Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Bugün Türkiye'de bilime ve bilim okuryazarlığına neler katacaksın?
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Bugün bilimseverlerle ne paylaşmak istersin?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Size Özel
Makaleler
Gizem Gün
Gizem Gün
3,215 UP
Çeviren 13 Ağustos 2018 5 dk.

Siber taksonomi nedir ve ekoloji alanını nasıl geliştirecek?

Taksonomiyi ekologlar için daha da güvenilir bir bilgi kaynağı yapacak olan devrim niteliğindeki bir taksonomik uygulama üzerine çalışmalar devam etmektedir. Taksonomik bilginin nasıl oluşturulduğu, test edildiği, ona nasıl ulaşıldığı, üstüne nasıl düşünüldüğü ve kullanıldığı siber taksonominin ortaya çıkışıyla büyük ölçüde değişmektedir.

43
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Tüm Reklamları Kapat
Discord
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı'nı sosyal medya hesaplarından takip etmeyi unutmayın! Yeni paylaşımlarımızı görmek için bizi aşağıdaki sosyal medya hesaplarımızdan takip edebilirsiniz.

Melisa Arslan
Bu konuya ilgili olduğumdan araştırdım. 14 Kasım Sen de Cevap Ver
Bu soru, Sonya Demirboğa tarafından sorulmuştur.

Selam!

Öncelikle nöronları daha yakından tanıyalım.

Nöron Nedir?[1]

Nöron, sinir sisteminin temel yapı taşı olan ve sinir sinyallerini ileten özel hücrelerdir. Nöronlar, vücudun her yerinden gelen bilgileri algılar, işler ve ileterek iletişimin sağlanmasına olanak tanır. Bu hücreler, merkezi sinir sistemi (beyin ve omurilik) ile vücudun geri kalanı arasındaki bağlantıyı kurarak organizmanın yaşamsal faaliyetlerini ve tepkilerini düzenler.

Tüm Reklamları Kapat

Nöronlar üç ana gruba ayrılır:

  • Duyu Nöronları (Sensör Nöronlar)
  • Ara Nöronlar (İnter Nöronlar)
  • Motor Nöronlar (Efferent Nöronlar)

Bu nöron grupları, bir arada çalışarak dış dünyayı algılamamızı, düşünmemizi, hareket etmemizi ve çevremizle etkili bir şekilde iletişim kurmamızı sağlar. Şimdi bu nöron türlerini ve zarar gördüklerinde ortaya çıkabilecek durumları daha ayrıntılı olarak inceleyelim:

Duyu Nöronları (Sensör Nöronlar)

  • Görevleri: Duyu nöronları (afferent nöronlar), dış ortamdan veya iç organlardan aldıkları uyarıları (ısı, basınç, ağrı, tat, koku vb.) merkezi sinir sistemine, yani beyin ve omuriliğe ileten nöronlardır. Örneğin, bir cilde dokunduğunuzda bu duyusal bilgi, duyu nöronları tarafından algılanır ve merkezi sinir sistemine gönderilir.
  • Zarar Görmeleri Durumunda Ne Olur? Duyu nöronları zarar gördüğünde, his kaybı veya duyusal algıda azalma meydana gelir. Bu durum, ağrıyı veya sıcaklığı hissetmeme gibi sorunlara yol açabilir. Ayrıca, duyu nöronlarındaki hasar yanıt verme yeteneğimizi bozarak çevredeki tehlikelere karşı daha savunmasız hale gelmemize neden olabilir. Örneğin, bir kişinin ciltteki yanmayı fark edememesi ciddi yanıklara yol açabilir.

Ara Nöronlar (İnter Nöronlar)

Tüm Reklamları Kapat

  • Görevleri: Ara nöronlar, merkezi sinir sisteminde (özellikle beyin ve omurilikte) yer alır ve duyu nöronlarından gelen bilgileri alıp işleyerek motor nöronlara iletir. Bir tür "iletişim köprüsü" olarak işlev görürler. Bu nöronlar, bilginin analiz edilmesinden, kararların verilmesine ve reflekslerin gerçekleştirilmesine kadar birçok karmaşık işlemi yönetir.
  • Zarar Görmeleri Durumunda Ne Olur? Ara nöronların hasar görmesi, sinir sinyallerinin düzgün bir şekilde işlenmesini ve iletilmesini engeller. Bu durumda merkezi sinir sistemindeki bilgi akışı bozulabilir. Reflekslerin kaybolması, koordinasyon bozuklukları ve düşünsel süreçlerde aksaklıklar gibi problemler ortaya çıkabilir. Örneğin, bir yaralanma sonrası ara nöronlar düzgün çalışmazsa, beyinden gelen emirlerin motor nöronlara aktarılması zorlaşabilir ve hareket kabiliyeti etkilenebilir.

Motor Nöronlar (Efferent Nöronlar)

  • Görevleri: Motor nöronlar, merkezi sinir sisteminden gelen emirleri kaslara veya bezlere ileterek hareketlerin gerçekleşmesini sağlar. Örneğin, bir topa uzanmak istediğimizde, beyin bir karar verir ve bu karar motor nöronlar aracılığıyla kaslara iletilerek kolumuzu hareket ettirir.
  • Zarar Görmeleri Durumunda Ne Olur? Motor nöronlar zarar gördüğünde hareket kabiliyeti bozulur. Kaslarda zayıflık, felç (paralizi), istemsiz kas seğirmeleri (fascikülasyonlar) ve kontrolsüz hareketler gibi durumlar oluşabilir. Motor nöron hastalıkları (örneğin Amyotrofik Lateral Skleroz - ALS) kasların zamanla zayıflayıp fonksiyonlarını kaybetmesine neden olabilir. Bu durum, ilerleyen süreçte solunum kaslarını bile etkileyerek yaşamı tehdit eden ciddi sorunlara yol açabilir.

Özetle:

Duyu nöronları dış dünyayı algılamamızı ve bu bilgileri merkezi sinir sistemine iletmemizi sağlar. Zarar görmeleri duyusal algı kaybına neden olur.

Ara nöronlar bu bilgiyi işleyip, kararlar alarak diğer nöron türlerine iletirler. Zarar görmeleri merkezi sinir sistemiyle iletişimi ve sinyal iletimini bozar.

Motor nöronlar hareketlerin gerçekleşmesini sağlar. Zarar görmeleri kas işlevlerinde kayıplara ve hareket kısıtlamalarına yol açar.

Her bir nöron türünün birbiriyle uyum içinde çalışması, vücudun dış dünyaya ve içsel değişimlere uyum sağlaması açısından hayati önem taşır. Bu sistemdeki bir aksaklık, günlük yaşamın birçok alanında önemli zorluklar yaratabilir.

Şimdi acı hissetmeme konusuna gelirsek;[2]

Bazı insanların acı hissetmemesi, genellikle nadir bir genetik bozukluk olan konjenital analjezi (doğuştan acı hissi kaybı) nedeniyle meydana gelir.[3] Bu durum, sinir sistemi işlevindeki belirli bir genetik değişiklikten kaynaklanır ve acı hissinin iletilmesini etkiler. Temelde, acı hissini algılayan ve beyne ileten sinir hücrelerinin düzgün çalışamaması bu kişilerin acıya karşı duyarsız olmalarına neden olur.

Genellikle, bu bozukluk aileden kalıtılan genetik mutasyonlarla ilişkilidir.

Nedenleri ve Mekanizmaları

  1. Genetik Mutasyonlar: Acı hissini ileten sinirlerin düzgün çalışmasını sağlayan genlerdeki mutasyonlar, acıya duyarsızlık durumuna yol açabilir. Örneğin, *SCN9A* adlı bir genin mutasyonu, sinir hücrelerinin elektrik sinyallerini doğru bir şekilde iletememesine neden olur. Bu da acının algılanmasını engeller.
  2. Sinir Sistemiyle İlgili Bozukluklar: Bu kişilerde, vücudun ağrı sinyallerini algılama ve beyne iletme işlevinde ciddi eksiklikler olabilir. Duyusal sinirler acıyı "hissetse" bile, sinyallerin işlenme yolu bozulmuş olabilir.
  3. Sinir İletiminde Problemler: Acıyı algılayan reseptörlerin beyne sinyal gönderme kapasitesi eksikse, acı hissi oluşmaz. Bazı durumlarda ise, beyin ağrıyı algılamak için gerekli olan kimyasal süreçleri gerçekleştiremez.

Bu Durumun Riskleri

Tüm Reklamları Kapat

Acıya duyarsızlık ilk bakışta avantajlı gibi görünse de aslında ciddi tehlikeler yaratır. Çünkü acı, vücudun tehlikeye veya hasara karşı verdiği hayati bir uyarı sinyalidir. Bu kişilerin vücutlarında bir kesik, yanık, kırık veya başka bir yaralanma olsa bile farkına varmayabilirler. Bu durum enfeksiyon, kalıcı hasar ve hatta ölüm gibi ciddi risklere yol açabilir. Örneğin, çocukluk çağında düşüp yaralandığında acı hissetmeyen bir çocuk, ciddi bir kırık ya da iç kanama gibi durumları fark etmeyebilir ve bu müdahale edilmezse kalıcı hasarlara neden olabilir.

Tedavi ve Yönetim

Konjenital analjezi için bir tedavi yöntemi yoktur, ancak yönetim yaklaşımları vardır. Bu bireylerin, yaralanmaları fark etmelerini sağlamak ve riskleri azaltmak için sürekli gözlem altında olmaları gerekebilir. Ebeveynler veya bakım verenler, özellikle çocukluk çağında, fiziksel güvenlik önlemlerini artırarak çocukların sağlığını korumaya çalışırlar. Ayrıca, bu bireylerin kendi vücutlarını düzenli olarak kontrol etmeleri ve potansiyel yaralanmalara karşı dikkatli olmaları önemlidir.

Tüm Reklamları Kapat

Sonuç olarak, acıya karşı duyarsızlık nadir ve karmaşık bir durumdur. Bu tür genetik bozukluklar, insan vücudunun acı algılama mekanizmasının ne kadar önemli olduğunu ve ne denli hassas bir şekilde çalıştığını da gözler önüne serer.[4][5][6]

Kaynaklar

  1. NIH. Brain Basics: The Life And Death Of A Neuron. Alındığı Tarih: 14 Kasım 2024. Alındığı Yer: NIH | Arşiv Bağlantısı
  2. D. Cox. The Curse Of The People Who Never Feel Pain. (27 Nisan 2017). Alındığı Tarih: 14 Kasım 2024. Alındığı Yer: BBC | Arşiv Bağlantısı
  3. A. Grucza. What Is Congenital Insensitivity To Pain?. (9 Haziran 2024). Alındığı Tarih: 14 Kasım 2024. Alındığı Yer: WebMD | Arşiv Bağlantısı
  4. Johns Hopkins Medicine. Peripheral Nerve Injury. Alındığı Tarih: 14 Kasım 2024. Alındığı Yer: Johns Hopkins Medicine | Arşiv Bağlantısı
  5. Mayo Clinic. Peripheral Nerve Injuries. Alındığı Tarih: 14 Kasım 2024. Alındığı Yer: Mayo Clinic | Arşiv Bağlantısı
  6. J. N. Wood. (2020). The Oxford Handbook Of The Neurobiology Of Pain. ISBN: 9780190860509. Yayınevi: Oxford University Press.
6
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Beste Zorlu
Beste Zorlu
150K UP
Uyarlayan 6 gün önce 3 dk.

Doğada canlı gruplarının avcılarına karşı geliştirdiği farklı savunma mekanizmaları mevcuttur; kamuflaj, mimikri, çeşitli özelleşmiş yapılar ve zehir bu savunma başında gelir. Bu mekanizmaların arasında doğası sebebiyle en çok çalışılan ve merak uyandıran başlık zehirdir.[1][2]

Özellikle bazı canlı grupları zehirleri nedeniyle "en çok korkulan", "en tehlikeli" gibi isimlerle anılır olmuştur. Bazı böcekler, örümcekler, kurbağalar, yılanlar, kaplumbağalar zehirlidir ve her biri yaşadığı habitatın coğrafyasına göre farklı kimyasal içerikli zehirlere sahiptir. Bu başlıklar içerisinde yılanların zehirleri en tehlikelilerden biri olarak kabul görür.

6
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Çağrı Mert Bakırcı
Yazar 10 Mayıs 2017 4 dk.

Açlık grevi, grevi gerçekleştirenlerin yemek yemeyi tamamen ya da büyük oranda reddettiği, barışçıl bir protesto yöntemidir.

Birincil amacı, protesto edilen bir konu hakkında politika değişikliğini tetiklemektir. İkincil amaç (veya kimi zaman araç) ise, protesto edilenler ve halk arasında suçluluk duygusunu uyandırmak ve/veya tetiklemektir.

19
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Meriç Öztürk
Meriç Öztürk
321K UP
Yazar 7 Ocak 2023 20 dk.

Kök hücreler, çok hücreli canlıların vücudunda bulunan, tüm doku ve organlarının temelini oluşturan, farklı hücre tiplerine dönüşebilen, kendini yenileyebilen, değişik yapı ve gelişim aşamalarındaki hücrelerdir. Daha basit bir şekilde ifade etmek gerekirse kök hücreler, vücutta bulunan ve gelişme ve büyüme esnasında birden fazla hücre tipine dönüşme potansiyeli olan hücrelerdir. Embriyonik gelişim esnasında en önemli rolü bu hücreler üstlenirken, büyüme esnasında dokuların gelişimine, vücut yetişkin olduğunda ise dokuların kendilerini yenilemelerine yardımcı olur.

Kök hücreler, diğer hücre tiplerinden bazı özellikleri ile farklılık gösterir. Örneğin bu hücreler özelleşmemiştir ve hücre bölünmesi geçirerek kendilerini yenileyebilirler. Ayrıca doğal veya laboratuvar ortamında özel sinyaller ile özelleşmemiş hücreler "özelleşmiş doku veya organ hücrelerine" dönüştürülebilirler. Diğer hücre tiplerinden bir diğer farkı ise kök hücrelerin bazı doku ve organlarda devamlı olarak bölünüp ortamın devamlılığını sağlaması, bazı doku ve organlarda ise özel durumlar haricinde hiçbir zaman bölünmemesidir.

138
2
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Ece Müker
Ece Müker
512K UP
5 gün önce
NASA'nın Chandra X-ray Gözlemevi'ni kullanan gökbilimciler, evrenin "kozmik öğlen" olarak adlandırılan ve Büyük Patlama'dan sadece üç milyar yıl sonraki bir dönemine ait, beklenmedik derecede güçlü bir kara delik jeti keşfettiler. Karl G. Jansky Çok Büyük Dizi (VLA) teleskobu ile yapılan ortak gözlemler sonucunda, Dünya'dan yaklaşık 11.7 milyar ışık yılı uzaklıkta bulunan bu devasa kara delik ve onun 300.000 ışık yılı uzunluğundaki jeti incelendi.

Bu keşif, evrenin o erken dönemindeki Kozmik Mikrodalga Arka Plan Işıması'nın (CMB) daha yoğun olması sayesinde mümkün oldu. Chandra'nın keskin X-ray görüşü, jetin bu arka plan ışımasını nasıl güçlendirdiğini tespit ederek, bu kadar uzaktaki bir yapıdan gelen zayıf sinyallerin bile algılanmasını sağladı. Bu bulgu, evrenin ilk dönemlerindeki süper kütleli kara deliklerin ne kadar hızlı büyüdüğü ve çevrelerini nasıl etkilediği konusunda önemli bilgiler sunuyor.

Bu gönderi Evrim Ağacı tarafından öne çıkarılmıştır.
3
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Yaşam Ağacı Türü
Pelin Yaşar
Pelin Yaşar
105K UP
Türü Ekleyen 6 gün önce
Melanargia larissa, Nymphalidae familyasına bağlı, genellikle kara ve beyaz desenli kanatlara sahip bir kelebek türüdür. "Dama kelebeği" olarak da bilinir. Türkiye'de yaygın olarak step ve dağlık bölgelerde, özellikle 1000 m üzeri rakımlarda görülür. Tırtılları buğdaygil familyasındaki bitkilerle beslenir. Kanatlarındaki göz benekleri ve dama desenleriyle kolayca tanınır.
8
İnceleme
Habil Temiz
İnceleyen6 5 gün önce
Başlangıcı gerçekten bir John Wick Spin-Off'u gibi başlasada,ilerleyen vakitlerde aksiyonun yerini neredeyse bilim kurgu alan,birçok yapımda önemli işler barındıran yıldızları gereksiz harcayan,izlediğimiz 'gerçek' aksiyonun ve dikkat çekici anların neredeyse çoğunu sadece John Wick tarafından izlediğimiz, artık aşina olduğumuz 'intikam' senaryolu bir yapım olmuş.Yerinde aksiyonlar ve sahnelerin yanı sıra dikkat çekici atmosfere ve bunun bir sadece spin-off olduğunu hatırlatsada,Ana de Armas'ın ciddi bir rolü kaldırabilip kaldıramamasını sorgulattı.Yine de oyuncuların ve yapım ekibinin bir spin-off olması için elinden geldiğince uğraşları belli oluyor.
Film
6.7/10
(3 Kişi)
Puan Ver
İnceleme Yaz
Sonra İzleyeceklerime Ekle
2
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Çınar Civan
Çeviren 31 Ekim 2023
Cadılar Bayramı'nın kökeni antik ve astronomiktir. Milattan önce beşinci yüzyıldan beri Cadılar Bayramı, ekinoks (eşit gündüz/eşit gece) ile gündönümü (kuzey yarımkürede minimum gündüz/maksimum gece) arasında bir gün olan çapraz çeyrek gün olarak kutlanmaktadır. Ancak modern takvime göre, Cadılar Bayramı bugün gerçekleşse de gerçek çeyrekler arası gün önümüzdeki hafta gerçekleşecektir. Bir diğer çeyrekler arası gün ise Groundhog Günü'dür. Cadılar Bayramı'nın modern kutlamalarının tarihi kökleri ölülerin ruhlarını korkutup kaçırmak için giyinmeye dayanır. Belki de bu eski bayrama uygun bir övgü, Büyücü Bulutsusu'nun (NGC 7380) bu yakın çekim fotoğrafıdır. Görsel olarak yıldızların, gazın ve tozun etkileşimi, bazılarına hayali bir antik büyücü gibi görünen bir şekil yaratmıştır. Bulutsunun ömrü yalnızca birkaç milyon yıl olsa da yüksek çekim gücü ile gazdan oluşan yıldızlardan bazıları Güneş'imizden daha uzun ömürlü olabilir.
3
0 Yorum
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
İnceleme
Esat Kudret
İnceleyen 14 Ekim
Güler yüzlü bilim...
Severek sevdiriyor. Bir kibir çıtası yok. Bir ön hazır bulunuşluk aramadan herkese hitap edebilecek yalınlıkta bir dil , konuya hakimiyet ve çokça kavrama, formüle boğmadan halkım dilince anlatma derdinde. oluşu güven veriyor.
Bu yiğit insanların (Evrim Ağacı misali) kendilerini halk ile buluşturacak alanlarının sınırlı olması, sınırlanması, ne yaparlarsa kendi çabaları ile yapmak zorunda oluşları ayrıca ayıbımız.
Ne acıdır ki bir bilimdeki fedakarlık tarihin , sıkılıp okumayı bıraktığımız arka sayfalarında ve bir kaç punto ile yer alıyor.
Oysa TARİHİN AKIŞININ KİTABININ YALDIZLI KAPAĞI hep onların eseri. Anlayana...Sahip çıkmak lazım...
Youtube Kanalı
9.6/10
(61 Kişi)
Puan Ver
Otantik İçerikler
İnceleme Yaz
Sonra İzleyeceklerime Ekle
3
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Rüveydaa Akan
Üye 20 saat önce Henüz cevap yok.
Kenelerin havadan gönderilmiş biyolojik bir savaş olduğu söyleniyor doğruluğu var mıdır?
1
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Serdar Çoban
2 gün önce
Çoğumuz yıllardır üstünde yaşadığımız toprak parçası olan vatanımızın adının nereden geldiğini dahi bilmiyoruz Öncelikle bizim vatanımıza Türkiye ismini biz vermedik.Bu ismi İtalyanlar vermiştir. İtalyanlar ülkemize, Türklerin yurdu manasına gelen ''Turchia'' veya ''Turcmenia'' derlermiş. Orta çağ Alman seyyahları da ülkemiz için ''Turkei ve Türkenland'' isimlerini kullanırmış. 
0
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı Akademi

Evrim Ağacı Akademi'yi kullanarak kendini Bilgisayar Bilimleri konusunda geliştirebilirsin.

Tüm Reklamları Kapat
Evrim Ağacı'na Destek Ol
Ahmet Özkaya
Yazar 23 Ocak 2021 2 dk.

Kırmızı Çatı Yayınları'ndan İnsanın İsyanı adıyla çıkan kitap, güç eleştirisine odaklanmıştır. Zıtlıklar yüzyılı olan 20. yüzyıl, büyük bilimsel buluşlardan büyük yıkımlara kadar birçok olaylara sahne olmuştur. Fransız devriminin özgürlük, eşitlik sloganlarıyla ortaya çıkması ve ardından gelen Aydınlanma Çağı büyük umutları da beraberinde getirmiştir. Ancak ilerleyen süreçte gücünü aydınlanma düşüncesine dayandıran ideoloji ve teoriler, bu büyük yıkımda büyük role sahip olmuşlardır.

Kitapta Aydınlanma Çağı'nın başlangıcından sonra ortaya çıkan geçmişe karşı büyük mitleri ele almakta ve geçmişin tarih yazımında modern algının hatalarını eleştirmektedir.

20
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Esat Kudret
Akıl yürütmeyi öğrenmeye çalışan bir öğretmenim. 3 gün önce Sen de Cevap Ver
Bu soru, Emir Akbaş tarafından sorulmuştur.
Kuzey Kore, birden demokratik bir ülkeye dönüşse, halk açısından ne gibi etkiler olurdu?
Kuzey Kore, birden demokratik bir ülkeye dönüşse, halk açısından ne gibi etkiler olurdu?

O iş öyle olmuyor!

Neye, nereden, nasıl baktığımıza bağlıdır!

Kuzey Kore'ye gelinceye kadar…!

Tüm Reklamları Kapat

Özgür demokratik dünya”, kendi içindeki görece demokrasisini yoksul dünyanın cesetleri üzerine inşa ediyor.

Bugün “özgür demokratik dünya”nın yoksul dünyaya faşizm ve yerel besili diktatörlükler dışında bir ihracı yok. Suriye son eserleri, adlarına da emperyalist deniyor.

Dünyanın kendi içinde en gelişmiş demokrasisi İsrail’de. Evet evet, Ortadoğu’yu kana bulayan İsrail...

Sol söylemli, dünyanın en acımasız diktatörlükleri bunların yanında masum çocuk kalır.

Tüm Reklamları Kapat

Hem o iş öyle olmaz hem de bir şey olmaz. Çünkü doğa bilimleri ile toplum bilimlerinin yasaları benzerdir: Evrim ve devrim...

Toplum bilimlerinde de değişim bir anda olmaz. O bir anda olanın, olmuş görünenin adı devrimdir ( ilerici veya karşı-gerici fark etmeksizin) ve nitelik değişimi olarak ifade edilir. Ancak öncesinde uzunca bir zaman ve azar azar nicel bir birikim olmadan nitel hiç bir değişim olamaz. Yani Evrimsel birikim olmadan devrimsel değişim olmaz.

Hal böyle olunca da, toplum zaten o sürece çoktan hazır olduğu için devrim gerçekleştiğinden, gerçekleşeceğinden o toplumda şok etkisi çok sınırlı olur. Bu sınırı da belirleyen safların kendisi olur.

Zaten çoğunluk buna hazır değil ve rıza (doğrudan olmak zorunda değil) yok ise, o topluma rağmen nicel birikim (evrim) nitel bir sıçramaya (devrime) dönüşemez.

Bu dönüşümün devrim adı altında, örgütlü ve bilinçli olan toplumlarda doğrudan irade beyanına dayanması veya karşı devrim ve takip eden diktatörlükler adı altında, yabancılaşıp yozlaşmış bir toplumun birbirine düşürülerek ve güç olana yedeklenerek dolaylı irade beyanında bulunmuş olması arasında, toplumsal rızanın talebi ve karşılanması açısından hiçbir fark yoktur. Zira; Her toplum hak ettiği şekilde yönetilir” klişe ifadesinin dayanağı da budur. Sevgiyle…

3
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Daha Fazla İçerik Göster

Bize Ulaşın

ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close