Mikrobiyota-Epigenetik
Birbirlerine Nefretle Bakanların Aşkının Kadim Bir Egemenlik Hikayesi

- Blog Yazısı
Merhaba, öncelikle blog yazmak için yeni başladığımı ve okumaya, araştırmaya olan ilgimi ve bu konuda siz değerli okuyucuları bilgilendirmekten büyük mutluluk duyduğumu belirterek sözlerime başlamak istiyorum. Aslında bu yazımızda ve bundan sonraki akademik kariyer hayatında hep araştırmak istediğim ve herkesin bu bağlamda bilgilenmesini istediğim bir konu ile yazıya başlıyoruz. Mikrobiyotanın, epigenetikle bağlantısını nasıl kurarız, Akıllara başta bu zaten herkesin çalıştığı bir alan diye doğan bir düşünce balonu geliyor ama o balonu kısa süreliğine patlatın biz başka bir perspektiften bakacağız. Basit gibi gözüken ama herkesin iç işleyişini merak ettiği ve bunu yayınlara, akademik kariyerlere yansıtanlara bakmakla birlikte bu alanda neler yapılmış? Bağırsaklarımızda, bizim ne yiyeceğimizden tutunda eş seçimimize, hayat tarzımıza, kişiliğimize bile karışan küçük bakteri aleminin yaşamımızda babadan ve anneden gelen genlerden ibaret olmayan epigenetikle ilgisi nasıl kurarız, bir bakıma beraber arayacağız. Araştırdıklarımı öğrendiklerimi sizlerle paylaşmak ve beraber bu alana karşı her geçen gün artan ilginin artmasındaki sebebi ve sonucu birlikte maddelere dökeceğiz. Gelin ilk olarak bağırsaklarımıza küçük bir göz atalım. Herkesin bir o kadar beğenmediği, hatta "bağırsak mı? Sadece dışkının geçtiği yer" denilen halk dilinde çok iyi karşılanmayan bir organımız var. Ama sanırım o bunları duysa alınıp gücenirdi. O bunlara gücenedursun, biz bağırsaklarımızda kimler var, bizi anlamaya çalışan ama bir o kadar da bizimle çatışan, bizim hücrelerimizden bile çok olan, o sağlıklı halkın, bakteri mikrop deyince tiksindiği o yapılara bakalım. Bizim bakteri ile tanışma serüvenimiz doğumumuzla birlikte başlıyor. Süreç şöyle işliyor: Biz anne rahminde mutlu mesut sürünürken belli bir vadeye kadar beyne gönderdiğimiz sinyaller, "Artık ben sıkıldım, dışarı çıkmak istiyorum" sinyalleri annede oksitosin salgılanmasına ve kasılmanın başlamasına sebep oluyor. Biz rahimden doğum kanalına düştüğümüz andan itibaren doğum kanalında bulunan o sağlıklı bakteriler bize bulaşıveriyor. Hemen bağışıklık sistemimiz durur mu? Yapıştırıyor cevabı ve bu bakterilere bir savaş açıyor, ama bağışıklık sisteminin sandığı gibi bir şey olmadığı için sağlıklı bir mutualizm için ev sahibini rahatsız ettiklerini anladıklarında iş bir nebze çözülüyor. Tabii o anda bizim biraz ateşimiz çıkıyor, bir tepki mekanizması işliyor, ama sonra işi tatlıya bağlıyoruz. Bu iş aslında çok eskiye dayanıyor, ama onu diğer yazılarda belirtirim. Evet, misafirlerimiz hoş geldi sefa getirdi, ama bu ev sahibi-misafir işi zamanla tam tersi bir akışa bırakacak kendini. Yani, hazır olun, çarşıya pazara gidip geldiğimizde evi bıraktığımız gibi bulamayabiliriz. Eşyaların yeri değişmiş, duvarlar boyanmış olabilir. Misafirin istilasından değil, belki de başından beri ev sahibi onlardı da biz ev bizim zannettik yaşadığımız dünyaya egemen olduğumuzu zannediyoruz, ama o belki de en başından dünyanın oluşumundan beri ele alacağımız bir hikayeye gidecek ki onu da diğer yazılarda ayrıntılı olarak anlatacağım. Biraz sohbet edelim, biraz da karşıdan bir bakalım istedim bu aleme içerde neler dönüyor.Acaba bu mutualizmin çıkarı var mı, yok mu? Bizle böyle haybeye mi iş birliği içindeler? Epigenetiğin bu küçük yapılarla ilgisi nedir? Bağırsakların bu küçük ama işlevi bir o kadar büyük olan misafirlere ev sahipliğinde aslında iki tarafın da avantajlı ve dezavantajlı yönlerini tartışıp yediklerimizin halet-i ruhiyemize etkisi ne kadar? Aslında, bu dezavantajların içinde miyiz?
Bebeklikten başlayan bu yaşam serüvenini birlikte hayatı paylaştığımız küçük yapılarla idame ettiriyoruz ve çevresel faktörler, yediklerimiz, arkadaş seçimimiz, bir ortama girdiğimizde biz duymasak bile ortama yayılan feromonlardan duyduğumuz içgüdülerimizdeki doğru eş bu çağrısının yani kısacası hepsinin sebebini araştırıp, ince detaylarına kadar bakacağımız diğer yazımı beklemede kalın..[1]
- 2
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- ^ Serkan Karaismailoğlu. (2017). Beyinde Ararken Bağırsakta Buldum. ISBN: 978-6059367165. Yayınevi: Elma. sf: 80-100.
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 30/04/2025 09:03:27 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/14619
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.