Keşfedin, Öğrenin ve Paylaşın
Evrim Ağacı'nda Aradığın Her Şeye Ulaşabilirsin!
Bugün Türkiye'de bilime ve bilim okuryazarlığına neler katacaksın?
Aklımdan Geçen
Komünite Seç
Aklımdan Geçen
Fark Ettim ki...
Bugün Öğrendim ki...
İşe Yarar İpucu
Bilim Haberleri
Hikaye Fikri
Video Konu Önerisi
Başlık
Kafana takılan neler var?
Gündem
Bağlantı
Ekle
Soru Sor
Stiller
Kurallar
Komünite Kuralları
Bu komünite, aklınızdan geçen düşünceleri Evrim Ağacı ailesiyle paylaşabilmeniz içindir. Yapacağınız paylaşımlar Evrim Ağacı'nın kurallarına tabidir. Ayrıca bu komünitenin ek kurallarına da uymanız gerekmektedir.
1
Bilim kimliğinizi önceleyin.
Evrim Ağacı bir bilim platformudur. Dolayısıyla aklınızdan geçen her şeyden ziyade, bilim veya yaşamla ilgili olabilecek düşüncelerinizle ilgileniyoruz.
2
Propaganda ve baskı amaçlı kullanmayın.
Herkesin aklından her şey geçebilir; fakat bu platformun amacı, insanların belli ideolojiler için propaganda yapmaları veya başkaları üzerinde baskı kurma amacıyla geliştirilmemiştir. Paylaştığınız fikirlerin değer kattığından emin olun.
3
Gerilim yaratmayın.
Gerilim, tersleme, tahrik, taciz, alay, dedikodu, trollük, vurdumduymazlık, duyarsızlık, ırkçılık, bağnazlık, nefret söylemi, azınlıklara saldırı, fanatizm, holiganlık, sloganlar yasaktır.
4
Değer katın; hassas konulardan ve öznel yoruma açık alanlardan uzak durun.
Bu komünitenin amacı okurlara hayatla ilgili keyifli farkındalıklar yaşatabilmektir. Din, politika, spor, aktüel konular gibi anlık tepkilere neden olabilecek konulardaki tespitlerden kaçının. Ayrıca aklınızdan geçenlerin Türkiye’deki bilim komünitesine değer katması beklenmektedir.
5
Cevap hakkı doğurmayın.
Aklınızdan geçenlerin bu platformda bulunmuyor olabilecek kişilere cevap hakkı doğurmadığından emin olun.
Size Özel
Makaleler
Taner Beyter
Taner Beyter
395K UP
Yazar 27 Mayıs 2019 1 sa.

Bir disiplini tanımlamak, onun konusunu, yöntemini, amacını ve diğer disiplinlerle olan benzerliği ve farklılığını ortaya koymayı da içermelidir. Bunlar yapılmadıkça disiplini tanımlama girişimi kendi içinde birçok potansiyel sorun ortaya çıkarabilir. Din felsefesini tanımlama girişimleri çoğu zaman bu potansiyel sorunları gözden kaçırabilmektedir.

Din felsefesinin konusunu din, yöntemini ise felsefe oluşturmaktadır. Dine dair tüm kavram ve çalışma alanlarını felsefi yöntem ve perspektifle ele alan bu disiplin; bilişsel bilimlerin inancı (İng: faith) ele alan çalışma alanlarıyla beraber din psikolojisi, din antropolojisi ve din sosyolojisi de dahil olmak üzere son yılların en hızlı gelişen alanlarından biridir. 60 yıl öncesine kadar din felsefesinde uzmanlaşmış profesyonel felsefeci sayısı görece az iken, bugün birçok alanda aynı anda hatırı sayılır çalışma yapan felsefeciler mevcuttur. (Graham Oppy, Paul Draper, Micheal Martin, William Lane Craig, Richard Swinburne, Alvin Plantinga vb.) Öyle ki din felsefesi, felsefenin en geniş kapsamlı alanlarından biri gibi görünmektedir. Din felsefesinin zihin felsefesi, bilim felsefesi, epistemoloji, etik ya da metafizik gibi diğer felsefi alanlarla doğrudan olarak; fizik, nöroloji gibi felsefe dışı disiplinlerle de dolaylı olarak ilişki içinde olmaması neredeyse imkansızdır. Bu nedenle din felsefecileri asgari düzeyde bahsedilen diğer alanlara dair de bilgi sahibi olmak konusunda dikkatli davranmışlardır. 

313
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Tüm Reklamları Kapat
Tavsiye Makale Çeviri
Şule Ölez
Çeviren 20 Haziran 2019 3 dk.

Sadece birkaç ay içinde 117 maratona denk bir mesafeyi koşabilen atletler durdurulamaz gibi görünebilir. Ancak önlerindeki en büyük engelin yine kendi vücutları olduğu anlaşılıyor. Yeni bir çalışma, uzun mesafe koşma veya bisiklet sürme gibi dayanıklılık aktiviteleri için aşılamaz “tavan”ı ilk kez sayılara döktü, ayrıca gebeliğin yarattığı metabolik hasar miktarının ultramaratonunkine yakın olduğunu buldu. Çalışmada yer almayan, Harvard Üniversitesinin evrimsel biyologlarından Daniel Lieberman şöyle diyor:

Fizyologlar ve sporcular uzun zamandır insan vücudunun nereye kadar zorlanabileceğini görmek istemişlerdir. Birkaç saatten fazla bir süre egzersiz yapıldığında çoğu insanın, ve tabii memelilerin, bazal metabolizma hızlarının ya da dinlenirken harcadıkları enerji miktarının yaklaşık beş katına çıktığına dair bol miktarda kanıt vardır. Kuzey Carolina’nın Durham şehrindeki Duke Üniversitesinden evrimsel antropolog Herman Pontzer’a göre, insanların daha uzun süreli dayanıklılık aktiviteleri sırasında enerjilerini nasıl kullandıkları ise tamamen başka bir soru.

41
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Büşra İlcay Ve Meriç Öztürk
Büşra İlcay Ve Meriç Öztürk Seslendiren 5 gün önce 45:31
Meriç, IQ testlerinin geçerliliğine ikna oldu mu? Zeka testleri nasıl yapılıyor? Her topluma özel testler var mı? Hepsi ve daha fazlası Büşra İlcay'ın...
2
Sizden Gelenler
Theo D.
Üye
Her sosyal ağdan takip ettiğimiz geliştirici bir site.Süpersiniz.İyi ki doğmuş evrim ağacı🎉🎈🎂
İnceleme
Mert Ali Ekici
İnceleyen10 25 Şubat 2023
Savaş filmleri seven insanlar için birebir olduğunu söyleyebilirim. İyi kurgulanmış bir alt yapısı var,sizi içine
çekerek savaşın kanlı yüzünü ortaya koyuyor. Savaşın eğlenceli bir yer olmadığını ve toprak için canını hiçe saymak gerektiği anlar ayrıca insan canını ne denle değersiz olduğunu bir saniyede yok olan insanları gören baş karakter kendini toparlamasında zorlanıyor. İyi seyirler
10.0/10
(6 Kişi)
Puan Ver
Orjinal Adı : All Quiet on the Western Front
İnceleme Yaz
Sonra İzleyeceklerime Ekle
6
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Ufuk Derin
Aktaran 4 gün önce 3 dk.

Böcekler dünya çapında endişe verici bir hızla yok oluyor, ancak neden? Binghamton Üniversitesi liderliğinde yapılan yeni bir araştırmaya göre, tarımsal yoğunlaşma öne sürülen nedenler listesinin başında geliyor ancak birbiriyle bağlantılı ve etkileşim halinde olan birçok başka faktör de bu süreçte rol oynuyor.

Böcek popülasyonlarının 30 yıldan kısa bir süre içinde %75 oranında azaldığını ortaya koyan 2017 tarihli endişe verici bir araştırmanın da etkisiyle böceklerin azalması üzerine yapılan araştırmalar son yıllarda büyük bir ivme kazandı Bu durum, bilim insanlarının soruna yönelik farklı nedenler öne sürdüğü sayısız makalenin yayınlanmasına yol açtı.

4
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Itamar Shatz
Itamar Shatz
499K UP
Yazar 12 Eylül 2022 6 dk.

Napolyon tekniği, acilen ilgilenmemeniz halinde kendiliğinden çözülme ihtimali yüksek olan işleri ertelemeyi öneren bir üretkenlik metodudur. Örneğin bu tekniğe göre, acil olmayan konularda sizden yardım bekleyen kişilerin, cevap verebileceğiniz son tarihe kadar ellerindeki problemi kendiliğinden çözmeyi başaracaklarına inanıyorsanız, o kişilerin e-maillerine dönmeyi bekletmeniz önerilir.

Napolyon tekniği bir hayli yararlı olabilir; ancak kullanırken dikkate almanız gereken bazı noktalar da vardır. Bu makalenin devamında, tekniğin kendisini ve nasıl olabildiğince efektif bir şekilde uygulayabileceğinizi öğreneceksiniz.

57
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı üyeliği tamamen ücretsiz ve sitemizi çok daha etkili, interaktif ve keyifli bir şekilde kullanmanızı sağlayacak. Üye değilseniz, birkaç saniyede üyelik oluşturabilirsiniz! Üyeyseniz de giriş yapmanızı tavsiye ederiz.

Çağrı Mert Bakırcı
Analist 23 Ekim 2014 2 dk.

Ezan Çiçekleri olarak popülerleştirilmeye çalışılan çiçeklerin bilimsel adı Oenothera biennis olarak geçer ve aslında botanikte "akşam çuhaçiçekleri" olarak bilinirler. Bu çiçekler, Kuzey Amerika kıtasının doğusunda ve ortasında, ezanın icadından milyonlarca yıl önce evrimleşmiştir. Günümüzde İslami geleneklerin olduğu ve olmadığı onlarca ülkede yetiştirilirler ve hepsinde güneş batarken açar, gün doğarken kapanırlar. Ezanın okunduğu ülkelerde, ezan okunsa da, okunmasa da normal şekilde açılıp kapanırlar. Ezan saatlerinin de Güneş'e göre belirlenmiş olması, çiçeğin açıp kapanma saatlerinin kaçınılmaz olarak bununla çakışmasına neden olmuştur. Dolayısıyla kronolojik olarak bakılacak olursa, ezan saatlerinin çuhaçiçeklerine göre belirlendiğini söylemek, çuhaçiçeklerinin ezana göre açıp kapandığını söylemekten daha mantıklıdır. 

Bu iddia, mitolojik argümanları bilimsel gerçeklere dönüştürme çabasıyla anlatılan halk efsanelerinden birisidir.

51
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Yaşam Ağacı Gözlemi
Fatma Naz Esen
Gözlemi Yapan 1 gün önce Türkiye, Kars
2
0 Yorum
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Ufuk Derin
Aktaran 4 gün önce 3 dk.

Evcil kedilerin kökeni üzerinde çalışan araştırmacılar, uzun süredir kedilerin Neolitik dönemdeki ilk çiftçilere eşlik ederek tarımın yayılmasıyla birlikte Avrupa'ya dağılmış olabileceğini düşünüyordu.

Roma Tor Vergata Üniversitesi'nin 42 kurumla iş birliği içinde yürüttüğü bir araştırma ve Exeter Üniversitesi'nin 37 kurumdan katılımcılarla gerçekleştirdiği diğer bir araştırma, daha önce düşünülenden daha karmaşık bir tarih ortaya koyuyor. Her ikisi de evcil kedinin muhtemel kökeni olarak Tunus'u işaret ediyor.

6
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
0
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Utku Derin
Utku Derin
348K UP
Aktaran 4 gün önce 2 dk.

Fenike kültürü, Doğu Akdeniz'deki Tunç Çağı şehir devletlerinde ortaya çıktı, ilk alfabe gibi pek çok günümüz yazı sisteminin temelini atan önemli yenilikler geliştirdi. M.Ö. 1. binyılın başlarında Fenike şehirleri, İber Yarımadası'na kadar uzanan geniş bir deniz ticaret ağı kurarak kültürlerini, dinlerini ve dillerini Akdeniz'in orta ve batı kesimlerine yaydı.

M.Ö. 6. yüzyıla gelindiğinde, günümüz Tunus'unda bulunan Fenike sahil kolonisi Kartaca, bu bölgede söz sahibi olmaya başladı. Romalılar, kültürel olarak Fenike'ye bağlı ya da Kartaca yönetimindeki bu topluluklara "Pön" adını verdi. Kartacalı imparatorluk, özellikle Roma Cumhuriyeti ile yapılan üç büyük "Pön Savaşı" ve Kartacalı general Hannibal'ın Alpler'i aşan sürpriz seferiyle tarihte derin iz bıraktı.

5
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı'nı sosyal medya hesaplarından takip etmeyi unutmayın! Yeni paylaşımlarımızı görmek için bizi aşağıdaki sosyal medya hesaplarımızdan takip edebilirsiniz.

Itamar Shatz
Itamar Shatz
499K UP
Yazar 2 Eylül 2021 23 dk.

Bilişsel önyargılar, bilişsel sistemimizin çalışma sistemine bağlı olarak ortaya çıkan sistematik rasyonellikten sapma şemalarıdır. Bilgiyi arama, değerlendirme, yorumlama, yargılama, kullanma ve hatırlamada ayrıca aldığımız kararlarda irrasyonel olmamıza sebep olurlar.

Örneğin çok bilinen Şeffaflık İllüzyonu Önyargısı, kendi içimizde yaşadığımız duygu ve düşüncelerimizin başkalarına olduğundan daha net göründüğünü sanmamıza sebep olur. Bu önyargıya kapılırız, çünkü başka insanların bizi nasıl gördüğünü anlamaya çalıştığımızda, kendi bakış açımızdan uzaklaşmakta zorlanırız. Bu nedenle de kendi içimizde deneyimlediğimiz duyguların dışarıdan da aynı şekilde deneyimlendiğini zannederiz. Halbuki bu, çoğu zaman mümkün değildir.

69
1
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Sabri Küsüroğlu
Çeviren 29 Ocak 2014
Ya Mars’ta jöleli çörek şeklinde bir kaya aniden belirseydi? İşte, robotik Opportunity keşif aracı kızıl gezegeni keşfederken yaşanan tam da buydu. Yukarıdaki fotoğrafta görülen bu beklenmedik kaya, Opportunity’nin 12 Mars günü öncesinde çekilen diğer fotoğraflarda görünmüyordu. Merak uyandıran bu gizem için öne sürülen açıklama ise oldukça sıradan: Kaya, aracın tekerleklerinden biri tarafından yerinden oynatılmış olabilir. Yine de, kayanın kırmızı iç kısmını çevreleyen açık renkli tonları, bileşimine duyulan ilgiyi artırarak ona “Jöleli Çörek” takma adını kazandırdı. Yapılan kimyasal analizler, bu kayanın şimdiye kadar incelenen diğer kayalara kıyasla iki kat daha fazla mangan içerdiğini gösterdi. Bu durum, Mars’ın jeolojik geçmişine dair anlayışımıza henüz tam olarak uymayan bir ipucu sunuyor. Opportunity, Mars’taki 10. yılını geride bırakırken, 22 kilometre genişliğindeki Endeavor Krateri’nin Murray Sırtı bölümünü keşfetmeye devam ediyor.
0
0 Yorum
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
İnceleme
Halis Gönül
İnceleyen10 10 saat önce
Tek kelimeyle MUHTEŞEM.
İnceleme Yaz
Sonra İzleyeceklerime Ekle
2
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Tüm Reklamları Kapat
Javad İbrahimli
Ogrenci 23 Temmuz 2020 Sen de Cevap Ver

IMerhabalar kardesim

İlk uygarlıkların çoğunda genelde sandal kullanılmakla birlikte ayakkabı da giyilirdi. Mezopotamya´da Kassit döneminde (İ.Ö. 1600-1200) İran sınırında yaşayan ve o sıralarda Babil´de hakimiyet sahibi olan dağlılar ayakkabı kullanmaya başlamışlardı. Bu ilk ayakkabı türü mokasen yapısında olan ve ham deriden yapılma bağcıklarla tutturulup basitçe ayağa dolanan bir deriydi. Hititler ise Anadolu´da kullanılan çarığa benzer kalkık burunlu tahta ayakkabı kullanırlardı. Törelerine göre İbraniler kutsal bir toprağa ayak bastığında ayakkabılarını çıkarırlardı. Asurlular bütün binici halklar gibi çizme giyerlerdi. Perslerin de ayakkabı giydiği bilinir.

Yunan ayakkabıları üç kategoride toplanırdı. Kayışlarla bağlanmış basit bir tabandan oluşan sandal, bir tabanı olmayan aba ayakkabı, devrik konçlu bir çeşit potin olan kothornos. Boyu yüksek tutmak için o zaman bilinmeyen ökçenin yerini tutan ve çok yüksek bir mantar tabanı bulunan kothornos, tiyatroda trajedi oyuncularınca giyilirdi. Aba ayakkabıyı ise komedi oyuncuları giyerdi. Pedila, başparmak ve diğer parmaklar arasından geçen ince deri kayışlarla bilekten bağlanan bir sandal türüydü. Krepis´in deriden, delikli bir kenarlığı vardı, deliklerden geçirilen kayışlarla ayağa bağlanırdı. Nymphitikon yeni gelinlerin giydiği beyaz ayakkabıydı. Yunan kadınları dışarıda genellikle çıplak ayakla ya da sandalla dolaşırlar ama ev içlerinde bazen yumuşak, kapalı, Helenistik dönemde de daha lüks bir niteliğe bürünen ayakkabılar giyerlerdi. Beyaz ve kırmız renkler en çok tercih edilen ayakkabı rengiydi. Yunan etkisinin hakim olduğu 5.(İ.Ö) yüzyıla kadar Etrüskler, uçları yukarıya kıvrık yüksek ökçeli, bağcıklı ayakkabılar giyerlerdi. Romalılar da aynı tip ayakkabıyı giyerlerdi. Ayrıca kürklü, sivri, köşeli, yuvarlak burunlu, bağlı müllei´ler oldukça yaygındı. Askerlerin ayakkabıları ise kabaralıydı. Ayakkabı locaları kuran Romalılar sağ ya da sol ayağa göre kalıplanmış ayakkabılar geliştirmişlerdi. Roma´da ayakkabılar insanların cinsiyetine ve cemiyet içindeki yerine göre farklılaşabiliyordu.

Tüm Reklamları Kapat

Ortaçağ boyunca ayakkabı modelleri oldukça basitti. Tabaklanmamış deriden yapılma mokasen türü ayakkabılarla yetinilirdi. Zamanla bu ayakkabılar toka ile tutturulmaya veya ayak bileğinin çevresinden bağlanmaya başlandı. İlk ayakkabı ölçülendirilmesi ise İngiltere´de 1305´te olmuştur. O yılda 1. Edward 1 inçin (2.5 cm) üç kurutulmuş arpa tanesinin boyuna eşit olduğunu açıklamıştı. Buna göre, 13 arpa tanesi uzunluğundaki bir çocuk ayakkabısı 13 numara oluyordu. 14. ve 15. yüzyıllarda ayakkabıların burunları aşırı ölçüde uzamaya başlamıştı. 3. Edward bir yasa çıkardı ve ayakkabıların uçlarının 2 inçi(5 cm) geçmeyeceğini ilan etti. Kendisinden sonra gelen 2. Richard´ın krallığı sırasında ise crackows denilen ayakkabıların burnu 18 inçi bile geçmeye başlamıştı. 15. yüzyılın sonunda ise sivri burunların yerini yuvarlak burunlu ayakkabılar almaya başladı. 16. yüzyılda erkek ayakkabıları aşırı geniş burunlu ve ördek gagası biçimindeydi. Ayakkabı modelleri gittikçe farklılaşmaya ve çeşitlenmeye başlamıştı. Tabanı deri ya da mantardan, üstleri kadife, ipek ya ada deriden ayakkabılar yapıldı. Yine aynı dönemde farklı renkteki astarın görünebilmesi için ayakkabılara da yırtmaç yapılmaya başlandı. Kadın ayakkabıları erkek ayakkabılarına benzerdi. Fakat uzun eteklerin altında kaybolduğundan dikkatleri çekemiyordu.

17. yüzyıl Avrupa´sına ise çizme giymek daha çok revaçtaydı. Ayakkabıların topukları yüksekçeydi ve genellikle dantel ve kurdeleden yapılan büyük rozetlerle süslenirdi. Amerika´da kadınlar ve erkekler yüksek topuklu sağlam deriden yapılan ayakkabı giyerlerdi. 18. yüzyılda ayakkabılar, altın ve gümüş tokalarla ve gerçek veya sahte olan değerli taşlarla süslenmeye başlanmıştı. Fransa´daki ve İngiltere´deki ayakkabılar taklit edilerek brokardan ayakkabı yapılırdı. Fransız usûlü topuk ve tokalar olurdu.1760´ta Massachusetts´te ilk ayakkabı fabrikası kuruldu ve büyük sayıda imâlat yapılmaya başlandı. Hızlı ve ucuz ayakkabı imâlatı dikiş makinesi gibi makinelerin geliştiği 19. yüzyılda gerçekleşmeye başladı. 20. yüzyılda ise sayısız tarzda ve çeşitli renklerde ayakkabılar yapılmaya başlanmıştır. Ayakkabı modası bu sanayileşme ile birlikte artar olmuştur.

OSMANLI´DA AYAKKABI

Türkler´de deri işleme sanatı oldukça geliştiğinden ayakkabı yapımı da oldukça gelişmişti. Yeniçerilerin giydiği yumuşak çizmelere duyulan ihtiyaç, ayakkabıcılığı da geliştirmişti. 16. ve 17. yüzyılda yapılan ayakkabıların sağlamlığı ve de zerafeti ünlüydü. Ayakkabının türü, giyen kişinin içtimai konumu ile de alâkalıydı. Askerlerin, çeşitli meslek gruplarının, hizmetkârların giydiği çizme ve ayakkabılar farklıydı. Ev içi ayakkabılarıyla sokak ayakkabıları arasında da fark vardı. Ev içinde giyilen ayakkabılar daha çok atlas, kadife ya da başka kumaşlardan yapılır, sırmayla işlenirdi. Deri ayakkabılara da sırmayla iş yapıldığı olurdu. Kışlık ayakkabıların içi, çoğunlukla kürk kaplanırdı. Ayakkabılar yapıldıkları malzemeye ve biçimlerine göre çok çeşitli adlar almıştı. Başmak, Çapula, Çizme ve Fotin gibi.

Tüm Reklamları Kapat

Kökeni Ahilik örgütüne dayanan esnaf loncalarında, ayakkabıcılarında ayrı ve köklü bir örgütü vardı. İnanışa göre bu sanatın piri Ekberi Yemen´di. Bu örgütün başına Yiğitbaşı denilen bir kişi bulunurdu. Yiğitbaşı çarşıya gelen malzemeyi esnaf arasında paylaştırır, üretilen malları denetler, kötü mal yapanı ya da uygunsuz davranışta bulunanı cezalandırırdı. Kâhya adında bir de yardımcısı bulunurdu. Ayakkabıcılık ustalık ve çıraklık ile sürdürülen bir el sanatıydı. Bu mesleği edinmek isteyen kişi küçük yaşta, bir ustanın yanına verilirdi. Bu kişi 8-10 yıl basit işlerle eğitilir, ustanın izniyle de kalfalığa yükselebilirdi. Kalfa olacak genç, çarşıdaki tüm ayakkabıcı esnafına kalfa ekmeği denilen bir yemek verirdi. Bu kalfalığa geçiş töreni olurdu. Ustalığa geçiş töreninde ise usta yemeği verilirdi. Yiğitbaşı bu törenlere başkanlık ederdi. Hiçbir çırak veya kalfa ustasından izinsiz dükkan değiştiremezdi.

Esnaf loncaları zamanla gücünü yitirse de usta çırak bağı bir müddet daha devam etti. Sanayileşme ile birlikte ayakkabıcılık da seri imâlata geçti. Sipariş ile ayakkabı isteği makineleşme ile birlikte tarihe göçtü. Zira bu sanatı sürdürmek için çaba gösterenler bu kez de alıcı ve çırak bulmada zorlandılar.

Osmanlı´larda son yüzyıllarda kullanılan başlıca ayakkabı çeşitleri; başmak, bot, çapula, çizme ve fotindir. Ve mahiyetleri şöyledir:

Başmak:

Başmağın burnu küt, yuvarlak, arka kısmı ise serttir. Topuk göstererek giyilen bir ayakkabı çeşidi değildi. Tabanı kalın köseleden yapılırdı. 18. yüzyıl padişahlarından 3. Sultan Osman, kadın ve câriye yılışıklıklarından hoşlanmadığı, sarayın hareminde dolaşırken câriyelerin yoluna çıkmasından sinirlendiği rivayet edilir. Bu sebeple 3. Sultan Osman, başmaklarının tabanına gümüş kabaralar çaktırmıştı. Böylece padişahın ayak seslerini duyan kadınlar padişahı sinirlendirmemek için yolundan çekilirlerdi. Gayri müslimler başmak giyemezdi. Başmaklar giyenin işine, mevkisine göre sarı, kırmızı veya siyah olabiliyordu.

Bot:

Fotin´in uzun konçlusudur. Botun koncu baldır ortasına veya diz kapağının bir karış altına kadardır. Bir erkek ayakkabısı olarak bilinir. Fakat Osmanlıların son yüzyıllarında bazı kadınlar çarşaf altına erkek botlarını geçirmişlerdir. Halide Edip Adıvar bunlardan biridir. Günümüzde ise belki de en çok kadınlar arasında rağbet gören bir ayakkabı çeşidi olmuştur. Hem de erkek botu olarak değil, kadına göre tasarlanmış özel kadın botları olarak.

Çapula:

Karadeniz insanlarının çizmenin yanına yaz ve kış giydiği tek tip ayakkabıdır. Burnu yukarıya doğru hafifçe kalkık, üst ön kısmı tasma biçiminde kapalı, arkası yukarı kalkık, ökçesiz denilebilen, altı demir çivi kabaralı bir ayakkabıdır. Çapula, yalın ayakla, çorap ile ve mest ile giyilir. Bilhassa yaşlılar kışın mest ile giyerler.

Çizme:

Tüm Reklamları Kapat

Ayağı bacak ile birlikte örten, koncu baldıra hatta diz kapağına kadar çıkan uzun konçlu bir ayakkabı çeşididir. Bazı çizmelerin koncu diz kapağını da aşabilmekte. Yeniçeriler seferlerde daima çizme giyerlerdi. 1826´dan sonra Asâkiri Mânsûre-i Muhammediye ile birlikte çizme yalnızca atlı süvariler ile topçulara zorunlu kılındı. Bu tarihten önce, kapıkulu askerlerine her yıl ?çizme behâ? adında çizme bedeli ödenirdi. O dönemlerde çizme işi oldukça yaygınlaşmıştı. Evliya Çelebi´nin kaynaklarına göre 17. yüzyılın İstanbul´unda 100 çizmeci dükkanı bulunmaktaydı.

18. yüzyıl sonlarına kadar padişah ve vezirler tarafından çizme-mestler kullanılmıştır. Yumuşak mestin koncu diz kapağı üstüne kadar uzatılarak çizme şekline konmuştur. Bunlar sokağa çıkarken ayrıca pabuç ve kundura da giyilirdi. Müslüman Türk evine sokak ayakkabısı ile girilemeyeceğinden bu çizme- mestler büyük kolaylık sağlardı.

Fotin (Potin):

Tüm Reklamları Kapat

Erkeklerin giydiği Avrupa biçimi bir ayakkabı. Koncu incik kemikleri üstüne kadar çıkar. Önden potin bağı denilen uçları küçük ve ince demir borulu bağlarla bağlanır. Dışa doğru yana yakın bir sıra kendine has düğmelerle iliklenerek kapanan çeşidi de vardır.

AYAKKABI´NIN İMÂLATI

Ayakkabıların yapımında kullanılan malzemelerden bahsedecek olursak ana maddenin deri olduğunu söyleyebiliriz. Özellikle dana derisi, ayakkabıcılıkta en çok kullanılan deri olmuştur. Oğlak derisi kadınların elbise altlarına tercih ettikleri ayakkabılarda kullanılır. Ayrıca erkek terliklerinde de tercih edilir. Koyun derisi ise astar ve terliklerde kullanılır. Timsah, yılan, kertenkele gibi sürüngenlerin derilerinden de bazı kadın ve erkek ayakkabıları imâl edilmekte. At derisinden elde edilen bir kas tabakası olan kordovan, erkek ayakkabılarında kullanılan ağır bir deridir. Süet dediğimiz ayakkabı çeşidi de sığır derilerinin içinin cilalanıp dışının tüylü bırakılmasıyla elde edilir.

Günümüzde deriden başka lastik, yapay lifler ve bileşikler de ayakkabı yapımı için kullanılmaya başlanmıştır. Kullanılan şerit ve topuk gibi aksesuarlar plastikten yapılabilmekte. Deriyi andıran çeşitli biçimler de elde edilerek ayakkabıya deri görüntüsü verilebilir. Yapay lifler, sentetik rugan ve sentetik süetlerin de i-mâlatıyla ayakkabı yapımı çok daha ucuza mal olmaktadır. Ayrıca keten, saten ve ipek de ayakkabı yapımında kullanılmaya başlanan dokumalardır.

Tüm Reklamları Kapat

AYAKKABI´NIN GELENEKLER´DEKİ YERİNE DAİR

Ayakkabının her kültürde çok önemli bir yeri vardır. Öyle ki deyimleşmiş, atasözü olmuş, bir çok söz bulunabilir ayakkabı ile alâkalı. Ayakkabı çivilemek bunlardan biridir. Kırsal kesimlerde evlenmek isteyen erkek, babasının ayakkabısını çivisiyle yere çakar. Buna ayakkabı çivileme denir. Ve erkeğin evlenmek istediğini belirtir. Ayakkabı ile ilgili bir diğer gelenek ise gelinin, arkadaşlarının adını, gelinlik ayakkabısının altına yazmasıdır. Buna göre ayakkabıdan adı silinenin yakında evleneceğine inanılır. Ayakkabı çevirmek ise tasavvufa ait bir inanış. Özellikle Mevlevî tekkelerinde uygulanan bir tür ceza. Buna göre Şeyh, tekkeden ayırmak istediği dervişin ayakkabılarını, topukları içeri, uçları dışarı bakacak biçimde koydurur, derviş bunu gördüğünde dergâhtan ayrılırdı. Bağışlanması ve yeniden dergâha dönebilmesi için denizden ya da büyük bir sudan geçmesi gerekirdi.

SIHHATİMİZ´DE AYAKKABI´NIN YERİ

Bedenin ağırlığını ayakların taşıdığını düşünürsek ayak sağlığına verilen önemi de anlayabiliriz. Misâl, şişmanlık ayak sağlığını tehdit eden problemlerden sadece birisi. Yanlış duruş alışkanlığı da bir diğer faktör tabi. Ayağa uygun giyilmeyen bir ayakkabının yol açtığı problem düztabanlılık diğer adı taban çökmesi olan rahatsızlıktır. Ayakkabı, otururken, ayakta dururken ayağı kesinlikle sıkmamalı. Ayakta iken baş parmak ucu ile ayakkabı arasında 12-15 mm. aralık olmalıdır. Küçük ve dar olan ayakkabılar parmağı sıkıştırır, ayağı çabuk yorar, nasır ve tırnak batmalarına sebebiyet verir. Büyüme çağında olanların ise gelişmesine engel olur. Ayrıca ayakta şekil bozukluğu, gereksiz çıkıntı ve parmaklarda bükülmelere de yol açar.

Moda uğruna çekilen bir diğer sıkıntı ise yüksek ökçeli ayakkabı kullanmaktır. Sıkıntı diyoruz, zirâ artık herkesce malûm ki bu tür ayakkabılar ayak sağlığı ile birlikte beden sağlığımızı da tehdit altına almıştır. Yüksek ökçe, yürürken veya ayakta dururken, vücudu gereksiz olarak öne doğru iter, rahatsızlık verir. Vücut ise kendini düz tutmak için kas gücünü kullanır. Bunu yaparken omurga, normalden daha çok eğilir, karın organları ve karın çıkıntı yapar. Kaslar ise daha çok çalıştığından sırt ağrıları meydana gelir. Vücut ağırlığı öne doğru yöneldiğinden ayağın ön bölümü zorlanır. Vücut ağırlığının bu düzensiz dağılışı ile ayak, bacak ve dizlerdeki kaslar gerilir ve zayıflar. Yüksek ökçeli ayakkabılar taban çökmesine, parmak şekillerinin bozulmasına ve baş ile sırt ağrılarına da sebebiyet verir. Uzun yıllar yüksek ökçeli ayakkabı giyen kadınların, bacağını arka kaslarının kısaldığı tesbit edilmiştir. Bu nedenle kısa ökçeli ayakkabı giydiklerinde kas zorlanır ve şiddetli bir kasılma ile bacaklarda ağrı oluşur. Ayak sağlığını tehdit eden bir diğer ayakkabı türü ise sivri burunlu ayakkabılardır. Bu tür ayakkabılar parmakları sıkıştırır. Uzun süre kullanıldığında, ayak bu ayakkabının içinde olmadığı zaman bile başparmak diğer parmaklara doğru itilmiş gibi kalır. Baş parmakla ayağın birleştiği yerde, bir kemik çıkıntısı meydana gelir. Özellikle son zamanlarda bu tür ayakkabı oldukça rağbet görmektedir. Ne var ki moda mevhumu sıhhat filan dinlemiyor. Yeter ki sihirli kelime olan moda herhangi bir giyecek ile bütünleşsin!

Ayakkabılar, ayakların bölümünü ve topuklarını sıkmamalı, normal genişlikte olmalı, topuğunun tabanı, ayak topuklarının genişliğine uyacak genişlikte olmalı. Ayakkabının iç tarafındaki çizgisi, ayak çizgisine uygun biçimde olmalı. Ayağın iç çizgisi ise, başparmak ile topuğun aynı çizgi üzerinde olmasıdır. Ayrıca ayakkabı, ayağın neminin buharlaşmasına engel olmayacak şekilde olmalı.

330 görüntülenme

Kaynaklar

  1. Yazar Yok. Purpose Of Shoes. (23 Temmuz 2020). Alındığı Tarih: 23 Temmuz 2020. Alındığı Yer: Bağlantı | Arşiv Bağlantısı
2
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı'na Destek Ol
Yaşam Ağacı Türü
Melih Ataç
Melih Ataç
26K UP
Türü Ekleyen 6 gün önce
En yaygın kelebek türlerinden biridir. Bu yaygın kelebek, özellikle lahana yetiştirilen bahçeler ve arsalar olmak üzere çeşitli yaşam alanlarında bulunur.Büyük Beyaz,"Lahana Beyazı" unvanını talep edebilen iki türden biridir (diğeri Küçük Beyaz'dır). Bu türün larvaları zararlı boyutlara ulaşabilir ve lahanaları yok edebilir. Dişi, ön kanat üst tarafında siyah bir çizgi ile birlikte 2 siyah noktanın varlığıyla erkekten ayırt edilir.
3
Tout Moraliste
İlgili şahıs. 6 gün önce Sen de Cevap Ver

Tanrı eğer varsa o zaman mutlak olabilen şey Tanrı'dan başkası olamaz. Zaten Tanrı olmadığı sürece mutlak olan bir şey de yoktur. Tanrı tek mutlak olabilen kavramdır. Mutlaklığın varlığı tamamen inancınıza bağlıdır, eğer Tanrı veya herhangi bir yaratıcıyı kabul ediyorsanız o zaman mutlaklık sizin için vardır; eğer Tanrı veya herhangi bir yaratıcıyı kabul etmiyorsanız da mutlaklık sizin için mümkün olmayacaktır.

Bir şeyin var olması onun maddesel bir varlık olmasını gerektirmez. Varlık dediğimiz "var olan her şey" demektir. Eğer Tanrı'yı kabul ediyorsanız Tanrı mutlak bir varlıktır. (Var olmak derken maddi, yani maddenin ötesine geçmeyen bir oluşumdan bahsediyorsak iş değişecektir.) "Varlık" kelimesinin tanımında "var olan her şey" dendiği için, Tanrı inancı doğrultusunda varlık mutlak olabilir ve bunun da tek şansı Tanrı'dır. Mutlaklık tek bir şey için geçerli olduğunda bu tüm varlıkları ilgilendirmek zorunda değildir. Bir tane mutlak bin tane varlıkla ilgili olmak zorunda değildir. Mutlak varlığın mümkün olma sebebi de buradan gelir. Varlıklar eğer mutlak değilse zaten mutlak varlık olamazlar. Her varlık bir mutlak olmak zorunda değildir fakat her mutlak bir varlıktır. Aksi takdirde zaten var olamayacağından dolayı mutlaklığı ile çelişecektir.

Tüm Reklamları Kapat

2
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Altın oran 
1
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Evrim Ağacı'ndan Mesaj

Evrim Ağacı'na katkı sağlamanın bir yolu, Agora Bilim Pazarı'na uğrayarak, burada bilimseverlerle buluşturduğumuz bilim kitapları, ders kitapları, hediyelik eşyalar ve diğer ürünlerden satın almak. Bir göz atın, hoşunuza giden bir şeyler bulacağınıza hiç kuşkumuz yok!

Tüm Reklamları Kapat
Evrim Ağacı Akademi

Evrim Ağacı Akademi'yi kullanarak kendini Psikoloji konusunda geliştirebilirsin.

Masal Eraslan
Üye 30 Ekim 1 Cevap
Konuşma sınavı için lazim
266 görüntülenme
2
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Söz
Ufuk Derin
Alıntıyı Ekleyen 1 Ağustos 2022
Kafamızdaki dünya, gerçekliğin bire bir kopyası değil; maruz kaldığımız mesajların yaygınlığı ve duygusal yoğunluğu, olayların sıklığıyla ilgili beklentilerimizi çarpıtıyor.
Kaynak: Sayfa 162. (Varlık Yayınları, 12. Baskı.)
9.7/10
(29 Kişi)
Puan Ver
Orjinal Adı : Thinking Fast and Slow
İnceleme Yaz
Sonra Okuyacaklarıma Ekle
Bu alıntı Evrim Ağacı tarafından öne çıkarılmıştır.
16
0 Yorum
  • Şikayet Et
  • Mantık Hatası
0
  • Paylaş
  • Alıntıla
  • Alıntıları Göster
Eser
Silinmiş Üye
Silinmiş Üye Eseri Ekleyen 5 Ağustos 2022 Dizi
İnceleme Yaz
Sonra İzleyeceklerime Ekle
Daha Fazla İçerik Göster

Bize Ulaşın

ve seni takip ediyor

Göster

Şifremi unuttum Üyelik Aktivasyonu

Göster

Şifrenizi mi unuttunuz? Lütfen e-posta adresinizi giriniz. E-posta adresinize şifrenizi sıfırlamak için bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Eğer aktivasyon kodunu almadıysanız lütfen e-posta adresinizi giriniz. Üyeliğinizi aktive etmek için e-posta adresinize bir bağlantı gönderilecektir.

Geri dön

Close