Taş Devri İnsanları, Kıbrıs'taki Cüce Hipopotam ve Fillerin Soyunu Nasıl Tüketti?
14.000 yıl önce Doğu Akdeniz kıyılarında yaşayan bir topluluğun parçası olduğunuzu düşünün. Avcılık ve toplayıcılıkla hem kara hem de denizden besleniyor, küçük teknelerle uzak denizlere açılabiliyorsunuz. Ancak son yıllarda av hayvanları ve balık kaynaklarında ciddi bir azalma söz konusu. Bu durum sizi ve topluluğunuzu, yeni kaynaklar aramaya itiyor. Ufukta keşfettiğiniz bir ada yeni bir yaşam alanı ve besin kaynağı olarak dikkat çekiyor.
Kıbrıs Adası, son buzul çağının ardından büyük ormanlarla kaplı bir yerdi.[1] Ancak adaya ilk ayak basan insanlar burada daha önce hiç karşılaşmadıkları bir manzarayla karşılaştılar: Yaban domuzu büyüklüğünde cüce hipopotamlar (Phanourios minor) ve at boyutunda cüce filler (Palaeoloxodon cypriotes)! Bu hayvanların fazlalığı ve adanın sunduğu bolluk, insanların avcılık ve toplayıcılık faaliyetlerini buraya yönlendirmelerine neden oldu. Bu durum adadaki megafauna türlerinin, yani ekosistemde yaşayan büyük hayvan türlerinin hızlı bir şekilde azalmasına ve nihayetinde yok olmasına yol açtı.
Cüceleşme ve Türlerin Evrimi
Kıbrıs, cüceleşmiş hayvanların görüldüğü tek Akdeniz adası değildi; hatta dünyada da tek örnek değildi. Akdeniz'de Girit, Malta, Sicilya ve Sardinya gibi birçok ada da kendi cüce fillerine ve hipopotamlarına ev sahipliği yapıyordu. Bu türlerin evrimsel süreçlerinde "ada cüceleşmesi" (İngilizce: "insular dwarfism") adı verilen bir mekanizma devreye girmişti.[2]
Ada cüceleşmesi veya Foster kuralı olarak bilinen bu ekocoğrafya hipotezi, adalarda yaşayan canlıların sınırlı kaynaklar ve ekolojik koşullar nedeniyle küçülme veya büyüme eğiliminde olduğunu öne sürer. Bu hipotez, özellikle büyük hayvanların adalarda daha küçük boyutlara evrildiğini belirtir. Kaynakların kısıtlı olması ve yırtıcı baskısının azalması, bu türlerin boyutlarının küçülmesine neden olan başlıca etkenler olarak kabul edilir. Günümüzde bilim insanları ada etkisinin genel olarak büyük canlıların küçüldüğüne dair güçlü bir örüntü sunduğunda hemfikirdir. Ancak araştırmalar, her ada popülasyonunun bu kurala uymadığını ve bazı önemli istisnaların da bulunduğunu ortaya koymuştur.
Bahsedilen bu küçülme, türleri çevresel değişimlere karşı daha savunmasız hale getirir. Özellikle insanlar gibi yeni ve etkin avcıların gelişi küçülen bu türlerin soylarını tükenme riskiyle karşı karşıya bırakır.
Kıbrıs'ta yaşayan cüce hipopotam Akdeniz bölgesindeki en küçük cüce hipopotam türüydü. Genetik analizler, bu türün günümüz su aygırlarından (Hippopotamus amphibius) yaklaşık 1,5 milyon yıl önce ayrıldığını göstermektedir.[3] Kıbrıs'taki kazı alanları, özellikle Aetokremnos bölgesi, bu türün adadaki ilk insanlarla karşılaşmış olabileceğini ve insanların bu hayvanın yok olmasına neden olmuş olabileceğini göstermektedir. Benzer bir hipopotam türü olan Girit cüce hipopotamı (Hippopotamus creutzburgi), Girit adasında yaşamış ancak Pleistosen döneminde soyları tükenmiştir.
Cüce fil ise anakaradaki atası olan düz dişli filin (Palaeoloxodon antiquus) yalnızca %10'u büyüklüğündedir. Kıbrıs cüce filinin Kıbrıs'a ulaştığı dönemin, Pleyistosen buzul maksimumuna denk geldiği ve düşük deniz seviyelerinin Kıbrıs ile Anadolu arasında karasal bağlantılar oluşturduğu düşünülmektedir. İzolasyonun ardından, bu fil nüfusu ada cüceleşmesi evrimsel mekanizmasına uyum sağlamış ve bu süreç, azı dişlerinin diziliminde gözlemlenebilen evrimsel değişikliklerle doğrulanmaktadır.[4]
Yok Oluş Süreci Üzerine Tartışmalar
Kıbrıs'taki megafauna türlerinin yok oluşunda insanların rol oynayıp oynamadığı konusu bilim dünyasında uzun süre boyunca tartışılmıştır. İlk başlarda insanların bu türlerin soyları tükendikten sonra adaya geldiği ya da küçük insan nüfuslarının bu türleri yok edebilecek kadar güçlü olmadığı varsayılmıştır.[5]
Ancak son yapılan arkeolojik araştırmalar insanların Kıbrıs’a 14.000 ila 13.000 yıl önce, cüce hipopotam ve filler yok olmadan önce geldiğini göstermektedir. İnsan nüfusunun birkaç yüzyıl içinde birkaç bine ulaştığı tahmin edilmektedir.[6] Bu bağlamda asıl soru bu insan nüfusunun adadaki megafauna türlerinin soyunu tüketebilecek kapasitede olup olmadığıdır.
Matematiksel Modellerle Nüfus ve Yok Oluş Tahminleri
Araştırmacılar, fosil kayıtlarından yola çıkarak bu türlerin ağırlıklarını ve buna bağlı olarak popülasyon büyüklüklerini tahmin edebilmektedir. Cüce hipopotamın ortalama ağırlığı yaklaşık 130 kg, cüce filin ise 500 kg civarındaydı. Eylül 2024 tarihli bir araştırmada günümüzde yaşayan pigme hipopotam ve Afrika fili gibi akraba türlerden elde edilen verilerle bu nesli tükenmiş cüce türlerin doğurganlık, yaşam süresi ve hayatta kalma oranları hesaplanabilmiştir. Bu veriler söz konusu türlerin popülasyon dinamiklerine dair önemli ipuçları sunmaktadır.[7]
Bu bilgiler doğrultusunda geliştirilen bilgisayar modelleri Kıbrıs'a ilk yerleşen insan topluluklarının adadaki cüce megafauna üzerindeki etkisini simüle etti. Avcıların verimliliği her bir avın işlenme süresi ve avcı-toplayıcıların günlük enerji ihtiyaçları dikkate alındı. Ayrıca, bu hayvanların insan diyetindeki payının avlanma sonucu popülasyonları azaldıkça nasıl değiştiği de modellerde değerlendirildi.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Modelleme sonuçları, 3.000 ila 7.000 kişilik bir insan nüfusunun bile bu türlerin yok olmasına yol açabileceğini gösteriyor. İlk olarak cüce hipopotamlar insan avcılığına yenik düştü, ardından cüce fillerin soyu tükendi. Süreç 1.000 yıldan daha kısa bir sürede tamamlandı ve bu yok oluş sırası, fosil kayıtlarıyla uyumlu bir şekilde gerçekleşti.
Ada Etkisi Üzerine Başka Örnekler
Flores Adası, Homo floresiensis adı verilen cüce insan türü nedeniyle ünlü bir adadır ve bu ada, ada etkisinin belirgin biçimde görüldüğü örneklerden biridir. Ada izolasyonu Flores Adası'ndaki faunal göçlerin büyük ölçüde sınırlı kalmasına neden olmuş, bu da adanın ekosistemine yalnızca su yoluyla ulaşabilen ve ada ortamına uyum sağlayabilen türlerin yerleşmesine imkân tanımıştır. Özellikle suya dayanıklı türler adada aşırı temsil edilirken, memeli yırtıcılar ve toynaklılar gibi diğer hayvan grupları Flores ekosisteminin dışında kalmıştır.[8]
Flores adasında evrimsel süreçler, uzun dönemler boyunca adaya yeni türlerin göç etmemesi nedeniyle güçlü bir filogenetik süreklilik sergilemiştir. Bu izolasyon koşulları altında, ada kuralının etkisiyle adadaki omurgalı canlılar Pleistosen dönemi boyunca ada cüceleşmesi ve devleşmesi gibi evrimsel mekanizmaları göstermiştir. Örneğin Stegodon florensis gibi büyük memeliler sınırlı kaynaklar ve ada ekosisteminin baskıları nedeniyle küçülme eğilimi göstermiştir. Bu süreç, Stegodon florensis insularis adı verilen, Liang Bua'da fosil kalıntıları bulunan bir cüce alt türe yol açmıştır. Bu alt tür atalarına kıyasla yaklaşık %30 daha küçük bir vücut boyutuna sahiptir ve ada koşullarına uyum sağlamıştır.
Ayrıca Flores Adası, adaya özgü birkaç dev sıçan türüne de ev sahipliği yapmıştır. Papagomys armandvillei, Theodorverhoeveni ve Spelaeomys florensis gibi türler, küçük memelilerin adalarda geniş ekolojik nişlerde yer bulma ve daha yüksek enerji verimliliği sağlama eğilimi ile boyutlarını büyüttüklerini göstermektedir. Bu bulgular ada ekosistemlerindeki canlıların sınırlı kaynakları nasıl farklı biçimlerde kullanarak adapte olduklarına dair çarpıcı örnekler sunmaktadır.
Sonuç
Araştırmalar, Kıbrıs'taki Taş Devri insanlarının Pleyistosen'in sonları ile Holosen'in başlarında adadaki megafauna türlerinin yok olmasından sorumlu olduğunu gösteren önemli kanıtlar sunmaktadır. Kıbrıs'ın küçük boyutu ve yalnızca iki megafauna türüne ev sahipliği yapması, insan etkisini incelemek için ideal bir doğal habitat sunmuştur.
Pleyistosen devrindeki megafaunaların çoğunda görüldüğü gibi, çevresel değişimlerin hızlandığı dönemlerde insan etkisi ekosistemlerin dengesini hızlı ve kalıcı bir şekilde bozabilmektedir. Bu dönemde iklim değişiklikleri ve insan faaliyetleri, özellikle büyük otçul ve yırtıcı hayvanların soylarının tükenmesine yol açmıştır.
Benzer sebeplerden dolayı nesillerini tükettiğimiz yünlü mamut gibi türler, türdiriltimi teknolojileri sayesinde kısmen yeniden aramıza dönebilir ve eski ekosistemlerin yeniden yaratılması mümkün olabilir.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 6
- 4
- 4
- 4
- 3
- 2
- 2
- 2
- 1
- 1
- 1
- 0
- ^ M. Rousou. (2023). Vegetation History And The Exploitation And Use Of Plant Resources In Aceramic Neolithic Cyprus: An Assessment Of Recent Archaeobotanical Research. Paléorient. Revue Pluridisciplinaire De Préhistoire Et De Protohistoire De L’asie Du Sud-Ouest Et De L’asie Centrale, sf: 191-211. doi: 10.4000/paleorient.2565. | Arşiv Bağlantısı
- ^ S. Hayashi, et al. (2023). Variation And Process Of Life History Evolution In Insular Dwarfism As Revealed By A Natural Experiment. Frontiers in Earth Science, sf: 1095903. doi: 10.3389/feart.2023.1095903. | Arşiv Bağlantısı
- ^ N. Psonis, et al. (2022). Mitochondrial Sequences Of The Extinct Cypriot Pygmy Hippopotamus Confirm Its Phylogenetic Placement. Zoological Journal of the Linnean Society, sf: 979-989. doi: 10.1093/zoolinnean/zlab089. | Arşiv Bağlantısı
- ^ P. Davies, et al. Palaeloxodon Cypriotes, The Dwarf Elephant Of Cyprus: Size And Scaling Comparisons With P. Falconeri (Sicily-Malta) And Mainland P. Antiquus. Alındığı Tarih: 21 Eylül 2024. Alındığı Yer: ResearchGate | Arşiv Bağlantısı
- ^ A. Zazzo, et al. (2015). Direct Dating And Physico-Chemical Analyses Cast Doubts On The Coexistence Of Humans And Dwarf Hippos In Cyprus. PLOS ONE, sf: e0134429. doi: 10.1371/journal.pone.0134429. | Arşiv Bağlantısı
- ^ C. J. A. Bradshaw, et al. (2024). Demographic Models Predict End-Pleistocene Arrival And Rapid Expansion Of Pre-Agropastoralist Humans In Cyprus. Proceedings of the National Academy of Sciences. doi: 10.1073/pnas.2318293121. | Arşiv Bağlantısı
- ^ C. J. A. Bradshaw, et al. (2024). Small Populations Of Palaeolithic Humans In Cyprus Hunted Endemic Megafauna To Extinction. The Royal Society. doi: 10.1098/rspb.2024.0967. | Arşiv Bağlantısı
- ^ N. Richter, et al. (2022). Long-Term Hydroclimate Variability In The Sub-Tropical North Atlantic And Anthropogenic Impacts On Lake Ecosystems: A Case Study From Flores Island, The Azores. Elsevier BV, sf: 107525. doi: 10.1016/j.quascirev.2022.107525. | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/12/2024 18:41:44 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/18636
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.