Bu tür düşünce döngüleri, felsefede sonsuz regres (infinite regress) sorununu hatırlatır: Her cevabın bir başka soruya kapı araladığı, dolayısıyla nihai bir durak bulunamayan akıl yürütme zinciri. “Ben zeki değilim” ifadesinin ardından “Bunu da zeki görünmek için mi söylüyorum?” sorusunu sormak, kendini sürekli bir üst katmandan gözlemleyen bir bilinç hâline işaret eder. Bu, epistemolojide “öz-düşünce yansıması” (self-reflective loop) olarak bilinir; sınır konulmadığında, zihni, üzerinde yürünmeyen ama sonsuzca uzayan bir merdivene dönüştürür. Felsefi açıdan bu döngüden çıkmak, genellikle “kesme noktası” (cut-off point) koymakla mümkündür. Ludwig Wittgenstein’ın dil felsefesinde belirttiği gibi, belli bir noktada “söylenebilecek” ile “susulması gereken” ayrılır; tıpkı matematikte aksiyomların, sonsuz gerekçelendirme ihtiyacını durdurması gibi. Burada mesele, kendine “Bu düşünce zincirinde, anlam üreten son basamak neresidir?” sorusunu sormaktır. Bilinç, kendine ayna tuttuğunda net bir görüntü elde edebilmesi için aynanın sabit olması gerekir. Eğer ayna sürekli başka aynalara yönelirse, görüntü artık sadece tekrar eden bir yansıma olur. Bu yüzden çıkış yolu, “Hangi noktadan sonra sorgulama, bilgi üretmek yerine sadece yansıma üretir?” sorusunu sorup, o noktayı sınır kabul etmektir.
Zihinsel dürüstlük, sonsuz regresi durdurmaz; ama ona bir çerçeve çizer. Kendi zekânı değerlendirirken, bu değerlendirmeyi başka bir niyete bağlamadan, sadece tek katmanda tutmak; yani “düşünüyorum”u “düşünüyorum ki düşünüyorum” hâline getirmeden bırakmak, bu çerçevenin ilk adımıdır. Aksi hâlde, düşünce, kendi kuyruğunu kovalayan bir yılan gibi, başını asla yakalayamaz.[1]
Kaynaklar
-
W. Vossenkuhl. (2001). Ludwig Wittgenstein: Tractatus Logicophilosophicus (Klassiker Auslegen, Band 10) By Wilhelm Vossenkuhl (2001-05-03).