20'lerde ki 20 olay
2020'leri yarıladık, sırada ne var?

- Blog Yazısı
Bu yazı yazıldığında tarih 2025. Tebrikler, 2026'ya geçince 2030'a, 2020'den daha yakın olacağız. Peki ya 2020'lerin 2025 öncesi dönemde ne oldu ve 2025'ten sonra ne olacak?
*1- İş*
Kimse yapay zekanın recaptcha çözebileceğini, kendi kendini programlayabileceğini, fiziksel olmayan işlerde insanların yerini alabileceğini beklemiyordu. 2022-2025 yılları arasındaki 3 yıllık süreçte yapay zeka aşırı hızlı bir şekilde gelişti ve çoğu kişi işsiz kalmaktan korkuyor. Hatta insanlar öğretmenlik, avukatlık ve doktorluk gibi mesleklerin hayallerini bırakıp; tesisatçı, marangoz, tamirci gibi meslekleri "geleceği olduğu" sebebiyle seçmeye başladı. Gelecek var mı? Kısa süre için evet, uzun süre için bir şey demek çok zor. İnsanlar doktorların maaşı için vergi ödemeyi, marangozların maaşı için vergi ödemeye tercih ederler. Serbest piyasa da ise işler daha da zor... Ama gerçek şu ki: işin fiziksel veya zihinsel oluşu artık tek kriter değil. Sermaye sahipleri ve devletler, hangi mesleklerin destekleneceğine, hangilerinin tamamen otomasyona bırakılacağına karar veriyor. Yani geleceğin mesleği yalnızca “hangi beceriye sahip olduğunla” değil, aynı zamanda hangi sistemin parçası olduğunla da şekilleniyor. Kısa vadede (2025-2028 arası) insanlar hâlâ fiziksel emeğin değerli olduğunu düşünecek. Bir marangoz bulmak, yazılım geliştiriciden daha zor olabilir. Ama uzun vadede (2030 sonrası) robotların evlerimize, atölyelere ve şantiyelere girmesiyle bu güvenli alanların da daralması bekleniyor. O noktada insan emeğinin asıl değeri belki de insanlıkla ilgili olan işlerde ortaya çıkacak: empati, yaratıcılık, topluluk oluşturma, kültürel üretim ve “anlam” yaratma.
*2- Güvenlik*
İnsanlar artık Google ve Facebook (sahi facebook kalmadı artık, "meta" şirketi var) gibi şirketlerin verilerini satmasına karşı artık daha bilinçli. Eskiden "Kim benim özel hayatımı ne yapsın?" diyip gizlilik sözleşmesini okumadan geçerdik, ama artık güvenliği daha çok önemseyen brave gibi uygulamaları kullanmaya başladık. Bu iyi bir ilerleme, ama güvenlik sadece çevrimiçi hayattan ibaret değil. Akıllı süpürgeler ve buzdolaplarını brave üretmiyor mesela, eski model almakta kimsenin aklına yatmıyor. Bilgisayarlarımızın kamerasını kapatmayınca kıyamet kopacak gibi hissediyoruz ama dürüst olun, kim telefonunun ön kamerasını kapatıyor? Gerçek hayatta da güvenlik problemi özellikle Avrupa'da çok arttı. Bu, göçmen eleştirilerine ve sağcıların yükselmesine sebep oluyor ama bu konuya daha soonra geleceğim.
*3- Sağlık*
Kanser gibi hastalıklara çare bulduğunu söyleyen doktorların öldürülmesi söylentileri ve doğal yaşam ile "şifa" bulmaya çalışanlar bir yana dursun, 2020–2025 arası sağlık dendiğinde hâlâ pandemi gölgesinden kurtulamayan bir dünya vardı. Covid sonrası “aşı pasaportu”, “uzaktan tanı”, “tele sağlık” gibi kavramlar kalıcı hale geldi. Ama asıl devrim, yapay zekâ destekli teşhislerde oldu: bir radyoloji uzmanının günlerce inceleyeceği MR’ı, algoritmalar saniyeler içinde tarayabiliyor. Bu, doktorların iş yükünü azalttı ama aynı zamanda “doktorun rolü ne olacak?” sorusunu da gündeme getirdi. Aşı karşıtları özellikle çevrimiçi platformlarda toplanmaya başladı, komplo teorisyenleri bu olayları Bill Gates'e bağladı. Evet, yeni çıkan virüslerden Covid-19 hakkında bir şey söylemem doğru olmaz ama insanların kuduz aşısından "bill gates" yüzünden kaçacağı pek akla yatkın bir çözüm yolu değil. Kısa vadede (2025–2028) sağlık, teknolojinin desteğiyle daha kişiselleşmiş hale gelecek. Akıllı saatler artık sadece adım saymayacak; kandaki oksijen seviyenden ruh haline kadar anlık veriler toplayıp, kişiye özel uyarılar verecek. Uzun vadede (2030 sonrası) ise işin başka boyutları ağır basacak: “Genetik düzenleme ile hastalıkları önlemek doğru mu?”, “Bir yapay zekâ doktor mu daha güvenilir, yoksa insan mı?” tartışmaları, sağlığın sadece biyolojik değil felsefi bir mesele olduğunu da gösterecek. Ayrıca zengin insanlar kendilerini cyborg'a dönüştürürken normal insanlar Savana'lara adapte hayvanlar olarak kalmaya devam edecek muhtemelen.
*4- Milliyet*
2020’lerin başında milliyetçilik, globalleşmeye karşı bir tepki dalgası olarak güçlendi. Göç krizleri, savaşlar ve ekonomik eşitsizlikler, "biz" ve "onlar" ayrımını keskinleştirdi. Avrupa’da sağ partilerin yükselişi, ABD’de göçmen karşıtlığının normalleşmesi ve Asya’da milliyetçi politikaların devlet politikası haline gelmesi bunun göstergesiydi. Ayrıca insanlar sadece yaşadıkları ülkenin değil, yaşadıkları kıtanın veya tüm ırkın milliyetçiliğini yapmaya başladılar. İronik olarak Avrupa Milliyetçileri, "İndo-European" teorisiyle çelişen bir şekilde Hintliler ile dalga geçiyorlar. Sadece ırk veya kıta değil, dinlerinde "milliyetçilik" malzemesi olduğunu ilerleyen kısımlarda göreceksiniz. İnsanlar neden milliyetçiliğe kapılmaya başladı? Bunun pekçok sebebi var, ancak en önemli sebeplerden biri Avrupa ülkelerinin çok uzun yıllar solcular tarafından yönetilmesi. Ki önceden yazdığım blog ta da söylediğim gibi okumak veya dinlemek değil, işleyişe bakmakta önemlidir. Aşırı islamcılar talibana bakmadığı gibi avrupa sağcıları da Rusya, Macaristan ve Türkiye'ye bakmıyor.
*5- Eğitimin Dönüşümü*
Okul denince aklımıza hâlā tahta, sıra ve ödev geliyor ama 2020'lerde bunun değişmeye başladığını gördük. Pandemiyle zorunlu olarak evimize giren uzaktan eğitim, aslında "sınıf" kavramının da sorgulanmasına neden oldu. Öğrenciler artık Khan Academy, Coursera ve Udemy gibi platformlardan dünyanın en iyi üniversitelerinin derslerine ücretsiz erişebiliyor. Peki bu geleneksel eğitimin sonu mu? Kısa vadede (2025-2028) devlet okulları ve üniversiteler varlığını sürdürecek çünkü okul sadece öğrenme değil, aynı zamanda bir sosyalleşme mekānı. Ama uzun vadede (2030 sonrası) işler değişebilir: Yapay zekā tabanlı kişiselleştirilmiş müfredatlar, her öğrencinin hızına ve öğrenme stiline göre ders içeriği sunabilecek. "Diploma"nın yerini micro-credential'lar (küçük sertifikalar) ve NFT diplomalar alabilir. Asıl soru şu: Bu sistem eşitsizliği azaltır mı yoksa "kaliteli eğitime parası yeten alır" mantığını daha da keskinleştirir mi? Muhtemelen ikincisi. Zengin aileler çocuklarına özel AI mentorlar tutarken, devlet okulları eski müfredatla öğretmeye devam edecek.
Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %100 reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.
KreosusKreosus'ta her 50₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.
Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.
PatreonPatreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.
Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.
YouTubeYouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.
Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra 24-72 saat alabilmektedir.
Diğer PlatformlarBu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.
Giriş yapmayı unutmayın!Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza üye girişi yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.
*6- İklim Krizi ve Göç*
2020'ler artık iklim değişikliğinin "geleceğin problemi" olmaktan çıkıp kapımıza dayandığı yıllar oldu. Akdeniz'de orman yangınları, Amerika'da kasırgalar, Asya'da muson selleri... Hepsi haber bültenlerinin olağan parçası haline geldi. İklim mültecileri kavramı yeni değil ama 2025 itibariyle sayıları milyonları bulmuş durumda. İnsanlar yaşanabilir yerler aradıkça "iklim göçü" uluslararası politikanın en önemli meselesi haline gelecek. Kısa vadede (2025-2028) gelişmiş ülkeler göçmenleri "beyin göçü" ve "iş gücü" olarak kabul ederken, iklim mültecilerini geri çevirme eğiliminde olacak. Uzun vadede (2030 sonrası) ise haritalar değişebilir: Grönland yeşillenirken, Orta Doğu ve Afrika'nın büyük bölümü yaşanmaz hale gelebilir. İlginç olan şu: Tam da bu kaos ortamında Mars kolonisi hayalleri kuruyoruz. Dünyayı mahvettik, şimdi sıra diğer gezegenlerde mi? Bu biraz yangın çıkan evden kaçıp başka eve taşınmaya benziyor. Ama kimse Mars'ta yaşamak istemeyecek, sadece zenginler bir kaçış yolu arıyor.
*7- Uzay Yarışı 2.0*
Eskiden uzay yarışı ABD ve Rusya arasındaydı. 2020'lerde ise özel şirketler (SpaceX, Blue Origin) ve Çin başrolde. Artemis programlarıyla Ay'a yeniden insan göndermek, Mars'ta koloni kurmak gibi hedefler artık sadece bilim kurgu değil. Peki bunun sıradan insan için anlamı ne? Kısa vadede (2025-2028) uzay turizmi lüks bir tatil seçeneği olacak. Milyonerler birkaç dakikalığına yerçekimsiz ortamda yüzmek için milyonlar harcayacak. Uzun vadede (2030 sonrası) ise daha derin sorular gündeme gelecek: "Uzay kaynaklarını (asteroid madenciliği) kim işletecek?", "Dünya dışı koloniler hangi yasaya tabi olacak?". Bu aynı zamanda yeni bir sömürgeciliğin habercisi: Gelişmiş ülkeler uzayın zenginliklerini paylaşırken, geri kalanlar seyretmekle yetinecek. Belki de 2040'larda "Uzaylılar geldi" demeyeceğiz, "SpaceX Mars'ta maden buldu, hisseleri yükseldi" diyeceğiz.
*8- Metaverse ve Gerçeklik*
Mark Zuckerberg'in şirketin adını Meta olarak değiştirmesiyle 2021'de patlayan metaverse çılgınlığı, 2025 itibariyle biraz sönükleşmiş olsa da hâlā hayatımızda. Aslında fikir basit: İnternetin 3 boyutlu hali. Ama sorun şu: Kimse o kadar karmaşık bir sanal dünyada yaşamak istemiyor. İnsanlar basit çözümler arıyor. Kısa vadede (2025-2028) metaverse daha çok oyun ve iş toplantılarıyla sınırlı kalacak. NFT'ler ve sanal mülkler ise sadece spekülatörlerin ilgisini çekecek. Uzun vadede (2030 sonrası) ise teknoloji olgunlaştıkça "hangi gerçeklik?" sorusu öne çıkacak: Fiziksel dünyada vasıfsız işçi, sanal dünyada kral olmak mümkün mü? Belki de geleceğin "sosyal devleti", vatandaşlarına asgari gelirin yanı sıra ücretsiz internet ve VR headset dağıtacak. Ama şunu unutmayalım: Metaverse'i inşa eden şirketler, kendi kurallarını koyacak. Yani dijital dünyada da "ev sahibi" olanlar kazanacak.
*9- Enerji Devrimi*
Petrol ve doğalgazın tahtı 2020'lerde sallanmaya başladı. Güneş ve rüzgār enerjisi artık sadece "alternatif" değil, birçok ülkede ana enerji kaynağı haline geldi. Özellikle Çin'in güneş paneli üretimindeki hakimiyeti, enerji jeopolitiğini değiştiriyor. Peki her şey bu kadar güzel mi? Kısa vadede (2025-2028) fosil yakıtlara bağımlılık devam edecek. Elektrikli araçlar yaygınlaşacak ama şarj istasyonu altyapısı ve elektrik kesintileri sorun olacak. Uzun vadede (2030 sonrası) ise asıl oyun nükleer füzyon ve yeşil hidrojende oynanacak. Enerji depolama teknolojileri geliştikçe, yenilenebilir enerji kesintisiz hale gelecek. Ama bu sefer de yeni bir eşitsizlik doğacak: Enerji zengini ülkeler (güneş alan çöller, rüzgār alan kıyılar) yeni petrol şeyhleri haline gelebilir. Ayrıca enerji kaynakları değişse de insan doğası değişmiyor: Güç sahibi olan, kaynakları kontrol etmeye devam edecek.
*10- Yalnızlık Salgını*
Teknoloji bizi birbirine bağladığı kadar yalnızlaştırdı mı? 2020'lerde bu sorunun cevabı giderek netleşti. Sosyal medyada yüzlerce "arkadaş"ı olan insanlar, gerçek hayatta kimseyle derin bağ kuramamaktan şikāyet ediyor. Japonya'da "hikikomori" (kendini toplumdan izole etme) vakaları artarken, Batı'da "ghosting" (sosyal ilişkileri aniden kesme) yaygınlaşıyor. Kısa vadede (2025-2028) yalnızlık, hükümetlerin resmen tanıyacağı bir halk sağlığı sorunu haline gelecek. "Yalnızlık bakanlığı" kuran ülkeler artacak. Uzun vadede (2030 sonrası) ise çözüm yine teknolojiden gelecek: Duygusal bağ kurabilen yapay zekā arkadaşlar, sanal partnerler... Ama bu bir kısır döngü yaratabilir: İnsanlar gerçek ilişkilerin zorluklarından kaçıp sanal ilişkilere sığınarak daha da yalnızlaşacak. Belki de geleceğin en değerli mesleği "arkadaşlık danışmanlığı" olacak.
*11- Biyoteknoloji ve Etik*
CRISPR gen düzenleme teknolojisi 2020'lerde laboratuvardan çıkıp gerçek dünyaya geldi. Kalıtsal hastalıkları önlemek mümkün olurken, "tasarım bebek" endişeleri de arttı. Zengin ebeveynler çocuklarının göz rengini, boyunu, zekāsını seçmek isteyebilir mi? Kısa vadede (2025-2028) birçok ülke gen düzenlemeyi sıkı bir şekilde regüle edecek. Ama kaçak uygulamalar ve "biyoteknoloji turizmi" (yasak olmayan ülkelere seyahat) başlayacak. Uzun vadede (2030 sonrası) ise toplumlar genetik olarak "geliştirilmiş" insanlar ve doğal insanlar şeklinde ikiye ayrılabilir. Bu, yeni bir sınıf ayrımı doğurabilir: Biyolojik olarak üstün olanlar daha iyi işler, daha uzun yaşam... Spor müsabakalarında "doğal atlet" kavramı tamamen ortadan kalkabilir. İnsanlık olarak kendimizi yeniden tasarlama gücünü elde ettiğimizde, ahlākī sınırlarımızı da yeniden çizmemiz gerekecek.
*12- Dijital Para ve Merkezsizlik*
Boyut: 16 x 24
Sayfa Sayısı: 280
Basım: 1
ISBN No: 9789944341790

Bitcoin 2009'da doğdu ama asıl patlamasını 2020'lerde yaşadı. Merkez bankası dijital paraları (CBDC'ler) ve stablecoin'ler geleneksel finans sistemine meydan okudu. Peki bu sistem gerçekten özgürlük getiriyor mu? Kısa vadede (2025-2028) devletler kripto paraları regüle etmeye çalışacak, hatta kendi dijital paralarını çıkaracak. Ama blokzincir teknolojisi sadece parayla sınırlı değil: Akıllı sözleşmeler, merkeziyetsiz otonom organizasyonlar (DAO'lar)... Uzun vadede (2030 sonrası) ise "güven" kavramı yeniden tanımlanacak: İnsanlar bankalara değil, matematiksel algoritmalara güvenmeye başlayacak. Ama unutmayalım: Kod da insanlar tarafından yazılıyor. 2022'deki FTX çöküşü gösterdi ki merkezsizlik ideal olsa da insan doğası (açgözlülük, hırs) değişmiyor. Belki de geleceğin finansal sistemi, merkezi ve merkezsiz sistemlerin melezi olacak.
*13- Din*
2020'ler; dünya çapında geleneksel dini kurumların sorgulandığı, buna karşılık bireysel spiritüel arayışların ve "deizm"in arttığı bir dönem oldu. Pandemi, insanları ölüm ve anlam arayışı üzerine daha fazla düşünmeye itti ancak bu arayış çoğunlukla organize dinlerin dışında, kişiselleştirilmiş inanç sistemlerinde kendini buldu. Din, 2025 itibariyle giderek daha fazla kimlik siyaseti ve milliyetçilikle iç içe geçmiş durumda. Örneğin, bazı Batı ülkelerinde Hıristiyanlık, bir inanç sisteminden ziyade kültürel ve etnik bir kimlik marker'ı olarak sahipleniliyor. Aynı şekilde, Hindistan'da Hindu milliyetçiliği ya da bazı Müslüman ülkelerde dinin ulusal kimlikle özdeşleştirilmesi gibi... "Hristiyan milliyetçiliği" gibi kavramlar "avrupayı birleştirmek isteyen" insanlar arasında arttı. Bu, "Biz" ve "Onlar" ayrımını keskinleştiren bir araç haline geliyor. Kısa vadede (2025-2028) bu kutuplaşma devam edecek. Yapay zeka ve metaverse, yeni "dijital dinlerin" veya sanal ibadet alanlarının ortaya çıkmasına zemin hazırlayacak. Uzun vadede (2030 sonrası) ise dinler, biyoteknoloji ve yapay zeka karşısında insanın anlam arayışına cevap vermek için kendilerini yeniden tanımlamak zorunda kalacak. "Bir yapay zeka ruhani rehber olabilir mi?", "Ölümsüzlük teknolojik olarak mümkün olursa inanç sistemleri buna nasıl tepki verir?" gibi sorular, din ve etiğin yeni sınırlarını belirleyecek.
*14- Sanatın ve Eğlencenin Dönüşümü*
2020'lerde sanat, "bir eseri kimin yaptığı" sorusunu baştan aşağı değiştiren bir devrim yaşadı. Yapay zeka, sadece bir araç olmaktan çıkıp bir "ortak yaratıcı" ve hatta tek başına "sanatçı" haline geldi. İnsanlar "Prompt Mühendisliği"ni yeni bir sanat formu olarak konuşmaya başladı. Müzisyenler, ölmüş sanatçıların seslerini yapay zekayla canlandırıp onlarla düet yaparken, dijital ressamlar ürettikleri her bir NFT'nin kopyalanıp çalınmasından korkar oldu. Kısa vadede (2025-2028) bu kaotik uyum sürecek. İnsanlar, yapay zekanın ürettiği mükemmel ama ruhsuz senfonilerle, insan yapımı kusurlu ama samimi şarkılar arasındaki farkı tartışacak. Sanat piyasası, orijinallik ve kıtlık kavramlarını yeniden tanımlamak zorunda kalacak. Uzun vadede (2030 sonrası) ise sanat, tamamen kişiselleşmiş bir deneyime dönüşebilir. Filmler, izleyicinin beyin dalgalarına veya ruh haline göre anlık olarak yeniden kurgulanabilecek. Asıl soru şu: Hepimizin deneyimlediği, üzerine konuştuğumuz ortak bir kültür mirası olmadan, sanat toplumu bir arada tutan bir tutkal olma işlevini kaybeder mi?
*15- Aile ve İlişkiler*
Pandemi, aile kurumunu hem güçlendirdi hem de onu oluşturan bağları zorladı. 2025'e gelindiğinde, "uzaktan çalışma"nın kalıcı hale gelmesi, ebeveynlerin çocuklarıyla daha fazla zaman geçirebilmesi anlamına geliyordu ama aynı zamanda iş ve özel hayat arasındaki sınırların tamamen silinmesi demekti. "Dijital diyet" ve "ekransız akşam yemeği" yeni lüksler haline geldi. İnsanlar daha az çocuk yapmaya, daha geç evlenmeye ve alternatif ilişki biçimlerini (uzun mesafe ilişkileri, yaşam arkadaşlıkları gibi) daha fazla deneyimlemeye başladı. Kısa vadede (2025-2028) doğum oranları özellikle gelişmiş ülkelerde düşmeye devam edecek. Devletler bunu teşvik için çeşitli politikalar deneyecek ama insanların belirsiz bir gelecekte çocuk getirme konusundaki isteksizliği aşılması zor bir engel. Uzun vadede (2030 sonrası) ise yapay zeka sevgili ve arkadaşlara olan bağımız arttıkça, insanlar arası romantik ve ailevi bağların doğası sorgulanacak. Biyoteknoloji, rahim dışı gebelik gibi seçenekler sunmaya başladığında ise "aile" kavramı bugün anladığımızdan çok daha farklı bir şekle bürünebilir.
*16- Kentlerin ve Ulaşımın Geleceği*
2020'ler, şehirlerin "akıllı" olmaktan öte "duyarlı" olmaya çalıştığı bir dönemdi. Pandemi, ofis kulelerini boşaltırken, kırsal alanlara ve banliyölere bir kaçışı tetikledi. Ama 2025'te bir denge aranıyor. Arabalar artık sadece elektrikli değil, aynı zamanda otonom. Bu, trafik kazalarını azaltma ve park sorununu çözme vaadi taşıyor. Ancak aynı zamanda, "Direksiyonu kimin elinde tutmaya hakkı var?" gibi etik ve hukuki soruları da beraberinde getiriyor. Kısa vadede (2025-2028) büyük şehirler, hava taksileri ve hyperloop gibi projelerle deneysel bir döneme girecek. Ancak bu yenilikler başlangıçta sadece zengin semtlerde ve belirli güzergahlarda hizmet verecek, böylece ulaşım eşitsizliğini daha da derinleştirecek. Uzun vadede (2030 sonrası) ise şehir merkezleri, araç trafiğine tamamen kapatılmış, yayalaştırılmış, yeşil alanlarla bezeli yaşam alanlarına dönüşebilir. Ama bu güzel manzaranın altında, her hareketimizin izlendiği, enerji tüketimimizin anlık denetlendiği bir "dijital panoptikon" yatıyor olacak.
*17- Gıda ve Suyun Geopolitiği*
İklim krizi sadece hava olaylarını değil, soframıza geleni de doğrudan etkiliyor. 2020'lerde, geleneksel tarımın sürdürülemez olduğu iyice anlaşıldı. Dikey çiftlikler, laboratuvarda yetiştirilen etler ve böcek bazlı proteinler, giderek daha fazla insanın (ister istemez) alıştığı seçenekler haline geldi. Su, petrolden daha değerli bir kaynak olma yolunda hızla ilerliyor. Kısa vadede (2025-2028) "gıda enflasyonu" dünyanın birçok yerinde siyasi istikrarsızlığın başlıca nedeni olacak. Büyük tarım ve gıda şirketleri, tohum ve su kaynakları üzerindeki hakimiyetlerini artıracak. Uzun vadede (2030 sonrası) ise bir ayrım şekillenecek: Zenginler organik, yerel ve kişiselleştirilmiş diyetlerle beslenirken, geri kalan nüfus sentetik, endüstriyel ve tek tip gıdalarla idare etmek zorunda kalacak. Su savaşları, 21. yüzyılın en büyük çatışma alanlarından biri haline gelebilir. "Yemek kültürü" kavramı, bu süreçte büyük bir dönüşüm geçirecek.
*18- Demokrasi ve Yönetişim Krizleri*
Sosyal medya ve algoritmalar, 2020'lerde toplumları bilgi çöplüklerine çevirdi. "Hakikat sonrası" dönem, "algı diktatörlüğü"ne evrildi. İnsanlar kendi yankı odalarında sıkışıp kaldı, karşıt görüşle diyalog neredeyse imkansız hale geldi. Devletler, bu kaosu kontrol altına almak için sansür ve gözetimi artırırken, "dijital otokrasi" modelleri yükselişe geçti. Kısa vadede (2025-2028) Batılı demokrasiler, dijital platformları regüle etmek için mücadele edecek. Seçimler, dezenformasyon savaşlarının ana cephesi olmaya devam edecek. Blockchain tabanlı oylama sistemleri deneneyecek ama güvenlik endişeleri yaygınlaşmasını engelleyecek. Uzun vadede (2030 sonrası) ise karşımıza "algoritmik yönetişim" çıkabilir. Yapay zekanın, duygusal tepkilerden ve çıkar çatışmalarından arınmış olarak, insanlardan daha adil ve verimli kararlar alabileceği fikri cazip hale gelebilir. Ama bu, demokrasinin temelindeki "insan iradesi" ve "temsil" kavramlarını tamamen anlamsızlaştırabilir.
*19- Cinsellik ve Mahremiyetin Yeniden Tanımı*
Cinsellik, teknolojinin en derinden etkilediği özel alan oldu. 2020'lerde, yapay zeka destekli partnerler (sex robotları) ve hiper-gerçekçi VR deneyimleri, insan ilişkilerinin sınırlarını zorlamaya başladı. Bu, bir yandan fiziksel güvenlik ve erişim sorunlarına çözüm sunarken, diğer yandan "gerçek yakınlık nedir?" sorusunu şiddetle gündeme getirdi. Mahremiyet, dijital dünyada neredeyse yok oldu; verilerimiz en samimi tercihlerimize dair bilgileri topluyor ve pazarlıyor. Kısa vadede (2025-2028) bu teknolojilerin etik ve yasal çerçevesi oluşturulmaya çalışılacak. Geleneksel ilişki normları ile teknolojik alternatifler arasında bir kültür savaşı yaşanacak. Uzun vadede (2030 sonrası) ise toplum, bu yeni cinsellik biçimlerini bir şekilde normalleştirecek. Ancak bunun, insanın duygusal bağ kurma kapasitesi ve nüfus dinamikleri üzerinde tahmin edilemeyen sonuçları olacak. İnsan neslinin devamı, romantizmin önüne bir "sorumluluk" olarak daha sık gelebilir.
*20- Zaman ve Mekan Algısının Çözülüşü*
Son olarak, belki de en derin değişim: Algımızdaki devrim. 2020'ler, zamanın hızlandığı ve mekanın anlamsızlaştığı bir dönemdi. Uzaktan çalışma, ofisin ev, evin ofis olduğu bir karmaşaya yol açtı. Sosyal medyada aynı anda hem geçmişe (anılar) hem şimdiye hem de geleceğe (tahminler) maruz kaldık. Dijital dünyada geçirilen saatler, fiziksel dünyadaki deneyimlerimizi bastırdı. Kısa vadede (2025-2028) "dijital detoks" bir lüks olmaktan çıkıp bir zorunluluk haline gelecek. İnsanlar, dikkat sürelerini korumak ve "anda kalabilmek" için yeni meditasyon ve odaklanma tekniklerine yönelecek. Uzun vadede (2030 sonrası) ise bu sürekli bağlılık hali, insan bilincinin yapısını değiştirebilir. Gelecek, "an"a sıkışmış, derinlemesine düşünmekten aciz, sürekli bir "bilgi akışı" içinde yaşayan bir insanlık modeli getirebilir. Ya da tam tersine, bu kaostan bir çıkış bularak, teknolojiyi bilinçli olarak dışlayan, yavaş ve yerel olana değer veren yeni topluluklar doğabilir. Bu, insanlığın kendi yarattığı en büyük meydan okumalardan biri olacak.
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 11/10/2025 01:22:18 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/21301
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.