Her şeyden önemlisi evrim, nihai ya da yakın bir amaca doğru ilerlemez.(Gould 1989) Evrim “bir yere gitmez”; sadece kalıtımsal özelliklerde zamanla görülen değişimi açıklar. Arada sırada ya da kaçınılmaz bir şekilde bu değişimler biyolojik karmaşıklığın artışıyla sonuçlansa da bunu “ilerleme” olarak yorumlamak, mekanizmayı yanlış anlamaktır. Örneğin tek hücreli organizmaların eninde sonunda çok hücreli organizmalara evrimleşmesi sözde “gelişmiş” canlılara doğru bir ilerleme olarak görünebilir. Fakat Gould (1996) ve diğerlerinin de belirttiği gibi karmaşıklıkta sol el duvarı vardır; tanımlamak gerekirse, mümkün olan en basit canlı ya daha karmaşık bir hale gelebilir ya da aynı kalabilir. Bu bağlamda evrim bir çeşit “sarhoş yürüyüşüdür” ve burada bazı soylar kaçınılmaz olarak şekil ve işlev bakımından henüz keşfedilmemiş yeniliklere erişirler. Aynı şekilde “tersine evrim” ya da “gerileyici evrim” gibi terimler anlamsızdır; benzer özellikler ve gen dizileri biyolojik tarihin farklı zamanlarında tekrarlanabilir fakat bu hala tam olarak evrimdir, yani zamanla olan değişim.
Yani hayır, evrim mükemmelliğe gitmez. Genellikle ortama yeterince uyumlu olanların hayatta kaldığını gördüğümüz için bize "mükemmelliğe gidiyormuş" gibi görünür. Ancak çevresel baskı çok fazla ise popülasyonda uyumlu birey bulunamaz ve türün soyu tükenebilir. Eğer canlıların kusuru hayatta kalma ve üremeye çok bir etki sağlamıyorsa vücudunda kalabilir. Evrim bir bilinç olmadığı ve sadece "var olan popülasyonda değişim" olduğu için "aptalca" şeyler de oluşmasına sebep olabilir. Bir örneği buradan görebilirsiniz. Hatta genetik sürüklenme gibi mekanizmalar yüzünden de her zaman uyumlu olanların hayatta kalmak zorunda olmadığını biliyoruz. Kimi zaman ortama uyumlu olanlar da elenebiliyor. Evrim, sandığınız kadar mükemmel değil.