Beyniniz, Gerçeklik Algınızı Sansürlüyor: Burnumuzu, Ona Özellikle Bakmazsak Neden Göremiyoruz?
Ufak bir detay hariç, sıradan bir yaz akşamıydı: Tony Cornell, İngiltere'nin Cambridge kentinin sakinlerini, bir hayalet olduğuna inandırmaya çalışıyordu. Üzerine bir çarşaf geçirdi ve kollarını sallayarak, halka açık bir parkta bir o yana bir bu yana yürüdü. Bu sırada asistanları, civardaki insanların tavırlarını izleyip, ortada tuhaf bir şey olduğunu fark edip fark etmediklerine dair ipuçlarını gözlüyorlardı.
Hayır, bu Candid Camera programı için çekilen bir bölüm değildi. Cornell, doğaüstü olaylarla ilgilenen bir araştırmacıydı. Buradaki fikir, önce insanların olan biteni fark etmelerini sağlamak ve sonra, gözleriyle gördüklerini nasıl yorumladıklarını tespit etmekti. Hayaleti gerçek bir "hayalet" olarak mı, yoksa çarşaf giymiş bir budala olarak mı görürler?
Yoldan geçen tek bir kişi bile onu umursamadığı için, plan suya düştü. Eğer bir başarı aranıyorsa, civardaki çiftliklerde bulunan birkaç inek hayaleti fark etti ve Cornell'i bir o yana bir bu yana takip ettiler. Cornell'in 1959 tarihli raporunda da belirttiği gibi, bu sadece bir şans mıydı, yoksa insanlar kuşkulu adamı "görmek istemediler" mi?
Tamam, bu pek de iyi bir akademik araştırma sayılmazdı; ama ondan 20 yıl kadar sonra, ünlü psikolog Ulric Neisser bu konuda daha iyi bir iş çıkardı: Bir basketbol topunu ileri geri paslayan iki takım öğrencinin videosunu çekti ve şemsiyeli bir kızın, ekranın tam ortasından geçmesini istedi. Çalışmasındaki deneklere verilen görev, topun kaç kez pas atıldığını saymalarıydı; bu sırada pembe şemsiyeli kız, ekranın tam ortasından geçiyordu! Deney sonrasında bu kızı fark edip etmedikleri sorulduğunda, şaşırtıcı bir şekilde katılımcıların %79'u şemsiyeli kızı fark edemedi. O zamandan bu yana geçen yıllarda yapılan diğer yüzlerce çalışma, dikkatimiz eğer o anda tek bir şeyle meşgulse, genellikle diğer şeyleri gözlerimizin önünde olsa bile fark edemediğimiz fikrini doğruladı.
Bu çalışmaları ilk duyduğunuzda kulağınıza çok garip gelebilirler. Burnumuzun dibindeki şeyleri sıklıkla fark edemiyor olmamız gerçekten mümkün mü? Neyi görüp, neyi göz ardı edeceğimizi filtreleyen gizemli bir güç var mı? Neisser'e göre cevap evet! Çevremizdeki dünyanın çoğunu, sürekli gözden kaçırıyoruz ve hayır, bu konuda gizemli hiçbir şey yok.
Anahtar, dikkatin tam da bu olguyla aynı şey olduğunu fark etmektir: seçicilik. Sınırlı bir bilgi işleme gücüne sahip bir beyin için, bir şeye odaklanmak demek, zaten diğer her şey hakkında çok daha az bilgi toplamak anlamına gelir. Ama zaten bu şekilde herhangi bir şeye konsantre olabilir ve dünyanın geri kalan cıvıl cıvıl ve uğultulu gürültüsünü göz ardı edebiliriz. İşte bu durum, bir basketbol maçını izlemeye gömüldüğümüzde, evdekilerin bizim çöpü dışarı çıkarma taleplerimizi görmezden gelmemizi rahatlıkla açıklıyor. Bir şeye öncelik vermek ve diğer her şeyi ihmal etmek, aynı madalyonun iki yüzüdür.
Seçiciliğiniz de Seçicidir!
Yine de basit bir seçicilik olgusu, bu konunun tüm taraflarını izah etmeye yetmez; çünkü son araştırmalar, dikkatimizi vermediğimiz bazı şeyleri, diğerlerinden daha fazla gözden kaçırdığımızı gösteriyor. Bu, şu anlama geliyor: Beyin, seçici olarak seçicidir.
Yeni araştırmada Jazmin Brown-Iannuzzi, Sophie Trawalter, Kelly Hoffman ve Keith Payne, bu "bilinçsiz tarayıcının" (ya da "bilinçsiz filtrenin") kendine ait öncelikleri olup olmadığını sorarak, seçici seçicilik fikrini daha da ileri götürdük.[1] Bu araştırmadan önce yapılan çok sayıda çalışma, bilinçli olarak iyi niyetli olan insanlar arasında bile, bilinçdışı zihnin basmakalıp ve önyargılarla dolu olduğunu göstermişti. Yeni çalışmada yapılansa, bilinçsiz tarayıcının önyargılı olup olmadığını sormak oldu.
Araştırmacılar, Neisser'in ilk çalışmasında olduğu gibi, iki takımın birbirine basketbol topuyla pas attıkları bir videoyla başladılar. Sonra bu paslaşma videosu üzerine, duruma göre genç bir siyahi adamı ya da genç bir beyaz adamı gösteren bir videoyu eklediler (yani iki videoyu üst üste bindirdiler). Hangi adamın fark edileceğine yönelik, ırklara dayalı bir eşitsizlik olur muydu dersiniz?
Sosyal Mesafe Etkisi ve Irkçı Önyargılar
Araştırmacıların tahmini, bu eşitsizliğin, araştırmanın katılımcılarının akıllarındaki hedeflerin türüne bağlı olacağı yönündeydi. Sosyal bilimciler tarafından yapılan ve on yıllara yayılan araştırmalar, önyargıların sosyal bir mesafe etkisi gösterdiğini biliyorlar: İnsanlar, yakın ve kişisel olanlardan ziyade; soğuk ve kişisel olmayan bir mesafede önyargılı ve basmakalıp fikirleri pekiştiriyorlar. Örneğin, beyaz Amerikalılar ile yapılan anketler, bu kişilerin yakın kişisel bağları desteklemektense (kendi aileleri içerisinden birinin, başka ırktan biriyle evlenmesini desteklediklerini söylemek gibi), kendilerine uzak olan siyahi Amerikalılar için eşitliği destekleme olasılığının daha yüksek olduğunu (örneğin, kendilerine uzak olan mahallelere siyahların entegre edilmelerini veya çalışma alanlarında genel olarak daha çok siyahi Amerikalı görme fikrini desteklediklerini söylemek gibi) göstermektedir. Tüm bu konulara yönelik tutumlar, 1960'lardan beri giderek daha az önyargılı hale gelse de, yakın ve uzak sosyal mesafeler arasındaki uçurum oldukça sabit kaldı.
Araştırmacılar, beyaz kadınlardan oluşan gruplara, birkaç dakika içinde, birkaç rolden biri için en iyi eşleşmeyi seçmeleri için, bazı çevrimiçi erkek profillerine bakmalarının isteneceğini söylediler. Gruplardan ikisi, sosyal olarak daha uzak bir eşleşmeyi (örneğin bir komşu veya bir iş arkadaşını eşleştirmeyi), ikisi daha yakın bir eşleşmeyi (bir arkadaş veya bir partneri) arayacaktı. Ayrı bir kontrol grubuna, profillerin aranması hakkında hiçbir şey söylenmedi.
Evrim Ağacı'nın çalışmalarına Kreosus, Patreon veya YouTube üzerinden maddi destekte bulunarak hem Türkiye'de bilim anlatıcılığının gelişmesine katkı sağlayabilirsiniz, hem de site ve uygulamamızı reklamsız olarak deneyimleyebilirsiniz. Reklamsız deneyim, sitemizin/uygulamamızın çeşitli kısımlarda gösterilen Google reklamlarını ve destek çağrılarını görmediğiniz, %100 reklamsız ve çok daha temiz bir site deneyimi sunmaktadır.
KreosusKreosus'ta her 10₺'lik destek, 1 aylık reklamsız deneyime karşılık geliyor. Bu sayede, tek seferlik destekçilerimiz de, aylık destekçilerimiz de toplam destekleriyle doğru orantılı bir süre boyunca reklamsız deneyim elde edebiliyorlar.
Kreosus destekçilerimizin reklamsız deneyimi, destek olmaya başladıkları anda devreye girmektedir ve ek bir işleme gerek yoktur.
PatreonPatreon destekçilerimiz, destek miktarından bağımsız olarak, Evrim Ağacı'na destek oldukları süre boyunca reklamsız deneyime erişmeyi sürdürebiliyorlar.
Patreon destekçilerimizin Patreon ile ilişkili e-posta hesapları, Evrim Ağacı'ndaki üyelik e-postaları ile birebir aynı olmalıdır. Patreon destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi 24 saat alabilmektedir.
YouTubeYouTube destekçilerimizin hepsi otomatik olarak reklamsız deneyime şimdilik erişemiyorlar ve şu anda, YouTube üzerinden her destek seviyesine reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. YouTube Destek Sistemi üzerinde sunulan farklı seviyelerin açıklamalarını okuyarak, hangi ayrıcalıklara erişebileceğinizi öğrenebilirsiniz.
Eğer seçtiğiniz seviye reklamsız deneyim ayrıcalığı sunuyorsa, destek olduktan sonra YouTube tarafından gösterilecek olan bağlantıdaki formu doldurarak reklamsız deneyime erişebilirsiniz. YouTube destekçilerimizin reklamsız deneyiminin devreye girmesi, formu doldurduktan sonra 24-72 saat alabilmektedir.
Diğer PlatformlarBu 3 platform haricinde destek olan destekçilerimize ne yazık ki reklamsız deneyim ayrıcalığını sunamamaktayız. Destekleriniz sayesinde sistemlerimizi geliştirmeyi sürdürüyoruz ve umuyoruz bu ayrıcalıkları zamanla genişletebileceğiz.
Giriş yapmayı unutmayın!Reklamsız deneyim için, maddi desteğiniz ile ilişkilendirilmiş olan Evrim Ağacı hesabınıza üye girişi yapmanız gerekmektedir. Giriş yapmadığınız takdirde reklamları görmeye devam edeceksinizdir.
Katılımcılar ne arayacaklarını anladıktan sonra, araştırmacılar, katılımcıların göreve dikkat ettiklerinden emin olmak için önce bir konsantrasyon testi tamamlamaları gerektiğini söyleyerek çalışmayı yarıda kestiler. Evet, tahmin ettiğiniz gibi, katılımcılara verilen konsantrasyon görevi, basketbol topuyla atılan pasları içeren videoydu ve katılımcılardan, gözlerini topun üzerinde tutmaları istendi. Araştırmanın peşinde olduğu asıl soru ise, kendilerine yakın bir bağ arayan kadınların, beyaz adamı görme olasılığının daha yüksek olup olmayacağıydı.
Kadınların yaklaşık üçte ikisi, önceki araştırmalara benzer şekilde, önlerinde ekranda bir erkeğin yürüdüğünü fark etmediler bile. Şüphelendiğimiz gibi, kimi gördükleri zihinlerinde ne olduğuna bağlıydı. Kadınlar uygun gördükleri bir komşu veya iş arkadaşı aramaya odaklanmışken, siyah adamla beyaz adamı eşit sıklıkta gördüler. Ancak bir arkadaş veya randevu/partner aradıklarında, beyaz adamı siyah adama göre iki kat daha fazla fark ettiler. Bilinçsiz tarayıcının ırksal tercihleri varmış gibi görünüyordu; ancak sadece beyazları veya sadece siyahları görmek konusunda basit bir önyargı yoktu. Kadınlar bilinçsizce, videodaki erkeğin aradıkları türden bir adam olup olmadığına karar veriyorlardı. Eğer erkek aradıkları kişi değilse, bu erkeği fark etmiyorlardı bile.
Burnunuzun Dibindeki Burnunuzu Fark Etmiyorsunuz!
Seçicilik ile ilgili bu basit gerçeğinin, çok büyük sonuçları vardır: Her an çevremizdeki her şeyin sadece küçük bir parçasının farkındayız. Şu anda bu yazıyı okurkenki görsel deneyiminizi düşünün. Görüş alanınıza odaklanacak olursanız, görmenizin sonlandığı bir çizginin olmadığını görürsünüz; sadece görüş alanınız dış kısımlarına doğru fark ettiğiniz şeyler kademeli olarak kaybolur. Gözlerinizi kenarları bulmak için hareket ettirebilirsiniz elbette; ama normalde görüş alanınızın sınırındaki bu yokluğu fark etmezsiniz. Öyle ki, burnunuz bile her an görüş alanınızda olmasına rağmen, eğer ona özellikle bakmaya çalışmazsanız; görüş alanınız içerisindeki yarı-şeffaf bir hayaletten ibaret gibi gözükmektedir. Yani burnunuzda beyninize her an görsel sinyal gidiyor olsa bile, beyniniz burnunuzu etrafınızla ilgili gerçeklik algınızdan çıkarmaktadır.
Bazı psikologlar ve filozoflar, çevremizdeki dünyanın zengin ve ayrıntılı bilinçli deneyiminin büyük bir yanılsama olduğunu düşünüyorlar. Buzdolabının ışığı her zaman açık gibi görünür; çünkü karanlık olduğunda bakmayız. Aynen bu şekilde, bilinçli deneyimimiz dünyanın zengin ve ayrıntılı bir resmi gibi görünüyor; çünkü olmadığı yerlere dikkat etmiyoruz.
Seçici Seçiciliği Anlamak...
Seçici seçicilik fikri, bilinçsiz zihnin deneyimlerimizi önceden düşünüldüğünden daha dinamik bir şekilde şekillendirebileceği, gördüklerimizi hedefler ve duygulara göre taradığı anlamına gelir. Bilim insanları, seçici seçiciliğin nasıl çalıştığını anlamaya daha yeni başlıyorlar.
Her bir gözünüz farklı bir şey görseydi, ne deneyimleyeceğinizi bir düşünün. Bu günlük hayatta olmaz, ancak laboratuvarda bilim insanları, görüntüleri her bir göze bağımsız olarak yansıtan özel bir tür gözlük kullanırlar. Örneğin bir göz bir yüz görür, diğeri ise bir fili görür. Beyne bu bilgiler aynı anda gittiğinde, beyniniz aynı anda iki resim mi görür dersiniz, yoksa bir fil hortumuyla karışmış bir yüz mü deneyimlersiniz?
Hiçbiri! Bilinçli deneyim, bir an yüz ve bir sonraki an fili deneyimleyecek şekilde, iki görsel arasında gidip gelir. Bilinçsiz tarayıcı; kararsızdır, ancak kesindir.
Georg Alpers ve Paul Pauli isimli psikologlar, kısa süre önce bazı tür resimlerin görülme olasılığının diğerlerinden daha yüksek olup olmadığını test ettiler.[2] Deneylerinin bazı denemelerinde, bir göze lamba gibi nötr bir fotoğraf gösterildi; diğer göze ise kanlı bir şiddet sahnesi gösterildi. Diğer denemelerde, bir göze yine nötr bir fotoğraf gösterildi; diğerine ise erotik bir çıplak fotoğraf gösterildi. Deneklerin resimlerle ilgili bilinçli deneyimleri durmaksızın yer değiştiriyordu; ancak seks ve şiddet sahnelerinin ilk görülenler olma ihtimali, nötr fotoğraflara göre daha yüksekti ve bu tür sıra dışı görseller, bilinci, sıkıcı nötr görüntülerden çok daha uzun süre işgal ettiler.
Birkaç çalışma; yılanlar, kızgın adamlar ve hırlayan köpekler gibi tehlikeli şeylerin konsantrasyonumuzu bozabileceğini ve bilince müdahale edebileceğini doğruladı. Kirli sözler ve cinsel fotoğraflar da aynı etkiye sahiptir. (Bu tür çalışmaları yapmak isteyen profesörlerle etik kurullar arasındaki tartışmaları düşünmek bile eğlenceli!)
Tüm bunlarda ortak nokta, duygular gibi görünüyor. Eğer bir şey kalbiniz hızlandırıyorsa, dikkatiniz ona dönecektir.
Seçici Seçiciliğin Evrimsel Temelleri
Bu, evrimsel açıdan son derece mantıklıdır: Zihnin, kaynaklarının çoğunu elindeki göreve ayırabilmesi için seçici olması önemlidir. Ancak beklenmedik durumlara karşı bir gözü veya bir kulağı tetikte tutmak da faydalıdır; özellikle de o "beklenmedik durum" sizi yiyebilecek veya onunla çiftleşebileceğiniz bir şeyse...
Şöyle düşünün: Gazetenize ve espressonuza dalmış, mutlu bir şekilde kaldırımdaki bir kafede oturuyorsunuz. En sevdiğiniz parti ile, onlarla aynı fikirde olmayan mantıksız manyaklar arasındaki son siyasi savaşla ilgili bir köşe yazısında kendinizi kaybederken, gürültülü trafik, şarkı söyleyen kuşlar ve kafenin yanından nefes nefese koşarak geçen koşucular zihninizde silikleşip kayboluyorlar. Ama tam da o anda, hırlayan bir pitbull ile koşan seksi bir koşucu yanınızdan geçip gidiyor. Böyle bir durumda kim siyasete konsantre olabilir ki?
Daha da önemlisi, bu spesifik koşucunun bilincinize hükmetmesine, ancak önceki beşinin görünmez olması gerektiğine kim karar verdi? Kararı veren, bilinçli "siz" olamaz, çünkü koşucunun farkına vardığınızda, karar çoktan verilmişti. Zihnin görüntüleri ve sesleri takip eden bir parçası olmalı, ama tam olarak neye dayalı olarak bu takibi yapıyor?
Bu araştırmayı eleştirenler, bunun duygudan başka bir şey tarafından yönlendiriliyor olabileceğini öne sürüyorlar. Her bir göze dini sembollerin resimlerini gösteren eski bir çalışmada, Katolik deneklerin bir haç görme ihtimali, Yahudi deneklerinse bir Davut Yıldızı görme ihtimali daha yüksekti. Eleştirmenler, bu farkın kişisel önemle ilgili olmadığını, sadece Katoliklerin daha fazla Haç görmesi ve Yahudilerin daha fazla Davut Yıldızı görmesi ve bu da, bu sembollerin beyinde işlenmelerini kolaylaştırmasıyla ilgili olduğunu savunuyorlar. Bilinçsiz alarmlarımızı harekete geçiren kan kırmızısı veya çıplak bir bedenin anatomisinin, duygusal önemi olmayan bir tarafı var mı?
Psikolog Emily Balcetis ve meslektaşları, resimleri sabit tutarak ve insanlar için ne anlama geldiğini değiştirerek, bu soruya bir cevap aradılar.[3] Çalışmadaki bir grup deneğe, gözlüklerinde belirleyebildikleri her harf için, bir çekilişte ekstra şans kazanabilecekleri söylendi. Başka bir grupsa, tespit edebildikleri her sayı için fazladan şans kazandı. Her bir göze harflerin ve sayıların resimleri o kadar hızlı gösterildi ki, katılımcıların bir harf veya sayıyı görebilmek için sadece bir ânları vardı. Bir sayı görmek için teşvik edildiklerinde, insanlar bir sayı gördü. Bir harfi görmek için teşvik edildiklerindeyse, bir harf gördüler.
Seçici Seçicilik Ne Kadar Zeki?
Bilim insanları, onlarca yıldır, bilinçsiz tarayıcının ne kadar zeki olduğunu tartışıyorlar. Bazıları bunun; ışık, renk ve hareket gibi temel duyusal özellikleri algılayabilen, ancak anlam yaratmaya yarayacak şekilde kelimeleri okuyamayan veya resmin ne olduğunu anlayamayan aptal bir olgudan ibaret olduğunu düşünüyorlar. Bu görüş doğruysa, filtreyi daha basit parçalara ayırmak ve anlamak kolay olacaktır; çünkü bu durumda filtrenin yaptığı, dijital bir kameranın yaptığından daha karmaşık değildir.
Ancak basitlik hipotezi, seçici seçiciliği açıklayamaz. Sizin için ne ifade ettiklerine bağlı olarak bazı olayların neden görünür veya görünmez hale geldiğini açıklayamaz. Bunu yapabilmek için, zihinsel filtremizin daha zeki olması gerekir.
Yani aptal olma ihtimali yok; ancak soru, zihinsel filtremizin, elimizdeki bu bulguları açıklayabilmemiz için ne kadar akıllı olması gerektiğidir. Bugün hiçbir bilim insanı, bilinçli zihni aldatmak için plan yapan, kendi tuhaflıkları ve dürtüleriyle donanmış, Freudçu bir bilinçdışına inanmıyor. Günümüzde bilinçdışı, daha yavaş olan bilinçli düşünmenin işlemleri tamamlaması için kuyrukta beklemek yerine, bilgiyi verimli bir şekilde işlemeye yardımcı olan, geniş bir bilgi, alışkanlık ve çağrışım deposu olarak yorumlanmaktadır.
Seçici seçiciliği açıklamak için, bilinçsiz tarayıcı en az iki şeyi yapabilmelidir:
- Öncelikle amacın ne olduğunu bilmek zorundadır.
- İkincisi, bilincin odaklanacağı adayın hedefe uygun olup olmadığına dair yaklaşık bir kestirimde bulunmalıdır.
Bu iki aşamalı basit karşılaştırma, tehlikeli ve seksi şeyler gibi duygusal olayların neden ortaya çıktığını açıklayabilir; çünkü seks yapmak ve bir şeylere yem olmamak kadar temel hedefler, her zaman önemlidir.
Seçici Seçicilik, Ürpertici ve Kısmen Tehlikelidir!
Tarayıcının ne kadar karmaşık olabileceği henüz belli değildir. Ancak araştırmaların ırksal önyargılarımız ile ilgili bulguları, bilinçdışının yaptığı varsayımlar hakkında yeni bir şeyler önermektedir. Yeni bulgular, en azından bilinçdışının bir arkadaş, bir randevu veya iş arkadaşı aramak gibi sosyal hedefleri temsil edebilecek kadar karmaşık olduğuna işaret etmektedir. Ve zihinsel filtremizin, bunların her biri için, hangi tür insanların bu rollere daha uygun olduğuna dair fikirleri var gibi görünüyor. Bu tür ayrımlar, bilim insanlarının bugüne kadar varsaydığına nazaran, daha karmaşık ve belki de daha rahatsız edici düzeyde bir filtreleme olduğunu göstermektedir.
Bu önyargı türünde özellikle rahatsız edici bir şey var; çünkü bir güç asimetrisi var: Bilinçsiz tarayıcı, bilinçli "siz"in neyi göreceğinizi şekillendirir; ancak bilinçli "siz", bu karar üzerinde veto hakkına sahip değildir. Elbette, farkına vardığınızda dikkatinizi değiştirmeye veya hedeflerinizi değiştirmeye çalışabilirsiniz; ancak o zamana kadar iş işten geçmiş olabilir. Bilinçdışı, size karşı her zaman bir avantaja sahiptir.
Farklı ırklardan insanlar arasındaki kişisel temas, her zaman önyargıyı azaltmanın güçlü bir yolu olarak görülmüştür. Dünya gittikçe daha çok kültürlü ve küreselleştikçe, bu bilinçsiz jaluziler bizi bu çeşitliliğe karşı bağışık hale getirebilir. Eğer onlara bakar ama onları görmezsek, insanları tanıyamayız veya onlardan bir şeyler öğrenemeyiz.
Modern dünya, bu etkileri ikinci bir şekilde de büyütebilir; çünkü bilinçdışının gücü, dikkatimiz en yoğun talepler altındayken, en fazladır. Günümüzün çok görevli dünyasında, dikkatimizi Facebook ile gerçek arkadaşlar arasında, kreşlerimiz ile çocuklarımız arasında, dizüstü bilgisayarlarımız ve sevdiklerimiz arasında paylaştırdığımızda, bilinçdışına daha da fazla yetki veriyoruz.
Acaba bugün kime baktınız; ama görmediniz?
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 17
- 11
- 8
- 8
- 4
- 4
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- Çeviri Kaynağı: Scientific American | Arşiv Bağlantısı
- ^ J. L. Brown-Iannuzzi, et al. (2013). The Invisible Man: Interpersonal Goals Moderate Inattentional Blindness To African Americans.. American Psychological Association, sf: 33-37. doi: 10.1037/a0031407. | Arşiv Bağlantısı
- ^ G. Alpers, et al. (2011). Emotional Pictures Predominate In Binocular Rivalry. Cognition & Emotion, sf: 596-607. doi: 10.1080/02699930500282249. | Arşiv Bağlantısı
- ^ E. Balcetis, et al. (2012). Subjective Value Determines Initial Dominance In Binocular Rivalry. Journal of Experimental Social Psychology, sf: 122-129. doi: 10.1016/j.jesp.2011.08.009. | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/11/2024 14:04:38 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/10316
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.
This work is an exact translation of the article originally published in Scientific American. Evrim Ağacı is a popular science organization which seeks to increase scientific awareness and knowledge in Turkey, and this translation is a part of those efforts. If you are the author/owner of this article and if you choose it to be taken down, please contact us and we will immediately remove your content. Thank you for your cooperation and understanding.