Mağara Resimleri İlk İnsanların Rüyaları mıydı?
Belki de bu resimler Paleolitik dönem şaman kültürünün izleriydi...
90'lı yılların ortalarında mağara resimleri üzerine son derece ilginç bir görüş ortaya atıldı. Güney Afrikalı arkeolog James David Lewis-Willams'a göre bu resimleri yapanlar birer şamandı. Lewis-Williams günümüzde yaşayan şamanist avcı-toplayıcı kabilelerle Üst Paleolitik dönem insanlarını karşılaştırdı. Güney Afrikalı San kabilesi ve Kuzey Amerika yerlileri üzerinde incelemeler yaptı. Sinirbilimindeki son gelişmelerden de yararlandı. Teorisini günümüz insanları ile Üst Paleolitik dönemi insanlarının aynı sinir sistemine sahip olduğu noktasından yola çıkarak geliştirdi. Aşağıdaki yazı Lewis-Williams'ın Mağaradaki Zihin isimli eserinden argümanlarının kısa bir özeti niteliğindedir.
***
Gombrich’in deyimiyle aslında sanat diye bir şey yoktur; sanatçılar vardır.[4] Asıl varolanlar imge yaratıcısı insanlardır. Doğuştan gelen kendiliğinden bir estetik duygusu yoktur. Bu duygu sanatsal üretim ortaya çıktıktan sonra zamanla oluşmuştur. İlk sanat yapıtları insanın değişmiş bilinç durumları ve toplumsal ilişkileri ile ilgiliydi.
Orta Paleolitik dönemden Üst Paleolitik döneme “Geçiş” aşamasında Homo Sapienslerin beyinlerinin ve sinir sisteminin evriminin bir sonucu olarak bilinç düzeyinde büyük bir sıçrama yaşandı. Edelman’a göre iki tür bilinç vardır: İlkel bilinç ve üst düzey bilinç. Memeli hayvanlar ve Neandertal insanları ilkel bilinç seviyesindeydi. Yani şimdiki zamanı hatırlıyorlardı. Geçmişe ve geleceğe yönelik planlamalar, tasavvurlar geliştiremiyorlardı. Kısa dönemli bir hafızaları vardı. Rüya görseler bile bunu uzun süre hatırlayamaz ve üzerine düşünemezlerdi. İlkel bilinç sahibi canlıların bir benlik algısı yoktur. Kendilerini bir toplum içindeki benlik olarak göremezler. Farkındalıkları düşüktür. Üst düzey bilince sahip Homo sapiensler ise geçmiş, şimdi ve geleceği düşünebilir. Hafızalarındaki anıları hatırlar ve bunlarla ilgili diğer insanlarla konuşabilirlerdi. Geleceği planlar ve üzerine kafa yorarlardı. Kendilerini toplum içinde bir benlik olarak görebilirlerdi. Farkındalık düzeyleri yüksekti. Üst düzey bilinç, ilkel bilincin omuzları üzerinde yükselmiştir.
Homo sapiens’in bilincindeki bu yükseliş beyinde birtakım özelliklerin ortaya çıkmasına neden oldu. Canlı beyni büyük ihtimalle protein üretimi nedeniyle uykuyu geliştirmiştir. Uyku sırasında beyinde nöronların çok ihtiyacı olan proteinler üretilir ve bedende bu proteini depolar. İnsan beyninin evrimi ve “Geçiş” dönemi sırasındaki bilinç artışı bir yan etki olarak düş görme özelliğinin ortaya çıkmasına neden oldu. İnsan beyni sadece rasyonel zihinden ibaret değildir. Bilim insanları genelde bilinç deyince rasyonel çalışan bilinci düşünür. Oysa bilincin değişken olduğu ve parçalı bir yapısının bulunduğu görüşü yayılmaya başladı. Bir bilinç spektrumu(çeşitliliği) olduğu bilim dünyasında kabul görüyor. Rüya görmek, halüsinasyonlar, transa girmek, hayal görmek, görüntüler görmek gibi durumlar artık bilincin değişime uğramış halleri olarak düşünülüyor. Uyanıklıktan uyku aşamasına geçişte bilinç yoğunlaşmış rota olarak tabir edilebilecek bir konuma girebiliyor. Bu otistik(içedönük) bir bilinç durumuna neden oluyor. Değişmiş bilinç durumlarında tünel ya da girdaba girmek, havada süzülmek, uçmak gibi deneyimler yaşanabiliyor. Bu bilinç durumları genelde üç evreden oluşuyor:
- evre entoptik fenomende denilen insanın gözü açıkken de kapalıyken de deneyimlediği geometrik şekiller, zik zak çizgiler gibi görüntüler. Entoptik olayların insan zihnine gömülü olduğu düşünülüyor.
- evrede beyin geometrik şekillerle dış dünyayı tanımlar. Nesneleri görür ve tanır.
- evre yoğunlaşmış rotanın en uç aşamasıdır ki halüsinasyonlar, düşler, hayaller bu evrede ortaya çıkar.
Dünya üzerindeki pek çok şamanik avcı-toplayıcı kültürde şamanlar transa girerek değişmiş bilinç durumlarını deneyimler. Şamanizmde evren yeraltı ve yerüstü olarak ikiye ayrılır. Trans anında yeraltına, sualtına girme veya gökyüzünde uçma, havada süzülme, hafifleme gibi deneyimler yaşanabilir. Tünele, girdaba girmekle benzer deneyimlerdir. Üst Paleolitik dönemde yaşayan insanlar anatomik olarak günümüz insanları ile aynı sinir sistemine sahipti. Ve bulgulara göre şamanik bir inanç dünyaları ve kozmolojileri vardı. Kuvvetle muhtemel olarak değişen bilinç durumlarını deneyimleyebiliyorlardı. Belki de içlerinden yetenekli küçük bir azınlık grup bu yeteneklere sahipti. Trans anlarında gördükleri görüntüleri maddi dünyada arıyorlardı. Mağara duvarlarına yapılan resimler hayvanların temsilleri değil düşlerinde, halüsinasyonlarında veya trans durumlarında gördükleri hayvanların görüntülerinin “sabitlenmesiydi.” Onlar için bu resimlerdeki hayvanlar birer ruh hayvanıydılar. Çünkü şaman inancına göre trans anları gibi değişmiş bilinç durumlarında ruhlar dünyasına gidiliyordu. Ruhları görmekle kalmıyor onlarla konuşuyorlardı da. Şamanist kozmogonide evren ruh dünyası ve maddi dünya olarak ikiye ayrılmıştı. Şamanlar değişmiş bilinç halinde gördüklerini maddi dünyaya yansıtarak somutlaştırıyorlardı. Kaya duvarlar onlar için ruhlar dünyası ile bu dünya arasındaki bir perde idi. Kullandıkları boyalar sıradan birer malzeme değil bu perdeyi eritmek için kutsal araçlardı. Resimleri sadece seyretmiyor onlara dokunuyorlardı da. Boya püskürterek yapılan pozitif ve negatif el izleri belki de diğer dünyaya ulaşma çabası idi. Kaya duvarlarda gördükleri bir çıkıntıyı ya da formu transta gördükleri bir hayvana benzetiyor ve o yüzeye resmi yaparak ruh hayvanının görüntüsünü somutlaştırıyorlardı. Duvar boş bir yüzey değil resmin bir parçasıydı. Bir bizonun gövdesini kayanın formundan yararlanarak daha gerçekçi bir şekilde resmedebiliyorlardı. Ressamlar maddi dünyada görüntüleri arıyor ve onları sabitliyorlardı.
Kısacası insanlar resim yapmayı icat etmemişti. Bu imgeler a priori bir şekilde zaten zihinlerinde vardı. Mağaralar onlar için yeraltı dünyasının iç organları gibiydi. Mağara geçitleri ve odaları değişmiş bilinç anlarındaki tünele girmek deneyimini hatırlatmış olabilir. Bazı resimleri birey olarak bazılarını ise birkaç kişi birlikte yapmıştı. Resimlerdeki hayvanların çoğu bir mekandan kopuk boşlukta asılı durur gibidir. Bazı hayvanlar kızışma dönemlerindeki gibi betimlenmiştir. Belki de resimlerin önünde havyanların seslerini çıkararak danslar eşliğinde ritüellerini gerçekleştiriyorlardı. Bu mağaralar Üst Paleolitik insanları için ruhsal anlamlar ifade ediyordu. Sanat ve din kuvvetle muhtemel aynı zamanda ortaya çıktı ve gelişti. Bu resimler bir kere yapıldıktan sonra diğer nesiller tarafından kopyalanarak devam etmiş ve kültürün bir parçası haline gelmiş olmalı.
Şamanlar bu resimleri yaparak kendilerine toplumsal ayrıcalıklar edindiler. Toplum içinde yönlendirici oldular ve güç kazandılar. Bu durum toplumsal bir gerilime yol açtı. Şamanlar kabile şefleri ile işbirlikleri yaparak ayrıcalıklarını sağlamlaştırdı. Sanat, din ve politika toplum içi yeni dinamikler oluşturdu.
- 2
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- J. D. Lewis-Williams. Mağaradaki Zihin. ISBN: 9789750845635.
- G. Curtis. (2017). Mağara Ressamları. ISBN: 9786056727146. Yayınevi: Redingot Kitap.
- J. Clottes. İnsanın En Güzel Tarihi. ISBN: 9789944886192. Yayınevi: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.
- ^ E. H. Gombrich. (1999). Sanatın Öyküsü. ISBN: 9789751406958. Yayınevi: Remzi Kitabevi.
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 12/12/2024 13:25:16 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/12225
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.