Özellikle matematik, kuantum fiziği vb soyut kavramlar beyinde canlandırılması oldukça zordur. ancak zamanla insan zihni bu kavramları anlamaya zorlanabilir. yeni karşılaştığınız soyut kavramları anlaması zordur. örneğin renk çocukluktan beri karşılaşılan bir soyut kavramdır ancak renklerin dalgaboyu ile açıklanması gözdeki 3 tip koni hücresinin farklı dalga boylarına tepki vermesi ve beyinde bu hücrelerin temsiliyeti uyarı yoğunluğu ve retinal lokalizasyonuna göre renk algılanması farklı soyut kavramları beraberinde getirir. bu kavramlarla çoğu kez karşılaşmış biri bunları kolayca kavrayabilecekken sadece renkleri bilen bir kişi bunları anlamada zorlanacaktır. eğitim sistemimiz (dünya olarak) öğrenciler tarafından dayatma gibi görülmekte ve gereksiz olduğu düşünülen bilgiler üzerinde durulmamaktadır. oysaki bir insan kavramsal olarak türev, ters türev, İntegral ve matris yapılarını tam olarak bilmeden Laplace dönüşümlerinin sadece kurallarını ezberleyerek bu konuyu nasıl anlayabilir. tabiki anlayamaz ama dersten geçmesine yetecek kadar soru çözebilir. maalesef bu durum ilerde karşılaşabileceği statik ve dinamik için hiç faydalı olmayacaktır. kavramların bir çok yönüyle sık karşılaşılması bu kavramların temel olduğu diğer kavramları anlamayı sağlar. yani konunun anlaşılmamasındaki neden temel kavramların iyi anlaşılmamasıdır. ancak öğretici çok iyi kavradığı ve bazı yönlerini dogmalaştırdığı kavramların neresinin iyi anlaşılamadığının farkında olmayabilir. öğrencinin baskın anlama yönteminin (görsel-işitsel-deneysel...) konunun anlaşılmasında etkisi vardır. iyi bir eğiticinin tüm sınıfa hitab edebilmesinin yolu tüm eğitim methodlarını birlikte kullanmasıdır.