Osmanlı’da Adaletin Sembolü: Fatih ve Kadı Arasındaki Tarihî Dava
Fatih Sultan Mehmed ve Kadı Huzurunda Yargılanma Rivayetinin Hukukî ve Tarihî Analizi

- Blog Yazısı
Giriş
Osmanlı Devleti, altı asır boyunca üç kıtada hüküm sürmüş büyük bir siyasî teşekküldür. Bu uzun ömrün arkasında yalnızca askerî güç ya da siyasî strateji değil, aynı zamanda adalet anlayışı da bulunmaktadır. Osmanlı, kuruluşundan itibaren “adalet mülkün temelidir” ilkesini devlet yönetiminin merkezine yerleştirmiştir.
Bu tezin amacı, Osmanlı adalet sisteminde padişahın dahi kanun önünde eşit kabul edildiğini göstermek ve bunu en meşhur rivayetlerden biri olan Fatih Sultan Mehmed ile İstanbul Kadısı Hızır Bey arasında geçen dava hadisesi üzerinden incelemektir.
Tez, hem klasik Osmanlı kaynaklarına (Naîmâ Tarihi, Hoca Saadeddin Efendi, Ebussuud Efendi fetvaları vb.) hem de modern akademik çalışmalara dayanacaktır.
2. Osmanlı Devletinde Adaletin Teorik Temeli
2.1. “Adalet mülkün temelidir” anlayışı
Osmanlı siyaset düşüncesinde en önemli ilke, “mülk adalet ile kaimdir” anlayışıdır. Padişahın en önemli vazifesi, adaleti tesis etmekti.
2.2. Şer‘î hukuk (şer‘-i şerif)
Şer‘î hukuk, İslam fıkhına dayalı olup kadılar aracılığıyla uygulanırdı. Kadılar, şer‘iyye mahkemelerinde karar verirken padişahın değil, şeriatın temsilcisi kabul edilirdi.
2.3. Örfî hukuk ve padişahın rolü
Örfî hukuk, şeriata aykırı olmamak üzere padişahın koyduğu kanunlardı. Bu kanunlar genellikle mali, idarî ve askerî konuları kapsardı. Ancak padişahın örfî hukuk koyma yetkisi bile şer‘î hukukun denetimi altındaydı.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
2.4. Şeyhülislâm ve kadıların yeri
Şeyhülislâm, fetvalarıyla padişahın kararlarını sınırlayabilirdi. Kadılar ise, taşrada halkın adalet aradığı en önemli makam olarak devletin hukukî meşruiyetini güçlendirirdi.
3. Hukuk Önünde Eşitlik Anlayışı
3.1. Zimmîlerin hakları
Osmanlı’da gayrimüslim tebaanın (zimmîlerin) can, mal ve din özgürlükleri şer‘î hukukun güvencesi altındaydı. Onlar da kadıya başvurabilir ve Müslümanlarla eşit muamele görebilirdi.
3.2. Padişahın hukuka tâbi olması
Padişah, mutlak otoriteye sahip görünse de şer‘-i şerif karşısında sorumluydu. Bu ilke, Osmanlı hukukunun en dikkat çekici özelliklerinden biridir.
3.3. Ebussuud Efendi’nin fetvaları
Ebussuud Efendi, “Padişahın emri şer‘e muhalif olursa muteber değildir” diyerek hukukun üstünlüğünü vurgulamıştır.

4. Fatih Sultan Mehmed ve Kadı Hızır Bey Olayı
4.1. Olayın Tarihî Bağlamı
İstanbul’un fethi (1453), Osmanlı tarihinde sadece askerî bir zafer değil, aynı zamanda siyasî, idarî ve hukukî düzenlemelerin de başlangıcıdır. Fatih Sultan Mehmed, fetih sonrası İstanbul’u imparatorluğun merkezi hâline getirmek için yeni bir idari ve adlî yapı tesis etmiştir. Bu kapsamda şehrin ilk kadısı olarak Hızır Bey Çelebi görevlendirilmiş, böylece adaletin İstanbul’da da kurumsal bir düzen içinde uygulanması sağlanmıştır.
İşte bu ortamda, Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesi ve imar faaliyetleri sırasında yaşanan Fatih Sultan Mehmed ile mimar İoannis arasında geçen dava olayı, dönemin hukuk anlayışının canlı bir örneği olarak karşımıza çıkmaktadır. Rivayet edilen diyaloglar, yalnızca bireysel bir anlaşmazlık değil; aynı zamanda yeni başkentte şer‘î ve örfî hukuk düzeninin işlerliğini gösteren bir sembol niteliği taşır.

4.2. Rivayetin Kaynakları
Naîmâ Tarihi
Hoca Saadeddin Efendi, Tâcü’t-Tevârîh
Halk arasında aktarılan menkıbeler

4.3. Olayın Özeti ve Diyaloglar
Ayasofya’nın tamiri sırasında görevli Rum mimar İoannis, padişahın haksız emir verdiğini iddia ederek kadıya başvurur. Hızır Bey, davayı dinler ve padişaha hüküm verir.
Mahkeme Sahnesi
Kadı Hızır Bey:
“Ey Sultan Mehmed, huzuruma davet olundun. Bu zât, senin kendisine haksızlık ettiğini iddia eder. Şeriatın hükmünce herkesin sözünü dinlemek bize vaciptir. Mimar İoannis, iddianı açıkla.”
Mimar İoannis:
“Ey adaletin temsilcisi kadı efendi, ben ki bu şehrin eski sakinlerindenim, fethin ardından padişahımızın emriyle Ayasofya’nın onarımında çalışmaktayım. Lakin işimi eksiksiz yaptığım hâlde, hiddetle bana vurulup sağ kolum sakatlanmıştır. Emeğimle geçinen bir ustayım. Bu hâl ile artık iş göremezsem ailem ne yer ne içer?”
Kadı Hızır Bey:
“Padişahım, şeriatın gereği üzerine size söz hakkı düşer. Ne dersiniz bu iddia üzerine?”
Fatih Sultan Mehmed:
“Ben ki bu devletin padişahıyım, işin kusurlu olduğunu gördüm, gazabım galeyana geldi. Lakin bugün görüyorum ki hiddetle ettiğim fiil, şer‘î ölçüde haklı sayılamaz. Kadının hükmü başım gözüm üstünedir.”
Kadı Hızır Bey:
“Şer‘î hükme göre, bir kimsenin uzvu zarara uğratılırsa kısas gerekir. Yani zarar verene aynıyla karşılık verilir. Bu durumda mimar dilerse, padişahın eline aynı zarar verilir. Dilerse diyet ile, yani tazminat karşılığı affeder. Hakkın sahibi sensin ey İoannis. Ne istersin?”
Mimar İoannis (heyecanla):
“Benim elimden iş gelir, padişahın eliyle cihanı idare olunur. Ona kısas istemem. Şeriatın buyurduğu diyet bana yeter.”
Kadı Hızır Bey:
“Öyleyse hükmüm şudur: Padişah, bu ustaya diyet ödeyecek; böylelikle hak gözetilmiş olacak.”
Fatih Sultan Mehmed:
“Kadı efendi, hükmün adaletle verilmiştir. Ben ki bu devletin padişahıyım, lakin şer‘in hükmü karşısında bir kuldan öte değilim. Diyeti ödemek boynumun borcudur.”
4.4. Hukukî Boyut
Bu olay, üç temel hukuku öne çıkarır:
- Kısas: Mağdurun zararına eşit ceza.
- Diyet: Mağdurun affetmesi hâlinde tazminat.
- Feragat: Hakkın kullanılmaması.
5. Olayın Osmanlı Hukuk Düşüncesindeki Yeri
5.1. Sembolik anlamı
Bu rivayet, “padişah bile kanun önünde eşittir” ilkesini sembolize eder.
5.2. Padişahın sınırlandırılması
Padişah, şer‘î hukuka bağlı kalmak zorundaydı. Bu, Osmanlı’yı çağdaş mutlak monarşilerden ayırır.
5.3. Avrupa ile mukayese
Avrupa’da kralın “Tanrı’nın yeryüzündeki temsilcisi” olarak görüldüğü dönemde, Osmanlı’da padişahın kadı karşısında yargılanabilmesi dikkat çekici bir farktır.
6. Osmanlı Adalet Sistemi ve Kurumsallaşma
6.1. Kadıların görevleri
Kadı, hem yargıç hem de idareciydi. Vergi denetiminden nikâh akdine kadar pek çok iş onun elindeydi.
6.2. Divan-ı Hümâyun ve kazaskerlik
Divan-ı Hümâyun’da adalet işlerine bakılır, kazaskerler askerî sınıfın davalarını yürütürdü.
6.3. Kanunnâmeler ve siciller
Kanunnâmeler, Osmanlı hukukunun yazılı kaynağıydı. Şer‘iyye sicilleri ise mahkemelerin resmî kayıtlarını tutardı.
6.4. Adaletnâmeler
Padişahlar, taşrada haksızlıkları gidermek için “adaletnâme” yayımlardı. Bu da adaletin devlet ideolojisindeki önemini gösterir.
7. Tartışma
7.1. Tarihî gerçeklik
Fatih’in kadı önünde yargılanması rivayetinin tam tarihî kesinliği yoktur. Ancak sembolik değeri yüksektir.
7.2. Sembolik işlev
Olay, Osmanlı halkına “kanun önünde herkes eşittir” mesajını vermek için kullanılmıştır.
7.3. Modern hukuk ile mukayese
Bugün “hukukun üstünlüğü” kavramının Osmanlı’da tarihî bir yansıması olduğu söylenebilir.
8. Sonuç
Osmanlı Devleti’nin altı yüzyılı aşan hâkimiyetinin ardında yalnızca askerî başarılar ve siyasî düzenlemeler değil, aynı zamanda adalet merkezli bir yönetim anlayışı vardır. Osmanlı idare geleneğinde padişah, devletin mutlak otoritesi gibi görünse de, hukuk karşısında sınırlandırılmış bir otoriteydi. “Adalet mülkün temelidir” prensibi, yalnızca bir söz değil, devlet düzeninin en önemli sigortası olarak kabul edilmiştir.
Fatih Sultan Mehmed ile İstanbul Kadısı Hızır Bey arasında geçtiği rivayet edilen dava olayı, bu anlayışın sembolik fakat güçlü bir ifadesidir. Her ne kadar olayın tarihî kesinliği tartışılsa da, kadının padişahı huzuruna çağırması, padişahın hükme razı olması ve gayrimüslim bir tebanın hakkını arayabilmesi, Osmanlı adalet sisteminin işleyişini gözler önüne sermektedir. Bu durum, Osmanlı’yı aynı dönemin Batı monarşilerinden ayıran temel unsurlardan biridir. Avrupa’da hükümdar “Tanrı’nın yeryüzündeki gölgesi” sıfatıyla mutlak bir yetkiye sahipken, Osmanlı’da padişah bile şer‘î hükümlerin denetimi altında tutulmuştur.
Bu rivayet aynı zamanda Osmanlı’da hukukî meşruiyetin halk nazarında nasıl pekiştirildiğini göstermektedir. Adaletin padişahın iradesinden üstün tutulması, hem yönetilenlere güven aşılamış hem de devlet otoritesini sağlam bir zemine oturtmuştur. Halkın, “adalet kapısı” olarak kadıya başvurabilmesi, toplumsal barışı sağlayan temel dinamiklerden biridir.
Bugün modern hukuk sistemlerinde “hukukun üstünlüğü” ilkesi temel bir prensip olarak kabul edilmektedir. Osmanlı’da Fatih döneminden itibaren görülen bu yaklaşım, tarihsel bir süreklilik açısından dikkate değerdir. Elbette Osmanlı hukuk sisteminin eksiklikleri ve uygulamada yaşanan farklılıklar vardır; ancak padişahın bile kanun karşısında eşit görülmesi, Osmanlı’nın hukuk anlayışını evrensel ölçekte değerli kılan bir miras bırakmıştır.
Sonuç olarak, Fatih Sultan Mehmed’in kadı huzurunda yargılanması rivayeti, tarihî gerçekliği tartışılsa dahi, Osmanlı’da adaletin devletin bekasını sağlayan en önemli unsur olduğunu gösteren güçlü bir sembol olarak varlığını sürdürmektedir. Bu sembol, yalnızca Osmanlı tarihini anlamak için değil, aynı zamanda günümüzde hukuk devleti ilkesinin tarihsel köklerini kavramak için de önemlidir.
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 29/09/2025 06:32:24 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/21502
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.