Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Kafana takılan neler var?
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Kafana takılan neler var?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Size Özel
Makaleler
Ahmet Uğur Avcı
Yazar 30 Mart 2021 4 dk.

Dünya, üzerindeki tüm varlıkları kendisine doğru çeken bir kuvvet uygular. Kütleçekimi (veya Dünya özelinde yerçekimi) olarak tanımladığımız, Latince karşılığı olan gravitas sözcüğünden ötürü küçük g harfi ile ifade edilen bu kuvvet, ayaklarınızın yere basmasını sağlamakla kalmaz, doğanın bütün işleyişini belirler! İnsan vücudunun gelişimi ve fizyolojisi de yerçekimi etkisi altında şekillenir. Yerçekimi etkisi yapay yollarla veya uzaya çıkarak ortadan kaldırıldığında (veya en aza indirildiğinde), yalnızca insanların değil, diğer canlıların da normal davranışlarından uzaklaştığı görülür. Örneğin aşağıdaki videoda, halk arasında yaygın olarak "kütleçekimsiz" olarak tabir edilen, daha doğrusu "ağırlıksız" olan, en doğrusu ise "mikrokütleçekimli" olan bir ortamda kedilerin 4 ayak üstüne düşme davranışındaki sapmayı görebilirsiniz.

Tabii ki kütleçekimsiz ortamdan söz edildiğinde akla ilk gelen, Dünya yüzeyinden 350-450 kilometre kadar yüksekte olan, insan yapımı en büyük nesne unvanına sahip olan Uluslararası Uzay İstasyonu (ISS) isimli uzay aracıdır. Ne var ki, yerden yüzlerce kilometre yukarıda olan Uluslararası Uzay İstasyonu bile, yerçekiminin etkisinden kaçamaz. Aslına bakarsanız, Uluslararası Uzay İstasyonu'na etki eden yerçekimi kuvveti, Dünya yüzeyinde sizin hissettiğinizin %90'ı kadardır! Bir diğer deyişle, yeryüzünde 100 kilogram çeken biri, yerden 408 kilometre yükseğe, yani Uluslararası Uzay İstasyonu kadar uzağa gidecek olsa, kendisini hâlen 90 kilogram olarak deneyimlerdi (elbette kütlesi değişmezdi; ancak ağırlığı %10 oranında azalırdı; “kilogram” aslında kütle birimidir ama günlük yaşamda -hatalı bir şekilde- ağırlık için de kullanmaktayız).

57
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Tüm Reklamları Kapat
Tüm Reklamları Kapat
Çağrı Mert Bakırcı
Yazar 22 Şubat 2012 2 dk.

Walpole, bu kısa ve öz sözünde gerçekten çok önemli bir noktaya vurgu yapıyor. Bilim, bir açıdan bakıldığında, hata yapma sanatıdır. Bir mühendisin şunu dediğini sıklıkla duyarsınız: "Hiçbir zaman bir ürün, ilk denendiği anda çalışmaz." Mutlaka hatalar olacaktır. Benzer şekilde, doğa bilimlerinde de ileri sürülen hipotezler pek nadiren ilk atışta %100 isabetlidir. Çoğu zaman onlarca, hatta yüzlerce defa açıklamak istediğimiz soruna yönelik geçici cevaplarımız olan hipotezlerimizi değiştirmek, güncellemek, geliştirmek zorunda kalırız. Bunu yapmamızı sağlayan, hatalarımızdır. Hatalar, her ne kadar toplum içerisinde negatif anlamlı bir sözcük haline getirildiyse de, bilim için sıradan bir gerçekliktir. Şöyle ifade edelim: Hatalar olmasaydı, bilim olmazdı.

Ancak hata demişken, yanlış anlaşılmasın... Hatanın binbir türlü çeşidi vardır ve bilimdekiler, bizim "dürüst hata" veya "faydalı hata" dediğimiz hatalardır. Bu hatalar, insan aklının ve bilimsel metodolojinin sınırlılığından kaynaklanırlar. Yapacak bir şey yoktur, istemsiz olarak oluşurlar. Yapan kişi bunu fark etmez, dürüsttür. Ancak bunu yapması müthiş avantajlıdır, zira hata sayesinde, gerçeğe bir adım daha yaklaşırız.

24
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı Akademi

Evrim Ağacı Akademi'yi kullanarak kendini Psikoloji konusunda geliştirebilirsin.

Yaşam Ağacı Türü
Bahar Yüksel Çakmak
Türü Ekleyen 4 gün önce
Maltese terrier tüyleri yoğun, parlak, ipeksi ve ışıltılıdır, vücut boyunca kıvrımlar veya alt tüyler olmadan ağır bir şekilde düşer . Renk saf beyazdır, ancak soluk fildişi rengi veya açık kahverengi lekelere izin verilir.
3
Ufuk Derin
Ufuk Derin
3.3M UP
Aktaran 2 gün önce 3 dk.

Son 20 yıldır, insan kaynaklı küresel ısınmaya rağmen, Kuzey Kutbu buzları daha yavaş bir hızda eriyor. Bu durum, sıcaklık rekorları bir bir kırılırken ve küresel ısınmanın hızlanıp hızlanmadığına dair tartışmalar yapılırken ilginç bir fenomeni gözler önüne seriyor.

İklim modellemesine dayanan veriler, bu bulgunun insan kaynaklı deniz buzu kaybını dengeleyen "doğal iklim çeşitliliğinin" bir sonucu olduğunu öne sürüyor.

5
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Öne Çıkan İlanPsikolojik Yardım ve Terapi
Cansu Cenik
Cansu Cenik
16.3K UP
İlanı Ekleyen 29 Şubat 2024 İstanbul & ÇevrimiçiÜcretsiz19 Ağustos
Dinamik Psikoterapi - Cansu Cenik
19 Ağustos 2025 17:51 tarihinden 31 Aralık 2025 00:37 tarihine kadar.

Ben Psikolog Cansu Cenik. 

Klinik Psikoloji alanında yüksek lisans yapmaktayım. Dinamik Psikoterapi yaklaşımı ile süpervizyon eşliğinde sembolik bir ücret ile online ve İstanbul'da yüz yüze danışan kabul etmekteyim. İnsan davranışlarının ve duygularının altında yatan bilinçdışı süreçleri derinlemesine inceleyen bir yaklaşımdır. 

Detaylı bilgi almak için e-posta ile iletişime geçebilirsiniz.

[email protected] 

Devamını Göster
11
0 Yorum
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Cem Ergünay
Cem Ergünay
149.5K UP
Çeviren 25 Mart 2024 36 dk.

Bir nükleer reaktör, belirli elementlerin atomlarının parçalanmasından kaynaklanan enerji salınımı sürecini kontrol eder. Bir nükleer güç reaktöründe açığa çıkan enerji, elektrik üretmek üzere buhar elde etmek için ısı olarak kullanılır. Bir araştırma reaktöründe asıl amaç, çekirdekte üretilen gerçek nötronları kullanmaktır. Çoğu deniz reaktöründe ise buhar, itici güç olarak doğrudan bir türbini çalıştırır.

Elektrik üretmek için nükleer enerji kullanma prensipleri çoğu reaktör türünde aynıdır. Yakıt görevi gören atomların sürekli bölünmesinden açığa çıkan enerji, gaz veya suya ısı olarak transfer edilir ve çoğu fosil yakıt tesisinde olduğu gibi, elektrik üreten türbinleri çalıştıracak olan buharı üretmek için kullanılır.

30
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Silinmiş Üye
Silinmiş Üye 5 gün önce
uykunun uğramadığı saatler.
0
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Çağrı Mert Bakırcı
Yazar 3 gün önce 22 dk.

Roland Emmerich'in yönettiği 2004 yapımı gişe rekortmeni film "Yarından Sonra" (The Day After Tomorrow), antropojenik (insan kaynaklı) küresel ısınmanın günler içinde yeni bir buzul çağını tetiklediği dehşet verici bir senaryoyu sunmak için nefes kesici özel efektlerden yararlanmıştır. Film, kültürel açıdan önemli bir etki yaratmış ve büyük bir Hollywood yapımının kıyametvari yıkımını doğrudan sera gazı etkisine bağladığı ilk örneklerden biri olmuştur. Milyonlarca izleyiciyi, Dünya'nın karmaşık ve birbiriyle bağlantılı sistemlerinin aşıldığında doğrusal olmayan ve şok edici bir hızla yeni bir duruma geçebileceği eşikler olan "iklimsel dönüm noktaları" kavramıyla tanıştırmıştır.

Film yapımcıları, etkileyici bir felaket anlatısı yaratmak amacıyla, jeofiziksel olarak onlarca veya yüzlerce yıla yayılacak olayları sadece bir haftalık bir zaman dilimine sıkıştırmışlardır. Yönetmen Roland Emmerich, dramatik etki uğruna bilimsel kesinlikten ödün vermek zorunda kaldıklarını kabul etmiştir. İklim bilimciler filmin zaman çizelgesini ve meteorolojisini saf kurgu olarak nitelendirse de, anlatı, gezegenimizin iklim sistemini yöneten gerçek bilimin titizlikle incelenmesi için ilgi çekici, ancak bilimsel açıdan kusurlu bir çerçeve sunmaktadır. Bu analiz, filmin zaman ölçeği ve spesifik etkileri imkânsız olsa da, temel önermesinin (insan faaliyetlerinin Dünya iklimini tehlikeli bir şekilde değiştirdiği ve bunun ani, öngörülemeyen değişimlere yol açma potansiyeli taşıdığı önermesinin) esasen doğru olduğunu göstermektedir.

19
1
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı üyeliği tamamen ücretsiz ve sitemizi çok daha etkili, interaktif ve keyifli bir şekilde kullanmanızı sağlayacak. Üye değilseniz, birkaç saniyede üyelik oluşturabilirsiniz! Üyeyseniz de giriş yapmanızı tavsiye ederiz.

Anonim
Anonim Üye 5 gün önce Henüz cevap yok.
Önceleri uyumadan önce günümü falan düşünür bazen stres olurdum. Fakat neden buaralar hiçbir şey düşünemiyorum. Nasıl düzeltebilirim bu durumu?
3
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Söz
Refikcan Filiz
Refikcan Filiz
135.9K UP
Alıntıyı Ekleyen 4 gün önce
Bilim insanları olmazsa bir gelecek de olmaz. Yakışıklı beyler ve güzel hanımlar toplumun hayranlığını kazanabilirler, ama geleceğin tüm harika buluşları, değeri anlaşılmamış, adı sanı duyulmamış bilim insanlarının ürünleri olacak.
Kaynak: Geleceğin Fiziği, sf-2
5
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
1
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Meltem Çetin Sever
Çeviren 25 Ağustos 2019 29 dk.

Görelilik! Bulunduğumuz çağı bundan daha iyi simgeleyen başka bir sözcük var mı? Artık hiçbir şeyin kesinliğinden emin olamıyoruz. Her şeye göreliliğin ışığında bakıyoruz. Görelilik, günden güne ucuz filozofların elinde oyuncak haline geliyor.

Savaş sonrası dünyamızda, meydan okunmamış herhangi bir standart kaldı mı? Değişmezliği veya kalıcılığı bir yerlerde sorgulanmamış; etiğin, ekonominin yahut hukukun mutlak olduğu bir sistem kaldı mı? Artık üçgenin iç açılarının toplamının 180 derece sayılmadığı, zaman kavramının anlamını yitirdiği, sonsuzun sonu olduğu ve sonlunun sonsuzlukta kaybolduğu bir dünyada, kalıcı değer, yahut tartışmasız doğru diye bir şey olabilir mi?

313
1
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Ögetay Kayalı
Yazar 24 Aralık 2022 2 dk.

Kozmoloji, dilimizdeki anlamıyla evren bilimdir. Türkçeye, Yunancadaki κοσμολογία (cosmologia) kelimesinden geçmiştir ve bu kelimedeki κόσμος "kozmos, düzen, bütün", λογια [logia] ise "söylev" kelimesinden gelmektedir ("kozmos/düzen hakkındaki sözlerimiz" anlamına gelmektedir). Evrenin olumuşunu, evrimini ve dinamiğini inceler. Evrenin nasıl oluştuğu, evrenin geçmişte nasıl bir halde olduğu, gelecekte nasıl olacağı, geometrisinin neye benzediği, yoğunluğunun ne olduğu ve bunun onu nasıl etkilediği, onu oluşturan baryonik madde, karanlık madde ve karanlık enerji yoğunluklarının evrende nasıl dağıldığı, nasıl bir şekilde genişlediği (ya da büzüştüğü), zaman içerisindeki değişiminin fiziğe olan etkisi, uzay ve zaman kavramı, kütle çekimi ve bunun ne anlam ifade ettiği gibi sayısız soruya cevap arayan bir bilim dalıdır.

Oldukça kapsamlı ve karmaşık bir alan olduğundan dolayı, kozmoloji çalışanlar (ki bunlara "kozmolog" ya da "evren bilimci" denir), oldukça iyi matematik bilmek zorundadır. Matematikte şu kavramlarla muhtemelen karşılaşırlar:

114
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Işın Altınkaya
Yazar 7 Nisan 2016 18 dk.

Bu yazıyı okuyan her 2 erkekten birinin saçları 20'li yaşlarından itibaren dökülmeye başlayacak ve 50'li yaşlarında saçları büyük oranda veya tamamen dökülecek. Tabii erkeklerde saç kaybına aşinayız, dolayısıyla bu belki de pek şaşırtıcı değil. Ama aynı zamanda bu yazıyı okuyan her 5 kadından 1'inin saçları yaşa bağlı olarak zamanla dökülecek, her 2 kadından 1'inin saçları 50 yaşından sonra kafa derisi görülebilecek düzeyde azalacak. Yani hangi cinsiyetten ve hangi ülkeden olursanız olun, az ya da çok miktarda saçlarımızı yitireceğiz. Tabii ki bunun en ileri formu, erkeklerde görülen tam kellik. İyi ama neden? Neden kıllarımızı kaybediyoruz?

Mısır’dan elde edilen verilere göre, yaklaşık 5000 yıldır insanların kelliğe çare aradığı tahmin ediliyor. Yaşlanma nedeni ile erkeklerin yaklaşık %50'sinde, kadınların ise yaklaşık %20'sinde saç dökülmesi gözleniyor. Öte yandan saçımızın dökülüp dökülmeyeceğinin sırrı, atalarımızın genlerinde saklı.

92
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
İnceleme
Cemgil Bilici
Cemgil Bilici
50.7K UP
İnceleyen8 3 gün önce
Bilge olan birinin dahi dünyanın renklerine, hazlarına bu kadar kanıp şeytanın oyuncağı olması aslında hayatın her alanında ölçülü olmamız gerektiği dersini bana hatırlatıyor. Uçlarda yaşayanlar ufak bir sarsıntı silsilesi ve doyumsuzlukla diğer tarafa geçme meylinde olabiliyor sonra da pişmanlıklar boy gösteriyor. Akıcı bir kitap olay örgüsü okuyucuyu içine çekiyor.
Kitap
9.9/10
(20 Kişi)
Puan Ver
Yazar: Goethe
İnceleme Yaz
Sonra Okuyacaklarıma Ekle
4
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Nevzat Keskin
Seslendiren 3 gün önce 23:36
Meme ucu (İng: "nipple"), memenin yüzeyinde dışarı doğru çıkıntı yapan ve süt kanalları aracılığıyla bir dişinin sütünü dışarı salgılamasını sağlayan...
4
İnceleme
İlhan Taşlı
İnceleyen10 4 Eylül 2023
İslamiyet öncesi ve sonrasında, bölge coğrafyasının kültürünü, ticari ilişkilerini ve dinamiklerini anlayabilmek; İslam'ın doğuşu yayılışı ve gelişimi hakkında, aklımıza takılan sorulara, hiç akla gelmedik cevaplar üretebilir.
Prof. Hitti, o döneme ait pek çok kaynaktan, en can alıcı bilgileri derleyerek, muhteşem bir eseri ortaya çıkarmayı başarmış. Kendisi de Orta Doğulu Hristiyan bir Arap olan Hitti, bölge kültürüne ve sosyolojisine de yabancı değil.
İslam nasıl ve ne şekilde bu coğrafyada yeşerdi ve günümüze geldi? Merak edenler için, bence en önemli kaynak.
9.3/10
(12 Kişi)
Puan Ver
İnceleme Yaz
Sonra Okuyacaklarıma Ekle
14
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Sabri Küsüroğlu
Çeviren 9 Ocak 2014
Bu teleskop görüntüsü, aksi halde soluk bir salma bulutsusu olan IC 410’u etkileyici sahte renklerle gözler önüne seriyor. Görüntüde, gaz ve tozdan oluşan kozmik bir havuzun dikkat çekici iki sakini de yer alıyor: IC 410’un iribaşları (görüntünün merkezinin sağ alt tarafında). Görsel, dar bant filtreler kullanılarak çekilmiş görüntülerin bir birleşimidir. Dar bant görüntü verileri, bulutsudaki atomları izler; bu kapsamda, kükürt atomlarından gelen yayılım kırmızı, hidrojen atomlarından gelen yayılım yeşil ve oksijen atomlarından gelen yayılım mavi renkle temsil edilmiştir. Ön plandaki toz tarafından kısmen gizlenmiş olan bulutsu, genç bir galaktik yıldız kümesi olan NGC 1893’ü çevreler. Bu küme, parlayan gazı enerjiyle beslemektedir. Daha yoğun ve daha soğuk gaz ile tozdan oluşan iribaşlar, yaklaşık 10 ışık yılı uzunluğundadır ve potansiyel olarak devam eden yıldız oluşum bölgeleri olarak değerlendirilmektedir. Küme yıldızlarının rüzgarı ve radyasyonu tarafından şekillenen iribaşların kuyrukları, kümenin merkezi bölgesinden uzağa doğru yönelmiştir. IC 410, Auriga (Arabacı) takımyıldızı doğrultusunda, yaklaşık 12.000 ışık yılı uzaklıkta yer almaktadır.
0
0 Yorum
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

YouTube, Evrim Ağacı tarafından hazırlanan içerikleri video yoluyla öğrenmenin en iyi yolu! Ayrıca kanalımızda birçok bilim insanıyla röportajlarımızı, çeşitli deney gösterilerini ve diğer bilim içeriklerimizi bulabilirsiniz.

Şükrü Türk
Şükrü Türk
50.3K UP
Öğrenci 22 saat önce Sen de Cevap Ver

Eğer ana besin kaynağı biz insanlar olan bir avcı olsaydı belki dediğiniz seviyede bir değişim mümkün olabilirdi, ancak böyle bir durum yok.

Evrimin işleyişini düşünecek olursak böyle bir zorunluluk da yok.

Ayrıca canlıları küçümsememek lazım, onlarda bizim gibi öğreniyor ve buna göre hareket edebiliyorlar. Örnek vermek gerekirse, aslanlar önce pusuya yatıyor, avlanması en az efor gerektiren avı seçiyor, kuşatmak için dağılıyor ve saldırıyor.

Tüm Reklamları Kapat

Şunu da eklemek doğru olur, biz insanlar oldukça iyi avcılardık ve oldukça zekiydik evet ancak bizi avlayan avcılara karşı da bir o kadar savunmasızdık, yani bizden güçlü olmaya ihtiyaçları yoktu, zaten öylelerdi. Bu gün bir boz ayıya veya baştan aşağı kas yığını olan bir kurda baktığımızda bunu anlamak zor olmuyor.

Avımız konumunda bulunan canlılar konusunda da şöyle bir durum var, biz insanlar olarak kısmen de olsa zekamızla doğaya hükmetme gücüne sahip olduk bununla birlikte kurtları bu gün ki sadık dostlarımız olan köpeklere, doğadaki yabani sığırları evcil ineklere, kırmızı orman tavuklarını ise günümüzdeki evcil kümes tavukları olacak biçimde şekillendirdik . Yani bu canlıları karşılıklı çıkarlar doğrultusunda kendi lehimize kullandık, bu durumda bu canlılar bize rakip değil, adeta bir hizmetkar olarak evrimleştiler.

0
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Discord
Daha Fazla İçerik Göster
Keşfet
Ara
Yakında
Sohbet
Agora

Bize Ulaşın

ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close