Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Bugün bilimseverlerle ne paylaşmak istersin?
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Bugün Türkiye'de bilime ve bilim okuryazarlığına neler katacaksın?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Size Özel
Makaleler
Eric Rose
Eric Rose
209K UP
Yazar 10 Ocak 2024 4 dk.

İyonya, MÖ. 1000'lerde 12 İyon koloni şehrinin birlikteliğiyle oluştu. İyonlar bir denizci topluluğuydu ve kültürel etkileşimleri ve özgürlükçü alanları onların düşünsel duruşunun önemli nedenlerindendi. İyonya görünenin ve değişenin ardında yatan ancak değişmeyen temel ilkenin ne olduğu konusunda rasyonel bir tutumun ortaya konduğu önemli bir merkezdi. Bu 12 şehirden en önemlisiyse Milet'ti. İyonya'nın Milet şehri, tarihi Milet Okulu'nu ortaya çıkarmıştı.

Anaksimandros ise yaklaşık olarak MÖ. 600'lerde öğretilerini yayan Milet Okulu'nun ikinci filozofudur. Aristoteles'in aktardığına göre Anaksimandros, Thales'in öğrencisidir. Aristoteles onun eserlerini görüp inceleme fırsatı bulmuştur. Anaksimandros'un duruşunun önemli nedenlerinden biri de felsefe tarihinde doğanın ampirik ve mantıksal değerlerle oluşmuş bir sorgulama şeklini kullanmış olmasıdır. Ondan sonra gelecek olan Pisagorcu felsefe ve Elalı okulun görünmeyen şeylere olan dinsel bağlarıyla kurulan felsefenin aksine, Milet Okulu ve Anaksimandros doğanın yine görünen kısımlarına bağlı kalarak kurgusal ve dinsel ögelerden uzak durdu. Bunun en önemli göstergesiyse yapıtına Doğaya Dair adını vermesiydi. Anaksimandros felsefesine şöyle başlamıştı:

47
1
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Tüm Reklamları Kapat
Simay Aladağ
Çeviren 4 gün önce 3 dk.

28 Nisan'da eBioMedicine'de yayınlanmış bir rapora göre, 2018 yılında dünya genelinde 55-64 yaşları arasında olan kişilerin 2,6 milyondan fazlası kardiyovasküler hastalıklar nedeniyle öldü. Bu ölümlerin yüzde 13,5'i ftalat adı verilen ve evlerimizde sıklıkla kullandığımız plastiklerde yaygın olarak bulunan bir kimyasala maruz kalmayla ilişkili olabilir.[1]

Ftalatlar şampuanlarda, losyonlarda, gıda ambalajlarında, kan torbaları gibi tıbbi malzemelerde bulunan bir grup kimyasal maddedir.[2] Bu kimyasallar genellikle plastikleri daha yumuşak ve daha esnek hale getirmek için kullanılırlar.

16
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Alican Anlayan
Alican Anlayan
111K UP
Yazar 10 Şubat 2021 7 dk.

Alüminyum, sembolü "Al" olan, 13 atom numarasına sahip, 2,70 g/cm³ yoğunluğa sahip, gri renkli hafif metaldir. Alüminyum, yerkabuğunda en yaygın olarak bulunan üçüncü element olmasının yanı sıra demirden sonra en fazla kullanılan metaldir. Oksijen (%47) ve silikondan (%47) sonra yer kabuğunun en yaygın üçüncü bileşenidir (%28; ancak kütlece sadece %8'i oluşturur). Alüminyum, kimyasal olarak aktif bir malzeme olmasına rağmen, hava ortamında yüzeyinde oluşan sert ve güçlü oksit tabaka alüminyumun daha ileri safhada oksitlenmesini engelleyerek, korozyona karşı yüksek dayanıklı bir malzeme olmasını sağlamaktadır.

Hem rengi hem de ışığı yansıtma özelliği bakımından gümüşü andıran alüminyum; yumuşaktır, manyetik değildir ve sünektir. 27Al, tek kararlı izotopudur ve bu özelliği izotop alüminyumu evrendeki en yaygın on ikinci element yapar.

Bionluk Logo yazarlarınca hazırlandı.
23
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Zəhra Əzizova
Öğrenmeye meraklı biri 2 gün önce Sen de Cevap Ver

Aslında her şey çok çok uzun zaman önce, 4.6 milyar yıl kadar önce, uzaydaki dev bir gaz ve toz bulutunun (nebula) çökmesiyle başladı. Bu çökme sırasında Güneş oluştu. Etrafındaki kayalar, tozlar, parçalar zamanla çarpışa çarpışa birleşti ve Dünya gibi gezegenler ortaya çıktı. Yani ilk başta Dünya dediğimiz şey, sürekli çarpışmalarla şekil alan sıcak bir kaya topuydu.

Bu çarpışmaların enerjisiyle Dünya'nın iç kısmı eridi. Zamanla volkanlar oluştu ve bu volkanlardan çıkan gazlarla ilkel bir atmosfer meydana geldi. Tabii o zamanlar bugünkü gibi oksijen yoktu. Atmosfer, karbondioksit, su buharı ve başka gazlarla doluydu.

Peki su nasıl geldi? Bilim insanlarına göre iki ihtimal var: Ya volkanların çıkardığı su buharı zamanla soğuyup yağmur gibi yeryüzüne indi ve okyanuslar oluştu... ya da su içeren göktaşları ve kuyruklu yıldızlar Dünya’ya çarpıp yanında suyu da getirdi. Belki de ikisi birden oldu.

Tüm Reklamları Kapat

Oksijen ise çok daha sonra, fotosentez yapan canlıların ortaya çıkmasıyla oluştu. Bu canlılar havaya oksijen salmaya başladı, atmosfer zamanla değişti ve bugün nefes alabildiğimiz hâle geldi.

Yani aslında Dünya gibi başka gezegenler de olabilir. Çünkü aynı sistemle oluşmuş olabilirler. Ama bizim bildiğimiz kadarıyla üzerinde su ve hayat olan tek yer, şu an için sadece Dünya.

4
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
İnceleme
Silinmiş Üye
Silinmiş Üye İnceleyen10 15 Eylül 2023
Felsefe'den mizah'a, mizah'dan siyasete, siyasetten bilime her türlü içeriğin bulunduğu harika bir kanal.
Youtube Kanalı
9.4/10
(51 Kişi)
Puan Ver
@kafa
İnceleme Yaz
Sonra İzleyeceklerime Ekle
11
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Deha Kaykı
Deha Kaykı
199K UP
Aktaran 4 gün önce 3 dk.

ArXiv'de ön baskı olarak yayımlanan yeni bir çalışma, karanlık maddenin evrenin ilk yıldızlarında yalnızca kütle çekimsel değil, kimyasal evrimsel süreçlerde de etkili olabileceğini öne sürüyor. Lina Yıldız ve Deha Kaykı tarafından, GTIIT’te (Guangdong Technion – İsrail Teknoloji Enstitüsü) görev yapan fizikçi Prof. Dr. Marcelo F. Ciappina danışmanlığında yürütülen bu çalışma; yıldız içi termodinamik yapılar ve nükleer tepkimelerin karanlık madde kaynaklı enerji enjeksiyonu ve istatistiksel dağılım değişimleri ile nasıl dönüştürülebileceğini kapsamlı bir model üzerinden ele alıyor. Bu yaklaşım, karbon ve nitrojen gibi biyojenik elementlerin üretiminde artışa, oksijen sentezinde ise azalmaya yol açan bir nükleosentez senaryosunu simüle ederek özellikle karbon açısından zengin ve metal bakımından yoksul (CEMP) yıldızların gözlemsel spektrumlarıyla yüksek uyum gösteriyor.

Araştırma, klasik yıldız evrimi modellerinin açıklamakta yetersiz kaldığı CEMP-no yıldızlarının anomalik C/O oranlarını karanlık madde etkisi ile açıklamayı hedef almaktadır. Bu bağlamda, karanlık maddenin yalnızca kütleçekimsel etkilerle değil, aynı zamanda termodinamik yapılar üzerindeki etkileriyle de erken yıldızlarda nükleer tepkime dengelerini değiştirebileceği varsayımı öne çıkarılmıştır. Özellikle zayıf etkileşimli kütleli parçacıkların yıldız çekirdeklerinde termalleşerek çift yok oluş süreçleri aracılığıyla ısı enjekte edebileceği fikri, çalışmanın hesaplamalı temelini oluşturmaktadır.

11
2
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Aleyna İ***
Aleyna İ***
20K UP
4 gün önce
Genel yazılım ve bilgisayar bilimi ile ilgili kitap önerileriniz varsa verebilir misiniz. İngilizce kaynak da olur.
2
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Yasemin Akın
Çeviren 17 Şubat 2021 19 dk.

Birçok virüs, yüksek evrimleşme hızına sahiptir. Bu yüksek evrimleşme hızı, büyük popülasyon boyutlarına, kısa çoğalma sürelerine ve virüslerin mutasyon hızı bağlıdır. Özellikle mutasyon oranı, taksonlar arasındaki evrimleşme oranının önemli bir belirleyicisidir. Virüs bağlamında mutasyon oranı, viral genomun replikasyonu sırasında yapılan hataların oranıdır. Bu, bir popülasyonda mutasyonların sabitlendiği veya tüm bireylerde bu mutasyonun mevcut olduğu oran olan sabitlenme (İng: "substitution") oranının tersidir. Bir yavru popülasyonda üretilen genetik çeşitlilik miktarını tahmin etmek için mutasyon oranları kullanılırken, belirli bir soy ya da takson için evrim oranını tahmin etmek için sabitlenme oranı kullanılır.

Popülasyon genetiğinde önemli bir parametre, nükleotid bölge başına mutasyon oranının ve genom boyutunun bir ürünü olan genomik mutasyon oranıdır. Genomik mutasyon oranı, her yavrunun ebeveyn genomuna kıyasla sahip olacağı ortalama mutasyon sayısını belirtir. DNA virüsleri tipik olarak, bir hücre enfeksiyonuna (İng: "cell infection", "c") düşen nükleotid bölgesi (İng: "nucleotide", "n") başına sabitlenme (s/n/c) ölçeğinde, 10-8-10-6 sabitlenme düzeyinde bir mutasyon oranına sahiptir. Bununla birlikte RNA virüsleri 10-6-10-4 s/n/c arasında değişen daha yüksek mutasyon oranlarına sahiptir. Taksonomik alana bağlı olarak değişen oranlara rağmen daha küçük genomlu türler, genomik mutasyon hızları ve genom boyutları arasında negatif bir korelasyon sergiler. Öyle ki genom başına mutasyon oranları nispeten sabittir.

82
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Tüm Reklamları Kapat
Seda Baştürk
Seda Baştürk
194K UP
Çeviren 21 Nisan 2021
Galaksiler çarpıştığı zaman manyetik alanlarına ne olur? Ne olduğunu bulmaya yardımcı olmak için NASA, uçan 747 SOFIA’yı galaktik komşu olan Erboğa A’ya yönlendirdi. Manyetik alanları izleyen polarize olmuş toz emisyonunu gözlemesi amaçlandı. Erboğa A’nın alışılmadık şekli, jetleriyle birlikte iki galaksinin çarpışmasından kaynaklanıyor. Bu olay gücünü, merkezdeki süper kütleli kara deliğin üzerinde biriken gazdan alıyor. Ortaya çıkan görselde, SOFIA’dan türetilmiş manyetik akış çizgileri, ESO (görünür bölge: beyaz), APEX (milimetre altı: turuncu), Chandra (X-ışını: mavi) ve Spitzer (kızılötesi: kırmızı) ile elde edilen görüntü üzerine yerleştirilmiştir. Manyetik alanların, galaksinin eteklerinde toz şeritlerine paralel olduğu bulundu ancak bu paralellik merkeze yakın yerlerde bozulmuştur. Kara deliğe yakın olan kütle çekim kuvvetleri, iyonlara ivme kazandırır ve manyetik alanı güçlendirir. Sonuç olarak, çarpışma yalnızca galaksilerin kütlelerini birleştirmiyor aynı zamanda manyetik alanlarını da artırıyor. Elde edilen bu sonuçlar, galaksi birleşmelerinin daha yaygın olduğu evrenin ilk zamanlarında manyetik alanların nasıl evrimleştiğine dair yeni kavrayışlar sağlıyor.
3
0 Yorum
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı'na Destek Ol
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı'nı sosyal medya hesaplarından takip etmeyi unutmayın! Yeni paylaşımlarımızı görmek için bizi aşağıdaki sosyal medya hesaplarımızdan takip edebilirsiniz.

Sizden Gelenler
İsmail Anıl Süder
Üye
sizi tanıyalı 2 yıl oldu ama bana o kadar şey kattınız ki ne desem az. Resmen yeni bir ben ortaya çıktı. Artık her şeyi sorgulayan merak edip araştıran daha önemlisi bilime aşık olan bir genç ortaya çıktı ve hepsi sizin sayenizde iyi ki varsınız.
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.

Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.

Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.

Blog Yazısı
Sena Ergen
Sena Ergen
30K UP
Blog Yazarı 8 dk.

Tarihten bugüne dünya üzerinde sürekli var olan cinsiyetçilik kadınların yaşamına hep bir gölge bıraktı. Kadınlar eğitim alamaz, fikir belirtemez, topluma karışamazlardı. Bu tür basit şeylerin bile yapılmasına müsaade edilmeyen kadınların bilim alanında uğraş göstermeleri, ismini tanıtmaları epeyce zordu. Erkek egemenliğinin, yani ataerkilliğin kısıtlamalarına rağmen yine de bir çok şeyi başarabilmiş kadın bilim insanları vardır. Ki bilim dünyasına kattıkları şeyler kesinlikle basit şeyler değil. Eğer kadınlar böyle hor görülmeseydi, kim bilir belki yüzlerce belki de binlerce kadın bilim insanı olup keşifleriyle dünyamızı daha erkenden geliştirebileceklerdi.

Hadi bir bakalım kadınların karşısındaki engeller nelerdi ve bunlara rağmen neler yaptılar:

26
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Çağıl Benibol
Yazar 2 Kasım 2016 16 dk.

Kütleçekim dalgaları, büyük kütlelerin ivmelenmesi sebebiyle uzay-zaman dokusunda meydana gelen bozulmalar ve bükülmelerdir. Kütleçekim dalgaları, tıpkı suya atılan bir taşın yarattığı dalgalar gibi, kaynaktan dışarı doğru dalgalar hâlinde yayılır. Ancak arada belirgin bir fark vardır: Kütleçekim dalgaları ışık hızında hareket eder; su dalgaları ise bunu yapamaz. Kütleçekim dalgaları, kütleçekimsel radyasyon yoluyla enerji taşır. Kütleçekimsel radyasyon, elektromanyetik radyasyon benzeri, kaynaktan dışa doğru yayılan bir radyasyon türüdür.

Einstein fiziği öncesi dönemde, yani ilk olarak Isaac Newton tarafından geliştirilen klasik fizik çerçevesinde, kütleçekim dalgalarının varlığına dair herhangi bir ipucu bulunmamaktaydı; çünkü bu dönemde kütleçekiminin bir noktadan diğerine anlık olarak etki eden bir kuvvet olduğu düşünülmekteydi. Dolayısıyla kütleçekimine yönelik teorilerin tarihi asırlar öncesine gitmesine rağmen, kütleçekim dalgalarının varlığı ilk olarak 1905 yılında Henri Poincaré tarafından ileri sürülmüştür; sonrasındaysa 1916 yılında Albert Einstein'ın geliştirdiği Genel Görelilik Teorisi çerçevesinde öngörülmüştür.

116
2
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı'na katkı sağlamanın bir yolu, Agora Bilim Pazarı'na uğrayarak, burada bilimseverlerle buluşturduğumuz bilim kitapları, ders kitapları, hediyelik eşyalar ve diğer ürünlerden satın almak. Bir göz atın, hoşunuza giden bir şeyler bulacağınıza hiç kuşkumuz yok!

Burak Teker
Burak Teker
51K UP
17 Aralık
Bugün yaşadığım bir şey sayesinde, mesleklerin insanlara bazı etkiler bırakabileceğini fark ettim . Yaşadığım şey, öğretmenlerin neredeyse hepsinin ders dışında bile olsa bir şey anlatırken soru sormalarıydı. hemen ardından da cevap beklemeyip kendileri cevaplıyorlar. Sadece öğretmenlik de değil, müzisyenler de bazen bir metni müziğe çevirmeye çalışırken bulabiliyor kendini.
3
3 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Ali Beydili
Üye 5 gün önce 2 Cevap
Beyinde işlenen verilerin ne olduğunu tahmin etmeniz gerekse ne söylerdiniz? Mesela normalde input dokunma, görme, işitme, koklama gibi veri tiplerini temsil edebiliyoruz. Ama beynin içerisinde bu bilgiler nöron dediğimiz yapıların içerisinde nasıl bir formata sahip olduğunu merak ediyorum. Bu konuda yapılmış çalışma veya araştırmalar varsa kaynak göstererek cevaplayabilir misiniz?
288 görüntülenme
3
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Tüm Reklamları Kapat
İnceleme
Mehmet Emre Demir
İnceleyen10 15 Nisan 2024
F1'i en güzel anlatan filmlerden biri. Yarışların atmosferi ve özellikle tehlikeleri çok güzel anlatılmış. Niki'nin açılış monoloğu çoğu şeyi özetliyor. Müzikler Hans Zimmer yapımı ve çok iyi bir hava katıyorlar filme. Bunlar dışında Hunt ve Niki dışında 78'de şampiyon olacak Mario Andretti'ye de biraz değinilebilirdi.
9.0/10
(4 Kişi)
Puan Ver
İnceleme Yaz
Sonra İzleyeceklerime Ekle
6
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Daha Fazla İçerik Göster

Bize Ulaşın

ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close