Türkiye'de Daha Eğitimli Olan Kesimde Bile Her 3 Kişiden 1'i COVID-19 Komplolarına İnanıyor!
Bu haber 4 yıl öncesine aittir. Haber güncelliğini yitirmiş olabilir; ancak arşivsel değeri ve bilimsel gelişme/ilerleme anlamındaki önemi dolayısıyla yayında tutulmaktadır. Ayrıca konuyla ilgili gelişmeler yaşandıkça bu içerik de güncellenebilir.
Teyit.org ve Tandans Veri Bilim Danışmanlığı tarafından Temmuz 2020'de 1025 katılımcıyla yapılan "Pandemi Sürecinde Yanlış Bilgi Sorunu: Yanlış Bilgi, Haber Tüketimi ve Teyit Etme Davranışları" başlıklı bir araştırmanın sonuçlarına göre, Türkiye'de kısmen daha eğitimli olan kesim arasında bile, yaklaşık olarak her 3 kişiden 1'nin COVID-19 salgınıyla ilgili komplolara ve yanlış tedavi yöntemlerine inandığı gösterildi.[1]
Daha eğitimli kesim vurgusu yapıyoruz, çünkü yaşları 18-70 arasında değişen (ortanca 38) ve cinsiyetleri eşit olarak dağılan katılımcıların %11.8'i eğitim durumunun lisansüstü eğitim olduğunu belirtirken, %64.6'sı yüksek okul, %19.9'u ise lise olduğunu belirtti. Ayrıca katılımcıların %25.7'si rahatça geçindiğini, %55.2'si kimi zorluklar yaşasalar da geçimlerini sağlayabildiklerini söyledi. Bu istatistikler, Türkiye ortalamasından yüksek bir eğitim ve gelir durumunu temsil ediyor. Bu katılımcıların COVID-19 ile ilgili tamamen çürütülmüş veya hakkında yeterli bilimsel delilin üretilemediği komplo teorilerine inanma yüzdeleri şöyle:
- Sıcak suyla gargara yapmak boğazda kalan virüsün hastalığa yol açmasını engeller. (%28.5)
- Salgınla 5G teknolojisi arasında bir bağlantı var. (%22.7)
- Limonlu su ile gargara yapmak virüsü etkisiz hale getirebilir. (%19.1)
- Virüsü bir devlet kasıtlı olarak yaymıştır. (%37.4)
- Kelle paça çorbası içmek virüsün etkisiz hale getirilmesinde etkilidir. (%16.2)
- Virüs laboratuvar ortamında geliştirildi. (%47.4)
Verilerdeki pozitif bir durum, "fikrim yok" (yani "bilmiyorum") deme oranlarının da %30 dolaylarında olması. Emin olunmayan durumlarda pozitif yönde iddiada bulunan bir argümana inanmaktansa, inanmamak veya bilmiyorum demek genellikle daha güvenli bir pozisyondur. Öte yandan, bu kadar bariz şekilde hatalı olan komplo ve sahte tedavi yöntemlerine yönelik bu düzeyde kararsızlığın bulunması, bilim iletişiminin yetersizliğine işaret ediyor olabilir.
Her ne kadar eğitim düzeyi arttıkça, bu komplo teorilerine ve sahte tedavilere inanç oranlarında azalma olsa da, halihazırda akademik verilerle çürütülmüş olan "virüsün laboratuvar ortamında üretildiği" komplosuna inanç, eğitim düzeyinden bağımsızdı. Teyit.org çalışanları, yayınladıkları raporda şöyle diyorlar:
Eğitim düzeyindeki artışı, yanlış önermelere inanç seviyesindeki düşüş takip ediyordu. Altı önermenin beşinde bu korelasyonun istatistiksel olarak anlamlı olduğunu tespit ettik. (...) Öte yandan çalışma kapsamında belirttiğimiz önermelere duyulan inanç ile katılımcıların yaşları dolayısıyla mensubu oldukları kuşaklar arasında belirgin bir bağlantı yakalayamadığımızı da ek olarak belirtmek gerek.
Komplo Teorileri, Sinsi Bir Düşman!
Birçok insan, inançlarının komplo teorileri olduğunu fark etmemektedir. Hatta komplo teorilerini çürütme çabalarının kimi durumda gerçek bilgiden ziyade, komplo teorisyenlerinin iddialarının halk arasında daha sağlam bir yer etmesine sebep olduğunu gösteren çalışmalar mevcuttur. Raporda, buna işaret edebilecek ilginç bir bulgu daha yer alıyor: Katılımcıların yarısı, komplo teorilerine aslen salgının başlarında veya ilk birkaç haftasında maruz kaldıklarını düşünüyorlar.
Halbuki her gün salgınla ilgili yeni komplolar üretilmeye devam ediliyor. Hatta COVID-19 komplolarının ne kadar geniş kitleler tarafından tüketildiğinin fark edilmesi, giderek artan sayıda insanı bu yalanlar üzerinden prim yapmaya teşvik ettiği de iddia edilebilir. Eğer durum buysa, insanların daha ziyade "geçmişte" komplolara maruz kaldıklarını düşünmeleri, komplo teorilerinin insan bilişinde ne kadar tehlikeli bir yere sahip olduğunu gösteriyor.
Bunu destekleyen bir diğer bulgu, her 10 katılımcıdan 1 tanesinin, süreç boyunca hiçbir şüpheli veya yanlış bilgiyle karşılaşmadığı inancı. Ana akım medyada, televizyonlarda, radyolarda ve sosyal medyada komplo teorilerine bu kadar fazla yer verilirken, katılımcıların %9'unun bunların hiçbirine rastlamadıklarını düşünmeleri, komplo teorileri ile gerçekleri ayırt etmenin zorluğuna işaret ediyor olabilir.
Komplo teorilerinin süreç ilerledikçe azaldığını düşünmenin bir diğer nedenini, halkın COVID-19 haberlerine karşı ilgisini yitirmeye başlaması olabilir. Genel olarak salgınla ilgili haberleri takip etmekten uzak durmaya başlanmış olması, salgının başında daha fazla komplo teorisinin yer aldığı algısını pekiştiriyor olabilir.
Suçlu Kim?
Elbette bu tür sosyolojik sorunları tek bir kaynağa yüklemek doğru değil; ancak bilimin doğru düzgün yeşermediği ve halk arasına nüfuz etmediği toplumlarda, ana akım medya kaynaklarının yalanlara çok daha açık olacağını öngörmek çok zor değil.
Gerçekten de, katılımcıların büyük bir kısmı ana akım medyada yer alan haber programları (%49), tartışma programları (%30.2) ve sabah programlarının (%13.4) hatalı bilgilerin yayılmasındaki en büyük suçlular olduğunu düşünüyor. Dijital medyada ise ana akım medyanın haber kaynakları (%41.2), Facebook (%37.7) ve Whatsapp gibi kapalı mesajlaşma uygulamaları (%30), katılımcıların en çok yanlış bilgiye rastladıkları kaynaklar arasında yer alıyor.
Her 2 Kişiden Biri, Kaynağa Güvenmediği Durumda Bile Haberi Teyit Etmiyor!
Virüslerin yayılımı ile sahte haberlerin yayılımı çok farklı dinamiklere sahip değil. Bu nedenle, tıpkı 1 hastanın kaç kişiye virüsü yaydığını bilmek, salgın kontrolünde önemli olduğu gibi, sahte haberlere kanan her 1 kişinin kaç kişiye bu yalanı yaydığını bilmek de sahtebilim salgınının kontrolünde önem arz ediyor.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Araştırmaya göre, katılımcıların %54.7'si, haber kaynağına güvenmediği durumlarda, paylaşımın doğruluğunu teyit etmeye çalıştığını söylüyor. Bir diğer deyişle, katılımcıların %45.3'ü (yaklaşık olarak her 2 kişiden 1'i), haber kaynağına güvenmediği durumlarda bile bir haberin doğruluğunu teyit etmiyor. Bu durum, yanlış haberlerin ne kadar hızlı yayılma potansiyeline sahip olduğunu gösteriyor. Araştırmada şöyle deniyor:
Kaynağa güven duymama ve kaynağın yanlış haber paylaştığını düşünme hali, bir çeşit tavuk-yumurta ikilemine neden olsa da, arkaplanda yatan etmeni, Türkiye’de medya kuruluşlarına duyulan güvende ve genel olarak ülkedeki kutuplaşma ortamının kurumlara duyulan güveni nasıl şekillendirdiğinde aramak makul gözüküyor.
Sonuç
Elbette belirgin kısıtları olan, tek bir araştırma ile Türkiye'nin geneli hakkında nihai yargılara varmak yanlış olur. Ancak elde edilen bu veriler ışığında, Türkiye'nin bilimsel ve rasyonel düşünce ile doğru haber kaynaklarına erişme konusunda kat etmesi gereken çok yol olduğu açık.
Örneğin araştırmanın nesnel olmayan sonuçlarından birisine göre, insanların birçoğu bilgi almak için aile fertlerine güveniyorlardı ve bu fertler, potansiyel olarak hatalı olan bilgileri Whatsapp gibi kapalı iletişim ağlarından alıp paylaşıyorlardı. Bu ağların kapalı olması dolayısıyla, yanlış bilgilerin yayılımını denetlemek ve önüne geçmek imkansız oluyordu.
Ama umut yitirilmiş değil! Araştırmaya göre, katılımcıların %78'i bilim insanlarına ve sağlık uzmanlarına güvendiğini belirtti. Bu, olması gerekenden çok daha az olsa da, halen bilim gibi güvenilir bilgi kaynaklarına güvenin tamamen yitirilmediğini ve bunların doğru bilim iletişimiyle pekiştirilebileceğini gösteriyor. Örneğin, çalışmanın bir diğer sonucu, insanların ünlüler veya fenomenler yerine, müspet kaynakları tercih etmeye başladıklarını gösteriyor - ki bu, hayatımızı tehdit eden salgının bilimi pekiştirme rolü olmuş olabileceği yönündeki umutları arttırıyor.
Öte yandan gidecek yolumuz da çok. Çünkü bilime olan ilginin artmasına ek olarak, insanların kendi çevrelerinden bilgi almak adına kapalı ve tehlikeli Whatsapp gruplarına katılım oranları da arttı. Bu durum, bilim iletişimiyle ilgilenen kişilerin Whatsapp gibi ortamlarda daha aktif rol alması gerektiğine işaret edebilir.
Viral salgınları durduran aşıdır; sahtebilim salgınlarını durduran bilimdir. Çalışmaya, anlatmaya, öğretmeye devam.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 31
- 12
- 6
- 6
- 4
- 4
- 4
- 4
- 3
- 3
- 2
- 2
- ^ M. C. Yılmaz, et al. Araştırma: Türkiye’de Bilgi Ekosistemi Pandemi Sürecinden Nasıl Etkilendi? | Teyit. (18 Ağustos 2020). Alındığı Tarih: 18 Ağustos 2020. Alındığı Yer: Teyit | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 17/11/2024 16:48:10 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/9175
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.