Sosyal Mesafelendirme Neden Bize Tuhaf Hissettiriyor?
Milyonlarca Yıl Boyunca Sosyal Canlılar Olarak Evrimleştik. COVID-19 ile Yüzleştiğimiz Bu Günlerde, Birbirimizle Bağımızı Koparmamız Mümkün mü?
- İndir
- Dış Sitelerde Paylaş
Şu anda, dünyanın her yerinde milyonlarca insan, COVID-19'un yayılmasını bir ölçüde engelleyebilmek için sosyal mesafelendirme kuralına dikkat ediyor. Şehirlerde kafeler ve restoranlar bomboş durumda. Şehir meydanları terk edildi; spor veya sanatsal etkinlikler için toplanmak yasaklandı; bazı insanlar, gezegendeki diğer bütün insanlardan 2 metre uzaklıkta kalmaya çalışıyor. Bazıları için, özellikle içe dönük insanlar için, bu yeni tip mesafe koruma gerekliliği çok farklı hissettirmeyebilir.
Fakat birçok insan için bu doğal olmayan ve rahatsızlık verici davranış biçimlerinin zorlanması, dolayısıyla kaygı durumunun artması anlamına geliyor.
Neden günlük hayatımız süresince bilinçli olarak fiziksel etkileşimden uzak durmak bu insanlara çok tuhaf hissettiriyor? Cevap, milyonlarca yıllık biyolojik ve kültürel evrimimizle ilgili olabilir.
Şempanzelerle olan, yaklaşık 7 milyon yıl önceki evrimsel yol ayrılığımızdan beri, insanların hayatta kalmak için karmaşık sosyal işbirliğine bağımlılığı giderek arttı. İnsanların bazen temelde bencil ve şiddet eğilimli olduğu düşünülse de, bizler işbirliği içerisinde çalışacak ve birbirini destekleyen bireylere sahip topluluklar halinde yaşayacak şekilde evrimleştik.
COVID-19 sebebiyle şu anda bu evrimsel eğilimimiz kısıtlanmak durumunda kalıyor.
İşbirliğine dayalı davranış biçiminin önemine dair en erken kanıtlar şaşırtıcı bir olaydan geliyor: iki ayak üzerinde yürümenin evrilmesi. Bipedalliğin ilk kanıtları, insan evrim ağacında olan yaklaşık 7 milyon yıl önce yaşamış olan fosil bir türden, Sahelanthropus tchadensis'ten gelmekte.
İki ayak üzerinde yürümenin evriminin birçok olası nedeni olabileceği düşünülüyor: Vücut ısısının düzenlenmesi, güneşten gelen doğal radyasyona maruz kalma oranının düşmesi, yırtıcıları görebilme avantajı sağlaması ve benzeri diğer nedenler. Fakat Amerikan biyolojik antropolog C. Owen Lovejoy tarafından 1981 yılında önerilen bir hipotez, atalarımızın besin paylaşımı için, daha spesifik olarak erkeklerin, çocukları yetiştiren dişilere yemek taşıyabilmesi için ellerinin serbest kaldığı üzerineydi. Bu tip bir sosyal işbirliği dört uzvu yardımıyla yürüyen (knuckle-walking yapan) şempanzeler için daha zor görünmekte.
Biraz ileri sarıp, insanların ilk defa alet üretmeye başladıkları döneme gidersek, ilk kanıtların 3.3 milyon yıl öncesinden Doğu Afrika'dan geldiğini görüyoruz. Bu teknoloji, kaynaklardan daha verimli bir şekilde yararlanmamızı sağlayarak insanın evrim sürecini tamamiyle değiştirdi. Uzun zaman gerektiren çevreye biyolojik adaptasyonun yerine, çevreyi kendi ihtiyaçlarımız doğrultusunda değiştirmeye başladık.
Alet yapımı karmaşıklaşıp daha incelikli hale geldikçe, atalarımız, sosyal etkileşim yoluyla takas yapmayı öğrenmeye ve öğretmeye ihtiyaç duymaya başladı. Afrika'da çalışmış olan bir arkeolog olarak, bir taş aleti sivri uçlu hale getirmenin belirli bir tekniğinin bir gruptan diğerine geçmiş olduğunu gördüm. Taş alet yapmaya dair bilgi işbirlikçi bir biçimde gruplar arasında paylaşılması belki de paylaşma kültürünü destekleyen bir biçimde dilin gelişimini sağladı.
Homo erectus türünün yeryüzünde görülmeye başladığında, yaklaşık 1.9 milyon yıl önce, işbirliğine yönelik davranış biçimi tekrar büyük ölçüde önem kazandı. Bu dönemde, dişiler doğum yapma konusunda önemli sorunlarla karşı karşıya kalmaya başladılar: Dik durmaya adapte olmuş olan vücutları büyük beyinli bebekler doğurmak konusunda zorluk yaşıyorlardı. Bu fiziksel zorluk, cinsiyetler arası iş bölümünde daha büyük bir ayrılığa ve çocuk yetiştiren dişiler arasında işbirliğine sebep olmuş gibi görünüyor.
Toplum içindeki bu değişimle birlikte, grup içi sosyal destek kavramı daha güçlü hale geldi. Sosyal desteğe fiziksel bir kanıt, Java'da bulunan 800 bin yıllık Homo erectus femurundan (uyluk kemiği) geliyor. Kötü bir şekilde kırılmış olan bu femur, yalnız yaşayan bir canlının hayatta kalmasını imkansız hale getirebilirdi. Fakat ilginç bir şekilde, iyileşme izlerine sahipti. Bu da, sakatlığı yaşayan bu homininin önemli derece sosyal destek aldığını kanıtlar nitelikte. Atalarımız gerçekten birbirlerine göz kulak oluyorlardı.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
İnsanlar için işbirliği, vazgeçilmez bir evrimsel strateji haline gelmişti. Bu işbirliğine yönelik davranış biçimi, besin arayışı ve çocuk yetiştirmek sırasında iş bölümü yapmayı, alet yapımı ve hayatta kalmak için gereken diğer teknikler konusunda bilgi paylaşmayı ve grup olarak başarılı olma ihtimalini artırdığı dönemlerde birbirlerini desteklemeyi sağladı.
Bizler, kamp ateşi etrafında başarılarımıza veya başarısızlıklarımıza dair anılarımızı paylaşmak, diğer insanlardan öğrenmek ve yanımızda birinin bulunmasından keyif almak üzere evrildik. Psikoloji ve ekonomi alanlarındaki modern çalışmalar, insanların bencil davranmaktan ziyade işbirliği içinde olma eğilimi sergiledikleirini gösteriyor; bizler, kendi çıkarlarımızdan çok içinde bulunduğumuz topluluğun çıkarlarını gözetecek şekillerde hareket ediyoruz. Ayrıca, işbirlikçi davranış biçimi eş bulma konusuna da izini bırakmış görünüyor; bir çalışma kadınların uzun ilişki aradıkları zaman özgeci davranış biçimi sergileyen erkekleri daha çekici bulduğunu gösterdi.
Bütün bu işbirliği ve birbirine iyi davranma davranışı, açık bir hayatta kalma stratejisi gibi görünebilir, fakat bu gezegenimiz içerisindeki her tür için geçerli değil.
En yakın akrabamız şempanzelere bakarsak, birçok çalışmanın oldukça zeki ve bir seviyeye kadar işbirliği yaptıklarını gösterseler de içgüdüsel bencil davranış biçimlerini koruduklarını gösteriyor.
Bir çalışma, şempanzelere bir yiyeceği kendilerine doğru ya da kendileriyle birlikte bir partnere doğru çekme şansı verildiğinde daha çok kendilerine çekmeyi tercih ettiklerini gösterdi. Hatta bu davranışı aynı oranda yiyeceğe erişebilecekleri durumda bile sergilemeye devam ettiler. Sadece iki şempanze için de yiyecek miktarı arttığında işbirliğine yönelik davranış biçimini seçtiler. İnsanlar ise diğer türlere göre daha yoğun ve farklı şekillerde işbirliği davranışı gösterme eğilimindeler.
İnsanların, sosyal davranış eğilimlerinin sonucu olarak, önemli bir problemimiz var: Yalnızlık. Bu his, açlık hissinin yeme isteği, susuzluk hissinin içme isteği getirdiği gibi, insanları bir araya getirmeye yönelik girişimleri tetikler biçimde kendini gösteriyor. Tabii, olumsuz sonuçlara da yol açabiliyor.
Kendilerini sosyal desteğin ve yararlı sosyal etkileşimin olmadığı bir dünyada yaşıyor olarak gören insanlar, huzursuz ve depresif hale gelebilmekteler. Yalnız insanlar - ve diğer hayvanlar - daha bencil hareketler sergileme eğilimine girme, kendi ihtiyaçlarını ön plana koyma eğilimi göstermekteler. Bir kişi ne kadar yararlı sosyal etkileşimin eksikliğini hissederse, yani yalnız kalırsa, bu tip davranışlar gösterme eğilimi o kadar artmakta.
İzolasyonun ve bencil davranışlar göstermenin sonuçları kötü olabilir. Uzun süreli yalnızlık, kendimizle ilgilenebilme kapasitemizi azalttığı gibi fiziksel sağlığımızı da kötü etkileyebilir. 2018 yılında yayınlanan bir çalışma, yalnızlığın insanlarda erken ölüm ihtimalini %26 oranında artırdığını gösteriyor.
İnsanlar, açık bir şekilde sosyal dayanışmaya "programlanmış" durumda. Bu da bizi şu an içinde bulunduğumuz durumdaki çıkmaza götürüyor: COVID-19'dan kaçınmak için işbirliği yapmamız ve sosyal etkileşime yönelik evrimsel eğilimlerimizin tam tersini yaparak birbirimizle aramıza mesafe koymamız gerekliliği.
Önümüzdeki aylar, insanlığın derin bir şekilde kök salmış dayanışma davranışı eğilimlerini test edecek gibi görünüyor. Fiziksel uzaklaşma ile yüzleşen insanlar, şimdiden oldukça yaratıcı biçimde sosyal bağlarını korumaya çalışıyorlar; balkonlardan beraber şarkı söylemek, uzak mesafeli spor dersleri ve dans partileri, sanal konserler, çocuklar için online oyun oynama buluşmaları ve daha fazlası. Bazı insanlar ise "sosyal mesafelendirme" terimine karşı çıkmakta ve hala sosyalliği koruyabileceğimizi hatta güçlendirebileceğimizi, içinde bulunduğumuz durum için kullanılan terimin ise "fiziksel mesafelendirme" olması gerektiğini savunuyor.
Fakat uzun süredir sahip olduğumuz interaktif dayanışma davranış biçimini, uzaktan dayanışma ile takas etmemiz mümkün mü? Sanal etkileşimi, fiziksel etkileşim ihtiyacımızı gidermemizi sağlayacak bir alternatif olarak görebilir miyiz?
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 17
- 8
- 5
- 4
- 3
- 3
- 2
- 2
- 2
- 2
- 2
- 1
- Çeviri Kaynağı: Sapiens | Arşiv Bağlantısı
- George M. Leader. Why Social Distancing Feels So Strange. (30 Mart 2020). Alındığı Tarih: 31 Mart 2020. Alındığı Yer: Sapiens.org | Arşiv Bağlantısı
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 25/12/2024 22:36:54 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/8454
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.
This work is an exact translation of the article originally published in Sapiens. Evrim Ağacı is a popular science organization which seeks to increase scientific awareness and knowledge in Turkey, and this translation is a part of those efforts. If you are the author/owner of this article and if you choose it to be taken down, please contact us and we will immediately remove your content. Thank you for your cooperation and understanding.