Aşı yaptırmayan insanlar, topluma karışmadıkları müddetçe teknik olarak toplumu tehdit etmezler; sadece kendileri için bir tehdit unsurudurlar. Çünkü virüsler ve bakteriler kapıya gelen apartman görevlisi, marketten sipariş verilen cisimler, havalandırma yolları vb. nedenlerle evin içine ulaşıp, kişilerin kendisi dışarı çıkmasa bile bireyleri hasta edebilirler (tabii bu, dışarı çıkan birine nazaran çok ama çok daha düşük ihtimallidir). Ancak bu, pandemi açısından büyük bir sorun değildir; çünkü bir insan nasıl öleceğini kendisi seçebilir (veya en azından seçebilmesi gerektiği makul bir şekilde savunulabilir). Bir birey, eğer ki aşılara karşı bilimsel hiçbir temeli olmayan nedenlerle duyduğu güvensizlik nedeniyle, önlenebilir bir hastalığa yakalanarak ölmek istiyorsa, bu, kişinin kendi tercihidir. Bunun etik tarafı, ötanazi veya intihar gibi konularla aynı başlık altında, felsefi olarak tartışılabilir.
Sorun, (neredeyse) hiçbir insanın toplumdan izole yaşayamaması gerçeğinde başlamaktadır. Aşılara dayanağı olmayan şekilde bir güvensizlik besleyen aşı karşıtları ve bunların çocukları, toplum içine çıktıklarında, aşılar sayesinde hastalıklara karşı ördüğümüz savunma duvarında delik açıyorlar (aynı şey, maske takmayan bireyler için de geçerli). Neden? Çünkü toplum %100 aşılanamıyor (sadece aşı karşıtları dolayısıyla değil, teknik yetersizlikler, altta yatan hastalıklar, alerjiler, vb. gerekçelerle de). Örneğin toplumun %15'i bile aşı karşıtlığı harici nedenlerle aşısız kalacak olsa, Türkiye'de bu, 12.450.000 civarı kişinin aşısız olması demektir. Bir salgında bu kişilerin her biri savunmasız demektir.
Bahsettiğim gibi, bu kişilerin aşısız olma nedeni aşılara karşıt olmaları olmayabilir. Sağlık hizmetlerine erişimi daha kısıtlı olan kırsal yaşam alanlarında yaşıyor olabilirler. Bir aşının içindeki bir maddeye alerjileri vardır, ondan olamıyorlardır. Aşı olmalarını gerektiğini bilmiyorlardır, vs. Bu gibi milyonlarca kişi, aşı olmaları gerektiğini bilen, aşı olabilmeleri önünde hiçbir engel bulunmayan kişiler nedeniyle doğrudan doğruya virüslerin ve bakterilerin hedefi haline geliyorlar. İşte bu nedenle toplumda yeterince kişinin aşılanması çok önemli, çünkü kazanılan toplumsal direnç, aşı olmayan kişiler etrafında da duvar örüyor. Ama ne kadar çok insan aşısız olursa, toplum sağlığı o kadar tehdit altında oluyor.
Sadece bu da değil. Aşı olmadıkça, virüslere ve bakterilere bulaşabilecekleri alanlar sağlamış oluyoruz. Bu da, onların üreme döngülerini sürdürebilmelerini ve evrimleşmelerini mümkün kılıyor. Ama toplumun çoğu aşılandığında, sadece insanlara bulaşabilecek biçimde özelleşmiş virüs ve bakteriler çoğalamıyorlar/üreyemiyorlar ve dolayısıyla efektif olarak onları durdurmuş oluyoruz. Bu nedenle sebep oldukları hastalıklar toplumdan siliniyor, böylece yeni nesiller bu berbat hastalıkların neye sebep olduğunu hatırlayamıyorlar, "cool" olmak istedikleri için aşı karşıtlığı yapıyorlar ve toplumun geri kalanının sağlığını, antik ve bize yenilmiş hastalıklarla yeniden tehdit ediyorlar, böylece aşıların önemi bir kez daha anlaşılıyor, halkın bebekleri pıtır pıtır ölmeye başlayınca aşı karşıtları üzerinde baskı oluşuyor, toplum yeniden aşılanıyor ve hastalıklar (şanslıysak) yeniden siliniyor ve yeni nesil gene bu hastalık ve salgınların ne berbat şeyler olduğunu unutuyorlar ve döngü böyle devam ediyor.
Alternatifi, bilimi anlamak, bilime güvenmek ve rasyonel olmak. Aşılarla ve sözünü ettiğim hastalıklarla ilgili daha fazla bilgi burada.