda zeka ile çeşitli nörofizyolojik faktörler ilişkilendirilmiştir. IQ'yu etkileyebilecek spesifik özellikler arasında ön lobların boyutu ve şekli, ön loblardaki kan miktarı ve kimyasal aktivite, beyindeki toplam gri madde miktarı, korteksin genel kalınlığı ve glikoz metabolizma hızı yer almaktadır.

Sağlık

Sağlık, IQ testi skorlarındaki ve diğer bilişsel yetenek ölçümlerindeki farklılıkları anlamada önemlidir. Özellikle beynin büyümekte olduğu ve kan-beyin bariyerinin daha az etkili olduğu hamilelik ve çocukluk dönemlerinde ortaya çıkan çeşitli faktörler önemli bilişsel bozukluklara yol açabilir. Bu tür bozukluklar bazen kalıcı olabilir veya bazen daha sonraki büyüme ile kısmen veya tamamen telafi edilebilir.

Tüm Reklamları Kapat

Yaklaşık 2010 yılından bu yana Eppig, Hassel ve MacKenzie gibi araştırmacılar, özellikle bebek ve okul öncesi popülasyonlarda ve bu çocukların annelerinde IQ puanları ile bulaşıcı hastalıklar arasında çok yakın ve tutarlı bir bağlantı bulmuşlardır. Bulaşıcı hastalıklarla mücadelenin çocuğun metabolizmasını zorladığını ve tam beyin gelişimini engellediğini öne sürmüşlerdir. Hassel, bunun nüfusun IQ'sunu belirlemede açık ara en önemli faktör olduğunu öne sürmüştür. Bununla birlikte, iyi beslenme ve düzenli kaliteli okul eğitimi gibi müteakip faktörlerin erken dönemdeki olumsuz etkileri bir dereceye kadar telafi edebileceğini de bulmuşlardır.

Gelişmiş ülkeler, bilişsel işlevi etkilediği bilinen besin maddeleri ve toksinlerle ilgili çeşitli sağlık politikaları uygulamıştır. Bunlar arasında belirli gıda ürünlerinin zenginleştirilmesini gerektiren yasalar ve kirleticilerin (örneğin kurşun, cıva ve organokloridler) güvenli seviyelerini belirleyen yasalar yer almaktadır. Beslenmedeki ve genel olarak kamu politikalarındaki iyileşmeler IQ artışlarıyla ilişkilendirilmiştir.

Bilişsel epidemiyoloji, zeka testi puanları ile sağlık arasındaki ilişkileri inceleyen bir araştırma alanıdır. Bu alandaki araştırmacılar, erken yaşlarda ölçülen zekanın, daha sonraki sağlık ve ölüm farklılıklarının önemli bir belirleyicisi olduğunu savunmaktadır.

IQ Puanı Başarıyı Öngörür mü?

Okul Başarısı

Amerikan Psikoloji Derneği'nin Zeka: Bilinenler ve Bilinmeyenler adlı raporunda, bu konuda araştırma yürütülen her yerde, zeka testlerinde yüksek puan alan çocukların, düşük puan alan akranlarına kıyasla okulda öğretilenlerden daha fazlasını öğrenme eğiliminde oldukları belirtilmektedir. IQ puanları ile notlar arasındaki korelasyon yaklaşık %50'dir. Bu da açıklanan varyansın %25 olduğu anlamına gelir. İyi notlar almak IQ dışında sebat, okula ilgi ve çalışma isteği gibi birçok faktöre bağlıdır.

Tüm Reklamları Kapat

IQ puanlarının okul performansı ile korelasyonunun, kullanılan IQ ölçümüne bağlı olduğu bulunmuştur. Lisans öğrencileri için WAIS-R ile ölçülen Sözel IQ'nun son 60 saatin (veya kredinin) not ortalaması (GPA) ile önemli ölçüde (%53) ilişkili olduğu bulunmuştur. Buna karşılık, aynı çalışmada Performans IQ ile aynı not ortalaması arasındaki korelasyon sadece %22'dir.

Bazı eğitimsel yetenek ölçümleri IQ testleri ile yüksek korelasyon göstermektedir: Örneğin, Frey & Detterman (2004) gg faktörü ile SAT puanları arasında %82'lik bir korelasyon bildirmiştir. Başka bir araştırma, gg ile GCSE puanları arasında %81'lik bir korelasyon bulmuştur ve açıklanan varyans, matematikte %58,6 ve İngilizcede %48'den Sanat ve Tasarımda %18,1'e kadar değişmektedir.

İş Performansı

Schmidt ve Hunter tarafından yapılan bir araştırmada şu sonuca varılmaktadır:

Daha önce iş deneyimi olmayan çalışanların işe alınmasında, gelecekteki performansın en geçerli belirleyicisi genel zihinsel yetenektir.

IQ'nun iş performansının bir öngörücüsü olarak geçerliliği bugüne kadar incelenen tüm işler için sıfırın üzerindedir, ancak işin türüne ve farklı çalışmalara göre %20 ila %60 arasında değişmektedir. Ölçüm yöntemlerinin güvenilmezliği kontrol edildiğinde korelasyonlar daha da yüksek çıkmıştır. IQ, muhakeme ile daha güçlü ve motor fonksiyon ile daha az korelasyon gösterirken, IQ testi puanları tüm mesleklerdeki performans derecelerini öngörmektedir.

Tüm Reklamları Kapat

Bununla birlikte, yüksek vasıflı faaliyetler (araştırma, yönetim) için düşük IQ puanlarının yeterli performansa engel olma olasılığı daha yüksekken, asgari vasıflı faaliyetler için atletik gücün (el gücü, hız, dayanıklılık ve koordinasyon) performansı etkileme olasılığı daha yüksektir. Akademisyenler arasında hakim olan görüş, yüksek IQ'nun iş performansına aracılık etmesinin büyük ölçüde işle ilgili bilginin daha hızlı edinilmesi yoluyla olduğu yönündedir. Bu görüşe karşı çıkan Byington & Felps, 2010 yılında şöyle yazmaktadır:

IQ'yu yansıtan testlerin mevcut uygulamalarının, yüksek IQ puanlarına sahip bireylerin gelişimsel kaynaklara daha fazla erişim sağlamasına, zaman içinde ek yetenekler edinmelerine ve nihayetinde işlerini daha iyi yapmalarına olanak tanımaktadır.

Daha yeni çalışmalar, IQ'nun iş performansı üzerindeki etkilerinin büyük ölçüde abartıldığını ortaya koymaktadır. İş performansı ve IQ arasındaki korelasyona ilişkin mevcut tahminler, güvenilmezlik ve aralık kısıtlaması için düzeltildiğinde yaklaşık %23'tür.

IQ ve iş performansı arasındaki bağlantının nedensel yönünü ortaya koyan Watkins ve diğerlerinin boylamsal çalışmaları, IQ'nun gelecekteki akademik başarı üzerinde nedensel bir etkiye sahip olduğunu, ancak akademik başarının gelecekteki IQ puanlarını önemli ölçüde etkilemediğini göstermektedir. Treena Eileen Rohde ve Lee Anne Thompson, işlem hızı ve uzamsal yeteneğin SAT matematiğindeki performansı genel bilişsel yeteneğin etkisinin ötesinde öngörmesi dışında, genel bilişsel yeteneğin akademik başarıyı öngördüğünü, ancak özel yetenek puanlarının öngörmediğini yazmaktadır.

Bununla birlikte, büyük ölçekli boylamsal çalışmalar, IQ'daki bir artışın tüm IQ seviyelerinde performansta bir artışa dönüştüğünü göstermektedir: yani, yetenek ve iş performansı tüm IQ seviyelerinde monoton olarak bağlantılıdır.

Tüm Reklamları Kapat

Gelir

IQ ile zenginlik arasındaki bağlantı, IQ ile iş performansı arasındaki bağlantıdan çok daha az güçlüdür. Bazı çalışmalar IQ'nun net değerle ilgisi olmadığını göstermektedir. Amerikan Psikoloji Derneği'nin 1995 tarihli Zeka: Bilinenler ve Bilinmeyenler adlı raporunda IQ puanlarının sosyal statü varyansının yaklaşık dörtte birini ve gelir varyansının altıda birini açıkladığı belirtilmiştir. Ebeveynlerin sosyoekonomik statüsü için yapılan istatistiksel kontroller bu tahmin gücünün yaklaşık dörtte birini ortadan kaldırmaktadır.

Psikometrik zeka, sosyal sonuçları etkileyen pek çok faktörden yalnızca biri olarak ortaya çıkmaktadır. Charles Murray, 1998'de yaptığı bir çalışmada, IQ'nun aile geçmişinden bağımsız olarak gelir üzerinde daha önemli bir etkisi olduğunu göstermiştir. 2006 yılındaki bir meta-analizdeyse Strenze, literatürün çoğunu gözden geçirmiş ve IQ ile gelir arasındaki korelasyonun yaklaşık %23 olduğunu tahmin etmiştir. Yapılan bir diğer çalışmadaysa şöyle bir sonuca varılmıştır:

Ekonomik açıdan bakıldığında IQ skorunun marjinal değeri azalan bir şeyi ölçmektedir ve dolayısıyla yeterince IQ'ya sahip olmanın önemlidir; ancak çok fazla IQ'ya sahip olmanın size çok fazla şey kazandırmaz.

Bazı çalışmalar IQ'nun gelirdeki varyasyonun yalnızca altıda birini açıkladığını iddia etmektedir; çünkü birçok çalışma, çoğu henüz en yüksek kazanç kapasitesine ulaşmamış, hatta eğitimlerini tamamlamamış genç yetişkinlere dayanmaktadır. Arthur Jensen, The g Factor kitabının 568. sayfasında, IQ ve gelir arasındaki korelasyonun ortalama %40 (varyansın %16'sı) olmasına rağmen, ilişkinin yaşla birlikte arttığını ve insanların maksimum kariyer potansiyellerine ulaştıkları orta yaşlarda zirve yaptığını söylemektedir. Daniel Seligman, A Question of Intelligence adlı kitabında IQ gelir korelasyonunun %50 (varyansın %25'i) olduğunu belirtmektedir.

2002 yılında yapılan bir çalışmada IQ dışı faktörlerin gelir üzerindeki etkisi incelenmiş ve bireyin bulunduğu yerin, miras kalan servetin, ırkın ve okul eğitiminin geliri belirlemede IQ'dan daha önemli faktörler olduğu sonucuna varılmıştır.

Tüm Reklamları Kapat

Suç

Amerikan Psikoloji Derneği'nin Zeka: Bilinenler ve Bilinmeyenler raporunda IQ ile suç arasındaki korelasyonun -%20 olduğu belirtilmiştir. Bu ilişki genellikle küçük olarak kabul edilir ve uygun ortak değişkenler kontrol edildikten sonra kaybolmaya veya önemli ölçüde azalmaya eğilimlidir. Daha önemlisi bu oran, tipik bir sosyolojik korelasyonlardan çok daha küçüktür.

Danimarka'da yapılan kapsamlı bir araştırmada IQ puanları ile çocuk suçlarının sayısı arasında -%19'luk bir korelasyon vardı; sosyal sınıf kontrol edildiğinde korelasyon -%17'ye düştü. %20'lik bir korelasyon, açıklanan varyansın toplam varyansın %4'ünü oluşturduğu anlamına gelmektedir.

Psikometrik yetenek ile sosyal sonuçlar arasındaki nedensel bağlantılar dolaylı olabilir. Düşük skolastik performansa sahip çocuklar kendilerini dışlanmış hissedebilir. Sonuç olarak, başarılı olan diğer çocuklara kıyasla suçlu davranışlarda bulunma olasılıkları daha yüksek olabilir.

Arthur Jensen, 1998 tarihli The g Factor adlı kitabında, ırktan bağımsız olarak, 70 ila 90 arasında IQ'ya sahip kişilerin, bu aralığın altında veya üstünde IQ'ya sahip kişilere göre daha yüksek suç oranlarına sahip olduğunu ve en yüksek aralığın 80 ila 90 arasında olduğunu gösteren verilere atıfta bulunmuştur.

Tüm Reklamları Kapat

2009 yılında yayınlanan Handbook of Crime Correlates, yapılan incelemelerde yaklaşık 8 IQ puanının (veya 0,5'lik bir standart sapmanın) suçluları genel nüfustan, özellikle de sürekli ciddi suçlulardan ayırdığını bulduğunu belirtmiştir. Bunun basitçe "sadece aptalların yakalandığını" yansıttığı öne sürülmüştür; ancak benzer şekilde IQ ile kendi kendine bildirilen suç işleme arasında da negatif bir ilişki vardır. Davranış bozukluğu olan çocukların akranlarına göre daha düşük IQ'ya sahip olmaları bu hipotezi güçlü bir şekilde desteklemektedir.

ABD'de ilçe düzeyinde IQ ile ilçe düzeyinde suç oranları arasındaki ilişkiyi inceleyen bir çalışma, daha yüksek ortalama IQ'nun daha düşük mülk suçu, hırsızlık, hırsızlık oranı, motorlu araç hırsızlığı, şiddet suçu, soygun ve ağır saldırı düzeyleriyle çok zayıf bir şekilde ilişkili olduğunu ortaya koymuştur. Bu sonuçlarda ırk, yoksulluk ve ilçenin diğer sosyal dezavantajlarının etkileri de gözetilmiştir. Ancak bu çalışma, Add Health tahminlerini katılımcı ilçelere ekstrapole ettiği için sınırlı bir araştırma olarak görülmektedir ve veri seti eyalet veya ilçe düzeyinde temsili olacak şekilde tasarlanmadığı için genellenebilir olmayabilir.

Ayrıca IQ'nun etkisinin büyük ölçüde sosyoekonomik duruma bağlı olduğu ve bunun kolayca kontrol edilemeyeceği, birçok metodolojik hususun söz konusu olduğu gösterilmiştir. Gerçekten de, bu küçük ilişkiye refah, madde bağımlılığı ve basit nedensel yorumlamayı engelleyen diğer karıştırıcı faktörlerin aracılık ettiğine dair kanıtlar vardır. Yakın zamanda yapılan bir meta-analiz, ilişkinin yalnızca yoksulluk içinde olanlar gibi daha yüksek riskli popülasyonlarda doğrudan bir etki olmaksızın, ancak herhangi bir nedensel yorum olmaksızın gözlemlendiğini göstermiştir. Ulusal düzeyde temsili bir boylamsal çalışma, bu ilişkiye tamamen okul performansının aracılık ettiğini göstermiştir.

Sağlık ve Ölüm Oranı

İskoçya'da yapılan çok sayıda çalışma, yaşamın erken dönemlerinde daha yüksek IQ'nun, yaşamın ilerleyen dönemlerinde daha düşük ölüm ve hastalık oranlarıyla ilişkili olduğunu ortaya koymuştur. Bu konuda araştırmalar devam etmektedir.

Tüm Reklamları Kapat

IQ Testlerinde Önyargı Problemi

Zeka, zekanın genel bir ölçüsü olduğu iddia edilen IQ testleri kullanılarak ölçülse de, IQ testleri yaratıcılık veya duygusal zeka gibi faktörleri hariç tutarak, geniş zeka yelpazesinin yalnızca dar bir bandını ölçmektedir. Bu nedenle bazı araştırmacılar, IQ testlerinin özellikle de kültürler arasında zekayı kıyaslamak için geçerli bir metot olmadığını ileri sürerek, IQ testlerini eleştirmişlerdir. Örneğin IQ testleri, sanayileşmemiş toplumlarda zekayı ölçmek için uygun olmayabilir; çünkü bu testler, modern endüstriyel Batı'da yaygın olan ancak diğer kültürlere yabancı olabilecek olan bir muhakeme türü olan modern, rasyonel tarzda düşünmeye odaklanırlar.

Bunun bir sebebi, zekânın ne olduğunun kültürel olarak farklılık göstermesidir ve çoğu zekâ testi, bu farklılığı dikkate almamaktadır. Örneğin Batı'da zeki olmak, "hızlı olmak" ile ilişkilendirilmektedir. Bir soruya en hızlı cevap veren kişi en zeki kişi olarak görülür, ancak bazı kültürlerde zeki olmak bir cevap vermeden önce bir fikri iyice düşünmekle ilişkilendirilir. Bu kültürlere göre iyi düşünülmüş, tefekkür edilmiş bir cevap en iyi cevaptır.

Benzer şekilde zeka testleri (ve daha genel olarak zekanın psikolojik tanımları), 1970'lerden bu yana Anglo-Amerikan ve orta sınıf katılımcılar lehine önyargılı olduğu ve akademik olmayan zeka veya yetenek türlerini ölçmek için yetersiz araçlar oldukları için de yoğun bir şekilde eleştirilmektedir. Örneğin zekanın deneyimle değiştiği bilinmektedir; ancak IQ puanları, bu değişim yeteneğini yansıtamamaktadır.

Yaşa Bağlı Olarak IQ Değişimi

IQ puanları yaşa bağlı olarak bir miktar değişebilmektedir. On yıllar boyunca, IQ testine ilişkin uygulayıcıların el kitapları ve ders kitapları, yetişkinliğin başlangıcından sonra IQ'nun yaşla birlikte azaldığını bildirmiştir. Ancak daha sonraki araştırmacılar bu olgunun Flynn etkisiyle ilişkili olduğunu ve gerçek bir yaşlanma etkisinden ziyade kısmen bir kohort etkisi olduğunu belirtmişlerdir. İlk Wechsler Zeka Ölçeği'nin normlandırılmasının farklı yaş gruplarındaki yetişkinlerde IQ farklılıklarına dikkat çekmesinden bu yana IQ ve yaşlanma üzerine çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Mevcut fikir birliği, akışkan zekanın genellikle erken yetişkinlikten sonra yaşla birlikte azaldığı, kristalize zekanın ise bozulmadan kaldığı yönündedir. Herhangi bir yaşam tarzı müdahalesinin akışkan zekayı ileri yaşlarda koruyup koruyamayacağı belirsizdir.

Tüm Reklamları Kapat

Akışkan zekânın veya kristalize zekânın tam olarak zirve yaptığı yaş hala belirsizliğini korumaktadır. Kesitsel çalışmalar genellikle özellikle akışkan zekanın nispeten genç bir yaşta (genellikle erken yetişkinlikte) zirve yaptığını gösterirken, boylamsal veriler çoğunlukla zekanın yetişkinliğin ortasına veya daha sonrasına kadar sabit olduğunu göstermektedir. İlerleyen yaşla birlikte zeka da yavaşça azalıyor gibi görünmektedir.

Irklar Arası IQ Boşluğu

Amerika Birleşik Devletleri'nde IQ testleri, sürekli olarak farklı ırk grupları arasında önemli derecede farklılıklar olduğunu göstermiştir. Ortalama olarak, IQ puanları, Asyalı Amerikalılar arasında en yüksek, beyazlar arasında daha düşük ve siyahlar arasında en düşüktür.

Ne var ki bu IQ farkları sadece ortalama puanlarda gözlemlenmekte ve bireyler hakkında çok az şey söylemektedir. Ayrıca, IQ puanları bu grup puanları arasında önemli ölçüde örtüşme göstermektedir ve her grubun farklı bireyleri, IQ spektrumunun tüm noktalarında bulunabilir. Dolayısıyla, IQ farklarının sebepleri belirsizdir.

Irksal IQ farklarının varlığı iyi belgelenmiş olsa da, araştırmacılar bunun nedeni konusunda bir fikir birliğine varamamıştır. Bazıları ırk temelli IQ farkına dair kanıtlar bulsa da, diğerleri ırkın nedensel bir değişken olmadığını ve ırk temelli IQ farklılıklarının aslında sağlık, zenginlik ve eğitim eşitsizlikleri gibi diğer farklılıklardan kaynaklandığını savunmaktadır. Dolayısıyla uzmanlar, IQ Boşluğu olarak bilinen bu fenomenle ilgili olarak genel olarak iki kamptan birine girmektedirler: genetik açıklamalar ve çevresel açıklamalar.

Tüm Reklamları Kapat

Genetik Açıklamalar

Etnik olarak doğuştan gelen zeka açıklamaları, Amerikan öjenik hareketinin yükselişiyle birlikte yirminci yüzyılın başlarında oldukça yaygındı. Ancak İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra bu fikirler, Nazizm ile ilişkilendirilme korkusu nedeniyle hızla gözden düştüler. Bugün, zekanın genetik bir bileşeni olabileceğine inananlar bile çevresel etkilerin de önemini kabul etme eğilimindedir.

Birçok araştırmacı, tarihsel ve siyasi sonuçları nedeniyle IQ farkının genetik açıklamalarını benimsemekte isteksizdir. Irk ve zeka arasındaki bağlantı, yirminci yüzyılın başlarında zeka testlerinin ortaya çıkmasından bu yana hem popüler bilimde hem de akademik araştırmalarda tartışma konusu olmuştur. Ancak IQ testleri icat edilmeden önce bile ırk temelli zeka farklılıkları iddiaları sömürgeciliği, köleliği ve ırksal öjeniği meşrulaştırmak için kullanılıyordu. 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarında ırksal zeka farklılıklarına ilişkin "bilimsel" kanıtların çoğu, beyin büyüklüğü veya tepki süreleri gibi ölçümlerden elde edilmiştir.

İlk IQ testi 1905 ve 1908 yılları arasında oluşturulmuş ve 1916 yılında, Amerikalıların yeni göçmen akını konusunda oldukça endişeli olduğu bir dönemde revize edilmiştir. Farklı milliyetlerin bazen farklı ırkları, özellikle de İrlandalılar, Slavlar ve İtalyanlar gibi Amerika Birleşik Devletleri'ne yeni gelen milliyetleri içerdiği düşünülüyordu. Bu testlerin geliştiricisi olan Alfred Binet, testlerin doğuştan gelen zekayı ölçmek ya da bireyleri etiketlemek için kullanılmaması gerektiği konusunda uyarıda bulunmuştur. Uyarılarına rağmen testler, I. Dünya Savaşı için askere alınanların değerlendirilmesinde kullanıldı ve araştırmacılar güney ve doğu Avrupa kökenli kişilerin yerli Amerikalılardan daha düşük puan aldığını tespit etti. O dönemde bu tür veriler, göçmenlerin hizmete uygun olmadıkları ve zihinsel olarak kusurlu oldukları gerekçesiyle reddedildikleri etnik temelli bir sosyal hiyerarşi oluşturmak için de kullanıldı. Araştırmacılar, yeni İngilizce konuşmaya başlayanların düşük dil becerilerinin testlerdeki puanlarını etkilediğini anca daha sonradan fark etti.

Çevresel Açıklamalar

Araştırmacılar zekayı etkileyebilecek çok çeşitli çevresel faktörler öne sürmüşlerdir. Genel olarak, bu faktörler birbirini dışlamaz ve birden fazlası aynı anda devreye girebilir. Hatta bazıları diğerlerine doğrudan katkıda bulunabilir. Dahası, genetik ve çevresel faktörler arasındaki ilişki muhtemelen karmaşıktır. Örneğin, bir çocuğun sosyoekonomik çevresindeki farklılıklar, ebeveynlerin genetik IQ'sundaki farklılıklardan kaynaklanıyor olabilir ve ırklar arasındaki ortalama beyin büyüklüğündeki farklılıklar beslenme faktörlerinin bir sonucu olabilir.

Tüm Reklamları Kapat

Genel olarak sosyoekonomik durum, yaşamın birçok yönünü etkileyebilir ve bu nedenle zeka üzerinde olası bir çevresel etki gibi görünmektedir. Daha düşük sosyoekonomik statüye sahip bir toplumda büyüyen insanlar, müzeye gitmek gibi düşünce dünyalarını zenginleştirme fırsatlarından daha çok mahrum kalabilirler veya daha az teşvik edici bir ev ortamına sahip olabilirler. Ayrıca sağlık hizmetlerine, besleyici yiyeceklere ve kaliteli eğitime de eşit olmayan erişime sahip olabilirler.

Ne var ki araştırmalar, sosyoekonomik durumdaki farklılıkların IQ farkını tamamen açıklayamadığını göstermektedir. Bunun nedeni kısmen sosyoekonomik durumun etkilerinin izole edilmesi ve ölçülmesinin zor olması ve muhtemelen zekanın kendisinden bağımsız olmamasıdır.

Kadın ve Erkekler Arasında IQ Farkı Var mı?

gg faktörü veya genel zeka kavramının ortaya çıkmasıyla birlikte, pek çok araştırmacı genel zekada önemli cinsiyet farklılıkları olmadığını, ancak belirli zeka türlerindeki yeteneğin değiştiğini bulmuştur. Dolayısıyla, bazı test bataryaları erkeklerde biraz daha yüksek zeka gösterirken, diğerleri kadınlarda daha yüksek zeka göstermektedir. Özellikle, çalışmalar, kadın deneklerin sözel yetenekle ilgili görevlerde daha iyi performans gösterdiğini ve erkeklerin genellikle uzamsal yetenek olarak kategorize edilen uzaydaki nesnelerin döndürülmesiyle ilgili görevlerde daha iyi performans gösterdiğini göstermiştir. Hunt'ın 2011'de gözlemlediği gibi, kadın ve erkek genel zeka bakımından eşit olsalar bile aralarında belli başlı farklılıklar gözlenmektedir.

Bazı araştırmalar, sosyoekonomik faktörler kontrol edildiğinde erkeklerin bazı bilişsel testlerdeki avantajlarının en aza indiğini göstermektedir. Diğer araştırmalar, belirli alanlarda erkek puanlarında kadın puanlarına kıyasla biraz daha fazla değişkenlik olduğu sonucuna varmıştır; bu da IQ dağılımının en üstünde ve en altında kadınlardan biraz daha fazla erkek olmasına neden olmaktadır.

Tüm Reklamları Kapat

Matematikle ilgili testlerde erkek ve kadın performansı arasındaki farkların varlığı tartışmalıdır ve matematik performansındaki ortalama cinsiyet farklılıklarına odaklanan bir meta-analiz, erkekler ve kızlar için neredeyse aynı performansı bulmuştur. Şu anda, WAIS ve WISC-R gibi popüler bataryalar da dahil olmak üzere çoğu IQ testi, kadınlar ve erkekler arasında genel puan farklılıkları olmayacak şekilde oluşturulmuştur.

Zekayı Neden Hala Ölçüyoruz?

IQ testinin değeri, en çok eğitim veya klinik ortamlarda ortaya çıkmaktadır. Öğrenme güçlükleri veya ciddi davranış sorunları yaşıyor gibi görünen çocuklar, çocuğun zorluklarının kısmen kendi yaş grubunun ortalamasından önemli ölçüde farklı bir IQ puanına atfedilip atfedilemeyeceğini belirlemek için test edilebilirler. IQ testi veya başka bir zeka ölçümü olmadan, ekstra desteğe ihtiyaç duyan çocuklar ve yetişkinler etkili bir şekilde tespit edilemeyebilir.

Buna ek olarak IQ testi, mahkemelerde bir sanığın duruşmaya bir şekilde katılmasını engelleyen özel veya hafifletici koşullara sahip olup olmadığını belirlemek için kullanılmaktadır. ABD'de insanlar, IQ testi sonuçlarını Sosyal Güvenlik İdaresi'nden maluliyet yardımı almak için de kullanmaktadır. IQ testleri bazen öjeni gibi sinsi ve ahlaksızca amaçları destekleyen argümanlar olarak kullanılmıştır.

Sonuç

Sonuç olarak, Zeka Katsayısı (IQ) bilimi, insanın bilişsel yeteneklerinin karmaşıklığına büyüleyici bir pencere sunmaktadır. Muhakeme, problem çözme ve hafıza gibi bir dizi bilişsel beceriyi ölçmek için tasarlanan IQ testleri, yüzyılı aşkın süredir psikolojik değerlendirmede önemli bir rol oynamaktadır. IQ'nun önemi, eğitim ortamlarında, klinik teşhislerde ve bilişsel gelişimi anlamada yararlı olabilecek standartlaştırılmış bir bilişsel yetenek ölçümü sağlama yeteneğinde yatmaktadır.

Tüm Reklamları Kapat

Bununla birlikte, IQ'nun önemi sadece sayısal puanların ötesine uzanır. Kişiselleştirilmiş eğitim planlarının ve müdahalelerinin geliştirilmesine yardımcı olarak, bireysel güçlü ve zayıf yönleri belirlemek için bir araç görevi görür. Klinik ortamlarda, IQ testleri bilişsel bozuklukların teşhis edilmesine ve zaman içindeki bilişsel değişikliklerin izlenmesine yardımcı olabilir. Araştırma alanında, IQ skorları bilişsel gelişim, eğitimin etkileri ve genetik ile çevrenin zeka üzerindeki etkileşiminin incelenmesinde etkili olmuştur.

Yine de IQ'ya eleştirel ve bilinçli bir bakış açısıyla yaklaşmak çok önemlidir. IQ puanlarının önemini aşırı vurgulama konusunda dikkatli olunmalıdır. Zeka çok yönlü bir yapıdır ve IQ testleri yaratıcılık, duygusal zeka ve pratik problem çözme becerileri gibi bilişsel yeteneklerin tüm yönlerini yakalayamaz. Ayrıca, IQ testlerindeki kültürel ve sosyoekonomik önyargılar, özellikle farklı geçmişlerden gelen bireyler için yanlış yorumlamalara ve adil olmayan değerlendirmelere yol açabilir.

Dahası, zekanın doğasına ilişkin tartışmalar (özellikle de zekanın ağırlıklı olarak genetikten mi yoksa çevreden mi etkilendiği konusu) kapsamlı bir araştırma ve tartışma konusu olmaya devam etmektedir. Bu tartışma, bir özellik olarak zekanın karmaşıklığının altını çizmekte ve IQ puanlarının basit yorumlanmasına karşı uyarıda bulunmaktadır.

Bu hususlar ışığında IQ, insan zekasını anlamada birçok araçtan biri olarak görülmeli, belirli bağlamlarda değerli, ancak kapsamı her daim sınırlı olmalıdır. IQ değerlendirmelerini bireyin yetenekleri, deneyimleri ve çevresel faktörlerinin daha geniş bir değerlendirmesiyle tamamlamak esastır. Bu bütüncül yaklaşım, insan zekasının çeşitliliğine ve karmaşıklığına saygı göstererek bilişsel yeteneklerin daha doğru ve adil bir şekilde değerlendirilmesini sağlar.

Evrim Ağacı olarak bize kalırsa, genel olarak IQ testlerine ve "yüksek IQ", "özel zeka" ya da (özellikle de devlet veya özel şirketler eliyle yapılan) engellilik testlerine her zaman eleştirel bir gözle bakmakta fayda vardır; çünkü ancak bu sayede iyi amaçlar için yaratılmış olan bu testlerin istenmeyen amaçlar için kullanılmadığından emin olunabilir.

Bu Makaleyi Alıntıla
Okundu Olarak İşaretle
68
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Paylaş
Sonra Oku
Notlarım
Yazdır / PDF Olarak Kaydet
Bize Ulaş
Yukarı Zıpla

İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!

Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.

Soru & Cevap Platformuna Git
Bu İçerik Size Ne Hissettirdi?
  • Mmm... Çok sapyoseksüel! 11
  • Tebrikler! 8
  • Merak Uyandırıcı! 4
  • Bilim Budur! 1
  • İnanılmaz 1
  • Muhteşem! 0
  • Güldürdü 0
  • Umut Verici! 0
  • Üzücü! 0
  • Grrr... *@$# 0
  • İğrenç! 0
  • Korkutucu! 0
Kaynaklar ve İleri Okuma
Tüm Reklamları Kapat

Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?

Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:

kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci

Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 19/12/2024 15:45:04 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/16450

İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.

Keşfet
Akış
İçerikler
Gündem
Doğal
Astronomi
Müzik
Yer
Yağ
Hindistan
Cinsel Yönelim
Bakteriler
Genom
Sıcak
Etik
Dalga
Film
Nanoteknoloji
Matematik
Olumsuz
Hastalık Kontrolü
Hayatta Kalma
Genel Görelilik Teorisi
Abiyogenez
Sağlık Bilimleri
Normal Doğum
Parçacık
Akciğer
Nöroloji
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Bugün bilimseverlerle ne paylaşmak istersin?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Sosyal
Yeniler
Daha Fazla İçerik Göster
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Yazı Geçmişi
Okuma Geçmişi
Notlarım
İlerleme Durumunu Güncelle
Okudum
Sonra Oku
Not Ekle
Kaldığım Yeri İşaretle
Göz Attım

Evrim Ağacı tarafından otomatik olarak takip edilen işlemleri istediğin zaman durdurabilirsin.
[Site ayalarına git...]

Filtrele
Listele
Bu yazıdaki hareketlerin
Devamını Göster
Filtrele
Listele
Tüm Okuma Geçmişin
Devamını Göster
0/10000
Bu Makaleyi Alıntıla
Evrim Ağacı Formatı
APA7
MLA9
Chicago
Ç. M. Bakırcı. IQ Nedir? IQ Testleri Güvenilir midir ve Gerçekten Zekayı Ölçer mi?. (9 Ocak 2024). Alındığı Tarih: 19 Aralık 2024. Alındığı Yer: https://evrimagaci.org/s/16450
Bakırcı, Ç. M. (2024, January 09). IQ Nedir? IQ Testleri Güvenilir midir ve Gerçekten Zekayı Ölçer mi?. Evrim Ağacı. Retrieved December 19, 2024. from https://evrimagaci.org/s/16450
Ç. M. Bakırcı. “IQ Nedir? IQ Testleri Güvenilir midir ve Gerçekten Zekayı Ölçer mi?.” Edited by Çağrı Mert Bakırcı. Evrim Ağacı, 09 Jan. 2024, https://evrimagaci.org/s/16450.
Bakırcı, Çağrı Mert. “IQ Nedir? IQ Testleri Güvenilir midir ve Gerçekten Zekayı Ölçer mi?.” Edited by Çağrı Mert Bakırcı. Evrim Ağacı, January 09, 2024. https://evrimagaci.org/s/16450.
ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close