Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Paylaşım Yap
Tüm Reklamları Kapat
Tüm Reklamları Kapat

Suyun Canlılar İçin Önemi: Su, Bildiğimiz Anlamıyla Yaşam İçin Neden Önemli?

Suyu, Yaşam İçin Bu Kadar Vazgeçilmez Kılan Nedir?

10 dakika
39,950
Suyun Canlılar İçin Önemi: Su, Bildiğimiz Anlamıyla Yaşam İçin Neden Önemli? Cool HD Wallpapers
Bu içerik 2 yazı dizisinde bulunuyor!

Bu yazı, Evrimi Anlamak yazı dizisinin 33 . yazısıdır. Bu yazı dizisini okumaya, serinin 1. yazısı olan ""Tesadüf" Geliyor, Kaçın! Bilimde "Şans" ve "Tesadüf" Kavramlarına Yer Yok mu?" başlıklı makalemizden başlamanızı öneririz.

Yazı dizisi içindeki ilerleyişinizi kaydetmek için veya kayıt olun.


Bu yazı, Yaşamın Kimyası yazı dizisinin 6 . yazısıdır. Bu yazı dizisini okumaya, serinin 1. yazısı olan "Yaşam Nedir? Canlılığı Nasıl Tanımlarız?" başlıklı makalemizden başlamanızı öneririz.

Yazı dizisi içindeki ilerleyişinizi kaydetmek için veya kayıt olun.


EA Akademi Hakkında Bilgi Al
Tüm Reklamları Kapat

Su, iki hidrojen ve bir oksijen atomundan oluşan bir moleküldür.[1] Kimyasal formülü H2O'dur.[2] Oksijen, 6A grubu elementidir ve bir ametaldir.[3] Hidrojen ise 1A grubunda bulunan ancak genel kuralın aksine metal değil, ametal olan bir atomdur.[4] Su, bu iki elementin, ametaller arasındaki kimyasal bağ olan kovalent bağ yoluyla bağlanması sonucu oluşur.[5] Kovalent bağ, bildiğimiz sıradan bağlar arasındaki en güçlü bağlardır.

Su, polar, yani kutuplu bir yapıdadır; çünkü hidrojen atomlarıyla oksijen atomlarının elektronegativitesi, yani elektronları birbirine çekme gücü eşit değildir.[6] Oksijen, kovalent bağın karakteristik özelliği olan "elektron paylaşımı" içerisinde, paylaşılan elektronları kendisine daha kuvvetli çeker. Bu da suyun, doğrusal bir molekül değil, "kırık" bir yapıda olmasına sebep olur. Aşağıdaki çizimde bunu görebilirsiniz:

 

Tüm Reklamları Kapat

Görüldüğü gibi oksijen ve hidrojen atomları doğrusal bir çizgi gibi, yan yana gelerek suyu oluşturmazlar. Daha ziyade bir "V" harfi şeklindedirler. Bunun sebebi, oksijen atomunun elektronları daha kuvvetli çekmesidir. Tıpkı uzun bir ipi ortasından tutarak havaya kaldırmaya çalıştığınızda uçları aşağıda kalacağı için bir "V" harfine benzeyeceği gibi, su molekülleri de bu görünümdedir. Ayrıca yukarıdaki görselde pembe rengin bulunduğu taraf en yüksek negativiteye, yeşil rengin bulunduğu taraf ise en yüksek pozitif kutba (en düşük negativiteye) sahiptir. Bu nedenle su, polar (kutuplu) bir moleküldür.
Görüldüğü gibi oksijen ve hidrojen atomları doğrusal bir çizgi gibi, yan yana gelerek suyu oluşturmazlar. Daha ziyade bir "V" harfi şeklindedirler. Bunun sebebi, oksijen atomunun elektronları daha kuvvetli çekmesidir. Tıpkı uzun bir ipi ortasından tutarak havaya kaldırmaya çalıştığınızda uçları aşağıda kalacağı için bir "V" harfine benzeyeceği gibi, su molekülleri de bu görünümdedir. Ayrıca yukarıdaki görselde pembe rengin bulunduğu taraf en yüksek negativiteye, yeşil rengin bulunduğu taraf ise en yüksek pozitif kutba (en düşük negativiteye) sahiptir. Bu nedenle su, polar (kutuplu) bir moleküldür.

Ayrıca suyun yapısında hem hidrojen hem de oksijen atomlarının varlığı, moleküller arasında oluşan çok önemli bir diğer bağa, hidrojen bağına da imkan verir.[7] Hatırlanması gereken şey şudur: Kovalent bağlar, iyonik bağlar ve metalik bağlar, moleküllerin içinde ve atomlar arasında oluşan bağlardır. Hidrojen bağları, adhesif bağlar, kohesif bağlar gibi bağlarsa, moleküller arasında oluşan, atomlar arasındaysa görülmeyen bağlardır. Yani bu ikinci grup bağlar, iki atomu değil, iki molekülü birbirine bağlayan bağlardır.

Birden fazla su molekülü bir arada bulunduklarında, bu moleküller arasında çok güçlü bir bağ olan (ancak kovalent bağa göre daha zayıf olan) hidrojen bağları kurulur. Bu bağlar, moleküllerin Hidrojen tarafındaki pozitivitenin, diğer bir molekülün Oksijen tarafındaki negativite ile etkileşiminin bir ürünüdür.
Birden fazla su molekülü bir arada bulunduklarında, bu moleküller arasında çok güçlü bir bağ olan (ancak kovalent bağa göre daha zayıf olan) hidrojen bağları kurulur. Bu bağlar, moleküllerin Hidrojen tarafındaki pozitivitenin, diğer bir molekülün Oksijen tarafındaki negativite ile etkileşiminin bir ürünüdür.

Suyun Yaşam ve Canlıların Cansızlıktan Evrimi İçin Önemi

Peki su, bizim gibi canlıların oluşması için neden şarttır? Kimyasal evrim için neden gereklidir? Cansızlıktan canlılığın oluşmasında ve sonrasında bu canlılığın kararlılığında, suyun önemi nedir?

Bu soruyu aşağıdaki maddelerde toplayarak cevaplayabiliriz:

1. Buz, Yüzer!

Suyun katı hali olan "buz", hidrojen bağları sayesinde bir arada tutulur. Her bir su molekülü, diğer 4 su molekülüne bağlanır ve sağlam, dayanıklı bir kristal yapısı doğurur. Her ne kadar buzun yapısı oldukça sağlamsa da, suyun buz halindeki atomlar, sıvı halindeki atomlar kadar sıkı bir halde paketlenmemiştir. Bir diğer deyişle suyun sıvı hali, katı halinden daha yoğundur.[8] Bu da, Arşimet'in meşhur yoğunluk ilkeleri dahilinde, buzun su üzerinde yüzebilmesini açıklar.

Tüm Reklamları Kapat

Centre for Ice and Climate

Şimdi, buz suyun üzerinde yüzemeseydi neler olurdu bir düşünün: Bir kere, nehirler, göller, vs. yüzeyden başlayarak değil, buz batacağı için dibinden başlayarak yukarıya doğru donardı. Bu da sudaki tüm canlılığı yok ederdi – ki cansızlıktan canlılığın evriminin suda gerçekleştiğini hatırlayınız. Ancak normal haliyle buz, su üzerinde yüzebileceği için, hem bu şekilde su canlılarının ölmesine engel olur, hem de suyun içerisindeki ısının soğuk havalarda dışarıya kaçmasını önleyen bir tabaka görevi görür. Bu da, balıkların, su bitkilerinin ve benzeri hayvanların 0 dereceden soğuk havalarda dahi hayatta kalabilmelerini sağlar.

Ayrıca suyun buzdan daha yoğun olması, buharlaşmayı da yavaşlatır, yağmurları ciddi anlamda kısıtlardı. Tüm bunlar, öncelikle atmosferin oksijen kaynağı olan alglerin hayatta kalamamasına neden olurdu, bu da muhtemelen hiçbir zaman bildiğimiz kadar çeşitli bir yaşamın evrimleşememesine neden olurdu.

2. Suyun Erime/Donma Noktası ve Isı Kapasitesi

Diğer moleküllerle kıyaslandığında buzu eritmek için çok daha fazla enerji (ısı) gerekir. Bunun sebebi, suyun yapısındaki sayısız hidrojen bağı ve bunları kırmak için gereken enerjinin yüksekliğidir. Unutmamak gerekir ki buzu sıvı su yapmak için, buz moleküllerinin arasındaki tüm hidrojen bağlarının kırılması gerekir. Tam tersi tepkime olan donma sırasında da etrafa büyük oranda enerji salınır (hidrojen bağlarının kurulması sırasında). Buzun kolay kolay erimemesi, kutup noktalarında biriken ve tüm Dünya'nın iklimine katkı sağlayan buzulları mümkün kılabilmektedir. Buz kolaylıkla eriseydi, günümüz iklimleri çok daha farklı ve sıcak olurdu.

Ayrıca su, oldukça yüksek bir ısı kapasitesine (ısıl kapasite) sahiptir. Isı kapasitesi, herhangi bir molekülün 1 gramını, 1 santigrat derece ısıtmak için gereken enerji miktarıdır. Bu da, sudan oluşan bir gezegende, sıcaklık düzeylerinin oldukça sabit ve düzenli olmasını sağlar. Bu, Dünya'nın Mars'taki gibi gündüz 300 derece, gece -200 derece olmamasını açıklar. Eğer suyun ısı sığası çok daha düşük olsaydı, yine tüm iklimler alt üst olurdu. Belki canlılık buna adapte olur, buna göre evrim geçirirdi ama yine de, bildiğimiz anlamıyla yaşam evrimleşemezdi.

Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.

Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.

Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.

3. Adhezyon, Kohezyon ve Yüzey Gerilimi

Kohesif kuvvetler, benzer moleküllerin arasında oluşan çekim kuvvetidir. Bu, su moleküllerinin birbirini çekmesini açıklamaktadır. Hepimiz, yağmurlu bir günde arabanın camına düşen su damlacıklarının birbiriyle birleşerek daha büyük su damlaları oluşturduğunu görmüşüzdür. Bunun sebebi, kohesif kuvvetlerdir. Kohesif kuvvetler sayesinde su, bitkilerin köklerinden en uç yapraklarına kadar ince borularla iletilebilir. Ayrıca suyun yüzey gerilimi sayesinde, bazı böcekler ve minik hayvanlar suyun üzerinde yürüyebilmektedirler. Bu da canlılık için önemli bir özelliktir. 

4. Su, Harika Bir Çözücüdür!

Vücudumuzdaki hücreler için vazgeçilmez bir özellik, suyun çözücü gücüdür. Suyun içerisinde pek çok molekülü çözüp iyonlarına ayırmak mümkündür. Bu da hücrelerin aktif taşıma, pasif taşıma, sinyal iletimi gibi pek çok özelliğe sahip olabilmelerini açıklar. Ayrıca yaşamın ilkel başlangıcını ve kimyasal evrimini mümkün kılan ortam da su olmaktadır.

5.  Su Çözeltileri Asidik de, Bazik de Olabilir!

Su hem zayıf bir asittir, hem de zayıf bir bazdır ve bu ikisini aynı anda olabilen nadir moleküllerdendir (tek değildir). Bildiğiniz gibi asit, çözeltiye pozitif hidrojen atomu (H) verebilen maddelere denir. Baz ise çözeltiye negatif hidroksit (OH) molekülü verebilen maddelere denir. Su, bu ikisinin bir karışımıdır ve çözeltiye, duruma göre, iki iyonu da verebilir. Bu "duruma göre" tabiri, içinde çözülmesi beklenen maddenin kimyasal özelliklerine bağlıdır. 

6. Su, Güçlü Bir Radyasyon Kalkanıdır!

Güneş'in, hele ki atmosferin olmadığı dönemlerdeki ölümcül radyoaktif ışınları, Dünya'nın erken zamanlarında oluşan okyanuslar ve denizler tarafından bloke edilmiştir. Günümüzde halen radyoaktif ışınlar pratik olarak deniz yüzeyinin 200 metreden altına erişemezler. Yaşamın da okyanus tabanlarında başlamış olması, suyun bu koruyucu yapısı ile yaşamın başlangıcı arasında bir ilişki olduğunu düşünmemizi sağlar.

Su, Dünya'ya Nasıl Geldi?

Gezegenimizde bulunan suyun yarısı, Güneş'ten bile daha yaşlıdır, dolayısıyla Dünya'da var olan suyun hepsi gezegenimizde oluşmuş olamaz.[9] Bu nedenle suyun, gezegenimize kuyruklu yıldızlar gibi gök cisimlerinde, donmuş halde geldiği düşünülmektedir. Bu su gezegenimize ulaştığında, Dünya hâlâ bir alev topuydu. Gök cisimleri Dünya'ya çarptıkça içindeki suyu gezegenimize aktarıyorlardı. Bugünkü hesaplara göre Dünya'nın erken dönemlerinde yaşanan ve 20 milyon yıl boyunca süren kuyruklu yıldız bombardımanları, nihayetinde gezegenimizdeki okyanusları oluşturmuştur. Bu sayede, Dünya ilk yaşam formları için uygun bir hale gelmiş ve su sayede yaşamın en kritik yapıtaşı olmuştu.

Okyanuslar Dünya'nın yüzeyini kapladıktan sonra yerin altından volkanlar çıkmaya başladı. Bazılar ise sadece denize mineral pompalayan bir sisteme dönüştü. Bu materyallerin (mineral vb.) varlığı Dünya yaşamı için bir dönüm noktası olacaktı. İlk mikroskobik canlılar bu zaman ortaya çıktığı düşünülmektedir.

Tüm Reklamları Kapat

Su ile İlgili 50 Şaşırtıcı Gerçek

Görebileceğiniz gibi su, hayatın temelidir. Şu anda bile bütün "uzayda yaşam arayışı" programlarımız suyun gezegen üzerinde sıvı halde bulunup bulunamayacağına dayandırılıyor. Çünkü bildiğimiz anlamıyla yaşam, su olmaksızın var olamaz.

Elbette bir ihtimalle, suya ihtiyaç duymayan yaşam formları da hayal ve inşa edilebilir; ancak şu anda elimizde böyle bir örnek yok. Buna karşılık elimizde, su sayesinde oluşan ve suya muhtaç olan yaşamdan evrimleşebileceğini bildiğimiz yüz milyarlarca canlı ve yok olmuş tür var! Dolayısıyla yaşam arayışında suya odaklanmak, okyanus içerisinde spesifik bir su damlasını arayan biz insanlar için şu etapta iyi bir tercih gibi gözüküyor.

Fakat suyla ilgili bildiklerimiz, yukarıda verdiklerimizle sınırlı değildir. Çok daha fazlasını biliyoruz. Aşağıda, buna yönelik keyifli bir derleme göreceksiniz.

Tüm Reklamları Kapat

Su ile ilgili 50 şaşırtıcı gerçek. Bu infografiği dilimize kazandıran Mehmet Onurcan Kaya'ya teşekkür ederiz.
Su ile ilgili 50 şaşırtıcı gerçek. Bu infografiği dilimize kazandıran Mehmet Onurcan Kaya'ya teşekkür ederiz.
Visually

Sonuç

İşte tüm bu sebeplerle ve belki daha da fazlasıyla, su bizim bildiğimiz anlamıyla hayat için son derece önemlidir. Su olmasaydı, Dünya'da yaşam muhtemelen başlamayacaktı diyoruz, çünkü bildiğimiz tüm canlılık, öyle veya böyle su moleküllerine muhtaç.

Ancak aslında "Su olmasaydı yaşam başlayamazdı." ifadesi biraz fazla anlam yüklü bir ifade... Çünkü örneğin Karbon olmasaydı veya Oksijen olmasaydı da Dünya'da yaşam asla başlamayabilirdi. Dolayısıyla, farazi bir "olmasaydı..." ifadesi, çok fazla anlam taşımıyor ve bireylerin neden-sonuç ilişkisi yanılgısına düşmesine neden oluyor. Su var olduğu için zaten yaşam başladı; olmasaydı ne olacağını bilmenin çok fazla yolu yok. Evet, bugün etrafımızda su bulunmayan hiçbir gezegende yaşam yok; ancak şu ana kadar incelediğimiz gezegenlerin sayısı, Evren'deki gezegenlerin sayısının yanında bir elin parmaklarının sayısını geçmez. Hele ki üzerine iniş yaparak, gerçekten detaylı bir analiz yaptığımız gezegen sayısı yok denecek kadar az. Dolayısıyla, yaşamın ne şartlarda başlayabileceğini sadece gezegenimizden edindiğimiz bilgilere bakarak çıkarıyoruz. Tek bir gezegeni örnek almak ise, muhtemelen sayısız tanımımızı hatalı kılıyor.

İşte bu yüzden yazı boyunca "bizim bildiğimiz anlamıyla" kelimelerini vurguladık. Burada dikkatinizi çekmek istediğimiz bir şey var: Biz bu evrende yaşıyoruz, bu evrenin fizik kurallarına tabiiyiz. Bu evrenin fizik kuralları dahilinde, şu anda etrafımızda gördüğümüz şekilde moleküller oluştu. Bu evrenin fizik yasaları sebebiyle, Dünya dediğimiz gezegen, Güneş dediğimiz yıldız etrafında var olabildi. Bu evrendeki fizik yasaları sayesinde su Dünya’yı kapladı. Aynı yasalar sayesinde, cansız maddelerden, milyonlarca yıl içerisinde, bugün bizim "canlı" dediğimiz, halbuki cansızlardan kimyasal açıdan çok da bir farkı olmayan varlıklar oluşabildi. Ancak -varsa- başka bir evrende ya da evrenimizin başka bir köşesinde, aynı fizik yasalarının getirdiği bambaşka koşulların etkisi alında, bizim bilmediğimiz türden "canlılar" var olabilir. Daha farklı atomik kombinasyonlara sahip canlılar... Suya ihtiyaç duymayan canlılar…

Sonuçta unutmamamız gereken bir şey var: "Canlılık" tabirini, bizler, bu gezegende var olan canlılar olarak icat ettik. Bu tabiri, bildiğimiz varlıklar arasında kıyaslamalar ve gözlemler yaparak bulduk. Ancak Evren'in tamamını bilmiyoruz. Evrenin "dışında" ne var, onu da bilmiyoruz. Dolayısıyla şu anda kullandığımız "canlılık" tabiri son derece kısıtlı olabilir. Hatta tamamen yanlış da olabilir.

Tüm Reklamları Kapat

Siz siz olun, canlılığa gereğinden fazla anlam yüklemeyin. Çünkü unutmayın, bir kömür parçasını ya da kütüğü oluşturan atomlarla, sizi oluşturan atomlar tamamen aynı yapıdalar. Tek farkları, milyarlarca yıl öncesinden başlayarak geçirdikleri farklı evrim süreçleri... Canlılık, kimyasal bir evrimin sonucunda cansızlıktan oluştu ve biyolojik bir evrim sayesinde bugüne kadar, bu kadar dallanarak ulaştı. Bir kömür parçası ise, fiziksel ve kimyasal bir evrimin sonucunda bugününe ulaştı; biyolojik bir evrime asla tabi olmadı, canlılığın oluşumunu sağlayan kimyasal evrim sürecini yaşamadı. Ancak ne olursa olsun, canlılardaki ve cansızlardaki karbon aynı karbon, hidrojen aynı hidrojen ve oksijen aynı oksijen…

Bu Makaleyi Alıntıla
Okundu Olarak İşaretle
Bu içerik 2 yazı dizisinde bulunuyor!

Bu yazı, Evrimi Anlamak yazı dizisinin 33 . yazısıdır. Bu yazı dizisini okumaya, serinin 1. yazısı olan ""Tesadüf" Geliyor, Kaçın! Bilimde "Şans" ve "Tesadüf" Kavramlarına Yer Yok mu?" başlıklı makalemizden başlamanızı öneririz.

Yazı dizisi içindeki ilerleyişinizi kaydetmek için veya kayıt olun.


Bu yazı, Yaşamın Kimyası yazı dizisinin 6 . yazısıdır. Bu yazı dizisini okumaya, serinin 1. yazısı olan "Yaşam Nedir? Canlılığı Nasıl Tanımlarız?" başlıklı makalemizden başlamanızı öneririz.

Yazı dizisi içindeki ilerleyişinizi kaydetmek için veya kayıt olun.


EA Akademi Hakkında Bilgi Al
Özetini Oku
45
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Paylaş
Sonra Oku
Notlarım
Yazdır / PDF Olarak Kaydet
Bize Ulaş
Yukarı Zıpla

İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!

Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.

Soru & Cevap Platformuna Git
Bu İçerik Size Ne Hissettirdi?
  • Tebrikler! 26
  • Muhteşem! 20
  • Bilim Budur! 15
  • Mmm... Çok sapyoseksüel! 10
  • Merak Uyandırıcı! 10
  • İnanılmaz 7
  • Umut Verici! 4
  • Güldürdü 0
  • Üzücü! 0
  • Grrr... *@$# 0
  • İğrenç! 0
  • Korkutucu! 0
Kaynaklar ve İleri Okuma
Tüm Reklamları Kapat

Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?

Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:

kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci

Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 22/12/2024 06:03:15 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/23

İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.

Tüm Reklamları Kapat
Keşfet
Akış
İçerikler
Gündem
Protein
İklim Değişimi
Yaşam
Gözlem
Proton
Sinek
Nasa
Kozmoloji
Uluslararası Uzay İstasyonu
Uzay Aracı
Odontoloji
Doğru
Cinsiyet
Kuşlar
Regülasyon
Aminoasit
Üreme
Uzun
Toplum
Bilgisayar
Deney
Kuvvet
Homeostasis
Gebelik
Yaşamın Başlangıcı
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Bugün Türkiye'de bilime ve bilim okuryazarlığına neler katacaksın?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Sosyal
Yeniler
Daha Fazla İçerik Göster
Popüler Yazılar
30 gün
90 gün
1 yıl
Evrim Ağacı'na Destek Ol

Evrim Ağacı'nın %100 okur destekli bir bilim platformu olduğunu biliyor muydunuz? Evrim Ağacı'nın maddi destekçileri arasına katılarak Türkiye'de bilimin yayılmasına güç katın.

Evrim Ağacı'nı Takip Et!
Yazı Geçmişi
Okuma Geçmişi
Notlarım
İlerleme Durumunu Güncelle
Okudum
Sonra Oku
Not Ekle
Kaldığım Yeri İşaretle
Göz Attım

Evrim Ağacı tarafından otomatik olarak takip edilen işlemleri istediğin zaman durdurabilirsin.
[Site ayalarına git...]

Filtrele
Listele
Bu yazıdaki hareketlerin
Devamını Göster
Filtrele
Listele
Tüm Okuma Geçmişin
Devamını Göster
0/10000
Bu Makaleyi Alıntıla
Evrim Ağacı Formatı
APA7
MLA9
Chicago
Ç. M. Bakırcı. Suyun Canlılar İçin Önemi: Su, Bildiğimiz Anlamıyla Yaşam İçin Neden Önemli?. (13 Nisan 2011). Alındığı Tarih: 22 Aralık 2024. Alındığı Yer: https://evrimagaci.org/s/23
Bakırcı, Ç. M. (2011, April 13). Suyun Canlılar İçin Önemi: Su, Bildiğimiz Anlamıyla Yaşam İçin Neden Önemli?. Evrim Ağacı. Retrieved December 22, 2024. from https://evrimagaci.org/s/23
Ç. M. Bakırcı. “Suyun Canlılar İçin Önemi: Su, Bildiğimiz Anlamıyla Yaşam İçin Neden Önemli?.” Edited by Çağrı Mert Bakırcı. Evrim Ağacı, 13 Apr. 2011, https://evrimagaci.org/s/23.
Bakırcı, Çağrı Mert. “Suyun Canlılar İçin Önemi: Su, Bildiğimiz Anlamıyla Yaşam İçin Neden Önemli?.” Edited by Çağrı Mert Bakırcı. Evrim Ağacı, April 13, 2011. https://evrimagaci.org/s/23.
ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close