Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Paylaşım Yap
Tüm Reklamları Kapat

Toplum 5.0'a dair Eleştirel Bir Bakış

13 dakika
42
Toplum 5.0'a dair Eleştirel Bir Bakış Tetsuya Ishida Tablosu
  • Blog Yazısı
İnsanlığın yeni ürünü mekanik insan
Blog Yazısı
Tüm Reklamları Kapat

Toplum 5.0 insan ve insan yaşam kalitesini merkeze alan ve endüstri devriminin olumsuz etkilerine çözüm olarak geliştirilen bir tasarım olarak sunulmaktadır. Bunun yanı sıra Toplum 5.0 alan yazınında tasarımın insanlığın geçtiği bütün tarihsel dönemeçlerin ve elde edilen kazanımların üstüne yükseldiği belirtilmektedir. Bu söylemle, hem tasarımın insanlığın içinde bulunduğu sürecin doğal bir sonucu olduğu hem de köklü bir geçmişe dayandığı vurgusu yapılmaktadır. İlk olarak Japonya’nın dillendirdiği bu tasarım Japonya’nın sosyal ve ekonomik sorunlarına çözüm olarak sunulmuş ancak Japonya, endüstrileşmenin kendi üzerinde yarattığı sorunlarının benzerlerinin elbet diğer ülkelerinde de yaşanacağı öngörüsüyle, dünya kamuoyuna bu dönüşüme geçilmesi konusunda çağrıda bulunmuştur.[1] Bu tasarım kapsamında da Japonya İş Federasyonu Toplum 5.0’ın hedeflerini şu şekilde sıralamaktadır: Bireysel reformla Bireylerin gücünü arttırma; şirket reformuyla verimlilik artışı ve şirketlerin bütünleşik ekonomiye katılımını sağlama; doğum oranındaki düşüş ve buna bağlı olarak yaşlı nüfusunun oransal artışı gibi olguların yarattığı sorunlara çözüm üretme[2]. Başka bir değişle Toplum 5.0’ın amacı: Endüstri 4.0’ın şişirdiği bireyciliği piyasanın karlılık beklentilerinin de önüne taşımak, Endüstri 4.0 ‘ın üzerine kurulu olduğu ekonomik düzenin karmaşışında kaynakları Endüstri 4.0 ‘dan daha etkili ve verimli kullanmak için gerekli araçları geliştirmek ve Endüstri 4.0 kentlerindeki yaşlı nüfusun kaynaklar üzerinde yarattığı sosyal güvenlik harcama yükünü en aza indirmektir.

İşte tam bu noktada Lacan’a atıfta bulunmak gerekiyor. Ona göre düzenin yarattığı sorunun sorumluluğunu almak, sorunun protesto amaçlı olsa dahi, onu koşullandıran söylemin içine girmek demektir. Sorunu düzenin söylemine bağlayarak eleştirmek ise düzeni ölçüt almayı ve düzeni bu yolla yetkinleştirmeyi beraberinde getirir. [3] “Zen ve Motosiklet Bakım Sanatı” adlı romanın da Pirsig ise sorunlu bir sistemi değiştirmenin yönetiminin yeni politik programlar öne sürmek değil temeldeki değerler sistemlerini sorgulamak ve tartışmak olduğunu söyler [4]. Bu yorumlar ışığında söyleyebiliriz ki; Endüstri 4.0 ‘ın sorunlarına çözüm olacağını düşünen bir toplum tasarımının endüstrileşme ile insan yaşamında baskın bir hale gelen ve halen sorun yaratmaya devam eden hızın, hız ile birlikle şekillenen “zaman ve mekân” ‘sızlık koşullarının, bu koşullar içinde de vücut bulan bütünleşik küresel koşulların hala içinde kalmaktadır. Bu yüzden bu tasarım sorunlu bir ekonomik düzeni yetkinleştirmenin dışında bir gelecek sunmamaktadır. Ayrıca Toplum 5.0’ın temelinde de 19. yy ‘da başlayıp günümüze kadar taşınan buluş yaratma fikrinin temelinde olan verimlilik, nesnellik, uzmanlık, standartlaşma, ölçme, ilerleme gibi ilkeler [5] bulunmaya devam etmektedir. Toplum 5.0 elbette ki sosyal, ekonomik ve çevresel sorunlara bir çözüm sunacaktır ama bu tasarımın sınırının ve etki alanının ne olduğu en iyi şekilde tartışılmayı gerektirmektedir. Ancak Türkiye’de daha şimdiden şirketleri yaşat ki insan yaşasın şiarıyla bu tasarım şirketlerin ölümsüzlük iksiri olarak tarif edilmekte [6] ayrıca bizde daha iyi fikirler varı gösterme çabası içine girilerek “hiçbir makine veya kişiye bağlı olmadan ve sadece bir “Uygulama” ile çalışabilecek olan bir üst versiyonun" Endüstri 6.0 [7] düşü kurulmaktadır.

Bu yüzden ben bu yazıda hali hazırda sorunlarıyla yüzleştiğimiz bir düzenin bir üst sürümü olarak tanıtılan Toplum 5.0 ’ın çözüm sunduğu kadar sorun yaratma gizil gücüne de sahip olduğunu göstermeye çalışacağım. Bunu da Lacan’ın ifade ettiği gibi, elimden geldiğince onu yetkinleştirmeden yani yeni bir söylem geliştirerek yapmaya uğraşacağım. Bunun için de eleştirimin merkezine Toplum 5.0’ın öngördüğü tarihsel gelişim modelini alarak başlayacağım ve eleştirimi “Kentin oluşum Dinamikleri” ve “Toplum 5.0 ‘in çözüm sunduğu insan tipi” başlıkları üzerinden geliştirmeye çalışacağım.

Tüm Reklamları Kapat

Öncelikle Toplum 5.0 alan yazınında insanlığın gelişim aşamaları avcı-toplayıcı topluluklardan başlatıp günümüze kadar sürekli artan bir gelişim doğrusu üzerinde tanımlanmaktadır. Ancak bu yaklaşım birçok değişkeni içinde barındıran büyük bir dönüşümü basitte indirgemektedir. Ayrıca bu model insanın tarihsel dönüşümün merkezindeki kitle psikolojisini, sosyal etkileşim dinamiklerini ve doğanın insan üzerindeki etkisini göz ardı etmektedir. Bu tarz etkiler tarif edilen yükseliş grafiğine dahil edildiği zaman insanlığın grafikteki durumu, bir olasılık, Kafka’nın romanlarındaki karakterler gibi çıkış aradıkça sürekli dibe sürüklenen insanların durumuyla eş görünebilir. Elbette ki bu noktada biraz daha iyimser olabiliriz ancak şimdilik çözüm üretmek için, Žižek’in “Umutsuz olma Cesareti” adlı kitabında belirttiği gibi, önce, tünelde gördüğümüz ışığın bize doğru gelen trenin farları olduğunun farkında olmamız gerekir. [8] Bu yüzden insanlığın geçirdiği tarihsel aşamalarının sürekli bir yükseliş eğiliminde olmadığı kabulünü eleştirimin merkezinde tutarak uygarlığın gelişimi ile ilgili kuramlardan en zihin açıcı olana değinerek insanlığın son 100 yıl içinde dibe sürüklendiğini göstermeye çalışacak ve buradan çözüm için asıl sorulması gereken soruyu önereceğim.

Daha önce de belirttiğim gibi İnsanlık tarihi insan-insan, insan-doğa etkileşimlerinin tarihidir ve uygarlıklar bu etkileşimlerin en yoğun olduğu coğrafyalarda şekillenmiştir. Elbette ki; bu etkileşimi merkeze alarak uygarlığın gelişim aşamalarına dair de birçok kuram ve yaklaşım vardır. Ancak, Siyaset Bilimci Alaeddin Şenel bunların arasında en olası yaklaşımın Oppenheimer’ın “Fetih kuramı” ‘dan esinlenerek geliştirilen “Fetih ve çöreklenme” kuramı olduğunu söyler. [9]

Bu kuram, Toplum 5.0 gelişim modelindeki gibi toplum türlerini birbirinden bağımsız değil, uygarlığın gelişimi süreci içinde avcı-toplayıcılar ile tarım toplumlulukların eş zamanlı olarak tarih sahnesinde yer aldığını söyler ve devlet örgütlenmesine giden yolun da bu iki toplum tipinin etkileşiminden doğduğunu belirtir. Bu süreci genel hatlarıyla şu şekilde tarif edebiliriz: İlk olarak avcı toplayıcılar tarım toplumunun üretim alanına çöreklenmiş sonra da onu artı üretim yapmaya zorlamıştır. Etkileşim tipi sömüren-sömürülen ilişkisinin dışına çıkıp başka dış tehditlerin de işin içine girmesiyle de, etkileşim uzlaşmacı bir çizgiye girmiş ve zamanla bu uzlaşma kurumsal bir yapı kazanarak adım adım devlet örgütlenmesine doğru evrilmiştir.

Bu kuramın ışığında söyleyebiliriz ki; uygarlık farklılıkların etkileşiminden doğan ve bu etkileşimin yarattığı geniş ihtiyaçları karşılamak adına bir iş bölümü paylaşımına giren insanların oluşturduğu örgütlü bir yapıdır. Temelin de ise “artı üretim” kavramı yatmaktadır. Artı üretim yerleşiklerin göçebeler adına çalışıp onların üretemediği kaynakları sağlamasını ifade eder. Uzlaşmacı çizgi de ise yerleşik olan bunun karşılığında göçebeden dış saldırılara karşı koruma talep eder. Ancak günümüzde bu artı üretim talebi lüks ve israf boyutlarını aşarak gerekli gereksiz her şeye sahip olma ve en tepede istifçiliği doğurmuştur. Türkiye’de de 90’lı yıllarda tam da çağımızın bu istifçilik yönelime uygun olarak değişen ve baskın ekonomik ilişkiler sonucu salt tüketici konumuna gerileyen insanın isyanını dillendiren ve Zerrin Özer’in seslendirdiği “Hep Bana” şarkısı popüler kültürde yerini almıştır. Şarkının sözleri ise şöyledir: “Çalışmadan zengin olsam / Çok yiyerek zayıflasam Sevgilimden ayrılmadan / Her gün yeni aşk yaşasam / Gizli olsa, herkes bilse” Elbette ki geçmişteki artı üretim talebi bu şarkının sözlerindeki talep kadar uçlar arası savrulup insanı aslında ne istediğini bilemez hale sokmuyordu. Bu hal, Micheal Ende’nin “Özgürlük Hapishanesi” adlı öyküsünde irdelediği gibi, günümüz toplumunda bireysel değerlerin şişirilmesi ile vücut bulan hazcılık anlayışının sunduğu ve talep ettiği seçenek bolluğunun yarattığı seçeneksiz kalma durumunun yarattığı bir sonuçtur. Bu noktada günümüzün en önemli distopya romanı olan “Cesur Yeni Dünya” ‘nın yazarı Aldous Huxley anmak gerekir. Huxley, adı geçen romanını 1931’de yazar ve 1958 yılında da bu romanında yarattığı dünyayı yaşadığı çağ ile karşılaştırır. Orada da (Endüstri 4.0’ın yücelttiği) bireysellik, özgürlük gibi değerleri ateşle savunanların insanın neredeyse sonsuz olan eğlenme ve oyalanma açlığını hesaba katmadıklarını belirtir.[10] Bundan 2500 yıl önce Aristoteles bile Huxley’nin eleştirdiği savunucular gibi düşünür ve insanların kendilerine yakışmayan işleri kendi kendine işleyen mekanizmalara bıraktıklarında kendilerini bilgi arayışına ve bilgeliğe adayacaklarını söylemiştir.[11]

Tüm Reklamları Kapat

Günümüz dünyasında Aritotoles’in düşlediği aletler de gelişti ancak Aritotoles’in insanlık için düşlediği bilgelik hali pek gerçekleşmedi. 90’lardan itibaren kişisel gelişim sektörü de Aritotoles gibi düşünüp, 20 yy.’lı bilgi çağı 21 yy. bilgelik çağı olarak düşledi ve söylemin içeriğine hali hazırda bulunan doğu öğretilerini işleyerek bir bilgeye Ferrari’sini sattırdı. Böylece Lacan’ı haklı çıkarırcasına anlatımlarında bir bilgeyi bile bir şeyini sattırarak düzenin içinde tutmayı başardı. Aslında kişisel gelişimin bu yaklaşımın çıkış noktası bilgi hiyerarşisi kuramıdır. Bu hiyerarşiye göre de “Veri” en alttadır sonra da sırası ile “Malumat”, “Bilgi” gelmekte ve en tepeye de “Bilgelik” yerleştirilmektedir. Ancak bugün hakikatin anlamını yitirdiği, insanların gerçekle bağının zayıfladığı “post-truth” denilen “hakikat dışı” olarak çevrilebilecek bir çağdayız. Yani yazar Eray Özer’in “Yeni Haller Podcast’inde dediği gibi “Artık, düşünüyorum öyleyse varım” dan, inanıyorum öyleyse bu doğru” dönemi içindeyiz. [12] Bu tarz bir anlayışın psiko-dinamiğinde çağımızda sürekli yüceltilen bireysel değerleri ve “Hep Bana” şarkısında söylendiği gibi bu yüceltilen değerler üzerinden şekillenen günümüz insanının narsistik beklentileri bulunurken, sosyolojik dinamiğinde yine bireysel değerlerin ürettiği “güvenlik” talebi bulunmaktadır. Başka bir ifade ile İnsan rekabet ortamı içinde kendini zayıf göstermemek ve ideal benlik imajını korumak için tehditleri bertaraf etmek ister böylelikle düzen içerisinde uygun konfor alanları arayışına girer. Düzen ise bu arayışı cevaben bu tehditlerin görmezden gelinebileceği ya da hiç olmadığı yanılsamasını kuvvetlendiren güvenlik alanları yaratır. Peki, bir kentin içinde bu güvenlik alanları nasıl doğar.

Sanayileşme ile birlikte kentte vakit nakittir anlayışı yerleşmiş böylelikle hız kentte başat bir konuma gelmiştir. Hızın getirdiği kar daha da artınca Kent daha çok hız talebi yaratmış ve böylelikle kent bürokratik hizmetlerini çoğaltmak ve bu hizmetleri en uzağa bile taşıyabilmek için ulaşım ve iletişim ağlarını genişletmeye ve geliştirmeye çalışmıştır. Bu ağların genişliği ölçüsünde de üretim kentin merkezinden çıkarılıp ucuz iş gücünün olduğu noktalara taşınmıştır. Bu taşınmayla beraber de kent bütün bu sistemin yönetim merkezine dönüşerek kentte baskın ekonomik alanların Finans, Sigortacılık ve Reklamcılık olmasına neden olmuştur. Bunun sonucu olarak da kent bu sektörde çalışan bireylerin yaşam şekillerine ve ihtiyaçlarına göre değişmiş ve bugün kentler rezidanslar, etrafı kapalı yalıtılmış siteler, küresel markalı yeme içme mekanları hizmet kalitesi yüksek lüks hoteller gibi konfor ve güvenlik alanlarıyla dolmuştur. [13] [14] Ancak bu alanlar kentin toplumsal çatışmaları ve sorunlarıyla bütünleşik bir şekilde durmakta ve etkilenmektedirler. Bu, kentin doğası gereği olağan bir durumdur. İşte bu noktada kentin tanımını yapmak gerekir.

Kentler doğaları gereği çeşitlilikleri talep eden ve gelişimi için bu çeşitliliklerin etkileşimini gerekli gören bir yapıdır. Bu genel yapısı içerisinde de kent, kaynaşma ve çatışmaların tetiklendiği karmaşık bir süreç içerisinde ekonomik ve kültür sermayesini oluşturur. Böylelikle kent köylüsünden tüccarına, istilacısından sığınmacısına kadar birçok yabancı için önemli bir çekim merkezidir. Amaç ise kentin sunduğu ekonomik ve kültürel olanaklardan yararlanmaktır.[13] Ancak kent büyüyüp geliştikçe karmaşıklaşır ve bu karmaşıklığı denetleyebilmek ve düzenlemek adına da kayıt ve denetleme sistemleri geliştirmek gerekmiştir. Ralp Waldo Emerson’nun da dediği gibi “Kent hatırlayarak yaşar” Bu yüzden uygarlığın ilk aşamalarında öncelikle olarak hesap ve yazı sistemleri geliştirilmiştir. Ancak kentin içinde bulunduğu başka kentlere etkileşimin hızı ve bu kentler arası rekabetin dozu arttıkça kendini gösteren çatışmaların ve uyuşmazlıkların kentin yerleşik dengesini çok sarsmaması için daha yeni sistemler geliştirilmesi gerekmiştir. Böylece düzen daha da karmaşıklaşmış ve bu da beraberinde yeni sorunları doğurmuştur. Haliyle de kent yeni çözüm arayışlarına girmiştir. Bu da yeni sistemleri ve yeni etkileşim biçimlerini yaratmıştır. Beraberinde de yine sorunlar doğmuş ve doğmaya devam etmektedir. Ancak şehrin değişiminde ve karmaşıklaşmasında etkili olan bu döngüye “Nevrotik Kısır Döngü” denmektedir Çünkü nevrotik kısır döngüde insan sıkıntının kaynağı olan mevcut düzen içerisinde kalıp farklı sonuçlar beklemekte ve her seferinde “bu sefer farklı olacak” beklentisi içine girmektedir. Bu noktada önemli gördüğüm bir noktayı açmak isterim. O da şu: antik kentleri ile günümüz kentlerini şekillendiren anlam dünyası birbirinden oldukça farklıdır. Antik dönemin kentleri doğaya göre kendilerini ayarlarken bugünün kentleri ve metropolleri doğayı kentlere uydurma çabası içerisinde olup kendini mevcut ekonomik düzene uyarlamaya ya da uydurmaya çalışır. Mesela Antik Mısır kendini Nil Nehrinin düzenli akışına ve Nil vadisinin ona sunduğu verime ve olanaklara bırakan bir medeniyettir. Bu yüzden Antik Mısır, Heretodes’un dediği gibi, Nil’in bir armağanıdır. Bugün böylesi bir ifade dünyadaki metropollerin kaçı için kullanılabilir ki? Mesela Tarihi İstanbul, Boğaz’ın bir çocuğu olabilir ama günümüz İstanbul’u küresel ekonominin çocuğudur.

Sonuç olarak; Toplum 5.0 tasarımı Endüstri 5.0 ile kendini örtüştürüp Süper Akıllı Toplum idealinin peşinden gitse de okuduğum kaynaklardan ve konuyla ilgili yapılan temel yaklaşımlardan anladığım kadarıyla bu örtüşmeye “Sorun 1.000.000” gibi bir kavramı da sokmak gerekmektedir. Ayrıca Toplum 5.0 ulusal ve ekonomik çıkarları gözetlemekle beraber küresel sorunlara küresel bir çözüm öngörememektedir. Çünkü “Eşitsiz Gelişim Yasası” gereği toplum 5.0’a her ülke etkili bir şekilde dahil olamayacaktır. Bu da Toplum 5.0’ın idealleştirdiği insanlığın doğrusal yükselişinin gerçekle örtüşmediğini vurgulayan ve gelişmekte olan ülkelerde huzursuzluk ve çatışma yaratacak bir durumun varlığına işaret eden bir yaklaşımdır. Bu yüzden Toplum 5.0’ın önerdiği gelişim grafiği aslında çevresel ve toplumsal sorunların kaynağı olarak gördüğü Endüstri 4.0 kafasıyla işlenmiş bu anlamda da grafik aslında bu tasarımın çözüm üretebilmekten ne kadar uzaklaşıldığını göstermektedir. Özellikle Türkiye’deki Toplum 5.0 yazının da “Süper Akıllı Toplum” seviyesine ulaşma halinin küresel rekabet ortamında bir adım önde olarak tanımlanması ve bu teknolojik dönüşüme sırt çevirmenin bir lüks olarak tarif edilmesi,[15] Türkiye özelinde olsa dahi, Endüstri 4.0’ın kar odaklı yaklaşımını kolay terk edilemeyeceği anlamı taşımaktadır

Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %100 reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.

Kreosus

Kreosus'ta her 50₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.

Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.

Patreon

Patreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.

Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.

YouTube

YouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.

Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra 24-72 saat alabilmektedir.

Diğer Platformlar

Bu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.

Giriş yapmayı unutmayın!

Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.

1370 yılında Fransız Kralı V.Charles’in Paris’teki vatandaşların bütün özel ve ticari hayatların ayarlamasını kraliyet sarayına göre yapılmasını ister. Böylelikle kilisenin çan sesine göre ayarlanan hayat akışı meydan saatiyle ayarlanır olmuş bu da kilisenin iktidarını sarsmıştır. Tıpkı Kralın saatinde olduğu gibi [4] Japonya Toplum 5.0 modelini öne sürerek küresel ekonomik düzende belirleyici olma niyetini göstermek istemektedir. [16] Bu niyeti, Neil Postman’ın “Teknopoli” adlı kitabında söylediği “Teknoloji onu kullanana kullanmayan üzerinden otorite kurma meşrutiyeti yaratır” ifadesiyle irdelersek eğer Toplum 5.0’ın deva olacağını öne sürdüğü sorunlar küresel ekonominin yıpratıcı rekabet koşullarıyla daha da arttıracağı söylenebilir. Ki bu sorunların merkezinde zaten küresel rekabet bulunmaktadır. Bu yüzden 2005 yılında intihar ederek hayatını kaybeden Japon Sanatçı Tetsuya Ishida’nın eserlerine bakmak gerekir. Bu eserler teknoloji ile özdeşleştirilen Japonya’daki yaşamın, bir sanatçı hassasiyetinde nasıl ele alındığını göstermektedir. Onun eserlerinde insan bir mekanik bir işleyişin mekanik bir parçası olarak betimlenir. Bu tarif içerisinde de insan yalnız, çaresiz ve kayıtsızdır. Açıkçası onun eserleri Toplum 5.0 tasarımının insanı mevcut endüstriyel işletişle ve koşullarla tamamen iç içe getirmesinin yaratacağı sorunları oldukça çarpıcı bir dille anlatmaktadır. Bu yüzden bugün sormamız gereken soru toplum 5.0 dertlerimize nasıl çözüm olur yerine kullanacağımız teknolojinin sınırı ne olmalı? Şeklinde olmalıdır. Bu yazıyı bir Roma Atasözü ile bitirmekte fayda var. O da şu: “Miktar Zehri oluşturur”

Okundu Olarak İşaretle
1
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Paylaş
Sonra Oku
Notlarım
Yazdır / PDF Olarak Kaydet
Raporla
Mantık Hatası Bildir
Yukarı Zıpla
Bu Blog Yazısı Sana Ne Hissettirdi?
  • Mmm... Çok sapyoseksüel! 1
  • Muhteşem! 0
  • Tebrikler! 0
  • Bilim Budur! 0
  • Güldürdü 0
  • İnanılmaz 0
  • Umut Verici! 0
  • Merak Uyandırıcı! 0
  • Üzücü! 0
  • Grrr... *@$# 0
  • İğrenç! 0
  • Korkutucu! 0
Kaynaklar ve İleri Okuma
  • ^ J. Lacan. (2013). Televizyon. Yayınevi: Monokl. sf: 55-57.
  • ^ M. Fukuyama. (2018). Society 5.0 Aiming For New Human-Centered Society. Japan Spotlight, sf: 50. | Arşiv Bağlantısı
  • ^ KEİDANREN (Japan Business Federation). Toward Realization Of The New Economy And Society. Reform Of The Economy And Society By The Deepening Of “Society 5.0”. (19 Nisan 2016). Alındığı Tarih: 31 Mart 2022. Alındığı Yer: http://www.keidanren.or.jp | Arşiv Bağlantısı
  • ^ a b R.M. Pirsig. (2016). Zen Ve Motosiklet Bakım Sanatı. Yayınevi: Ayrıntı. sf: 72.
  • ^ N. Postman. (2013). Teknopoli. Yayınevi: Sentez. sf: 30,45.
  • ^ T. Altınbaş. Şirketlerin Ölümsüzlük İksiri. (9 Eylül 2019). Alındığı Tarih: 31 Mart 2022. Alındığı Yer: https://isteteknoloji.com.tr | Arşiv Bağlantısı
  • ^ P. Samsun. Endüstri 6.0 ‘A 5 Kala. (9 Temmuz 2019). Alındığı Tarih: 31 Mart 2022. Alındığı Yer: https://satinalmadergisi.com | Arşiv Bağlantısı
  • ^ S. ŽİŽEK. (2020). Umutsuz Olma Cesareti. Yayınevi: Eksik Parça. sf: 10.
  • ^ A. Şenel. (2018). İnsanlık Tarihi-Kemirgenlerden Sömürgenlere. Yayınevi: İmge. sf: 334.
  • ^ A. Huxley. (2018). Cesur Yeni Dünyayı Ziyaret. Yayınevi: İthaki Yayınları. sf: 36.
  • ^ G. IFRAH. (2012). Rakamların Evrensel Tarihi. Yayınevi: ALFA Yayınları. sf: 538.
  • ^ Ö.MUMCU, E. ÖZER, et al. Yeni Haller: Post Truth ‐ Kayıp Hakikatlerin Peşinde. (1 Ocak 2021). Alındığı Tarih: 31 Mart 2022. Alındığı Yer: https://www.spreaker.com | Arşiv Bağlantısı
  • ^ a b L. Mumford. (2013). Tarih Boyunca Kent‐Kökenleri, Geçirdiği Değişimler Ve Geleceği. Yayınevi: Ayrıntı yayınları. sf: 119,647,648.
  • ^ A. Şimşek. (2020). Yeni Orta Sınıf: Sinik Stratejiler. Yayınevi: Tekin. sf: 50-55.
  • ^ BTK Sektörel Araştırma ve Strateji Geliştirme Dairesi. Toplum 5.0. (1 Ocak 2021). Alındığı Tarih: 31 Mart 2022. Alındığı Yer: https://www.btk.gov.tr | Arşiv Bağlantısı
  • ^ (Akt) N. Saracel, I Aksoy, et al. (2020). Toplum 5.0: Süper Akıllı Toplum. Social Sciences Research Journal, sf: 28. | Arşiv Bağlantısı
Tüm Reklamları Kapat

Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?

Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:

kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci

Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 03/05/2025 20:34:35 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/11615

İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.

Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Kafana takılan neler var?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Size Özel
Makaleler
Daha Fazla İçerik Göster
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Yazı Geçmişi
Okuma Geçmişi
Notlarım
İlerleme Durumunu Güncelle
Okudum
Sonra Oku
Not Ekle
Kaldığım Yeri İşaretle
Göz Attım

Evrim Ağacı tarafından otomatik olarak takip edilen işlemleri istediğin zaman durdurabilirsin.
[Site ayalarına git...]

Filtrele
Listele
Bu yazıdaki hareketlerin
Devamını Göster
Filtrele
Listele
Tüm Okuma Geçmişin
Devamını Göster
0/10000

Bize Ulaşın

ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close