Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Bugün bilimseverlerle ne paylaşmak istersin?
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Kafana takılan neler var?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Size Özel
Makaleler
Eda Alparslan
Aktaran 15 saat önce 2 dk.

Autonomous University of Barcelona'dan araştırmacıların Chemosphere dergisinde yayınladığı çalışma, polimerlerden üretilen poşet çayların demlenirken milyarlarca nanoplastik ve mikroplastik saldığını detaylarıyla açıklıyor. Çalışma bu salınımın insan bağırsak hücrelerinde emilebildiğini ve bunun sonucunda kan akışına karışarak tüm vücuda yayıldığını gösteren ilk çalışma niteliğinde.

Günümüzde plastik atıkların sebep olduğu kirlilik, gelecek nesillerin sağlık ve refahını her geçen gün daha çok etkileyen ciddi çevresel sorunlara yol açmakta. Gıda paketlemesi, nano ve mikroplastiklerin sebep olduğu kirliliğin ve bu parçacıkların insanlar tarafından solunmasının ve sindirilmesinin temel kaynaklarından birisi.

1
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Tüm Reklamları Kapat
Çağrı Mert Bakırcı
Yazar 22 Temmuz 2014 2 dk.

Bütün organizmaların hayatta kalmak için demire ihtiyacı vardır. Tek bir istisnayla: Borrelia burgdorferi isimli bakteri laym hastalığına neden olan bakteridir ve demir yerine manganez kullanabilecek şekilde evrimleşmiştir. Laym hastalığı, bulaşmadan sonra eğer hızla tedavi edilmezse eklemleri, kalbi ve sinir sistemini harap eden, günümüzde tedavi edilebilen bir hastalıktır.

Neredeyse tüm organizmalar için demir, yeni proteinler ve enzimler üreten süreçler için temel gereksinimdir. Muhtemelen bunun en ünlü örneği demirin hemoglobindeki görevidir. Hemoglobin, neredeyse tüm omurgalıların kırmızı kan hücrelerinde bulunan oksijen taşıyıcı proteindir. Hemoglobinin en önemli bileşenlerinden birisi demirdir ve bu, oksijene bağımlı olan omurgalılar için demirin önemini gösteren önemli bir göstergedir. Demir, sadece hemoglobinde bulunan bir element değildir, sayısız diğer enzimde ve proteinde de bulunur.

8
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Çağrı Mert Bakırcı
Yazar 2 Haziran 2011 22 dk.

Eşcinsellik, bir türün bir bireyinin, kendisiyle aynı cinsiyetten bir diğer bireye karşı romantik veya cinsel bir çekim hissetmesi veya bu iki birey arasında cinsel etkileşim yaşanmasıdır.[1][2][3] Bu bakımdan eşcinsellik, bir cinsel yönelim grubudur ve kişinin kendi biyolojik cinsiyetinden olan diğer bireylere yönelik kalıcı bir duygusal, romantik ve/veya cinsel çekim hissetmesi olarak tanımlanabilir. Doğal olarak bu cinsel yönelim, kişinin deneyimlediği bu duygulara uygun olan davranışlar sergilemesini ve bu türden duygular deneyimler yaşayanlarla ortak bir komünite olma algısını da içerir.[4]

Tarihte, eşcinsellere karşı çok sert ve çok acımasız birçok kampanya yürütülmüş olmasına karşın, bilimin ve toplumsal algının göreceli olarak gelişmiş olması sayesinde, bu karşıtlıklar (Türkiye de dahil hala birçok coğrafyada etkisi sert bir şekilde hissedilmekle birlikte) giderek azalmaktadır. Bu azalmada, bilimsel algımızın gelişmesinin, toplumsal hareketlerin dönüştürücü etkisinin ve halk arasında evrimin artık çok daha iyi anlaşılıyor olmasının çok büyük bir rolü olmuştur. 

390
2
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Tüm Reklamları Kapat
İnceleme
Sena Küçükkıvanç
İnceleyen10 20 saat önce
Önemsiz Biri filminde, Hutch Mansell karakterinin o bildik sıkıcı banliyö hayatından kopup kendini bir anda şiddetin göbeğinde bulması, aslında uzun süredir biriken kronik stresin altında yatan bastırılmış agresyonun adeta ders kitaplarındaki gibi bir patlaması. Evdeki o meşhur soygun vakasıyla birlikte, adamcağızın amigdala-hipokampus devresine kazınmış eski travma kayıtları bir anda depreşiyor ve hipotalamus-hipofiz-adrenal (HHA) ekseni resmen alarma geçiyor; bu da haliyle sempatik sinir sisteminin köklenmesine, noradrenerjik ve adrenerjik sistemlerin tavan yapmasına neden oluyor. 😂Kısacası, o gördüğümüz sakin, efendi adam maskesinin altında, meğer yılların birikimiyle, muhtemelen eski "işlerinden" yadigar, travma kökenli bir disosiyatif eşik düşüklüğü ve içten içe kabullenilmiş bir çaresizlik yatıyormuş ki, bu da katartik bir şiddetle aniden fışkırıyor. Sanki uzun süre kortizol banyosu yapmış vücudun aniden adrenalin ve noradrenalin şokuna girmesiyle "savaş ya da kaç" mekanizmasının direkt "savaş" modunda takılı kalması olayı bu. Hele bir de ailesini koruyamadığı düşüncesi var ya, işte o son damla oluyor ve bu nörobiyolojik kasırga, içindeki "önemsiz" adamı silip süpürüyor, yerine karşımıza turp gibi, özel eğitimli ve tehlikeli bir "uzman" çıkıyor.
9.5/10
(2 Kişi)
Puan Ver
İnceleme Yaz
Sonra İzleyeceklerime Ekle
8
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Esat Kudret
4 gün önce
Yaşamda özne-nesne ilişkisi üzerine...
Bir koltuk önce koltuk olmalıdır ve rahat...
Bunu özne kılan bir koltuğun malzemesi bellidir. Bu malzeme ile yapılan bir koltuk som altından bir koltuğa yeğdir.
Som altından bir koltuğa sahip olup onu bozdurarak nice rahat koltuk satın alabilme bahsi tali bir bahistir. Neticede kıçımız için tek bir rahat koltuk fazlasıyla yeter. Diğer tüm dolambaçlı yol zaman kaybıdır ve zaman en değerli hazinedir...

1
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Çağrı Mert Bakırcı
Yazar 27 Mayıs 2011 43 dk.

Termodinamik, ısının dinamiğini, yani çeşitli kuvvetler altında ısının hareketini çalışan bir bilim dalıdır. Ama termodinamik, sadece ısının hareketiyle ilgilenmez: ısı, iş, sıcaklık gibi kavramların; enerji, radyasyon ve maddenin fiziksel özellikleriyle ilişkisini araştırır.[1] Bu bakımdan termodinamik, çok temel bir fizik ve mühendislik sahasıdır.

Saha, 19. yüzyılda fizikçiler ve mühendisler, buhar motorlarının verimliliğini artırmaya çalışırken doğdu ve insan medeniyetinin gidişatındaki hemen her şeyi değiştirdi:[2] Örneğin içten yanmalı bir motorlar, buzdolapları, kaloriferler, klimalar, enerji santralleri, kısaca enerji transferiyle çalışan hemen her mühendislik ürününü, termodinamik sahasındaki çalışmalara borçluyuz.

142
2
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Çağrı Mert Bakırcı
Yazar 20 Mart 2014 13 dk.

Evrimden söz ederken aklımızda bulundurmamız gereken en önemli şey, bireylerin değil popülasyonların evrimleştiği gerçeğidir. Dolayısıyla evrimsel bir analizin ilk adımı, popülasyonları anlamak ve analiz etmekten geçer. İşte bu yazımızda, popülasyonları anlamak adına ufak bazı adımlar atacağız. Umuyoruz ki faydalı olacaktır.

İlk olarak bazı soru işaretlerini giderip, bazı gerçeklerden bahsedelim: hiçbir türün tekil birey evrimleşmez. Yani siz ya da ben asla evrimleşmeyeceğiz. Biz neysek, oyuz. Ömrümüz boyunca değiştik ve değişiyoruz, değişeceğiz de... Ancak bunların hiçbiri evrimsel değişimler değildir. Bunlar, ömrümüz içerisinde geçirdiğimiz gelişimsel değişimlerdir. Bu değişimlerin doğrudan evrimsel bir anlamı yoktur. Elbette dolaylı yoldan evrimsel gidişatı etkileyebilir; örneğin kas yapıyor olmanız, vahşi doğada hayatta kalma şansınızı kısmen arttırabilirdi. Ancak bu kaslı yapınız, evrimsel bir anlam taşımaz; çünkü neredeyse hiç kalıtsal değildir (epigenetik faktörleri şimdilik göz ardı ediyoruz). Dolayısıyla sizin kaslı olmanız, yavrularınızın da kaslı olacağı anlamına gelmez. İşte bireyin ömrü içerisinde geçici olarak edindiği bu değişimlere modifikasyon, bu modifikasyonların toplamında meydana gelen değişime ise gelişim denir. Modifikasyon, genellikle sonradan kazanılan ve geçici olan özellikler için kullanılır: kas yapma bir örnektir, diğer tipik örneği ise ten renginin güneş altında bronzlaşmasıdır. Bunlar, bu değişimlere neden olan faktörler ortadan kalkarsa zaman içerisinde yok olurlar: eğer ki güneş altında durmazsanız, teniniz eski rengine dönecektir. Kas yapmayı bırakırsanız, kaslarınız eski haline dönecektir. Ancak gelişimsel her değişim geri dönmez: ömrünüz boyunca boyunuz uzar, bilgileriniz artar, dişleriniz değişir, vs. Bunların hiçbiri zaman içerisinde geri dönmez. Fakat yine de bu değişimler evrimsel anlam ifade etmez, çünkü bu değişimler kalıtsal değildirler.

77
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Göktuğ Kaçıra
Yazar 25 Ağustos 2019 4 dk.

Yediğimiz yiyeceklerin tatlarını her zaman sınıflandırıp onları kişisel beğenilerimize göre sıralandırmayı tercih ederiz. Ancak bize bu tat hissini hissettiren şey nedir? Bu olay sadece bir dizi kimyasal reaksiyon ve sinir hücrelerimizin uyarılmasından başka bir şey değil. Dilimizin yüzeyi salya sıvısında çözünen yiyecekleri algılayan özelleşmiş tat tomurcuklarıyla doludur. Her bir tat tomurcuğu bir tadı algılar ve beyine iletir. Her tat tomurcuğu türü dilin her yerinde mevcuttur ancak yoğun olarak bulundukları bölgeler de vardır. Örneğin dilimizin her yerinde tatlı tadı algılayacak tomurcuklar bulunur ancak özellikle dilin kısmında yoğunlukla bulunurlar.

Tat ve koku alma duyuları kimyasal reseptörlere sahiptir ve birbirleriyle bağlı duyulardır. Çiğnediğimiz bir şeyin kokusunu burun da eş zamanlı olarak algılar ve beyne rapor eder. Evrimsel süreçte tat almanın doğadaki yiyeceklerin zararlı ve yararlı yiyecekler olarak sınıflandırılıp hayatta kalma şansını arttırdığı düşünülmektedir.

66
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Ahmet Uğur Avcı
Yazar 2 gün önce 9 dk.

Aile içi sorunlar, ekonomik zorluklar, salgın hastalıklar, doğal afetler, toplumsal travmalar, okul ya da iş hayatındaki baskılar… Stres kaynakları hayatımızın her döneminde bir şekilde karşımıza çıkıyor. Bu zihinsel yük göz ardı edilmemeli; çünkü stres ister akut (hızlı ilerleyen veya kısa süreli), ister kronik (uzun süreli veya süreğen) olsun kalbimiz üzerinde önemli bir baskı oluşturuyor. Söz konusu baskı, özellikle risk altındaki kişiler için, kalp krizini (akut miyokard enfarktüsü) bile tetikleyebilecek kadar ciddi sonuçlar doğurabilir!

Stres birçok farklı yoldan kalp-damar (kardiyovasküler) sistemi sağlığını etkiler. Uzun vadede, halk arasında "damar sertliği" olarak bilinen, damarların daralıp tıkanmasına yol açan ateroskleroz gelişiminde rol oynar. Bu da zamanla koroner arter hastalıkları gibi ciddi rahatsızlıkların temelini oluşturur. Akut dönemde ise daha dramatik etkiler ortaya çıkabilir. Özellikle hali hazırda koroner arter hastalığı bulunan kişilerde, strese bağlı gelişen ani bir elektrofizyolojik sapma, ani kalp durmasına kadar varabilecek trajik sonuçlara neden olabilir. Bilimsel çalışmalar depremler, terör olayları ve hatta futbol maçlarının bile ani kardiyak olayları tetikleyebileceğini göstermektedir.

3
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Çağrı Mert Bakırcı
Yazar 2 Haziran 2013 39 dk.

Dünyanın dört bir yanındaki polisler, askerler ve güvenlik güçleri, isyan kontrolü (İng: "riot control") adıyla bilinen bir dizi protokole uymaktadırlar ve bu kapsamda birçok farklı yöntemle ülke yönetimlerinin hoşuna gitmeyen protesto, ayaklanma veya isyanları bastırmakta veya bastırmaya çalışmaktadırlar. Burada "isyan kontrolü" adıyla bahsedeceğimiz konu, illa bir "isyan" olması gerekmemekte, her türlü protesto, gösteri ve benzeri anayasa tarafından korunan ve hatta ödev olarak verilen hakları içermektedir (yani bir bir "şapka terim" olarak kullanacağız, kolaylık açısından). İsyan kontrolünün belli adımları bulunmaktadır ve en düşük şiddetten başlayarak giderek sertleşmektedir.

İsyan kontrolünün esasında ilk adımı, yüksek ve rahatsız edici sesler uygulamaktır. Çünkü insan beyni ani olarak sesle uyarıldığında ürkecek ve içinde bulunduğu durumu değerlendirerek kurtulma yolları arayacaktır. Bu psikolojik mücadele, çoğu zaman güvenlik güçleri tarafından es geçilir, çünkü neredeyse hiçbir zaman işe yaramaz. Bunun da sebebi isyanın amacına psikolojik olarak odaklanmış bir beynin, her hayvan türünde (dolayısıyla ve elbette insanda) gördüğümüz kaç veya savaş seçiminden ikincisine yönelmesi daha muhtemel olmaktadır. Öfke, azim, kararlılık, istek, vb. duyguların bunda etkisi büyüktür.

99
4
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Melih Tuzla
Melih Tuzla
132K UP
Yazar 13 Şubat 2021 10 dk.

COVID-19 hastalığına sebep olan SARS-CoV-2 sayesinde öğrendiğimiz üzere, virüsler gerçekten baş belası olabiliyor. Genlere işleyecek kadar baş belası! 2016 yılında yapılan bir araştırmada, birçok memeli DNA'sında ortak bir virüsün genetik kodu olduğu fark edildi.[1] Yalnız bilim insanları şaşırtan bu virüsün varlığı değildi; zira virüsler zaten devamlı ortaya çıkıp, sonra onlara karşı gelişen bağışıklık tepkisi dolayısıyla er ya da geç ortadan kalkarlar. En azından teoride olması gereken budur. Hatta hayvanların ve diğer canlıların genomlarında virüslerin izlerini görmek de o kadar şaşırtıcı değildir; öyle ki, şu anda vücudunuzu oluşturan DNA'nın %8'i virüslere ait genlerden oluşuyor.[2] Bilim insanlarını bu örnekte asıl şaşırtan şey, bu virüsün 15 milyon yıl boyunca varlığını sürdürebilmesiydi!

Virüsler, DNA ve RNA virüsleri olmak üzere iki kısımda incelenirler. Virüslerin kendilerini kopyalama mekanizmaları olmadığı için, diğer canlıların kopyalama mekanizmalarını kullanırlar. RNA virüsleri (retrovirüsler) bir hücreye girdiklerinde, özel enzimleriyle, önce RNA’larından DNA oluştururlar. Oluşan DNA, normal hücre sistemleriyle RNA üretir ve yeni virüsleri oluşturur. Retrovirüslerin çoğu normal hücrelere girerler; ancak bazı retrovirüsler üreme hücrelerinin DNA’sına girebilir ve evrimsel sürece dâhil olabilirler.

26
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
İnceleme
Silinmiş Üye
Silinmiş Üye İnceleyen10 11 Nisan 2023
Hayvan Çiftliği kitabı, George Orwell'in yazdığı ve 1945 yılında yayımlanan bir siyasi hiciv romanıdır. Kitap, bir çiftlikte yaşayan hayvanların insanlara karşı başlattıkları devrimi ve sonrasında yaşadıkları olayları anlatır. Kitap, Rusya'da gerçekleşen Bolşevik Devrimi ve Stalin dönemini eleştiren bir alegori olarak okunabilir.

Kitabın başlıca karakterleri arasında Koca Reis, Napolyon, Snowball, Bay Jones, Bay Frederick, Bay Pilkington ve Moses gibi hayvanlar ve insanlar vardır. Kitapta hayvanlar, yedi emir adını verdikleri kurallarla yönetilmeye çalışırlar. Ancak zamanla domuzlar diğer hayvanlardan ayrıcalık kazanır ve yedi emri değiştirirler. Kitapta hayvanların yaşadığı adaletsizlik, baskı, yalan ve ihanetler gözler önüne serilir.

Hayvan Çiftliği kitabı, okuyucuya totaliter rejimlerin tehlikelerini ve insan doğasının zaaflarını gösteren bir eserdir. Orwell, fabl tarzında yazdığı bu kitapla hem tarihi hem de evrensel bir mesaj verir. Kitap, sade ve akıcı bir dille yazılmış olmasına rağmen derin bir anlam taşır. Hayvan Çiftliği kitabı, edebiyat tarihinin en önemli klasiklerinden biridir ve herkesin okuması gereken bir kitaptır.
9.7/10
(374 Kişi)
Puan Ver
Orjinal Adı : Animal Farm
İnceleme Yaz
Sonra Okuyacaklarıma Ekle
10
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
İnceleme
Enes Soylu
Enes Soylu
16K UP
İnceleyen9 6 gün önce
Eser güzel hoş ama gerçeklikten çok uzak. Ütopik bir evren, yazar, önce sizi beklentilerin içine sokup ardından karamsar bir çöplüğe fırlatıyor. Bu sıralar okunacak kitaplardan birisi kesinlikle. Hayvan çiftliğinin daha gerçekçi versiyonu demek isterdim ama daha detaylı hali dersek mütevazı oluruz. Anlatılan çevre gerçekten inanılmaz kötü, dünyanın bu hale gelmesi bana kalırsa imkansız ancak mesele bu hale gelmemiz değil, bu düzeni metafor olarak düşünüp bazı yönetim biçimlerini, insan haklarını sorgulamamız.
Kitap
9.6/10
(423 Kişi)
Puan Ver
İnceleme Yaz
Sonra Okuyacaklarıma Ekle
2
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı'nı sosyal medya hesaplarından takip etmeyi unutmayın! Yeni paylaşımlarımızı görmek için bizi aşağıdaki sosyal medya hesaplarımızdan takip edebilirsiniz.

Evrim Ağacı'na Destek Ol
Daha Fazla İçerik Göster

Bize Ulaşın

ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close