Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Paylaşım Yap
Tüm Reklamları Kapat

Geleceğin Büyük Zorlukları: Milyarlarca Yıl Boyunca Hayatta Kalabilir miyiz?

10 dakika
3,850
Geleceğin Büyük Zorlukları: Milyarlarca Yıl Boyunca Hayatta Kalabilir miyiz? Getty Images
Tüm Reklamları Kapat

Bu Makalede Neler Öğreneceksiniz?

  • Fiziksel eskatoloji, evrenin uzak gelecekteki durumunu yerçekimi kanunları ve astrofizik kurallarıyla tahmin ederek insanlığın karşılaşacağı zorlukları inceler.
  • Yaklaşan zorluklar arasında biyosferin Güneş'in parlaklaşmasıyla yok olması, Güneş'in kırmızı deve dönüşmesi ve galaksilerin dağılması gibi büyük kozmik olaylar vardır.
  • İnsanoğlunun uzun vadeli hayatta kalması için uzayda kendi kendine yeten habitatlar inşa etmesi, yıldızları kontrol ederek yörüngelerini değiştirmesi ve yeni enerji kaynakları bulması gerekmektedir.

Bir sonraki ay ne zaman yağmur yağacağını bilemiyorsak milyarlarca yıllık zaman dilimlerinde tahminlerde bulunmak imkânsız görünebilir. Ancak her şey hava durumu kadar kaotik değildir; hatta özellikle astrofizik ve kozmoloji alanlarında çok uzak geleceklere dair tahminler yapmak mümkündür. Örneğin Türkiye'de 2199 senesinin 2 Kasım'ını 3 Kasım'ına bağlayan gece bir tam Ay tutulması yaşanacağını bilmekteyiz; çünkü Ay, Güneş ve Dünya stabil, tahmin edilebilir yörüngelerde ufak sapmalarla hareket eden gök cisimleridir ve yerçekimi kanunları günümüzde iyi test edilmiş kanunlardır. Benzer şekilde bilinen astrofizik kurallarından faydalanarak, Evren genişledikçe Evren'in öteki tarafında yaşanma ihtimali bulunan olayları tahmin edebiliriz.

Astrofizik ile Evren'in nereye gittiğini modellemenin temel alındığı bu yaklaşım fiziksel eskatoloji (İng: "physical eschatology") olarak isimlendirilmektedir. Bu isim, gökbilimci Martin Rees tarafından verilmiştir. Temellerini teolojiden alan bu terimde "eskatoloji", dünyanın sonu gibi nihai konseptleri ifade etmektedir. "Fizik" kelimesi ise Freeman Dyson'un 1979 tarihli Açık Evrenlerde Fizik ve Biyoloji isimli makalesinden gelmektedir.[1] Bu makalede, uzak gelecekte Güneş'in ölümünden kimi galaksilerden yıldızların kopmasına kadar yaşamı tehdit edecek, gerçekleşmesi muhtemel ya da olası dış felaketler ele alınmaktadır.

Peki uzak gelecekte bizim hayatımızı ne gibi zorluklar tehdit edecektir? Bu zorlukların nasıl aşılacağını söyleyemesek de giderek yaklaşmakta oldukları kesindir.

Tüm Reklamları Kapat

Birinci Zorluk: Diğer Memelilerden Daha Uzun Süre Hayatta Kalabilmek

Tipik bir memelinin ortalama tür ömrü 1 milyon yıldır. Bir memeli türü olarak insanların ise nükleer savaştan biyosilahlara kadar derhal azaltması gereken riskler vardır; bu beşeri riskler, türümüz için doğal soy tükenmesine kıyasla çok daha büyük bir risk teşkil etmektedir.

Varoluş riskimizi ve sürdürülebilirlik problemlerimizi aşsak bile hayatımıza devam edebilmek adına başka zorluklara göğüs germemiz gerekmektedir.

Bir tür olarak bir milyon yıl boyunca hayatta kalabilir miyiz?
Bir tür olarak bir milyon yıl boyunca hayatta kalabilir miyiz?
Getty Images

Bu zorlukların başında şu an içinde bulunduğumuz buzularası çağın birkaç onbin yıl sonra sona erecek olması ve uzun bir buz çağının başlayacak olması gelmektedir. "Atalarımız buz çağları boyunca hayatta kalabildi, bunu da atlatırız!" diye düşünebilirsiniz; ancak atalarımız avcı-toplayıcı toplumlarda yaşayan kimselerdi. Biz ise küresel bir medeniyetiz.

Farklı jeolojik devirler arasında ciddi iklim değişiklikleriyle de karşı karşıya gelmemiz de olasılıklar dahilindedir; zira Dünya yalnızca soğuk bir geçmişe sahip değildir, ılık olduğu dönemler de olmuştur. Örneğin Eosen Devrinde hava 10 derece daha sıcaktı; kuzey kutbunda ve ekvatorda insanlar herhangi bir koruma olmadan hayatta kalamıyordu. Daha geçmişte ise dünyanın neredeyse tamamının buzla kaplandığı "kartopu dünya" dönemleri yaşanmıştır.

Tüm Reklamları Kapat

Bu tehditlerin yanında süper volkanlar, meteorlar, gama ışın patlamaları, ansızın yaşanan ekolojik değişimler gibi hemen hemen her yüz milyon yılda bir kitlesel yok oluşlara sebep olan tehditler de mevcuttur.

Bir başka senaryo da bir tür olarak Homo sapiens soyunun tükenmesi ve sürekli geçirdiğimiz mutasyonlar ile; sağlık sektöründeki gelişmelere rağmen tabi olduğumuz doğal seçilim ile; genlerimizle oynamayı mümkün kılan modern biyoteknoloji ile; kimi yapay teknolojilerle bütünleşmemizi sağlayan gelişimler ile farklı bir türe doğru evrimleşmemizdir. Bu unsurları milyonlarca yıllık bir pencerede değerlendirdiğimizde, eğer aksi yönde bir karar alıp jeolojik devirlerden bağımsız olarak genlerimizi korumayı istemezsek, evrimleşmememiz pek mümkün görünmemektedir.

Eğer "biz" bir milyar yıl sonra yaşıyor olursak felaketleri gezegen çapında önlememize olanak tanıyan, jeolojik devirlere önceden hazırlanmamızın mümkün olduğu, kendi-kendine sürdürülebilir medeniyetlere sahip olacağız. Buradaki ironi ise bütün bunları başarabilmek ve memeli türdeşlerimizden daha uzun süre hayatta kalabilmek için şu an olduğumuz şeyden çok daha farklı bir şeye dönüşmemizin gerekliliği.

İkinci Zorluk: Biyosferin Ömrü

Hemen hemen bir milyar yıl sonra Güneş'in artan parlaklığı Dünya'nın biyosferinin sonunu getirecek.

Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.

Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.

Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.

Buradaki problem Güneş'in ısısının kaya aşınmasını artırması; bu aşınma ile meydana gelen kimi kimyasal reaksiyonlar çerçevesinde havadan/karbon döngüsünden kayda değer miktarlarda karbon dioksitin eksilecek olmasıdır. Bu süreç, bitki hayatının sonunu getirecektir. Havanın ısınması bunun yanında okyanus sularını da ısıtarak buharlaşmasına sebep olacaktır. Güçlü bir sera gazı olan su buharı, havanın daha da ısınmasına sebep olarak dünyayı bir seraya dönüştürecektir.

Giderek parlaklaşan bir Güneş, torunlarımıza ciddi güçlükler yaratabilir.
Giderek parlaklaşan bir Güneş, torunlarımıza ciddi güçlükler yaratabilir.
Getty Images

Bu zorluğa yönelik çözüm yaklaşımlarından bir tanesi, biyosferi büyük çaplı mühendislik projeleri ile mümkün ölçüde korumaya çalışmaktır. Örneğin stratosfere yansıtma özellikli gazlar eklenebilir, Güneş ve Dünya arasına bir güneş perdesi çekilebilir veya gezegen Güneş'ten biraz uzağa itilebilir.

Bir başka çözüm ise biyosfer ölene kadar (zaten taşınmadıysak) uzaya taşınmaktır. Kendi kendine yeten uzay habitatları inşa etmek teknolojik açıdan mümkün görünmektedir ve uzay Dünya'nın yüzey alanından milyarlarca kat fazla alana sahiptir. Bu habitatları inşa etmek şu an için zor gibi görünse de böylesi bir proje için bir milyar yıl kadar zamanımız olduğunu; ustalaşacağımızı ve zenginleşeceğimizi unutmamalıyız.

İnsanlar, bu noktada hayatta kalmak için Güneş Sistemi skalasında bir hakimiyet kurmuş olmak zorundadır.

Üçüncü Zorluk: Güneş'in Ana Sekans Ömrü

Beş milyar yıl kadar sonra Güneş'in çekirdeğinde bulunan birikmiş helyumun Güneş'i ısıtmasıyla Güneş'in parlaklığı hızla artacak ve Güneş, devasa bir kırmızı deve dönüşecek. Bu süreçte Güneş'in yüzey ısısı düşecek; ancak artan yüzey alanı, sağladığı toplam ışığı ciddi oranda artıracak. Böylesi bir senaryo Dünya'nın sonu demek; zira Dünya, Güneş büyüdükçe yutulma riskiyle; yutulmasa bile havasız bir kayaya dönüşene kadar ısınma tehlikesiyle karşı karşıya kalacak. Bunun kısa bir süre (hemen hemen bir milyar yıl) ardından Güneş, atmosferinin büyük bir kısmını bir nebula halinde dışarı bırakacak ve küçük bir beyaz cüceye dönüşecek.

Güneş Sistemi'nde yaşayan zeki yaşam formları, böylesi bir felaketi atlatmak için başka yıldız sistemlerine seyahat etmek zorunda kalacak.

Tüm Reklamları Kapat

Bu noktada adaptasyon da bir seçenek; ancak beyaz cücelerin sağladığı ışık ve enerji miktarı böylesi bir seçenek için oldukça kısıtlı.

Başka yıldız sistemlerine seyahat etmek için ise ya çok hızlı uzay mekiklerine sahip olmak, ya da çok uzun yolculuk sürelerini göze almak gerekecektir. Bu noktada halihazırda kendine yeten uzay habitatlarında yaşayan kimseler için yeni bir gezegene gitmek doğal bir yolculuk halini almış olabilir; ancak bu kimseler yine de birkaç milenyum sürecek bir taşınma sırasında habitatlarını koruyabilmek için yeterli malzemeye ve uzun süre yetecek ve hızlanmalarını sağlayacak enerjiye ihtiyaç duyacaklardır.

Yıldızlara yolculuğun en mümkün görünen yolu ise küçük nanorobot mekikler olacaktır. Zira devasa uzay gemilerini kayda değer bir hıza ulaştırmak için büyük miktarlarda enerji harcamak yerine reflektörlü yelkenler ve güçlü lazerler ile donatılmış; hayatı, hatta insanlığı sil baştan başlatabilecek genetik materyallerin yerleştirildiği küçük mekikler yollamak daha mantıklıdır. Bu mekikler küçük ve gözden çıkarılabilir olmalıdır. Mekiklerden bir tanesi hedefine ulaşamadı mı? Bir tane değil, bin tane yollayın! Hedeflerine vardıklarında açılsınlar, güneş panellerini yerleştirsinler, daha fazla robot yapsınlar ve insanların yaşayabileceği habitatlar oluştursunlar!

Tüm Reklamları Kapat

Uzaya taşınmak türümüzün uzun vadeli devamlılığı için tek şansımız olabilir.
Uzaya taşınmak türümüzün uzun vadeli devamlılığı için tek şansımız olabilir.
Getty Images

Dördüncü Zorluk: Yıldızların Sonu

Evren'de yıldız oluşumu şu anda zirvede. Önümüzdeki birkaç on milyarlık zaman dilimi içerisinde ise parlak ve kısa ömürlü yıldızların ömürleri tükenecek. Bu noktada biz de sabit ve trilyonlarca yıl parlayabilen bir kızıl cüce yıldız popülasyonu ile baş başa kalacağız. Evren, "pik yıldız sayısına" (İng: "peak star") ulaşacak. Ardından yıldız oluşumu azalacak ve 10-100 trilyon yıl içinde kızıl cüceler de sönecek; hayat da yıldızlardan başka bir enerji kaynağı bulmak zorunda kalacak.

Peki ya nükleer? Nötron yıldızlarının ve süpernovaların birleşmesiyle ortaya çıkan radyoizotoplar da tarih olmuş. Jeotermal enerji? Gezegenlerin merkezinde bulunan izotoplar da bozulup gezegen soğuyunca bu enerjinin de maalesef sonu geliyor.

Bu yeni enerji kaynağının ne olacağı konusunda ise birçok ihtimal mevcut: kahverengi cücelerde ve gaz devlerinde hidrojen füzyonu; kara delik büyüme disklerine madde boşaltıp bu maddelerin çekilmesi sırasında salınan enerjinin toplanması veya süperradyant dağılım (diğer adıyla kara delik bombaları) ile kara deliklerin dönüş enerjisinden doğrudan faydalanmak bu ihtimallerden yalnızca birkaçı. Hangi yöntem tercih edilirse edilsin, büyük çaplı bir mühendislik gerektireceği aşikar.

Bunların yanında "hayat", düşük sıcaklıklara ve bu egzotik çevreye uyum sağlayacak şekilde adaptasyon geçirebilir. Yapay zeka ve silikon temelli organizmalar mutlak sıfıra yakın ısıdaki ortamlarda iyi bir gelişim gösterebilir. Kim bilir? Belki yıldızlar birer birer söndükçe karbon temelli ve zeki yaşam formları dış evrenden çok daha büyük ve karmaşık sanal dünyalarına çekilir.

Tüm Reklamları Kapat

Agora Bilim Pazarı
Edebiyat Seti 3 (6 kitap)

Dilenciler ve Kibirliler

Albert Cossery

“Hayatı yaşamadan öğretmek cehaletin işlediği en iğrenç suçtu.”

İnsan ilişkilerine ve topluma getirdiği nüktedan ve kışkırtıcı bakışla Batı kültürünün son gerçek anarşist yazarı kabul edilen Albert Cossery’nin döneminin avangard yazarlarının aksine can sıkıntısı ve muğlaklıklardan uzak romanı, adaletsiz toplumların düzenini bozan hırsızlar, züppeler, dilenciler ve yersiz yurtsuzlardan oluşuyor. Eski felsefe hocası ve dilenci Gohar, uyuşturucu satıcısı ve şair Yeghen, otoriter ve eşcinsel polis amiri Nur El Dine, Kahire sokaklarında bir araya geliyor. Peki, toplumsal norm ve heveslere karşı çıkarken iç huzuru nasıl koruyorlar? Fakirliğin ortasında, usanmaz devlet güçlerinin durduramadığı yaşam enerjisini nasıl muhafaza ediyorlar?

“Karakterlerinin içinden geçtiği dinmeyen hüzne ve beyhudeliğe rağmen, Cossery her eserinde boyunduruğa karşı insanlardaki inatçı inancın gücünü göstermeye devam ediyor.”

—Henry Miller

“Bir efsane… Otoritenin tüm biçimlerini çürüten yakıcı bir hiciv onunkisi. Mesajı çok açık: Cennet kaybolmadı, sadece hepimiz dünyanın cennetvari sadeliğinin tadına varamayacak kadar meşgulüz.”

—Guardian

“Camus gibi Cossery de ahlaki soruları absürdün filtresinden geçirerek inceler; Miller gibi o da başıboşları kucaklar. Bununla birlikte onun yazınında çok güçlü bir politik görev duygusu vardır. Cossery’e göre en şiddetli isyan edimi,iştirak etmemeyi tercih etmektir.”

—Los Angeles Times

“Albert Cossery… her gün karşımıza çıkması gereken bir isim. O kadar iyi ki: kusursuz bir üslupçu, boyun eğmez bir mizahçı, en önemli meselesi ise “her şeyin yanlış olduğu bir dünyada” hevesin beyhudeliği.”
—David Ulin, Los Angeles Times

Düzen Adamı

Alberto Moravia

Düzen Adamı çocukluğundan itibaren normalliğin peşine düşen Marcello’nun hayatı ekseninde toplumsal

alışkanlıkların ikiyüzlülüğünü ortaya koyuyor. Alberto Moravia kahramanı Marcello’nun takıntı

derecesindeki normallik arzusunu bir dürtü olarak tarif ediyor: “Kabul gören genel bir kurala uyma

iradesiydi, farklı olmak suçlu olmak anlamına geldiğine göre başkalarına benzeme isteğiydi” onunki.

“Maneviyatla sanatsal bütünlüğün nadiren rastladığımız birleşimi Moravia’yı Avrupa’nın en iyi yazarları

arasına yerleştiriyor.”

– John Burnside, Guardian

“En önemli romanı Düzen Adamı’nda Moravia, sinik fırsatçılar ülkesinde cinsellikle siyaset arasındaki

karmaşık ilişkiyi keşfediyor.”

– Rachel Donadio, New York Times

HAV

Jan Morris

Ursula K. Le Guin’in Önsözüyle

Hav kurmaca bir şehir devleti, bir Akdeniz şehri, sokaklarında Türkçenin, Ermenicenin, Rumcanın, Arapçanın, Rusçanın, İtalyancanın bir arada duyulduğu bir coğrafya. Yirmi yıl arayla bu coğrafyaya giden bir seyyah yazar, şehrin iki yakın dönemi arasındaki siyasi, kültürel, yaşamsal doku değişimlerini nefis bir dille anlatıyor.

Önce 1985 yılının Hav’ını tanımaya başlıyoruz, sonra bir “Müdahale” oluyor, altüst oluyor şehir, yirmi yılın ardından aynı yere dönüyoruz, yirmi birinci yüzyılın Yeni Hav’ına, Kutsal Mirmidon Cumhuriyeti’ne. Eskisinin izini sürmeye çalışsak da zorlanıyoruz, şehrin tarihini bağnaz bir bakışla baştan yazanların eliyle görgüsüzlüğün tüm şehirde itinayla teşhir edildiğini görüyoruz.

Hav hibrit edebiyatın usta bir örneği, seyahat edebiyatıyla bilimkurguyu bir araya getiriyor. Hav diye bir şehir yok ama pekâlâ olabilir.

“Hav, tüm Akdeniz tarihinin, âdetlerinin ve politikasının birkaç bin yılına tutulmuş bir ayna gibi… Suudi Arabistan, Türkiye veya Downing Street’in geçmişine ve mevcut haline gerçekten vâkıf, son derece gerçekçi, kesinlikle gözleme dayanan bir eser. Ciddi bilimkurgu eserleri hayal ürünlerinin değil bir gerçekçiliğin biçemidir; Hav alternatif bir coğrafyanın ne kadar kullanışlı olabileceğine mükemmel bir örnek. Eğer bilimkurguyu bilmedikleri nispetle küçük gören üstatların ahmakça züppelikleri aklınızı çelip de Hav’a sırtınızı çevirirseniz hem yazık olur hem de çok büyük bir kayıp.”

Ursula K. Le Guin

“Hav’ı okuyan hangi seyahat yazarı gerçekten var olan bir yeri anlatmaya devam etsin ki? Hibrit edebiyatın güçlü bir örneği Hav; hem başlı başına mükemmel bir kurmaca hem de Lawrence, Burton ve Blanch gibi yenilmez seyahat yazarlarına nükteli bir saygı duruşu.”
Elaine Kendall, Los Angeles Times

“Dokunaklı bir aşk mektubu [Hav], görünmez bir şehre değil, yaşamın kendisine yazılmış. Morris bize ‘şimdi ve burada’yı anlatmak için hayali bir gurbetin hikâyesini kaleme almış.”

Peter J. Conradi, The Independent

“Jan Morris gezegende ilginç neresi varsa neredeyse hepsini anlamak için edebi kabiliyetiyle muhabirlik görüsünü işe koşuyor. Kaleme aldıkları arasında Hav’ın eşsiz bir yeri var, belki de kavrayış bakımından en kuvvetli eserlerinden biri.”

Donald Morrison, Time

“1985’te ilk yayımlandığında gerçek bir yer sanılarak kafası karışmış seyahat acentelerini boş yere aramış insanlar. Boşuna değil ama, Morris’in hayal gücü hayranlık uyandırıyor, kurmaca şehir devleti dört başı mamur bir yer ve olağanüstü bir yer. Hav, Akdeniz Yarımadası’nın doğusunda, soğan kubbeleri, minareleri ve parlak olduğu kadar karmaşık tarihiyle insana son derece inandırıcı geliyor. Hav’ın geçmişi yaşanmış olaylarla ustaca örülmüş; şimdisiyse soluk ve yalıtılmış, insana rahatsız edici bir şekilde kayıp bir dünyayı gözetliyormuş hissi veriyor.”
Publishers Weekly

“Şehrin tüm tarihi bu güzel edisyonda bir araya geliyor. Okurlarsa en çok ilk bölümü sevmeye devam ediyor, yani Akdeniz Ekspres’in son durağı olan Hav’ın ilk haline yapılan o nostaljik gezinin güzel anlatımını. O romantik hırpani şehir (eğer bir zamanlar gerçekten vardıysa bile) artık yok. Fakat ne yazık ki Kutsal Mirmidon Cumhuriyeti (başka başka isimlerde) bugün hâlâ gerçekliğini koruyor.”

Michael Dirda, The Washington Post

Müzikli Beyin
Latin Amerika’nın usta kalemi César Aira, kısacık romanlarının yanı sıra öyküleriyle de tecrübeli edebiyat okurunun radarına takılıyor. Sıradan olayların, hatta kendi hayatına dair bazı unsurların üzerine kurguladığı, bağlamından sapan gerçeküstü metinleriyle Aira okurunu, zihninin karmaşık ve soyut patikalarında beraber çıkacakları kısa yürüyüşlere davet ediyor.

Tanrı’nın doğum gününü kutlayan maymunlar, varoluşunu sorgulayan çömleçikuşu, Mona Lisa’nın dünyaya yayılıp kendilerine yeni hayatlar kuran boya partikülleri, yolunu kaybetmiş çizgi roman serserileri, gezici sirklerin doğaüstü yaratıkları… Aira’nın hikâyelerinde tüm bu tuhaf karakterler, gündelik hayatın sıradanlığı içinde ete kemiğe bürünüyor.

“Aira’yı okumaya başladığınızda, durmak istemeyeceksiniz.”

Roberto Bolano

“Arjantinli yazar César Aira, avangard tekniklerle uğraşan seçkin bir minyatürcü. Çalışmalarındaki neşeli edebi oyunculuğu ve hikâye-içinde-hikâyeleriyle, Vladimir Nabokov ve Italo Calvino’yu andırıyor.”

The Wall Street Journal

Sessizliğin Yanıtı – Bir Dağ Hikâyesi

Max Frisch

Sonsöz: Peter von Matt

“Rüzgârlar gibidir hayatımızın imkânları, yine de insan neden cesaret etmez ki yelken açmaya? Her şey yaşanmamış bir hayattan daha iyidir, hatta felaket bile – acı, ümitsizlik, cürüm, her şey ama her şey boşluktan daha iyidir!”

Sessizliğin Yanıtı hayatın sıradanlığına, beyhudeliğine katlanamayan otuz yaşındaki bir adamın varoluşunun sınırlarını zorladığı bir kendini arayış hikâyesi. Max Frisch, kendi yaşamından da ipuçları barındıran bu ilk dönem eserinde, heba edilmiş bir hayatın tek sorumlusunun o hayatın sahibi olduğunu gösteriyor bize.

“Sessizliğin Yanıtı burjuva dünya görüşünün hayata geçirilmesi fikriyle uzlaşmanın peşi sıra gelecek krizi daha başından ele alır.”

– Peter von Matt

Yedi Deli Adam

Roberto Arlt

Yedi Deli Adam, kendisine sürekli acı veren ruhunu görüp anlamaya çalışan bahtsız bir adamı ve etrafında şekillenen karanlık, absürd olaylar silsilesini anlatıyor. Delilik nöbetleriyle, ruhun ve zihnin tikleriyle, birbirinden ilginç karakterlerle, devrimci, anarşist yaklaşımlarla dolu, yazıldığı dönemin Buenos Aires’inin çarpıcı bir portresini çizen roman, Roberto Arlt’ın başyapıtı kabul ediliyor.

“Âcizane, Arlt’ın İsa olduğunu varsayalım. Dolayısıyla Arjantin İsrail, Buenos Aires de Kudüs’tür… Arlt keskin zekâlı, tehlikeyi göze alan, koşullara ayak uydurabilen, doğuştan hayatta kalma becerisine sahip biri… hiç kuşkusuz Arjantin ve Latin Amerika edebiyatının önemli bir parçası.”

— Roberto Bolaño

“Kitaptaki karakterler okurun ruhuna adeta musallat oluyor.”

—Julio Cortázar

“Bu kıyılarda edebiyat dâhisi olarak adlandırılacak biri varsa o Roberto Arlt’tır… sanattan ve büyük, tuhaf bir sanatçıdan… doğduğu şehri herkesten daha iyi, muhtemelen ölümsüz tangolar yazmış olanlardan bile daha derin anlamış birinden bahsediyorum.”

—Juan Carlos Onetti

Devamını Göster
₺1,150.00
Edebiyat Seti 3 (6 kitap)

İnsanlık, yıldızların sonunu bir şekilde atlatabilirse evrendeki en büyük enerji kaynağı haline gelecektir.

Beşinci Zorluk: Galaksilerin Sonu

Rastgele gerçekleşen yıldız hareketleri galaksilerin dağılmasına sebep olur; zaman zaman yıldızlar birbirlerinin yakınından geçer ve bu sırada ivmeleri rastgele bir şekilde değişir. Bu ivme değişikliği, bir yıldıza bir galaksi yörüngesinden kurtulmak için gereken hızı sağlayabilir ve bu yıldız, ardında biraz daha yoğun bir galaksi bırakarak boşluğa doğru süzülür. Eninde sonunda, yani hemen hemen yüz milyon trilyon yıl sonra, galaksiler bu yolla dağılacak, yıldızların yörüngesinde yer alan gezegenler birbirlerini yakından etkileyerek savrulacak; veya bütün uzay cisimleri bir merkezi kara deliğin içine sürüklenecektir.

Zeki yaşam formları, bu zorluğu ancak yıldızları uzun süre stabil kalacakları yörüngelere oturtarak aşabilir.

Böylesi bir yörüngeye oturtma işlemi günümüz fiziği ile mümkündür! Yıldızlara radyasyon salınımlarını yakıt olarak kullanacak reflektörler eklenebilir ve böylelikle oldukça güçsüz roket motorlarına denk bir itme gücü elde edilebilir. Bu güç ile yıldızların kontrollü bir şekilde birbirlerinin yanından geçmesini sağlamak mümkündür. Voyager sondalarının hızlanma ve yönlendirme işlemlerinde de benzer ancak kütleçekim temelli bir teknolojiden faydalanılmıştır. Bu yolla yıldızlar, yörüngeleri değiştikçe birbirlerini itebilir ve evrenin en büyük bilardo oyununun kapıları aralanır!

Önümüzdeki birkaç onmilyar yılda "pik yıldıza" ulaşacağız.
Önümüzdeki birkaç onmilyar yılda "pik yıldıza" ulaşacağız.
Getty Images

Böylesi bir projeyi hayata geçirmek için bütün yıldızların etrafında büyük yapıların inşa edilmesi ve uzak geleceğe yönelik büyük planlamalar gerekmektedir. Ancak işin fizik ayağı oldukça nettir; her bir güneş sistemi için büyük bir astroid kadar malzeme yeterlidir. Problem milyarlarca yıllık ölçeklerde plan yapma gerekliliğidir; diğer büyük problemleri aşarak bugünlere gelmiş bir insanlık için böyle planlar yapmak gündelik bir iş haline gelmiş olmalıdır.

Altıncı Zorluk: Maddenin Sonu

Bizi çevreleyen maddeler atomlardan; atomlar ise protonlardan, nötronlardan ve elektronlardan oluşmaktadır. Protonlar ve elektronlar oldukça stabildir; nötronlar ise protonlar tarafından stabilize edilir veya birkaç dakikalık yarılanma sonrasında stabilize olurlar.

Birçok fizik teorisinde protonların tam manasıyla stabil olmadığı ve inanılmaz derecede uzun sürelerde bozulacakları öngörülmektedir. Bu konuda yapılan birkaç büyük çaplı araştırmaya rağmen proton bozulması henüz gözlemlenememiştir. Bu gözlem eksikliği; eğer gerçekten böyle bir bozulma varsa bunun trilyonlarca yıl süreceğini göstermektedir.

Bu bozulma, bildiğimiz haliyle maddenin sonunu getirecektir. Yıldızlar ve gezegenler yavaşça serbest elektron/pozitronlara ve radyasyona dönüşecek; yaşanabilir sistemler oluşmayacaktır. Kalan son soğuk kara cüce yıldızlar kademeli olarak helyum ve hidrojen kristallerine dönüşecek; bu kristaller de sessizce buharlaşacaktır. Bu boş evrende yalnızca radyasyon ve kara delikler kalacaktır.

Bunları Aşabilir miyiz?

Peki bu zorlukları aşabilir miyiz? Bu sorunun cevabını Isaac Asimov, Son Soru (İng: "The Last Question") isimli, ustalıkla yazdığı kısa öyküsünde veriyor:

Anlamlı bir cevap için henüz yeterli veri yok.
Evrim Ağacı, sizlerin sayesinde bağımsız bir bilim iletişim platformu olmaya devam edecek!

Evrim Ağacı'nda tek bir hedefimiz var: Bilimsel gerçekleri en doğru, tarafsız ve kolay anlaşılır şekilde Türkiye'ye ulaştırmak. Ancak tahmin edebileceğiniz gibi Türkiye'de bilim anlatmak hiç kolay bir iş değil; hele ki bir yandan ekonomik bir hayatta kalma mücadelesi verirken...

O nedenle sizin desteklerinize ihtiyacımız var. Eğer yazılarımızı okuyanların %1'i bize bütçesinin elverdiği kadar destek olmayı seçseydi, bir daha tek bir reklam göstermeden Evrim Ağacı'nın bütün bilim iletişimi faaliyetlerini sürdürebilirdik. Bir düşünün: sadece %1'i...

O %1'i inşa etmemize yardım eder misiniz? Evrim Ağacı Premium üyesi olarak, ekibimizin size ve Türkiye'ye bilimi daha etkili ve profesyonel bir şekilde ulaştırmamızı mümkün kılmış olacaksınız. Ayrıca size olan minnetimizin bir ifadesi olarak, çok sayıda ayrıcalığa erişim sağlayacaksınız.

Avantajlarımız
"Maddi Destekçi" Rozeti
Reklamsız Deneyim
%10 Daha Fazla UP Kazanımı
Özel İçeriklere Erişim
+5 Quiz Oluşturma Hakkı
Özel Profil Görünümü
+1 İçerik Boostlama Hakkı
ve Daha Fazlası İçin...
Aylık
Tek Sefer
Destek Ol
₺50/Aylık
Bu Makaleyi Alıntıla
Okundu Olarak İşaretle
42
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Paylaş
Sonra Oku
Notlarım
Yazdır / PDF Olarak Kaydet
Bize Ulaş
Yukarı Zıpla

Makalelerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!

Bu makalemizle ilgili merak ettiğin bir şey mi var? Buraya tıklayarak sorabilirsin.

Soru & Cevap Platformuna Git
Bu Makale Sana Ne Hissettirdi?
  • Umut Verici! 15
  • Tebrikler! 10
  • Bilim Budur! 7
  • Muhteşem! 6
  • Merak Uyandırıcı! 6
  • Mmm... Çok sapyoseksüel! 3
  • Korkutucu! 2
  • İnanılmaz 1
  • Güldürdü 0
  • Üzücü! 0
  • Grrr... *@$# 0
  • İğrenç! 0
Kaynaklar ve İleri Okuma
  1. Çeviri Kaynağı: BBC Future | Arşiv Bağlantısı
Tüm Reklamları Kapat

Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?

Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:

kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci

Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 23/11/2025 14:51:50 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/11768

İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.

Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Bugün bilimseverlerle ne paylaşmak istersin?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Size Özel
Makaleler
Daha Fazla İçerik Göster
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Geçmiş ve Notlar
Yazı Geçmişi
Okuma Geçmişi
Notlarım
İlerleme Durumunu Güncelle
Okudum
Sonra Oku
Not Ekle
İşaretle
Göz Attım
Site Ayarları

Evrim Ağacı tarafından otomatik olarak takip edilen işlemleri istediğin zaman durdurabilirsin.

[Site ayalarına git...]
Bu Yazıdaki Hareketleri
Daha Fazla göster
Tüm Okuma Geçmişin
Daha Fazla göster
0/10000
Kaydet
Bu Makaleyi Alıntıla
Evrim Ağacı Formatı
APA7
MLA9
Chicago
A. Sandberg, et al. Geleceğin Büyük Zorlukları: Milyarlarca Yıl Boyunca Hayatta Kalabilir miyiz?. (16 Mayıs 2022). Alındığı Tarih: 23 Kasım 2025. Alındığı Yer: https://evrimagaci.org/s/11768
Sandberg, A., Karagözoğlu, M. (2022, May 16). Geleceğin Büyük Zorlukları: Milyarlarca Yıl Boyunca Hayatta Kalabilir miyiz?. Evrim Ağacı. Retrieved November 23, 2025. from https://evrimagaci.org/s/11768
A. Sandberg, et al. “Geleceğin Büyük Zorlukları: Milyarlarca Yıl Boyunca Hayatta Kalabilir miyiz?.” Edited by Mert Karagözoğlu. Translated by Mert Karagözoğlu, Evrim Ağacı, 16 May. 2022, https://evrimagaci.org/s/11768.
Sandberg, Anders. Karagözoğlu, Mert. “Geleceğin Büyük Zorlukları: Milyarlarca Yıl Boyunca Hayatta Kalabilir miyiz?.” Edited by Mert Karagözoğlu. Translated by Mert Karagözoğlu. Evrim Ağacı, May 16, 2022. https://evrimagaci.org/s/11768.
Keşfet
Ara
Yakında
Sohbet
Agora

Bize Ulaşın

ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close