Enerji metabolizmasından bağımsız bir yağ oranı artışı ya da azalması tanımı günümüzde artık yapılmamaktadır. Uzun süredir bu tanım kalori miktarı üzerinden yapılıyordu, ancak enerji metabolizmasını anlama çabalarımız sonucunda, metabolizmaya giren enerji kaynağının niteliğinin belirleyici olduğunu anlamış olduk. Hangi grup kaynakların nasıl enerjiye çevrildiğini moleküler seviyede neredeyse tamamen anlamış gibiyiz. En azından besin grupları için artık açıklama yapılabiliyor.
-Neden kaynağın niteliği, kalori miktarından önemli?
Örneğin, kuru yemişten gelen kalori ile, un dan gelen kalori miktarından bağımsız olarak farklı metabolize olacaktır. Un ürününden gelen kalori az da olsa hücre bunu birinci planda enerji kaynağı kabul etmeyecek (aksi takdirde serbest oksijen radikali hasarından dolayı ömrü kısalacak ya da ölecektir), depo etmeyi tercih edecektir. Ayrıca bu tarz kaynakların yüzde olarak çok az bir kısmı enerjiye dönüşebilmekte, kuru yemiş gibi doğal kaynakların çok yüksek bir kısmı enerji olarak kullanılmakta, harcanabilmekte.
Bunun yanında iyi kaynaklar oksijen ile yakılarak yüksek miktarda ATP -adenzn trifsft- üretilir. Niteliksiz kaynaklar ise sitoplazmada oksijensiz, çok yüksek miktarda metabolik atık üretilerek, az enerji üretilir. Bu nedenle bitki ve yağ kaynakları dışındaki niteliksiz kaynaklardan yoğun beslenen kişiler dirençsiz, yorgun, hızlı acıkan kişilere dönüşür.
Oksijen miktarının artması her yönüyle vücut için inanılmaz iyi sonuçlar üretir. Metabolizmada yüksek enerjinin üretilmesi için oksijenin artaması doğru nefesin yanında egzersizi de gerektirmektedir. Sadece doğru nefesle alınacak mesafe, egzersizle desteklenirse bu oldukça ilerletecektir kişiyi.
Ancak bütün bunların yanında, kiloda temel olan şey, doğru kaynakları tercih etmenin yanında, sirkadiyen ritme uygun beslenmektir. Yani akşam yemeğini yok etmek. Bizim genetik fabrika ayarlarımızda akşam beslenme, sürekli her öğün yiyebilmek gibi lüksler asla bulunmamaktadır.
Gece sindirimin bitmiş, artık onarım süreci başlamış olması gerekir. Bunun için uykudan 4-5 saat önce katı yiyecek alınamaz. Ayrıca beyaz yağ hücreleri, enerjiye dönüşmeye karşı dirençli hücrelerdir. Hem vücudun asidik metabolik artıklarının tamponlayıcısı görevlerinden dolayı eritilmek istenmezler vücut tarafından, hem de hücre olarak dirençlilerdir. Bu yüzden gece açlığı olmadan bu kitlelerin doğal olarak eritilmesi, çoğu zaman yoğun spor, bir şey yememe vs hatalı yöntemler nedeniyle hızlı yaşlılığa neden olmakta. Bu yüzden doğru nefes, doğru kaynak ve doğru zaman üçlüsünü bir araya getirmek zorundayız, hem metabolizmanın doğal ayarlarına yaklaşalım, hem de yıpranma yaşlanma hızını azaltalım.
Bilimsel zemin olmadan verilen kilo verme yöntemleri, diyetler vs, bireyin bilime olan uzaklığının cezalandırıcıları gibi geliyor bana.....
Ben teşekkür ederim Yavuz Çatı
Konun butun detaylarına girmek mümkün olmuyor bu nedenle sormana sevindim.
Genetik ayarlarımız gereği sirkadiyen ritme göre işler metabolizma. Güneş battıktan sonra sindirimin bitip rejenerasyon süreci başlamalı fabrika ayarlarina gore. Olmasi gereken bu.
Bel ve çevresindeki yağ kitlesi, metabolik asidik artıkların kana karışmaması için tamponlandigi bölgeler olduğu için vucut bu yağları korumak ister.
Bir cok sporcunun kasları gelismistir ancak bel ve cevresinde belli miktarda simit şeklinde yag kalir cogu kiside. Bu da hem aksam yemek, hem de yanlis beslenme nedenli. Ayrica iç organ yağlanması icin de olasilik artmis demektir.
Vucutta bu yağlar sindirimde besin olmadığı, aç kalinan donemde yakilabilir. Yani en son ihtimalde gozden çıkarılabiliyor bu yağlar.
Magara doneminde insan surekli olarak açlık ile yuzlesiyordu. Gunumuzde aralikli aclik oruçlarının ömür uzattığı yeni yeni anlaşılıyor. Cunku genetik yapi boyle gelisti. O zamanlar duzenli olarak ac kalirken simdi bir aksam açlığını bile sorun edecek simarikliga gelmisiz. Evet aç kalmamiz gerekiyor aksam. Bu onemli.
Besinlerin enerjiye cevrilmesinde ETS denen bir sistem var mitekondrilerde. Besinler gruplarina gore 5 ayri istasyondan molekuler seviyede gecerek elektronlari zar dışına itilir. Proton ile elektron arasinda kalan yuk farki ATP olarak kullanılır. Iste bu istasyonlardan karbonhidratların girdigi istasyon aksam DARALIR. Ozellikle karbonhidrat seker asla istemez biyoloji gunes battiktan sonra. Alinmissa doğrudan depo olacaktir ki bir an once yenilenme islemine geçilsin.
Kisi bu asidik yük olan yağları aşırı spor ya da hic yememe gibi yontemlerle asmaya calisirsa hizli yaslanir.
Surekli tok olma bizim icin uygun degil. Gunluk olarak aksam 6-7 den sonra ac kalmaliyiz. Sabah ise istediğimiz kadar yiyebiliriz. Hatta karbonidratlar bile sabah daha iyi yakılır.
Modern yasam fabrika ayarlarimiza uygun degil. Bunu kabul etmek zorundayız
Bunun icin de fabrika ayarlarımızı ogrenmek zorundayiz
1,357 görüntülenme