Korku Duygusu Nedir ve Metafiziksel Varlıkları Tarih Boyunca Nasıl Yapılandırdı?

- Blog Yazısı
KORKU NEDİR?
Korku, kişinin kendi düşüncelerinin sebep olduğu bir duygudur. Aynı durumla karşılaşan farklı kişiler, farklı düşünceleri neticesinde farklı reaksiyonlar verebilirler. Korku yaşayan kişiler, çoğu zaman bunun kendi düşüncelerinden kaynaklandığını bilmedikleri için etkili bir çözüm üretme yoluna gitmezler ve çaresizlik yaşayarak korkularını kriz boyutlarına taşıyabilirler.[1]
Düşüncelerimiz sonucu oluşan kimyasal reaksiyonlar, stres hormonları aracılığıyla korku duymamıza sebep olur ve beynimizi, "savaş ya da kaç" seçimini yapmak zorunda bırakabilir. Bu tarz olayların sık sık yaşanması veya tek bir seferde şiddetli bir şekilde yaşanması, panik atak ve korku bozukluğu gibi psikolojik rahatsızlıklara sebep olabilir ve yaşam kalitesini etkileyebilir.
Şiddetli korku durumunda salgılanan stres hormonları, korku ve diğer duygularımızı yöneten amigdala bölgesini aşırı uyararak kişinin gerçeklik algısını bozabilir ve görmediği, duymadığı hayali uyaranları algılamasına sebep olabilir. Bu durum, düşünme ve karar verme yetilerini yöneten prefrontal korteksi baskılayarak, süreci rasyonel bir şekilde yönetmemizi veya içinde bulunduğumuz korku durumundan mantıklı düşünme yoluyla çıkışımızı engelleyebilir. Geriyeyse hormonlar tarafından tetiklenmiş, bedenimize ve zihnimize hakim olmuş hayatta kalma içgüdüleri ve dürtüler kalabilir. Günlük hayatta hayal ettiğimiz herhangi heyecan verici bir olay duygu durumumuzu, nabzımızı ve hatta adrenalin, kortizol seviyelerimizi etkileyebilirken, kontrolün kaybedildiği korku durumlarında beyin için neyin gerçek veya neyin hayali olduğunun bir önemi kalmaması pek şaşırtıcı değildir. Yine de beynin öğrenme yetileri, korku ile nasıl baş etmesi gerektiğini öğrenebilir ve buna karşı kendini koruyabilir. Duygusal, dürtüsel, yalnız yaşayan ve kendini dinleyecek çok zamanı olan insanların bunu öğrenmesi daha zor olabilir. Buradan çıkarılacak sonuç şudur ki, beyin açıkça kendisi tarafından manipüle edilebilir, kendi kendini hasta edebilir ve kendini kendinden korumayı öğrenebilir.
METAFİZİKSEL VARLIKLARIN TARİHSEL GELİŞİMİ
Tarih boyunca metafiziksel olan varlıklara karşı çeşitli dini ve batıl inançlar gelişmiştir. Sebepleriyse çoğunlukla dini inançlar olmakla birlikte, gece uyuyamamak gibi sebebi anlaşılmamış olayların üzerindeki soru işaretinden basit bir yöntemle kurtulmaya çalışmak olabilir.
Dünya genelindeki neredeyse her topluluk, kötülüğü veya olumsuzluğu ifade eden kendi şeytan figürünü yaratmıştı. Temelde bir çoğu aynı olsa da, kötülükle ilişkilendirilmeyen figürler de vardır. Yahudilik'de tanrıdan aldığı "insanı test etme" yetkisini uygulayan "Satan" şeytan figürüne denktir. Hinduzim'de kötülüğü ifade eden tek bir varlık değil, tüm tanrılara isyan eden, tanrısal özelliklerini yitirmiş "Asura" adlı varlıklar vardır ve görünüşleri genellikle belirsizdir.
Özellikle ortaçağ Avrupa'sında Hristiyanlık, toplumsal ve kültürel yaşamın merkezindeydi. Şeytan ve onun hizmetkarlarının varlığına dair inançlar yaygındı. İnsanların korkusu, yüzbinlerce kadını ve hatta cadı figürüne bile uymayan binlerce erkeği şeytana hizmet etmekle suçlanmasına, işkence edilmesine ve ölümüne sebep oldu. Kadınlar, erkeklerle birlikte olmayı reddetmekten kaynaklı iftiradan, yüzünde ben taşımaktan, yalnız ve yaşlı olarak yaşamaktan cadı olarak suçlanırken, erkeklerse genellikle otoriteye, din adamlarına karşı gelmekten, özellikle belirli dogmaları ifşalayacak olan bilim dallarıyla ilgilenmekten, yeni bir güç unsuru oluşturmaktan ve kitap okumaktan vb. absürt sebeplerle işkence edildi, infaz edildi. Hiçbir suçu olmayanlar, çeşitli işkencelerle cadı olduğunu itiraf edene kadar ağır işkenceye maruz kaldı. İnsanı hayatta tutan korku, nefret ve düşmanlık duygularıyla birleşerek ölüme ve acıya sebep oldu. Amerikaların keşfinde karşılaşılan yerli halklar ve yaşam tarzları, din kitaplarında geçmediği için, Avrupa'daki çeşitli topluluklar tarafından iblis ve farklı yakıştırmalara maruz kaldı. Tabi ki bu korkular, çoğunlukla problemin çözüleceğini vaat eden güç sahipleri ve din adamları tarafından manipüle edildi, kullanıldı, suistimal edildi. Sonucundaysa yüzyıllar süren bir korku ortamı oluştu. Korku ortamının sürmesi, korku duygusunun pekişerek insan zihnindeki metafiziksel varlıkların güçlerinin ve hizmetkarlarının zaman içinde artmasına ve çeşitlenmesine sebep oldu. 6. yüzyılda, gerçek hayata doğrudan müdahale edemediği düşünülen, yeterince etkili olmayan bir şeytan figüründen, 16 ve 17. yüzyıllarda çok daha etkin bir şeytan ve hizmetkarları, cadılar, ruhlar ve iblisler söz konusuydu ve halk arasında köyden köye bile değişen bir çok batıl inanç gelişti.
18. yüzyılda başlayan aydınlanma dönemi, akılcılık ve bilimsel düşünce ile karakterizeydi. Bu dönemde, şeytan ve cadı korkuları büyük ölçüde azalmış, yerini daha rasyonel ve bilimsel açıklamalara bırakmaya başlamıştı. Cadı avları ve şeytanın doğrudan etkileri sorgulanmış ve bu tür inançların arkasındaki mantıksal temeller tartışılmıştı. Aydınlanma düşünürleri, doğaüstü korkuları ve batıl inançları eleştirdi. Doğrudan etkilere olan korku yok olsa da, şeytan ve hizmetkarlarına olan inanç neredeyse hiç zayıflamadı.
19. yüzyılda, şeytan ve cadı korkuları yerini psikolojik ve sosyolojik açıklamalara bıraktı. Psikologlar ve sosyologlar, korkuların ve batıl inançların, bireylerin ve toplumların psikolojik yapılarıyla nasıl ilişkili olduğunu araştırdılar. Bu dönemdeki şeytan figürü, genellikle bireysel ve toplumsal psikolojik krizlerin bir sembolü olarak görülmeye başlandı.
20. yüzyılda, şeytan figürü ve cadı korkuları popüler kültürde ve medya ürünlerinde farklı biçimlerde yeniden şekillendi. Korku filmleri, edebiyat ve diğer popüler kültür ürünlerinde şeytan ve şeytani güçler sıklıkla kötü karakterler olarak yer aldı. Bu dönemde, şeytan figürü genellikle bir korku unsuru olarak kullanıldı ve daha çok eğlence amaçlı bir tema haline geldi.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Günümüzdeyse 20. yüzyıldaki halini çoğunlukla sürdürmekle beraber, internet ortamındaki çeşitli topluluklar tarafından halen pekişmeye devam eden bir korkudan ve güç sahibi olan politik isimlerin, iş insanlarının şeytanla iş birliği yaptığına dair korkulardan söz edebiliriz. Şehir içinde ve özellikle kırsal kesim, şehirden izole köy gibi yerlerde batıl inanç ağırlıklı olarak da görülebilir. Dedelerimizden ve anneannelerimizden duyduğumuz, "merdivenin altına girme, gece sakız çiğneme, tırnak kesme, kara kedinin önünden geçme, cin deme, üç harfli de" gibi söylemler, bu tür korkuların eskisiyle kıyaslanamasa da halen devam ettiğini ve çeşitlendiğini gösterir.
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- ^ Tülin GENÇÖZ. (2024). Korku: Sebepleri, Sonuçlari Ve Başetme Yollari. Kriz Dergisi 6 (2): 9-16, sf: 16. | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 09/05/2025 08:34:04 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/18561
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.