Münzevi Mektupları - YÜREĞİMDE SÜRGÜN KALANLARIN HİKAYESİ
İnsan Diyorum Azizim… Ne kadar zavallı bir mahlukat.

- Blog Yazısı
En sevimli en çekici yaradılmış konumunu oynarken ne kadar rahat ne kadar etkileyici? Ama arka planda ki yüreğinde kopan fırtınaları davranış ve söylemlerinde karşıya aksettirmesi de bir o kadar amatörce. İnsan diyorum. En güçlü ama bir taraftan da en kırılgan, hisli, boş tarafını dolu göstermeye bayılan ve aynı zamanda boşluklarından suni kahramanlar icat edip halkın üzerine salan. En ufak rüzgarda kırılan, düşen, parçalanan ama yine de “ben iyiyim ki” demeyi kendine alet edinen.
Sahip olduğum krallıkta, kafamda milyon sayfalık birincil romanımı yazarken ağzımdan tek kelime çıkmaması, hiç de garipsenecek bir durum değil.
Zira bazı hikâyeler vardır ki, kaleme alınmaz, kâğıda dökülmez; sadece yüreğin kuytu köşelerinde birikir, sessizce büyür.
Kelimeler, o derin uçurumda kaybolur gider.
İşte bu sessizlik, bu içe kapanış, bu var olma ve kabullenme telaşı, kimine göre bir tuhaflık, kimine göreyse bir varoluş biçimi.
Bense buna “yüreğime sürgün olmak” diyorum. Kendi öz benliğine, kendi toprağına, kendi geçmişine hasretle tutsak kalmak…
Bu duyguyu anlamak için insanın önce yetimliği tatması lazım.
Yetimlik derken, illa anne-baba eksikliğinden bahsetmiyorum. Bazen bir memleketten, bazen bir çocukluk anısından, bazen de bir çift tanıdık gözden kopmak da yetim bırakır insanı. Öksüzlük dediğin, sadece dört duvar arasında değil, ruhunun en ücra köşelerinde de yankılanır. Bir bakarsın, kalabalıklar içinde yapayalnızsın. Bir bakarsın, gülümserken bile gözlerin uzaklara dalmış, yitip gitmişsin, kendinsizliğin sonsuz zifirisinde.
Bunlar hep yetimlikten, öksüzlükten…
Memleket hasreti diye bir şey var ki, onu ancak çeken bilir.
Çektirenlerin sağlığını ve total bütünlüğünü de sorgulamak boyun borcu diye geçer literatürde. Beton yığınları arasında kaybolmuş bir şehirde, çocukluğunun geçtiği toprakları özlersin. Belki bir dere kenarında yalınayak koştuğun günler gelir aklına, belki de komşu teyzenin soba üstünde pişirdiği kestane kokusu. O günler geride kalmıştır ama yüreğinde bir yer edinmiştir. Ne kadar uzağa gitsen de ne kadar modern bir hayat kursan da içindeki o köy, o sokak, o eski ahşap ev seni bırakmaz.
Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %100 reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.
KreosusKreosus'ta her 50₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.
Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.
PatreonPatreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.
Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.
YouTubeYouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.
Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra 24-72 saat alabilmektedir.
Diğer PlatformlarBu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.
Giriş yapmayı unutmayın!Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza üye girişi yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.
Gittiğin her yerde o hülasa hayal adım adım takip ve taciz üslubunda, senin varlığından önce kendi varlığını idame mecburiyetine düşer.
Memleket hasreti, bir yara gibi sızlar durur. Kapanmaz, kabuk bağlamaz; sadece zamanla alışır insan o acıya.
Bazen düşünüyorum da, bu hasret sadece memlekete mi?
Hayır.
Asıl hasret, kendimize. O saf, o masum, o hayallerle dolu eski halimize.
Hayat bizi oradan oraya savururken, bir yerlerde kendimizi unuttuk. Kendi öz yüreğimize sürgün olduk. Kimimiz bir sevdaya kapılıp kaybetti kendini, kimimiz ekmeğinin peşinde koşarken. Ama hep bir şey eksik kaldı, hep bir yanımız yarım. İşte o eksiklik, o yarım kalan yan, kafamdaki milyon sayfalık romanın satır aralarına gizleniyor.
Yazamıyorum, çünkü yazarsam bitecek gibi geliyor. Sanki o duyguyu kâğıda döktüğüm an, içimdeki son bağ da kopacak.
Belki de bu yüzden susuyorum. Ağzımdan tek kelime çıkmıyor, çünkü kelimeler yetmiyor. Hissetmekle anlatmak arasında bir uçurum var.
Hissetmek, yaşamak demek; anlatmaksa bir nevi veda. Ben vedaya hazır değilim. Ne memleketime ne çocukluğuma ne de yüreğimde biriken o sayfası tükenmez romana. Sustukça büyüyor içimdeki dünya, kocaman bir ağaç oluyor ve beni yutuyor yaprak aralarındaki dehliz aralarında.
Sustukça çoğalıyor anılar, hasretler, hayaller ve ben o romanımı bitiremiyorum.
Bir gün belki, bir kahve fincanının buğusunda ya da bir sonbahar yaprağının hışırtısında bulurum kendimi. O zaman dökülür belki kelimeler. Ama şimdilik, bu sessizlik benim sığınağım. Yetimliğim, öksüzlüğüm, memleket hasretim… Hepsi yüreğime sürgün. Ve ben, bu sürgünde kendi hikâyemi yazıyorum. Sessizce, derinden, milyonlarca sayfa…
Sürgünümden selamlar…[1]
Gelecekte Görüşmek Umudu İle…
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- ^ Şafak GENÇ. Yüreğimde Sürgün Kalanlarin Hikayesi – Mersin Gazetesi. (12 Mart 2025). Alındığı Tarih: 12 Mart 2025. Alındığı Yer: mersingazetesi | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 27/04/2025 08:46:29 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/20049
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.