Bilinçdışı Nedir? Freudyen Psikolojide Bilinçdışı Kavramı Ne İşe Yarar?
Bilinçdışı, zihin tarafından otomatik olarak gerçekleştirilen, içgözleme açık olmayan düşünce süreçleri, anılar, ilgiler ve motivasyonlardır.[1] Diğer bir deyişle bilinçdışı, bilinçli farkındalığımız dışındaki duygu, düşünce, dürtü ve hatıralarımızı ifade eder.Bilinçdışı süreçlerin, bilinçli farkındalığın dışında yaşanıyor olmalarına rağmen insan davranışlarını etkileyebildiği düşünülmektedir.
Popüler kültürde ve medyada "bilinçdışı" olarak Türkçeleştirilse de bu hatalıdır. Psikoanalitik Kuram'ın kurucusu Sigmund Freud, ilk eserlerinde kavramı gerçekten de "bilinçaltı" (İng: "subconscious") olarak kullanmış, daha sonraki eserlerindeyse bu kullanımı bırakarak bilinçdışı (İng: "unconscious") terimine geçiş yapmıştır.[2]
Bilinçdışının Tarihi
Aslında bilinçdışı kavramı Freud'dan önce pek çok yazar, şair, düşünür ve psikolog tarafından, belki "bilinçdışı" terminolojiyle değil ama, farklı şekillerde dile getirilmiştir. Örneğin, William Shakespeare pek çok oyununda direkt olarak kavramdan bahsetmese bile bilinçdışı kavramının rolünü araştırmıştır. "Bilinçdışı" kavramı ilk kez 18. yüzyılda Friedrich Schelling tarafından kullanılmıştır.[3] Daha sonra İngiliz yazar ve şair Samuel Taylor Coleridge tarafından İngilizceye kazandırılmıştır.[4]
Psikolog Jacques Van Rillaer, bilinçaltının Freud tarafından keşfedilmediğine dikkat çekmektedir. 1890'da, psikanalizin adı henüz duyulmamışken, Psikolojinin İlkeleri başlığıyla yayınladığı psikoloji hakkındaki muhteşem incelemesinde William James; Schopenhauer, von Hartmann, Janet, Binet ve diğerlerinin "bilinçdışı" ve "bilinçaltı" terimlerini nasıl kullandıklarını incelemiştir.[5] Psikoloji tarihçisi Mark Altschule de kavramların Freud-öncesi bilinirliğini vurgulamak adına şöyle diyor:[6]
Bilinçdışı serebralasyonunu sadece 'gerçek' değil, aynı zamanda 'en yüksek öneme sahip' olarak kabul etmeyen bir on dokuzuncu yüzyıl psikoloğu ya da psikiyatristi bulmak zordur - belki de imkansızdır.
Bu, 19. yüzyılda yapılan yayınlarla da örtüşmektedir: Örneğin Alman filozof ve bağımsız akademisyen Eduard von Hartmann, 1869 yılında (yani Freud daha 13 yaşındayken) Bilinçdışının Felsefesi başlıklı bir kitap yayınlamıştır. 19. yüzyıl Alman psikologlarından Gustav Fechner ve Wilhelm Wundt gibi isimler de bu terimi deneysel psikoloji jargonunda kullanmaya başlamışlardır.[7] Ancak ne olursa olsun, kavramı uluslararası çapta popüler hale getiren kişi Sigmund Freud olmuştur.
Sigmund Freud'a Göre Bilinç Nedir?
Freud, bilinç kavramını üç ayrı kısımda ele alır:
- bilinç öncesi akıl,
- bilinçli akıl,
- bilinçdışı.
Freud'un teorisini ve bilinçdışı kavramını anlamak için, öncelikle bu üç kavramın ne olduğunu, nasıl işlediklerini ve birbiriyle nasıl etkileştiklerini anlamamız gerekmektedir; çünkü bu üç kavram da insanların duygu ve düşüncelerini belirlemekte etkin rol oynamaktadır.[8]
Bilinç Öncesi Akıl
Bilinç öncesi kavramı, kişinin şu anda farkında olmadığı ancak her an kolaylıkla bilinçli akla geçebilecek zihinsel süreçleri ifade eder. Bu kısımda bulunan duygular, düşünceler ve dürtüler gibi zihinsel süreçlerin bilinçli hale gelebilmesi için özel durumlara ihtiyaç yoktur. Bilinç öncesi aklı bu anlamda düşünce, duygu, hatıra vs. gibi zihinsel süreçlerin bilinçli akla geçmeden önce bekledikleri bir bekleme odasına benzetebiliriz. Günlük hayattayken sorulana kadar ismimizin aklımıza gelmemesi ancak sorulduğu anda cevap verebiliyor olmamız bilinç öncesi akla örnek olarak verilebilir.
Bilinçli Akıl
Bilinçli akıl, her an bilincinde olduğumuz tüm duygu, düşünce, hatıra ve hislerden oluşur. Zihnimizin, üzerinde mantıklı bir şekilde düşünebileceğimiz ve konuşabileceğimiz kısmıdır. Örneğin, susuz hissettiğinizde gidip su içmeniz gerektiğini düşünmeniz bilinçli akıl yardımıyla gerçekleşir.
Bilinçdışı
Bilinçdışı, insan bilincinin dışında kalan her şeyi kapsamaz. Daha ziyade, rahatsızlık verici duygu ve düşünceler, travmalar ve acılardan oluşur. Bilinçlilik dışındaki fikir, duygu, dürtü, hatıra vs. gibi zihinsel süreçleri içeren akıl kısımdır. Elbette burada kısım denilerek kast edilen şey beyinde bulunan bir bölge değildir. Fiziksel bir varlık kastedilmemektedir. Bu kısımdaki zihinsel süreçler bilinçli akla kolayca geçemezler. Bu süreçlerin kişi tarafından fark edilmesi çoğunlukla rüyalarda ve Freudyen Kaymalar olarak bilinen dil sürçmeleri şeklinde ortaya çıkarlar.
İd, Ego, Süperego Üçlemesiyle Bilinçdışı İlişkisi
Freud, bilincin bu üç katmanını bir buzdağına benzetmiştir. Yukarıdaki görselde de gösterildiği gibi Freud, bu benzetimi id, ego ve süperego üçlemesi için de kullanmıştır.[8] Buzdağının suyun üstünde kalan kısmını bilinçli, suyun altında kalan ancak hala görülebilen kısmı bilinç öncesi ve suyun altındaki görülemeyen kısmı ise bilinçdışı olarak tanımlamıştır. Bilinçdışı ise bu buzdağının çoğunluğunu oluşturmaktadır. Freud'a göre, insan davranışlarını etkileyen en önemli bilinç türü de buzdağının görünmeyen kısmı, yani bilinçdışıdır.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Freud'u bu analoji tekrarına düşüren şey, tarihsel nedenlerdir: Freud, insan zihnini aslen bilinçli akıl (veya ego) ile bilinçdışı akıl olarak ikiye ayırmıştır. Bilinçdışı akıl da kendi içinde, içgüdü ve dürtüleri içeren id ile, vicdanı kapsayan süperego olarak ikiye ayrılmaktadır.[9]
Bilinçdışına Neden İhtiyaç Duyarız?
Daha önce de bahsettiğimiz gibi bilinçdışı, insanlar için önemli ve rahatsızlık verici olabilecek "bastırılmış" duygu, düşünce ve travmaları depolayan ve bilinçli akıldan ayıran bir depodur. Buna ek olarak Freud, hastaları tarafından kabul edilmesi oldukça zor olan bazı olay veya isteklerin bilinçdışında tutulduğunu keşfetmişti. Hastalar bu sayede, bilinçli akıllarıyla kabul edemeyecekleri isteklerini veya onlara acı veren bazı travmalarını bilinçli akıllarından uzakta tutarak bunlardan kaçınmaya çalışıyorlardı. Freud, bu olayların bilinçdışında tutulabilmesinin ise bastırılma adını verdiği süreç sayesinde olduğunu düşünüyordu.
Freud'a göre, bazı isteklerimizi veya yaşadığımız birtakım olayları bastırırken diğerlerini bastırmıyor oluşumuzun sebebi, bilinçli aklımızca kabul edebileceğimiz ve bizim için acı veya mutsuzluk kaynağı olmayan olayları bastırmazken, diğerlerini bilinçdışında depoluyor olmamızdır.[10]
Bastırma Ne İşe Yarar?
Bastırma, bir çeşit bilinçlilik azaltma sürecidir. Düşünüldüğünde kişide utanç ve fiziksel acı gibi huzursuzluklar yaratan uyumsuz fikirleri bilinçli akıldan uzak tutan bir çeşit savunma mekanizması gibi düşünülebilir. Örneğin, ailesi tarafından istismar edilmiş bir çocuğun küçükken yaşanılan olaydan haberdar olduğu halde büyüdüğü zaman bunları hatırlamaması bastırma olarak tanımlanır.[10], [11]
Bastırma, hepimizin günlük hayatında duyduğu bir kavramdır ve psikanaliz kuramının temelini oluşturur. Freud'e göre insanların çocukluklarından itibaren bilinçdışına ittiği, diğer bir deyişle bastırdığı, pek çok şey vardır ve bu mekanizma belirli bir sınırın üstüne çıkmadığı sürece kişiyi koruyan bir savunma sistemi gibi işlev görür. Ancak bastırma mekanizması fazla aktif olursa kişide kişilik bozuklukları gibi sorunlara yol açabilir.[12]
Bilinçdışı Nasıl Açığa Çıkar?
Freud'a göre bilinçdışı çoğunlukla ulaşılamaz olsa da bilinçdışının açığa çıkmasının birkaç yolu vardır:
Serbest Çağrışım
Freud rüyaların bilinçdışının gün yüzüne çıktığı bir durum olduğunu düşünmüştür. Ona göre rüyalar alakasız görüntüler değil bilinçdışının üstü kapalı bir anlatımıdır. Bu fikirlerden yola çıkarak serbest çağrışım (İng: "free association") adını verdiği bir metotla, rüya gören kişiye çeşitli sorular sorarak rüyanın kaynağını bulmaya çalışmıştır.[13] Freud, bu düşünce akışlarının izini sürerek, bastırılmış arzuların ve acı veren çocukluk anılarının var olduğu bilinçdışı zihnin içeriğini ortaya çıkarabileceğine inanmıştır.
Dil Sürçmeleri
Freudyen Sürçmeler veya Freudyen Kaymalar olarak da bilinen dil sürçmeleri, birçok modern psikolog tarafından sıradan hatalar olarak yorumlansa da, Freud'a göre dil sürçmeleri kesinlikle tesadüfi değildir. Ona göre bu sürçmeler, bastırılmış gerçek duygu ve fikirlerin açığa çıkmasıdır. Daha önce düşündüğünüz ancak bir nedenden söyleyemediğiniz bir şeyi ansızın ve bilinçsiz olarak ağzınızdan kaçırmanız veya eşinize eski sevgilinizin ismiyle hitap etmeniz bu duruma örnek olarak verilebilir.[14]
Rüyalar
Bilinçdışı perspektifinden rüyaların amacı, Freud'un da belirttiği gibi, gerçek hayatta yerine getirilemeyecek bastırılmış isteklerin rüya süreci boyunca yerine getirilmesidir. Örneğin birisi bir mağazayı soyacaksa ve bundan suçluluk duyacaksa, rüyasında davranışlarının meşru olduğu ve dolayısıyla kişinin kendisini suçsuz gördüğü bir senaryo kurgulayabilir. Freud, rüyanın arzuyu gerçekleştiren yönünün, açık içerik (İng: "manifest content") ile gizli içerik (İng: "latent content") arasındaki ayrımdaki zorluk nedeniyle gizlenebileceğini iddia etti. Açık içerik, yüzey seviyesindeki bir rüyanın planından oluşur.[15] Gizli içerik, olay örgüsünde olayların gizli veya kılık değiştirmiş anlamını ifade eder. Rüyanın gizli içeriği, dileklerin yerine getirilmesi fikrini destekleyen şeydir. Rüyayı görenin güncel sorunları ve çocukluk çatışmasındaki mahrem bilgileri temsil eder.[16]
Sürekli Flaş Bastırma
Modern bilişsel psikoloji araştırmaları, bilinçli olarak katılmadığımız algıların bile davranış üzerinde güçlü bir etkisi olabileceğini göstermiştir. Örneğin sürekli flaş bastırma adı verilen bir tekniği kullanan araştırmacılar, katılımcılarının dikkatini bir başka görsel ile dağıtırken, onlara bilinçli olarak görmedikleri görüntüler gösterebilmektedirler.[28]
Bu yöntemi kullanan araştırmalar, kızgın bir yüz veya bir örümcek gibi daha olumsuz veya daha az arzu edilen bir "görünmez" görüntüyle eşleştirilen dikkat dağıtıcı fotoğrafların daha olumsuz olarak değerlendirildiğini göstermiştir. İnsanlar bu olumsuz görüntüleri görme konusunda bilinçli bir farkındalığa sahip olmasalar da, bunlara maruz kalmanın davranışları ve seçimleri üzerinde hala etkisi olduğu görülmektedir.
Bilinçdışı Konusuna Getirilen Eleştiriler
Freud'un çalışmalarının ve iddialarının en büyük problemi, bilimsel metodolojiyi takip etmeksizin yapılan, deneylerle desteklenmemiş çıkarımlara dayanıyor olmasıdır.[29] Sigmund Freud'un fikirlerinin büyük bir kısmı, sadece tek bir birey üzerinde yaptığı gözlemlerden veya vaka çalışmalarından yaptığı aceleci, büyük ve çoğu durumda test edilemez genellemelere dayanmaktaydı.
Buna bağlı olarak, modern psikolojide "bilinçdışı" diye bir kavramın olup olmadığı bile tartışmalı olmuştur ve bu kavramın bilimselliği sert bir şekilde eleştirilmektedir. Bu eleştiriler sadece modern eleştirilerden ibaret değildir, uzun bir tarihe yayılmaktadır.
1874 yılında yazdığı Deneysel Perspektiften Psikoloji başlıklı kitabında Franz Brentano, "bilinçdışı" kavramını reddetmiştir (her ne kadar eleştirilerin çoğu semantik boyutta kalmış olsa da). Ünlü filozof Jean-Paul Sartre, Freud'un bilinçdışı teorisini Varlık ve Hiçlik başlılı eserinde eleştirmiş, zaten "bilinç" denen şeyin zaten "bilinçdışı" olduğunu, Freud'un baskılama fikrinin de hatalı olduğunu ileri sürmüştür (buna karşılık filozof Thomas Baldwin, Sartre'ın Freud'un teorisini tam olarak anlamadığını iddia etmektedir).[17] Erich Fromm, şöyle söylemektedir:
'Bilinçdışı' terimi aslında bir şaşırtmacadır (her ne kadar bu sayfalarda yapmaktan suçlu olduğum gibi, kolaylık sağlamak için kullanılabilir olsa da). Bilinçdışı diye bir şey yoktur; yalnızca farkında olduğumuz deneyimler ve farkında olmadığımız, yani bilinçsiz olduğumuz deneyimler vardır. Bir insandan korktuğum için nefret ediyorsam ve korkumun farkında değil de nefretimin farkındaysam, nefretimin bilinçli, korkumun bilinçsiz olduğunu söyleyebiliriz; yine de korkum, "bilinçdışı" denen o gizemli yerde yatmıyor.
John Searle de Freudcu bilinçdışını eleştirmektedir. Freud'un bilinçli olarak tutulan, sığ zihinsel durumlarının en iyi olarak "bastırılmış bilinç" olarak nitelendirileceğini, daha derin bilinçdışı zihinsel durumlar fikrininse daha sorunlu olduğunu savunmuştur. Zihnin ayrıcalıklı bir bölgesinde var olan ve prensipte bilinçli farkındalık için asla erişilebilir olmayacak şekilde var olan bir "düşünceler" koleksiyonu kavramının tutarsız olduğunu iddia etmiştir. Searle'e göre bu, bilinçli yaşamın çoğunun temelini oluşturan "bilinçsiz" süreçlerin olmadığı anlamına gelmemektedir. Tam tersine Searle, basitçe, "düşünce"ye benzer bir şeyin varlığını, hiç kimsenin asla farkına varamayacağı (asla, gerçekten "düşünemeyeceği") dışında her şekilde varsaymanın tutarsız bir kavram olduğunu iddia eder. "Bir şey"den "düşünce" olarak bahsetmek, onun bir düşünür tarafından düşünüldüğünü ya da bir düşünür tarafından düşünülebileceğini ima eder. Düşünme adı verilen fenomenle nedensel olarak ilişkili olmayan süreçlere daha uygun olarak beynin bilinçsiz süreçleri denir.[18]
Freud'un baskılama fikri de çok sayıda akademik araştırmanın konusu olmuştur. David Holmes, 60 yıl boyunca bu konuda yapılan akademik çalışmaları incelediğinde, "baskılama" konusunda pozitif hiçbir kanıt bulunmadığı sonucuna varmıştır. Buna karşılık, akademide Freud'un bilinçdışı tanımına benzer olan (ve olmayan) birçok terim bulunmaktadır: Örneğin John Kihstrom "bilişsel bilinçdışı", Timothy Wilson "adaptif biliçdışı", E. F. Loftus ve M. R. Klinger "aptal bilinçdışı" gibi terimler ileri sürmüşlerdir.[19], [20], [21], [22]
Modern bilişsel psikolojide, birçok araştırmacı "bilinçdışı" kavramını Freudcu mirasından ayırmaya çalışmış ve "örtük" veya "otomatik" gibi alternatif terimler kullanılmıştır. Bu gelenekler, bilişsel işlemenin ne kadarının bilişsel farkındalığın kapsamı dışında gerçekleştiği vurgulamayı hedeflemektedir ve farkında olmadığımız şeylerin yine de diğer bilişsel süreçleri ve davranışları etkileyebileceğine işaret etmektedir.[23], [24], [25], [26], [27] Bilinçdışıyla ilgili aktif araştırma gelenekleri arasında örtük bellek ve bilinçsiz bilgi edinimi bulunur. Bu konuda daha fazla bilgiyi buradan alabilirsiniz.
Özetle söylenebilir ki, bilinçdışına yönelik erken dönem psikanalitik yaklaşımlardan farklı olarak, bilişsel psikoloji alanındaki modern araştırmalar, bu otomatik bilişsel süreçlerin varlığını destekleyen bilimsel araştırmalar ve deneysel veriler tarafından yönlendirilmektedir.
Sonuç
Sonuç olarak "bilinçdışı" kavramı, Freud'un teorilerinin deneysel sonuçlardan uzak olmasından ötürü modern bilimde araya mesafe konulması gereken bir kavram hâline gelmiştir. Bilinçdışı terimi ayrıştırıcı ve tartışmalı olabilse de modern bilişsel psikoloji geleneğinde de bilincin dışında olup bilinci ve davranışları etkileyen süreçler olduğu konusunda bir görüş birliği bulunmaktadır.
Bu bakımdan Sigmund Freud, belki "bilinçdışı zihin" kavramını icat eden kişi olmasa da, psikanalitik teorileri içindeki kullanımı dolayısıyla bilim genelindeki popülaritesine kavuşturan kişi olmuştur. Günümzüde araştırmacılar, zihnin bilinçli farkındalığın dışında nasıl çalıştığını anlamaya çalıştıkça, bilinçdışı kavramı modern psikolojide rol oynamaya devam edecek gibi gözükmektedir.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 43
- 23
- 12
- 7
- 2
- 2
- 2
- 1
- 1
- 1
- 0
- 0
- ^ D. Westen. (2009). The Scientific Status Of Unconscious Processes: Is Freud Really Dead?. SAGE Publications, sf: 1061-1106. doi: 10.1177/000306519904700404. | Arşiv Bağlantısı
- ^ dergipark.org.tr. Freudyen Psikolojide Bilinçaltı Ve Bilinçdışı Kavramları Arasındaki Benzerlikler Ve Farklılıklar. Alındığı Tarih: 25 Haziran 2022. Alındığı Yer: dergipark.org.tr | Arşiv Bağlantısı
- ^ W. F. Bynum. (1985). Macmillan Dictionary Of The History Of Science.
- ^ C. J. Murray. (2004). Encyclopedia Of The Romantic Era, 1760-1850. ISBN: 9781579584221.
- ^ C. Meyer. (2007). Le Livre Noir De La Psychanalyse: Vivre, Penser Et Aller Mieux Sans Freud. ISBN: 9782264044471. Yayınevi: Les Arênes,.
- ^ M. D. Altschule. (1977). Origins Of Concepts In Human Behavior: Social And Cultural Factors. ISBN: 9780470990018. Yayınevi: Hemisphere Pub.
- ^ R. H. Wozniak. (1992). Mind And Body.
- ^ a b S. Mcleod. Unconscious Mind | Simply Psychology. Alındığı Yer: www.simplypsychology.org | Arşiv Bağlantısı
- ^ E. . A. . Geraskov. (2010). The Internal Contradiction And The Unconscious Sources Of Activity. The Journal of Psychology, sf: 625-634. doi: 10.1080/00223980.1994.9921290. | Arşiv Bağlantısı
- ^ a b S. Boag. (2006). Freudian Repression, The Common View, And Pathological Science. SAGE Publications, sf: 74-86. doi: 10.1037/1089-2680.10.1.74. | Arşiv Bağlantısı
- ^ S. Boag. (2007). ‘Real Processes’ And The Explanatory Status Of Repression And Inhibition. Philosophical Psychology, sf: 375-392. doi: 10.1080/09515080701361173. | Arşiv Bağlantısı
- ^ K. Cherry. How Does Repression Work In Our Unconscious Mind?. Alındığı Yer: Verywell Mind | Arşiv Bağlantısı
- ^ GoodTherapy.org. Free Association. Alındığı Yer: GoodTherapy.org | Arşiv Bağlantısı
- ^ L. Birnbaum, et al. (1992). Opportunistic Planning And Freudian Slips. Springer, Boston, MA, sf: 121-125. doi: 10.1007/978-1-4899-1164-3_5. | Arşiv Bağlantısı
- ^ H. Nagera. (2014). Basic Psychoanalytic Concepts On The Theory Of Dreams. ISBN: 9781317670476. Yayınevi: Routledge.
- ^ C. T. Reviews. (2011). Studyguide For Psychology. ISBN: 9781428840836. Yayınevi: Academic Internet Pub Incorporated.
- ^ T. Honderich. (1995). The Oxford Companion To Philosophy. ISBN: 9780198661320. Yayınevi: Oxford University Press, USA.
- ^ J. R. Searle. (1992). The Rediscovery Of The Mind. ISBN: 9780262691543. Yayınevi: Bradford Book.
- ^ V. S. Ramachandran. (2002). Encyclopedia Of The Human Brain. Yayınevi: Academic Press.
- ^ M. R. Leary. (2013). Handbook Of Self And Identity, Second Edition. ISBN: 9781462515370. Yayınevi: Guilford Press.
- ^ T. D. Wilson. (2004). Strangers To Ourselves: Discovering The Adaptive Unconscious. ISBN: 9780674013827. Yayınevi: Belknap Press.
- ^ E. F. Loftus, et al. (2005). Is The Unconscious Smart Or Dumb?. American Psychological Association (APA), sf: 761-765. doi: 10.1037/0003-066X.47.6.761. | Arşiv Bağlantısı
- ^ R. Gaillard, et al. (2006). Nonconscious Semantic Processing Of Emotional Words Modulates Conscious Access. Proceedings of the National Academy of Sciences, sf: 7524-7529. doi: 10.1073/pnas.0600584103. | Arşiv Bağlantısı
- ^ A. G. Greenwald, et al. (2006). Three Cognitive Markers Of Unconscious Semantic Activation. American Association for the Advancement of Science (AAAS), sf: 1699-1702. doi: 10.1126/science.273.5282.1699. | Arşiv Bağlantısı
- ^ E. R. Smith, et al. (2004). Dual-Process Models In Social And Cognitive Psychology: Conceptual Integration And Links To Underlying Memory Systems. SAGE Publications, sf: 108-131. doi: 10.1207/S15327957PSPR0402_01. | Arşiv Bağlantısı
- ^ L. Naccache, et al. (2005). A Direct Intracranial Record Of Emotions Evoked By Subliminal Words. Proceedings of the National Academy of Sciences, sf: 7713-7717. doi: 10.1073/pnas.0500542102. | Arşiv Bağlantısı
- ^ M. Kiefer, et al. (2006). Attentional Modulation Of Unconscious "Automatic" Processes: Evidence From Event-Related Potentials In A Masked Priming Paradigm. MIT Press - Journals, sf: 184-198. doi: 10.1162/089892906775783688. | Arşiv Bağlantısı
- ^ E. Yang, et al. (2014). On The Use Of Continuous Flash Suppression For The Study Of Visual Processing Outside Of Awareness. Frontiers in Psychology. doi: 10.3389/fpsyg.2014.00724. | Arşiv Bağlantısı
- ^ J. A. Bargh. (2019). The Modern Unconscious. Wiley, sf: 225-226. doi: 10.1002/wps.20625. | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/11/2024 11:40:38 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/11970
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.