Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Paylaşım Yap
Tüm Reklamları Kapat

Bin Yılın Dâhisi

Bin Yılın Dâhisi : Leonardo Da Vinci

1 saat 20 dakika
111
Bin Yılın Dâhisi www.pexsels.com
  • Blog Yazısı
Blog Yazısı
Tüm Reklamları Kapat

Hakkında neredeyse hiçbir şey bilmeyenlerin bile adını duyduğu muhteşem bir karakter. Size bir soru: Bir insan en fazla kaç alanda uzmanlaşabilir?

Bir, üç, beş?

Onun için bu sayılar yetmez. O kadar çok alanda devrimsel çalışmalar yürüttü ki insanın inanası gelmiyor. Çünkü o “doğanın sonsuz işleri”nin harikulade örüntülerle dolu bir bütünlük içinde olduğuna inanıyordu. Ve bu işlerin hepsine merak duyuyordu. Beşeri bilimlerle temel bilimleri birleştirme yeteneği Leonardo da Vinci’yi tarihin en yaratıcı hezarfeni yaptı. Bilimsel araştırmaları sanatını, sanatı bilimsel araştırmalarını etkiledi.

Tüm Reklamları Kapat

Leonardo en temelde kendisini bir bilim insanı ve mühendis olarak görüyordu. Zaman zaman saplantılı bir hal alan tutkuyla mimari, anatomi, fosiller, kuşlar, uçan makineler, heykeller, optik, botanik, jeoloji, kartografi, müzik ve silahlar üzerine çığır açıcı çalışmalar yürüttü.

Ve bir de… Duymuşsunuzdur… Resim yapabiliyordu. Hem de ne yapmak! Tarihin en ünlü iki resmi onun elinden çıktı. Son Akşam Yemeği ve Mona Lisa…

Leonardo neredeyse hiç resmi eğitim almamıştı. Dönemin bilim dili diyebileceğimiz Latince’yi çok az okuyup yazabiliyor, uzun bölme işlemlerini zar zor yapıyordu. Fakat fantezinin sınırlarıyla flört edecek denli coşkun bir hayal gücü vardı. Çok meraklıydı. Arkasında bıraktığının ancak 4’te 1’i olan ve mucize eseri günümüze ulaşan 7200 sayfadan fazla not, karalama ve çizim bu hayal gücü ve olağanüstü merak konusunda bize ayrıntılı bilgiler veriyor.

Mesela 1490’larda Milano’da kaleme aldığı bir tanesinde öğrenmeyi kafaya koyduğu şeylerden bazılarını şöyle listelemiş:

Tüm Reklamları Kapat

-Milano ve çevresinin ölçümünü yap.

-Milano’nun haritasını çiz.

-Aritmetik üstadından üçgeni kareleştirmeyi öğren.

-Humbaracı Giannino’ya Ferrara’daki kulenin duvarlarının nasıl örüldüğünü sor.

Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %100 reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.

Kreosus

Kreosus'ta her 10₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.

Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.

Patreon

Patreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.

Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.

YouTube

YouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.

Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra 24-72 saat alabilmektedir.

Diğer Platformlar

Bu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.

Giriş yapmayı unutmayın!

Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.

-Benedetto Portinari’ye Flandra’da buz üstünde nasıl yürüdüklerini sor.

-Lombard tarzı kanal, kanal havuzu ve değirmen onarımını anlatacak bir hidrolik ustası bul.

-Fransız üstat Giovanni Francese’den söz verdiği üzere Güneş’in büyüklüğünü öğren.

Leonardo, yıllar boyunca tekrar tekrar yapması ve öğrenmesi gereken şeylerin listesini çıkardı. Bizlerin hayatı boyunca aklına bile gelmeyecek şeyleri o kendi kendine sorardı:

-Gökyüzü neden mavidir?

-Neden sudaki balıklar havadaki kuşlardan daha çeviktir? Su havadan daha ağır ve yoğun olduğuna göre tam tersi olması gerekmez mi?

Tüm Reklamları Kapat

-Ağaçkakanın dili neye benzer?

Bu sorular aslında resim yaparken ya da uçan makineler tasarlarken işine yaramayacaktı. Ama bilmek istiyordu çünkü o Leonardo’ydu. Meraklı, tutkulu ve sürprizlerle dolu Leonardo. elbette onun bütün eserlerine ve kimliklerine hakkıyla değinmemiz mümkün değil. Ayrıca Leonardo’nun yapıtlarından ve notlarından ancak pek azının günümüze kadar ulaşabildiğini de biliyoruz. O zaman gelin Leonardo’nun çıraklık ve ustalık döneminden öne çıkan eserlerini bir inceleyelim. Resimde Klasizm akımının en önemli temsilcisi haline nasıl geldiğine bir bakalım. Ayrıca sadece sanatçı kimliğine değil, diğer kimliklerine de biraz değinelim. Bu çalışmaların günümüzden 500 yıl önce yapılmış olduğuna inanamayacaksınız!

1-Leonardo’nun Erken Dönemleri

Tüm Reklamları Kapat

1.1-Çocukluğu

önce Leonardo’nun da çocukluğuna bir gidelim. Bakalım bin yılın dâhisi nasıl bir çocukluk geçirmiş? Nasıl bir ailesi varmış?

Leonardo şansına evlilik dışı bir çocuk olarak dünyaya gelmişti. Şansına diyorum çünkü aksi olsaydı en az beş kuşaktır ailesinde doğan tüm ilk erkek çocukları gibi onun da noter olması beklenecekti. Noterlik saygın bir meslekti fakat Leonardo’da bundan çok daha fazlası vardı. Vinci kelimesi Leonardo’nun doğduğu yer olan Floransa’nın bir kasabasından geliyordu. “Vinci’den Leonardo” anlamında Leonardo da Vinci onun adı olmuştu. Floransa, onun doğduğu yıl olan 1452’de ayrı bir cumhuriyetti. Babası Piero, 1451 dolaylarında 25 yaşındayken Vinci’ye yerleşmişti. Ertesi yıl bir köylü kızıyla ilişki kurdu. 15 Nisan 1452’de bu ikilinin bir oğlu oldu. Baba tarafı hakkında pek çok bilgimiz olsa da, annesi, ne Leonardo’nun doğum kaydında ne de vaftiz belgesinde bahsedilmeye değer bulunmamıştı. Çünkü bu evlilik dışı bir çocuktu.2017 yılında ortaya çıkan kayıtlar Leonardo’nun annesinin Caterina Lippi adında, 16 yaşında, öksüz, yetim ve yoksul bir genç kız olduğunu ortaya çıkardı. Caterina farklı bir sosyal sınıfa mensuptu. Piero onunla evlenemezdi çünkü hem sınıf farkı vardı hem de halihazırda varlıklı bir kunduracının kızıyla nişanlıydı. Leonardo’nun doğumunu izleyen 8 ay içerisinde bu kızla evlenecekti. O dönemin Floransası’nda evlilik dışı doğmak orta sınıf için pek kabul edilebilir bir durum değildi. Evlilik dışı çocuklar bir yandan ailenin bir parçası sayılırken bir yandan da bazen dışlanırlardı. Mesela Leonardo ileride miras konusunda sıkıntılar yaşayacaktı. Babasının üyesi olduğu noterler loncasına girmek konusunda da sıkıntılar çıktı. Ama iyi ki de çıktı yoksa Leonardo bugün bildiğimiz hezarfen olamayabilirdi. Babasının evliliğinden sonra annesi de evlendi. Böylece Leonardo 5 yaşından itibaren çoğunlukla aylak büyükbabası Antonio’nun yanında, Da Vinci aile evinde yaşamaya başlamıştı. Burada amcası Francesco’da kendisine babalık yaptı.

1.2-Eğitim Hayatı

Tüm Reklamları Kapat

Agora Bilim Pazarı
Genetiğe Giriş (Thomas)

ISBN: 9786052823293
Sayfa Sayısı: 272
Baskı Sayısı: 1
Ebatlar: 16×24
Basım Yılı: 2019

Devamını Göster
₺672.00
Genetiğe Giriş (Thomas)

Leonardo iyi bir resmi eğitim almadı. Küçük Leonardo’nun okulu çiftlik evinin çevresindeki tarlalar, kırlar ve ormanlardı. Hocası ise genç amcası Francesco’ydu.

Bu filozof ve aylak amca, yeğenine, doğa üzerine kendi kişisel kuramını aktarıyordu. Onun kuramı, gözlemlerden, kanıtlardan ve doğrulamalardan, ama hepsinden önemlisi, yaratılmış her şeye karşı sevgiden oluşuyordu. Yeğeniyle sık sık ırmak kenarına gidiyor, ormana yürüyor ve böceklerin nasıl başkalaşım geçirdiklerini gösteriyordu. Yazın boylarından büyük tahıl tanelerini sürükleyen karıncaları bakışlarıyla takip ediyorlardı. Kimi zaman amcası, ona bir masal anlatıyordu: sözgelimi, bir karıncayla bir tahıl tanesi arasındaki gizli anlaşma masalını…

Okul çağı geldiğinde Leonardo Abaküs Okulu adıyla da bilinen bir okula gitti. Orada aldığı azıcık ticari matematik eğitimi dışında esasen kendi kendini yetiştirecekti. O kadar çok şeyle ilgileniyordu ki dikkati çok çabuk dağılıyordu. Ardı arkası kesilmeyen soruları ve yorumlarıyla öğretmenini zor durumda bırakıp şaşkına çeviriyordu. Geometride iyiydi fakat dönemin temel cebiri veya denklemler gibi konularda başarılı olamıyordu. Latinceyi de bir türlü adamakıllı öğrenemedi.

Fakat resmi eğitim görmemiş olması onu bir deneyim ve deney tutkununa dönüştürdü. Gelenekçi değil özgür düşünceli biri yaptı. Böylece Orta Çağ dogmalarını kabul ettirmeye yönelik bir eğitimden kurtulmuştu. Otoriteye saygı duymuyor ve genelgeçer bilgiyi sorguluyordu.

Bunun üzerine bir de doğanın mucizelerine yönelik yoğun bir gözlem arzusu ve yeteneği eklenmişti. Leonardo kendini, biçimleri ve gölgeleri şaşılacak bir kesinlikle algılamaya zorluyordu. Kanatların çırpışından insan yüzünde beliren duygulara, özellikle hareketi yakalamak konusunda çok iyiydi. Bu temel üzerine, bazılarını zihninde, bazılarını çizimlerle ve pek azını nesnelerle gerçekleştirdiği deneyler tasarlıyordu.

İşte bu tür tutkuları ve yetenekleri olan bir çocuk için doğulacak iyi bir zamandı. 1452’de Johannes Gutenberg, matbaasını açmıştı. Bu, eğitimsiz Leonardo gibiler için mükemmel kitaplar demekti. Ayrıca İtalya, eşine ender rastlanan savaşsız bir 40 yıllık döneme giriyordu. Osmanlıların Konstantinopolis’i ele geçirmesi de İtalya’ya büyük bir âlim göçüne neden olmuş, bir sürü el yazması getirilmişti. Statü peşinde koşan hamilerden oluşan tüccar sınıfının da gelişimiyle Floransa, Rönesans sanatı ve hümanizminin beşiğine dönüşmüştü.

Rönesans. Yani yeniden doğuş. Adaletin ve cumhuriyetçiliğin yüceltildiği bir dönem. Toplumsal, siyasal ve ekonomik değişimlere yol açan ve yüzyıllarca sürecek olan bilim ve sanat akımı. İşte küçük Leonardo’nun içine doğduğu dönem buydu.

1.3-İlk Floransa Dönemi

Evlilik dışı bir çocuk olmasına rağmen Leonardo’nun, 12 yaşına kadar Vinci’de oldukça düzenli bir hayatı oldu. Ancak 1464 yılında bu düzen değişti. Leonardo’nun üvey annesi Albiera, ilk çocuğunu doğururken doğum esnasında bebekle birlikte öldü. Kısa süre önce de Leonardo’nun büyükbabası Antonio ölmüştü. Böylece kendini yalnız hisseden babası, bir meslek sahibi olması için Leonardo’yu Floransa’nın merkezine getirdi.

Leonardo bu karmaşık şehir yaşamını ilk başta sevmedi. Ama zamanla şehir hayatına alışacak ve burada öğrencileri, arkadaşları ve hamileriyle yani onu kollayan ona destek olan insanlarla güzel bir hayat kuracaktı.

Tüm Reklamları Kapat

1400’lü yıllarda Floransa kadar yaratıcılığı uyaran bir yer daha yoktu. 40 bin nüfusu vardı ve babadan oğula bir monarşi sistemiyle yönetilmiyordu. Floransa ekonomisi; sanat, teknoloji, tasarım, kimya ve ticaretin iç içe geçtiği bir yapıyla gelişmişti. Her sanat dalından ustalar buradaydı. Şehirdeki sanatçıların çoğu aynı zamanda mimardı.

İşte böyle bir şehirde yeni servet sahibi olanlar özgün sanat eserleri sipariş ediyor, lüks ipek giysiler ve altın mücevherler satın alıyor, görkemli konaklar inşa ediyor, sanatçı ve yazarları korumaları altına alıyorlardı. Böylece statülerini sağlamlaştırıyorlardı.

Leonardo’nun ilgisi de çizim yapmak ve cisimlere şekil vermek gibi şeylerdi. Burada kendini keşfetmeye ve tanımaya başlamıştı. Çok meraklı ve gözlemci bir çocuktu. Bu yüzden tam yerine gelmişti. Sokağa çıkıp yalnız başına, sanatçıların ve zanaat ustalarının işliklerinde dolaşıyor, güzel bir resim veya ustaca kullanılan bir alet gördüğünde hemen gidip inceliyordu.

Ayrıca hayvanlar ve bitkiler dünyasındaki araştırmalarını da tek başına sürdürüyordu: Floransa’nın bostanlarında, bahçelerinde ve nehir kıyılarında böcekler, balıklar, kuşlar yakalıyor; bitkiler ve çiçekler topluyordu. Bunları unutmamak, bazı özelliklerini kalıcı olarak saptamak için çizim yapmaya da başlamıştı. Gözlemlerini ve aklına gelen fikirleri not etmek, listeler hazırlamak, karalama ve çizimler yapmak onun için doğal bir alışkanlıktı.

Tüm Reklamları Kapat

Ancak onun defterindekiler dünyada şimdiye dek görülmüş hiçbir şeye benzemiyordu. Defterleri, insan gözlemciliği ve hayal gücünün kağıt üzerine aktarılmış en hayret verici tezahürü gibiydi. Çünkü Leonardo şeylerin sadece nasıl çalıştığına değil neden çalıştığına da ilgi duyuyordu.

1.4-Medici Ailesi

Floransa’da yönetim, siyaset ve kültüre egemen olan olağanüstü derecede varlıklı, banker Medici ailesinin elinde bulunuyordu. Mediciler kıtanın zengin ailelerinin servetlerini yöneterek bu ailelerin en zengini konumuna yükselmişti. 1469’da halk tarafından kendisine Muhteşem lakabı takılmış Lorenzo de’Medici hükümdar oldu. Yaptığı ilk iş büyükbabasının kurduğu Platon Akademisi’ni himayesine almaktı.

Zenginliğini çoğaltmaktan ziyade harcamayı seven bir adamdı. Sanatı yüceltiyor, yenilikçi ve yaratıcı sanatçıları destekliyordu. Ayrıca rakip şehir devletlerle barışçıl bir güç dengesi kurmuştu. Vatandaşları için göz kamaştırıcı gösteriler ve büyük prodüksiyonlu eğlenceler düzenlemek en sevdiği işti. Bütün bunlar başta genç Leonardo olmak üzere hazırlıklarda çalışan birçok sanatçının yaratıcılığını ve hayal gücünü harekete geçiriyordu.

Tüm Reklamları Kapat

2-Çıraklığı

2.1-Leonardo’nun Karakteri

Leonardo, hayatı boyunca çekici bir görünüşe sahip, yakışıklı bir adamdı. Güzel giyinmeyi severdi. Ayrıca insanlara ve hayvanlara karşı sevecen ve nazik tavırlarıyla nam salmış, hoşsohbet ve doğa aşığı biriydi. Zamanını çok para kazandıracak işlerde harcamaktansa bilgelik kazanmaya ayırırdı.

Hayvanları çok sever, yaşama haklarına saygı duyardı. Özellikle atlara bayılırdı. Kuş satıcılarından kuşları satın alır ve özgür bırakırdı. Ömrünün büyük bir bölümünü vejetaryen olarak geçirdi. Hayatı boyunca evlenmedi. Cinsel yönelimi konusunda elimizde net bir bilgi yok.

Tüm Reklamları Kapat

Solaktı. Yazılarını, harfler ters yöne bakacak biçimde sayfanın sağından soluna doğru yazıyordu. Normal bir insan ayna tutmadan zar zor okuyabilirdi. Solak olması çizim yöntemini de etkilemişti. Sağdan sola doğru çizerdi. Çoğu ressamın tersine tarama çizgileri sağ alttan başlayarak sol üste giderdi. Bu sayede günümüzde onun resimlerini diğer resimlerden ayırt etmemiz kolaylaşmış oluyor.

Çıraklık döneminde her şey genç Leonardo’nun ilgi alanına giriyordu. Her şeyi okuyordu. Hayal dünyası, el attığı her konuya derinden nüfuz etti. Gözlemle hayal gücünü ustaca birleştirmeyi biliyordu. Bu da onu gelmiş geçmiş en büyük yenilikçi-yaratıcı yapacaktı. Fakat kendi kendini yetiştirmiş olduğu için yöntemsiz çalışıyor, bazen kendini tekrar ediyor, ikincil ya da kolayca elde edilebilecek bilgilerin peşinde zaman yitiriyordu.

2.2-Verrocchio Usta

Leonardo 14 yaşındayken babası, ona bir müvekkilinin yanında, Floransa’daki en iyi atölyelerden birini işleten çok yönlü bir sanatçı ve mühendis olan Andrea Del Verrocchio’nun atölyesinde çıraklık ayarladı. Verrocchio, Leonardo’yu sırf babasına iyilik olsun diye değil, gerçekten yetenekli bulduğu için yanına çırak almıştı. Hatta çocuğun yeteneği karşısında hayretler içinde kalmıştı.

Tüm Reklamları Kapat

Piero’nun noterlik bürosuna yakın bir sokakta bulunan Verrocchio’nun atölyesi, Leonardo için biçilmiş kaftandı. Leonardo geldiğinde atölyede birçok zanaatkar vardı ve Medici ailesi için çok sayıda sanat eseri yapılıyordu. Fakat rafine bir sanat stüdyosundan çok ticari kaygılarla işletilen bir yerdi.

Verrocchio müşfik bir ustaydı. Öğrencileri çıraklık döneminden sonra bile onunla çalışmaya devam ederdi. Bilime, özellikle geometriye çok düşkündü. Yüzey anatomisi, mekanik, çizim teknikleri, ışık ve gölgenin dökümlü kumaşlar gibi materyaller üzerindeki etkisini inceleyen sıkı bir eğitim programı vardı. Atölyedeki başlıca tartışma konuları matematik, anatomi, diseksiyon, eski eserler, müzik ve felsefe gibi konuları içeriyordu.

Leonardo’nun ustası değeri yeterince bilinememiş çok yetenekli bir adamdı. Yaptığı resimler ve heykeller göz kamaştırıcı güzelliğe sahipti. Özellikle “Bartolomeo Colleoni’nin Atlı Heykeli” bir başyapıt olarak hala yerini koruyor. Leonardo abaküs okulunda matematiğin ticarette nasıl kullanılacağını öğrenmişti. Verrocchio’dan ise çok daha kıymetli bir şey öğrendi: Geometrinin büyüleyiciliğini. Oranlarda bir armoni vardı. Matematik doğanın fırça darbesiydi.

Bir gün Floransa Katedrali’nin tepesine iki ton ağırlığında bir küre yerleştirme işi gelmişti. Bu işle birlikte Leonardo’da, optiğe ve ışık ışınlarının geometrisine karşı büyük bir merak ve hayranlık uyanmıştı. Sekiz bakır levhayla kaplanmış yaldızlı, taştan kürenin inşası o dönemde henüz kaynak şalomaları olmadığından farklı bir yöntemle yapılacaktı. Güneş ışığını yüksek ısılı tek noktada toplayacak olan yaklaşık 90 cm genişliğinde içbükey aynalar kullanılarak lehimlenecekti. Işınların doğru açısını hesaplamak ve aynaların eğimlerini buna göre yapmak için geometri bilgisi gerekiyordu. Leonardo “ateş aynaları” adını verdiği bu aynalardan büyülenmişti.

Tüm Reklamları Kapat

2.3-İlk Sanat Eseri

Çıraklık döneminde Leonardo, Leon Battista Alberti’nin “Resim Üzerine” adlı kitabından da çok etkilenmişti. Alberti’ye göre ruhun hareketleri bedenin hareketleri sayesinde bilinir hale gelebilirdi. Leonardo bu yaklaşımı benimseyerek ileride şöyle diyecekti:

“İyi bir ressam aslen iki şey çizmelidir, insan ve onun zihnindeki niyetler. İlki kolay, ikincisi zordur çünkü ikincisinin jestlerle, mimiklerle, kol ve bacak hareketleriyle betimlenmesi gerekir. Hareketler zihinsel devinimleri duyurmalıdır.”

Babası, Leonardo’nun sanatla doğanın harikalarını birleştirme yeteneğinin farkına varmıştı. Hatta bir keresinde oğlunun bu özelliklerinden kazanç bile sağladı. Vinci’de çalışan bir köylü, tahtadan küçük bir kalkan yapmış ve Piero’dan kalkanı Floransa’ya götürüp üzerinin resimlenmesini istemişti.

Tüm Reklamları Kapat

Piero’nun bu iş için görevlendirdiği oğlu, kalkanın üzerine ateş püskürten, ejderha benzeri korkunç bir canavar imgesi çizmeye karar verdi. Canavara doğal bir görünüm vermek için gerçek kertenkeleler, yılanlar ve yarasalardan parçalar toplamıştı.

Sonunda o kadar etkileyici bir çizim ortaya çıktı ki babası kalkanı almaya geldiğinde loş ışıkta gözüne gerçek gibi gelen canavar çizimi karşısında irkildi. Daha önce bu kadar olağanüstü, bu kadar sıra dışı, eşsiz bir şey hiç görmemişti. Oğlunun eserini kendine saklayıp köylü için başka bir kalkan almaya karar verdi.

O kalkan bugün kayıp. Akıbetinin ne olduğu bilinmiyor. Ticari kafa yapısına sahip babası tarafından çok iyi bir fiyata satıldıktan sonra yüzyıllardır kim bilir kimlerin eline geçti.

Peki Leonardo’nun buradaki ödülü neydi?

Tüm Reklamları Kapat

Onun ödülü babasının müthiş kalkanı görünce duyduğu korkuydu. Bu bir sanatçı olarak ona yeterdi. Para mühim değildi. Leonardo’nun belki de kayda geçen ilk sanat eserinin hikayesi işte böyleydi.

2.4-Sfumato Tekniği

Leonardo bu dönemde sadece hayvan imgelerini değil, nesneleri de resmetmeyi öğreniyordu.

Mesela dökümlü kumaş alıştırmaları sanatsal dehasının en önemli bileşenlerinden birini geliştirmesine yardımcı oldu: Işık ve gölgeyi iki boyutlu bir yüzeyde etkili bir üç boyutluluk yanılsaması yaratacak biçimde kullanma becerisi.

Tüm Reklamları Kapat

Da Vinci tarafından çizilmiş dökümlü kumaş resmi
Da Vinci tarafından çizilmiş dökümlü kumaş resmi

Hayatının ilerleyen dönemlerinde not defterlerinden birine şöyle yazacaktı.

“Ressamın ilk amacı, bir cismi düz bir yüzeyde sanki üç boyutluymuş gibi göstermektir; bunu diğer herkesten daha büyük bir maharetle yapan kimse övgülerin en büyüğüne layıktır. Resim biliminin bu üstün marifeti, ışık ve gölgeden kaynaklanır.”

Leonardo, Verrocchio’nun atölyesinde dökümlü kumaş çizimlerinde ustalaşırken bir yandan da kontur çizgilerini ve keskin köşeleri bulanıklaştırmayı içeren “sfumato” tekniğine öncülük etti. Ressamlar bu tekniği bugün, nesneleri, keskin konturlarla resmetmek yerine gözümüze göründükleri gibi resmetmek için kullanıyor. Leonardo’nun bu meşhur buluşu bazı şeyleri daima hayal gücümüze bırakıyor. Kendi sözleriyle sfumato tekniğini şöyle açıklıyor:

“Işığı ve gölgeleri sert hatlar ve keskin konturlarla resmetmemeli, dumanın havaya karışıp yok olması gibi birbirine karıştırmalısınız.”

Tüm Reklamları Kapat

2.5-Romalı Bir Savaşçı

Leonardo’nun en meşhur erken dönem çizimi, Milano Dükü’nün Floransa’yı ziyaretinden sonra çizdiği eser. Gösterişli bir miğfer takmış, haşin suratlı Romalı bir savaşçıyı profilden tasvir eden bu çalışma Verrocchio’nun yaptığı bir çizimden yola çıkılarak yapılmış. Boyalı kağıt üzerine sivri uçlu gümüş kalemle çizilmiş. Son derece karmaşık desenler içeren çizimde, savaşçının miğferi aşırı gerçekçi bir kuş kanadı ve Leonardo’nun bayıldığı büklümler ve spirallerle süslenmiş.

Gözlem becerisi hayatı boyunca Leonardo’nun hayal gücünü beslemişti. Sokakları kemerinden sarkan bir defterle dolaşırdı. Yüzleri göze çarpan abartılı özellikler barındıran ve iyi birer model olacaklarını düşündüğü insanları evine yemeğe davet ederdi. Yemekte onların karşısına oturur ve onlara akla hayale gelebilecek en gülünç öyküleri anlatırdı. Tüm jest ve mimiklerini büyük bir dikkatle gözler ve zihnine kaydederdi. Onlar gidince odasına çekilir ve gözlemlerini kağıda dökerdi. Böyle böyle ustalaşıyordu.

2.6-Gökyüzü Vidası

Tüm Reklamları Kapat

Leonardo’nun yaratımları sadece kağıt üstünde kalacak şeylerden ibaret değildi. Aslında bir mimar ve mühendis olmak isteğiyle yanıp tutuşuyordu. Mesela genellikle ilk helikopter tasarımı olarak kabul edilen meşhur “Gökyüzü Vidası” çizimi bu isteği hakkında bize önemli bilgiler veriyor. Keten, tel ve bambudan oluşan sarmal mekanizmaya sahip bu aygıtın teoride döne döne havaya yükselebileceğini düşündü. Hatta notlarında “ketenin gözenekleri nişastayla kapatılmıştır” gibi bazı ayrıntılar bile vermişti. Fakat aygıtın bir insan tarafından nasıl uçurulacağı konusunda bir bilgi yoktu. Bu gökyüzü vidası belki de Floransa’da düzenlenen teatral gösterilerde insanları eğlendirmek için tasarlanmıştı.

3-İlk Resim Çalışmaları

3.1-Katkıda Bulunduğu Resimler (Tobias ve Melek – İsa’nın Vaftizi)

Verrocchio’nun atölyesinde işbirlikçi ve samimi bir ortam vardı. Leonardo bu ortamdan o kadar hoşnuttu ki 1472’de 20 yaşındayken çıraklığı sona erdiğinde bile bir süre daha orada çalışmaya devam etti. Bir yandan da Floransalı ressamlar birliği Compagnia di San Luca’ya kaydolmuştu.

Tüm Reklamları Kapat

20’li yaşlarının başında Verrocchio’nun atölyesinde iki resme katkıda bulundu: Tobias ve Melek resminde koşturan köpekle, parlak balığın ve İsa’nın Vaftizi resminde en soldaki meleğin çiziminden sorumluydu.

Tobias ve Melek
Tobias ve Melek

Bir gün Leonardo yine bu melek üzerinde çalışırken yemek vakti gelmişti. Lorenzo isimli arkadaşı yemek yemek yerine dirseklerini masaya, yüzünü de ellerinin arasına koymuş öylece duruyor, kendinden geçmiş bir halde arkadaşını seyrediyordu.

Leonardo’nun meleğinin yanında, daha önce Verrocchio’nun çizdiği bir başka melek vardı ve Lorenzo doğal olarak ikisini karşılaştırma gereği duymuştu.

Arkadaşına şöyle dedi:

Tüm Reklamları Kapat

“Leonardo biliyor musun, senin çizdiğin melek ustamızın meleğinden daha güzel!”

Leonardo duymamış gibi yaptı.

“Bunu ben söylüyorum sana ama kendisi burada olsa o da söylerdi.”

Öteki öğrenciler eğlencenin ve kızların peşinde koşarken Leonardo, o melekten bir türlü kopamıyordu. Bitmiş olan çizimi ince ince işliyor, zaten kusursuz olan bir çalışmayı daha da kusursuz hale getirmeye uğraşıyordu.

Tüm Reklamları Kapat

Arkadaşı tekrarladı:

“Leonardo sana söylüyorum: Senin çizdiğin melek, ustamızın meleğinden daha güzel!”

İsa’nın Vaftizi
İsa’nın Vaftizi

Leonardo tam arkadaşına cevap verecekti ki kapıda ustası Verrocchio’yu gördü. Kollarını kavuşturmuş genç öğrencisinin çalışmasına bakıyordu. Öyle bir anda gelmişti ki, Lorenzo’nun ateşli yorumunu işitmişti. Şimdi de bu saptamanın ne kadar doğru olduğunu kendi gözleriyle görüyordu.

Resmin yanına gitti ve sevgiyle Leonardo’nun omzuna dokunarak o resim üzerinde son kez kullandığı fırçayı eline aldı. Resim sanatından kesin olarak koptuğunu göstermek istercesine fırçayı kırdı. Fırçalara bir daha el sürmemeye karar vermişti. Çünkü boynuz kulağı geçmişti.

Tüm Reklamları Kapat

Resimdeki iki meleği karşılaştırdığımızda Verrocchio’nun bu hareketinin sebebini anlıyoruz. Kendisinin donuk yüzlü meleği boş gözlerle bakarken Leonardo’nun meleği çok daha gerçekçi bir ifadeye sahip. Verdiği pozda bir dinamizm var. Kıvrık bir dörtte üç profilden görülen meleğin gövdesi hafifçe sola doğru dönerken, boynu sağa dönmüş. Bu da bize şunu gösteriyor. Leonardo resimde hareketi tasvir etmek konusunda daha o zamanlarda uzmanlaşmıştı. Ayrıca bu resimden anlıyoruz ki sfumato tekniğinin o keskin konturları bulanıklaştıran dumansılığı, artık Leonardo sanatının ayırt edici özelliği haline gelmişti.

3.2-Meryem’e Müjde

Leonardo’nun, ortak çalışmalarının yanı sıra, 20’li yaşlarında büyük ölçüde tek başına yaptığı en az dört resim var. Şimdi gelin biraz da bunları inceleyelim.

Bunlardan ilki Meryem’e Müjde resmi.

Tüm Reklamları Kapat

Meryem’e Müjde
Meryem’e Müjde

Melek Cebrail’in, Bakire Meryem’e, İsa Mesih’in annesi olacağını bildirerek onu büyük bir şaşkınlığa uğrattığı anı tasvir ediyor. Bu konu Rönesans’ta son derece popülerdi. Leonardo’nun bu yorumunda Meryem’i görkemli bir köy villasının duvarlarla çevrili bahçesinde başını okuduğu kitaptan kaldırıp Cebrail’e bakarken görüyoruz.

Resim tutkulu olmakla birlikte o denli kusurlarla dolu ki kimi uzmanlar resmin Verrocchio’nun atölyesinde çalışan başka ressamlarla ortak yapıldığını düşünüyor. Ancak çeşitli kanıtlar, resmin buradaki birincil elin Leonardo’ya ait olduğunu ortaya koyuyor.

Peki nedir bu sorunlu unsurlar?

Mesela hantal bahçe duvarı. Duvarın açık kısmının kenarındaki açı yanlış. Meryem’in dizlerini örten kıyafet esneklikten yoksun. Sandalyenin kolunun Meryem’in üçüncü dizi gibi görünmesi de bir başka problem. Selvi ağaçlarının aynı boyda olması hemen ilk bakışta göze çarpan problemlerden bir diğeri. Ayrıca Meryem’in pozu ve yüz ifadesindeki donukluk onu bir vitrin mankeni gibi göstermiş.

Tüm Reklamları Kapat

En rahatsız edici kusursa, Meryem’in, önündeki şatafatlı rahleye göre konumlandırılmasındaki tuhaflık. Rahlenin alt kısmı Meryem’e göre izleyiciye bir metre kadar daha yakın. Bu da Meryem’in sağ kolunun fazla uzun görülmesine neden olmuş.

Resim etkileyici olsa da bunun genç bir ressamın çalışması olduğu çok açık. İlerleyen yıllarda Leonardo’nun perspektifle ilgili gözlemlere ve optik üzerine yaptığı çalışmalara ağırlık vererek bu açıklarını kapattığını göreceğiz.

Tabii burada Leonardo’nun anamorfoz diye bilinen, bir eserde kimi unsurların çarpık gözüktüğü ancak farklı bir açıdan bakıldığında düzgün gözüktüğü görsel hile üzerinde denemeler yaptığını da düşünebiliriz. Kısacası bu resim, sergilediği perspektif hileleri yeterince pişmemiş bir dehanın göstergesi olarak karşımıza çıkıyor. Resim günümüzde Uffizi Galerisi, Floransa, İtalya’da bulunuyor.

3.3-Münih ve Benois Meryemleri

Tüm Reklamları Kapat

Şimdi geçelim Meryemlere.

Meryem’i bebek İsa’yla birlikte tasvir eden küçük boyutlu dini resim ve heykeller Verrocchio’nun atölyesinde düzenli olarak üretilen başlıca eserlerdendi. Leonardo’nun bu tür resimlerden en az iki tane yaptığını biliyoruz: Münih Meryemi ve Benois Meryemi.

Münih Meryemi
Münih Meryemi

Her iki resimde de en ilgi çekici unsur, kıpır kıpır tombul bebek İsa. İsa’nın boğum boğum vücudu Leonardo’nun modelleme, ışık ve gölgeyi kullanarak gerçekçi bir üç boyutlu görünüm yaratma konusunda ne kadar geliştiğini gösteriyor. Ayrıca ögelerin ton ve parlaklıklarını değiştirmek için “chiaroscuro” tekniğini kullanmış. Bu teknik renk tonlarını koyulaştırmak yerine siyah pigmentler kullanarak sert ışık-gölge kontrastları oluşturmaya yarıyor. Chiaroscuro tekniğiyle Leonardo ilk kez bir resimde, heykelin hacimliliğiyle boy ölçüşen, kusursuz üç boyutlu formlar yaratmayı başarmış.

Özellikle Benois Meryemi’nde, Leonardo’nun duygular ve gösterilen tepkileri canlı bir biçimde resmetme becerisini görüyoruz. Böylelikle kompozisyonu donmuş bir andan bir hikayeye dönüştürmüş.

Tüm Reklamları Kapat

Münih Meryemi adından da anlayabileceğiniz üzere Almanya, Münih’te, Alte Pinakothek sanat müzesinde bulunuyor. Benois Meryemi ise St. Petersburg’da Ermitaj müzesinde sergileniyor.

3.4-Ginevra de’ Benci

Leonardo’nun dini temalı olmayan ilk resmi, iğne yapraklı bir ardıç ağacının önünde çizilmiş, parlak yüzlü, melankolik genç bir kadının portresi. İlk bakışta bir nebze yavan ve sıkıcı duruyor. Ancak Ginevra de’ Benci, ışıltılı, lüle lüle saçları ve geleneğin dışına çıkan dörtte üç profilden pozuyla harika Leonardo dokunuşları içeriyor.

Ginevra de’ Benci
Ginevra de’ Benci

Ginevra de’ Benci Floransalı önde gelen bir bankerin kızıydı. 1474 başlarında, 16 yaşındayken, 32 yaşındaki, kısa süre önce dul kalmış Luigi Niccolini’yle evlenmişti. Luigi, 1480 yılı vergi beyannamesinde karısının hasta olduğunu ve uzun süredir tedavi altında olduğunu belirtmişti.

Tüm Reklamları Kapat

Ginevra, Leonardo’nun sevdiği türden yumuşak bir ışık altında, solgun ve melankolik bir biçimde tasvir edilmiş. Ginevra’nın, bu kendinden geçmişçesine boş gözlerle bakan hali, kocasının bahsettiği fiziksel hastalığından daha derinlere iniyor gibi görünüyor.

Portredeki en dikkat çekici unsur, Ginevra’nın gözleri. Üç boyutlu bir görünüm elde etmek için üzerlerinde titizlikle çalışılmış. Göz kapakları, Ginevra’nın üzerine sinmiş kasveti arttırmış.

Gözlerindeki diğer bir dikkat çekici unsur da Leonardo’nun yağlıboyalarla elde etmeyi başardığı sıvımsı parlaklık. Her iki gözbebeğinin hemen sağında, bize göre sağdan gelen güneş ışığının ışıltısını gösteren minicik bir pırıltı yer alıyor. Aynı pırıltıyı buklelerinde de görüyoruz. Bu kusursuz ışık pırıltısı Leonardo’nun bir diğer ayırıcı özelliği. Bizim her gün gördüğümüz ama üzerinde pek durup düşünmediğimiz bir fenomen.

Leonardo bu resimde gizli duyguları açığa çıkaracak psikolojik bir portre yaratmıştı. Bu ileride onun en önemli sanatsal yeniliklerinden biri haline gelecekti. Bu portre Leonardo’yu 30 yıl kadar sonra tarihin en önemli psikolojik portresinde yani Mona Lisa’da doruk noktasına ulaşacak bir yola sokmuştu.

Tüm Reklamları Kapat

Ginevra de’ Benci şu anda ABD’nin başkenti Washington’da, Ulusal Sanat Galerisi’nde sergileniyor. Elbette bir Mona Lisa değil. Yanına bile yaklaşamaz. Ama Mona Lisa’yı resmedecek kişinin elinden çıktığı da aşikar.

3.5-Müneccim Kralların Tapınması

Leonardo nihayet 1477’de Verrocchio’nun yanından ayrılmış ve kendi atölyesini açmıştı. Fakat bu hamlesi ticari açıdan tam bir fiyasko oldu. Milano’ya gitmesinden önceki beş yıl boyunca bilinen sadece üç sipariş alacaktı ki bunlardan birine hiç başlamadı ve diğer ikisini de yarıda bıraktı. Yine de tamamlamadığı o iki tablo bile itibar kazanmasına ve sanat dünyasını etkilemesine yetecekti.

Bunlardan biri günümüzde Floransa’daki Uffizi Müzesi’nde bulunan Müneccim Kralların Tapınması’ydı.

Tüm Reklamları Kapat

Müneccim Kralların Tapınması
Müneccim Kralların Tapınması

Tamamlanmadan kalmış olan bu resim, sanat tarihindeki en etkili tamamlanmamış resim. Ayrıca 15. yüzyılın en devrimci ve anti-klasik resmiydi. Çığır açıcı ve dudak uçuklatıcı bir deha gösterisiydi.

Tapınma, Mart 1481’de, Leonardo 29 yaşındayken, Floransa surlarının hemen dışındaki San Donato Manastırı tarafından sipariş edilmişti. En geç 30 ay içinde tamamlanması gerekiyordu fakat kötü yapılmış bir sözleşme sonucunda resim tamamlanamadı. İş verildikten 7 ay sonra ödemeler kesildi. Leonardo da çalışmayı bıraktı. Böylelikle tarihin en yaratıcı sanatçılarından biri, kendini, yakacak odun karşılığında saat süslerken, boya için borç alırken ve şarap dilenirken buldu.

Şimdi gelin bu etkileyici çalışmayı bir analiz edelim:

Leonardo, Müneccim Kralların Tapınması için tasarladığı kompozisyonun merkezine Bakire Meryem’le kucağındaki bebek İsa’yı yerleştirmiş. Bebek elini uzatıyor ve anlatı, bu noktadan başlayarak saat yönündeki bir sarmal biçiminde dönüyor. İzleyicinin gözleri bu taşkın girdapla birlikte dönüp dururken, resim sadece tarihi bir an olmanın ötesinde, dramatik bir anlatıya dönüşüyor. İsa, krallardan birinden bir hediye kabul etmekte. Hediyesini az önce vermiş bir diğer kral, başını hürmetle yere eğmiş. Ayrıca resmin en sağında da Leonardo’nun kendisini görüyoruz.

Tüm Reklamları Kapat

Hepsi hareket eden bir dizi karakteri tasvir etmek bayağı göz korkutucu bir işti. Her biri kendine has bir duruşa ve duygusal duruma sahip olmalıydı. Sonuç baş döndürücü bir drama ve duygu kasırgası oldu. Leonardo bebek İsa’yı ilk defa gören kişilerin her birinin tepkilerini ustalıkla betimleyerek, resmi, izleyicinin de içine kapıldığı bir girdaba dönüştürmüştü.

Leonardo bu eserini ve daha birçok başka eseri tamamlamadan bıraktı. Çünkü altına girdiği bu işler onun gibi bir mükemmeliyetçi için aşırı yorucu bir hale dönüşüyordu. Öyle incelikli öyle harikulade fikirlere sahipti ki bunları hayata hatasız geçirmek olanaksız olduğundan tıkanıp kalmıştı. Eli ona, hayal ettiklerini resmetmek için yetersiz geliyordu. Sanat anlayışı öyle yüceydi ki diğerlerinin birer mucize saydığı şeylerde bile hatalar görüyordu ve bu yüzden başladığı çalışmaların hiçbirini tamamlamadı.

Aslında Leonardo’nun sanata yaklaşımı şuydu:

“Sanat eseri asla bitmez, sadece terk edilir.”

Tüm Reklamları Kapat

3.6-Aziz Jerome

Bir diğer yarım bıraktığı resim ise şu anda Vatikan Müzesi’nde sergilenen Aziz Jerome’du.

Bedenin devinimleriyle ruhun devinimleri arasında bağlantı kurma arzusunu bu resimde açıkça görebiliyoruz. Tamamlanmamış eser, İncil’i Latince’ye çeviren 4. yüzyıl alimi Aziz Jerome’u inzivaya çekildiği çölde tasvir ediyor. Bir deri bir kemik kalmış bitkin aziz, bağışlanmak için yakarırken sanki utanç içinde.

Leonardo’nun tüm resimleri psikolojik. İstisnasız hepsi duyguları tasvir etme arzusunu açığa vursa da bu arzunun en yoğun haliyle ortaya çıktığı resmi Aziz Jerome. Bu tablo aynı zamanda Leonardo’nun ilk anatomik çizimi.

Tüm Reklamları Kapat

Ona göre bir ressamın sinirler, kemikler, kaslar ve tendonların anatomisini bilmesi şarttı. Bu yüzden kadavralar üzerinde diseksiyonlar yaparak anatomik keşiflerini kağıda döküyordu. Aziz Jerome son halini, ilk çizilişinden 20 yıl sonra aldı çünkü Leonardo az önce de bahsettiğim üzere bir sanat eseri için bitti demekten hoşlanmıyordu. Öğrendiği her yeni bilgiyle resimleri üzerinde düzeltmeler yapıyordu. Bu yüzden birçoğunu yıllarca elinin altında tutuyor, üzerlerinde bitmek bilmez rötuşlar yapıyordu.

Büyük deha 30’una yaklaşırken kendini iyice kaybolmuş hissediyordu. Aynı dönemde rakipleri başarıdan başarıya koşmaktaydı. Mesela çağdaşı Botticelli art arda tamamlanmış yapıtlar ortaya koyarak Mediciler’in gözde ressamı haline gelmişti.

Bütün bunlar Leonardo’nun dehasını eksiltmiyordu. Ancak elinde dehasını herkese gösterebileceği çok az şey vardı. Bilinen sanatsal başarıları, iki Verrocchio tablosuna yaptığı harikulade ama ikinci derecede katkılar, atölyede üretilen ve diğerlerinden ayırt etmesi zor birkaç Meryem tasviri, teslim etmediği bir genç kadın portresi ve iki tane tamamlanmamış başyapıt taslağından ibaretti.

Yavaş yavaş tükenen Leonardo için yola koyulma vakti gelmişti.

Tüm Reklamları Kapat

4-Ludovico Sforza Himayesi

4.1-İlk Milano Dönemi

30 yaşına girdiği 1482 yılında Leonardo da Vinci, Floransa’dan ayrılıp önündeki 17 yılını geçireceği Milano’ya doğru yola koyuldu. Kendisine eşlik eden bir yol arkadaşı vardı: 15 yaşındaki gelecek vadeden müzisyen Atalante Migliorotti. Migliorotti lir çalmayı Leonardo’dan öğrenmişti ve yıllar içinde onun maiyetine girip çıkacak genç erkeklerden biriydi.

Defterindeki hesaba göre Floransa’yla Milano arası 290 kilometreydi ve kafilenin Milano’ya varması yaklaşık bir hafta sürecekti. Bu, oldukça doğru bir hesaptı. Aracın tekerleğinin her bir dönüşünü sayarak, gidilen mesafeyi ölçen bir tür odometre geliştirmişti ve yolda bu aleti denemiş olabilir. Yola çıkarken Milano’ya yerleşebileceği ihtimalini göz önüne alarak neredeyse tüm eşyasını yanına almıştı. Bunların arasında bir sürü resmin yanı sıra fırın tasarımları, gemicilik ve su aletleriyle ilgili çizimler vardı. Bu da bize daha o yıllarda bile sanatın yanı sıra, mühendislikle ilgilendiğini gösteriyor.

Tüm Reklamları Kapat

Milano 125 bin nüfusuyla, Floransa’nın 3 katı büyüklüğündeydi. Bir tüccar cumhuriyeti değil, kendilerini dük ilan eden militarist diktatörlerin hüküm sürdüğü bir şehir-devletti. Zamanın Avrupa hükümdarları arasındaki rekabet, sadece askeri güçle sınırlı değildi, aynı zamanda kültürel bir rekabet içindeydiler. Bu yüzden Milano sarayı, kendisini rahata kavuşturacak bir maaş arzulayan Leonardo için biçilmiş kaftandı.

4.2-Ludovico Sforza

Leonardo Milano’ya ayak bastığında şehir, Ludovico Sforza’nın yönetimi altındaydı. Acımasız ve pragmatik Ludovico, gaddarlığını, asil, kültürlü ve görgülü devlet adamı imajının arkasına saklıyordu. Resim ve edebiyat dersleri alıyor, önde gelen alim ve sanatçıları Sforza sarayına çekiyordu. Böylece hem kendi itibarını hem de Milano’nun itibarını meşru bir zemine oturtuyordu.

Floransa’nın aksine Milano sokaklarında, usta sanatçılar cirit atmıyordu. Bu durum Milano’yu Leonardo için çok daha bereketli bir toprak haline getiriyordu. Burada kendisinin eşi benzeri yoktu. Bu yüzden dükün yanında işe girmek için hemen bir mektup kaleme aldı.

Tüm Reklamları Kapat

Üzerinde uzun uzun düşündüğü bu mektupta sanatçı kişiliğinden çok, askeri mühendislik alanında uzman olduğu iddiasını ön plana çıkarmıştı. Böyle yaptı çünkü gücü zorla eline geçiren Sforza hanedanının devamlı bir iç isyan ya da Fransız istilası tehdidiyle karşı karşıya kalabileceğini biliyordu. Bu şekilde Ludovico’nun ilgisini çekebilirdi. Aslında yapabileceğini iddia ettiği şeyler yapmak istedikleriydi. Daha önce ne bir savaşta bulunmuş ne de silah üretmişti. Mektupta bahsettiklerinin hepsi sadece tasarım aşamasında olan şeylerdi. Ama Milano’ya yerleştikten sonra askeri mühendislik sevdasına ciddiyetle eğilecekti.

4.3-Askeri Mühendis

Floransa’da yaşadığı dönemde zekice tasarlanmış bazı savaş aletleri çizmişti. Bunlardan biri, kale duvarına tırmanmaya çalışan düşman askerlerinin merdivenlerini devirmek için geliştirilmiş bir mekanizmaydı. Kaleyi savunanların duvardaki deliklerden çıkan çubuklara bağlı büyük kolları çekmesi gerekiyordu. Bağlantılı olarak geliştirdiği bir başka fikir, kale duvarının tepesine çıkmayı başaran düşmanları kesip biçmeye yarayan pervane benzeri bir aletti.

Askeri mühendislik tasarımı
Askeri mühendislik tasarımı

Matbaa’nın yaygınlaşması, Leonardo’nun Milano’ya geldikten sonra savaş aletleri üzerine incelemeler yapıp yeni fikirler geliştirmesine yardımcı oldu. Geliştirdiği bazı fikirler için dönemin ünlü bilim insanları ve mühendislerinin kitaplarından yararlandı.

Tüm Reklamları Kapat

4.4-Tırpanlı Savaş Arabası

Bu fikirlerden biri de ürkütücü bir tırpanlı savaş arabasıydı. Tekerleklerden çıkan korkunç döner bıçakları ve önüyle arkasına takılabilen dört bıçaklı döner milleriyle, tam bir ölüm makinesiydi. Leonardo’nun yaptığı bu çizim sadece bir ölüm makinesini tasvir etmekle kalmıyordu. Aynı zamanda muazzam güzellikte bir sanat eseriydi. Dört nala koşan atlar, pelerinli biniciler, vücutları parçalanmış düşmanlar. Hepsi, müzede sergilenmeye layık bir gölgeleme ve modelleme ortaya koyuyordu.

Tırpanlı Savaş Arabası
Tırpanlı Savaş Arabası

4.5-Dev Arbalet

Hayalinde canlandırdığı ama gerçeğe dönüşmeyen silahlardan bir diğeri ise yine Milano’da çizdiği dev arbaletti. Otuzdan fazla çizim yapmış ve dişlileri, vidaları, milleri, tetikleri ve diğer mekanizmaları titizlikle detaylandırmıştı. 24 metre uzunluğundaki bu devasa makinenin büyüklüğünü üzerindeki askerden de görebiliyoruz.

Tüm Reklamları Kapat

Dev Arbalet
Dev Arbalet

Leonardo bu arbaletle, kirişin gerilme mesafesi ile fırlattığı nesneye uyguladığı kuvvet arasındaki korelasyonu hesaplamaya çalıştı. Çeşitli hesaplamalar yaptıktan sonra kuvvetin, telin gerildiği noktadaki açısıyla orantılı şekilde oluşacağı sonucuna vardı. Fakat bunun tam olarak doğru olmadığı ortaya çıkacaktı. Leonardo trigonometri bilmiyordu, bu yüzden de kuramını geliştiremedi. Ama fikir açısından hatasızlığa yaklaşmıştı.

4.6-Çarklı Silah (Wheellock)

Bunların dışında daha pek çok askeri makine ve silah çizdi. Kaplumbağaya benzer tanklar, buharla çalışan savaş topları gibi bir sürü şey tasarladı. Fakat bildiğimiz kadarıyla Leonardo’nun askeri fikirlerinden sadece biri defter sayfalarından çıkıp savaş alanında yer alabildi. Bu, 1490’larda tasarladığı çarklı silah (wheellock) tı. Çarklı silah, barutun ateşlenmesi için kıvılcım oluşturmanın bir yöntemiydi. Tetik çekildiğinde yay, metal bir çarkı döndürüyordu. Bu çark taşa sürtündükçe barutlu silahı ateşlemeye yetecek kadar kıvılcım üretiyordu. Çarklı silah gerek savaşlarda gerekse kişisel kullanımda yaygınlaşacaktı.

4.7-İdeal Şehir

Tüm Reklamları Kapat

Dük Sforza, büyük dehanın kıymetini tam olarak bilememişti. Leonardo’nun mimari uğraşları da askeri uğraşları gibi, büyük ölçüde asla uygulamaya geçmeyen yaratıcı fikirlerden ibaret kaldı. 1487’de sayfalarca yazıp çizerek, radikal bir şehir konsepti sundu. Bu konseptte sürekli veba salgınlarıyla uğraşan şehirleri, nefes alıp veren organizmalara benzetmişti. Hayal ettiği ütopik şehir iki katmanlıydı: Üst kat tamamen güzellik odaklı tasarlanacak, sadece yayalara açık olacak ve altındaki gizli katta kanallar, temizlik işleri ve lağım sistemi bulunacaktı.

Şehir tasarımları
Şehir tasarımları

Leonardo’nun bu ileri görüşlü tasarımları kısmen bile olsa hayata geçirilseydi şehirlerin yapısını iyileştirebilir, salgınların yol açtığı kırımları azaltabilir ve tarihi değiştirebilirdi. Ama önemi anlaşılamadı.

4.8-Emprezaryo

Neticede Leonardo, Ludovico Sforza’nın maiyetine mimar ya da mühendis sıfatıyla değil, emprezaryo yani gösteri yapımcısı olarak girdi. Bu tür etkinliklerin yapım ve sahneleme aşamaları hem sanatsal hem de teknik pek çok bileşen içeriyordu ve bunların hepsi Leonardo’nun ilgi alanına giriyordu: Sahne tasarımları, kostümler, dekor, müzik, düzenekler, kareografi, alegorik anlatımlar, otomatlar, marifetli aygıtlar.

Tüm Reklamları Kapat

Bugünden baktığımızda bunlara harcanan zaman daha faydalı işler için kullanılabilirdi diye düşünebiliriz ama o zamanlarda Sforza Sarayı’nda sahnelenen etkinlikler son derece önemli görülüyordu. Bu gösteriler kullandıkları tarihi ve dini imgeler aracılığıyla Sforza Hanedanı’nın yönetimini meşrulaştırmaya yarıyordu. Dolayısıyla bunların yapımcıları da el üstünde tutuluyordu. Eğlenceler zaman zaman bir fikir festivali misali eğitsel bir etkinliğe dahi dönüşebiliyordu. Bilimsel sunumlar, çeşitli sanat dallarının birbirlerine karşı üstünlükleri üzerine münazaralar ve dahiyane aygıtların teşhiri yapılıyordu. Tüm bunlar sonradan Aydınlanma Çağı’nda popülerlik kazanan bilimin halkla buluşması idealinin öncüleriydi.

Görsel ve işitsel bir şölene dönüşen kutlamaların merkezinde “Cennet” adlı şatafatlı bir gösteri yer alıyordu. Gösterinin doruk noktasıysa “Gezegenlerin Dansı” adlı temsildi.

Leonardo “Cennet” yapımıyla büyük bir başarı elde etmişti. Böylece ressam olarak kazandığından daha büyük ve askeri mühendis olarak kazanmayı hayal bile edemeyeceği bir şöhret elde etti. Üstelik kendisi de bu işlerden büyük keyif alıyordu. Adeta hayal alemiyle mekanik düzeneklerin birlikteliğinden doğan fantastik koreografiler oluşturmak için doğmuştu. Sahnede oyuncuları uçuran, yükselip alçalan, yarattığı hareketli görsellikle izleyenlerin nefesini kesen hünerli araçlar yapmak onun için büyük zevkti. Ayrıca bu işlerden bol kazanç sağlıyordu.

Leonardo burada müzikle de ilgileniyordu. Defterlerinde müzik bestesi yer almıyordu ama özgün, fantastik çalgı tasarımlarıyla doluydu. Notayla çalmak ya da söz yazmak yerine, Sforza Sarayı’ndaki icralarında doğaçlamalar yapardı. Kendi özgün tasarımını geliştirmişti. Bu, keman gibi tutulan bir çeşit lirdi. Çalgının beş teli yayla, iki teliyse parmakla çalınmak üzere tasarlanmıştı. Bu çalgı eşliğinde enfes şarkılar söylüyor, bütün prensleri mucizevi şekilde keyfe boğuyordu.

Tüm Reklamları Kapat

4.9-Vitruvius Adamı

Leonardo’nun defterlerinde özellikle erkek bedeni çizimlerine bol miktarda rastlıyoruz. Bunlardan en meşhuru tüm zamanların ikonik imgeleri arasında sayılan “Vitruvius Adamı.”

M.Ö. 80 dolaylarında doğan Marcus Vitruvius Pollia, Sezar’ın komutası altında, Roma ordusunda görev yapmış bir mühendisti. Sonradan mimarlık yapmaya başlayarak İtalya’nın Fano kasabasında bir tapınak üzerinde çalışmıştı. Arkasında bıraktığı en önemli yapıtı yazılı bir eserdi: Mimarlık alanında yazılmış ve klasik antik dönemden günümüze kalan tek kitap olan De Architectura (Mimarlık Üzerine).

Vitruvius’un bu eseri karanlık yüzyıllar boyunca unutulup gitmişti. Ancak 1400’lerinde başlarında yeniden keşfedilip derlenebildi. En son İtalya’da yeni kurulan matbaalardan birinde, 1480’lerin sonunda Latince bir edisyonu basılmıştı. Leonardo defterine, “Kitapçıya gidip Vitruvius’u sor” notunu almıştı.

Tüm Reklamları Kapat

Vitruvius’un eserini Leonardo için bu denli çekici kılan şey; insan mikrokozmosu ile dünya makrokozmosu arasındaki ilişkiye yaptığı vurguydu. Leonardo gerek sanatı gerek biliminde bu analojiye derinden bağlıydı. O dönemde şu meşhur satırları yazmıştı:

“Eskiler insanı küçük dünya diye anardı; bu ifade gayet yerindedir çünkü insan bedeni dünyaya benzer.”

Vitruvius bu analojiyi tapınak tasarımlarına uyarlamış ve üçüncü kitabının girişinde şöyle yazmıştı:

“Bir tapınağın tasarımı simetriye dayanır. Biçimli bir bedene sahip bir insanda olduğu gibi, bileşenleri arasında kusursuz bir ilişki bulunmalıdır.”

Tüm Reklamları Kapat

Bu tanımlar Leonardo’ya ilham verdi ve Leonardo, 1489’da başladığı anatomi çalışmalarının bir parçası olarak, benzer bir dizi ölçümü derlemeye koyuldu. Bu da Vitruvius Adamı’nın Leonardo versiyonunu ortaya çıkardı.

Vitruvius adamı Leonardo’nun sakalsız bir oto-portresi olabilir. Bunu çizdiğinde 38 yaşındaydı. O dönemde kendisi hakkında yapılan betimlemelere uyuyor.

Bu versiyonu aynı dönemde çizilen diğerlerinden ayıran iki temel fark var. Gerek bilimsel hassaslık gerekse sanatsal üstünlük açısından Leonardo’nunki tamamen farklı bir seviyede. Öncelikle çizgiler taslak gibi değil. Leonardo daha ziyade bir gravür yapıyormuşçasına çizgileri emin bir tavırla kağıda adeta oymuş.

Başlamadan önce, dairenin, karenin tabanına nasıl oturacağını, en ve boydan nasıl dışarı taşacağını kesin şekilde belirlemiş. Bir pergel ve gönye kullanarak, daire ve kareyi çizmiş, ardından adamın ayaklarını bunların üzerine yerleştirmiş. Sonuçta, Vitruvius’un tarifinde olduğu gibi, adamın göbek deliği dairenin tam ortasında, cinsel organları ise karenin tam ortasında yer almış.

Tüm Reklamları Kapat

Bir diğer önemli detaysa sayfada bulunan notlar. İnsan anatomisi ve vücut oranları hakkında ayrıntılı ölçüm ve ifadelerle dolu.

Günümüzde uzun süre ışığa maruz kalıp solmaması için çok az gösterime çıkarılan eser, Venedik’teki Accademia Sanat Galerisi’nde, kilitli bir odada muhafaza ediliyor.

4.10-At Heykeli

Leonardo 1489 ilkbaharında Ludovico Sforza Hanedanı’nın onuruna devasa bir bronz at heykeli yapma işini almıştı. Ludovico’nun sahip olduğu güç, köklü bir hanedandan gelmediğinden ailesinin şanını yüceltip gücünü sağlamlaştıracak anıtsal araçlara ihtiyaç duyuyordu. Leonardo’nun atlı heykel tasarımı tam da bu ihtiyaca cevap verecekti. 75 ton ağırlığında, 7 metre boyunda ve bronzdan yapılacak olan bu at ve binicisi, o güne dek yapılmış en büyük heykel olacaktı.

Tüm Reklamları Kapat

Hazırlık aşamasında at anatomisini ayrıntılı bir biçimde incelemeye gömülen Leonardo, titiz ölçümler ve diseksiyonlar gerçekleştirdi. Bulgularını notları arasına kaydetti. Birçok şema, tablo, eskiz çizdi. Sonunda Kasım 1493’te kilden tam boy bir model yapmayı başardı ve model bir kutlamada sergilendi. Devasa ve görkemli model, saray şairlerinin övgülerine maslar olacak kadar muazzamdı. Leonardo sonunda bir heykeltıraş ve mühendis olarak da şöhret kazanacaktı. Fakat önce heykelin bitmesi gerekiyordu.

Daha kilden model bitmeden Leonardo, büyük heykelin dökümü için çalışmalara başlamıştı. Büyük bir titizlik ve maharetle plan taslakları üzerinde iki yıldan fazla uğraştı. Döküm işleminde kullanacağı doğru bileşenleri bulmak için farklı malzeme ve karışımlarla deneyler yaptı.

Geleneksel yöntemde büyük bir heykelin dökümü parça parça yapılırdı. Leonardo’nun heykeli de o kadar büyüktü ki böyle yapılması kaçınılmazdı. Ama bu Leonardo’ydu ve kusursuzluk takıntısı burada da baş gösterdi. Heykeli kalıba tek parça olarak dökmeye karar verdi. Defterindeki bir sayfa bu iş için gereken farklı düzeneklerin büyüleyici çizimlerini içeriyordu.

Daha sonra parçalanmaması ve biçimini koruması için kalıbı dıştan bir korse gibi saracak ızgaralı demir bir kafes tasarladı. Bu kafes bile heykelin kendisi gibi bir sanat eseri sayılabilirdi.

Tüm Reklamları Kapat

Tam her şey hazırlanmış, tarihin en büyük ve en görkemli heykeli bitmeye yaklaşmıştı ki projeye son verildi. Savunma harcamaları sanatsal harcamalara nazaran öncelik kazanmıştı. Fransa kralı İtalya’yı istila edince Ludovico, at heykelinde kullanılacak bronzun, üç savaş topu yapılması için kullanılmasına karar verdi. Böylece bir büyük sanat eseri daha Leonardo’nun gerçekleşmemiş hayaller diyarındaki yerini almış oldu.

5-Bilim İnsanı Kimliği

Leonardo yaşamı boyunca pratiği teoriye tercih etmişti. Ta ki 40’larında bu düşüncesi değişmeye başladı. Latince’yi öğrenmeye çok çaba sarf etti ama bir türlü vakıf olamadı. 1500’de Venedik’i ziyaret ettiğinde şehirde yüze yakın basımevi mevcuttu ve toplam 200 milyon kitap basılmıştı. Gutenberg’in Alpleri aşarak İtalya’ya ulaşan matbaa teknolojisi sayesinde ilgi alanlarını genişletebilmişti. Bu sayede resmi bir Latince ya da Yunanca eğitimi almadan bile bilim alanında ciddi bir bilgi birikimine sahip olan ilk büyük Avrupalı düşünür oldu.

1492’de Leonardo’nun sahip olduğu kitap sayısı 40’a yakındı. Askeri makineler, resim, mimari, tarım, müzik, cerrahi, sağlık, Aristotelesçi bilim, Arap fizikçilerin çalışmaları gibi pek çok kaynağa erişimi vardı. 1504’te bu listeye 70 kitap daha eklenecek ve kütüphanesi toplamda 40 bilimsel eser, 50’ye yakın şiir ve edebiyat, 10 sanat ve mimarlık, 8 din ve 3 matematik kitabına ulaşacaktı. Böylece eski Leonardo gitmiş yerine kitaplardan bilgi toplamaya aç olan Leonardo gelmişti. Deney ve teoriyi birleştirmenin daha faydalı olduğunu sonunda anlamıştı.

Tüm Reklamları Kapat

Leonardo zamanının çok ilerisinde bir düşünürdü. Çıkan sonuçların geçerliliğinden emin olmak için deneylerin tekrar edilmesi ve çeşitlendirilmesi yönündeki tavsiyesi bilimsel yöntemin habercisiydi. Sonuç olarak Bilimsel Devrim’in temelini oluşturan batılı düşünürlerden biri olmuştu.

5.1-Hareket Yasaları

Mesela 1490 dolaylarından başlayarak 20 yılı aşkın bir süre boyunca olağanüstü bir gayretle kuşların nasıl uçtuğunu araştırıp insanların uçmasını sağlayacak makineler üzerinde çalıştı. Bu konular üzerine, birçok deftere dağılmış 500’den fazla çizim yaptı. 35 binden fazla kelime yazdı. Doğadaki örüntüleri inceledi ve analojiler kurdu. Bu tasarımların birçoğunu sahne sanatında teatral gösteriler için kullandı.

Bizim aklımıza bile gelmeyen şeyler onun kafasını sürekli meşgul ediyordu. Kuşların kanatlarını yukarı ve aşağı doğru çırparken aynı hızla çırpıp çırpmadığına kadar inceliyordu. Defterine gözlemlerini metodolojik bir disiplin içinde adım adım nasıl sıralayacağını belirleyen komutlar yazardı.

Tüm Reklamları Kapat

Uçuş ve suyun akışı üzerine yaptığı çalışmalara katkı sağlayan önemli bir gözlemin sonucunda şu çarpıcı keşifleri yapmıştı:

“Su sıkıştırılamaz fakat hava sıkıştırılabilir. Kuşlar kanat çırptıkça havayı aşağı doğru itip daha küçük bir alana sıkıştırır. Sonuç olarak kanat altındaki hava basıncı, kanat üstündeki hava basıncından daha yüksek olur. Hava sıkıştırılamaz olsaydı, kuşlar kanatlarını çırparak havada kalamazdı. Kanadını aşağı doğru çırpışı kuşu yükseğe ve ileri doğru iter. Kanadın havaya uyguladığı basınç miktarı kadar hava da kanada basınç uygular.”

Bu ne biliyor musunuz arkadaşlar?

200 yıl sonra Newton’ın yeniden keşfedip geliştirdiği üçüncü hareket yasası:

Tüm Reklamları Kapat

“Her etki aynı büyüklükte ve zıt yönde bir tepki doğurur.”

Leonardo bununla da kalmadı. Daha da büyük bir öngörüyle 200 yıldan daha uzun bir süre sonra Bernoulli prensibi olarak bilinmeye başlayacak olan önermeye işaret etti: Havanın (ya da herhangi bir sıvının) akış hızı arttığında, uyguladığı basınç düşüyordu. Hatta bir kuş kanadı kesiti çizerek kanadın üst tarafının altından daha kavisli olduğunu gösterdi. Yani havanın, kanatların kıvrımlı üst yüzeyinden hızla akarken basıncının azalması sayesinde kuşların havada kalabildiğini kavramıştı.

Bu gerçekten o tarih için inanılmaz bir keşifti. Ama Leonardo’nun bu yayımlanmamış karmaşık notlarının içerisinde kaybolup gidecekti.

Yaptığı anatomi ve fizik çalışmaları Leonardo’yu insanların uçmasını sağlayacak kanatlı bir düzenek inşa etmenin mümkün olduğuna inandırmıştı. Bunu başarmak için 1480’lerin sonunda mühendislik, fizik ve anatomiyi birleştirerek çeşitli düzenekler geliştirmeye başlamıştı bile. İlk tasarımı bir yusufçuktan ilham alıyordu. Bir başkası bir yarasadan ilham alırken daha pek çoğu doğanın sonsuz çeşitliliğinden faydalanılarak çizilmiş tasarımlardı. Bunların uçabileceğine dair umudu kırıldığı zamanlarda ise planörler tasarladı

Tüm Reklamları Kapat

Mekanik tasarımları sadece uçan araçlarla sınırlı değildi. Vinçler, spiral dişliler, tekstil sektörü için iğne bileme makineleri, burgu türbinli devridaim makineleri ve kaldıraçlar gibi pek çok tasarımı için yüzlerce sayfa çizim yapmış, notlar almıştı. Hareketin dişliler ve manivelalardan tekerler ve kasnaklara nasıl nakledildiğini göstermek için makineleri kesit görünümleri kullanarak parçalarına ayırmıştı.

Sezgileri Newton’ın 200 yıl sonra tanımlayacağı birinci hareket yasasının da öncüsü oldu. Adına itici güç dediği, bir cisme uygulandığında o cisme ivme kazandıran kuvvet kavramını anlamıştı. Şöyle diyordu:

“Hareket halindeki bir cisim, hareketini aynı şekilde sürdürmek ister. Ama o cismi yavaşlatan tüm etmenleri ortadan kaldırmak gerekir.”

5.2-Triboloji

Tüm Reklamları Kapat

Eğimli bir yüzeyde aşağı kayan bir nesnenin gücünü ölçmek için günümüzde tribometre olarak bildiğimiz aleti ilk kez o tasarladı; bu alet ancak 18. yüzyılda yeniden keşfedilebilecekti. Ayrıca eğimli bir yüzeyi yağladığında sürtünmenin azaldığını gördü; böylelikle mekanik cihazlara yağlama noktaları ekleyen ilk mühendisler arasında yerini aldı. Rulman ve silindir yatakları tasarladı ve sürtünmeyi azaltmaya yönelik bir alaşım üretmek üzere en iyi metal karışımların kaydını tuttu. Bu amaçla “üç birim bakırla yedi birim kalay birlikte eritilmelidir” diyordu ki bu formül kusursuz bir sürtünme önleyici bileşim ortaya çıkarıyordu. Bu da ancak yeniden 1839’da keşfedilebilecekti.

Leonardo, makineler üzerinde yaptığı çalışmalarla, Newton’ınkinin habercisi olan mekanist bir dünya görüşü geliştirmişti. Evrendeki tüm hareketlerin aynı yasalara göre gerçekleştiği sonucuna varmıştı. Avrupa yeni bir bilim çağına girerken, bilim insanı kimliğini giymiş olan Leonardo; astrologlar, simyacılar ve mucizelere inananlarla alay ediyordu.

5.3-İnsanın Doğası

Leonardo’ya göre bir ressamın iyi bir anatomist olması şarttı. Bir insan çizerken önce kemiklerini sonra kaslarını ardından derisini çizerdi. Sonra da onu kumaşlara sarardı. Ayrıca psikolojik duyguların fiziksel hareketlere nasıl yansıdığını da araştırır, sinir sisteminin çalışma biçimini merak ederdi. Özellikle Milano’da, anatomi uzmanlarından ders aldı. Kitapları inceledi ve diseksiyon yapmayı öğrendi. Yani ölü insan ve hayvan bedenlerini keserek kasların, kemiklerin ve damarların yapısını araştırıyordu. Vücut oranlarını ölçüp biçti ve bir sürü çizim yaptı. Ayrıca insan beyninin duyu organları aracılığıyla aldığı uyaranları işlemden geçirdiğini ve sinir sistemi yoluyla kaslara tepkiler yolladığını anlamıştı.

Tüm Reklamları Kapat

Anatomi çalışmalarından bir bölüm
Anatomi çalışmalarından bir bölüm

Notlarına kafasını kurcalayan birçok soruyu not almıştı. Mesela:

“Hangi sinir gözün hareket etmesine yol açar?

“Hangi tendon uyluğun hareket etmesini sağlar?”

“İnsan yaşamı rahim içinde nasıl başlar?”

Tüm Reklamları Kapat

Gibi yüzlerce soru vardı.

Leonardo yalnızca vücudun her bölümünü her yönden ölçmekle yetinmedi. Bir eklemin hareketinin vücudun diğer bölümlerinde nasıl bir zincirleme etki yarattığını da inceliyordu. Bunun için atölyesinde çalışan asistanlarını ve modellerini hareket ettiriyor, döndürüyor, çömeltiyor, oturtuyor ve yere uzandırıyordu.

Kısacası Leonardo’nun anatomi merakı sonsuzdu ve bu merak sanatına da yansıyacaktı.

6-Usta Leonardo

Tüm Reklamları Kapat

6 -1 Erminli Kadın

Şimdi bir adım daha ilerliyoruz ve sizi Milano portreleriyle tanıştırıyorum.

ilk olarak Erminli Kadın resmine bakalım,

Erminli Kadın
Erminli Kadın

Resmin öznesi olan Cecilia Gallerani, Milano’nun eğitimli orta sınıf ailelerinden birine mensup, göz alıcı güzellikte bir kadındı. Milano’nun de facto dükü Ludovico, bu kadının hem zekasına hem de güzelliğine vurulmuştu. 1489 dolaylarında, ilişkilerinin en ateşli döneminde, Leonardo’ya o sırada 15 yaşında olan Cecilia’nın portresini sipariş etti.

Tüm Reklamları Kapat

Bu, 7 yıldır Milano’da bulunan Leonardo’nun aldığı ilk resim siparişiydi. Ortaya çıkan sonuç çarpıcı ve yenilikçi bir başyapıt olacaktı.

Günümüzde Erminli Kadın adıyla bilinen, ceviz pano üzerine yağlıboya olan bu portre, o kadar yenilikçi, o kadar duygu yüklü ve canlıydı ki, portre sanatının dönüşümde önemli bir rol oynadı. İlk modern portreydi. Avrupa sanatını, poz ve jestler aracılığıyla modelin iç dünyasını yansıtabileceği fikriyle tanıştıran ilk tabloydu. Ayrıca Leonardo, Cecilia’yı geleneksel uygulama olan tam profilden değil, dörtte üç profilden resmetmişti.

Cecilia’nın vücudu solumuza dönükken başı, dikkatini çeken bir şeye bakmak için ani bir hareketle sağımıza doğru dönmüş gibi. Baktığı şey, muhtemelen, ışığın vurduğu yönden gelen Ludovico. Kucağındaki sağlığın ve temizliğin sembolü olan beyaz ermin de kulaklarını kaldırmış, bir şeye dikkat kesilmiş sanki. Bu portrede Ginevra de’ Benci de dahil olmak üzere, dönemin diğer portrelerinde gördüğümüz boş ya da dalgın bakışlardan eser yok; fazlasıyla canlı. Kompozisyonda bir hareketlilik var. Leonardo Cecilia’nın iç ve dış dünyasında yaşanan anlık bir hikayeyi aktarmış.

Leonardo bu resimde Cecilia’nın elinin boğumlarından tutun da örülmüş ve tülle örtülmüş saçına kadar her detaya büyük bir özen göstermiş. Cecilia’nın üzerine vuran ışık yumuşak ve gölgeler titizlikle resmedilmiş. Hatta ana ışık kaynağından bağımsız olarak çeşitli bölgelerin diğer bölgelere yansıttığı ışık bile incelikle işlenmiş. Böylelikle Leonardo’nun bilimsel optik anlayışı, resimdeki üç boyutluluk yanılsamasını güçlendirmiş.

Tüm Reklamları Kapat

Günümüzde Czartoryski Müzesi’nde, Krakow, Polonya’da bulunan Erminli kadın, Leonardo da Vinci’nin başyapıtlarından biri. Belki de Mona Lisa’dan sonraki en büyüleyici resmi.

6.5-La Belle Ferronniere

La Belle Ferronniere adıyla bilinen bu portrenin öznesi ise yüksek ihtimalle Ludovico’nun resmi metresi olarak Cecilia’nın yerini alan Lucrezia Crivelli. Lucrezia da Cecilia gibi Ludovico’ya bir oğul vermişti. Ludovico da onu Leonardo’ya bir portresini yaptırarak ödüllendirdi.

Leonardo, az önce bahsettiğim ana ışık kaynağından bağımsız olan yansıyan ışıkları bu tabloda da ustalıkla kullanmış. Bunu en belirgin olarak Lucrezia’nın sol yanağının altında görüyoruz.

Tüm Reklamları Kapat

Bin yılın dahisi o dönemde, ışığın eğimli bir yüzeye vurduğu açıya göre nasıl değiştiğine dair bilimsel çalışmalar yapmıştı. Defterlerini titiz ölçümler ve açıklamalı şemalarla doldurmuştu. O zamana kadar hiçbir ressam, gölge ve ışığı kullanarak insan yüzüne Leonardo’nun ulaştığı mükemmellikte üç boyutlu bir görünüm kazandırmayı başaramamıştı.

Özellikle Lucrezia’nın omuzlarındaki fiyonkların dalgalanışı ve ışığı yakalayışı muazzam. İşlemeler titizlikle resmedilmiş. Bununla beraber La Belle Ferronniere’de, Erminli Kadın’da veya Mona Lisa’da gördüğümüz o pozu bulamıyoruz. Baş dönük olarak resmedilmişse de vücut Leonardo’ya has bir kıvrılmadan yoksun, hareketsiz.

Daha yakından incelemek isterseniz Mona Lisa’yla beraber Louvre Müzesi, Paris’te kendisini ziyaret edebilirsiniz.

6.6-Sanatın Bilimi

Tüm Reklamları Kapat

Bu iki portreyle birlikte artık görüyoruz ki Leonardo resim sanatında iyice süperstar seviyesine çıkmaya başlamıştı. Yaşayan bir efsane olmuştu adeta. Artık Son Akşam Yemeği ve Mona Lisa gibi resimlerin yolu görünüyordu.

Leonardo resmi, heykelden, müzikten ve şiirden daha üstün görüyordu. Entelektüel uğraşların birbirleriyle kıyaslandığı münazaralar Rönesans İtalyası’nda sık sık yapılırdı. Leonardo bu münazaralarda resmin sadece bir sanat değil, aynı zamanda bir bilim olduğunu iddia ederdi. Bir ressamın ilk amacı nesneleri düz bir yüzeyde üç boyutluymuş gibi göstermek olmalıydı.

Resmin bu üstün marifeti ışık ve gölgeden kaynaklanıyordu. Bunun için ressamın perspektif ve optik ilkelerini kavramış olması gerekirdi. Bu bilimlerin temelinde matematik vardı. Bu alan daha önce kapsamlı bir şekilde araştırılmıştı. Ta Arap matematikçi İbn-i Heysem’den beri perspektifin optik bilimi üzerine kitaplar yazılmış, bunlar Leonardo’nun sanatsal öncelleri tarafından geliştirilmişti.

Resim daha üstündü çünkü görme yeteneği duyuların en yücesiydi. Ayrıca aklın yanı sıra hayal gücünü de kullanmayı gerektiriyordu. Gerçekte var olan manzaralardan, objelerden, yaratıklardan çok daha fazlasını yaratabilmeyi mümkün kılıyordu.

Tüm Reklamları Kapat

Leonardo bu savlarını desteklemek için bir kitap yazma denemesinde bulundu. Fakat yine o şahsına has mükemmeliyetçiliği kitabı yayımlamaktan alıkoydu. Resim Sanatı ve İnsanın Hareketleri Üzerine isimli çalışmasının üzerinde onlarca yıl düzeltmeler yapmaya devam etti. Dolayısıyla bugün kitabını, defterlerinden parça parça takip edebiliyoruz.

O dönemde çoğu sanatçı Alberti’nin izinden giderek kontur çizgilerinin önceliğine ağırlık veriyordu fakat Leonardo’ya göre gölgeler daha önemliydi. Gerçekten de gölgelerin ustaca kullanımı Leonardo’nun resimlerini dönemin diğer sanatçılarından ayırmıştı.

Doğada bir nesnenin görülebilen kati dış hatları ya da sınırı diye bir şey yoktu. Işıkla karanlık arasında sonsuz varyasyon vardı. Leonardo belli belirsiz dış hatlar kullanımına dayalı sfumato tekniğinin öncüsüydü. Bu tekniği aynı zamanda bilinenle gizemli olan arasındaki bir analoji olarak da kullanıyordu. Hem gözlem hem de matematikten çıkan bu radikal kavrayış Leonardo’nun sanatını farklı kılıyordu.

Leonardo, Floransa’daki ilk günlerinde, Müneccim Kralların Tapınması için yaptığı hazırlık çiziminde perspektifin matematiğiyle epey cebelleşmişti. Perspektif araştırmalarına en büyük katkısı, nesnelerin göreli büyüklüklerini değiştirmekten ziyade renk ve netlikte değişiklikler yaparak derinlik boyutunu da eklemenin yollarını bulmasıydı. Yani bir resimde nesne uzaklaştıkça sadece küçülmemeli, atmosfer ve ışık etkilerinden dolayı rengi de değişmeli, silikleşmeliydi. Ayrıca bu da yetmezdi. Nesne uzaklaştıkça netliği de azalmalıydı. En uzak mesafelerde biçimlerin dış hatları bile muğlaklaşmalıydı.

Tüm Reklamları Kapat

Usta olmak, öncü olmak bunları gerektiriyordu. Yeni bir yöntem ortaya koymak için gözlem, deney, teori ve deneyimi birleştirmek lazımdı. Leonardo’yu bin yılın dâhisi yapan etmenlerden biri buydu.

6.7-Son Akşam Yemeği

Şimdi gelin bin yılın dâhisinin çizdiği en ünlü resimlerden birine, Son Akşam Yemeği’ne bakalım.

Son Akşam Yemeği
Son Akşam Yemeği

Bu, bir tuval üzerine yağlı boya değil, bir duvar resmi yani freskti. Ludovico kendisi ve ailesi için kutsal bir mozole yaptırmak istiyordu. Bunun için Milano’nun merkezinde bulunan küçük ama zarif bir kiliseyi yeniden inşa ettirmişti. Santa Maria delle Grazie. Manastırın içerisine de dini içerikli resmin en gözde sahnelerden biri olan Son Akşam Yemeği’ni sipariş etti.

Tüm Reklamları Kapat

Rönesans İtalyası’nda, bilimsel tartışmalar gibi, sanatsal yaratım da zaman zaman kamusal bir etkinliğe dönüşüyordu. Leonardo Son Akşam Yemeği resmini yaparken, sırf onu çalışırken seyretmek için gelenler olur, bir köşede sessizce oturup izlerlerdi.

Leonardo resmi çizmek için genellikle sabah erkenden gelir, iskeleye tırmanır, gündoğumundan günbatımına kadar fırçayı elinden bırakmaz, yemeyi içmeyi unutur, hiç durmadan resim üzerinde çalışırdı. Ama bazen de bir iki fırça darbesinden sonra işi bırakır bütün günü boş geçirirdi. Çünkü yaratıcılığın ve ilhamın her zaman üzerinde olmadığını biliyordu.

Ludovico sabırsızlansa da ressamın işine çok fazla karışmaması gerektiğini biliyordu. Sabretmek işe yaradı ve ortaya Leonardo’nun dehasının çok çeşitli unsurlarını koyan, tarihteki en büyüleyici ve anlatımcı resim çıktı. Leonardo’nun son derece zekice teknikler kullanarak yarattığı bu kompozisyon, doğal ve yapay perspektifin ustaca birleşiminden oluşuyordu.

Bu yapay perspektif hilelerine birazdan geleceğiz ama ben size önce resmin konusundan ve öznelerinden bahsetmek istiyorum.

Tüm Reklamları Kapat

Leonardo Son Akşam Yemeği’nde, İsa’nın, etrafında toplanmış havarilere, “İçinizden biri bana ihanet edecek,” dedikten hemen sonra havarilerin gösterdikleri tepkileri resmetmiş. Her bir an, az önce geçen ve birazdan geçmek üzere olan başka bir anın parçası. Havarilerin her birinde Leonardo’nun duyguları beden hareketleri vasıtasıyla görünür kılmadaki meşhur yeteneğini görüyoruz. Bu, Leonardo’nun sanatının temel özelliklerinden biriydi. Bir anı yakalamakla kalmayıp bir tiyatro kareografisi hazırlamışçasına drama sergileyebiliyordu.

Drama İsa’nın sözünü tamamlamasının akabinde başlıyor. Artık susmuş olan İsa başını eğmiş ama yaptığı açıklama, havuza atılan bir taş misali, dışarıya doğru dalga dalga yayılmış. Böylece anlatımcı bir etki yaratılmış. En soldaki üç havari henüz ilk tepkilerini bitirmemişken, diğerleri karşılık vermeye ya da birbirlerine soru sormaya başlamış bile.

İsa’nın sözleri odada yankılanmaya devam ederken, İncil’de bunu takip eden anlar dramanın bir parçası haline gelmiş. Matta İncil’inde sıradaki ayet şöyle:

“Bu söz onları kedere boğdu. Teker teker, “Ya Rab, beni demek istemedin ya?” dediler.”

Tüm Reklamları Kapat

Leonardo’ya göre izleyici resme baktığında figürlerin jest ve mimiklerine bakarak onların zihinlerinden neler geçtiğini anlayabilmeliydi. Son Akşam Yemeği bunun sanat tarihindeki en görkemli ve en canlı örneği desek yanlış olmaz.

Soldan beşinci sırada gördüğünüz esmer, çirkin ve kartal burunlu adam, yapılan açıklamanın kendisini kastettiğini bilen Yahuda. Sağ elinde, İsa’ya ihanet etmesi karşılığında ona verilmiş olan gümüş kesesini tutuyor. Geriye kaykılmış ve bir tuzluğu devirmiş halde. Tabii resim yıllar içerisinde tahrip olduğu için bunları çok net seçemiyoruz.

Şimdi şu perspektif meselesine geri dönelim.(Burada ufak bir hata oldu. Kusura bakmayın)

Resmin perspektifinde hilesiz olan tek şey kaçış noktası. Bu geriye giden çizgiler, İsa’nın alnına işaret ediyor. Leonardo yapıt üzerinde çalışmaya başladığında duvarın merkezine ufak bir çivi çakmıştı. Ardından duvarda bu noktadan uzayan ince yarıklar açtı.

Tüm Reklamları Kapat

Leonardo’nun perspektifi nasıl ustaca manipüle ettiğini anlamak için duvarlarda asılı halılara tekrar bakmanızı istiyorum. Duvar halılarının üst kenarlarındaki çizginin sanki dışarıya, gökyüzüne doğru çıkıp gidecekmiş gibi göründüğünü zannedeceksiniz. Oysa bir kalem koyup baktığınızda az önce de gösterdiğim gibi tam İsa’nın alnına, yani kaçış noktasına gittiğini fark edeceksiniz. Ayrıca Leonardo bunları gerçek yemekhanedeki gerçek duvar halılarıyla aynı hizada görünecek şekilde resmetmiş ve bu durum, resmin, yemeğin yendiği odanın bir parçası olduğu yanılsamasını yaratmış.

Resmin büyüklüğünden dolayı Leonardo burada yapay perspektiften de yararlanmış. Çünkü seyirci resmi cepheden veya yandan görebileceği gibi, önünden yürüyüp geçerken de görebilir. Bu durum Leonardo’nun “karmaşık perspektif” adını verdiği, doğal ve yapay perspektifin bir arada kullanımını gerektiriyordu. Çünkü bu büyüklükte bir resim için bakan göz, yüzeyin tüm kenarlarına eşit uzaklıkta olmayacaktı. Bunu çok iyi biliyordu.

Duvarların ve tavanın kaçış noktasına normalden daha erken vardığı bu hızlandırılmış perspektif, Leonardo’nun yapımcılığını üstlendiği teatral etkinliklerden öğrendiği birçok hileden yalnızca biriydi. Rönesans prodüksiyonlarında sahne, dikdörtgen bir alandan ziyade daha fazla derinlik yanılgısı yaratmak için hızlıca daraltılıp kısaltılabilen bir alandan oluşurdu. İzleyiciye doğru eğimliydi ve sahne dekorunun yapaylığı, Leonardo’nun Son Akşam Yemeği’nde yaptığı gibi süslenmiş bir pervazla gizlenirdi. Bu tür hilelere başvurması, temsiller ve gösteriler üzerindeki çalışmalarının boşa harcanmış zaman olmadığını bize gösteriyor.

Meryem ve Çocuk İsa Azize Anna ile Birlikte
Meryem ve Çocuk İsa Azize Anna ile Birlikte

Ayrıca resimde ışık konusunda da bir hile var. Resimdeki ışık gerçek yemekhanenin sol duvarındaki yüksek pencereden geliyormuş gibi görünüyor. Resimdeki sağ duvar ve masanın bacaklarındaki gölgelerin kaynağı hep bu gerçek pencereden gelen ışık.

Tüm Reklamları Kapat

Son Akşam Yemeği, yapıt sanatı açısından yenilikçi, kullanılan yöntemler açısından ise tamamen yenilikçiydi. Tüm bunlar dikkate alındığında bilimsel perspektifle teatral maharetin, akılla hayal gücünün tam Leonardo’ya layık bir karışımıydı.

Fakat tüm bu güzelliklerin yanında bizi üzen bir şey var. Resim sadece 20 yıl sonra pul pul dökülmeye başlamıştı. Resmin kalıcı olmasını sağlayacak bir teknik kullanmayan Leonardo, hocası Verrocchio’dan bu konuda bir ders almamıştı. Yıllar içinde resmi restore etmek için en az 6 büyük girişim olduysa da bunlar durumu daha da kötüleştirdi. 1978 yılında başlayan ve 20 yıl süren son restorasyon çalışması en geniş çaplısıydı ve sadece resmin orijinal haline döndürülmesi için çalışıldı.

Her şeye rağmen sanat tarihinin bu başyapıtı günden güne eriyor ve belki bir gün onu tamamen kaybedebiliriz.

7-İkinci Floransa Dönemi

Tüm Reklamları Kapat

1499 yazında, yeni Fransa Kralı XII. Louis tarafından gönderilen istilacı birlikler Milano’ya girince Leonardo’ya yeniden Floransa yolu göründü. 1500’de Floransa’ya döndüğünde özgüveni sarsılmış, eski canlılık ve neşesini kaybetmiş, hükümeti ve loncalarının kasaları boşalmış bir şehir buldu.

Leonardo 1500’den 1506’ya kadar büyük ölçüde Floransa merkezli bir hayat sürecek ve maiyetiyle birlikte bir kilisede rahat içinde yaşayacaktı. Bu dönem pek çok açıdan yaşamının en verimli dönemiydi. Hatta bu dönemde Osmanlı Sultanı II. Bayezid’e bir mektup yazmış ve Haliç için görkemli bir köprü inşa edebileceğini söylemişti. Ayrıca başka yetenekleri olduğunu da belirtmişti. Fakat Leonardo, İstanbul’a hiçbir zaman gelmedi. Teklifin neden kabul edilmediğini bilmiyoruz ama eğer kabul edilseydi zamanının en görkemli ve en büyük köprüsü olabilir ve 1800’lere kadar kayıkla ulaşım yapılan Pera-İstanbul ulaşımı için büyük kolaylık sağlayabilirdi.

İkinci Floransa döneminde Leonardo, günümüzde kayıp olan “Leda ve Kuğu” resmiyle, en önemli pano resimlerinden ikisi olan “Mona Lisa” ve “Meryem ve Çocuk İsa, Azize Anna ile Birlikte” resimlerine başladı. Ayrıca bir mühendis olarak, binalar için danışmanlık işi bulabiliyor ve Cesare Borgia’nın askeri amaçlarına hizmet ediyordu. Boş zamanlarında da yeniden matematik ve anatomi çalışmalarına gömülüyordu.

7.1-Azize Anna

Tüm Reklamları Kapat

Şimdi geldik Leonardo’nun en büyük başyapıtlarından birine. Bunu sadece ben söylemiyorum. 2012’de Louvre Müzesi’nde açılan sergide bu resim Leonardo da Vinci’nin en büyük başyapıtı olarak sergilendi. “Meryem ve Çocuk İsa Azize Anna ile Birlikte” kısaca “Azize Anna” diyelim.

7.2-Salvator Mundi

Leonardo’nun hayatı boyunca yaptığı tabloların önemli bir kısmının kayıp ya da tartışmalı olduğunu biliyoruz. Her şeyi defterlerine yazan Leonardo ne yazık ki bitmiş ya da bitmemiş resimleri hakkında bir liste çıkarmamış. Bunları ancak sözleşmelerden ya da dönemin vakanüvislerinden takip edebiliyoruz.

Şimdi sizi Leonardo’nun kayıp tablolarından en meşhuruyla tanıştırayım. Daha doğrusu eskiden kayıp olan. Çünkü o artık tarihte satılmış en pahalı resim. Karşınızda Latince adıyla “Salvator Mundi.” Türkçesiyle “Dünyaların Kurtarıcısı.” Pazarlama ismiyle “Erkek Mona Lisa.”

Tüm Reklamları Kapat

Salvator Mundi yeniden keşfedildiğinde sanat dünyasında adeta bir deprem yarattı. 2011’de orijinal Leonardo eserleri arasına giren bu resim, sol elinde kristal bir küre tutarken sağ eliyle kutsama işareti yapan İsa’yı betimliyor.

Salvator Mundi motifi, 1500’lerin başlarında, özellikle Kuzey Avrupalı ressamlar arasında çok popülerdi. Fakat Leonardo’nun versiyonu kendine özgü bazı özellikler taşıyor. Rahatlatıcı ama rahatlatıcı olduğu kadar da rahatsızlık verici bir figür. Gizemli, dik dik bir bakış, gür ve dökümlü bukleler ve Leonardo’nun alametifarikası olan sfumato yumuşaklığı.

Gelin size bu kayıp resmin bulunmasının hikayesini anlatayım. Çünkü bu hikaye resmin kendisinden daha ilginç. Herhalde sanat tarihinde böyle bir hikaye yoktur.

Gidebildiğimiz kadar eskiye gidersek ilk olarak resmin İngiltere Kralları I. ve II. Charleslar’ın koleksiyonlarında kataloglanmış olduğunu buluyoruz. Sonra tablo Buckingham Dükü’ne geçmiş ve en son onun oğlu resmi 1763’te satmış. İşte bu noktada resmin izi kaybolmuş. Ta ki 1900 yılına kadar.

Tüm Reklamları Kapat

1900’de Britanyalı bir koleksiyoncu resmi satın almış. Tablonun Leonardo’nun elinden çıktığına dair hiçbir fikri yokmuş. Resmi satın aldığında çok zarar görmüş, üstüne boya vurulmuş ve aşırı kalın cilalanmış bir haldeymiş. Yani tanınacak halde değilmiş ve Leonardo’nun öğrencisi Boltraffio tarafından yapıldığı zannediliyormuş. Ama sonra buna bile ihtimal verilmemiş ve Boltraffio’nun yaptığı kopyanın bir kopyası olarak kataloglanmış. Yani Leonardo’nun öğrencisinin öğrencisi tarafından yapılmış bir resim zannedilmiş. Nihayet 1958’de koleksiyoncunun mirasçıları tarafından açık artırmaya çıkarıldığında, 100 dolar bile etmemiş.

Hikaye buradan sonra ilginçleşiyor.

Tablo 2005’te yine satışa çıkarılıyor ve bir grup sanat simsarı ve koleksiyoncu tarafından sadece 1175 dolara satın alınıyor. Bu grup resmin Leonardo’nun öğrencisinin öğrencisi tarafından değil de belki en azından öğrencisi tarafından yapılmış olabileceği ihtimali üzerinde duruyordu. Çünkü öyle bile değerli bir resim olurdu. Hatta Leonardo’nun bizzat kendisi tarafından yapılmış olabilir miydi acaba? Bu çok düşük bir ihtimaldi ama yine de değerlendirilmeliydi.

Böylece ciddi hasar almış olan resmin üzerinde bir konservasyon çalışmasına başlandı. Dianne Modestini, konservasyon sırasında resmin bizzat Leonardo’nun kendisi tarafından yapılmış olabileceğine dair emarelere rastladı. Resmi temizledi. Hatta zarar görmüş bölümlerini yeniden boyadı.

Tüm Reklamları Kapat

Düşünsenize yıl olmuş 2005. Tüm dünyaya diyorsunuz ki benim elimde yeni ortaya çıkmış bir Leonardo da Vinci resmi var. Elbette günümüzde bile bu tarz iddialarla ortaya çıkan çok sahtekar var. Dolayısıyla böyle bir iddiayı kanıtlamak için grubun elinde çok sağlam deliller olmalıydı.

Bu delilleri bulmak için resim 2008 yılında Londra’daki National Gallery’e getirildi. Birçok akademisyen ve uzman tarafından incelendi. Diğer Leonardo eserleriyle karşılaştırmalar yapıldı. Geçmişi araştırıldı. Kimler tarafından saklandığının tarihsel kayıtlarına bakıldı ama kesin bir sonuca varılamadı. Çünkü Leonardo’nun takipçileri tarafından aynı resmin bir sürü kopyası yapılmıştı.

Sonunda resim Pariste’ki Louvre müzesine getirildi. Burada sanat eserlerini incelemek için kurulmuş son teknoloji bir laboratuvar vardı. Sanat tarihinin belki de en detaylı teknik analizi yapılmaya başlandı. Sherlock Holmes misali didik didik her milimetrekaresi incelendi. Resim temizlendikten sonra, yüksek çözünürlüklü fotoğraflar ve X-ışını analizi sayesinde İsa’nın sağ başparmağının en başta farklı bir şekilde konumlandırılmış olduğu ve bunu değiştirmek için yeni bir boya katmanı sürüldüğü tespit edildi. Bu bir kopyacının ihtiyaç duyacağı türden bir şey değildi.

Ayrıca panonun beyaz astarına yansıtılan kızılötesi ışık, ressamın sfumato bulanıklığına ulaşmak için avcunu İsa’nın sol gözünün üstündeki ıslak boyaya bastırdığını ortaya koydu. Bu son derece ayırt edici bir Leonardo tekniğiydi. Hatta Leonardo’nun diğer eserlerinden alınan parmak izleri bile karşılaştırıldı.

Tüm Reklamları Kapat

Eser, dönemin diğer Leonardoları’nda olduğu gibi ceviz üstüne, neredeyse yarı şeffaf boyaların pek çok ince katman halinde sürülmesiyle resmedilmişti. Tam da bu noktada birçok uzman bunun orijinal bir Leonardo olduğu konusunda hemfikir oldu.

Sonuç olarak bu grup, 2013 yılında bu resmi İsviçreli bir sanat simsarına 80 milyon dolara satmayı başardı. O simsarsa tabloyu sadece 2 gün sonra bir Rus iş adamına 127 milyon dolara sattı.

Hikaye burada bitmedi.

Resim 2017’de Hong Kong, Londra, San Francisco ve New York’ta sergilendi ve ardından 15 Kasım 2017’de New York’taki Christie’s Müzayedesi’ne çıkarıldı. Burada tablo için yeni bir pazarlama stratejisi uygulandı ve “Erkek Mona Lisa”, “Son Leonardo” gibi isimlerle tanıtıldı.

Tüm Reklamları Kapat

“Batı medeniyetinin en iyi sanatçısının bir çalışmasına sahip olmak için bu son şanssınız!”

Taktik işe yaradı ve tablo tam 450 milyon dolara satıldı. Bu o zamana kadar bir sanat eseri için ödenen en yüksek fiyattı. Aradan bir süre geçti ve gizemli alıcının Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman olduğu belirlendi.

Ama tablo için bu kadar para ödendikten sonra bile tartışmalar bitmedi. Hala resmin orijinal olduğuna dair şüpheler var.

Şimdi biraz da resmi inceleyelim.

Tüm Reklamları Kapat

Leonardo versiyonu, diğer Salvator Mundi tablolarından farklı olarak izleyiciyi, değişken duygusal etkileşimlere sokuyor. Buğulu aura ve özellikle dudaklardaki bulanık sfumato çizgileri, psikolojik bir gizem ve her bakışta hafifçe değişiyormuş gibi görünen muğlak bir tebessüm yaratıyor. İsa’nın bize mi yoksa uzaklara mı baktığını anlayamıyoruz.

Leonardo, bir resmin ön planındaki nesneleri iyice belirginleştirerek üç boyutlu bir derinlik yanılgısı yaratabileceğini biliyordu. Burada bunu çok ustaca kullanmış. İsa’nın sağ eli, hatta bize yakın olan iki parmağı daha keskin hatlara sahip. Bu teknik, elin bize doğru hareket ediyormuş ve bizi kutsuyormuş gibi öne çıkmasını sağlıyor.

Resimdeki tek kusur İsa’nın sol elinde tuttuğu kürede. Normalde kürenin arkasındaki elbisenin biçimsel bozukluğa uğramış olmasını beklerdik. Optikle bu kadar haşır neşir olmuş Leonardo’nun bunu bilmemesi imkansızdı. Belki de bunun dikkat dağıtacağını düşündüğü için böyle resmetti.

Salvator Mundi yüzyıllar boyunca çeşitli ressamlar tarafından tekrar tekrar resmedildi. Ama onların arasından biri, çizildikten 500 yıl sonra ortaya çıkıp Hristiyan ikonografisinin nadide çiçeğine dönüştü ve hikayesiyle sanat tarihine damgasını vurdu.

Tüm Reklamları Kapat

7.3-Cesare Borgia Himayesi

Mayıs 1501’de Floransa’nın kaderi değişmek üzereydi. Zalimliğiyle ünlü Valentinois Dükü Cesare Borgia şehre saldıracaktı ki bir anlaşmaya varıldı ve Floransa vergiye bağlandı. Anlaşmanın bir parçası olarak Borgia, şehrin en ünlü sanatçısı ve mühendisi olan Leonardo da Vinci’nin hizmetlerinden yararlanma ayrıcalığına sahip olmuştu.

Borgia, Ağustos 1502’de Leonardo için gösterişli dille yazılmış bir pasaport çıkardı. Bu pasaporta göre Leonardo, Borgia’nın egemenliği altındaki tüm kale ve tahkimatları teftiş etmekle görevlendirildi. Bu hususta istediği yere girebilecek, kendisi ve maiyeti tüm vergilerden muaf tutulacak, kendisine her türlü yardım sağlanacak, emrine istediği sayıda adam verilecek ve Borgia’nın topraklarında olan tüm mühendisler ona bağlanacaktı.

Leonardo işe koyuldu. Sonunda 20 yıldan beri hayalini kurduğu askeri mühendislik heveslerini biraz olsun hayata geçirebilecekti. İlk iş olarak kale duvarlarının kavisli olmasını önerdi. Böylece top güllelerinin etkisi azalacaktı. Bu askeri mühendislik alanına kattığı en kayda değer fikirlerden biriydi. Cesenatico kentinde liman çizimleri yaptı ve kanalların savunmasına yönelik planlar çizdi. Limanın dibinin temizlenmesini emretti. Borgia’nın ordusuna nehirleri aşmalarını sağlayacak köprüler yaptı.

Tüm Reklamları Kapat

İmola şehrinde bulunduğu sırada savaş sanatına belki de en büyük katkısını yaptı. Manyetik bir pusula ve kendi tasarımı odometresini kullanarak İmola’nın bir haritasını çizdi. Ancak bu, sıradan bir harita değildi. Yenilikçi bir tarza sahip, askeri açıdan oldukça faydalı ve güzel bir çalışmaydı. Harita, sanatla bilimi, Leonardo’nun taklit edilemez tarzıyla birleştirmişti.

Leonardo’nun o dönemde çizdiği haritalar, zaferlerini yıldırım harekatıyla kazanan Borgia’ya büyük fayda sağladı. Leonardo’nun bu hatasız, detaylı ve kolayca okunabilen haritaları adeta yeni bir silah gibiydi.

1503’te Leonardo, Borgia’nın hizmetinden ayrıldı. Çünkü hayata geçirdiği silahların başkaları için nasıl bir kabusa dönüştüğünü görmek onu derinden etkilemişti.

8-İkinci Milano Dönemi

Tüm Reklamları Kapat

Leonardo, babasının vefatından sonra hem üvey kardeşleriyle aynı şehirde olmamak hem de Michelangelo isminde yıldızı yeni parlamış bir sanatçıyla rekabet etmemek için yeniden Milano’ya gitti. Burada Francesco Melzi adında bir erkek evlat edindi. Francesco, önde gelen bir asilzadenin oğluydu. Umut vaat eden bir gençti. Yetenekliydi. Babasının izniyle bir sözleşme yapıldı ve Leonardo tarafından evlat edinildi.

Günümüzden bakıldığında bu karar tuhaf gelebilir ama Melziler için bu, oğullarının dönemin en yaratıcı sanatçısının öğrencisi, mirasçısı ve yazmanı olması için bir fırsattı. Böylece Melzi, Leonardo’nun yıllar önce yanına aldığı Salai ile birlikte kendisinin daimi yoldaşı olmuştu.

1508 sonunda, Milano’da bir bölge kilisesinde, kalacak yeri ve kraldan aldığı düzenli ödemesi bulunan Leonardo için her şey yolundaydı. Artık kalbi ve evi Milano’daydı.

8.1-Anatomi Çalışmaları

Tüm Reklamları Kapat

Burada ilk olarak 1508’den 1513’e kadar ikinci dönem anatomi çalışmaları yaptı. Aslında bu bilimsel çalışmalara, sanatına hizmet etmesi için başlamıştı ama bir süre sonra salt meraktan devam etti. Yoğun anatomi çalışmalarına gömüldüğü bu dönemde 240 çizim yapmış ve kaleme aldığı metinler 13 bin kelimeyi aşmıştı. Bu çizimlerde insan vücudundaki tüm kemikleri, kas gruplarını ve başlıca organları görselleştirip anlattı. Yayımlasaydı en büyük bilimsel zaferi olabilirdi ama o, bilgiyi yayımlamaktan çok, bilginin peşinde koşmakla ilgileniyordu. Bazı keşifleri ancak kendisinden yüzyıllar sonra yeniden bulunabilecekti.

Bu çalışmaların en çarpıcı olanı 100 yaşında ölen ve hayatı boyunca hiç hastalanmayan bir adamın vücudunu incelemesiydi. Bu yaşlı adam, ölümünden birkaç saat önce Leonardo’ya 100 yaşını geçtiğini söylemiş, halsizlik dışında bedeninde hiçbir eksiklik hissetmediğini belirtmişti. Sonunda gerçekten de herhangi bir rahatsızlık göstermeden ölmüştü.

Daha adamın cesedi bile soğumadan Leonardo’nun o tutkulu merak duygusu parladı. Acaba böyle tatlı bir ölümün nedeni ne olabilirdi? Adamın anatomisini çıkarmalıydı. Ama bunu nasıl yapacaktı? Neyse ki onun yaşadığı dönemde Kilise, diseksiyon yapmakla ilgili kati yasağını yumuşatmıştı.

Anatomi çalışmaları
Anatomi çalışmaları

Leonardo bu diseksiyonla ilgili 30 sayfa boyunca kayıt tuttu. Hem bedeni hem de kullandığı aletleri resmetti. Neşteri kullanmada fırçayı kullanmakta olduğu kadar ustaydı. Sağlam bir mideye, üstün çizim becerilerine ve perspektif bilgisine sahip olması onu diğer dâhilerden farklı kılıyordu. Keskin gözlem gücünün, kuvvetli görsel hafızasıyla birleşmesi sayesinde geçmiştekilerden çok daha başarılı çizimler ortaya çıkardı. Elde ettiği sonuçlar, gerek bilim gerek sanat açısından büyük bir başarıydı.

Tüm Reklamları Kapat

Elindeki basit diseksiyon aletleriyle, herhangi bir muamele görmemiş bedenleri, çürürlerken bile katman katman ayrıştırdı. İlkin yaşlı adamın yüzey kaslarını, ardından deriyi kaldırıp iç kasları ve damarları tasvir etti. Sağ kol ve boyunla başladı, sonra gövdeye geçti. Omurganın kavisli yapısını tarif etti. Ardından karın duvarı, bağırsaklar, mide, karaciğer ve bütün bunları birbirine bağlayan zarları ele aldı.

Günler sonra beden işlemden geçirilemeyecek kadar çürümeye yüz tuttuğu için bacaklara hiç geçemedi. Ama sonrasında muhtemelen 20’den fazla başka diseksiyon yapacak ve anatomi çalışmalarını tamamladığında her bir beden parçası ve uzvunu gayet güzel betimlemiş olacaktı. Özellikle insan omurgasını farklı açılardan kusursuz çizdiği ve tek tek açıklamalar yaptığı sayfa, gerek anatomi gerek ressamlık itibariyle bir başyapıttı.

8.2-Kalp

Tüm bu diseksiyonlar esnasında yaptığı en muazzam çalışma kalple ilgili olanıydı.

Tüm Reklamları Kapat

Anatomi çalışmaları – Kalp
Anatomi çalışmaları – Kalp

Leonardo kan sisteminin merkezinde karaciğerin değil, kalbin bulunduğunu tam anlamıyla kavrayan ilk kişilerden biriydi. Defterine “Tüm atardamarlar ve toplardamarlar kalpten çıkar,” diye yazmıştı. Kalbin ruhani, özel bir maddeden değil, bir çeşit kastan oluştuğunu keşfetti. İki değil dört odacıktan oluştuğunu, üst ve alt odacıkların farklı zamanlarda açıldığını, bunları ayıran kapakçıklar olduğunu bulguladı. Hatta o kadar ileri gitti ki aort kapağının çalışma mekanizmasını çözdü. Sistolik akış girdaplarına dair öngörüsünün hatasız olduğu 450 yıl sonra Oxford Üniversitesi’nde doğrulanacaktı. Leonardo işte böyle inanılmaz bir adamdı.

Anatomi çalışmaları zirve noktasına, yaşamın başlangıcını betimleyen çizimlerle ulaştı. Karmakarışık notlarla dolu bir sayfada rahimdeki bir cenin imgesi çizdi. Özellikle dölyatağı atardamarı, dölyolu dolaşım sistemi ve göbek bağındaki kan damarları tasvirleri çığır açıcıydı.

Çalışmalarının büyük çoğunluğunda kuramlarını analojiler üzerinden oluşturuyordu. Size defterinden sadece bir örnek vereyim ki ne demek istediğimi daha iyi anlayabilesiniz. Mesela filizlenen bir tohumla yan yana kalp ve atardamarları çizmişti. Kalbi tohuma benzetmiş ve “Damarlardan oluşan ağacı yaratan şey, kalp konumundaki yemiştir,” diye yazmıştı.

8.3-Jeoloji Çalışmaları

Tüm Reklamları Kapat

Bütün bunlar yetmezmiş gibi Leonardo, jeoloji konusunda da çok çeşitli gözlemler yaptı. Doğayı gözlemleyip yorumlama becerisi bazı yönlerden zamanının 200 yıl ilerisinde olduğunu gösteriyordu. Mesela bir vadinin bir tarafındaki kaya katmanının diğer yakadakiyle aynı sırada tortulaştığını fark etmişti. Nehirlerin neden olduğu erozyondan, vadilerin oluşumuna kadar pek çok konuda inanılmaz tespitlerde bulundu.

Bu gözlemler Leonardo’yu özellikle deniz hayvanları fosillerinin yüksek kaya katmanlarına nasıl ulaştığını düşünmeye sevk etti. Defterinde “Büyük balıklar, istiridyeler, mercanlar, diğer çeşitli kabuklular ve deniz salyangozlarının kemikleri niçin dağ zirvelerinde bulunuyor?” diye sormuştu. Bu konuyla ilgili 3500’den fazla kelime yazdı. Fosillere dair ayrıntılı gözlemlerini anlattı ve İncil’deki Tufan hikayesinin yanlış olduğunu öne sürdü. Dine ve geleneklere tamamen aykırı düşmekten hiç çekinmiyordu.

Leonardo, yeryüzünün kabuğunda muazzam kaymalar ve dalgalanmalar yaşandığını ve bunların dağların yükselmesine yol açtığını da tespit etti. Bu muazzam bir tespitti. Hatta yine o kadar ileri gitti ki bahsettiği bulgular arasında günümüzde “iz fosili” olarak adlandırılan fosil türünü keşfetmesi bile yer alıyor. İz fosili, hayvan kalıntılarından değil, hayvanlar canlıyken tortullarda ayaklarıyla bıraktıkları izler sayesinde oluşuyor. Yani anlayacağınız Leonardo, ortaya çıkması 300 yılı bulacak bir bilimin, fosil izlerini araştıran iknoloji biliminin de öncülerinden biridir diyebiliriz.

8.4-Astronomi Çalışmaları

Tüm Reklamları Kapat

Biraz da astronomi çalışmalarına bakalım.

Leonardo’nun notlarından birinde şu cümle göze çarpıyor:

“Güneş hareket etmiyor.”

Bildiğiniz gibi o dönemde Dünya’nın sabit olduğu ve Güneş dahil her şeyin onun etrafında döndüğü görüşü hakimdi. Ama Leonardo, Dünya’nın pek çok kozmik cisimden sadece biri olduğunu ve merkezi bir konumda olmadığını kavramıştı:

Tüm Reklamları Kapat

“Dünya ne Güneş’in yörüngesinin merkezindedir ne de evrenin merkezindedir; ona eşlik eden unsurların merkezindedir ve onlarla bağlantılıdır,” diye yazmıştı.

Daha da etkileyici olanı, Ay’ın ışık yaymayıp Güneş ışığını yansıttığını ve Ay’da duran bir kişinin Dünya’nın da aynı şekilde bu ışığı yansıttığını göreceğini anlamıştı. Ayrıca Ay’ın karanlık bölümündeki soluk ışığın Dünya’dan Ay’a yansıyan zayıf ışıktan kaynaklandığını yazdı. Fakat yıldızlar konusunda hatalı bir çıkarımda bulunmuştu. Onların da kendinden ışık yaymayıp sadece Güneş’in ışığını yansıttıklarını düşünmüştü ki bu hatalıydı.

Leonardo öyle bir insandı ki birçok insanın aklına gelmeyen basit sorulara bile cevaplar arıyordu.

Mesela “Gökyüzü neden mavidir?”

Tüm Reklamları Kapat

Bu soruya çeşitli açıklamalar getirdi. Temelde yanıtı doğruydu:

“Hava, gök mavisi rengini Güneş’in aydınlık veren ışınlarını yakalayan nem parçacıklarından alır. Yüksek bir dağın zirvesine çıkarsanız sizinle dış karanlık arasındaki atmosfer daha incelmiş olacağından tepenizdeki gök, orantısal olarak daha koyu görülecektir. Tırmanılan yükseklik arttıkça bu durum daha da belirginleşir ve sonuçta zifiri karanlığa ulaşılır.”

Her zamanki gibi bu notlarını da geliştirip bir kitaba dönüştürmedi. Kim bilir o kafanın içinde daha neler vardı?

8.5-Roma Dönemi

Tüm Reklamları Kapat

Eylül 1513’te Leonardo, yeni hamileri olacak olan muhteşem Lorenzo’nun oğulları, Papa X. Leo ve onun kardeşi Giuliano’nun himayesine girmek üzere Milano’dan Roma’ya doğru yola çıktı. O sırada Melzi 22, Salai 33 yaşındaydı. Yanında 230 kilo ağırlığında kişisel eşyası vardı. Bu eşyaların arasında 100’den fazla kitap, sayısız defter, anatomik çizimler, bilimsel araç gereçler, sanat malzemeleri, giysiler ve ev eşyaları bulunuyordu. En önemlisi hala takıntılı bir biçimde üzerlerinde çalışıp mükemmelleştirmeye çalıştığı 5-6 resim de bu eşyalar arasındaydı.

Leonardo burada hala bilim ve mühendisliğe resimden daha çok ilgi gösteriyordu. En yoğun ilgi gösterdiği teknolojik mesele aynalardı. Kariyeri boyunca ışığı odaklama ve yönlendirme yöntemleri üzerine 200’e yakın çizim yapmıştı. Arap matematikçi İbn-i Heysem’i incelemişti. Ay’ı daha iyi gözlemlemenin yollarını arıyordu. Fakat asıl ilgilendiği konu hala aynaları kullanarak güneş ışığını odaklayıp ısı elde etmekti. Aynaların bir silah olarak kullanılabileceğini düşünüyordu. Ayrıca metalleri lehimlemek ve devasa kazanları ısıtmak için de kullanılabilirlerdi.

8.6-Vaftizci Yahya

Tutkularının peşinde Milano’yla Roma arasında gidip geldiği 1506-1516 yılları arasında Leonardo, ustalık eserlerini ortaya koymuştu. Azize Anna resmini zaten daha önce incelemiştik. Şimdi sırada Vaftizci Yahya var.

Tüm Reklamları Kapat

Vaftizci Yahya
Vaftizci Yahya

Defterlerindeki eskizlerden, Leonardo’nun Vaftizci Yahya portresi üzerinde 1509’da, henüz Milano’dayken çalıştığını biliyoruz. Ama son dönem resimlerinin çoğu gibi bu resmi de gittiği yerlerde yanında taşıyarak ara ara başına oturarak ilerletti. Azizin; gözleri, ağzı ve el hareketlerine odaklanmıştı. Karanlığın içinden ortaya çıkan bu yakın plan portre, bizimle olanca sertliğiyle yüzleşiyor. Dikkati dağıtabilecek hiçbir manzara ya da ışık yok. Süsleme olarak sadece Leonardo’ya has saç lüleleri bulunuyor.

Yahya, takdiri ilahiyi kabullenme ve onay ifadesiyle parmağıyla göğe işaret ederken, aynı zamanda kendisini aydınlatan ışık kaynağına da işaret ediyor. Böylece ona İncil’de biçilen “Işığa şahitlik etme” görevini de yerine getirmiş oluyor. Leonardo’nun koyu gölgeleri kontrast oluşturacak şekilde çarpıcı ışıklarla yan yana kullandığı chiaroscuro tekniği, sahnenin gizem duygusunu pekiştirmiş. Ayrıca Yahya’nın hakiki ışığa şahitlik etme rolünü de güçlü bir şekilde hissettirmiş.

Dudaklarında ise Leonardo’nun imzası haline gelen gizemli bir tebessüm var. Gülümsemesi hem cinselliği ve baştan çıkarıcılığı hem de ruhaniliği çağrıştırıyor. Bu da resme Yahya’nın androjen görünümüyle birlikte, erotik bir heyecan katmış. Omuzları ve çenesi geniş ama kadınsı. Bu resimde model olarak, narin yüzü ve lüle saçlarıyla bildiğimiz Salai kullanılmış olabilir.

Leonardo hiçbir resmini hata yapacak kadar hızlı yapmazdı. Vaftizci Yahya’da bu yavaşlık onun sfumatosunu daha da zarif kılmış. Konturlar yumuşak, çizgiler bulanık, zor seçilen ışıkla gölge geçişleri alabildiğine ustalıklı. Sadece Yahya’nın elini, Salvator Mundi’deki gibi çok keskin ve belirgin resmettiğini görüyoruz. Leonardo bu tür belirginleştirmelerin nesneyi daha yakın, sanki farklı bir düzlemde gibi göstereceğini iyi biliyordu.

Tüm Reklamları Kapat

9-Mona Lisa

Ve sıra Mona Lisa’ya, tarihin en ünlü resmine geldi.

Leonardo resme Cesare Borgia’nın hizmetinden ayrılmasının ardından 1503’te başlamıştı. Bundan sonra neredeyse yaşamı boyunca hep yanında taşıdı ve üzerinde çalışmaya devam etti. Hatta yaşamının son evresinde onu Fransa’ya götürecek ve 1517 yılı boyunca hafif fırça darbeleri ve ince katmanlar eklemeye devam edecekti. Öldüğünde hala atölyesinde duruyor olacaktı.

9.1-Sipariş

Tüm Reklamları Kapat

Lisa del Giocondo. Bu portrede gördüğünüz kadının gerçek adı bu. Tarihin en ünlü ve en değerli resmine konu olan bu kadın 1479’da feodal dönemden bu yana toprak sahibi olan seçkin Gherardini ailesinin önemsiz bir koluna mensuptu. 15 yaşındayken ipek tüccarı Francesco Giocondo’nun ailesine gelin gitmişti. 24 yaşına geldiğinde iki çocuk annesi olan Lisa için Francesco, Leonardo’ya bir portre sipariş etmişti.

Leonardo’nun bu siparişi neden kabul ettiği bilinmiyor. O dönemde çok daha seçkin insanlardan siparişler de alıyordu. Ayrıca kendisini bilimsel çalışmalarına kaptırdığı bir dönemdi. Kabulun sebebi babasının kurduğu ailevi dostluk ilişkileri olabilir. Ama bundan da önemlisi Lisa, pek göz önünde olmayan, sıradan biriydi. Dolayısıyla Leonardo onu istediği gibi, doğal haliyle resmedebilirdi. Saçma sapan isteklerle ve kaprislerle uğraşmak zorunda kalmayacaktı.

Şimdi gelin sizinle tekrar 40 yıl öncesine geri gidelim ve genç Leonardo’nun Ginevra de’Benci’siyle yaşlı Leonardo’nun Mona Lisa’sını bir karşılaştıralım.

Ne gibi farklar görüyorsunuz? Çırak Leonardo’yla usta Leonardo arasında nasıl farklar var?

Tüm Reklamları Kapat

İki kadın da Floransalı iki kumaş tüccarının taze eşleri. İkisi de dörtte üç profilden, bir nehir manzarası önünde resmedilmiş.

Burada ilk dikkat çeken şey, Leonardo’nun becerilerinin ciddi gelişimi. Ama daha da önemlisi, bir bilim insanı, filozof ve hümanist olarak nasıl olgunlaştığını görüyoruz.

Defterlerinde binlerce sayfa boyunca kaydedilmiş inceleme ve araştırmalar Leonardo’nun hareketi ve duyguyu tasvir etmenin inceliklerini kavramasına yardımcı olmuştu. Bu tabloda Leonardo’nun doyumsuz merakı ve sürekli bir konudan diğerine atlaması, tek bir yapıtta ahenk içinde bir araya gelmiş diyebiliriz. Bilim, resim becerisi, doğaya takıntı, insan psikolojisine dair derin bir içgörü; hepsi bu resimde mevcut ve öyle mükemmel bir denge içinde ki onları neredeyse fark etmiyoruz bile.

9.2-Yıpranma

Tüm Reklamları Kapat

Leonardo tabloyu öylesine bir sipariş olmaktan öte, kendisi ve gelecek tüm kuşaklar için evrensel bir yapıt olarak resmediyordu. Resmi hiç teslim etmedi ve banka kayıtlarına bakılacak olursa resim için hiç para almadı. Hayatının sonuna kadar mükemmelleştirdi, rötuşladı. Uzun yıllar boyunca tablo üzerine defalarca ince yağlı boya katmanları uyguladı. Fakat onun ölümünden sonra Mona Lisa elbette yüzyıllar içerisinde çok yıpranmıştı.

Bugün sırf verniğin çoğunu temizleyerek ve boyanın kendisine dokunmayarak, Mona Lisa’yı orijinal görkemine yaklaştırabiliriz. Ancak resim, taşıdığı bu vernikli koyuluğuyla öylesine büyük bir ikon haline geldi ki en hafif bir temizleme bile çok büyük tartışmalara yol açar. Hatta bazı otoritelere göre Mona Lisa’ya yapılacak bir temizlik işlemi küfür demektir. Yine de olası bir konservasyonla ortaya çıkabilecek sonucu hayal edebilmek için öğrencileri tarafından yapılmış kopyalarına bakabiliriz.

Mesela 2012 yılında temizlenip restore edilen Prado kopyası, verniği sararıp çatlamadan önce orijinal halinin nasıl göründüğüne dair bize bir fikir veriyor. Eğer temizlenseydi Mona Lisa’nın ipek eşarbının saydamlığı ve akıcılığı çok daha zarif bir şekilde ortaya çıkabilirdi.

9.3-Tablo

Tüm Reklamları Kapat

Tabloyu yakından incelediğimizde, Lisa’yı, sütunlarının tabanı kenarlarda zar zor seçilebilen bir terasta otururken görüyoruz. Sanki terasa çıkmışız da o esnada bizi fark etmiş gibi bakıyor. Önünde kavuşturduğu elleri sandalyesinin kolçaklarına dayalı. Bedeni, özellikle elleri alışılmadık ölçüde bize yakın gözüküyor. Sarp dağ manzarası ise hayli geride, sisli ve uzak bir mesafede.

Herkesin kafasını karıştıran konulardan biri Lisa’nın kaşlarının olmaması. Leonardo’nun her bir ince kılı titizlikle resmettiği kaşlar belki de tablo yüzyıllar sonra ilk kez temizlendiğinde silinmiş olabilir. 2007’de yapılan yüksek çözünürlüklü taramalar bu açıklamayı destekler nitelikte.

Şatafatlı bir giyim kuşamı olmasa da Lisa’nın sade giysileri, çarpıcı bir titizlik ve bilimsel bir kusursuzlukla resmedilmiş. Lisa’nın elbisesinin hafifçe kabardığını, ışığın dikey kıvrım ve pilileri yakaladığını görüyoruz. Burada en dikkat çekici unsur, ipeksi bir ışıltıyla dalgalanıp parıldayan hardal-bakır rengi kol yenleri. Leonardo’nun ustası Verrocchio bunları görseydi muhtemelen hayrete düşerdi.

Bir başka güzel detaysa Lisa’nın elbisesinin ön bölümü. Leonardo’nun doğada en sevdiği örüntülerden olan iki sıra iç içe örülmüş sarmalla başlıyor. İki sarmalın arasında ışığı üç boyutlu bir rölyefmişçesine yakalayan iç içe geçmiş altın halkalar var. Hemen altta ise çizmeye bayıldığı ilmekler bulunuyor. Bunlar, her biri iki altıgen büklüm tarafından birbirlerinden ayrılan haç şekillerini oluşturuyor.

Tüm Reklamları Kapat

Lisa’nın saçlarını erdemliliğine işaret eden incecik bir tül örtmüş. Bu tül öyle şeffaf ki Lisa’nın alnının tepesinde oluşturduğu çizgi olmasa alnına indiğini fark edemezdik. Tülün sağından, saçlarından aşağı nasıl gevşekçe döküldüğüne dikkatle bakarsanız şunu fark edersiniz. Leonardo önce arka plandaki manzarayı resmetmiş sonra tülü neredeyse saydam yağlı boya katmanları kullanarak arka planın üzerine çizmiş. Bu kadar titiz bir çalışma.

Arka plandaki manzara yine Leonardo’nun ustaca yaptığı işlerden biri. Gitgide silikleşen, soluklaşan yer şekilleriyle dolu. Arazinin çorak sarplığı tarih öncesi dönemleri çağrıştırsada, manzara, Lisa’nın sol omzunun hemen üstünde, nehrin iki yakasını birleştiren, zar zor seçilen kemerli bir köprüyle şimdiye bağlanmış.

Burada önemli bir noktaya dikkat çekmek istiyorum.

Leonardo insan doğasıyla, içinde bulunduğumuz evren arasında bir bağ kurmaya çalışmış. Mona Lisa’nın iç dünyasıyla doğanın ruhu iç içe geçmiş desek yanlış olmaz. Ona farklı açılardan bakmaya çalıştığınızda canlandığını görürsünüz.

Tüm Reklamları Kapat

Manzara sırf Lisa’ya bir arka plan oluşturmuyor. Burada bir analoji var. Ona doğru akıyor ve adeta onun bir parçası haline geliyor. Yeryüzü şekilleri ve puslu dağlar, Leonardo’nun pek çok yapıtında olduğu gibi, bilimle fantezinin bir karışımı halinde. Mesela şu köprünün altından geçen nehir Lisa’nın sol omzundan dökülen ipek eşarpla birleşiyor ve bir şelale misali zarifçe kıvrılıp bükülmeye başlıyor. Sol taraftaki yol ise Lisa’nın kalbine gidiyor.

Bunun dışında elbisenin ön bölümü de bir şelale gibi dalgalanarak aşağı doğru akıyor. Arka planda ve Lisa’nın elbisesinde göze çarpan aynı tarz çizgiler bir başka analoji. Doğayla insanın bütünleşmesini, kozmik olandan insana akışı tasvir ediyor.

9.4-Gözler ve Tebessüm

Leonardo, Mona Lisa tablosunu da La Belle Ferronniere tablosu gibi yer değiştirdiğinizde gözleriyle sizi takip edecek şekilde resmetmiş. Gölgeler ve ışık kullanımındaki ustalığı bu olgunun Mona Lisa’da daha da ön plana çıkmasını sağlamış. Resmin karşısına geçtiğinizde, Lisa’nın size doğru baktığını görürsünüz; sağa sola hareket ettiğinizde yine bakışları doğrudan size yönelmiş gibidir. Bu etki günümüzde Mona Lisa’yla öylesine ilişkilendirildi ki artık ona “Mona Lisa Etkisi” diyoruz.

Tüm Reklamları Kapat

Leonardo duyguların tezahürlerini ifade etmede ustaydı. Bu hususta Mona Lisa’nın belli belirsiz tebessümü de ayrı bir gizem. Leonardo’nun anatomi çalışmalarının bir ürünü. Ayrıca optik bilgisi sayesinde yakalaması zor bir tebessüm yaratmış. Şimdi sizden dudaklara dikkatle bakmanızı istiyorum. Pek de gülümsemiyor gibi görünüyor değil mi? Ancak dikkatinizi gözlerine, yanaklarına ya da resmin başka bir yerine kaydırdığınızda Lisa’nın gülümsemeye başladığını göreceksiniz. Bir an canlı, neşeli ve ışıltılı iken bir sonraki an kayıtsız ve durgun bir Mona Lisa. Harika değil mi?

Mona Lisa’nın yüzü gerçekten de dünyanın en bilindik yüzü. Yakın gelecekte unutulması da pek mümkün görünmüyor. 1911’de çalınmış olması ve defalarca tahrip edilmek istenmesi gibi olaylar ününü daha da artırdı. Onunla insanlar arasındaki duygusal ilişkiyi güçlendirdi. Bu sayede her yıl altı milyon ziyaretçiyi Louvre Müzesi’ne çekiyor.

En mucizevi olansa sadece bir resim olan Lisa’nın hem bizim hem de kendisinin bilincindeymiş gibi görünmesi. Bu tablo kendine en güvenen ressamların bile dizlerini titretip cesaretini kıracak şekilde yapıldı. Belirli bir kişinin portresi olmanın ötesine geçerek evrensel bir yapıta, içsel yaşamlarımızın tezahürüne dönüştü. Leonardo’nun insan olmanın ne anlama geldiğine dair en derin tefekkürüydü.

10-Ölümü

Tüm Reklamları Kapat

10.1-Fransa Dönemi

Leonardo hayatının sonlarına doğru Fransa’ya gitti ve orada Fransa Kralı I. François’nın himayesine girdi. Maiyetine eşlik eden çok sayıda katır onun ev eşyalarını, giysi sandıklarını, elyazmalarını ve hala saplantıyla mükemmelleştirmeye uğraştığı en az üç resmi taşıyordu. Azize Anna, Vaftizci Yahya ve Mona Lisa.

François medeni ve iyi biriydi. Bilgiye son derece açtı. Bilime ve sanata önem verdi. İtalya’yı kasıp kavuran Rönesans’ı Fransa’da da başlatmak istiyordu. Bunu büyük ölçüde başardı da. Geceleri vaktini kendisi için düzenlenen temsiller ve gösterilerle geçirirdi. Leonardo sarayında görevlendirmek için biçilmiş kaftandı.

Zaten Leonardo’yu çok sevmiş, hayranlık beslemiş ve bilgisinden büyülenmişti. Ona huzurlu, oldukça büyük bir malikane tahsis etti ve düzenli bir maaş bağladı. Kralın Baş Ressamı, Mühendisi ve Mimarı unvanı verdi. Hatta Leonardo’nun muhabbetinden o kadar büyük keyif alıyordu ki yılın pek az gününü ondan ayrı geçiriyordu. Leonardo da bu ilgiden büyük keyif alıyor malikanesinde misafirlerini ağırlıyor ve onlara sanat eserlerini gösteriyordu.

Tüm Reklamları Kapat

10.2-Son Nefes

“Nasıl iyi geçirilmiş bir gün mutlu bir uyku getiriyorsa iyi geçirilmiş bir yaşam da mutlu bir ölüm getirir,” diye yazmıştı defterine Leonardo. Ölüm ona 2 Mayıs 1519’da geldi; 67 yaşına gireli daha üç hafta olmamıştı.

Erken dönem biyografistlerinden Giorgio Vasari, Leonardo’nun son anlarını şöyle anlatıyor:

“Leonardo’ya sık sık sevgi dolu ziyaretlerde bulunmayı alışkanlık haline getiren Kral François, son dualarını tamamlayan rahip odadan çıkarken Leonardo’nun yanına gelir. Leonardo tüm gücünü toplayıp yatakta doğrulur, hastalığını ve hastalığının semptomlarını anlatmaya başlar.

Tüm Reklamları Kapat

Leonardo’nun Ölümü (Dominique Ingres)
Leonardo’nun Ölümü (Dominique Ingres)

Hemen ardından ölümün habercisi olan şiddetli bir nöbet geçirir. Kral ayağa kalkıp acısını hafifletir umuduyla ve yardım edip rahatlatmak için Leonardo’nun başını tutar. Leonardo, ilahi ruhunun bundan daha büyük bir şerefe erişemeyeceğinin bilincinde olarak Kralın kollarında son nefesini verir.”

Bu muhteşem an, sonradan pek çok Leonardo hayranı ressam tarafından resmedildi. Böylece Leonardo’nun ölümünden geriye ona yaraşan ve nefis bir final sahnesi kalmıştı. Konforlu bir ev ortamında, etrafı en sevdiği resimleriyle çevrili, güçlü ve üzerine titreyen bir haminin kollarının arasında.

Mezarı şu anda Saint-Hubert şapelinde, Amboise, Fransa’da bulunuyor.

Sonuç:

Tüm Reklamları Kapat

Ve geldik sonuç kısmına.

Okçuların harap ettiği bir at modeli, yarım bırakılmış bir sürü resim, hiç uçmayan makineler, gitmeyen tanklar, sayfalar dolusu yayımlanmamış dahiyane incelemeler. Bunların bazıları Leonardo’nun karakterinden dolayı bazılarıysa kıymetinin bilinmemesinden ötürü hiç hayata geçirilemedi.

Şüphesiz tamamladığı çalışmaları dehasını kanıtlamaya yeterli. Tüm sanatsal başyapıtları ve anatomik çizimlerinin yanı sıra, tek başına Mona Lisa ya da Son Akşam Yemeği bile buna yeter.

O, gerçek bir dehaydı. Tarihte böyle nitelenmeyi hak eden az sayıda insandan biriydi. Ama şunu unutmayın ki yetenekleri ona bahsedilmiş sihirli bir olgu değildi. Yeteneklerini kendi çabalarıyla geliştirdi. Diğer yandan onun da zayıf yönleri vardı. Fazla mükemmelliyetçiydi. Mükemmel, iyinin düşmanıdır felsefesine sahip değildi. Defterlerinde defalarca tekrar eden şu cümle bize onun felsefesini anlatıyor.

Tüm Reklamları Kapat

“Sanat eseri asla bitmez, sadece terk edilir.”

Aslında Leonardo varmaktan ziyade yolda olmayı seviyordu. Çünkü her zaman öğrenecek yeni şeyler vardı. Doğadan toplanan bilgilerle bir resmi kusursuzluğa yaklaştıracak fazladan bir fırça darbesi hep olacaktı.

Sanat ve bilim bir bireyin ya da bir toplumun gelişimi için çok önemli. Sanatla ilgilenmek önemli çünkü sanatla yaşayan birinin ufku açılır, hayal gücü genişler. Heykel yapan, resim yapan, müzik eseri besteleyen birinin yaratıcılığı artar. Sonunda bu sizi Leonardo gibi icatlar yapmaya ve doğanın sırlarını keşfetmeye bile götürebilir. Böyle bir toplum geri kalabilir mi?

Leonardo’nun dünyasına daldıktan sonra, bugüne kadar hiç önemsemediğiniz olgulara belki bundan sonra daha fazla dikkat edersiniz. Perde arasından süzülen ışığa, uzaktaki ağaçların yakındakilerle nasıl bir perspektif oluşturduğuna, kuşların nasıl havada kalabildiğine ya da yıldızların nasıl parladığına.

Tüm Reklamları Kapat

Belki bir planör tasarlamaya, yeni bir harita çizim yöntemi bulmaya veya Mona Lisa’yı yaratmaya yaklaşamazsınız ama Leonardo’dan çok kıymetli bir şey öğrenebilirsiniz:

“GÜNLÜK HAYATTA KARŞILAŞTIĞINIZ OLGULARA VE İÇİNDE YAŞADIĞINIZ DÜNYAYA TUTKULU BİR MERAKLA YAKLAŞMAK HAYATINIZIN HER ANINI ZENGİNLEŞTİRİR.”

Kaynaklar ve İleri Okuma:

Leonardo da Vinci – WALTER ISAACSON

Tüm Reklamları Kapat

Leonardo da Vinci: Bir Ustanın Portresi – BRUNO NARDINI

Sanat 101 – ERIC GRZYMKOWSKI

https://focus.louvre.fr/fr/la-joconde/comparer/les-examens-scientifiques

https://www.imdb.com/title/tt11225756/

Tüm Reklamları Kapat

https://en.wikipedia.org/wiki/Salvator_Mundi_(Leonardo)

https://www.nga.gov/collection/art-object-page.37636.html

https://www.youtube.com/watch?v=NGsUFvwgvCo

Kişiler:

Tüm Reklamları Kapat

Piero da Vinci: Babası

Caterina Lippi: Annesi

Antonio da Vinci: Baba tarafından dedesi

Francesco da Vinci: Amcası

Tüm Reklamları Kapat

Albiera da Vinci: Üvey annesi

Antonio di Piero del Vaccha (Accattabriga): Üvey babası

Lorenzo de’Medici: 1469 – 1492 arasında hüküm sürmüş Floransalı devlet adamı.

Andrea del Verrocchio: Leonardo’nun ilk ustası. Floransalı heykeltıraş, kuyumcu ve ressam.

Tüm Reklamları Kapat

Ludovico Sforza: Milano Dükü.

Francesco Melzi: Leonardo’nun evlatlığı

Lorenzo de Credi: Leonardo’nun Verrocchio’nun atölyesinden arkadaşı, ressam

Okundu Olarak İşaretle
5
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Paylaş
Sonra Oku
Notlarım
Yazdır / PDF Olarak Kaydet
Raporla
Mantık Hatası Bildir
Yukarı Zıpla
Bu İçerik Size Ne Hissettirdi?
  • Muhteşem! 2
  • Tebrikler! 1
  • Bilim Budur! 1
  • Mmm... Çok sapyoseksüel! 1
  • İnanılmaz 1
  • Merak Uyandırıcı! 1
  • Güldürdü 0
  • Umut Verici! 0
  • Üzücü! 0
  • Grrr... *@$# 0
  • İğrenç! 0
  • Korkutucu! 0
Tüm Reklamları Kapat

Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?

Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:

kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci

Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 06/01/2025 06:02:01 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/15130

İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.

Keşfet
Akış
İçerikler
Gündem
Genetik
Küresel Isınma
Kertenkele
Viral
Tedavi
Wuhan
Etik
Toplum
Teori
Goril
Olumsuz
Fil
Hayvanlar Alemi
Araştırmacılar
Deney
Nobel Ödülü
Biyocoğrafya
Mikroevrim
Türlerin Kökeni
Bellek
Beslenme Davranışı
Doğa Yasası
Evrim Tarihi
Makina Mühendisliği
Yapay
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Bugün bilimseverlerle ne paylaşmak istersin?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Sosyal
Yeniler
Daha Fazla İçerik Göster
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Yazı Geçmişi
Okuma Geçmişi
Notlarım
İlerleme Durumunu Güncelle
Okudum
Sonra Oku
Not Ekle
Kaldığım Yeri İşaretle
Göz Attım

Evrim Ağacı tarafından otomatik olarak takip edilen işlemleri istediğin zaman durdurabilirsin.
[Site ayalarına git...]

Filtrele
Listele
Bu yazıdaki hareketlerin
Devamını Göster
Filtrele
Listele
Tüm Okuma Geçmişin
Devamını Göster
0/10000
ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close