Biyoarşivleme Nedir? Yaşam, Ay Üzerinde Yedeklenebilir mi?
Biyoarşivleme, biyolojik materyallerin (örneğin hücreler, dokular, DNA, tohumlar, mikroorganizmalar) uzun süre korunması ve saklanması sürecine verilen addır. Bu süreç gelecekte bilimsel araştırmalarda kullanılmak üzere biyolojik materyallerin genetik bütünlüklerini bozmadan, uygun koşullarda depolanmasını içerir.
Depolama, tarih boyunca ve günümüzde insanlık için önemli bir kavram olmuştur. Öyle ki her birimiz evlerimizde çok çeşitli şeyler depolarız; bunlar yiyecek, kıyafet veya para olabilir. İnsanlar genellikle depoladıkları şeyleri geleceğe yönelik saklarlar.
Binlerce yıl önceki atalarımız, hayatta kalmak ve ilerlemek için kaynaklarını etkili bir şekilde depolamışlardır. Çünkü bu süreçte özellikle gıda, su, alet ve malzeme depolama, avcı-toplayıcı toplumlar ve daha sonraki tarım toplumları için kritik öneme sahiptir. Öte yandan doğada depolama davranışını sergileyenler sadece atalarımız değildir. Sincaplar, kunduzlar, karıncalar, kuğular gibi birçok hayvan grubu depolama davranışını sergiler.
Aslında, bilimde de depolama çok önemlidir. Biyolojiyi ele alalım: Biyolojideki ilerlemeler ve araştırmalar, büyük miktarda veri ve malzemenin depolanmasını gerektirir. Ancak, her canlının belirli bir yaşam süresi vardır. Bu sınırlı süre içinde, canlılardan alınan biyolojik materyallerin doğru bir şekilde saklanması ve gelecekte kullanılabilir hale getirilmesi büyük önem taşır. Bu noktada biyoarşivleme (İng: "Biorepository") ve biyobankalar devreye girer. Bu yazıda bu kavramların ne olduğuna, nerede ve nasıl kullanıldığı ve gelecekteki potansiyel uygulamalarının ne olduğu hakkında detaylı bir inceleme yapacağız. Hazırsanız, başlayalım.
Biyoarşiv Nedir?
Biyoarşivler, biyolojik materyallerin uzun süreli saklanması, korunması ve gerektiğinde bilimsel araştırmalar için kullanılabilir hale getirilmesi amacıyla oluşturulan sistemlerdir. Bu biyolojik materyaller; hücreler, dokular, DNA, RNA, proteinler ve mikroorganizmalar gibi çeşitli biyolojik örnekler olabilir.[1] Biyoarşivlerde bu örneklerin bozulmadan muhafaza edilmesi için ultra soğuk depolama birimleri, -80°C dondurucular ve sıvı azot tankları gibi özel depolama koşulları sağlanır. Aynı zamanda biyoarşivler, biyolojik materyallerin güvenliğini sağlamak adına biyogüvenlik standartlarına uygun olarak korunur ve kontaminasyon riskleri minimize edilir.
Biyoarşiv sistemleri, biyolojik örneklerin sadece fiziksel olarak saklanmasını sağlamakla kalmaz, aynı zamanda bu örneklere ilişkin meta verilerin titizlikle yönetilmesini de içerir. Meta veriler saklanan örneğin kökeni, toplanma zamanı ve yeri, toplama yöntemleri ve saklanan örneğin biyolojik özellikleri gibi detayları içerir. Bu veriler, biyolojik örneklerin hangi şartlarda toplandığı, hangi koşullarda saklandığı ve bilimsel araştırmalar için nasıl kullanılabileceği konusunda kritik bilgi sağlar.[2]
Biyoarşivlerin Bilimsel Araştırmalardaki Rolü
Biyoarşivler biyoteknoloji, tıp, adli bilimler ve ekoloji gibi alanlarda kritik bir altyapı sunar ve biyolojik çeşitliliğin korunması ile bilimsel ilerlemenin desteklenmesinde önemli rol oynar. Görüldüğü üzere biyoarşivler birçok farklı araştırma amacını destekleyen, biyolojik materyalleri toplama ve saklama üzerine odaklanan yapılardır. Bu arşivler, biyolojik belirteçlerin (biyomarkerların) doğrulanmasından hastalık kayıtlarıyla birleştirilerek daha kapsamlı bilgiler sağlamaya kadar birçok alanda kullanılmaktadır.[3] Yani bir yandan hastalıkların teşhisinde kullanılan biyolojik işaretçilerin doğruluğunu test ederken diğer yandan bu verileri hastaların tıbbi geçmişiyle eşleştirerek daha derinlemesine analizler yapmayı mümkün kılar. Bu sayede hem araştırmalar güçlenir hem de hastalıkların daha iyi anlaşılması sağlanır.
Tıp alanındaki çoğu biyoarşiv, belirli hastalıklarla teşhis edilen hastalardan materyal toplar ve genellikle tedavi geliştirme süreçlerine rehberlik edebilecek genetik ipuçlarını belirlemeye yönelik çalışmalara hizmet eder. Örneğin, Alzheimer hastalığına odaklanan biyoarşivler, hastalığa dair biyobelirteçlerin doğrulanmasında önemli rol oynar. Biyomarkerlar; hastalık ve sağlık durumundaki değişiklikleri gösterebilen, patolojik süreçleri belirlemeye yardımcı olan biyolojik göstergelerdir. Benzer şekilde, profesyonel sporcuların beyin dokularından oluşan biyoarşivler, sporun beyin üzerindeki etkilerini anlamaya yönelik çalışmalara katkıda bulunur.
Bazı biyoarşivler tek bir çalışmayı desteklemek için geçici olarak oluşturulurken diğerleri uzun vadeli bir kaynak olarak tasarlanır ve birden fazla araştırma çalışmasına hizmet eder. Boston Üniversitesi'ndeki Yaşlılar için Sağlık Hizmeti Programı (HOPE) gibi projeler, Alzheimer hastaları ve kontrol gruplarını ölüme kadar takip ederek beyin bağışlarıyla uzun vadeli araştırmalara destek olur. UK Biobank gibi daha geniş kapsamlı biyoarşivler ise çeşitli ciddi ve yaşamı tehdit eden hastalığın önlenmesi, teşhisi ve tedavisini iyileştirmeyi amaçlayan nüfusa dayalı örnek toplama programları yürütür.
Biyoarşivlerin sponsorları tıp merkezlerinden, araştırma projelerinden ve hatta türdiriltimi şirketlerinden bile gelebilir. Biyoarşivler, belirli bir hastalığa odaklanan genetik araştırmalardan daha geniş nüfus çalışmalarına kadar çeşitlilik gösteren birçok araştırmayı desteklemek üzere yapılandırılmıştır. Ancak sıkça bahsettiğimiz üzere kullanım alanları tıp ile sınırlı değildir.
Biyobankalar: Geleceğin Bilimsel Hazineleri
Biyobanka, biyolojik örneklerin (kan, doku, DNA, RNA gibi) ve bu örneklerle ilişkili verilerin uzun süreli saklanması, yönetilmesi ve araştırmalar için erişilebilir hale getirilmesi amacıyla kurulan tesislerdir. Biyobankalar, genellikle belirli bir hastalığa odaklanan veya geniş bir nüfusu kapsayan örnek toplama programlarına dayalı olarak çalışır. Örneğin kanser, kalp hastalıkları veya Alzheimer gibi hastalıklar üzerine çalışan biyobankalar, bu hastalıklara sahip bireylerden biyolojik örnekler toplar. Bu örnekler, bilim insanlarının hastalığın nedenlerini anlamasına ve yeni tedavi yöntemleri geliştirmesine yardımcı olur. Şu ana kadar anlattıklarımız biyoarşivin tanımı ile oldukça benzerdi. Peki ya biyobanka ve biyoarşiv arasındaki farklar nedir?
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Biyobankalar ve Biyoarşivler Arasındaki Farklar
Biyobanka ve biyoarşiv terimleri, köken olarak farklı olsalar da günümüzde genellikle birbirinin yerine kullanılmaktadır. Biyobankalar ve biyoarşivler, işlevsel olarak benzer şekilde çalışır ve her ikisi de biyolojik örneklerin toplanması, işlenmesi, depolanması ve araştırmacılara dağıtılması süreçlerini yürütür.[4] Bu tesisler, biyolojik örneklerin bütünlüğünü koruyarak saklar ve çeviri araştırmalar için gerekli materyalleri sağlar. Geleneksel olarak, biyobankalar insan örneklerine odaklanırken biyoarşivler daha geniş bir biyolojik örnek yelpazesini içerir. Ancak zamanla bu ayrım bulanıklaşmıştır. Artık birçok insan örneği koleksiyonu da biyoarşiv olarak adlandırılmakta, bazı veterinerlik koleksiyonları ise biyobanka terimini kullanmaktadır. Dolayısıyla, başlangıçta belirgin olan bu fark günümüzde oldukça azalmıştır.[5]
Yine de biyobankaların genellikle daha spesifik ve tanımlanmış bir hedefe sahip olduğu, biyoarşivlerin ise daha geniş, küresel ve iş birlikçi bir kapsamda çalıştığı söylenebilir. Projelerin kapsamındaki bu farklılıklar, biyobankalar ve biyoarşivler arasındaki temel farkı oluşturur. Günümüzde her iki terim de genellikle birbirinin yerine kullanılmakta ve birçok bağlamda biyobankalar, biyoarşivlerle aynı işlevi görmektedir.
Biyoarşivlerin Türleri Korumada Rolü
Gezegenimiz, insanlık tarihinden bu yana hiç görülmemiş bir küresel yok oluş kriziyle karşı karşıyadır. Bilim insanları, önümüzdeki on yıllarda bir milyondan fazla türün yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu öngörmektedir. Dahası, bu kriz tamamen bizim eserimizdir.[6]
Biyoarşivler, türlerin korunmasında ve biyolojik çeşitliliğin geleceğini güvence altına almada kritik bir rol oynayabilir. Tehdit altındaki veya nesli tükenme riski taşıyan türlerden alınan örnekler, biyoarşivlerde saklanarak ileride bu türlerin korunmasına veya türdiriltimine yardımcı olabilir.
Biyoarşivler, genetik materyallerin korunmasını sağlayarak nesli tükenmekte olan türler için bir "biyolojik sigorta" görevi görebilir. Örneğin, bir tür tamamen yok olsa bile bu türden alınan DNA ve diğer biyolojik materyaller biyoarşivlerde saklanmışsa bu materyaller daha sonra genetik çalışmalar, klonlama veya diğer biyoteknolojik müdahalelerle türün neslinin döndürülmesi mümkün kılabilir.
Bahsettiğimiz olayın bir benzeri ilk başarılı türdiriltimi projesi olan, Pirene dağ keçisi (Bucardo, Capra pyrenaica pyrenaica) üzerinde gerçekleşmiştir. Ancak bu başarı, uzun ve karmaşık bir sürecin sonucudur. Fransız ve İspanyol bilim insanları ile koruma uzmanlarından oluşan bir ekip, türün yok olmasından önce genetik materyalini korumak amacıyla harekete geçmiştir. Ölümünden on ay önce, bir dişi bucardo yakalanarak canlı hücre örnekleri elde edilmiştir. Bu hücreler laboratuvarda büyütülmüş ve dondurularak saklanmıştır. Bu adım, her ne kadar planlanmamış olsa da gelecekteki türdiriltimi çabaları için önemli bir kaynak oluşturmuştur.
1989 ile 2003 yılları arasında İspanyol ve Fransız bilim insanları, bucardonun klonlanması için gerekli tüm çalışmaları tamamlamışlardır. İlk olarak bucardolar yakalanarak koruma altına alındı (bir erkek ve üç dişi yakalanmıştı). Bu süreçte, bu hayvanların hastalıkları ve fizyolojileri detaylı bir şekilde incelenerek gerekli tüm bilgiler toplanmıştır. Ellerinde genetik materyal de bulunduğu için klonlama sürecine geçilmiştir.
Klonlama sürecinde, bucardolardan alınan doku örnekleri somatik hücre nükleer transferi (SCNT) tekniği kullanılarak değerlendirildi. Klonlanacak canlının genetik materyali bucardodan alındı ve genetik olarak en yakın akraba tür olan evcil keçinin (Capra aegagrus hircus) yumurtalarına enjekte edildi. Yumurtalardan DNA çıkarıldıktan sonra, bucardo DNA'sı transfer edildi. Toplamda 208 embriyo farklı taşıyıcı annelere yerleştirildi. Ancak bu zorlu süreçte yalnızca yedi keçi hamile kaldı ve bunlardan altısı düşük yaptı. Sonunda, sadece bir embriyo hayatta kalmayı başardı ve bu dünyaya gelen tek bucardo, türdiriltimi alanında büyük bir dönüm noktası olarak tarihe geçti.
Ay Üzerinde Dünya için Bir Yaşam Yedekleme Planı
Bilim insanları, biyoçeşitlilik krizine çözüm olması açısından türdiriltimi gibi radikal ama açıklanabilir fikirler sunmaktadır. Buna benzer başka bir radikal çözüm önerisi ise ay üzerinde bir biyoarşiv kurmaktır. Yani Dünya'daki en önemli ve risk altındaki canlı türlerinin korunmuş örneklerinin bulunduğu bir depo inşa etmek!
Uluslararası uzmanlardan oluşan bir ekip, iklim değişikliği ve habitat kayıplarının hızla artması nedeniyle acil önlemler alınması gerektiğini vurgulamaktadır.[7] Bu biyoarşiv kritik derecede tehlike altındaki türlerin genetik çeşitliliğini korumak ve en kötü senaryoda bu türlerin türdiriltimini mümkün kılmak amacıyla kullanılabilir. Özellikle küçük popülasyonlarda genetik çeşitliliği artırmak için saklanan hücreler, gelecekte biyoçeşitliliğin yeniden yapılandırılmasında önemli rol oynayabilir.
Biyolojik Örnekleri Koruma Gerekliliği
Biyolojik örneklerin felaketlerden korunması için depo oluşturma fikri aslında yeni değildir. Norveç'in uzak bir adasında, Kuzey Kutup Dairesi'ndeki Svalbard küresel tohum deposu, önemli gıda bitkilerinin hastalık veya kuraklık gibi tehditlerden etkilenmeleri durumunda yeniden yetiştirilmelerini sağlamak amacıyla tohumların dondurularak saklanmasını amaçlamaktadır. Ancak iklim değişikliği nedeniyle Svalbard'ın bile tam anlamıyla güvende olmadığını gösteren sel baskınları, koruma çabalarının daha güvenli alternatifler gerektirdiğini ortaya koymaktadır.
Ayrıca, savaşlar da dünya üzerindeki biyoarşivler için bir tehdit oluşturmaktadır. Örneğin, 2022'de Ukrayna'nın tohum bankasının yok edilmesi, biyoçeşitliliği koruma çabalarının ne kadar kırılgan olabileceğini gözler önüne sermektedir.
Ay Üzerinde Yapılması Önerilen Biyoarşiv
BioScience dergisinde açıklanan öneriye göre, Ay üzerinde kurulacak biyoarşiv, iklim değişikliği, jeopolitik olaylar veya diğer dünya kaynaklı felaketlerden etkilenmeyecektir. Ay'ın soğuk ve güneş ışığı almayan derin kraterleri, biyoarşivin korunması için uygun bir ortam sağlamaktadır.[8] Burada, örnekler -196°C gibi ultra düşük sıcaklıklarda enerji kaynağına ihtiyaç duymadan korunabilecektir.
- Dış Sitelerde Paylaş
Teknolojik ve Biyolojik Zorluklar
Ay'da bir biyoarşiv oluşturmak, birçok zorluğu beraberinde getirmektedir. Ancak biyolojik sınırlar bu zorlukların başında gelmemektedir. Bilim insanları, kriyoprezervasyon adı verilen ve biyolojik aktivitenin durduğu düşük sıcaklıklarda hücreleri saklama tekniğini kullanarak çeşitli canlıların hücrelerini başarıyla muhafaza etmeyi başarmaktadır. Bu teknik, yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan türlerin yanı sıra ekosistemlerinde önemli rollere sahip canlıların da korunması için kullanılmaktadır.[9]
Önerilen biyoarşiv, sadece yok olmakta olan türleri değil; aynı zamanda ekosistemlerinde kilit rol oynayan türleri de önceliklendirmektedir. Bu sayede, hem Dünya'da nesli tükenmiş popülasyonlar yeniden oluşturulabilecek hem de gelecekte başka bir gezegenin dünyalaştırılması gibi daha büyük hedefler için kullanılabilecektir.
Klonlama için hücrelerin canlı olması gerekmektedir. Bu nedenle mamut gibi türlerin sadece antik DNA parçalarından klonlanmasının mümkün değildir. Ancak, canlı dokuların toplanıp uygun şekilde saklanması durumunda, türdiriltimi veya klonlanması mümkün olabilecektir.
Geleceğe Dair Planlar ve Tartışmalar
Bu girişimin yüksek maliyeti ve zorlukları göz önüne alındığında eleştirmenler, yok olmadan önce türlerin korunmasına odaklanılması gerektiğini savunmaktadır. Ancak bilim insanları, her iki stratejinin de mümkün olduğunca fazla türü korumak için gerekli olduğunu belirtmektedir.
Gelecekte atılacak önemli adımlar arasında, uzay koşullarına dayanabilecek kriyoprezervasyonlu örnek paketleri geliştirmek ve bu örnekleri Ay'a taşıma lojistiğini çözmek bulunmaktadır. Ay'a düzenlenen seyahatlerin artmasıyla birlikte, makalenin yazarları olan bilim insanları, bu biyoarşivin hayata geçirilmesinin giderek daha gerçekçi bir hedef haline geleceğini öngörmektedir.
Bu önerinin büyük bir kısmı hâlâ bilim kurgu gibi görünmekle birlikte bilim insanları, bu biyoarşiv projesinin biyoçeşitliliği koruma konusunda yeni fikirler, uluslararası iş birlikleri ve heyecan yaratmasını ummaktadırlar.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 9
- 3
- 3
- 2
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- ^ National Cancer Institute. Nci Dictionary Of Cancer Terms. Alındığı Tarih: 26 Ağustos 2024. Alındığı Yer: National Cancer Institute | Arşiv Bağlantısı
- ^ B. Foxman. Human And Animal Subject Protection, Biorepositories, Biosafety Considerations, And Professional Ethics. (1 Şubat 2011). Alındığı Tarih: 26 Ağustos 2024. Alındığı Yer: Elsevier BV doi: 10.1016/B978-0-12-374133-2.00012-5. | Arşiv Bağlantısı
- ^ T. Leighton, et al. Biorepositories And Their Foundations—Microbial Forensic Considerations. (24 Eylül 2010). Alındığı Tarih: 26 Ağustos 2024. Alındığı Yer: Elsevier BV doi: 10.1016/B978-0-12-382006-8.00034-7. | Arşiv Bağlantısı
- ^ Y. G. D. Souza, et al. (2013). Biobanking Past, Present And Future: Responsibilities Andbenefits. AIDS (London, England), sf: 303. doi: 10.1097/QAD.0b013e32835c1244. | Arşiv Bağlantısı
- ^ Biobanking. Biobank Versus Biorepository: What's In A Name?. (16 Eylül 2020). Alındığı Tarih: 26 Ağustos 2024. Alındığı Yer: Biobanking | Arşiv Bağlantısı
- ^ O. Adebayo. (2019). Loss Of Biodiversity: The Burgeoning Threat To Human Health. Annals of Ibadan Postgraduate Medicine, sf: 1. | Arşiv Bağlantısı
- ^ G. S. Reporter. Scientists Propose Lunar Biorepository As ‘Backup’ For Life On Earth. (31 Temmuz 2024). Alındığı Tarih: 26 Ağustos 2024. Alındığı Yer: the Guardian | Arşiv Bağlantısı
- ^ M. Hagedorn, et al. (2024). Safeguarding Earth's Biodiversity By Creating A Lunar Biorepository. BioScience. doi: 10.1093/biosci/biae058. | Arşiv Bağlantısı
- ^ A. N. Jaiswal, et al. (2022). Cryopreservation: A Review Article. Cureus. doi: 10.7759/cureus.31564. | Arşiv Bağlantısı
- B. Greenberg, et al. Types And Uses Of Biorepositories And Their Application To Registries. (25 Şubat 2018). Alındığı Tarih: 25 Ağustos 2024. Alındığı Yer: NCBI Bookshelf | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 07/11/2024 10:06:36 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/18460
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.