KALABALIKLAR İÇİNDEKİ YALNIZLIK
SOSYAL ANKSİYETE BOZUKLUĞU

- Blog Yazısı
“Herkes bana mı bakıyor yoksa ben mi öyle hissediyorum? Karnım çok aç ama insanların içinde bu keki yiyemem ki. Hem yesem bile ben kesin döker saçarım rezil ederim kendimi. Şuradaki çocuk ne kadar yakışıklı tanışabilsem keşke. Yok yok öyle şeyler yapamam ben. Terliyorum ve bunu herkes fark ediyor kesinlikle. Acilen eve gitmem gerekiyor. Keşke dersler online olmaya devam etseydi. Yarında doğum günü partisine çağrıldım. Gitmek istemiyorum daha doğrusu korkuyorum. Kalabalık, bu da çok fazla insan ve çok fazla kişinin beni görmesi demek. En iyisi gitmeyeyim bir bahane bulurum. O kadar açım ki saçma sapan korkularım yüzünden şu keki bile yiyemiyorum. Abartıyorum iyice. Okula başladığımdan beri neredeyse on kilo verdim. Buna dur demem lazım. Evet, şimdi keki çantandan çıkarıp paketini açıp yiyeceksin. En fazla ne olabilir ki? Hem herkes bir şeyler yiyip içiyor. Bende yapabilir… Neyse eve gitmeme az kaldı evde yerim bir şeyler şimdi hiç gerek yok bu gerginliğe yapamayacağım.”
İnsan topluluklar içinde yaşayan bir canlıdır. Tek başına tamamen yalıtılmış olarak düşünülemez. Topluluklar bireylerin beraberliklerinden beslenerek büyüyen ve gelişim gösteren yapılardır. Yalnız kalmak bazen kafamızı dinlemek, bir şeylerden uzaklaşmak, yorgunluğumuzu atmak vb. durumlarda tercih ettiğimiz bir durum olabilir. Ancak tamamen herkesten ayrı izole bir yaşam sürmemiz kelimenin tam anlamıyla imkânsızdır. Bizim diğer bireylere diğer bireylerinde bizlere ihtiyacı vardır. İnsan yapıcı gereği iletişim kurarak hayatını devam ettirmesi gerekli bir canlıdır.
Hayatımızın farklı zamanlarında, farklı ortamlarda bulunurken bazen stres yaşayabiliriz. Yeni bir iş, ilk kez okula başlama, yeni bir ortam vb. birçok alanda tanımadığımız ya da tanıdığımız bir topluluğun içinde olmak stres faktörlerini aktif hale getirebilir. İş yerinizde sunum yaparken birkaç gün öncesinden gerginlik yaşamanız, yeni bir okula başladığınızda sınıfınızdaki insanlarla ilk başta tanışırken kaygılanmanız bunların hepsi yaşadığımız ve belli bir ölçüye kadar yaşamamızın normal olduğu durumlardır. Belli bir ölçüye kadar, bu çok önemli bir miktardır. Bu ölçü aşıldığında gereğinden fazla hale geldiğinde işler pek de normal gitmemeye başlamaktadır.
Diğer insanlarla olma, bir topluluğun içinde bulunma ve hatta u toplulukta bir iş yapma en temel ihtiyaçlarımızı karşılama konusunda belli bir ölüyü fazlaca aşan bir durum ortaya çıkmaktadır. Kalabalıklar içinde derin bir yalnızlık ve ciddi bir izolasyon durumu oluşmaktadır: Sosyal anksiyete bozukluğu.
İlk önce temeline doğru inelim bu bozukluğun. Anksiyeteyi tanımlayarak başlayalım işe. Anksiyete, toplum arasında kaygı durumu olarak da bilinmektedir. Günlül yaşamımızda belli bir miktar kaygı yaşamak çok doğaldır ve hatta bireyin daha yaratıcı olması, kendini koruması, geliştirmesi gibi konular açısından son derece destekleyici bile olmaktadır. Ancak miktarından fazla kaygı konusunda işler böyle ilerlememektedir. Anksiyete(kaygı), bireyin endişe, korku ve kaygı gibi duygulara kontrol edilemeyen ve aşırı tepki vermesi sonucu oluşan psikolojik bir rahatsızlıktır. Anksiyetenin birçok farklı türü bulunmaktadır. Yaygın anksiyete bozukluğu, panik atak bozukluğu, özgül fobi, agorafobi, ayrılık kaygısı bozukluğu, travma sonrası kaygı bozukluğu ve sosyal anksiyete bozukluğudur. Bu yazımızda Sosyal Anksiyete Bozukluğunu ele alacağı
SOSYAL ANKSİYETE BOZUKLUĞU
Bu kısımda sosyal ansksiyetenin ne olduğu, nedenleri, belirtileri, risk grubu, önleyici faktörler ve tedavi yöntemleri nelerdir bunları açıklayacağız.
SOSYAL ANKSİYETE BOZUKLUĞU NEDİR?
Amerikan Psikiyatri Derneğinin yayınlamış olduğu DSM-5 tanı kitabına göre kişinin başkalarınca değerlendirilebilecek olduğu bir ya da birden çok toplumsal durumda belirgin bir korku ve kaygı duymasıdır. Bireyin sosyal bir aktivitede bulunma durumuna karşı duyduğu ölçüsüz ve anlamsız bir korku ve kaçınma durumu mevcuttur. Yeni bir ortama girme, birileri ile tanışma, başkalarının yanında yeme-içme gibi temel eylemleri gerçekleştirmeye dair ciddi bir kaygı durumu vardır.
NEDENLERİ
Sosyal anksiyete üzerine yapıla araştırmalara göre bu bozukluğun birçok sebebi bulunmaktadır. Hem biyolojik hem de çevresel etmenlerin karışık bir ögesi olarak karşımıza çıkmaktadır. Yapılan araştırmalara göre genetik geçisin sosyal fobiye neden olduğu görülmüştür. Ancak bu neden tüm sosyal fobi yaşayan bireyler için ortak değildir. Sosyal anksiyetenin ne kadarının genetiksel faktörlerden ne kadarının öğrenilmiş olduğunu tam olarak bilemiyoruz.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Genetik faktörlerin yanında, sosyal öğrenmede nedenler arasındadır. Amigdalası aktif olarak çalışan ve korku durumları ile çok iyi baş edemeyen bireylerde de yoğun olarak görülmektedir. İçe dönük, sessiz mizaç da sosyal anksiyetenin nedenleri arasındadır. Ayrıca alay edilme, küçük düşürülme, reddedilme, zorbalık, aile içi çatışmalar, düşük sosyoekonomik durum, düşük eğitim seviyesi gibi durumlara maruz kalan bireylerde de sosyal anksiyete görülmektedir.
Nedenlerine kısaca baktığımızda genetik faktörler, beynin çalışma yapısı, sosyal öğrenme, aile içi durumlar, bireyin mizaç yapısı ve birçoğu sebep olarak görülmektedir.
BELİRTİLERİ
Sosyal anksiyete bozukluğunda özellikle ergenlik dönemiyle beraber belirtilerde de ciddi gözlemler olmaktadır. Sosyal fobi yağın tip ve yaygın olmayan tip şeklinde görülmektedir.
Birey bir topluluk içindeyken ciddi bir gerginlik yaşamaktadır. Çoğu zaman korktuğu şeylerle yüzleşmemek ya da maruz kalmamak için kaçınma davranışları gösterebilmektedir. Bireyin sosyal bir ortamda temel ihtiyaçlarını karşılamaktan iletişim kurmaya ya da sadece basit bir şekilde o ortamda bulunmaya varana kadar gerginlik yaşaması ve kaçınmaya çalışması temeldir.
Fizyolojik Belirtiler:
• Aşırı terleme
• Çarpıntı
• Titreme
• Kızarma
• Mide bulantısı
• Mide-bağırsak problemleri
• Kas gerginliği

• Nefes darlığı
• Halsizlik
• Uykusuzluk
• Nefes darlığı
• Ağız kuruluğu
• Baş dönmesi
• Kramplar
• Hızlı solunum
Psikolojik ve Davranışsal Belirtiler
• Huzursuzluk
• Kaçınma
• Endişe ve korku hali
• Donup kalma
• İsteksizlik
• Özgüvensizlik
• Yetersizlik duygusu
• Çekingenlik
• Göz teması kuramama
• Yeme-içme eylemini yapamama
• Topluluk önünde konuşamama
• Yeni biriyle tanışamama
• Kendini sevilmeye değer bulmama
• Hata yapmaktan korkma
• Rezil olmaktan korkma
• İlişki başlatamama ve sürdürememe
• Bulunduğu ortamdan sürekli kaçma ve gitme isteği
• Tüm insanların onu izlediğini, takip ettiğini düşünme
• Kendini beğenmeme
• Kusursuz olma isteği
• Özsaygıda yitim
Hem fizyolojik hem de psikolojik-davranışsal belirtileri olarak sayabiliriz.
RİSK GRUBU
Sosyal fobi toplumda en sık görülen psikolojik bozukluklarından biridir. Yaşam boyu görülme oranı %2-13 arasındadır. Türkiye’de yapılan bir araştırmaya göre üniversite öğrencilerinin %24’ünde bu bozukluğun olduğu bulgusuna varılmıştır.
Sosyal fobi kapsamında,
1. Aile içi şiddet
2. İstismar veya taciz
3. Aşağılanma
4. Alay edilme
5. Düşük düşürülme
6. Zorbalık görme
7. Düşük sosyoekonomik düzey
8. Düşük eğitim düzeyi
9. Parçalanmış aile
10. Düşük akademik başarı
11. Başka bir psikolojik bozukluğun varlığı
12. Bedensel bozuklukların varlığı
13. İşsizlik
14. Hiç evlenmeme
15. Olumsuz ebeveyn tutumları
Özellikle bu durumlara maruz kalan ya da yaşayan bireylerde sosyal anksiyete bozukluğu görülme riski daha fazladır.
ÖNLEYİCİ FAKTÖRLER
Sosyal fobi hayatımızda yaşadığımız birçok durumdan etkilenerek ortaya çıkabilir. Önceden nasıl ortaya çıkacağı tahmin edilememektedir. Ancak bu konuda risk faktörleri bize önceden bir mesaj verebilmektedir. Risk grubunda bulunan bireylere yönelik önceden önleyici faaliyetler yapılabilmektedir. Burada önemli olan bireyin kendini takip etmesi ve fark ettiği belirtiler noktasında bir an önce uzman yardım almaları gerekmektedir. Özellikle sigara, alkol, uyuşturucu gibi hatta aşırı kafein kullanımından kaçınmak önemlidir.
Birey kendi hayatındaki sorunları önceliklendirerek, zamanını ve enerjisini dikkatlice yönetebilir ve bu sayede hissettiği kaygıyı azaltabilir. Bu süreçte bireyin kendi hoşuna giden işleri yapmaya zaman ayırması tavsiye edilir.
TANI YÖNTEMLERİ
Herhangi bir bozukluğun tanısında bozukluğa eşlik eden başka bir etmen olup olmadığına bakılması gerekmektedir. Fiziksel ve zihinsel olarak bireyin sağlık durumunun kontrol edilmesi gerekmektedir. Bazen vücuttaki vitamin eksikliği veya kansızlık gibi etmenlerde anksiyeteyi tetikleyebilmektedir.
Tanı koyarken bireyi hem fiziksel hem de zihinsel muayeneden geçirmek çok önemlidir. Zihinsel muayene konusunda sosyal fobi ölçekleri de kullanılmaktadır.
TEDAVİ YÖNTEMLERİ
Tedavi yolları belirlenirken bireyin hayatını ne kadar ve ne alanlarda etkilediğine bakılması gerekmektedir. Bu bozukluk türünde terapi, psikolojik danışmanlık ve gerekli durumlarda ilaç tedavisi kullanılabilmektedir. sosyal anksiyete bozukluğu için en yaygın iki tedavi türü psikoterapi yani psikolojik danışma veya konuşma terapisi veya ilaç tedavisidir. Bazı vakalarda iki tedavi türü eş zamanlı olarak kullanılır. Psikoterapi, çoğu sosyal anksiyete bozukluğu vakasında görülen semptomlarda iyileşmeye yol açar. Terapi sürecinde birey kendisiyle ilgili olumsuz düşünceleri nasıl tanıyacağını ve değiştireceğini öğrenir. Sosyal durumlarda güven kazanmasına yardımcı olacak beceriler geliştirir.
Bilişsel davranışçı terapi, anksiyete için en etkili psikoterapi türüdür. Bu terapi türü hem bireysel hem de gruplar halinde yapıldığında eşit derecede etki gösterebilir. Bu terapi yolunda bireyin en çok korkup kaygı duyduğu ve kaçındığı durumlara maruz kalması kullanılabilmektedir.
Tedaviden en etkin şekilde faydalanmak isteyen bireyler tıbbi ve terapi randevularınıza uymalıdır. Kaygıya neden olan sosyal durumlara yaklaşmak için hedefler belirleyerek kendisine meydan okumalıdır. Birey ilaçları belirtildiği şekilde kullanmalı ve durumdaki herhangi bir değişikliği doktora bildirmelidir.
NELER YAPABİLİRİZ?
Kişisel hayatımızda kendimize amaçlar belirlemek bizleri daha odaklanmış bir şekilde ilerlememize yardımcı olacaktır. Öncelikle hangi durumların en çok kaygıya neden olduğunu belirlemek için korkula göz önüne alınmalıdır. Daha sonra, daha az kaygıya neden olana kadar bu aktiviteleri yavaş yavaş uygulamaya başlamak faydalı olabilir. Birey kendisine günlük veya haftalık hedefler belirleyebilir. Ne kadar çok pratik yapılırsa, o kadar az endişe oluşacaktır.
Sosyal durumlar için önceden hazırlanmak bireye yardımcı olacaktır. Başlangıçta birey için kendisine göründüğü kadar zor veya acı verici olsa da, birey semptomlarını tetikleyen durumlardan kaçınmamalıdır.
Birey kendisine gerçekçi hedefler belirlemelidir. Gevşeme egzersizleri yapmak ve kendisi hakkında sevdiği kişisel niteliklere odaklanmak bireye yardımcı olur. Benzeri şekilde çeşitli stres yönetimi tekniklerini öğrenmekte faydalıdır.
Birey korktuğu utanç verici durumların gerçekte ne sıklıkla gerçekleştiğine dikkat etmelidir. Bu sayede korktuğu senaryoların genellikle gerçekleşmediğini fark edebilir. Birey konuşabileceği ilginç bir konuyu belirlemek için önceden gazete veya haberleri okuyarak sohbet etmeye hazırlanabilir.
Olası utanç verici durumlar ortaya çıkarsa, birey kendisine hissedilen duyguların geçeceğini ve geçene kadar bunlarla başa çıkabileceğini hatırlatmalıdır. Çoğu insan durumu ya fark etmez, ya bireyin endişelendiği kadar umursamaz ya da beklenenden daha bağışlayıcıdır.
Hepimiz hayatımız boyunca kaygı yaşarız. Önemli olan bunun normal olduğu sadece kontrollü bir şekilde yaşamamız gereken bir durum olduğunu unutmamalıyız. Hepimiz hata yapabiliriz, önemli olan nasıl hata yaptığımız değil hatalarımızdan neler öğrendiğimiz ve çabalarımızdır.
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 08/07/2025 13:28:45 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/15380
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.