Yakın Tarihte Yayınlanan Bir Tıp Araştırmasına (Makalesine) Neden Hemen Güvenmemelisiniz?
2003 yılında American Journal of Medicine dergisine yazan araştırmacılar, tıp haberleriyle ilgili düşüncelerinizi değiştirmesi gereken bir şey keşfettiler. 1979 ila 1983 yılları arasında en popüler dergilerde yayınlanan ve "yeni bir tedavi"nin veya "yeni bir tıbbi teknolojinin" çok umut vaat ettiği söylenen 101 makaleyi ele aldılar. Bu 101 tedaviden sadece 5 tanesi yayımlanmasından sonraki 10 yıl içinde piyasaya sürülebildi. Sadece 1 tanesi, 2003 yılında o makale yayınlandığında hala kullanımdaydı.
Sadece bir!
Ama ana akım medyaya bakacak olursanız bunu fark etmeniz imkansızdır. Multipl Skeloriz için yakın zamanlarda ileri sürülen "mucize bir tedavi" önerisini ele alalım. MS, tedavisi olmayan dejeneratif bir hastalıktır. Hastaların bağışıklık sistemi, nöronların etrafındaki koruyucu katmana saldırır ve beyinle beden arasındaki iletişimi sabote eder. Böylece birtakım yıkıcı belirtiler gözlenir: dengesiz hareketler, görüş kaybı, mesane ve bağırsakta kontrolsüzlük ve sonunda erken ölüm...
2009’da heyecanlandırıcı bir keşif yapıldı. İtalyan Dr. Paolo Zamboni, karısının tıkalı boyun damarlarını açmak suretiyle MS'i tedavi ettiğini iddia etti. Zamboni’ye göre MS, otoimmün (vücudun kendi hücrelerine saldırması sebebiyle ortaya çıkan) bir hastalık değildi; bir kas bozukluğuydu. Araştırma sağduyuya aykırıydı, hasta insanlara umut verdi ve oldukça ilgi çekici ve kişisel bir anlatı üzerine inşa edilmişti: karısını kurtarmak için zor bir yola baş koymuş bir adam!
Bu, sağlık basıncılığı için karşı koyulamaz bir uyuşturucu gibiydi! Ana akım medyanın sayfaları, "özgürleştirme tedavisi"nin romantizm yüklü tıbbi zaferleriyle doldu. Basın organları hikayenin romantik kısmına o kadar yoğunlaştılar ki; işin bilimsel kısmın küçük ölçekli ve kötü tasarlanmış bir çalışma olduğu fark edilmedi bile! Zamboni'nin araştırmasında iddia ettikleri şeyleri doğrulamaya çalışan diğer bilim insanları, aynı sonuçları üretemediler. Yani bulguların tekrarlanması süreci başarısız oldular. Ve kısa sürede korkulan oldu: Bu tedaviyi deneyenlerde komplikasyonlar baş gösterdi ve güya "kurtulmuş" olan hastalarda MS yeniden hortladı.
Bu döngü, sürekli tekrarlanır: Alanında ilk olan bir çalışma mucize vaat eder. Haberler mucizeyi duyurur. Araştırmacılar mucizenin imkansızlığını kanıtlar. Harvard Üniversitesi'nden bilim tarihi profesörü Naomi Oreskes, bir röportajda şöyle demişti:
Bir bilim insanıyla, bir basın mensubunun aynı habere bakış açısı çok, çok farklıdır. Size göre bir haber yeniyse "iyi bir haber"dir. Zaten medyanın yeni çalışmalara yönelik pozitif önyargısı da bundan kaynaklanır. Bana göre ise yepyeni bir bilimsel sonuç "muhtemelen yanlış"tır.
Çoğu Tıbbi Araştırma Hatalıdır!
Şu bir gerçek ki, her çalışma kendi içinde önyargılı ve hatalıdır. Gerçek, çoğu zaman aynı soruyu inceleyen birden fazla çalışmanın ortasında bir yerlerde gizlenmiştir. Bu, şu demektir: Gerçek keşifler, mucizevi ve tek seferlik bulgular ile veya vahiy ile gönderilen "Evreka!" (Ç.N. Arşimet’in ünlü “Buldum!” nidası) şeklinde yapılmaz. Gerçek keşifler, uzun sorgulama ve deneme-yanılma testleri ve uzmanlar arası tartışmalar sonucunda yapılır. Amaç, sonucun doğruluğundan, tesadüfi olmadığından, tek bir araştırmacının öznel fikrini ispatlama mücadelesinden ibaret olmadığından emin olmaktır.
Bilim kendi kendini geliştirirken, biz muhabirler ve izleyicilerimiz "ümit veren çalışmalara" çok fazla odaklanıyoruz. Belki, sadece "belki" tıpta devrim yaratmaya veya bir hastalığa çare olmaya aday bir fikir duymak heyecan vericidir. Sonuçta acı çeken insanların acısı dindirilecektir. Çoğu zaman Zamboni gibi araştırma fonu ve yeni makaleler yazma baskısı altında olan Zamboni gibi araştırmacıları abartarak bu haberleri daha da çok kışkırtmaktayız.
Bilim camiasında bir konsensüs (görüş birliği) oluşmasını beklemiyoruz, araştırma sonuçlarını çok erken haberleştiriyoruz ve hastalarla yasa koyucuları hayal kırıklığıyla ve tıbba olan güvenin sarsılmasıyla sonuçlanan zararlı, gereksiz ve müsrifçe yollara yönlendiriyoruz.
Tıbbi çalışmaların ezici çoğunluğunun başarısız olduğunu hatırlayabilirsek, bu eğilim en aza indirilebilir.
Medyada deneysel kanser tedavilerinin çoğundan kutsal bir mucize, "devrimsel çalışmalar zincirinin son halkası" olarak bahsedilir. Aslına bakarsanız, son yıllarda kanser alanında devrim yarattığı söylenen 200'den fazla araştırma, başarısızlıkla sonuçlandı!
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Doktorlar için araştırmalar yapan saygın bir şirketin raporlarına göre, her yıl yayınlanan 50.000 dergi makalesinden ortalama 3.000’i iyi tasarlanmıştır ve hasta bakımını ilgilendirecek düzeyde kalitelidir. Bu oran, %6’ya denk gelir.
Çoğu kez tekil makaleler birbiriyle çelişiyor. Bunun en tipik örneği, bir besin maddesinin kanserin nedeni mi, yoksa önleyicisi mi olduğuna yönelik araştırmalardır; buradaki yazımızdan daha detaylı bilgi alabilirsiniz. Araştırmanın bütününde doğruluk payı olabilir; ancak yayınlanan her çalışmayı, yanıltıcı başlıklar altında duyurmaya meyilliyiz. Örneğin bir hafta, kırmızı şarabın ömrünüze ömür eklediğini yazarken, bir sonraki hafta sizi erken ölüme götürdüğünü yazıyoruz.
Yediğimiz her şeyin kanserle ilişkisi olup olmadığını araştıran bir çalışmada akademisyenler, The Boston Cooking-School Cook Book adlı bir yemek kitabında ,tariflerde yer verilen malzemelerden rastgele 50 tanesini seçtiler. Çoğu malzeme, daha önce yapılan farklı çalışmalara göre hem yararlı hem zararlı görünüyor. Buradaki yazımızdan daha detaylı bilgi alabilirsiniz.
Araştırmacılar, çoğu zaman önceki araştırmaları tekrarlayamıyorlar, hatta bazen farklı sebeplerden ötürü deneyemiyorlar bile. Dünya çapında araştırmalar için yapılan harcamaların %85’inin, yani 200 milyar doların gereksiz veya kötü tasarlanmış araştırmalara boşuna harcandığı hesaplanıyor.
Bu demek oluyor ki ilk aşamadaki tıbbi çalışmaların çoğu yanlış sonuç veriyor ve şanslıysak, doğrular eninde sonunda fark ediliyor. Daha net ifade edecek olursak: Yapılan bilimsel araştırmaların çok ufak bir kısmı insanlara faydalı olacak sonuçlar üretebiliyor.
Abartılmış Tıbbi Haberlere Olan Bağımlılığımızın Tedavisi Yok!
Eşi benzeri görülmemiş bilimsel keşiflerin çağında yaşıyoruz. İnternet sağ olsun, bilim dünyası parmaklarınızın ucunda. Ama daha çok bilgi demek, daha çok kötü bilgi demektir. Şüpheciliğe olan ihtiyaç hiç bu kadar büyük olmamıştı.
Yolun çok başında olan bir araştırmayı haberleştirmenin herhangi bir değeri olup olmadığını sorgulamak gerekir. Bugünlerde akademik dergiler bu bulguları yayınlıyorlar, insanlar da hemen üzerine atlıyorlar. Ancak bu her zaman böyle değildi: Eskiden akademik dergiler toplu tüketim için değil, uzmanlar arası birebir tartışmalara araç olmak için yayımlanırdı.
Mevcut sistemde biz gazeteciler, dergilerdeki haberleri basına veriyoruz ve oldukça gösterişli haber başlıkları atma çağrısına da kulak vermeden edemiyoruz. Bilim insanları ve araştırma kurumlarının çalışmalarına dikkat çekmek istemeleri gibi, bizler de yazacak yeni şeyler bulma konusunda teşvik sahibiyiz. Hastalar da, elbette daha iyi ilaçlar, daha iyi prosedürler - ve umut istiyorlar.
Oysa bu döngü bizi incitiyor ve araştırmalardaki gerçekleri gölgeliyor: "Kurtuluş Terapisi"nin ardındaki henüz tamamlanmamış ve zayıf bilimsel temele rağmen hastalar bu tedavi için uzun yollar kat etti; bu sözde tedaviye ekonomik kaynaklar yaratmak adına siyasi hareketler başlattılar!
Kendi adıma, mümkün olduğunca yeni araştırmaları bağlamında duyurmaya çalıştım ve sistematik incelemeleri (klinik araştırmaların en iyilerinin toplu analizlerini) yayınlamaya çalıştım. Bilim insanları veya diğer basın mensupları yeni bir ilerlemeden abartıyla bahsettiğinde, haberin arkasındaki gerçeği ve belki de büyük bir keşif olmadığını fark etmeye çalıştım. Bunu daha fazla yaptıkça, Harvard’dan Oreskes'in, Stanford’dan John Ioannidis'in ve daha birçok saygıdeğer bilim insanının tekrar tekrar bahsettiği gerçeği gördüm: Gerçeği görmek için, yeni gelişmelerin ötesine bakmak; bilginin biriktiği yer olan geçmişe bakmak gerekir. Orada, daha sağlıklı bir hayat ve toplumla yaşamamıza yardım edecek keşifler bulunmaktadır.
Mucize tedaviler ve sihirli haplardan yüz çevirdiğimizde, sağlık için gerçekten önemli olan şeylere odaklanacağımızı düşünüyorum: Eğitim, eşitlik ve çevre gibi...
Bu her zaman kolay değil ve bizi "en sınır bilimsel gelişmelere" iten kuvvetler oldukça güçlü. Ama yine de ihtiyatlı yürümekte fayda var. Bugün karşımıza çıkan çalışmaların çoğunun umutsuzca kusurlu olduğunu, geriye dönüp bakmanın ne kadar değerli olduğunu kendimize hatırlatmalıyız.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 18
- 9
- 8
- 6
- 4
- 3
- 2
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- Çeviri Kaynağı: Vox | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/11/2024 11:53:28 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/7806
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.
This work is an exact translation of the article originally published in Vox. Evrim Ağacı is a popular science organization which seeks to increase scientific awareness and knowledge in Turkey, and this translation is a part of those efforts. If you are the author/owner of this article and if you choose it to be taken down, please contact us and we will immediately remove your content. Thank you for your cooperation and understanding.