Vahşi Doğadaki Hayvanlar ile Hayvanat Bahçesi Hayvanları Arasındaki Farklar
New York'ta bulunan Doğa Enstitüsünün (The Nature Institute) yayınladığı bir makalede belirtildiği gibi, doğal ortamlarındaki hayvanlar ile hayvanat bahçelerinde bulunan kapatılmış hayvanlar arasındaki farkları inceleyen ilk ve en kapsamlı araştırma 1917 yılında N. Hollister isimli bir hayvanat bahçesi görevlisi tarafından yapılmış. Hollister, Ulusal Müze'deki aslan iskeletleri üzerinde bir araştırma yapmıştır. Bu iskeletlerin sayısı 100'ün üzerindedir ve Hollister, araştırmanın sonunda vahşi doğada öldürülen örneklerle uzun yıllardır Washington Hayvanat Bahçesi'nde yaşayan türler arasında ciddi farklılıklar görmüştür. Bu farklar, onu daha kapsamlı bir karşılaştırmalı analiz yapmaya itmiştir.
Afrika'da yaşayan aslan popülasyonları arasında çok ciddi farklar bulunmaktadır. Bu sebeple Hollister, tek bir alt türe, Panthera leo denen Doğu Afrika Masai aslanına odaklanmıştır. Hollister, Kenya'nın Nairobi bölgesinde öldürülen 5 farklı Masai aslanı kafatası ile aynı bölgeden yakalanıp da yıllar önce hayvanat bahçesine yerleştirilen kafatası örneklerini almıştır ve bunlar üzerinde analizlerini yapmıştır. Bu sayede, hem genetik olarak çok farklı olmayan bireyleri kıyaslayabilmiştir hem de coğrafi olarak çok fazla izole olmamış canlılar seçebilmiştir.
Kenya'dan Washington Hayvanat Bahçesi'ne getirilen aslanların soluk grimsi tüyleri vardı. Bu, vahşi Masai aslanları için normal bir renkti, ancak hayvanat bahçesindekilerle tamamen zıttı: Hayvanat bahçesindeki aslanların çok daha koyu renkleri vardı. Hayvanat bahçesinde geçen yıllarda, aslanların renkleri oldukça koyulaşmıştı. Ve çok ilginç bir şekilde, bu yeni getirilen aslanların da birkaç on yıl içerisinde renkleri koyulaşmaya başlamıştı. Üstelik, eskiden, ilk getirildiklerinde doğan aslan yavruları çok fazla büyürken, birkaç nesil sonra meydana gelen türler, hayvanat bahçesi koşulları dahilinde eski hallerine göre çok daha az büyümekte ve irileşmekteydiler.
Hollister, tüylerin koyulaşmasının ardındaki sebebin Kenya'ya göre çok daha fazla nemli olan Washington'ın havasının etken olabileceğini düşündü. Zaten tüy renginin nem ile ilgisi uzun yıllardır bilinmektedir; kuşlarda da bu gözlenmektedir. Aynı şekilde, aslanlara düşen ışık miktarının da tüy renginde etkili olabileceğini düşünmüştür.
Tüy rengi doğrudan çevre ile ilişkili olduğu için bu değişimleri anlamak çok zor değildir. Ancak Hollister'ı büyüleyen nokta, kafataslarının birbirinden olan farkıydı. Üstelik sadece kafatası değil, kafatasına bağlanan kaslar da birbirinden çok farklıydı. Aşağıda, iki kafatası arasındaki farkı gösteren resmi görebilirsiniz:
Resimde sol taraftaki, hayvanat bahçesindeki bir aslanın kafatasıdır; sağ taraftaki ise vahşi doğadan alınan kafatası örneklerinden biridir. Dikkatli incelerseniz göreceksiniz ki, iki kafatası arasında ciddi farklılıklar vardır. Yeri gelmişken söyleyelim ve altını tekrar çizelim: Sıradan bir göz, bu iki resme bakıp, "Kafatası işte!" diyebilir. Ancak bilim, sıradan gözlere sahip insanların harcı olan bir alan değildir. Bu konudaki farkları görebilmek için insanlar yıllarca eğitim almaktadırlar. Bu çalışmalara ve bilim insanlarına saygısı olan biri, aradaki farkları göremiyorsa, bilime çamur atmak yerine kendisini sorgulamalıdır. Zira kafataslarına bakıldığında, yapısal farklar kolayca görülür:
Hayvanat bahçesindeki aslanların kafatasları, vahşi doğadakilere göre çok daha kısadır ve sıkışmıştır. Aynı zamanda, hayvanat bahçesinden alınan örneklerin kafatasları sadece geniş değildir, aynı zamanda da kemikleri daha kalındır. Ayrıca, sol taraftaki resimdekinin elmacık kemiklerinin ne kadar çıkık olduğunu görmek zor değildir. Ayrıca aynı bölgedeki kemik yapısı çok daha sert ve yuvarlaktır.
Aşağıdaki fotoğrafta ise, aynı aslanların elmacık kemeri denen bölgesinin kesit alanının bir görüntüsünü görmekteyiz:
Burada ise sol taraftaki resim, vahşi örneğe aitken, sağ taraftaki hayvanat bahçesindeki örneğe aittir. Bu defa, cahil bir göz bile farkı kolayca görecektir. Vahşi örneğin elmacık kemeri çok daha dardır ve kemikte çok daha az süngersi doku bulunur. Ayrıca oldukça sivri yapıdadır. Hayvanat bahçesindeki bireylerin ise kemerleri çok daha geniş ve bol süngersi dokuludur.
Son olarak, kafataslarının arka kısmına bakarak da bazı farklar görebiliriz:
Burada da, yukarıdaki örnek vahşi doğadaki aslandan alınmıştır, aşağıdaki ise hayvanat bahçesindeki aslanlardan. Yine, oldukça kolay bir şekilde, aradaki farklar görülebilir. Vahşi doğadaki aslanın kafatasındaki geçişler çok daha sivri ve sertken, hayvanat bahçesindekilerin kafatasları daha yassı ve yumuşak geçişlidir.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
İkisi arasındaki bir diğer fark da kafatası büyüklüğünden gelmektedir. Vahşi doğadaki aslanların kafatasları, hayvanat bahçesindekilere göre küçükken, beyin genişlikleri 40-50 cc daha büyüktür. Bu, ilk bakışta bir çelişki gibi gözükebilir. Ancak, bilim insanları, bu sorunu da çözmekte zorlanmamıştır: Kemik kalınlığının, iki canlıda, birbirinden farklı olduğunu hatırlayın. Hayvanat bahçesindeki aslanların kemikleri, vahşi doğadakilerden daha kalındır. Bu, sorunumuzu çözer, çünkü kafatası dıştan bakıldığında daha büyük gibi gözükse de, kemikler kalın olduğu için içeride daha az boşluk bırakırlar.
Peki bu farklara sebep olan etmenler nelerdir? Bunların başında, hayvanat bahçesindeki aslanların asla deneyimleyemediği ancak vahşi doğadakiler için bir ölüm kalım savaşı olan konu gelir: Avlanma ve öldürme. Aç bir savana aslanı, sürünür, kovalar, ısırır, parçalar, tekrar kovalar, düşer, kalkar, koşar, durur, sıçrar vs. Avını indirmek için güçlü pençelerini saplar, dişlerini kullanır, vb. Eğer avlanan bir dişiyse, avını uzun metrelerce yavruların yanına kadar sürükler.
Tüm bunlar, hayvanat bahçesindeki aslanlarca asla yapılamaz. Ve bu, doğrudan kafatası yapısını etkiler. Aslan, avını yakalayıp, ısırıp, yere indirmek için güçlü kaslarını kullanır. Masseter (çiğneme) kası denen bir kas, özellikle çiğneme aktivitesinde son derece aktif olarak çalışan çok önemli bir kastır. Bu kas, doğrudan elmacık kemerine ve alt çeneye bağlıdır. Güçlü bir kas, güçlü kemiklerle desteklenmelidir. Bir aslan, kaslarını çalıştırdığında, kaslar sadece gelişmez, aynı zamanda kemikler üzerine gerilim ve güç bindirirler. İşte bu yüzden vahşi doğadakilerin elmacık kemerleri ince ve sivridir; masseter kası, bu yoğun aktivitede güçlü bir şekilde çalışabilmek için böyle bir yapıya mekanik olarak ihtiyaç duyar. Hayvanat bahçesindeki aslanların yassı ve geniş kemikleri ise, egzersiz eksikliğini gözler önüne sermektedir. Bu aslanların kasları gelişir; ancak kullanılmadığında geriler ve kemiklere düşen yük azalacağından veya hiç bulunmayacağından, kemiklerin yapısı gereksiz bir hal alır. Bu sebeple hayvanat bahçesindeki aslanlar, bir süre sonra yetişkin olsalar bile, vahşi doğadaki yavru bir aslanın görünümünde olabilmektedirler.
Benzer şekilde, kafatasının arkası da aslanlar arasındaki farkı ortaya koyar. Ense ve boyun, aslanların avlarını tutmasında, çekmesinde, sallamasında ve sürümesinde çok önemli rol oynar. Bu sebeple, kafatasına, boyundan tam 7 kas bağlanır. Vahşi doğadaki aslanlarda, tıpkı çene kasları gibi, bu kaslar da sivri ve güçlü kemiklere ihtiyaç duyar. Hayvanat bahçesindeki aslanlar ise bu kasları kullanamadıkları için, nesiller içerisinde kemikler gevşemiş ve yumuşaklaşmıştır.
Dolayısıyla, toparlamak gerekirse, aktivite, sadece insanlar için değil, doğadaki tüm hayvanlar için çok önemlidir. Hareketsiz bir vücudun kasları gevşeyecek ve vücut kaslar yerine yağ bağlamayı tercih edebilecektir. Bu da, insanlar da dahil tüm hayvanlar aleminde ciddi sorunlara sebebiyet verecektir.
Teşekkür: Ali Serdar Pektaş'a ve kaynağın bulunmasına yardımcı olan ekip arkadaşım GB'ye teşekkürlerimi sunuyorum.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 2
- 2
- 1
- 1
- 1
- 1
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- 0
- N. Hollister. (1917). Some Effects Of Environment And Habit On Captive Lions. Proceedings U.S. National Museum 53, sf: 177-193. | Arşiv Bağlantısı
- Nature Institute. What Forms An Animal?. (1 Kasım 2001). Alındığı Tarih: 9 Haziran 2018. Alındığı Yer: Nature Institute | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 13/12/2024 17:57:39 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/101
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.