Zaman
Çağlar boyunca fizik ve felsefe tarafından irdelenmiş, çeşitli tanımları yapılmış bir kavramdır zaman. Fiziksel bir olgu mu yoksa bir yanılsama mı olduğu bugün bile tartışma konusudur. Onun ne olduğundan çok durdurulup durdurulamayacağı, geçmişle gelecek arasında yolculuk yapılıp yapılamayacağı konuları her daim fantezi severlerin ve bilim insanlarının düşlerini süslemiştir. Hakkında hikayeler yazılmış, teoriler üretilmiştir.
Belki de öncelikle ne olduğunu değil de ne olmadığını irdelemek gerekir… Güneşin doğup batması değildir mesela. Ya da saatin üzerindeki akreple yelkovanın yer değiştirmesi, takvimden bir yaprak daha koparılması değildir... Sezyum atomunun titreşimi değildir.
Bir şeyi anlaşılır kılabilmek için kullanılan ölçüm aleti o şeyin yerine geçemez. Bir yolun uzunluğunu ölçmek için kullanılan şeritli metreye yolun kendisi diyemeyeceğimiz gibi, onu ölçmek için kullandığımız araçlara, ifade etmek için türettiğimiz kavramlara da zaman diyemeyiz.
Peki, güneşin doğup batması, ayın evreleri ya da telefonumuzdaki saatin sayılarının değişmesi değilse, zaman nedir?
Felsefi, fiziksel, matematiksel ya da günlük yaşam bağlamında farklı tanımları olan zaman ölçülebilen bir süreçtir. İnsanlar yaşamlarını planlayabilmek, çevresindeki değişimleri ifade edebilmek için onu ölçümleme ihtiyacı duymuş, bunu da göksel cisimlerin hareketlerini izleyerek, su, kum, mekanik gibi çeşitleri bulunan saat dedikleri aletleri kullanarak yapmışlardır. Zaman bir olayın meydana geldiği andan diğerine kadar olan süreyi, olayların sıralamasını ve evrimini ifade eder.
Bir tohumun filizlenmesi, bir filizin koca bir ağaca dönüşmesi, bir fincanın kırılması, çaydanlıkta kaynayan suyun buharlaşması, İstanbul’dan yola çıkan bir otobüsün Ankara’ya varması, bir sayfaya yazı yazılması, bilgisayarın pilinin bitmesi, yaşlanan bir insanın derisinde kırışıklar oluşması… Mevcut durumundan farklı bir şeye dönüşen her şey için zaman olgusundan söz ederiz. Zaman kavramı değişimin olduğu yerde ortaya çıkar.
Fotoğrafçılıkta kullanılan “zamanı durdurmak” diye bir deyim vardır. Çekilen fotoğraf karesindeki konu sabittir, değişmez. Otoyolda hızla ilerleyen araçlar hareketsizdir, kediye yakalanmış fare kaçamaz, dalgaların beyaz köpüğü çarptığı kayalıklarda havada asılı kalmıştır… Zaman durmuştur.
Yerin yüz metre altında çevresi ve dış dünya ile hiçbir bağlantısı olmayan duvarları granit bir mağara düşünün. Zamanı ölçebilecek bir alet yok, bir sarkıttan düzenli bir şekilde damlayan su damlası yok, gece-gündüz etkisi yaratacak bir ışık kaynağı yok, yıldızlar yok… Buraya konan bir insanın en fazla birkaç uyuyup uyanma sonrasında zaman hissi kaybolacaktır. Kaç saat geçti, kaç gündür orada, yeryüzünde sıcacık bir yaz mevsimi mi yaşanıyor yoksa diz boyu kar yağmış şiddetli bir kış mı var… Belirsiz. Sadece hiçlik.
Güneş, karanlık, hava, yer çekimi vb. tüm dış etkenleri göz ardı edersek… Söz konusu ortamda bu şekilde iki yıl geçiren kişinin zaman algısı kaybolsa da yaşlanma süreci aynı şekilde devam edecek ve yer yüzündeki iki yıllık yaşlanma oranında yaşlanacaktır. Hücrelerinde iki yıllık bir değişim olacaktır.
Yaşlanma ve değişim…
Zaman üzerinde onca spekülasyon yapılmasının en önemli nedeni muhtemelen önlenemez yaşlanma sürecidir. Yaşlanma daha açık gözlemleyebildiğimiz ve bu nedenle de daha kolay kavrayabildiğimiz, canlı ve cansız bütün maddeler için geçerli bir olgudur. Canlı ve cansız maddelerin yaşlanma süreçleri arasında farklılıklar olsa da fizik yasaları canlı ve cansız maddelerin tamamı için aynı şekilde geçerlidir.
Atom ve moleküllerin bir arada tutulmasını sağlayan enerjinin dağılmasının bir sonucu olarak karşımıza çıkan yaşlanma evrensel ve kaçınılmazdır. Bu süreç bilim açısından yaşlanma yerine daha düşük bir enerji düzeyine dönüşüm/değişim olarak kabul edilir. Enerjinin süreç içinde dağılmasını önlemek mümkün olmadığı için de doğrusaldır.
Son olarak böyle bir konuda olmazsa olmaz ışığa değinelim… En basit tanımıyla, ışık kaynağından çıkan ışınların önce cisme çarpıp oradan da gözümüze ulaşmasıyla görme gerçekleşir. İşte bu noktada da ışığın hızı denkleme dahil olur. “Gözlem yapan kişinin gözlemi yapılan cisme olan uzaklığı / ışığın hareket hızı” onun algılanacağı süreyi belirler. Işığın hızı nedeniyle farklı konumlardaki gözlemcilerin bir olayı gözlemleme/algılama anı farklı olsa da bu durum o olayın gerçekleştiği anı değiştirmeyecektir.
Örneğin, konumu ve teknolojisi uygun olan bir gözlemci elindeki teleskobu dünyaya çevirdiğinde 65 milyon yıl önceki dinozorların yaşadığı bir gezegeni gözlemleyebilir. Söz konusu gözlemcinin dinozorları “o an” görebiliyor olması onların çoktan yok olduğu gerçeğini değiştirmeyecektir. Teknik olarak televizyonda bir film seyretmekle aynı şeydir. Daha önce kayıt altına alınmış bir olayın uygun ortamda gözlenebilmesinden ibarettir. Olmuş ve bitmiştir.
Henüz kayıt altına alınmamış bir filmin seyredilmesinin mümkün olamayacağı gibi, henüz gerçekleşmemiş bir olgunun da gözlemlenmesi mümkün değildir. Bu nedenle de “zaman” sadece ileriye akar.
Bu durumda soralım…
Zaman değişimin kendisi olabilir mi? Ya da değişim miktarının ifade edilmesi için kullanılan bir ölçü birimi midir?
Zaman gerçek mi, yoksa sadece bir yanılsama mı?
- 3
- 1
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 06/05/2024 23:33:55 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/16408
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.