Otomatik Portakal ve Bir Seçim Meselesi: Zoraki Erdem, Erdem midir?
Otomatik Portakal, 1962 yılında Anthony Burgess tarafından kitap olarak yayınlanmış ve 1971'de Stanley Kubrick tarafından sanatın en güçlü mecrası olan beyazperdeye taşınmış olan distopik bir suç filmidir. Kubrick, filminde yönetmenlik dehasını devreye sokmuş ve kitabı okurken zihnimizde kurduğumuz imgeleri beyazperdeye başarıyla aktarmıştır.
Sahi nedir bu "otomatik portakal"? İnsanın aklını önce bu kurcalıyor. Fakat Burgess, bunun merak edileceğini bildiği üzere açıklamasını yapıyor:[1]
Cockney aksanında bir deyiş vardır: "Queer as a clockwork orange". Bu deyiş, olabilecek en yüksek derecede gariplikleri barındıran kişi anlamına gelir. Bu çok sevdiğim lafı, yıllarca bir kitap başlığında kullanmayı düşünmüşümdür. Bir de tabii Malezya’da "canlı" anlamına gelen "orang" sözcüğü var. Kitabı yazmaya başladığımda, rengi ve hoş bir kokusu olan bir meyvenin kullanıldığı bu deyişin, tam da benim anlatmak istediğim duruma, Pavlov kanunlarının uygulanmasına dayalı bir hikayeye çok iyi oturduğunu düşündüm…”
Eserin dünyasına girdiğimizde, ne kadar isabetli bir başlık olduğunu yakalıyoruz.
Ruhun Dizginleri
Alex ve arkadaşları (Pete, Georgio, Dim) sürekli olarak takıldıları korova sütbarında sütlerini yudumlarken –ki bu sütler hiç de masum değildirler ve arı (saf) olanın temsiliyetinden bir hayli uzaktırlar- gece ortalığı karıştırmak adına plan yaparlar. Sokakta bir ayyaşı hırpalarlar, evine girdikleri kadına tecavüz ederler. Canları ne isterse onu yaparlar.
Tüm bu davranışlar, içgüdüsel olarak bastırılmış olanların dışavurumudur. Varlık bütünlüğümüzün bir parçası olan süper ego pasifize edilmiş, kültürün ve medeniyetin sınırları aşılmış, sadece id'in taleplerine cevap verilmiştir. İnsanın benliği (ego) ise bu ikisi arasında dengeyi kurmaya çalışır. Sigmund Freud'a göre insanın bu üç yanı sürekli gerilim halindedir. Bu sebepledir ki insanın psişik alanı, bir nevi savaşlar alanıdır. Bilincimiz ile içgüdülerimiz arasında çatışmalar olur. Bu da insan ruhunda zaman zaman kasırgalar olacağının göstergesidir. Öyle ki, insanın bir yanı "karanlık" kalmıştır.
Tam bu noktada aklımıza Platon gelir: Platon, insan ruhunu iki at tarafından çekilen bir arabaya benzetir. Bu atların biri beyaz, biri siyahtır. Arabanın sürücüsü olarak bizler, her iki atın arabayı farklı yöne çekmeye çalışırken onu dengelemeye çalışırız.[2] Freud'un diliyle ifade edersek: Siyah at (yani "id") ile beyaz atın (yani "süper ego"nun) dengesini kurmaya çalışan ben (yani "ego")...
Anlaşılan Alex, arabayı, siyah atın çektiği yere sürüklemesine izin vermiştir. Bunu, Alex ve arkadaşlarının giydiği beyaz giysilerden bile çıkarabiliriz: Temsil ettiği saflığın aksini sunan eylemler sergilerler. Fakat dikkat edilmesi gereken bir şey vardır: Beyaz giyinimlerinin karşıtı olarak siyah bir renkle kombinlerini tamamlarlar ve buradan anlarız ki "saf" görünüşlerinin aksine, davranışları saldırganlık ve şiddet eylemleriyle sonuçlanacaktır.
Ludovico Tekniği
Alex ve çetesinin giyim tarzı; topluma uymayan, aykırı bir durumu teşkil eder. Toplumsal olanı reddeden, kendi arzu ve taleplerini yerine getirenlerin simgesidir. Ancak bu, çok uzun sürmez.
Alex çetesiyle birlikte soygun yaptıkları akşam, kedileri olan ve bale yapan yaşlı bir kadını öldürür. Fakat çetesi ona ihanet eder ve polislere yakalanmasına neden olur. Bu sebeple hapse düşen Alex, 14 yıl hapis cezasına çarptırılır. Burada papaz ile samimi olur. Peder ile olan samimiyetinden dolayı hapishaneden çıkmasını sağlayacak yeni bir tedavi yöntemi hakkında bilgi alır: Ludovico tekniği.
Bu teknik sayesinde kısa süre içerisinde hapishaneden çıkacağı için yöntemin içerisindeki tehlikeleri aldırmaz. Fakat tedavi başladıktan sonra işler hiç de beklediği gibi değildir. Tedavide Alex'e bazı filmler izletirler. Bu filmler, cinsel içerikli ve yoğun şiddet barındıran filmlerdir. Fakat tedavide verilen haplar nedeniyle Alex'in psişik dünyasının tepkileri bloklanmaya başlar ve bunlar ciddi somatik etkilere neden olur.
Bu yöntem ile iyileştiğini düşünen doktorlar, Alex'i test etmek için sahneye çıkarırlar ve bu test her türden uygulamayı barındırır: sözel şiddet, fiziksel şiddet, cinsel arzuların talepleri vs. her uygulamada Alex, tepki vereceği sırada kendisini hasta hisseder. Hatta sonrasında en sevdiği Beethoven'ın Dokuzuncu Senfonisi'ni dinlerken bile hasta hisseder.
Aslında maddi destek istememizin nedeni çok basit: Çünkü Evrim Ağacı, bizim tek mesleğimiz, tek gelir kaynağımız. Birçoklarının aksine bizler, sosyal medyada gördüğünüz makale ve videolarımızı hobi olarak, mesleğimizden arta kalan zamanlarda yapmıyoruz. Dolayısıyla bu işi sürdürebilmek için gelir elde etmemiz gerekiyor.
Bunda elbette ki hiçbir sakınca yok; kimin, ne şartlar altında yayın yapmayı seçtiği büyük oranda bir tercih meselesi. Ne var ki biz, eğer ana mesleklerimizi icra edecek olursak (yani kendi mesleğimiz doğrultusunda bir iş sahibi olursak) Evrim Ağacı'na zaman ayıramayacağımızı, ayakta tutamayacağımızı biliyoruz. Çünkü az sonra detaylarını vereceğimiz üzere, Evrim Ağacı sosyal medyada denk geldiğiniz makale ve videolardan çok daha büyük, kapsamlı ve aşırı zaman alan bir bilim platformu projesi. Bu nedenle bizler, meslek olarak Evrim Ağacı'nı seçtik.
Eğer hem Evrim Ağacı'ndan hayatımızı idame ettirecek, mesleklerimizi bırakmayı en azından kısmen meşrulaştıracak ve mantıklı kılacak kadar bir gelir kaynağı elde edemezsek, mecburen Evrim Ağacı'nı bırakıp, kendi mesleklerimize döneceğiz. Ama bunu istemiyoruz ve bu nedenle didiniyoruz.
Otomatik Alex
Hükümet, bu yöntemle suçluların tarihe karışacağı mükemmel bir insan modeli yaratmak istemiştir; ama insana dair hiçbir şey kalmamıştır. Böyle bir insan, istenci olmayan mekanizmalar yığınından ibarettir. İyi bir eylemin seçimini yapmayı öğrenmemiştir, onu sadece bedeni öğrenmiştir. Seçim olmazsa, özgürlük de olmaz.
İyi olanın yolunu seçmek ve dolayısıyla erdemli olmak zorunluluk olamaz. Çünkü insan olmanın gereği, iradenin varlığıdır. Kant'a danışırsak, ahlak yasası, bizim insiyatifimizle talep ettiğimiz bir yasadır. Zorunlulukla yapılmış eylem, ahlak yasasından yoksundur. Kant buna ilişkin ne kadar da radikal bir şey söylemiştir: Bizim, Tanrı’nın var olduğunu bilmediğimizi ama olmadığına dair bir argümanımızın da olmadığını belirtir. Fakat iyi ki de bilmeyiz. Çünkü Tanrı'nın mutlak olarak varlığının bilinebilirliği, ahlaklı olmanın hiçbir öneminin olmadığını gösterir. Eğer ki Tanrı'nın varlığını kesin olarak bilseydik, ahlaklı olmamızın arkasındaki seçim, devletin yasasına uyduğumuz gibi korkuyu içerecekti. O yüzden burada ahlak, saf değildir. Kant'ın diliyle; "ödev"e uygundur ama ödev uğruna değildir. Ödev uğruna olmayan şey, iyi olanı içermez.
Hemen şunu belirtmek gerekir ki ahlak yasası, ne yapmamız gerektiğini değil neyi gözetmemiz gerektiğini söyler. Eğer ki ahlak yasasını gözeterek maksimimizi belirlersek o zaman eylemimiz doğru olur.[3] Bu sebeple, seçim yaparak erdemli olabilmeyi elde ederiz. Öyleyse şunu, rahatlıkla söyleyebiliriz: Erdemli olmanın doğasında zorunluluk yoktur. Erdemli olmak, iyi ve kötü arasındaki çetin kavganın sonucunda elde edilir. Öyle ki, Alex gibi otomatik bir portakalın topluma kazandırılmış iyi bir insan olmasından söz edilemez.
İçeriklerimizin bilimsel gerçekleri doğru bir şekilde yansıtması için en üst düzey çabayı gösteriyoruz. Gözünüze doğru gelmeyen bir şey varsa, mümkünse güvenilir kaynaklarınızla birlikte bize ulaşın!
Bu içeriğimizle ilgili bir sorunuz mu var? Buraya tıklayarak sorabilirsiniz.
Soru & Cevap Platformuna Git- 60
- 19
- 11
- 8
- 8
- 5
- 3
- 1
- 1
- 1
- 1
- 1
Evrim Ağacı'na her ay sadece 1 kahve ısmarlayarak destek olmak ister misiniz?
Şu iki siteden birini kullanarak şimdi destek olabilirsiniz:
kreosus.com/evrimagaci | patreon.com/evrimagaci
Çıktı Bilgisi: Bu sayfa, Evrim Ağacı yazdırma aracı kullanılarak 21/12/2024 19:05:12 tarihinde oluşturulmuştur. Evrim Ağacı'ndaki içeriklerin tamamı, birden fazla editör tarafından, durmaksızın elden geçirilmekte, güncellenmekte ve geliştirilmektedir. Dolayısıyla bu çıktının alındığı tarihten sonra yapılan güncellemeleri görmek ve bu içeriğin en güncel halini okumak için lütfen şu adrese gidiniz: https://evrimagaci.org/s/11148
İçerik Kullanım İzinleri: Evrim Ağacı'ndaki yazılı içerikler orijinallerine hiçbir şekilde dokunulmadığı müddetçe izin alınmaksızın paylaşılabilir, kopyalanabilir, yapıştırılabilir, çoğaltılabilir, basılabilir, dağıtılabilir, yayılabilir, alıntılanabilir. Ancak bu içeriklerin hiçbiri izin alınmaksızın değiştirilemez ve değiştirilmiş halleri Evrim Ağacı'na aitmiş gibi sunulamaz. Benzer şekilde, içeriklerin hiçbiri, söz konusu içeriğin açıkça belirtilmiş yazarlarından ve Evrim Ağacı'ndan başkasına aitmiş gibi sunulamaz. Bu sayfa izin alınmaksızın düzenlenemez, Evrim Ağacı logosu, yazar/editör bilgileri ve içeriğin diğer kısımları izin alınmaksızın değiştirilemez veya kaldırılamaz.